Ziyaretçi
Gears of War
Bazı oyunlar olur ki, ünlü bir yapımın devamıdır veya oldukça iyi gözüken yeni bir projedir. Ancak şu gerçek vardır, duyurulduğu gibi başkalarının yapamadığı büyük bir heyecana ve beklentiye neden olurlar. Yayınlanan ekran görüntüleri, videolar resmen iştah kabartır. İşte Gears of War, ikinci kategoriye giriyor. Yeni bir oyun ve yeni bir serüven olarak lanse edildi. Duyuruldu, hakkında sözler verildi, yorumlar yapıldı. İnsanlar forumlarda Gears of War için tonlarca yazı ve yorum yaptı. Fakat oyunun tam sürümü ortalıkta yoktu. Beklentiler arttı ve sabırlar taştı. GOW (Kısa isimle hitap edeyim artık), usta bir yapımcıdan Epic Games’ten çıkıyordu. Unreal, Unreal Tournament, Unreal Tournament 2004 gibi oyunları bizlere kazandıran bir firma da olunca, tabii ki heyecan dizginlenemiyordu. Sonunda GOW piyasaya çıktı ve yüzünü gösterdi.
Yeni bir klasik mi?
Gears of War yazısı ekranda gözüktüğü zaman bir anda kalbim çarpmaya başladı. Çünkü uzun zamandır beni heyecanlandıran bir oyundu. Yapıma girer girmez ilk dikkat çeken detay tabii ki, insanları aylarca hakkında konuşturan ve en çok ilgi çeken kısım grafiklerdi. GOW, Unreal 3 Engine kullanıyor ve ortaya harika bir iş çıkartmış. Kaplamalar ve dokular mükemmel, özellikle bunların üstüne gelen ışık ve gölgelendirme detayları ciddi anlamda süperdi. Yapımda uzaktan baktığınız bir yerin dibine girip, ayrıntılara girdiğinizde grafiklerde bir bozulma yer almıyor. Bazı oyunlarda uzaktan iyi gibi duran bir yer, yakında sanki çamurla yapılmış gibi olabiliyor. Ancak GOW’da buna hiçbir şekilde rastlamadım. Unreal 3 çevreyi harika bir şekilde çizmiş ve detaylar cidden insanı çıldırtıyor. Sadece çevre değil, modellemeler de son derece ayrıntılı olmuş. Ana karakter Marcus Fenix ve diğer karakterler harika resmedilmiş ve yapımcılar karakterler üstünde de detaylara önem vermişler. Bunların belki de en büyük kısımlarından biri, oyun ilerledikçe karakterlerin yüzleri yaralanıp, kirlenmesi. Hatta zırhların boyunlarına yaptığı deformasyon bile kendine yer bulmuş. Boyun kısımlarında zırhtan dolayı kızarıklık bile kendini belli ediyor. Koştuğunuz zaman arkanızdan kalkan toprak parçaları, silahınızın ateşi, düşmanlarınız olan Locust’ların iç organlarına kadar gözükmesi oldukça ince ve önemli detaylar. Özellikle yapımdaki patlama efektleri göz kamaştırıcı, sanki orasının veya düşmanınızın gerçekten de patladığı ve alevler içinde kaldığını sanıyorsunuz. Düşmanlarınız olan Locust’lar da diğer karakterler gibi güzel şekilde modellenmişler. Kesinlikle onlarında sizlerden aşağı kalır olduğunu sanmayın, bu kadar mükemmel grafiklere rağmen oyunun ayrıca sorun çıkarmaması da artı bir yön.
Sesler
Grafikler atmosferin temelini oluşturup, bizlere o yıkık ve dökülmüş savaş ortamını gösterirken, kulaklarımızda bundan nasibini alıyor. Sesler de kesinlikle grafikler kadar başarılı ve oldukça ayrıntılı. Öldürdüğünüz Locust’ların ölüm anlarındaki efekt aynı değil. Farklı bir şekilde kullanılmış. Silah sesleri kesinlikle kulakları dolduruyor. Ciddi anlamda bir silahı elinize alıp, düşmanlara karşı daldığınızı hissettirecek kadar mükemmeller. En ince noktasına kadar ses efektlerini duyabilirsiniz. Kurşunların duvara çarpması, her patlamanın ayrı bir ses efektinde olması, aksiyon dolu sahnelerde tek tük efektlerin kullanılmaması, kesinlikle GOW’da ses kısmı oldukça çeşitli yapılmış. Konuşmalar, seslendirmeler ve diğerleri harika bir biçimde yapımda yer alıyor. Güzel grafiklerden sonra seslerde tüm olayı bitiriyor ve atmosferi tamamlıyorlar. Epic Games’e buradan şapkamı çıkartıp selam ediyorum.
