Arama

Spatyom (Ruhlar Evreni)

Bu Konuya Puan Verin:
Güncelleme: 7 Aralık 2008 Gösterim: 5.731 Cevap: 2
Pasakli_Prenses - avatarı
Pasakli_Prenses
Ziyaretçi
13 Ocak 2008       Mesaj #1
Pasakli_Prenses - avatarı
Ziyaretçi
Spatyom (Ruhlar Evreni)

Sponsorlu Bağlantılar

Tatmin küresi, tedavi sanatoryumu gibi isimler alır. Spatyomlar yakın gök, yakın uzay olarak ifadelendirilen uzay bölgesinde bulunmaktadır. Yani yaşadığımız dünyaya çok yakındır. Varlığın her türlü ihtiyacına hitap edecek şekilde, muayyen mahiyet ve kıstasta spatyom küreleri vardır. Bu küreler ışık karakterli porlardan yapılandırılmıştır. Porlarda ise; o kürenin mahiyet ve kıstasına uygun programlar yüklenmiş, hazır vaziyette beklerler.

Genel evrim aşamalarını yaşamakta olan bir varlığı düşünün. 7 enkarnasyonda tamamlayacağı bir süreç vardır. Ancak sonrasında özel evrim aşamalarına geçecektir. Genel evrimin her aşamasının tamamlanışında bu varlık(insani evrimi deneyimleyen varlık) Satürn Yüce Topluluğu'nun karşısına gelir ve bir ölçümlemeye tabi tutulur. O enkarnasyonda yaşaması gerekenler, yaşadıkları, eksik kalanlar, varlığın ihtiyacı olanlar tespit edilir. Bu ölçümlemenin sonucunda hangi spatyom küresine gireceği ortaya çıkar. Burada bir süre kaldıktan sonra varlık bir sonraki enkarnasyona geçebilir. Girilen spatyomun porlarının program yüklü olduğunu söylemiştik. Varlık bu ortama dahil olduğunda, kilit altına alınmış bu porlardaki programlar deşifre olur ve varlık, vizyon diyebileceğimiz bazı olaylar yaşar. Bu tarz olayların yaşanması varlığın tatmin duygusu yaşadığı tespit edilene kadar sürecektir.Örneğin varlığın dünya hayatında saplantı derecesinde bağlı oldugu bir obje, suje vardır. Bu saplantısının giderilmesi amaçlı bir spatyoma alınması söz konusu olabilir. Alındığı kürede o obje, sujeyle alakalı varlığın tutkusallığının giderilebileceği vizyonlar yaşatılır, tedavi edilir. Bundan sonra bir sonraki yaşama başlayabilir.

Özel evrim aşamasına geçmiş olan varlıklar da, ihtiyaç halinde bu kürelere alınırlar. İşlem uyku esnasında gerçekleşir. Uyandığında rüya olarak hatırlanabilir.
Aktif Varoluş Bilgileri spatyom konusunu böyle açıklar.

Spatyom bahsinde yeri gelmişken reenkarnasyonda da bahsedebiliriz. Aktif Varoluş bilgilerine göre reenkarnasyon, genel evrimini sürdüren varlıklar için söz konusudur. Aynı uydu can, 7 defa dünyaya reenkarnasyon yoluyla gelir. Her beden terkinde spatyoma alınır ve sonra tekrar dünyaya farklı bir bedenle gelir. Özel evrim aşamasında, varlık beden terki yaptıktan sonra, enerjetik alemdeki Sirius görev dağılım/yönetim/tasarruf planlarına geri döner. Tekrar bedenlenip dünyaya dönmesi ise reenkarnasyon olarak adlandırılmaz.
Son düzenleyen Pasakli_Prenses; 7 Aralık 2008 23:04
Pasakli_Prenses - avatarı
Pasakli_Prenses
Ziyaretçi
1 Ağustos 2008       Mesaj #2
Pasakli_Prenses - avatarı
Ziyaretçi
Çok gidip geldiğimiz ancak hiç hatırlamadığımız SPADYUM nedir ve nerededir - bilir misiniz? *Bazı Kitaplarda SPATYOM olarak da geçer. Bilgi Kitabı' nda SPADYUM ve SPATYUM olarak geçer. Bilgi Kitabı sadece 121, 132, 145, 379 ve 615 ci sahifelerinde Spadyum' dan bahsedilir.

Sponsorlu Bağlantılar
Ancak Spadyum' un nerede olduğu hakkında direkt bilgi verilmez. Spadyum,
Biz 3.cü Boyut Varlıklarının Öldükten sonra (Fizik Bedenlerimizi terk ettikten sonra) Eterik Bedenlerimizle çekildiğimiz-vardığımız yerdir.

Spadyum da Fiziksel-Maddesel bir ortamdır. Dünya maddesine göre
Seyyaliyeti-Frekansı çok daha yüksek Maddelerden müteşekkil Fiziksel bir ortamdır. Spadyum da, Kendinizi ve çevrenizi nasıl tasavvur ederseniz, nasıl düşünürseniz, Kendinizi o şekilde tezahür ettirirsiniz.

