Arama

Osmanlı Kurumları - Kızlar Ağası

Güncelleme: 3 Aralık 2012 Gösterim: 6.137 Cevap: 3
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
17 Mart 2010       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kızlar Ağası
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Sponsorlu Bağlantılar

Kizlaragasi sunnet

Kızlar ağasının çocuk yaştaki bir Osmanlı şehzadesini sünnet törenine götürmesi (1720-1732)

Kızlar ağası, Harem ağası ya da Darüssaade ağası Osmanlı Devletinde haremden sorumlu olan yüksek düzeydeki görevliye verilen isimdi.
Kızlar ağası padişah ve sadrazamdan sonra Osmanlı Devletinin 3. en yüksek görevlisiydi. Sarayın, cinsel işlevi yok edilmiş (hadım edilmiş) siyah ırktan olan erkek köleleri arasından seçilirdi. Padişahın huzuruna gerektiği zaman çekinmeden çıkabilme yetkisine sahipti. Kızlar ağası padişahın huzurunda samur bir kürk giyerdi. Sarayın güvenliğini sağlayan Baltacıların kumandanlığını yapardı. Padişahla sadrazam arasında ve padişahla Valide Sultan arasındaki haberleşmeyi sağlardı. Hareme yeni cariyelerin alınması, haremdeki nikah, sünnet düğünü ve doğum törenlerinin düzenlenmesi hep Kızlar ağasının sorumluluğu altındaydı. Haremde büyük bir suç işleyen cariyelerin bir çuval içine sokularak Topkapı Sarayı'nın hemen önünde Haliç'nin sularına atılarak boğdurulması görevini de Kızlar ağası üstlenirdi. Önceleri Kızlar ağasının konumu beyaz ırktan bir köle olan Kapı ağasından daha düşüktü. Ancak özellikle 17. yüzyılda nüfuzları çok arttı. Padişaha olan yakınlığı nedeniyle protokoldeki yerleri zamanla Kapı ağasının da üzerine çıktı.
Kızlar ağası her zaman siyah ırktan bir erkekti. Osmanlı sarayında her zaman yüzlerce siyah köle görev yapardı. Bu siyah kölelerin cinsel işlevleri ergenliğe ulaşmadan önce yok edilmiş (hadım edilmiş) oluyordu. Osmanlılar bir erkeğin hadım edilmesini İslam dinine aykırı kabul ettikleri için kendileri bu köleleri hadım etmezlerdi ama önceden hadım edilmiş köleleri satın almakta bir sakınca görmezlerdi. Hadım edilmiş siyah köleler genellikle Mısır ve Sudan gibi ülkelerden Mısırlı Hıristiyan veya Yahudi köle tüccarları tarafından İstanbul'a getirilip pazarlanırlar, bazen de saraya hediye olarak sunulurlardı. Bazı siyah köleler kendileri için daha yüksek imkânlar bulmak amacıyla kendi istekleri veya ailelerinin istekleri üzerine hadım edilip köle olurlardı. Diğer siyah köleler ise bazen bir suç işledikleri için ceza olarak, bazen de köle tüccarları tarafından ele geçirilip hiçbir suç işlemedikleri halde kazanç amacıyla hadım edilip köle olarak satılırlardı.
Hadım edilmiş siyah kölelerin Osmanlı sarayında yaygın şekilde görev almalarının birçok nedeni vardı: Öncelikle kadınlarla cinsel ilişki kuramamaları sebebiyle haremde görev yapmalarında bir sakınca görülmüyordu. Ayrıca erken yaşta hadım edilmiş oldukları için daha yumuşak bir kişiliğe sahip olduklarına inanılıyordu. Hiç bir zaman çocukları olmayacağı için ve hiç akrabaları da olmadığı için padişah ve saraya olan sadakatlerinden kuşku duyulmuyordu. Hareme gelen bu siyah köleler en aşağı rütbede hizmete başlarlardı. Sonra sırasıyla acemi ağası, nöbet kalfası, ortanca, hasıllı, on ikinci hasıllı, yaylabaşı gulamı, yeni saray baş kapı gulamı olurlar ve en başarılı olanları Kızlar ağası olarak atanırdı. Görevden alındıkları takdirde Mısır'a gönderilerek onlara ömür boyu bir maaş bağlanırdı.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Nisan 2010       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Darüssaade (Dârüssaâde) Ağası