Bu kadar güzel bir oyunun kontrollerinin de kolay olması ayrı bir avantaj. Kesinlikle her oyuncu kontrollere ufak bir ısınma turundan sonra alışabilir ve insanı bıktırmıyor. Kolay kontrollerle beraber oynanış da rahat oluyor. Ghost Recon ve Kill Switch oyunlarından hatırlayacağımız üzere siper alıp ateş etme, GOW’da oldukça baş vuracağımız yöntem. Kamikaze misali kesinlikle düşmanlara dalamıyoruz, çünkü düşmanlarımız zekiler. Siper alıp ateş etmek çatışmaları daha zevkli ve eğlenceli hale getiriyor. Siper aldığımız yer de parçalanabiliyor. Bir taşın arkasına saklanırsak dayanabilir, ancak mobilya vs… gibi dayanıksız eşyalar arkasına girersek kısa bir süre içinde parçalanabiliyor. Birçok yapımda bir sandalye arkasına geçip de ateş ettiğiniz zaman, sanki o sandalye kurşun geçirmez gibi olabiliyor. Ancak bu durum GOW’da yok ve yapımın atmosferini daha gerçekçi kılıyor. Yakın ve uzak çatışmalar yapımın en harika kısımlarından biri. Mükemmel atmosfer içinde böylesine harika aksiyonlara girmek oyuncuyu cezp ediyor. Siper aldığımız zaman diğer bir özellik “Blind Fire” yani nişan almadan ateş etme seçeneğimiz de var. Ancak bunu yaparsak kurşunlarımız karambole gidiyor ve rakiplerimizi vurmak güçleşiyor. Bu olayı düşmanları uzakta tutmak için arada sırada yapabilirsiniz, ancak her zaman tavsiye etmem. Olay sadece karşılıklı siperlerden ateş etmekten değil, arada yakın dövüşlere de girip bitirici sonu hazırlamak. Siz bir grup Locust’la savaşırken, bir anda arka veya yan taraftan başka bir Locust gelebilir. Onunla bir anda karşı karşıya kalabilirsiniz. İşte bu sırada çoğu zamanda rakiplerinizi parçalamak için baş vuracağınız testereniz devreye giriyor. Locust size saldırdığı anda ona doğru hamle yapıp, onu bir kilo Locust kuş başı et yapabilirsiniz. Sadece her şey bundan ibaret değil, bir pompalı veya taramalıyı kafasına doğru tutup beynini duvara yapıştırabilirsiniz. Özellikle bazı zamanlar düşmanlarınızı tam olarak öldürmeniz lazım. Onları iyice tarayıp yere düştüklerinde kesinlikle öteki dünyaya geçtiklerini sanmayın, kafasına gidip testereyle kesin ölümünü gerçekleştirin. GOW’da el bombası atmak da oldukça kolay, yapmanız gereken rotasını belirlemek ve bombayı sallamak olacak. Diğer ilginç bir nokta bu bombanın çarptığı yere yapışması, yani düşmanınızın üzerine geldiği zaman vücuduna yapışıyor ve rakibiniz ondan kurtulamıyor. Böylece kesin katli meydana geliyor.
Reload
“Oyundaki yeniliklerden biri silahı doldurmak. Bunu ister otomatik veya ister elle yapabilirsiniz. Ancak direk olarak silahınızın dolmadığı bir gerçek. Cephaneniz bittiğinde bir bar çıkıyor. Bu barda işaretli bir kısım var. Bu kısım da iki bölümden oluşuyor. Birinci olarak parlak bir beyazlık, diğeri ise daha koyu bir beyazlık. Reload’a bastığınız zaman barda bir işaret hareket etmeye başlıyor. Eğer işaretle ilk kısmı tutturursanız silahınız hızlı bir biçimde dolacak ve ekstra vuruş alacaksınız. İkinci kısmı tutturursanız normal bir biçimde şarjör değiştirme işlemi gerçekleşecek. Eğer bu kısımlar dışında kalırsanız, o zaman silah tutukluk ediyor ve Reload olmuyor. Elle doldurma işlemine birkaç alıştırmadan sonra alışabilirsiniz. Böylece çok daha kolayınıza gelir.”
