Arama

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 27

Güncelleme: 20 Ocak 2015 Gösterim: 601.879 Cevap: 719
tulse - avatarı
tulse
Ziyaretçi
7 Kasım 2006       Mesaj #261
tulse - avatarı
Ziyaretçi
BRONŞİTE BİTKİ ÇAYI
Kuşburnu, kabuk tarçın ve biraz fesleğeni harmanlayın. Bu karışımı, tıpkı normal çay gibi demledikten sonra, içine biraz limon ve nöbet şekeri katın.
Sponsorlu Bağlantılar

Bundan günde birkaç fincan içmek iyi gelecektir. Ayrıca sıcak süt, salep, çorba gibi sıcak ve sulu içecekler de son derece yararlıdır. Ihlamur, kök zencefil, kök zerdeçal, kuşburnu ve çok az miktarda şahtere otunu karıştırın. Normal çay demlermiş gibi demleyin. Tam olarak yaralanabilmek için, sıcak için, ancak içine limon ya da şeker katmayın. Bu çay, göğsü yumuşatır ve balgamı söker.

tuOneLa - avatarı
tuOneLa
Ziyaretçi
8 Kasım 2006       Mesaj #262
tuOneLa - avatarı
Ziyaretçi
Düzenli uyku ömrü uzatıyor

Sponsorlu Bağlantılar
ABD’de fareler üzerinde yapılan bir araştırma, doğal uyku döngüsünün sürekli değişmesinin yaşlı farelerin erken ölümüne neden olduğunu ortaya koydu.


WASHİNGTON - Araştırmacılar, insanlarda uçak yolculuklarında ya da sürekli gece çalışma sonrası ortaya çıkan etkiyi belirlemek için farklı yaşlarda yüzden fazla farenin uyku düzenini bozdu.

Uyku düzeni sürekli bozulan yaşlı fareler erken ölüyor

Bunun için araştırmacılar, her birinde 30 yaşlı ve 9 genç farenin bulunduğu 3 grubu teste tabi tuttu.

Birinci grup 8 hafta boyunca haftada bir kez, ışık verilerek ya da karanlıkta bırakılarak 6 saat daha erken, ikinci grup 6 saat daha geç uyandırıldı. Üçüncü gruptaki farelerinse uyku saatleri değiştirilmedi.

Genç farelerin durumdan etkilenmediği, ancak 6 saat geç uyandırılan yaşlı farelerin yüzde 68’inin, erken uyandırılanlarınsa yüzde 47’sinin hayatta kalabildiği görüldü. Uyku saatleri değiştirilmeyen yaşlı farelerinse yüzde 83’ü hayatta kaldı.

Işık durumu 4 saatte bir değiştirildiğindeyse daha fazla fare öldü.

Virjinya Üniversitesinden Biyoloji profesörleri Gene Block ve Alec Davidson ile arkadaşları, bu araştırmanın zaman farkı ve ölüm arasındaki bağlantıyı belirlemek konusunda kılavuz olabileceğini vurguladı.


Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 18:00
MARLON - avatarı
MARLON
Ziyaretçi
8 Kasım 2006       Mesaj #263
MARLON - avatarı
Ziyaretçi
Yeni Anne Babaya İlk Tavsiyeler

Değerli Anne ve Baba,
Şu andan itibaren küçük, sevimli bir bebeğin sahibisiniz ve bu bebek belli becerileri kazanıncaya kadar size bagımlı olmak zorunda. Böylesine değerli bir varliğı büyütürken, özellikle ilk günlerde dikkat edeceğiniz bazı noktaları size hatırlatmak istiyoruz.

Lütfen dikkatli bir şekilde okuyunuz.
  • Bebeğinize kundak yapmayınız. Aksi taktirde kalça çıkığına neden olabilirsiniz. Tulum giydiriniz ve ara bezini tutunuz.
  • İlk bir ay iki saatte bir anne sütü ile besleyiniz: Anne sütü yeterli değilse, doktorunuzun önerisine göre mamaya başlayınız.
  • Göğüs temizliğine dikkat ediniz. Emzirirken her iki göğsünüzü de kullanınız.
  • Aşırı sıcak havalarda su ihtiyacını sadece anne sütü ile karşılayamayacağı için bebeğinize kaşıkla şekersiz su vermeyi unutmayınız. Ancak vereceğiniz suyun kaynatılmış olmasına dikkat ediniz.
  • Her beslemeden sonra yumuşak hareketlerle bebeğin gazını çıkarınız.
  • Bebeğinizi yastıksız olarak yüzüstü veya sağ yan üzerine yatırınız.
  • Göbeğini herhangi bir şekilde sargı bezi, tülbent ya da benzeri şeylerle sarmayınız, açık tutunuz ve sabah - akşam göbek pansumanını gösterildiği şekilde yapınız. Pansumana göbek düştükten sonra iki gün, daha devam ediniz.
  • Banyosunu göbeği düştükten sonra yaptırınız. Bu arada göbekten alt kısmını yıkayabilir veya silebilirsiniz. Bebeğinizin vücudunun hiçbir tarafına pudra kullanmayınız.
  • Bebek çamaşırlarını yıkarken deterjan kullanmayınız. Sabun veya sabun tozu kullanıp, bol su ile durulayinız.
  • İlk altı ay, ayda bir kontrol için doktora başvurunuz. Bu şekilde bebeğinizin gelişimi takip edilecek ve size gerekli önerilerde bulunulacaktır.
  • Bebeğinizin burnunun tıkalı olmamasına dikkat ediniz. Gerektiğinde 1-2 damla serum fizyolojik damlatınız.
  • İlk bir ay içinde bebeğinizin BCG (Verem) aşısını yaptırmayı ihmal etmeyiniz.
  • İlk iki ayını dolduran bebeklerinizin diğer aşılarının başlayacağını unutmayınız.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Kasım 2006       Mesaj #264
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Egzersizin yararlarını iki etapta inceleyebiliriz. Şöyle ki;