Düşündüğünüz ortamda hemen çevrenizi sarar. Spadyum, seyyaliyet derecesi farklı 7 katman - 7 kademe halindedir. Her Katmanda kendi arasında katmanlar halindedir. İnsan ulaştığı tekamül seviyesine göre, yükseldiği titreşim seviyesine göre, hangi katman frekansına uygunsa o katmana çekilir, dinlenir, arındırılır, hazırlanır ve bilgilendirilir.
*Not. Dünya boyutunda tatmak zorunda kaldığımız Ölüm aslında bir aldatmacadır. Gerçekte Ölüm diye bir şey yoktur. Çünkü var olan Enerji hiçbir şekilde yok edilemez. Enerji sadece Şekil değiştirir. Ölen (İşlevini kaybeden) yaşarken kullandığımız bir araç olan Fizik Bedendir. Fizik Bedenin duvarları arasında yaşayan gerçek Biz, yani Öz, yani Yüksek Benliğimizin kendi Öz Parçası, Ölümsüzdür.
Ölüm anında her şey aydınlanmaya ve parlamaya başlar. Kaba madde yoğunluğundan ve ızdırabından çıkılır, hafifler ve yükseliriz. Derin bir mutluluk, huzur ve asudelik hissedilir. Ucunda parlak bir Işık olan tünelden hızla çıktığımızı algılarız.
Önce Tüm Bilincimize, Aklımıza ve Duygularımıza sahip Işık varlık haline dönüşür ve Her şeyin Beyaz Işık tonları olarak algılandığı bir Enerji Aleminin içine dalarız. Sonra Mevcut Bilincimizin gücü seviyesinde, seyyal Eterik maddeden kendimize beden ve kıyafetler yaratır, çevremizi de tahayyülümüze göre oluştururuz.
Yine Bilinç seviyemizin tayin edeceği süre içersinde Spadyum katmanlarına veya yeterli isek diğer üst Boyutlara Işık hızıyla çekilir, oraların ortamına adapte oluruz.
*Ruh ve Madde Yayınlarından olan "SADIKLAR PLANI-Ruhsal Tebliğler" adlı Kitabın 692.ci sahifesinde [ Spatyom ismini verdiğiniz mekan nerededir? Bu mekan, Fizik Alem ismini verdiğiniz fakat pek az yöresini tespit edebildiğiniz Alemin hem içinde, hem de dışındadır. Yani Sizler bir yönünüzle Spatyom' un yüzeyinden temasta, bir yönünüzle de fizik Alemin cismiyle temastasınız.] denmektedir.

Yine aynı sahifede [......onun da (spatyom' un da) maddesi vardır, fakat fizik maddeden farklıdır. Onun da atomu vardır, fakat fizik atomdan farklıdır. Spatyom planlarını müşahede eden bir varlık, mesela bir insan, orada hakiki meleke ile müşahede ettiği zaman, mevcut bulunan eşyanın geçirgen vasıfta olduğunu, daha parlak, daha ışıklı durumda olduğunu görür.] denmektedir.
(Sadıklar Planı Sh.692 - Okumak için tıklayınız.)

*Akaşa Yayınlarından olan "KRYON-Bir İnsan Gibi Düşünmeyin" adlı Kitabın 75.ci sahifesinde bir "Yaratılış Mağarası"ndan bahsedilmekte ve şöyle denmektedir.
[ Söz konusu Mağara Dünyanın tropikal bir bölgesinin altında ama çok derinlerde ve erişilmez bir bölgesinde bulunmaktadır. Burası Rehberleriniz için, hazır olduklarında İnsanları götürdükleri bir yerdir. Orası çoğu İnsanın sadece aşılar aldığı, ya da Rehber değiştirdiği sırada, ya da bütün İnsanların Ölüm ve Doğum sırasında -Astral Bedenleriyle- girebilecekleri bir yerdir. Burası Siz öldüğünüzde gördüğünüz ve Size gebe kalındığında gördüğünüz ilk yerdir. Burası çok parlak Işık yayar ve yine Beyaz Işık yayan Varlıklar tarafından gözetilir. Dünya Dersindeki Herkesin Evrensel İsmi ve nitelikleri burada saklanır.] denmektedir. Anlatılan yer yani Yaratılış Mağarası "Spadyum" dur.
*Yine Akaşa Yayınlarından olan "RA BİLGİLERİ" adlı 4 ciltlik kitapda [ 3.cü Boyut Varlıkları olan İnsanların Ölümlerinden sonra Astral Bedenleriyle Dünya' nın İçsel Katlarına alındığı ] açıklanır.