Yapay zeka
Oynanışta siper almanızı ve Ramboculuk kısmına girememenizi tavsiye etmiştim. Bunun nedeni olarak düşmanlarınızın zeki olmasıydı. Evet, GOW’da 2006’nın en iyi yapay zekası mevcut. Kesinlikle Locust’lar aptal değiller. Ateş ettiğiniz zaman siper alıyorlar, bomba attığınız da başka yerlere kaçıyorlar, birisi sizi oyalarken diğeri arkanızdan gelip işinizi bitirmeye çalışıyor. Türlü bin türlü taktikleri var ve yeri geldiğinde oldukça can sıkıcı olabiliyorlar. Kesinlikle sizi hakkın rahmetine kavuşturmak için ellerinden geleni ardına koymuyorlar. Aynı şekilde karşınıza çıkan Boss’lar da aptal değil. Mesela madenlerde karşınıza çıkan ilk Boss ciddi anlamda sizi zorlayacak. Kör olan bu yaratık koku ve sese karşı oldukça duyarlı. Kilitli olan madenin kapısını ona kırdırarak, dışarı çıkmanız lazım. Bu sırada oldukça terleyebilirsiniz. Çünkü sesi takip edip, sizi çok zor durumlarda da bırakabilir. Düşmanlar dışındaki ekip arkadaşlarımız da zeki sayılabilir. Ancak bize katılan savaş arkadaşlarımız, Locust’lar kadar çok zeki değiller. Bazı zamanlar yaptıkları bir iki hata ile gafil avlanabiliyorlar. Ancak kesinlikle zekalarıyla ve sizlere sağladıkları ekstra ateş gücüyle yetiyorlar. Ayrıca takım arkadaşlarımıza emirler de verebilme imkanımız oluyor.
Çoklu oyuncu desteği
GOW’un Single Player’ı bittiği zaman sakın üzülmeyin, oyunun daha uzun ömürlü olmasını sağlayan ve kendini defalarca oynattıracak olan Multiplayer’ı var. Çoklu oyuncu kesinlikle en zevkli taraflardan biri. Co-Op, WarZone, Assassination ve Execution GOW’un Multiplayer kısmını oluşturuyor. Execution’da rakiplerinizi tamamen öldürmeniz gerekiyor. Karşınızdakinin midesini bir güzel kurşunla doldurduktan sonra hemen devamında, yapmanız gereken ayağa yeniden kalkmadan Mortal Kombat “Fatality” sini yapmanız. Kısaca direk olarak işini bitireceksiniz, ancak nasıl bitireceğiniz size kalmış. WarZone aslında Counter Strike gibi olmuş. Çünkü Quake ve diğer yapımların Multiplayer’ındaki gibi, öldüğünüzde yeniden doğmuyorsunuz. Bunun yerine öldüğünüzde sadece diğer arkadaşlarınızı izleme ve onlarla konuşma yapma imkanınız oluyor. Assassination da takım oyununa bağlı oluyor. Yapmanız gereken karşı takımın en baba adamını öldürmek ve maçı kazanmaktan ibaret. Co-Op bildiğimzi gibi aynı senaryoyu iki kişi ile oynamaktan geçiyor. Ancak Co-Op fonksiyonu ile senaryoyu oynamak oldukça zevkli, hatta Single Player’dan çok daha iyi olabilir kanaatindeyim. Sonuçta yanınızda bu sefer başka bir oyuncu var ve oldukça bol çeşit taktik yapabilirsiniz. İster Live’dan veya isterseniz aynı konsoldan iki kişi oynama imkanınız var.
Konu
Sera gezegeninde insanlar mutlu bir hayat sürmektedirler. Ancak bu mutluluk ve sevinç tablosu, yer altından gelen Locust’ların ordusu ile tarihe gömülür. Çünkü Locust’lar bir anda ortaya çıkmış ve insanlara sürpriz yapmıştır. Büyük bir savaş sonucunda insanlar kaybeder ve sağ kalanlar ise küçük bir kısım olmuştur. Bunlarda Sera’da başka yerlere sıkışıp kalmışlardır. Ancak gezegenin diğer kısımları kullanılmaz haldedir. Harabe bu ortamda bizde başına buyruk ve disiplinsiz olan Marcus Feniz adında bir askeri yönetiyoruz.
Marcus bir suçtan dolayı hapiste bulunuyor, ancak sonrasında karakterimize ihtiyaç duyuluyor ve Locust’lara karşı savaşa giriyoruz. Oyun aslında Marcus’un son 36 saat içinde yaşadıklarından meydana geliyor.