1)Egzersizin ilk etaptaki yararı günlük yaşantı kondisyonunu arttırmasıdır. Bu kondisyonun artması sonuçta, insan
vücudunun daha az yorularak iş yapmasını sağlar.
Bu günlük zorlanmaları kısaca örneklersek, merdiven çıkma, otobüse koşma, hızlı yürüme ve bir yükü aldırma veya taşıma gibi. Sonuç olarak kişinin günlük işlerini kolayca yapmasını ve yorulmadan tamamlaması sağlanmış olur. Kişi belirli bir program çerçevesinde fiziksel egzersiz yapmasının ardından, egzersiz öncesi ve sonrasındaki günlük işler karşısındaki dayanıklılığı egzersiz periyodunun sonundaki olumlu gelişme açıkça görülebilir.
2) Egzersizin ikinci yararı tıbbi olanıdır. Yani fiziksel sakatlık ve hastalıkların oluşumunu önlemek,geciktirmek ve tedavisinde kullanılmaktadır. Bu hastalıklardan en önemlisi temel oluşum nedeni hareket azlığına dayanan koroner kalp hastalıkları, periferik damar rahatsızlıkları ve hipertansiyon gibi kardiovasküler hastalıklar grubudur. Bir diğer önemli grup ise sırt bozuklukları, yanlış durum ve eylem
anormallikleridir. En önemli vücut anormalliği şişmanlıktır. Egzersiz de en çok bu anormalliğin tedavisinde kullanılır. Yapılan araştırmalarda Amerika' da vücut anormalliklerinde şişmanlığın birinci sırada olduğu ortaya çıktı. Koroner kalp hastalıklarının oluşumundaki egzersiz noksanlığının yerini, günlük yaşantının ve etkilerinden ayırt etmek çok güçtür. Buradaki etkilerden kastımız sigara ve şişmanlığın etkileridir. Bu nedenlerden ötürü çeşitli araştırıcıların elde ettiği sonuçlarda çok değişik çıkmıştır. Egzersizin yaşamın uzunluğu ile ilgisi yıllardır tartışılan ve çeşitli iddialar ortaya atılan bir konu olmuştur.

Bazı Amerikalı uzmanlar okul ve kolejlerde yapılan zorlu egzersizlerin insan yaşamını kısıtladığını iddia etmişler. Bazıları da bunun aksini söylemişlerdir. Bu konu üzerine yapılan bilimsel araştırmalar, longiditunal(uzun süreli) incelemeler; okul çağlarında yapılan sporun ileri yaşlarda devam ettirilmesi sonucunda, egzersizin sağlık ve uzun yaşama üzerine hiçbir olumsuz etkisi olmadığını ortaya çıkarmıştır.Koroner kalp hastalıklarının oluşum sıklığını ve ağırlığını düzenli egzersizin azaltıp, azaltmadığını belirlemek için yüzlerce araştırma yapıldı.Bu araştırmaların çoğunluğunun kontrolleri sırasında koşulların uygun olmayışı, denek sayısının azlığı ve yanlış vital(yaşamsal) istatistikler yüzünden inandırıcı sonuçlar vermemiştir. Tüm bunlara rağmen birçok yazar düzenli fiziksel egzersizin KALP krizini önlemede büyük rolü olduğuna inanırlar. Bu konu etraflıca 1967 yılında “The Proceeding of the International Symposion on physical activity and cardiovascular health” (Uluslararası fiziksel aktivite ve kalp-damar sağlığı sempozyumu) de incelendi.Ve bu konuda uygulanacak egzersiz programları için Cooper, Bowerman ve Harris' in kitapları önerildi. Uzun yıllardır, miyokard infarktüsü geçiren hastalar için tek tedavi yolu uzun süreli yatak istirahatiydi. 1960'lı yıllardan sonra bu görüş büyük değişikliklere uğradı. Artık, kişilere göre değişen egzersizler bilim adamlarınca, hastalar için önerilmektedir.


Şişmanlık ile diğer hastalıklar arasındaki bağın direk olarak kanıtı oldukça güçtür. Yalnız, yapılan araştırmalar sonucu birtakım hastalıkların şişman kişilerde, normal kilolu insanlara oranla daha çok görüldüğü ortaya çıktı. Şişmanlığa neden olarak yıllarca fazla yeme olarak gösterilmiştir. Ama bu konunun temel nedeni hareket azlığıdır. Şişmanlık derdinden kurtulmak için fiziksel egzersiz yapılmalıdır.Yalnız bu egzersiz yapılmalıdır. Yalnız bu egzersiz ile birlikte kalori kontrolü gerekmektedir.Bu fiziksel egzersizler düzenli diyetlerle birlikte sürdürülmelidir. İnsan organizmasının enerji gereksinimi temelde 3 maddeden sağlanır. Bu maddeler karbonhidratlar, yağlar ve proteinlerdir. Proteinler organizmanın yapı taşı olarak faaliyet gösterirken, fiziksel aktiviteler için gerekli enerjinin %98'i karbonhidratlar(şekerler) ve lipitler (yağlar) ‘den sağlanmaktadır. Egzersiz fizyologlarının yaptığı uzun araştırmalar sonucunda fiziksel eforun süresi uzadıkça devreye giren lipit miktarının arttığı ortaya çıkmıştır. Kısa süreli ve süratli eforlarda gerekli enerjinin %100'e varan bölümü karbonhidratlardan sağlanır. Yapılan fiziksel egzersizin uzun süreli olması, organizmada deri altında biriken yağ tabakalarının erimesine neden olur.