RA BİLGİLERİ Kitabının 1.ci cildinin 154.cü sahifesinde ise [ Adolf (Hitler) adıyla tanınan Varlık şu anda Kürenizin güç alanı içinde bulunan Orta yükseklikte Astral katlardan birinde şifa sürecinde bulunmaktadır.] denmektedir.
*Bilgi Kitabı Sh. 855 de ".... Güneşinizin Sol Boyutundan, 10.Boyutta bulunan Tesirler Mekanizmasından Sizlere muayyen Frekanslara bağlanmış olan Kozmik Enerjiler Yansıtılır. Bu Enerjileri herkes Bilinç Düzeylerine paralel olarak alır ve Evrimleriniz yaşadığınız Dünyada Evrensel Disketlere kaydedilir." denmektedir. ( Bilgi Kitabı Öz.Ek.4-Sh.855 için tıklayınız.) "Evrensel Disketlerimiz" yani halihazır ve geçmiş yaşamlarımızın kaydedildiği Disketler, Yaşadığımız Dünyada bulunduğuna göre, Spadyum' a intikal eden bir varlık da aldığı, alamadığı ve gelecek yaşamında alacağı dersleri görmek üzere Evrensel Disketleri Spadyum' da tetkik ettiğine göre, Yaşadığımız Dünya ile Spadyum aynı yerdedir.
Bilgi Kitabı da "Evrimleriniz yaşadığınız Dünyada Evrensel disketlere kaydedilir." cümlesiyle bize Spadyum' un Dünya' da olduğu bilgisini endirekt olarak vermektedir.
*SONUÇ : Biz 3.cü Boyut İnsanlarının Ölünce ulaştığı Spadyum, Dünya ile iç içedir. Bizleri ayıran Seyyaliyet-Frekans-Titreşim farkıdır. Yani Ölünce Göklere alınmıyoruz. Bilakis Yer Kürenin içindeki Işık Aleme doğru çekiliyoruz. Ama hiç bir zaman hapis değiliz. Şuur açıklığımız nispetinde istediğimiz zaman Madde Alemini izleyebiliriz. Ama maddeyi etkileyemeyiz.
Ancak Işığın cazibesi, çekiciliği, huzuru ve mutluluğu o kadar fazladır ki bunu yapan sadece maddeye doyamamış Varlıklar ve görevleri icabı Görevlilerdir. Ölmüş olan yakınlarımız-sevdiklerimiz Bizimle aynı yerde, aynı Dünyadadır. Onlarla iç içeyiz. Bizden uzaklıkları bir düşünce mesafesi kadardır. Onlara göndereceğimiz en büyük hediye bir anlık dahi olsa SEVGİ DÜŞÜNCESİ' dir.
*Not. 3.cü Boyutta kalması gereken yani Dünya Evrimine devam edecek olan kişi, Ölümünden hemen sonra mevcut Bilinciyle fakat Eterik Bedenle (Fizik Bedene göre daha seyyal maddeden yapılmış Bedenle) ortaya çıkmaktadır. Eterik Beden, Dünya gözüyle görülmemekte, Dünya maddesine hiç bir etki yapmamakta, Maddeyi tutamamakta, Maddenin içinden geçmektedir. Ölüm sırasında, ölen kişi fizik bedenin ağırlığından kurtulmuş olarak her şeyi görmekte, algılamakta ancak yakınlarına-sevdiklerine ölmediğini, yanlarında olduğunu, bildiğimiz fiziksel ve maddesel etkilerle anlatamamaktadır.

Dolayısıyla Ölen kişi artık kaba madde Dünyasının kendi yeri olmadığını anlar. Ölen kişi, fiziksel olarak öldüğünü tam olarak idrak ettikten sonra (Genelde Fizik Bedenin toprağa verilmesinden sonra) Spadyum tarafından çekilmekte, İnsan kendini karşılayan Hami dostlarıyla-Yakınlarıyla beraber Spadyum' un kendi frekansına uygun katına ulaşmaktadır. Orada geçmiş yaşantısını Rehber varlıklarla beraber irdelemekte, aldığı ve alamadığı dersleri gözden geçirmektedir. Dünya' da Bedenli iken yaptıkları kendi Vicdanında kötü izler bıraktıysa üzülmekte, pişman olmaktadır. Eğer negatifleri fazla ise uzun süre dinlendirilerek, yeni enerji takviyeleri yapılarak arındırılmaktadır. Yaptıkları olumlu ise sevinç ve mutluluk duymakta, Üst Varlıklar tarafından daha ileri seviyeler için bilgilendirilmekte, desteklenmekte ve hazırlanmaktadır.

İnsan , Spadyum da mevcut Bilinci nispetinde ; etrafındaki rehberlerin, eğiticilerin, dostların, birlikte olduğu diğer varlıkların ve çevresindeki Düzenin farkına varmakta ve Bilinç seviyesi yeterli ise buraları dolaşmakta, diğer varlıklarla temas kurmaktadır. Yine Bilinci yeterli ise bir alt katman Varlıklarına yardımcı olmaktadır. Ayrıca orada kaldığı sürece de Kendisi de devamlı eğitilerek, gelecek yaşam planlarının seçimini ve hazırlıklarını yapmaktadır.
Spadyum da, alevlerin ve zebanilerin yer aldığı bir CEHENNEM ile Hurilerin içki sunduğu, Mensuplarının yan gelip yattığı bir CENNET bulunmamaktadır. Ancak bunlara veya başka şeylere inanarak yaşayan bir İnsan öldüğünde, İnandığı ortam çevresini sarmaktadır. Rehber varlıkların ve Yakınlarının telkinleri sonucunda, Bu ortamı kendi zihninin yarattığını algılayarak uyanması -Bilincine bağlı olarak- uzun bir süre almakta, Kişi de Evrim yolunda zaman kaybetmektedir.
Bia - avatarı
Bia
Ziyaretçi
5 Ağustos 2008       Mesaj #3
Bia - avatarı
Ziyaretçi
Spatyom ( Ruhlar Evreni )