Beş bölümden oluşan oyunda, toplamda üç adet zorluk seviyesi bulunuyor. Bunlar Casual (Easy), Hardcore (Orta) ve Insane (Zor) olarak belirlenmiş. Size tavsiyem GOW’a başlamak için direk olarak Hardcore’u seçmeniz olacaktır. Insane ise ilk başladığınızda kilitli olduğu için seçilemiyor. Ancak daha zor seviyelerde, GOW’un eğlencesi daha çok ortaya çıkıyor.
Yapımda eğer ayrıntılara çok girmem, iyi oynarım, öyle hemen ölmem deyip, kolay zorluk seviyesinde oynarsanız kısa bir sürede bitirme imkanınız var. Bu da toplama olarak 6-7 saat olabiliyor. Ancak daha detaylara girip, üst zorluk seviyelerinde 8-10 saat arasına çıkabiliyor. Single Player bazı kişilerce kısa bir süre gibi gözükmesine rağmen, bence tam tamına yapılmış. Çünkü biraz daha uzun olsaydı sıkabilirdi, Epic Games tek kişilik senaryonun tadını damağımızda bırakmak için ayarlamış. Yapımda atmosferi tamamlayan bazı Cutscence sahneleri var. Bunlar da gerçekten can alıcı olmuş ve yapımı tamamlıyor. Ancak bir iki Cutscene’de biraz yavaşlama oldu gibi geldi bana. Ancak bu da çok göze batacak cinsten değil. Bir iki yerinde filtrelemesine dikkat edilirse sorun var gibi gözüküyor. Ancak bunlar GOW’un tamamını baltalayacak cinsten değil.
Sonuç
Gears of War, bana göre bu senenin en iyi oyunu. Şuanda piyasadaki en iyi grafik, ses ve atmosfere sahip yapım. Aslında direk olarak bir aksiyon oyunu dememeli; çünkü işin içinde vahşi sahneler, karanlık bir dünya, kaos dolu ortam ve düşmanlar var. Bunlar arada sırada ufaktan gerilmeye neden olabiliyorlar. Mesela Kryll denilen uçan yaratıklar, karanlıkta sürpriz ataklarla sizi bir anda parçalayabilirler. Onlardan da korunmak için ışıklı olan bir yere gidin, böylece size saldıramazlar. Ancak ışıklı bölgede iyice kalın ve karanlık tarafı emin olana kadar iyice kontrol edin. Yoksa karanlık kısma girdiğiniz zaman, bir daha gözünüz hiç ışığı görmeyebilir. Yaratıklar sizi bir güzel mideye indirebilirler. GOW atmosferi, oynanışı, grafikleri vs… her şeyiyle harika bir oyun. Ancak dikkat çeken son nokta oyunun çıkmadan önce abartıldığı kadar da olmaması. Evet, oldukça detay ve silahı doldurma kısmı gibi bir iki özellik bulunuyor. Fakat türe bir devrim yapacak olan yenilik açıkçası yoktu. Peki bu neye yol açar? Aslında hiçbir şeye yol açmaz. Çünkü Gears of War’taki atmosfer ve derinlik, hepsinin ötesine geçiyor. Eğer bir oyun bir kişinin rüyalarına giriyorsa, kendini yeniden oynatıyorsa, oyuncuyu içine çekiyorsa, en önemlisi sağladığı mükemmel atmosfer ve savaş hissi şuana kadar çıkan yapımlar içinde ender olarak bulunuyorsa; zaten diyecek başka bir laf yoktur. Epic Games’i, Unreal’dan sonra karşımıza mükemmel bir daha oyun çıkarttığı için ayakta alkışlıyorum. Baş tasarımcı Cliff Bleszinski, X360’ın gücünü direk olarak yansıtmadıklarını ve diğer projelerinde daha iyilerini yapacaklarını belirtiyor. Kısaca bu kadar başarılı bir yapım arkasından ikincisinin daha iyi grafik, ses ve atmosferle gelmesi kaçınılmaz.
“X360’ı olmayanlar ve oyunu oynamak isteyen PC sahipleri biraz daha sabır etsin. Microsoft, Vista ile beraber birçok yapımı “Games for Windows” olarak lanse etmeye başladı. Kısaca Halo 2’de olduğu gibi bir süre sonra Vista’da çalışacak bir Gears of War karşımıza çıkabilir.”