Yağ birikimi önce karın kaslarının bulunduğu bölgede oluşur. Fazla birikim “göbeklenme” adı verdiğimiz oluşumu ortayaçıkarır. Bu nedenle fiziksel eforların süresi uzatıldığında, yağlara gereksinme duyulur ve önce karın kaslarının bulunduğu bölgelerdeki yağlar devreye girer ve düzenli bir program ile bu yağların eritilmesi sağlanabilir.Organizmada bir stres karşısında, bu strese karşı koyacak bir uyum oluşumuna neden olur. İşte, insan vücudunun bir stres karşısındaki durumunu, “egzersiz, emosyonel(heyecansal) stresin fizyolojik sonuçlarını elimine eder, ” telkini bazı uzmanlarca ortaya atılmıştır. Egzersiz bu konuda muhtemelen şu mekanizmayla haraket eder.“Egzersiz sonucunda adrenal bezlerinin uyarılma eşiği düşer. Uyarılma artar, böylece antistres streoidlerinin büyük bir depo oluşturmasına ve strese yanıt süresinin kısalmasına neden olur. ” Bu nedenle insanların iç tansiyonlarını azaltmak için de spor yapmaları gerekmektedir.
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 18:00
tulse - avatarı
tulse
Ziyaretçi
8 Kasım 2006       Mesaj #265
tulse - avatarı
Ziyaretçi
NANENİN FAYDALARI


Nezle olduğunuz zaman hemen ilaca başvurmayıp, önce ev ilaçlarını deneyin. Naneyi kaynatıp buharını içinize çekin. Burnunuzun açıldığınıi nezlenizin de kısa sürede geçtiğini göreceksiniz.

Mide ağrısının yanı sıra yanmadan da şikayetçiyseniz, nane çayı içmenizde fayda var. Nane çayı mide gazlarını geçirir, midedeki doluluk hissini giderir. Ayrıca hazmı kolaylaştırıcı etkisi vardır. Kuru naneyi sıcak suya atıp, on dakika demlendirdikten sonra nane çayınız hazır olacaktır. Mide asitlerine karşı hap yutmak yerine nane çayı içmek daha sağlıklıdır. Tabi önemli bir hastalığınız olmadığı konusunda doktordan bilgi aldıktan sonra..
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Kasım 2006       Mesaj #266
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Hangi sebze, neye iyi geliyor?
Sebze ve meyveler ne kadar çiğ ve taze yenirse faydaları da o kadar çok oluyor.

- Demir yönünden zengin olan ıspanak, diğer yapraklı sebzelere nazaran daha çok protein içeriyor. Biberde bulunan bol beta karoten ve C, P, K vitaminleri mideyi kuvvetlendiriyor. A vitamini ve fosfor kaynağı patlıcan sinirlere iyi geliyor, kalp çarpıntısını gideriyor. Sadece lahana çeşitlerinde bulunan U vitamini, mide ve bağırsakların iç yüzeyini koruyor, oralardaki yaraların iyileşmesini sağlıyor. Fosfat ve potasyum ihtiva eden karnabaharın içeriğinde aynı zamanda kadınları göğüs kanserine karşı koruyan ‘indol-3 karbonal’ bulunuyor. İçeriğinde bolca, güçlü bir kanser savaşçısı olan beta karoten bulunduğundan brokoli, yenilebilecek, suyu içilebilecek en iyi besinlerden biri...

ISPANAK
ABD’de, tüketimde ıspanak salatası başı çekiyor. Demir yönünden zengin, koyu yeşil yapraklı ve güzel tadı olan ıspanak, diğer yapraklı sebzelere nazaran daha çok protein içeriyor. Salatada yenilen çiğ ıspanak, harika bir lif kaynağı. Ispanak suyu, bol C vitamini ile soğuk algınlıklarına karşı dayanıklılık veriyor ve hemoroid rahatsızlığına iyi geliyor.
Ispanak, provitamin A, C vitaminleri, demir ve çeşitli enzimlerce çok zengin olup, bu maddeler, insanda bol kan yapıyor. Ispanak ayrıca, kemiklerin ve dişlerin sağlamlığını temin ediyor. Ispanak suyu, kalp adalelerini de kuvvetlendiriyor. Özel enzimi ile pekliği giderip bağırsak zehirlenmesini önlüyor. Kalp rahatsızlığı olanlara, haftada 1-2 fincan taze sıkılmış ıspanak suyu içmeleri öneriliyor.
Uzmanlar, ıspanağın, karaciğeri, lenf bezlerini, kan dolaşımını uyardığını belirterek, hamilelere, ‘kanlı-canlı bir bebeğe sahip olmaları için’ bol ıspanak yemelerini tavsiye ediyor.

FASULYE
Taze fasulyenin, vücudun çalışmasını, gelişmesini ve tamirini sağladığını vurgulayan uzmanlar, genç-ihtiyar herkese tavsiye ediyor. Uzmanlar, taze fasulyenin, pankreas bezesini, böbrekleri, karaciğeri ve kalbi kuvvetlendirdiğini, albümin ve şekerde de çok fayda verdiğini bildiriyor.

BEZELYE
Kansızlığı gideren ve pekliği geçiren taze bezelyenin, kan kanserine karşı koruyucu etkisi olduğunu ifade eden uzmanlar, gıda değeri ve insana zarar vermeme bakımından fasulyeden daha üstün olduğunu savunuyor.

SİVRİ BİBER
Uzmanlar, biberlerde, bol beta karoten, C, P ve K vitaminleriyle bazı alkoloidler bulunduğunu kaydederek, bunların, mideyi kuvvetlendirdiğini, iştah açtığını ve mide tembelliğini giderdiğini söylüyor. Özellikle acı biberin, erkeklerde cinsel isteği arttırdığını belirten uzmanlar, P vitamini ile damarları yumuşatıp kanamayı önlediğini, K vitamini ile de kanın pıhtılaşma kabiliyetini arttırarak kanamaları durdurduğunu bildiriyor.

PATLICAN
Uzmanlar, patlıcanın, A vitamini, fosfor ve kendine has bazı esanslara sahip olduğunu, bunlarla sinirleri teskin ettiğini ve kalp çarpıntısını giderdiğini vurguluyor. Patlıcanın pankreas, karaciğer ve böbrekleri kuvvetlendirdiğini, bol idrar söktürdüğünü, vücuttaki fazla suyu dışarı boşalttığını ve kilo verdirdiğini kaydeden uzmanlar, şeker hastalarının, patlıcan salatasından çok fayda gördüğünü, kansızlığa iyi geldiğini, kanı arttırdığını ve kalbe sükunet verdiğini ifade ediyor. Uzmanlara göre, patlıcan, en sağlıklı olarak kül veya ocakta pişirilip kabukları soyulmalı ve ince kıyılmalı.

