Arama

Psikoloji ve Psikiyatri ile ilgili Haberler - Sayfa 9

Güncelleme: 12 Ağustos 2018 Gösterim: 64.025 Cevap: 95
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
16 Haziran 2012       Mesaj #81
Avatarı yok
Yasaklı

'Korkunun Şekli'


İnsanların neden bazı hayvanlardan korktukları üzerine araştırma yapan biliminsanları 'korkunun şekli'ne ulaştı.
Sponsorlu Bağlantılar

İngiliz psikoloji profesörü Jon May, yaptığı araştırmalar sonunda "korkunun şekli"ni tarif etti. May'e göre korkunun şekli "çırpı gibi ve kavisli bacaklar"... Bu iddiasını ise en iyi şekilde örümceklerin desteklediğine inanıyor.

Plymouth Üniversitesi'nde çalışan profesör May, "İnsanların örümceklerden ve onun gibi sürüngen hayvanlardan korkmalarının en büyük nedeni bu çırpı ve kavisli bacakları. Yırtıcı hayvanlardan daha çok örümceklerden korkmamızın nedeni bu bacakların görüntüsü ve şekli. Tek örümcek değil. Bu şekle ve bacaklara sahip olan her canlıdan korkuyoruz. Resimlerini görmek bile bizi korkutuyor" dedi. Örümceklerin çırpı bacaklarla yürüyüş şeklinin ise korkuyu artırdığı belirtiliyor.

Kaynak : Gençbilim (14 Haziran 2012,08:43)

Son düzenleyen Safi; 18 Haziran 2016 07:01
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
25 Haziran 2012       Mesaj #82
Avatarı yok
Yasaklı

'Yılda En Az Bir Milyon Kişi İntihar Ediyor'


Dünya genelinde en az bir milyon insan intihar ediyor. Gerçek sayının çok daha fazla olduğunu savunan bilim insanları, kadınların ölüm gerekçelerinin başında intiharın geldiğine dikkat çekti.Dünyanın farklı yerlerindeki bilim insanlarının yaptığı araştırmalar, intihar üzerine benzer sonuçlar ortaya koyuyor. Bilim insanlarının ortak görüşü, intihar eden insanların sayısının dünya genelinde dikkate alınmadığı yönünde.
Sponsorlu Bağlantılar

İngiliz bilim dergisi The Lancet, farklı ülkelerde yapılan araştırmalar sonucunda, dünya genelinde kadınların ölüm sebepleri arasında intiharın ilk sırada geldiğini ortaya koydu. Erkeklerde ise trafik kazaları ve şiddet olaylarının ardından intihara bağlı ölümler üçüncü sırada geliyor. Dergi yaralanma ve öldürme başlığı altında birçok araştırmaya imza attı. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) de, dünya genelinde yılda bir milyon kişinin intihar ettiğini tahmin ediyor.

Araştırmalar dünya genelindeki intihar vakalarında artış olduğunu gösteriyor. Londra Üniversitesi'nde Alexandra Pitman'ın yürüttüğü bir araştırma da, özellikle Brezilya, Singapur, Litvanya ve İrlanda'da intihar eden genç erkeklerin sayısında artış olduğunu ortaya çıkardı.

Net Verilere Ulaşılamıyor
Oxford Üniversitesi'nden Profesör Keith Hawton ve Kate Saunders'ın yürüttüğü bir araştırma ise dünya genelinde intihar edenlerin, özellikle de gençlerin sayısını net olarak ortaya koymanın mümkün olmadığını, resmî verilerin gerçek sayılara dayanmadığını ortaya koydu. İntiharın suç sayıldığı ülkelerde, intihar vakalarının yetkilileri korumak adına gizlendiği ve net verilerin olmadığı belirtildi.
Bilim insanları intiharla mücadelenin zor olduğuna dikkat çekiyor. Profesör Hawton ve Saunders'ın yaptığı araştırma, antidepresan ilaçların her zaman etkili olmadığını gösteriyor. Hong Kong Üniversitesi'nden Profesör Paul Yip, “İntihar etmek isteyen herkes, intihar etmesini sağlayacak gerekli aracı bulabileceğini düşünüyor” diyerek, zehirli maddeler ve diğer birçok intihar etmeye araç olabilecek ilaçlara erişimin engellenmesiyle, intiharların azaltılabileceğini ifade etti.