Sponsorlu Bağlantılar
Bazı oyunlar olur ki, ünlü bir yapımın devamıdır veya oldukça iyi gözüken yeni bir projedir. Ancak şu gerçek vardır, duyurulduğu gibi başkalarının yapamadığı büyük bir heyecana ve beklentiye neden olurlar. Yayınlanan ekran görüntüleri, videolar resmen iştah kabartır. İşte Gears of War, ikinci kategoriye giriyor. Yeni bir oyun ve yeni bir serüven olarak lanse edildi. Duyuruldu, hakkında sözler verildi, yorumlar yapıldı. İnsanlar forumlarda Gears of War için tonlarca yazı ve yorum yaptı. Fakat oyunun tam sürümü ortalıkta yoktu. Beklentiler arttı ve sabırlar taştı. GOW (Kısa isimle hitap edeyim artık), usta bir yapımcıdan Epic Games’ten çıkıyordu. Unreal, Unreal Tournament, Unreal Tournament 2004 gibi oyunları bizlere kazandıran bir firma da olunca, tabii ki heyecan dizginlenemiyordu. Sonunda GOW piyasaya çıktı ve yüzünü gösterdi.
Yeni bir klasik mi?
Gears of War yazısı ekranda gözüktüğü zaman bir anda kalbim çarpmaya başladı. Çünkü uzun zamandır beni heyecanlandıran bir oyundu. Yapıma girer girmez ilk dikkat çeken detay tabii ki, insanları aylarca hakkında konuşturan ve en çok ilgi çeken kısım grafiklerdi. GOW, Unreal 3 Engine kullanıyor ve ortaya harika bir iş çıkartmış. Kaplamalar ve dokular mükemmel, özellikle bunların üstüne gelen ışık ve gölgelendirme detayları ciddi anlamda süperdi. Yapımda uzaktan baktığınız bir yerin dibine girip, ayrıntılara girdiğinizde grafiklerde bir bozulma yer almıyor. Bazı oyunlarda uzaktan iyi gibi duran bir yer, yakında sanki çamurla yapılmış gibi olabiliyor. Ancak GOW’da buna hiçbir şekilde rastlamadım. Unreal 3 çevreyi harika bir şekilde çizmiş ve detaylar cidden insanı çıldırtıyor. Sadece çevre değil, modellemeler de son derece ayrıntılı olmuş. Ana karakter Marcus Fenix ve diğer karakterler harika resmedilmiş ve yapımcılar karakterler üstünde de detaylara önem vermişler. Bunların belki de en büyük kısımlarından biri, oyun ilerledikçe karakterlerin yüzleri yaralanıp, kirlenmesi. Hatta zırhların boyunlarına yaptığı deformasyon bile kendine yer bulmuş. Boyun kısımlarında zırhtan dolayı kızarıklık bile kendini belli ediyor. Koştuğunuz zaman arkanızdan kalkan toprak parçaları, silahınızın ateşi, düşmanlarınız olan Locust’ların iç organlarına kadar gözükmesi oldukça ince ve önemli detaylar. Özellikle yapımdaki patlama efektleri göz kamaştırıcı, sanki orasının veya düşmanınızın gerçekten de patladığı ve alevler içinde kaldığını sanıyorsunuz. Düşmanlarınız olan Locust’lar da diğer karakterler gibi güzel şekilde modellenmişler. Kesinlikle onlarında sizlerden aşağı kalır olduğunu sanmayın, bu kadar mükemmel grafiklere rağmen oyunun ayrıca sorun çıkarmaması da artı bir yön.
Sesler
Grafikler atmosferin temelini oluşturup, bizlere o yıkık ve dökülmüş savaş ortamını gösterirken, kulaklarımızda bundan nasibini alıyor. Sesler de kesinlikle grafikler kadar başarılı ve oldukça ayrıntılı. Öldürdüğünüz Locust’ların ölüm anlarındaki efekt aynı değil. Farklı bir şekilde kullanılmış. Silah sesleri kesinlikle kulakları dolduruyor. Ciddi anlamda bir silahı elinize alıp, düşmanlara karşı daldığınızı hissettirecek kadar mükemmeller. En ince noktasına kadar ses efektlerini duyabilirsiniz. Kurşunların duvara çarpması, her patlamanın ayrı bir ses efektinde olması, aksiyon dolu sahnelerde tek tük efektlerin kullanılmaması, kesinlikle GOW’da ses kısmı oldukça çeşitli yapılmış. Konuşmalar, seslendirmeler ve diğerleri harika bir biçimde yapımda yer alıyor. Güzel grafiklerden sonra seslerde tüm olayı bitiriyor ve atmosferi tamamlıyorlar. Epic Games’e buradan şapkamı çıkartıp selam ediyorum.