LAHANA
Bol miktarda B, C ve E vitamini ve potasyum içeren lahananın, şeker ve romatizma hastaları için de çok faydalı olduğunu belirten uzmanlar, bol arsenik, kükürt ve vitaminleri ile kanı temizleyip cildi güzelleştirdiğini, bol idrar söktürdüğünü, vücuttaki suyu ve zehirli maddeleri idrarla dışarı attığını bildiriyor. Uzmanlar, lahananın kansızlığı giderdiğini ve kansere karşı etkili olduğunu da kaydediyor.
Uzmanlar, sadece lahana çeşitlerinde bulunan U vitamininin, mide ve bağırsakların iç yüzeyini koruduğunu, oralardaki yaraların iyileşmesini sağladığını da vurgulayarak, bu sebzenin, yaşlanmayı önleyici ve kalp krizine karşı koruyan bir mineral kabul edilen selenyumun kaynağı olduğunu hatırlatıyor. Uzmanlar, selenyumun ayrıca, sağlıklı görünüşlü bir cilt verdiğini ve erkeğin cinsel gücünü arttırdığını da belirtiyor.

KARNABAHAR
Fosfat ve potasyum ihtiva eden ve içeriğinde, kadınları göğüs kanserine karşı koruyan ‘indol-3 karbonal’ bulunan karnabaharın, lahanadaki besin değerinin çoğuna sahip olduğunu bildiren uzmanlar, “Karnabahar çiçek olduğu için, bol bol fosfor ve vitaminleri, cinsiyet hormonu, bol E vitamini ve protein içerir. Bu maddeleri ile cinsel gücü arttırır, buna bağı olarak kalp rahatsızlıklarını da giderir. Sinirleri ve beyni iyi çalıştırır, onların yıpranmasını önler” diyorlar.

BROKOLİ
Uzmanlar, brokolide, havuçtakinden daha fazla beta karoten bulunduğunu söyleyerek, bu sebeple yenilebilecek, suyu içilebilecek en iyi besinlerden olduğunu kaydediyor. Beta karotenin, güçlü bir kanser savaşçısı olduğunu vurgulayan uzmanlar, yemek borusu, mide, bağırsak kanserleri tehlikesini azalttığını ifade ediyor.
Brokolinin ayrıca, B1 ve C vitamini ile dolu olduğunun altını çizen uzmanlar, yüksek miktarda kalsiyum, kükürt, potasyum ve selenyum maddeleri içerdiğini belirtiyor. Mineral ve demir eksikliğini gideren brokolinin vitamin deposu olduğunu bildiren uzmanlar, suyunun havuç veya elma suyu ile karıştırılarak içilmesinin de faydalı olduğunu kaydediyor.

PIRASA
Pırasanın bol vitaminleri, mineralleri ve çeşitli nitritleri ile çok şifa verici özelliği bulunduğunu vurgulayan uzmanlar, mide-bağırsak rahatsızlıkları, deri hastalıkları, damar sertliği için faydalı olduğunu belirtiyor. Uzmanlar, pırasa yemeğinin, bağırsaklara yumuşaklık verip pekliği giderdiğini, hemoroidi olanlara da ferahlık sağladığını bildiriyor. Uzmanlar, pırasa çorbasının, böbrekleri çalıştırarak bol idrar söktürdüğünü ve vücutta birikmiş üre asidi ve ürat tuzlarını dışarı attığını ifade ediyor.

ENGİNAR
Karaciğer ve kalbin en iyi dostu olan enginarın kanı temizlediğini ve yorgunluğu giderdiğini vurgulayan uzmanlar, diğer zehirli maddeleri ve yorgunluk maddelerini idrarla dışarı atarak vücuda dinçlik verip dinlendirdiğini söylüyor. Uzmanlar, enginarın, beyin yorgunluğunu çabucak geçirdiğini, kalp adalelerini kuvvetlendirdiğini, onu rahatsız eden üre ve kolesterolü düşürerek kalbin rahat çalışmasını sağladığını, şeker hastaları için de çok faydalı olduğunu, mide ve bağırsakları dezenfekte ederek ishalleri durdurduğunu kaydediyor.

KEREVİZ
Kerevizin yaprak ve saplarının, bol vitaminleri ve çeşitli madeni maddeleriyle çok faydalı olduğunu belirten uzmanlar, mideyi kuvvetlendirdiğini ve iştah açtığını bildiriyor. Uzmanlar, kerevizin, iç salgı bezlerini ve özellikle vücutta çok çeşitli vazifesi olan böbrek üstü bezlerini çalıştırdığını, sinir yorgunluğunu da önlediğini ifade ediyor. Kanı pisliklerinden temizlediğini ve sivilcelerin geçmesine, yüzün pembe bir hal almasına yaradığını vurgulayan uzmanlar, kerevizin diğer faydalarını şöyle sıralıyor: “Karaciğerin şişliğini giderip onu yorgunluk maddelerinden temizliyor. Sarılığı gideriyor, böbrekleri çalıştırıyor, fazla suyu dışarı atıyor. Böbreklerden kumu, taşı döküyor. Şişmanları zayıflatıyor ve cinsel faaliyeti çok arttırıyor.”

SEMİZOTU
Semizotunun, kanama hastalıklarında ve peklikte çok faydalı olduğunu kaydeden uzmanlar, kanı temizlediğini, bol idrar söktürdüğünü, kanı, üre ve benzeri pisliklerinden temizlediğini, sinir krizleri ve beyin yorgunluğunu geçirdiğini, böbrekteki kum ve taşı döktüğünü bildiriyor.
Semizotunun, şeker hastalarının susuzluğunu azalttığını, şişmanlara kilo verdirdiğini belirten uzmanlar, semizotu, yeşil salata olarak yenirse faydasının fazla olduğunu ifade ediyor.