Kaynak : DW Türkçe / The Lancet

Son düzenleyen Safi; 18 Haziran 2016 07:01
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
20 Temmuz 2012       Mesaj #83
Avatarı yok
Yasaklı

Kovulma Korkusu Fazla Mesai Sebebi


İngiltere’de müdür ve yöneticiler arasında yapılan bir anket oldukça ilginç sonuçlar ortaya koydu.Çok sayıda çalışan, yöneticilerinin fazla çalıştığını düşünür. İngiltere’de Chartered Managment Enstitüsü’nün 1,334 orta derecede yönetici ve müdür arasında yaptığı anketin sonuçları bu kanıyı doğrular nitelikte.

Ankete katılan yöneticilerin tamamı işlerini kaybetme korkusu nedeniyle gönüllü olarak fazla mesaiye kaldıklarını belirtirken, bu durumun aile yaşantılarını son derece olumsuz etkilediği konusunda da görüş birliği içerisindeler.Katılımcıların üçte biri üzerlerinde bunaltıcı derecede çok iş yükü olduğunu söylerken, aynı oranda katılımcı, daha iyi bir iş buldukları anda mevcut pozisyonlarından istifa edeceklerini ifade etti.Her ne kadar çok çalışmanın sağlık üzerinde de yadsınamaz etkileri olsa bile, katılımcıların yüzde 43’ü ‘yöneticiler hastalıktan ötürü işe gelmemezlik etmez’ gibi yazılı olmayan bir kural olduğunu vurgulayarak asla hastalık izni kullanmadıklarını belirtti.

Sağlık Sorunları Hayatın Bir Parçası
Ankete katılanların yüzde 20’si son bir yıl içerisinde depresyon geçirdiklerini ifade ederken, yüzde 60 oranındaki katılımcı da kronik yorgunluk problemi yaşamalarına rağmen uyku sorunu da çektiklerini ifade etti.Çok çalışmanın hayatlarındaki diğer direkt etkileri sorulduğunda ise üçte iki oranında katılımcı, düzensiz çalışma saatlerinin çocuklarıyla ilişkilerini olumsuz etkilediğini söyledi.Chartered Managment Enstitüsü’ne göre 2008’de yaşanan mali krizin yöneticiler arasında ‘'mevcutluk sendromu'nu'' son derece artırdığı ortaya çıktı.

Mevcutluk sendromu ise yapacak bir iş olmamasına rağmen, üstleri etkilemek ve işe bağlılığını göstermek amacıyla ofiste uzun saatler geçirmek olarak tanımlandı.Lancaster Üniversitesi Yöneticilik Okulu profesörlerinden Cary Cooper, işte yaşanan yoğun stresin davranış bozuklukları şeklinde kendini gösterdiğini belirtti.Cooper ayrıca birçok yöneticinin konsantrasyon problemi çektiğini ve çabuk sinirlenen insanlara dönüştüğünün altını çizdi.

Kaynak : Ntvmsnbc (17 Temmuz 2012,15:30)
Son düzenleyen Safi; 18 Haziran 2016 07:02
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
4 Ağustos 2012       Mesaj #84
Avatarı yok
Yasaklı

Panik Atak Yalnızlaştırıyor


Uzmanlara göre, panik atak bozukluğu olanlarda, kalabalık korkusu gelişiyor, korunmak için devreye giren kaçınma davranışları, kaygıya neden oluyor. Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi (BRSHH) Başhekimi Doç. Dr. Erhan Kurt, panik atak bozukluğu olan hastalarda, agorafobi adı verilen kalabalık korkusu geliştiğini belirterek, panik ataklardan korunmak için devreye giren kaçma ve kaçınma davranışlarının, korku ve kaygı devamına neden olduğunu bildirdi.