Bu kadar güzel bir oyunun kontrollerinin de kolay olması ayrı bir avantaj. Kesinlikle her oyuncu kontrollere ufak bir ısınma turundan sonra alışabilir ve insanı bıktırmıyor. Kolay kontrollerle beraber oynanış da rahat oluyor. Ghost Recon ve Kill Switch oyunlarından hatırlayacağımız üzere siper alıp ateş etme, GOW’da oldukça baş vuracağımız yöntem. Kamikaze misali kesinlikle düşmanlara dalamıyoruz, çünkü düşmanlarımız zekiler. Siper alıp ateş etmek çatışmaları daha zevkli ve eğlenceli hale getiriyor. Siper aldığımız yer de parçalanabiliyor. Bir taşın arkasına saklanırsak dayanabilir, ancak mobilya vs… gibi dayanıksız eşyalar arkasına girersek kısa bir süre içinde parçalanabiliyor. Birçok yapımda bir sandalye arkasına geçip de ateş ettiğiniz zaman, sanki o sandalye kurşun geçirmez gibi olabiliyor. Ancak bu durum GOW’da yok ve yapımın atmosferini daha gerçekçi kılıyor. Yakın ve uzak çatışmalar yapımın en harika kısımlarından biri. Mükemmel atmosfer içinde böylesine harika aksiyonlara girmek oyuncuyu cezp ediyor. Siper aldığımız zaman diğer bir özellik “Blind Fire” yani nişan almadan ateş etme seçeneğimiz de var. Ancak bunu yaparsak kurşunlarımız karambole gidiyor ve rakiplerimizi vurmak güçleşiyor. Bu olayı düşmanları uzakta tutmak için arada sırada yapabilirsiniz, ancak her zaman tavsiye etmem. Olay sadece karşılıklı siperlerden ateş etmekten değil, arada yakın dövüşlere de girip bitirici sonu hazırlamak. Siz bir grup Locust’la savaşırken, bir anda arka veya yan taraftan başka bir Locust gelebilir. Onunla bir anda karşı karşıya kalabilirsiniz. İşte bu sırada çoğu zamanda rakiplerinizi parçalamak için baş vuracağınız testereniz devreye giriyor. Locust size saldırdığı anda ona doğru hamle yapıp, onu bir kilo Locust kuş başı et yapabilirsiniz. Sadece her şey bundan ibaret değil, bir pompalı veya taramalıyı kafasına doğru tutup beynini duvara yapıştırabilirsiniz. Özellikle bazı zamanlar düşmanlarınızı tam olarak öldürmeniz lazım. Onları iyice tarayıp yere düştüklerinde kesinlikle öteki dünyaya geçtiklerini sanmayın, kafasına gidip testereyle kesin ölümünü gerçekleştirin. GOW’da el bombası atmak da oldukça kolay, yapmanız gereken rotasını belirlemek ve bombayı sallamak olacak. Diğer ilginç bir nokta bu bombanın çarptığı yere yapışması, yani düşmanınızın üzerine geldiği zaman vücuduna yapışıyor ve rakibiniz ondan kurtulamıyor. Böylece kesin katli meydana geliyor.
Reload
“Oyundaki yeniliklerden biri silahı doldurmak. Bunu ister otomatik veya ister elle yapabilirsiniz. Ancak direk olarak silahınızın dolmadığı bir gerçek. Cephaneniz bittiğinde bir bar çıkıyor. Bu barda işaretli bir kısım var. Bu kısım da iki bölümden oluşuyor. Birinci olarak parlak bir beyazlık, diğeri ise daha koyu bir beyazlık. Reload’a bastığınız zaman barda bir işaret hareket etmeye başlıyor. Eğer işaretle ilk kısmı tutturursanız silahınız hızlı bir biçimde dolacak ve ekstra vuruş alacaksınız. İkinci kısmı tutturursanız normal bir biçimde şarjör değiştirme işlemi gerçekleşecek. Eğer bu kısımlar dışında kalırsanız, o zaman silah tutukluk ediyor ve Reload olmuyor. Elle doldurma işlemine birkaç alıştırmadan sonra alışabilirsiniz. Böylece çok daha kolayınıza gelir.”