PATATES
Avrupa ve ABD’de mutfağın baş köşesinde yer alan patatesin besleyici maddelerinin çoğunluğunun, kabuğunun hemen altında veya yakınında olduğunu belirten uzmanlar, bu sebeple patatesin, kül veya buharda pişirildikten sonra soyulması gerektiğini vurguluyor.
Patatesin mutlaka salata veya soğanla yenilmesi gerektiğini ifade eden uzmanlar, patates, yağda kızarmış olarak yenmezse kilo aldırmadığını, şişmanlar ve şeker hastaları için iyi bir gıda olduğunu bildiriyor. Şeker hastalarının, ekmek yerine bol patates yiyebileceğini söyleyen uzmanlar, ancak potasyumun zayi olmaması için, patateslerin külde veya çift tabanlı tencerede pişirilmesi gerektiğini kaydediyor.
Uzmanlara göre, patatesin yaklaşık yüzde 20’si karbonhidrat ve kalori değeri oldukça düşük. Bol B vitaminleri, C vitamini, protein, kalsiyum, demir ve fazla miktarda potasyum içeriyor. Orta boy bir patates, günlük C vitamini miktarının 1/3’ünü temin ediyor. Sindirimi kolaylaştırıyor. Bağırsakları, böbrekleri ve kanı temizliyor, kabızlığı önlüyor. Kansere karşı koruyor ve yorgunluğa karşı birebir.

DOMATES
Bol ve çeşitli vitaminleri, mineralleri ve faydalı organik asitleri ile tıbbi değeri çok yüksek bir sebze olan domatesin, vücuda kükürt, fosfor ve organik sodyum verdiğini vurgulayan uzmanlar, bir domatesteki C vitamininin, tavsiye edilen günlük miktarın yüzde 50’sinden fazla olduğunu bildiriyor.
Uzmanlar, domatesin damarları yumuşattığını, kanı durulttuğunu, üre miktarını düşürdüğünü, vücudu gençleştirdiğini belirterek, kalp, karaciğer, böbrek bozuklukları ve şekerliler için çok faydalı olduğunu ifade ediyor.
Domatesin, böbrekleri çalıştırarak bol idrar söktürdüğünü ifade eden uzmanlar, vücutta biriken üre asidi ve ürat tuzlarını eriterek idrarla dışarı attığını, vücutta biriken suyu boşalttığını kaydediyor. Uzmanlar, kansere tutulmamak için domatesin iyi bir sebze olduğunu bildiriyor.
Domatesin C ve E vitaminleri içerdiğini, zengin bir potasyum kaynağı olduğunu ve çok az miktarda tuz bulunduğunu söyleyen uzmanlar, yüksek kan basıncını düşürmeye yardımcı olduğunu ve vücudun su tutmasını engellediğini ifade ediyor. Domatesin hazmı kolaylaştırdığını, özellikle nişastalı yiyeceklerin (hamur işleri, kuru erzak) kolay sindirilmesini sağladığını vurgulayan uzmanlar, kabuk ve çekirdekleriyle bağırsakları harekete geçirdiğini ve pekliği giderdiğini belirtiyor.

SOĞAN
Soğanda bol miktarda A, B ve özellikle C vitamini, bol fosfor, iyot, silis, kükürt gibi vücuda çok faydalı maddeler, antibiyotik vazifesi gören esanslar ve hazım arttırıcı fermentler bulunduğunu kaydeden uzmanlar, kalp ve prostat bozukluğu, pankreas tembelliği (şekerliler), sinir zafiyeti, romatizma, cilt hastalıkları, cinsel iktidarsızlık, mide zayıflığı gibi hastalıklarda çok fayda verdiğini, bol idrar söktürdüğünü ve vücutta birikmiş su ve üreyi dışarı attığını bildiriyor. Soğanın, vücuttaki fazla tuzu da dışarı attığını belirten uzmanlar, pankreası çalıştırarak insülin ifrazatını arttırdığını ve kanda şeker seviyesini düşürdüğünü kaydediyor.
Fazla soğan yenen ülkelerde kanserin nadir görüldüğünü ve o ülke halkının uzun yaşadığını ifade eden uzmanlar, soğanın, karaciğeri ve bağırsakları dezenfekte edip zehirlerini temizlediğini ve gıdaların orada vücudu zehirlemesini önlediğini, bağırsak kurtlarını döktüğünü bildiriyor.
Uzmanlar, ağızda soğan kokusunu gidermek için yemekten sonra biraz ekmek kabuğu veya maydanoz çiğnenmesinin yeterli olduğunu söylüyor. Uzmanlar ayrıca, soğanın patateslerden ayrı, kuru, soğuk bir yere kaldırılması gerektiğini, çünkü soğan ve patatesin birbirini etkilediğini ve soğanın, patateslerden salınan nemle yumuşadığını hatırlatıyor.

SARIMSAK
Uzmanlara göre, bu keskin kokulu yumruda, her türlü harika özellik mevcut. Sarmısağın tansiyon düşürdüğü, kan pıhtılaşmasını azalttığı, kötü LDL kolesterolünü düş, dürdüğü, bazı mide kanserlerini önlediği, bağışıklık sistemini güçlendirdiğinin ispatlandığını söyleyen uzmanlar, sarımsaktaki “allicin” denilen bir maddenin, sadece kendi özgü kokusunu vermekte kalmadığını, ayrıca bakteri gelişimini önlediğini, vücuttaki mantarı ve maya oluşumunu tahrip ettiğini kaydediyor.
Uzmanlar, sarımsakta 2 kuvvetli antibiyotik, çok tesirli esanslar, bol iyot ve kükürt bulunduğunu ve insan sağlığında çok değerli vazife gördüğünü belirterek, “Damar sertliğini giderir, kanı durultur, kalbi kuvvetlendirir, bronşları dezenfekte eder, cilt hastalıklarını giderir ve kansere karşı korur” diyorlar.
Uzmanlar, sarımsaklı yoğurdun, zehirlenmelere karşı insanı koruduğunu ve sarımsağın en ince damarları dahi temizleyerek oralara kan gitmesini sağladığını bildiriyor. Uzmanlar, sarımsağın, bütün salgı bezlerini çalıştırmak ve vücudu zehirlerinden temizlemek suretiyle, genç ve dinç olmayı, uzun yaşamayı sağladığını kaydediyor.