Spatyom, bedenden kesin olarak ayrılan ruhun gittiği bir mekandır. Ahiret, öte dünya, öte alem ya da ruhlar evreni de denen bu yer, ruhun imajinasyonuna ve serbest düşüncesine göre en uygun formları oluşturacak bir yapıdadır.


Spatyom mekanı, fizik alemimizin hem içinde, hem de dışındadır. Yani insan bir yönüyle spatyomun yüzeyi ile temasta, diğer yönüyle de fizik alemin içindedir. Bunlar birbirinin içine girmiş sınırı belli olmayan iki ayrı alemdir.


Spatyomun da maddesi ve atomu vardır, ama, fizik madde ve atomdan farklıdır. Fizik dünyamıza oranla daha yüksek ve ince tertipteki maddelerden oluşmuş bir madde alemidir. Spatyomdaki planları ve düzenleri gözlemleyen bir insan, oradaki eşyanın geçirgen nitelikte olduğunu, daha parlak, daha ışıklı durumda bulunduğunu görür. Spatyom alemi, Dünyamızın fizik araç ve gereçleriyle keşfedilemez. Fakat o alemi insanın, kendi kişisel deneyimleriyle tanıması mümkündür.


Aslında spatyom bir şuur halidir. İnsan, ya farkına varmadan ya da belirli yöntemleri kullanarak, bu şuur halini yaşayıp, spatyomdan izlenimler edinebilir. İnsan ölüm olayı ile, bedene bağlı şuur halinden çıkıp, daha farklı bir şuur haline geçer.


Spatyom bir şuur halidir:


Spatyom, ölülerin sığındığı bir alem değildir. Biliyoruz ki, ruhun ölümü diye bir şey yoktur. Spatyom bir şuur halidir. Ve orada da enkarne olunur. Dolayısıyla ölüm olayı, varlığın tamamen bir şuur değişimi halidir. Kısaca yeryüzünde yaşamak da bir şuur halidir, spatyomda bulunmak da bir başka şuur halidir.


Bir ruh varlığı, sonsuz olan evrende tekamülü için kendisine tanınmış her imkanı kullanır. Bütün mesele, varlığın giderek bilgisini arttırması, kendini ve çevresini bilmesidir. Böylece maddeye hakim olarak, hem onu, hem kendini geliştirir. İşte bu amaçla insan, spatyom ile dünya realitesi arasında gider, gelir. Hiç şüphesiz spatyomun üst kademeleri de son durak değildir. Tekamül yolculuğu sonsuz evrende sürer, gider.


Ölümden sonra spatyoma geçen ruh varlığı, bu mekanda, tekamül derecesine göre yerini alır. Bunu,varlığın içinde bulunduğu şuur alanı, dolayısıyla yaymış olduğu titreşim veya ışınım gücü tayin eder.


Spatyom bilgisinin yararları:


Yeryüzünde yaşarken bedenimizle ilgili nasıl birçok bilgilere sahipsek ve canlı olarak üzerinde bulunduğumuz Dünya’mızı nasıl tanımaya çalışıyorsak, spatyomu da, imkanların elverdiği ölçüde tanımak hakkına sahibiz. Çünkü, orası da varlığın yaşamını sürdürdüğü bir mekandır.


Ölüm olayı ile varlık üç buutun dışındaki yeni bir realiteye girmiştir. Bu yeni realitenin üzerinde bıraktığı etkileri yorumlamakta güçlük çeker. Çünkü beden kanalıyla gelen kabalaşmış tesirleri aldığı dünyayı henüz terketmiştir. Oysa, şimdi mantık dışı bir ortamdadır. Spatyomda hiçbir şey sürekli değildir, anında meydana gelir ve belirir ve bir süre dayandıktan sonra kaybolur. Örneğin bir kitap imajine edersiniz, konsantrasyonunuz zayıfladığında o kitap kaybolur. Bu durum varlığı şaşırtır. Dünyadaki zaman anlayışımız ile buradaki zaman anlayışımız arasında da fark vardır. Buradaki zaman oynak, doğrusal olmayan bir zamandır. Örnek olarak, 70 yaşında ölen bir insan, kendisini orada 20 yaşındaki haliyle bulabilir. Varlığın mekan ve mesafe anlayışı da altüst olmuştur. Bir anda bir yerden bir yere ulaşabilir. Bütün bu olaylar, varlığı, bu yeni şuur ortamında şaşkınlığa uğratır. Öyleyse, öldükten sonra ister istemez gideceğimiz spatyom ve spatyom hayatı ile ilgili bilgileri öğrenmek bizim için çok yararlıdır. Ölüm ötesi yaşam, ne korkulacak, ne de yasaklanmış bir konudur. Bu alem hakkındaki bilgiler, ya medyomların kendi izlenimleri ya da onlar kanalıyla verilen ruhsal mesajlar vasıtasıyla elde edilir.