Yapay zeka
Oynanışta siper almanızı ve Ramboculuk kısmına girememenizi tavsiye etmiştim. Bunun nedeni olarak düşmanlarınızın zeki olmasıydı. Evet, GOW’da 2006’nın en iyi yapay zekası mevcut. Kesinlikle Locust’lar aptal değiller. Ateş ettiğiniz zaman siper alıyorlar, bomba attığınız da başka yerlere kaçıyorlar, birisi sizi oyalarken diğeri arkanızdan gelip işinizi bitirmeye çalışıyor. Türlü bin türlü taktikleri var ve yeri geldiğinde oldukça can sıkıcı olabiliyorlar. Kesinlikle sizi hakkın rahmetine kavuşturmak için ellerinden geleni ardına koymuyorlar. Aynı şekilde karşınıza çıkan Boss’lar da aptal değil. Mesela madenlerde karşınıza çıkan ilk Boss ciddi anlamda sizi zorlayacak. Kör olan bu yaratık koku ve sese karşı oldukça duyarlı. Kilitli olan madenin kapısını ona kırdırarak, dışarı çıkmanız lazım. Bu sırada oldukça terleyebilirsiniz. Çünkü sesi takip edip, sizi çok zor durumlarda da bırakabilir. Düşmanlar dışındaki ekip arkadaşlarımız da zeki sayılabilir. Ancak bize katılan savaş arkadaşlarımız, Locust’lar kadar çok zeki değiller. Bazı zamanlar yaptıkları bir iki hata ile gafil avlanabiliyorlar. Ancak kesinlikle zekalarıyla ve sizlere sağladıkları ekstra ateş gücüyle yetiyorlar. Ayrıca takım arkadaşlarımıza emirler de verebilme imkanımız oluyor.
Çoklu oyuncu desteği
GOW’un Single Player’ı bittiği zaman sakın üzülmeyin, oyunun daha uzun ömürlü olmasını sağlayan ve kendini defalarca oynattıracak olan Multiplayer’ı var. Çoklu oyuncu kesinlikle en zevkli taraflardan biri. Co-Op, WarZone, Assassination ve Execution GOW’un Multiplayer kısmını oluşturuyor. Execution’da rakiplerinizi tamamen öldürmeniz gerekiyor. Karşınızdakinin midesini bir güzel kurşunla doldurduktan sonra hemen devamında, yapmanız gereken ayağa yeniden kalkmadan Mortal Kombat “Fatality” sini yapmanız. Kısaca direk olarak işini bitireceksiniz, ancak nasıl bitireceğiniz size kalmış. WarZone aslında Counter Strike gibi olmuş. Çünkü Quake ve diğer yapımların Multiplayer’ındaki gibi, öldüğünüzde yeniden doğmuyorsunuz. Bunun yerine öldüğünüzde sadece diğer arkadaşlarınızı izleme ve onlarla konuşma yapma imkanınız oluyor. Assassination da takım oyununa bağlı oluyor. Yapmanız gereken karşı takımın en baba adamını öldürmek ve maçı kazanmaktan ibaret. Co-Op bildiğimzi gibi aynı senaryoyu iki kişi ile oynamaktan geçiyor. Ancak Co-Op fonksiyonu ile senaryoyu oynamak oldukça zevkli, hatta Single Player’dan çok daha iyi olabilir kanaatindeyim. Sonuçta yanınızda bu sefer başka bir oyuncu var ve oldukça bol çeşit taktik yapabilirsiniz. İster Live’dan veya isterseniz aynı konsoldan iki kişi oynama imkanınız var.
Konu
Sera gezegeninde insanlar mutlu bir hayat sürmektedirler. Ancak bu mutluluk ve sevinç tablosu, yer altından gelen Locust’ların ordusu ile tarihe gömülür. Çünkü Locust’lar bir anda ortaya çıkmış ve insanlara sürpriz yapmıştır. Büyük bir savaş sonucunda insanlar kaybeder ve sağ kalanlar ise küçük bir kısım olmuştur. Bunlarda Sera’da başka yerlere sıkışıp kalmışlardır. Ancak gezegenin diğer kısımları kullanılmaz haldedir. Harabe bu ortamda bizde başına buyruk ve disiplinsiz olan Marcus Feniz adında bir askeri yönetiyoruz.
Marcus bir suçtan dolayı hapiste bulunuyor, ancak sonrasında karakterimize ihtiyaç duyuluyor ve Locust’lara karşı savaşa giriyoruz. Oyun aslında Marcus’un son 36 saat içinde yaşadıklarından meydana geliyor.