Panik atak rahatsızlığının sosyal yaşamı olumsuz yönde etkileyen önemli bir psikolojik sorun olduğunu ifade eden Kurt, Panik atak rahatsızlığının, toplumun yüzde 1,5 veya 2'sinde görülebildiğini ve rahatsızlığa kadınlarda erkeklere göre iki kat daha fazla rastlandığını, ergenlik ve 30'lu yaşlarda da zirve yaptığını kaydetti.

Kaynak : AA (31 Temmuz 2012,12:58)
Son düzenleyen Safi; 18 Haziran 2016 07:02
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
22 Eylül 2012       Mesaj #85
Avatarı yok
Yasaklı

Korkuyu Yok Etmek Artık Mümkün


Bilim insanları, zihinde yeni oluşmuş korku gibi duyguları hafızadan silmenin mümkün olduğunu keşfederek, hafıza ve korku araştırmalarında çığır açabilecek bir adım attı. İsveç’teki Uppsala Üniversitesi’nden Thomas Ågren tarafından yürütülen araştırmada, yeni oluşan duygusal anıları beyinden silmenin mümkün olduğu ortaya çıktı. Psikolog Ågren, meslektaşları profesörler Mats Fredrikson ve Tomas Furmark ile yürüttüğü çalışmada, araştırma konularını şöyle özetledi:

Öğrenilen bilgiler, protein oluşumuyla gerçekleşen pekişme sürecinin yardımıyla uzun süreli belleğe kaydediliyor. İnsanlar öğrendikleri bir şeyi hatırladıklarında, hafızaya kaydedilmiş olan bilgi bir süreliğine istikrarsız hale geliyor, ancak bir başka pekişme süreciyle bilgiler tekrar hafızaya yerleştiriliyor. Başka bir deyişle, insanlar, gerçekte olanı değil, gerçekleştiğini düşündükleri şeyler hakkında akıllarında kalanları hatırlıyor. Dolayısıyla, hatırlama eyleminden sonra tekrar gerçekleşen pekiştirme süreci bozulmasıyla, hatırlanan şeyin içeriğini değiştirmek mümkün olabiliyor.

Science dergisinde yayımlanan araştırmada, gönüllülere normal bir resim gösterdikleri esnada elektrik şoku verildi. Yapılan bu işlemle, gösterilen fotoğraflar, deneklerde duygusal hafızalarına yerleşecek bir korku hissi oluşturdu. Fotoğraf, hafızaya kaydolan bu korkuyu ortaya çıkarmak için elektrik şoku olmadan tekrar gösterildi. Deney grubuna, resim üst üste gösterilerek pekişme sürecinin tekrarlanmaması sağlanırken, kontrol grubuna ise resim uzun aralıklarla gösterilip yeniden pekişme sürecinin gerçekleşmesine izin verildi.

Deney Grubunda Korku Ortadan Kayboldu

Deney grubunda, pekişme sürecinin tekrarlanmasına izin verilmeyerek, resimle bağdaştırmış oldukları korku yok edildi. Diğer bir ifadeyle, resim hatırlanmasına rağmen, korku uyandırmaya devam etmedi. Bunun yanısıra, yapılan manyetik rezonans görüntülemede (MR tarama), beynin duygusal hafızayı kontrol eden kısmı olan amigdala tarandı ve korkunun tamamen ortadan kaybolmuş olduğu görüldü.

Ågren, “Bu araştırmadan alınan sonuçlar, hafıza ve korku üzerine yapılan araştırmalarda bir dönüm noktası olabilir. Bulgular, en nihayetinde, anksiyete sorunları, travma sonrası stres bozukluğu ve panik atak gibi problemlere sahip milyonlarca insan için gelişmiş tedavi teknikleri üretilmesini sağlayabilir” açıklamasını yaptı.

Kaynak : Ntvmsnbc / Science (21 Eylül 2012,13:48)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 18 Haziran 2016 07:03
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
1 Ekim 2012       Mesaj #86
Avatarı yok
Yasaklı

Zekiler Daha Mutlu


Zeka seviyesi düşük kişilerin mutsuz olma olasılığının, zeka seviyesi yüksek olanlara oranla daha fazla olduğu belirlendi. "Psychological Medicine" dergisinde yayımlanan araştırmada, İngiliz bilim adamları, düşük IQ seviyesinin genellikle düşük gelir, çeşitli sağlık sorunları, günlük yaşamda başkalarının yardımına ihtiyaç duyma ile ilişkilendirildiğini ve tüm bu unsurların da mutsuzluğa katkıda bulunduğunu açıkladı.