Dünyanın birçok yerinde, birçok araştırmacının, spatyom hakkında elde ettiği bilgiler çok fazla olmasına rağmen, bu mesajlar bize spatyomu yüzde yüz bir kesinlikle tanıtmaz. Çünkü spatyom alemi sınırsız imkanları ve çeşitliliği ile dünya realitesi tarafından tamamen keşfedilemez. Bilinebilenler, iki çizgi arasında sınırlı kalmaktadır. Bu sınırların dışını tanımaya, idrak kapasitemiz ve kavramlarımız yetmemektedir. İnsan, daha ileri tekamül seviyelerine ulaştığı zaman, spatyomu çok daha iyi tanıyacaktır.



Spatyoma ilk adım ve devreler:


İnsan zihni sınıflandırma yapmaya alışık olduğundan, daha rahat anlaşılabilmesi için spatyom hayatını, kabaca üç devre halinde incelemek mümkündür.

a) Kendiliğinden (otomatik) imajinasyon devresi.
b) Şuurlu imajinasyon devresi.
c) Yüksek şuur devresi.

Şunu söylemek gerekir ki, bu devreler birbirinden kesin çizgilerle ayrılmış değildir. Birinden diğerine çok yumuşak ve uyumlu geçişler vardır. Sayısız nüanslarla spatyom alemi sonsuzluğa doğru uzanıp gider.


a) Kendiliğinden imajinasyon devresi:


Spatyoma geçmek üzere olan bir insanda beynin baskısı ve bu baskı nedeniyle dünya maddelerine bağlı tüm kayıtlar yavaş yavaş ortadan kalkmaya başlar. Varlık, ne kadar ileri tekamül seviyesine sahipse, bu bağlar o kadar çabuk çözülür. Dünyada iken vicdani duygularını bastıran maddi bağlar bu yeni ortamda ortadan kalk-tıkça, insan, içtenlikle kendi iç duygularına kavuşur ve dış alemi unutur. Bu sırada, ruhun bütün iç duyguları, objektif birer varlık halinde şekillenerek onu kuşatır. Bunun sonucu olarak ruh, aşağı yukarı rüyada olduğu gibi, iradesi dışında meydana gelen olaylar içinde, genellikle, yarı şuurlu bir halde yaşamaya başlar.


Spatyoma geçmiş bir insanın imajinasyon yeteneği, dünya’daki durumuna göre çok artmıştır. Ama bu safhada ruh, irade ve imajinasyon faaliyetinin hemen hemen farkında değildir. Spatyomda serbestliğe kavuşan duygu ve eğilimler, hiç çaba harcamadan imajinasyon süreciyle canlanır ve ruh varlığı için gerçekmiş gibi görünür.


Ruhların, bedeni bıraktıktan sonra hemen girdikleri bu safha bir çeşit şuursuzluk ve teşevvüş (şaşkınlık) safhasıdır. Bu merhalede bulunan ruhlar, kendi görüşlerine uygun gelmeyen yabancı bir ortamın içinde birbirini takipeden, genellikle tatsız olayların ve sürprizlerin karşısında şaşkın ve karışık bir ruh hali içindedirler. Etraflarında olup biten şeyleri yalan yanlış tefsir etmeye çalışırken, onların nasıl meydana geldiğini bilmezler. Buradaki varlıklar birçok şey meydana getirirler, fakat karşılarında bulunan bu objelerin kendi imajinasyonlarının ürünü olduğunu bilmezler. Burada yaşadıkları hayat tamamiyle kendi imajinasyonlarının yarattığı hayattır.



Bu hayat bazen ıstıraplı bazen de huzurlu olabilir. Dolayısıyla ruhun spatyomda çekeceği ıstıraplar, otomatik imajinasyonun ürünüdür. Örneğin, bir katil, öldürme sahnesinin bütün izlenimlerini ruhunda taşımaktadır. Bedenle olan ilişkisi kesilip spatyoma geçince korku, hiddet, acıma ve pişmanlık gibi duygular bütün canlılığı ile ortaya çıkar ve vicdanın yönlendirmesi ile objektif imajlar halinde ruhu kuşatır. Çok çeşitli, ama aynı konuyla ilgili monoton imajların devamı, katilin ruhu için en büyük işkencedir. Onun bu imajlardan kaçıp kurtulması mümkün değildir. Ruh, bu halin ne kadar sürdüğünü bilemez. Çünkü zaman anlayışı da spatyomda değişime uğramıştır. Bu sahneler, kati-lin ruhundan bu imajlara neden olan duygu ve eğilimler kaybolana kadar devam eder. Geçen süre, ruh için sonsuzluk gibi uzun olabilir. Çünkü spatyomdaki zaman kavramı bizdekinden çok farklıdır. Varlık, asırlardır ıstırap çektiğini ifade edebilir. Bu hal cehennemde bulunmak demektir. Varlık, ıstırabı bütün benliği ile hisseder, ta ki, uyanıncaya kadar. Bu hali yaşamış olan bir varlıktan alınan bir tebliğe göz atalım:


Bıktım yarabbi, bıktım. Bu karanlık dehliz ve ucundaki karanlık mahzen.. mahzen değil, daha doğrusu bir mezar. İşte benim asırlardır hayatım bu. Allahım beni ne zaman buradan kurtaracaksın? Ne tarafa baksam, önümde toprak bir duvar beliriyor. Benim bildiğim odaların dört duvarı olurdu, burası hep duvar.. Ne tarafa dönsem, o uğursuz duvar karşıma dikiliyor. Toprak… Kapkara bir toprak… Bir karanlık mahzenin karanlık toprağı. Yerin dibi bu kadar derin olmaz ki… Bu dünyanın dibi değil, dünya bu kadar derin olamaz. Karanlık toprak üstünde, salyalarını akıtmış böceklerin fosforlu izleri.. Hareketli fosforlu böcekler, oradan buradan pırıldayıp bana bakıyorlar. Hoş, asırlardan beri bana dokunmadılar ama, bu ne işkence yarabbi. (Oysa varlık üç ay önce ölmüştü.) Burada asırlardan beri duruyorum da, sıhhatimi hiç kaybetmedim. Off… Nuriye gene karşıma çıkma… Oyuk gözlerinle bana öyle bakma. Bu oyuk gözlü kadın kellesinden beni kurtar yarabbi. Off… hiçbir bir çift canlı göz, bu oyuk gözlü çehrenin gözleri kadar bana acı ve alaycı bakamaz. Allahım, Allahım.”


İlk devredeki teşevvüş (şaşkınlık hali) bazen hoş, eğlendirici ve rahatlatıcı da olabilir. Böylesi bir imajinatif ortam ise, cennet gibidir. Varlığın arzu ettiği her şey anında gerçekleşir. Her şey huzur vericidir. Böylesi bir şaşkınlık içinde bulunan diğer bir varlıktan alınan tebliğ de, şöyle:

Gökyüzü, dal ve yaprak… yer ot ve toprak… Sağım ağaç, solum ağaç. Ah .. isimlerini bilmem ki… Fakat ne zararı var? Onlar da benim ismimi bilmezler… Ama,iç bağlarla bağlıyız birbirimize biz. Ben ağaçları çok severim… ötedenberi. Ey ağaçlar, sizden olmak istiyorum. Siz olmak istiyorum… Koca gövdelerinize sarılmak, yıllarca orda kalmak istiyorum… Damarlarımdaki kanı size vermek, parmaklarımla dal olmak, ayaklarımdan kök salmak istiyorum. Siz olmak istiyorum. Civarımdaki ağaçlar alt dallarını indirip sırtımı sıvazlıyorlar… ve sanki bana, yürü, yürü, yolun açık olsun diyorlar. Yürüyorum… hep yürüyorum… Daima ileriye… Aaa bütün ağaçlar, çalılar kuş dolu .. ne güzel renkleri var.. ne güzel ötüşleri var.. Yolumdaki otlar, çimenler ne yeşil.. Akşam da neredeyse olacak. Gel kuşum şu ağacın altına uzanalım seninle. Seni yavaşcacık göğsümün üstüne oturtayım. Böyle bir ortamda uykuya dalmak için insana deli derlerdi… Ben ağaçları, hayvanları, kuşları severim diye bana da deli dediler, veli dediler. Ohh.. ne rahat, ne huzurla başlayan bir uyku başlangıcı Allahım, sana çok şükür..”


Dünyada yaşarken işlenen eylemler vicdani ölçüler içinde değilse, spatyoma geçildiğinde, şaşkınlık (teşevvüş) içinde bir cehennem yaşanır. Aksine, vicdani ölçülerimize göre yaşamışsak, spatyomdaki ilk şaşkınlık halini cennette geçirmiş oluruz. İnsan yeryüzündeyken bile olumsuz ve nefsani davranışlarını hatırladığı zaman sıkıntı hisseder. Ama birçoğunu örterek kendimizi rahatlatırız. Oysa spatyomda gizleme, örtme mekanizması olmadığı için, duygu ve düşüncelerimiz apaçık ortadadır. Algılama gücünün de dünyaya göre çok yüksek olduğunu hatırlayacak olursak, dünyadaki hatalarımızın spatyomda bize ne kadar sıkıntı vereceği açıktır.


Bununla beraber dünya insanının hatasız olmasına imkan yoktur. Ama, mümkün olduğu kadar kendimizi kontrol ederek, makul vicdanlı davranarak, faydalı ve maksatlı eylemler yaparak, hatalarımızın daha yeryüzündeyken farkına varıp, onları düzeltme yoluna gidebiliriz. Hiç şüphesiz böylesi bir yaşam, teşevvüş (şaşkınlık) devremizi kısa sürede atlatmamıza yardımcı olacaktır.