HAVUÇ
Uzmanlar, havucun, süratle kan yapıcı, kuvvetlendirici, ishal kesici, peklik giderici, mide ve bağırsağın yakın dostu, safra akıtıcı, karaciğeri kuvvetlendirici ve yeri doldurulamayan bir sebze olduğunu söylüyor. Kansızlık halinde, sabah-öğle-akşam taze çıkarılmış 1 çay bardağı havuç suyu içilmesi, suyu çıkarılamazsa ince rendelenmesi ve iyice çiğnenerek yenilmesi öneriliyor.
Mide ve bağırsak kanamalarında da havuç suyunun çok faydalı olduğunu ifade eden uzmanlar, havucun, özel şekeri, A vitamini ve bol vitaminleri ile karaciğeri kuvvetlendirdiğini, ona rahatsızlığında kendi kendini tamir imkanı verdiğini, vücuttaki üre asidi, ürat tuzları, benzeri yorgunluk maddelerini, diğer zehirleri idrarla dışarı attığını vurguluyor.
Havucun, bol A vitamini ile cilde temizlik ve pembelik verdiğini ve gözlerin sıhhatli kalmasını sağladığını belirten uzmanlar, kalp rahatsızlığı ve damar sertliği olanlara havucun çok fayda verdiğini, her gün yenen bir havucun da akciğer kanseri tehlikesini yarıya indirdiğini bildiriyor.
Uzmanlar, havuçtaki beta-karotenin de gözleri, yaşlılığın getirdiği görme zayıflığından koruduğunu ve bağışıklık sistemini kuvvetlendirdiğini vurgulayarak, havuçların çiğ veya pişmiş olarak yenilirken asla soyulmaması gerektiğini, sadece temiz yıkamanın kafi olduğunu kaydediyor.

SALATALIK
Salatalığın kanı temizlediğini, karaciğeri ve böbrekleri çalıştırarak bol idrar söktürdüğünü ifade eden uzmanlar, idrarla birlikte vücuttaki üre asidi ve ürat tuzlarını eritip dışarı attığını bildiriyor. Salatalığın, içeriğindeki bol kükürdü ile kanı temizlediğini, ciltteki ter bezlerini çalıştırdığını belirten uzmanlar, bol vitamin ve madeni madde verdiğini, böylece cildin taze ve pürüzsüz olmasına yardım ettiğini vurguluyor.
Salatalığın kendisi veya suyunun, cildi bir tonik kadar temizlediğini söyleyen uzmanlar, et yemeklerinin verdiği susuzluğu kestiğini kaydediyor. Salatalığın, sıcak bir havada iç ısısının dış ısıdan 20 derece daha düşük olduğu ve bu sebeple serinletici olarak yendiği bildiriliyor.

TURP
Uzmanlar, çeşitli esansları, bol C vitamini, iyot ve kükürdüyle turpun, karaciğeri midçalıştırdığnı, böbreklerdeki kum ve taşı döktüğünü, bronşlara çok iyi tesir ettiğini, dalak şişliğini giderdiğini ve cildi güzelleştirdiğini ifade ediyor. Uzmanlar, turpun bağırsakları dezenfekte edip pekliği giderdiğini, akşam yenilen turp veya içilen bir bardak turp suyunun çok iyi uyku verdiğini söylüyor.

MAYDANOZ
Uzmanlara göre maydanoz, dünyadaki en besleyici yiyeceklerden birisi ve bir demir deposu durumunda. Genellikle taze yenen maydanozda, kalsiyum, potasyum, kükürt ve A vitamini bulunuyor. Bir tutam maydanoz, günlük C vitamini ihtiyacının çoğunu karşılıyor. Böbrekleri, karaciğeri ve idrar yollarını temizlemeye yardım ediyor. Kan şekerini normal seviyede tutuyor ve kansere karşı da koruyucu.

MARUL
Bol miktarda çeşitli mineralleri içeren marulun, sinirleri teskin edip iyi uyku verdiğini ve erkeklerde cinsel arzuyu frenlediğini belirten uzmanlar, yemekten önce salata şeklinde yenen marulun, şeker hastalarının kandaki şeker seviyesini düşürdüğünü bildiriyor. Marulun bol idrar söktürdüğünü ve kanı pisliklerden temizlediğini vurgulayan uzmanlar, karaciğer ve dalak şişliğini, sarılığı giderdiğini, kadınlarda adet dönemlerinin, zamanında ve ağrısız olmasını sağladığını bildiriyor. Uzmanlar, marul suyu, yüze sürülürse ergenlik sivilcelerini giderdiğini, oralara tazelik ve pembelik verdiğini kaydediyor.

ROKA
Çeşitli esansları, P ve K vitaminleri, çok faydalı mineralleri içeren rokanın, karaciğerin dostu, mideyi kuvvetlendirici, kansızlığı gideren, cinsel gücü çok arttıran bir yeşillik olduğu ifade ediliyor. Uzmanlar, yeşil salata şeklinde yenen rokanın, tadı ve asitleri ile mideyi çalıştırdığını, hazmı arttırdığını, iştahı açtığını, böbrekleri çalıştırdığını, idrar söktürdüğünü ve karında toplanan suyu boşalttığını bildiriyor.

TERE
Terenin, çiğ salatalara lezzet ve canlılık kattığını, ayrıca değerli bir sebze suyu olduğunu vurgulayan uzmanlar, çeşitli vitaminler ve özellikle C vitamini, bazı faydalı esanslar ve mineralleri ile çok tesirli ve faydalı olduğunu belirtiyor. Uzmanlar, terenin, karaciğer, böbrek ve bronşları çalıştırdığını, gribi geçirdiğini, kanda şekeri düşürdüğünü, kansızlığı giderdiğini, acı tadı ve diğer maddeleriyle mideyi çalıştırıp hazmı arttırdığını, iştahsızlık çekenlere çok fayda verdiğini, bol demiri ile kanı tazelediğini, kansere karşı koruduğunu, bağırsaklardaki çeşitli solucanları döktüğünü kaydediyor.
Uzmanlar, terenin sinirleri dinlendirdiğini ve cinsel isteği arttırdığını belirterek, çiğ olarak, az miktarlarda yenilmesini tavsiye ediyor. Uzmanlar, fazlasının zarar verdiği uyarısında bulunmayı da ihmal etmiyor.