6 bin 870 kişinin katıldığı çalışmada araştırmacılar, katılımcılara kendilerini mutlu hissedip hissetmediklerini sordu. "Kendisini çok mutlu hissettiğini" söyleyen katılımcıların yüzde 43'ünün, IQ seviyesi 120-129 olan grupta yer aldığı belirlendi. "Kendisini çok mutsuz" hissedenlerin büyük bir kısmının ise IQ seviyesi 70-79 olan grupta olduğu ortaya çıktı. Araştırmayı yöneten Angela Hassiotis, elde edilen sonuçların normal zeka seviyesinin altındaki kişilerin kendilerini mutsuz hissetme olasılığının daha yüksek olduğuna işaret ettiğini söyledi.

Hassiotis, yoksul ailelerin çocuklarına yönelik uzun süreli stratejilerin, çocukların hem zeka seviyesine hem de mutluluklarına olumlu etki yapabileceğine dikkati çekti. Araştırmada, zeka seviyesi düşük kişilere daha fazla destek verilmesi gerektiği belirtildi. Normal zeka katsayısı ise 90-110 olarak kabul ediliyor.

Kaynak : CNN / Psychological Medicine (28 Eylül 2012,1:48)
Son düzenleyen Safi; 18 Haziran 2016 07:03
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
11 Ekim 2012       Mesaj #87
Avatarı yok
Yasaklı

Ofiste Başarının Anahtarı Yavru Kedi Resimleri


Japonya’da yapılan araştırmada ofiste masalarının üzerine yavru köpek ya da kedi resimleri koyan kişilerin işlerinde daha verimli olduğu ortaya çıktı.

Japonya’da bulunan Hiroshima Üniversitesi’nden bilim insanlarının yaptığı araştırma hayvanların iş hayatına olumlu katkı sağladığını ortaya çıkardı. Çalışmaya göre iş yerlerinde masalarına yavru kedi ve köpek resimleri koyan kişiler yaptığı işlere daha çok odaklanabiliyor. Bilim insanları masalarında kedi ya da köpeklerinin fotoğraflarına bakarak çalışan kişilerin çalışırken özellikle yavru hayvan resimlerine bakmasının motivasyonlarını olumlu yönde etkilediğini belirtti.

İngiliz Daily Mail gazetesinin haberine göre çalışmayı yürüten ekip üç öğrenci grubu üzerinde bir test gerçekleştirdi. Bir grubun masasına lezzetli yiyeceklerin fotoğrafları, diğer masaya yetişkin kedi ve köpeklerin resimleri, son masaya ise onların yavrularının fotoğrafları yerleştirildi. Çalışma performansları incelenen gruplar arasında yavru hayvan resimlerinin bulunduğu masada çalışan öğrencilerin performanslarının diğerlerine göre %10 oranında arttığı görüldü.

Hiroshima Üniversitesi’nden Hiroshi Nittono araştırmayla ilgili olarak şunları söyledi: “Sevimli hayvanların fotoğrafları bulunduğu mekanlara sempatik bir hava veriyor. Ayrıca masa başında çalışmak gibi özel konsantrasyon gerektiren durumlarda dikkatli davranış eğilimlerini arttırıyor."

Kaynak : Ntvmsnbc / Daily Mail (05 Ekim 2012,12:53)
Son düzenleyen Safi; 18 Haziran 2016 07:04
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
18 Mart 2013       Mesaj #88
Avatarı yok
Yasaklı
Bilim insanları, ilk kez beyin taraması yaparak bir kişinin kim hakkında düşündüğünü ortaya çıkardı. Geliştirilen yöntemin, ileride otizm ve diğer sosyal etkileşim bozukluklarının tedavisinde kullanılabileceği ifade edildi.