Beş bölümden oluşan oyunda, toplamda üç adet zorluk seviyesi bulunuyor. Bunlar Casual (Easy), Hardcore (Orta) ve Insane (Zor) olarak belirlenmiş. Size tavsiyem GOW’a başlamak için direk olarak Hardcore’u seçmeniz olacaktır. Insane ise ilk başladığınızda kilitli olduğu için seçilemiyor. Ancak daha zor seviyelerde, GOW’un eğlencesi daha çok ortaya çıkıyor.
Yapımda eğer ayrıntılara çok girmem, iyi oynarım, öyle hemen ölmem deyip, kolay zorluk seviyesinde oynarsanız kısa bir sürede bitirme imkanınız var. Bu da toplama olarak 6-7 saat olabiliyor. Ancak daha detaylara girip, üst zorluk seviyelerinde 8-10 saat arasına çıkabiliyor. Single Player bazı kişilerce kısa bir süre gibi gözükmesine rağmen, bence tam tamına yapılmış. Çünkü biraz daha uzun olsaydı sıkabilirdi, Epic Games tek kişilik senaryonun tadını damağımızda bırakmak için ayarlamış. Yapımda atmosferi tamamlayan bazı Cutscence sahneleri var. Bunlar da gerçekten can alıcı olmuş ve yapımı tamamlıyor. Ancak bir iki Cutscene’de biraz yavaşlama oldu gibi geldi bana. Ancak bu da çok göze batacak cinsten değil. Bir iki yerinde filtrelemesine dikkat edilirse sorun var gibi gözüküyor. Ancak bunlar GOW’un tamamını baltalayacak cinsten değil.
Sonuç
Gears of War, bana göre bu senenin en iyi oyunu. Şuanda piyasadaki en iyi grafik, ses ve atmosfere sahip yapım. Aslında direk olarak bir aksiyon oyunu dememeli; çünkü işin içinde vahşi sahneler, karanlık bir dünya, kaos dolu ortam ve düşmanlar var. Bunlar arada sırada ufaktan gerilmeye neden olabiliyorlar. Mesela Kryll denilen uçan yaratıklar, karanlıkta sürpriz ataklarla sizi bir anda parçalayabilirler. Onlardan da korunmak için ışıklı olan bir yere gidin, böylece size saldıramazlar. Ancak ışıklı bölgede iyice kalın ve karanlık tarafı emin olana kadar iyice kontrol edin. Yoksa karanlık kısma girdiğiniz zaman, bir daha gözünüz hiç ışığı görmeyebilir. Yaratıklar sizi bir güzel mideye indirebilirler. GOW atmosferi, oynanışı, grafikleri vs… her şeyiyle harika bir oyun. Ancak dikkat çeken son nokta oyunun çıkmadan önce abartıldığı kadar da olmaması. Evet, oldukça detay ve silahı doldurma kısmı gibi bir iki özellik bulunuyor. Fakat türe bir devrim yapacak olan yenilik açıkçası yoktu. Peki bu neye yol açar? Aslında hiçbir şeye yol açmaz. Çünkü Gears of War’taki atmosfer ve derinlik, hepsinin ötesine geçiyor. Eğer bir oyun bir kişinin rüyalarına giriyorsa, kendini yeniden oynatıyorsa, oyuncuyu içine çekiyorsa, en önemlisi sağladığı mükemmel atmosfer ve savaş hissi şuana kadar çıkan yapımlar içinde ender olarak bulunuyorsa; zaten diyecek başka bir laf yoktur. Epic Games’i, Unreal’dan sonra karşımıza mükemmel bir daha oyun çıkarttığı için ayakta alkışlıyorum. Baş tasarımcı Cliff Bleszinski, X360’ın gücünü direk olarak yansıtmadıklarını ve diğer projelerinde daha iyilerini yapacaklarını belirtiyor. Kısaca bu kadar başarılı bir yapım arkasından ikincisinin daha iyi grafik, ses ve atmosferle gelmesi kaçınılmaz.
“X360’ı olmayanlar ve oyunu oynamak isteyen PC sahipleri biraz daha sabır etsin. Microsoft, Vista ile beraber birçok yapımı “Games for Windows” olarak lanse etmeye başladı. Kısaca Halo 2’de olduğu gibi bir süre sonra Vista’da çalışacak bir Gears of War karşımıza çıkabilir.”