ŞALGAM
Şalgamın taş ve kum döktüğünü, bronşları boşalttığını, bol idrar söktürdüğünü ve pekliği giderdiğini söyleyen uzmanlar, şalgamın yaprakları ince kıyılarak salata şeklinde yenirse yukarıdaki hastalıklara iyi geldiğini bildiriyor. Uzmanlar, şeker hastalarının da şalgam yiyebileceğini vurguluyor ve şalgam ne kadar çiğ yenirse o kadar faydalı olduğunu hatırlatıyor.
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 18:00 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
Hi-LaL - avatarı
Hi-LaL
Ziyaretçi
12 Kasım 2006       Mesaj #267
Hi-LaL - avatarı
Ziyaretçi
Düzenli uyku ömrü uzatıyor!!!


Araştırma böyle diyor...

Araştırmacılar, insanlarda uçak yolculuklarında ya da sürekli gece çalışma sonrası ortaya çıkan etkiyi belirlemek için farklı yaşlarda yüzden fazla farenin uyku düzenini bozdu.

Bunun için araştırmacılar, her birinde 30 yaşlı ve 9 genç farenin bulunduğu 3 grubu teste tabi tuttu.

Birinci grup 8 hafta boyunca haftada bir kez, ışık verilerek ya da karanlıkta bırakılarak 6 saat daha erken, ikinci grup 6 saat daha geç uyandırıldı. Üçüncü gruptaki farelerinse uyku saatleri değiştirilmedi.

Genç farelerin durumdan etkilenmediği, ancak 6 saat geç uyandırılan yaşlı farelerin yüzde 68’inin, erken uyandırılanlarınsa yüzde 47’sinin hayatta kalabildiği görüldü.

Uyku saatleri değiştirilmeyen yaşlı farelerinse yüzde 83’ü hayatta kaldı. Işık durumu 4 saatte bir değiştirildiğindeyse daha fazla fare öldü.

Virjinya Üniversitesinden Biyoloji profesörleri Gene Block ve Alec Davidson ile arkadaşları, bu araştırmanın zaman farkı ve ölüm arasındaki bağlantıyı belirlemek konusunda kılavuz olabileceğini vurguladı.
Son düzenleyen Pasakli_Prenses; 22 Aralık 2008 17:38
kambis - avatarı
kambis
Ziyaretçi
12 Kasım 2006       Mesaj #268
kambis - avatarı
Ziyaretçi
Reflexology

Ayak ve ellere yapilan bir tur masaj. bu isle ugrasan masorlerin (reflexologist) ayak ve ellerin vucudun aynasi oldugu iddiasi ile yola cikip ayak ve ellerde belirli yerlere basinc uygulayarak vucudun iyi etme guclerini stimule etmeye calismalaridir. cogu zaman aroma terapi ile uygulanan bu teknik cesitli dunya ulkelerinde populer olmaya baslamistir



Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 18:01
evo - avatarı
evo
VIP kirlenmek güseldir : )
12 Kasım 2006       Mesaj #269
evo - avatarı
VIP kirlenmek güseldir : )
ORGAN NAKLİ İNTERNETLE HIZLANACAK

KONYA - Sağlık Bakanlığı, organ nakli için bekleyenlerin özelliklerinin bulunduğu 'Bekleme Listesi'ni internet ortamına taşıyarak, bağışlanan organın hangi hastaya uygun olduğunu daha kısa sürede belirlemeyi hedefliyor.
Sağlık Bakanlığı Ulusal Organ ve Doku Nakli Koordinasyon Merkezi görevlisi Dr. Haluk Yılmaz, Türkiye'de 11 bin 676 hastanın böbrek, 930 hastanın karaciğer, 205 hastanın kalp, 3 kişinin kalp kapağı ve 53 hastanın da pankreas nakli için sıra beklediğini vurgulayarak, bu organ bekleyenlerin, kan grubundan doku özelliklerine kadar bütün nakil için gerekli özelliklerinin Organ Bekleme Listesi'nde kayıt altına alındığını bildirdi.
Bir organ bağışlandığında kişinin bilgilerinin kime uyduğunu belirlemenin saatler alabildiğini dile getiren Yılmaz, ''Bu bazen zor durumda bırakabiliyor. Çünkü kadavranın yakınları cenazeyi hemen almak istiyor ve beklemek durumu güçleştiriyor'' dedi.
Yılmaz, ''Ulusal Organ Bekleme Listesi Projesi'' kapsamında bu tür sorunların kaldırılmasının planlandığını belirterek, ''Proje kapsamında Organ Bekleme Listesi internet ortamına aktarılacak. Organ beklerken ölen bir hasta listeden hemen çıkarılacak. Faksla gönderme ve kayıt altına alma işlemleri son bulacak.''
Dr. Yılmaz, Organ Bekleme Listesi'nin internet ortamına aktarılmasının 3 ay içinde tamamlanmasını hedeflediklerini vurguladı.

a.a.
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 18:01
kambis - avatarı
kambis
Ziyaretçi
12 Kasım 2006       Mesaj #270
kambis - avatarı
Ziyaretçi
Elma sirkesi, doğal bir yasam iksiridir!

Bileşim: Kalsiyum, fluor, potasyum, magnezyum, sodyum, fosfor, silisyum, A vitamini, Beta-carotin, B1, B2, ve B6 vitaminleri, C vitamini, sirke asitleri, meyve asitleri, pektin, doğal aroma maddeleri.

Yaşlılığımızda da sağlıklı olabilmek için hareketli bir yaşam ve sağlıklı bir beslenme biçimi oluşturmaya özen göstermeliyiz.. İşte burada elma sirkesi seçiminin değeri ile karşılaşıyoruz. İçerdiği çok değerli ve çeşitli maddeler nedeniyle, en sağlıklı sıvılardan biridir o. Elma sirkesi, bedenimizi içten ve dıştan tedavi edebileceğimiz olağanüstü bir doğal ilaçtır. Burada size, bedeninizi genel anlamda güçlendirmek, çeşitli hastalık belirtilerini hafifletmek ve gerekli cilt bakımını yapmak için elma sirkesini nasıl kullanabileceğinizi anlatmak istiyorum.