Şaşkınlık devri, her insan için ayrı olan, sonsuz değişik özellikler gösterir. Yani, herkesin cennet ve cehennemi kendisine göredir. Demek ki, spatyomun bu sahnelerinde rol alan tipler, şuurlu birer şahsiyet değildirler. Bunlar, ruh tarafından canlandırılmış birtakım mizansenlerdir. Ama, tekamülü geri bir ruh onları gerçek varlıklar zanneder ve onun bu inanışı, sahnenin dehşetini büsbütün artırır. Esasen spatyom maddesinde oluşturulan maketler, ya ruhun kendisine ait otomatik imajinasyonla, ya rehber varlıkların şuurlu imajinasyonlarıyla, ya da her ikisinin etkisi ile oluşur. Kalıcı spatyom mekanlarının hepsi, spatyom maddesini kullanabilen, ona hakim olabilen organizatör rehber varlıklar tarafından düzenlenir.


Spatyomun bu ilk merhalesinden yukarıya çıkamayan varlıkların oradaki hayatları kısa sürer ve yüksek seviyeye çıkamadan tekrar üç buutlu yoğun madde dünyasına inerek, -yani tekrak dünyaya doğarak - ihtiyaçlarını tatmine devam ederler. Çünkü onlar, spatyomun ince titreşimli sahalarına uyum sağlayabilecek yeterli bilgi seviyesine erişememişlerdir.


b) Şuurlu imajinasyon devresi:


Spatyomda yeni durumunu kavrayan varlık, artık yavaş yavaş tekamül seviyesi ile ilgili olarak içsel bir kendine dönüşe başlar. İster istemez hatıralar canlanır veya bunların ortaya çıkması için uyuranlar gelir. Hatıralar, yeryüzündeki tatbikatların sonucu olarak hoş olabileceği gibi, acılı da olabilir. Duyulan mutluluk da, ıstırap da, o varlık için geçerlidir, bu duyguları benliklerinin ta derinliklerinde şiddetle hissederler.


Spatyoma geçen varlıklar, bir süre sonra cinsiyetlerinin olmadığını farkederler. Ama, bunu kavrayamayanlar da vardır. Belirli bir seviyenin üzerindeki varlıklar, hemen bulundukları ortam ve kendileri hakkında bir idrake sahip olurlar. Bu durumda bedenleri olmadığını ve dolayısıyla bedene bağlı fiziki fonksiyonların da kaybolduğunu anlarlar. Yalnız bireysel olarak dişilik ve erkeklik prensipleri devam eder; yeryüzündeki öğretimin etkisi kolay kolay silinmez. Bir önceki yaşamdaki cinsiyeti, varlığın tatbikatlarıyla büyük ölçüde alakalıdır. Varlık, evrendeki tekliği ve birliği kavrayıncaya kadar, bu dişilik ve erkeklik problemi sürer.
İkinci aşamada, varlığın imajinatif yaratıcılığı artarak devam eder. Ama, bu ilk devredeki gibi kendiliğinden, otomatik değildir. Yani, ruh imajinatif faaliyetini kendi iradesiyle sürdürür.
Spatyomun bu seviyesine adapte olabilen ruhlar, burasının sonsuz güzellik ve iyilik imkanlarından yararlanarak mutlu bir spatyom yaşamı sürdürürler. Burada, ihtiyaçlarına göre, çeşit çeşit alemlerde yaşarlar, şuurlu, ama teorik tatbikatlar yaparlar. Yani, ruhlar son enkarnasyonlarında görmüş ve içinde yaşamış oldukları olayları, güçleri oranında, başka kombinezonlarla çeşitli denemeler şeklinde yaşarlar. Spatyom maddesini yeteneklerine göre şekillendirip, istedikleri kadar yaşatırlar. Böylelikle dünyada genellikle körükörüne yaşanılan olayların tatbikatı spatyomda yapılır ve ruhlar dünya hayatından ne dereceye kadar istifade ettiklerini değerlendirirler. Sonuca göre, ya tekrar dünyaya dönülür ya da spatyomda ilerlemeye devam edilir. Hiç şüphesiz, hami (koruyucu) varlıkların yardımları bu kararda yardımcı olur.


c)Yüksek şuurlu devre:


Giderek gelişen şuurluluk hali ve imajinatif faaliyetlerin mükemmelleşmesi ile ruh, üçüncü merhaleye geçer. Bu safhada ruhlar eşyanın sebebini ve oluş hallerini araştırmaya başlarlar. Burada geçen hayat, daha çok bir düşünce faaliyeti şeklindedir. Burada ruh, asırlardır geçirmiş olduğu hayatının gözlemlerini inceleyerek, edindiği bilgilerle ilahi yasaların sebeblerini anlamaya çalışır. Çünkü o artık üçüncü buutun realitesini aşmak üzeredir.


Bu aşamayı yapıp dört buutlu alem diye isimlendirdiğimiz aleme geçen varlıkların, artık bizim üç buutlu dünyalarımızla doğrudan doğruya bağlılığı kalmamıştır. Ve onların, bu dünyalarda enkarne olmaları hem mümkün değildir, hem de buna lüzum yoktur. Artık onlar, başka bir alemin, başka kanunları altında ve başka realitelerin içinde yaşayan ve sonsuz yükselişine devam eden başka varlıklardır.