Sponsorlu Bağlantılar
Kızlar ağası olarak da bilinen ve Osmanlı sarayında bütün Enderûn ve Harem ağalarının en büyüğüne verilen isim. Teşrifâttaki mevkii, kapı ağası ve sonradan rütbesi yükselen silahtar ağadan yüksekti. Derecesi, sadrâzam ve şeyhülislâmdan sonraydı.
Dârüssaâde ağasının asıl vazifesi, Topkapı Sarayı'nın Harem kısmını idare etmekti. Bu vazifesini, emri altındaki zenci ağalar vasıtasıyla yerine getirirdi.
Hareme gelen zenciler, en aşağı rütbede hizmete başlardı. Sonra sırasıyla acemi ağalığı, nöbet kalfası, ortanca, hâsıllı, on ikinci hâsıllıktan terfî ile yaylabaşı gulamı, yeni saray baş kapı gulamı olurlar ve nihayet en kabiliyetli olan Dârüssaâde ağası (kızlar ağası) tayin olunurdu.
Hadım ağalarının en kıdemlisi, muhafız kapı oğlanlarına kethüdâ tayin olunur, sonra terfi ederek baş kapı oğlanı olur, daha sonra sultan ve sultanzâdelerin merkezi olan eski saray ağalığına geçer ve oradan da münhal (boş) olduğu takdirde Dârüssaâde ağalığına getirilirdi.
Dârüssaâde ağalarının rütbeleri, bu müessesenin ihdasından itibaren, uzun süre ak ağaların altında bulunmuş ise de, padişaha devamlı yakın olmaları hasebiyle, mânen, derece olarak yüksektiler. Sonradan maddeten de ak ağaların üst rütbesine çıktılar.
Dârüssaâde ağası tayin olan zâta padişahın huzurunda samur kürk giydirilir ve tayinini bildiren bir hatt-ı hümâyûn verilirdi. Azilleri hâlinde, Mısır’a gönderilerek “âzâdlık” denilen bir maaş tahsis edilirdi. Hizmete devam eden ağaların ise belli miktarda hasları vardı.
Dârüssaâde ağalarının nüfuzları, bilhassa 17. ve 18. asırlarda çok arttı. Gerçekten bu devirde yaşayan Hacı Mustafa Ağa, Hacı Beşir Ağa devlet idaresinde geniş salâhiyetleri bulunan kişiler hâline gelmişlerdi.
Haremeyn-i şerîfeyn de denilen Mekke ve Medîne Evkâfının idaresine, Dârüssaâde ağaları nezaret ederlerdi. Haremeyn Evkâfının geliri her sene tahsil edildikten sonra deftere kaydedilerek padişaha arz edilirdi. Daha sonra bunlar Mekke, Medine ve Kudüs’e gitmek üzere görevlendirilen surreler ile yerlerine gönderilirdi. Defterler ise kontrolden geçtikten sonra, Dârüssaâde ağası tarafından bir sene boyunca saklanırdı. Haremeyn hazinesi, devlet hazinesinden ayrı olarak idare edilir, padişahın yazılı müsaadesi olmadan bir akçe bile sarf edilemezdi.
Padişah vakıflarının idaresi de ağaların vazifesi cümlesindendi. Dârüssaâde ağaları, nezaretleri altındaki vakıfların işlerini tedkik etmek üzere, her çarşamba günü dîvân kurarlardı. Dîvânda Harameyn Evkâfı müfettişi, muhasebecisi, mukataacısı ile rûznâmeci, baş halife, yazıcı gibi memurlar hazır bulunurlardı.
Haremeyn Evkâfına ait mukataaların ihalesi, ferağ, intikal ve mahlûlât işleri, selâtin (padişah) camileri hademelerinin azil ve tayinleri bu dîvânda görüşülür ve karara bağlanırdı. Bütün kararlar, mütevellîlerin arzlarıyla alınırdı. 1834’te Haremeyn Vakfı Nezâreti teşkil olunmuş ve Haremeyn Evkafının idaresi bu memuriyete devredilmiştir.
Sarayın Bîrûn kısmı memurlarından olan çadır mehterbaşısı, hazînedârbaşı, bezirgânbaşı, pişkeşçibaşı da Dârüssaâde ağasının emri altındaydı.


Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
8 Haziran 2011       Mesaj #3
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Darüssaade Ağası


Osmanlı saraylarında bulunan harem ağalarının başı. Kızlar ağası da denirdi.