Kullanım biçimleri: Doğal elma sirkesinin en etkili kullanım biçimi, çiçek balı ile karıştırılarak oluşturulur:

*1 bardak su

*1 tatlı kasığı dolusu elma sirkesi

*1 tatlı kasığı dolusu çiçek balı

Hepsi iyice karıştırılır ve sabahları aç karnına küçük yudumlarla içilir. Sürekli kullanım sayesinde, öncelikle bedenin bağışıklık sistemi güçlenecek ve sizi pek çok hastalıktan koruyabilecektir. Bu enerji kokteyli ayrıca size canlılık ve güç kazandıracak ve ileri yaşlara kadar sağlıklı ve mutlu kalmanıza önemli katkılar sağlayacaktır. Ama burada çiçek balını da yakından tanımamız gerekiyor:

Çiçek balının bileşimi: Seker: %32 üzüm şekeri (glikoz), %39 meyve şekeri, %7 malt şekeri. 100g balda mineraller: Sodyum 7 mg, potasyum 45 mg, kalsiyum 5 mg, fosfor 20 mg, magnezyum 3 mg, demir 1mg. 100g balda vitaminler: B1 0,03 mg, B2 0,05 mg, Niacin 0,1 mg, C 1mg.

Sabahları aç karnına içtiğiniz bir bardak elma sirkesi-bal kokteylinin içindeki müthiş zenginliği öğrenmiş bulunuyorsunuz artık.

Bu zenginliğin sağlığımıza yaptığı katkılara da şöyle kısaca bir göz atmamız herhalde yararlı olacaktir:

-Öncelikle bedenimiz güçlenir ve bedensel uğraşlara ve strese karşı koyabilecek dayanıklılığı kazanır. Sirkenin içerdiği yüksek orandaki potasyum sayesinde, kalp kasları dahil olmak üzere tüm kas yapısı da güçlenecektir. Kramplara karşı, kokteylinizi maden suyu ile hazırlayabilir ve her öğünde 1 bardak içebilirsiniz.

-Sık sık grip, soğuk algınlığı veya üst solunum yolları iltihabına yakalanan kişiler, bağışıklık sistemleri sirke-bal kokteyli sayesinde güçleneceği için, bu tür sıkıntılardan büyük çapta kurtulmuş olacaklardır. Ama bu tedaviyi aşağıdaki plana göre uygulamakla kalıcı sonuçlara ulaşabilmek mümkün olacaktır.

-Soğuk algınlığı ve grip zamanlarından önce, 4 haftalık bir sirke-bal kokteyli kürüne başlayın ve günde 3 bardak için.

-Sirke-bal kokteyli nezleye karşı da bedeni güçlendirecektir. Nezleye karşı ayrıca, 1 ölçü elma sirkesi 2 ölçü suya karıştırılır, kaynama derecesine kadar ısıtılır ve inhalasyon tedavisi uygulanır.

-Boğaz ağrısı ve ses kısıklığında, 1 ölçü elma sirkesi ile 3 ölçü ılık su karıştırılır ve saat başı derin gargaralar yapıldıktan sonra tükürülür. Bu gargaraların adaçayı ile dönüşümlü yapılması etkiyi daha da arttıracaktır.

-Öksürüğe karşı, 4 yemek kaşığı dolusu akışkan balla 3 tatlı kaşığı elma sirkesini iyice karıştırın. Öksürük gıcığına karşı yarım tatlı kaşığı alın ve yavaş yavaş yutun. Ayrıca, bolca kekik çayını balla tatlandırın ve yudumlayarak için.

-Yüksek kolesterole karşı, günde pek çok kere elma sirkesi-bal kokteyli içilir. Salatalarda öncelikle elma sirkesi kullanılır.

-Varise karşı, elma sirkesiyle ıslatılan bir bez baldıra sarılır ve 20 dakika etkilemeye bırakılır.

-Gaz şişkinliğine karşı, her öğünden yarım saat önce 1 bardak elma sirkesi-bal kokteyli içerek, sağlıklı bir bağırsak florasının temelini atın. Bu kokteyle rezene veya frenk kimyonu çayı da ekleyebilirsiniz.

-Kabızlığa karşı, günde pek çok kere, 1 bardak suya 1 tatlı kaşığı elma sirkesi ekleyerek için. Ayrıca, 4 litre ilik suya 1 su bardağı dolusu elma sirkesi ve 2 tatlı kaşığı tuz ekleyerek ayak banyoları alın. Banyo süresi 10 dakikadır.

-Yaraların çabuk iyileşmesi için, günde 3 bardak elma sirkesi-bal kokteyli için. İltihaplanmayı önlemek için, elma sirkesiyle ıslattığınız bir pamukla günde pek çok kere yarayı nemlendirin.

-Ergenlik sivilcelerine karşı, her yemekten yarım saat önce, içine 1 tatlı kaşığı elma sirkesi eklenmiş 1 bardak su için. Yüzünüze buğu banyoları uygulayın: 1 litre kaynar derecede sıcak suya 4 yemek kaşığı elma sirkesi ve 2 yemek kaşığı dolusu mayıs papatyası ekleyin, 1-2 kere karıştırın ve başınızı büyük bir havluyla örterek 5- 10 dakika gözlerinizi yumarak bekleyin. Yüzünüzü suya çok yaklaştırmayın!

-Güneş yanığına karşı, inceltilmemiş elma sirkesi, kızarmış olan bölgelere dikkatle sürülür veya 3 yemek kaşığı elma sirkesi eklenmiş soğuk bir banyo alınır. Banyo süresi 10 dakikadır. Elma sirkesinin pH değeri(asit derecesi), derimizin pH değeri ile hemen hemen eşit düzeydedir. Dolayısıyla, derimizin asidik koruma örtüsünün güçlendirilmesinde elma sirkesinin kullanımı önemle önerilmelidir.


Uyarı: Elmanın ve elma sirkesinin bilinen hiçbir yan etkisi yoktur

Netten alıntıdır

Benzer Konular

7 Mart 2016 / WaRrioR Sağlıklı Yaşam
7 Mart 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2016 / prenses ayşe Cevaplanmış