ABD’li sinir bilimciler, geliştirdikleri beyin taraması yöntemiyle, insanların belli bir ortamda kim hakkında düşündüklerini tespit etmeyi başardı. Cornell Üniverstesi’nden Nathan Spreng ve meslektaşları , sinir bilim alanında yeni kapılar aralayabilecek deneylerini 19 gönüllü üzerinde gerçekleştirdi. Gönüllüler, farklı karakter gruplarından seçildi. Bazıları diğer insanlarla işbirliği yapmak konusunda biraz istekli iken, diğerleri soğuk ve isteksiz kişilerden seçildi. Grupta yer alan diğer iki grupta ise girişken ve sosyal kişilerle, içine kapanık bireyler tercih edildi. Bilim insanları, gönüllülerin her birine toplumda en çok tercih edilen popüler isimlerden biriyle adlandırdı ve cinsiyete göre eşleştirme yaptı.

Düşünceler Soru İşaretini Ortaya Çıkardı

Cerebral Cortex dergisinde detayları yayımlanan deneyde, gönüllülere farklı sosyal senaryolar içinde nasıl davranacaklarını ortaya koyacak sorular soruldu.Bu sorular evsiz bir savaş gazisi para istediği zaman nasıl bir tepki verileceği gibi belli sosyal etkileşimler üzerine odaklandı. Gönüllüler soruları cevaplarken, fMRI (fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme) ile beyin faaliyetleri gözlemlendi.

Deney sonunda, gönüllülerin gösterdiği karakterin, alın korteksinde meydana gelen spesifik beyin aktiviteleriyle bağlı olduğu görüldü. Beynin bu kısmı, insanların diğer insanlar hakkında karakter analizi yaptığı yer olarak biliniyor. Buradan yola çıkarak, araştırmacılar gönüllülerin kim hakkında düşündüğünü tespit etmeyi başardı.Discovery News’a konuşan Spreng, “Hayatınız boyunca tanıştığınız ve hatırlamayı başardığınız tüm insanları düşündüğünüzde, bu deneyin ölçeği inanılmaz boyutta... Kullandığımız yöntem, tecrübelerin paylaşılması ve insanları hakkında daha fazla bilgi edinmek için kullanılabilir. Ayrıca, gelecekteki olaylar hakkında yeni gelişmeler yaşanırken neler düşündüğümüzü de anlayabiliriz” dedi.

Kaynak: Ntvmsnbc / Cerebral Cortex (15 Mart 2013,10:18)
Son düzenleyen Safi; 18 Haziran 2016 07:04
Bachata - avatarı
Bachata
Ziyaretçi
13 Haziran 2013       Mesaj #89
Bachata - avatarı
Ziyaretçi

'Sinirli Lego’lar çocukları etkileyebilir'


Yapılan bir araştırmaya göre Lego’ların yüz ifadeleri gittikçe kızgınlaşıyor. Bilim insanları, çocuk gelişimini etkileyebileceği için oyuncak üreticilerinin çatışma teması üzerinde durmasından endişe duyduklarını belirtti.

Yeni Zelanda’nın Canterbury Üniversitesi’nde araştırmacı olan Dr. Christoph Bartneck, minik Lego oyuncak figürlerindeki mutlu yüz ifadelerinin sayısı azalırken, sinirli yüz ifeadelerinin sayısının arttığını tespit etti.

6 bin Lego’yu inceleyen Bartneck, ‘çatık kaşlı öfkeli figürlerin çocuk gelişimini olumsuz yönde etkileyebileceğinden endişeli olduğunu’ söylerken, genel olarak ‘çatışma temalı oyuncakların sayısında artış yaşandığını’ ifade etti.

Bartneck, “Uygun yüz ifadelerinin nasıl üretileceği ve algılanacağı üzerinde durulması gerekiyor. Çocuk oyuncakları ve nasıl algılandıkları çocukların gelişimi için çok önemli” dedi.

Guardian sitesinin haberine göre, 1990’larda çok çeşitli yüz ifadeleri üretmeye başlayan Lego şirketi, her yıl oyuncaklarına çok sayıda yeni yüz eklemeye devam ediyor.