Dört buutlu alemin eşiğinde:


Dört buutlu kainatın varlıkları, insanlar için o kadar anlaşılmaz ve o kadar yükselmiş varlıklardır ki, bu varlıklar, içinde bulundukları planı şöyle tarif ediyorlar.


Bulunduğumuz bu planda sizin göreceğiniz bir şekil yoktur. Araçlarınızla göremezsiniz. Buradakileri göremezsiniz, bu sizin araçlarınızın eksikliğinden ileri gelir. Çünkü siz yalnız görmek kavramı ile anlıyabiliyorsunuz. Halbuki bütün duygunuzla görmenizdir, asıl görmek. Bundan dolayı aşağı planlarda gördüğünüz tarzda bir şekil burada yoktur. Fakat biz istersek bu olabilir, çünkü biz, maddeyi yoğunlaştırarak size görünebiliriz.”


Şimdi spatyomun yüksek bir bölgesini anlatan bir tebliği okuyalım. Bilgileri veren Leon Denis‘dir. Kendisi uzun yıllar bu konularda çalışmalar yapmış değerli bir spiritüalisttir.


L.Denis - .. Nihayet bir gün gelir ki, ruh dünyadaki yolculuğunu bitirmiş olarak temiz bir halde ruhani hayata girer. Orada fenalık, karanlık ve hata yoktur. Ve son maddi tesirler orada sönmüştür. Orada eski zamanın endişeleri ve acıları yerine sükünet, huzur ve derin bir emniyet hakim olmuştur. Orada ruh, tecrübelerinin son haddine varmıştır. Artık o bir daha ıstırap çekmiyeceğinden emindir.. Aydınlanmış, sözünde duran ve tatlı ruhların ortasında yaşadığını hissetmek ne kadar hoş bir şeydir. Hiç bir şeyin koparamayacağı sevgi bağlarıyla onlara bağlanmak, onların ilhamlarına, görevlerine, zevklerine katılmak ve ayrıca onlar tarafından anlaşılmış olduğunu, desteklendiğini, sevildiğini duymak ve ölümden kurtulduğunu, asırların değiştiremeyeceği bir gençliğe kavuştuğunu bilmek ne kadar hoş bir şeydir.”
“Yüksek bölgeler, bütün sanatların ilham aldığı, mükemmel ve ideal bir güzelliğin vatanıdırlar. Yüksek ruh için sanat, birçok görünüşüyle bir duadır. Sonsuz prensibe yapılmış bir ibadettir.”


“Bizzat akışkan olan ruh, spatyomun ince maddelerine tesir eder. Onun kudretli iradesi bu maddeleri birleştirir. Ve arzusuna göre düzenler, kendi amaçlarına uygun bir şekilde onlara renkler ve şekiller verir. İnce seviyedeki bu ortamlarda ruhani bayramlar vardır. Nurlar içinde parlayan temiz ruhlar, oralarda aileler halinde gruplanırlar. Dünyanın akortsuz gürültülerine karşın, orada tatlı bir armoni onları büyüler. Sayısız bir kalabalık halinde bulunan bu ruhlar, birbirini tanır ve aralarında sevgi alışverişi vardır. Ölümle kesilmiş olan maddi hayattaki sevgi bağları bir daha kopmamak üzere tekrar kurulur.”


“Bu birbirini seven ruhlar, spatyomun çeşitli yerlerinden, çeşitili yüksek alemlerden gelerek toplanırlar. Yerine getirmiş oldukları vazifelerin, işlerin sonuçları hakkında birbirlerine duyuruda bulunurlar. Ve bu başarılarından dolayı birbirlerini tebrik ederler. Güç işlerde birbirine yardım ederler. Bu incelmiş ruhların arasına hiçbir ikiyüzlülük, hiçbir kıskançlık duygusu giremez. İlahi elçilerden görev alan ve daha yükselmek için yeni görevler kabul eden bu ruh topluluklarında sevgi, güven ve samimiyet hakimdir. Bunlardan bazıları ülkelerin ve dünyaların tekamülüne ve gelişimine katkıda bulunmayı kabul ederler. Diğerleri özveride bulunarak tekrar maddi dünyalarda enkarne olurlar ve bütün insanları ilimde ve ahlakta aydınlatırlar. Diğer bir kısmı da enkarne insanlara bağlanarak yol gösterici ve hami (koruyucu) sıfatiyle onları maddi varlıklarının sert yollarında, doğum anından ölüm anına kadar ve birçok hayatlarda takibederler ve bu işlerden himaye görenlerin haberi olmaz.


Derleyen: Erol Yurderi

Kaynak: Ruhlar Arasında ( Dr. Bedri Ruhselman)
Ruh ve Madde Yayınları

Benzer Konular

6 Mart 2006 / ozti Bilgisayar
5 Ekim 2010 / darkeagle2008 Edebiyat