16. yüzyıl sonlarına kadar beyazlardan olurken, 1594 yılından itibaren zencilerden seçilmeye başlandı. Eski doğu imparatorluklarında, Roma'da, İslâm ortaçağında da görülen hadımağaları, Osmanlı sarayında sadrazam ve şeyhüislâmdan sonra geliyorlardı. Bu hadım zenciler, haremde göreve başlar, derece derece darüssaade ağalığına yükselirlerdi. Osmanlı Devleti'nin zayıflama dönemlerinde etkileri giderek arttı. Çoğunluğu padişahı, valide sultanı, sadrazamı yönetir; sadrazamı azledip her tür entrikaya karışır olmuşlardı. Çok az sayıda sadrazamın karşı çıkabildiği bu durum imparatorluğun yıkılışına dek sürdü.

MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
bekirr - avatarı
bekirr
VIP VIP Üye
3 Aralık 2012       Mesaj #4
bekirr - avatarı
VIP VIP Üye
Dârussaâde Ağası
Dârüssaâde Ağası Osmanlı Saray'ında haremağalarının başı, Harem ve Hassü'l-Has denen Padişahın yaşadığı "Dârüssaâde" bölümünün hizmetlilerinden sorumlu en büyük âmir¬dir. Saray baltacıları da Dârüssaâde Ağası'nın emrindedir.
"Kızlar Ağası"7 olarak bilinirse de bulunduğu göreve ge¬lebilmesi için "Acemi Ağası, Nöbet Kalfası, Ortanca, Hasırlı, Yay- labaşı Oğlanı, Başkapı Gulamı, Hazine Kethüdası, Müsahib Ağa, Oda Lalası, Hazine Vekili, Hazinedar, Eski Saray Ağası" gibi çok uzun ve önemli aşamalar dizininden geçmesi gerekirdi.
Padişah Dârüssaâde Ağası'na takip edilmek üzere beyaz üze¬rine yazılmış emirler verdiğinden Dârüssaâde Ağası günün her¬hangi bir saatinde kendisiyle görüşebilirdi. Dolayısıyla devlet erkânı da Dârüssaâde Ağası'na yazı gönderebilirlerdi. Bu yönleri çağdaş tabirlerle değerlendirilirse Padişahın özel kâti¬bi anlamında bir hizmeti yürüttüğü söylenebilir. Bâbüs'saâde Ağası teşrifatta Sadrâzam ve Şeyhülislâm'dan sonra gelirdi.
Diğer taraftan Dârüssaâde Ağası Haremeyn (Mekke ve Me¬dine) vakıflarını yönetmek ve her yıl Hicaz'a Surre Alayı gön¬dermek, "Dolab" denilen Haremeyn Hazinesi hesaplarını tut¬mak, Evkaf-ı Selâtin (Padişah vakıfları)'den gelen "Ceb-i Hü¬mâyûn" akçelerini Hazine kethüdası'na teslim etmek, çarşamba günleri vakıf mukataa ihâlelerinin, ferağ, intikal ve mahlûlat iş¬lemlerinin ve vakıf kurumlarındaki görevlilerin atamalarının görüşüldüğü "Ağa Dîvânı"na başkanlık yapmak ve "taşra çıkarılan sultanlar"a aylıklarının dağıtılması ile de görevlidir.
Tören ve teşrifat açısından şehzadelerin doğum müjdesini Sadrâzama duyurmak, "beşik alayı" düzenlemek, Padişahın ölüm haberini duyurmak, cülûs ve cenaze törenlerini düzen¬lemek, ölen Padişahın terekesini deftere geçirtip "İç Hazine"ye teslim etmek, hanım sultan nikahlarında "vekillik etmek" gibi görevleri de vardır. Savaş sırasında "îç Hazine"den sorumludur. Padişah adına bahşiş ve çelenk (sorguç) verirdi.
Saray'da özel bir mutfağı, Ahırkapı'da bir ahırı ve atları vardı. Selimi kavuk, kışın dört yenli samur, yaz aylarında ise var- sak, sincap kürk giyer, belinde mücevher kakmalı ve köstekli bıçakla törenlere katılırdı. Bu görevden uzaklaştırılanlar Mısır, Mekke ya da Medine'ye sürgüne gönderilirdi.


kaynak:99 soruda Osmanlı

Benzer Konular

26 Mayıs 2011 / virtuecat Osmanlı İmparatorluğu
19 Temmuz 2008 / nünü X-Sözlük
26 Mayıs 2011 / _Yağmur_ Taslak Konular
19 Haziran 2011 / AndThe_BlackSky Mimarlık
22 Mart 2010 / asla_asla_deme Taslak Konular