KIZGIN SURATLAR DA AKILDA KALIYOR

Yeni oyuncaklarda, ‘mutluluk’ ve ‘kızgınlık’ en çok kullanılan duygusal ifadeler olarak öne çıkıyor. Bartneck, “Yüz ifadelerine bakılarak oyuncakların doğrudan iyi veya kötüyü temsil ettiği söylenemez. Zaman zaman iyi karakterlerin sert ifadeleri ve kötülerin güzel yüz ifadeleri olabilir. Her iki durumda da, oyuncakların yüz ifadelerindeki çeşitlilik genel olarak artmış durumda” dedi.

Bartneck, ‘Lego ile büyüyen günümüz çocuklarının sadece gülümseyen yüzler değil, kızgınlık ve nefreti yansıtan yüzleri de hatırlayacağına’ dikkat çekti.

Yeni Zelandalı araştırmacı, “Oyuncak yüzlerini tasarlayanlar çok dikkatli olmalı ve oyuncakların çocuk gelişimindeki önemini unutmamalı” uyarısının altını çizdi.

Araştırmanın bulguları, Japonya’nın Sapporo kentinde 7 Ağustos’ta başlayacak ‘Birinci Uluslararası İnsan-Distribütör Etkileşimi Konferansı’nda sunulacak.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 18 Haziran 2016 07:04
serapguner - avatarı
serapguner
Ziyaretçi
2 Ağustos 2013       Mesaj #90
serapguner - avatarı
Ziyaretçi
Bir danışmanlık şirketinin bekleme salonunda bir baba ve oğlu oturuyorlar. Üzgün ümitsiz... Psikolog hanımla görüşme sıraları geldiğinde önce baba görüşmeye alınıyor. Ve ıstırapla söze başlıyor. “Oğlum okulunda çok başarısız. Hiç öğrenemiyor. Birçok uzmanla görüştük en sonunda %70 öğrenmeye kapalı olduğu tespit edildi. Son çare size geldik. Zihninde büyük bir problem var. Ne olur yardımcı olun.”

Psikolog babayı ayrıntılı olarak dinledikten sonra öğrenciyle görüşüyor. Pek çok uygulamalar yaptırdıktan sonra anlıyor ki çocuğun zihni kapasitesi aslında çok yüksek. Şaşılacak bir durum. Biraz aile ile görüştükten sonra öğrencinin zihnini öğrenmeye neden kapatmış olduğunu anlıyor. Zihni bloke eden sebep: Huzursuzluk...

Öğrenciyi bir kenara bırakıp tamamen aile üzerinden danışmanlığını sürdürüyor. Gerçekten aile huzursuzluğu oldukça ilerlemiş boyutta olduğundan huzur tesis edici tavsiyelerde bulunuyor. Baba önce ne ilgisi var diyerek itiraz etse de stresin zihin üzerindeki olumsuz etkisi kendisine açıklandığında ikna oluyor. Ailece “huzur” ortamı oluşturmaya çalışıyorlar. Daha o dönem bitmeden oğulları okulda derece öğrencisi oluyor.

Geçen yıl yaşanmış olan bu olay; zihin aktivasyonunun temel mayasının huzur duygusu olduğunu göstermiyor mu? Niçin aile sistemi kuruluyor dersiniz?

Aile sistemi gerçekten çok büyük bir kıymettir. Aile sisteminin hedeflerinden biri de olumlu ve yüksek duyguları tesis etmektir. Sanki kişinin en büyük ihtiyaç duyduğu güzel duyguların üretim merkezidir aile. Sevgi değerlilik huzur adalet şefkat güven gibi... Fakat zihin dünyamızın tetiklenmesinde ve etkin olarak çalışabilmesinde huzurun ayrı bir yeri vardır.

Huzur öyle ilginç bir duygu ki; aile ortamında otomatik olarak yaratılır. Aile fertlerine düşen görevse sadece onu bozmamak huzur yıkıcılarından uzak kalmaktır.
Son düzenleyen Safi; 18 Haziran 2016 07:05

Benzer Konular

23 Temmuz 2018 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri
17 Haziran 2016 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri
1 Kasım 2012 / Ziyaretçi Soru-Cevap
19 Mart 2011 / Ziyaretçi Soru-Cevap