Arama

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 28

Güncelleme: 20 Ocak 2015 Gösterim: 601.879 Cevap: 719
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Kasım 2006       Mesaj #271
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
SAĞLIKLI YAŞAM ÖNERİLERİ

Sponsorlu Bağlantılar

Sağlıklı olmak, insan mutluluğunun öncelik taşıyan bir öğesidir. Sağlık genelliklekendiliğinden var olan bir durum olarak algılanır. Oysa sağlıklı olma uğrunda çaba gösterilmesi gerekir. Hatta bugünkü bilgilerimiz bize bu uğraşın daha doğum öncesi dönemde başlaması gerektiğini göstermektedir. Doğal olarak bu aşamada yapılması gerekenler, anne ve babalara düşmektedir. Olaya nesillerin sağlığı olarak bakıldığında, sağlığın ve sağlıksızlığın nesiller boyunca aktarılabileceği görülür. Anne ve babalar genetik özelliklerinin yanı sıra kendi sağlıklarına gösterdikleri özenle bebeklerine sağlık aktarabileceklerini bilmelidirler.
Sağlıklı bir yaşam için alınması gereken önlemlerin pek çoğu günlük yaşamımızda uygulamamız gereken küçük ve kolay çabalardan oluşur. Nerede olursa olsun günlük yaşamı düzenleyen bazı temel kuralların bilinerek uygulanması, sağlığın korunmasını ve diğer bireylerle paylaştığımız yaşamı kolaylaştırır. Bu kurallardan en önemli bazıları temizlik, sağlıklı beslenme, bedensel ve zihinsel çalışma, düzenli yaşam, sigara, alkol, uyarıcı ve uyuşturucu maddelerden uzak durma, kazalardan korunma, sorunlarla başa çıkmada doğru ve uygun yöntemler kullanmadır.
Çoğunlukla günlük çabalarda hedefin mutluluk olduğu varsayılır. Oysa altta yatan asıl neden güvenlik duygusudur. Çünkü hayatta kalmayı sağlayan en ilkel dürtü korkudur ve güvenlik duygusu korkunun yatıştırılmasıyla ortaya çıkar. Kendimizi güvende hissedebilmemizin ilk koşulu ise bilmektir. Ancak bildiğimiz şeyi, bildiğimiz kadarı ile kontrol edebiliriz. İkinci basamaksa bilginin eyleme dökülmesidir. Bilgimizi davranışımıza yansıtamıyorsak bu bilgi bizim için huzursuzluk kaynağı olmaktan öteye geçemez. Bir sonraki aşama ise paylaşarak çoğaltma, yandaş oluşturmadır. Bunun için bilgimize dayanan doğru bulduğumuz davranışı kurallaştırmaya çalışırız. Toplum içindeki pek çok kural bu yolla oluşmuştur. Zaman içinde altta yatan bilgi evrimleştikçe kurallar da değişecektir.
Bugün sağlıklı yaşam için bilinmesi gereken başlıca kurallar şunlardır:
I.TEMİZLİK

A.HİJYEN NEDİR, NE ÖNEMİ VARDIR?
B.CİLT TEMİZLİĞİ
C.SAÇ TEMİZLİĞİ VE BAKIMI



D.YÜZ, GÖZ VE KULAK TEMİZLİĞİ



E.AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI

1. Diş Çürümesi
2. Diş Eti Hastalıkları
3. Dişlerin Gelişim Bozuklukları
4. Ağız ve Diş Sağlığı Nasıl Korunur?
5. Diş Fırçalama Tekniği
6. Diş İpi Kullanımı
F.MEMELERİN BAKIMI
G. CİNSEL BÖLGENİN TEMİZLİĞİ
1. Adet Döneminde Temizlik ve Bakım Nasıl Yapılmalıdır?

2. Tuvalet Sonrası Beden Temizliği

H. EL VE TIRNAK TEMİZLİĞİ VE BAKIMI
İ.AYAK TEMİZLİĞİ
J. BANYO YAPMA

Cinsel İlişki Sonrası Temizlik

II. SAĞLIKLI GİYİNME
III. ORTAMIN TEMİZLİĞİ VE BAKIMI
A. FARKLI ORTAMLARIN TEMİZLİK ÖZELLİKLERİ

1. Yerler ve Yüzeyler

2. Buzdolabı

3. Lavabo ve Tuvaletler

B. YİYECEK VE İÇECEKLERİN TEMİZLİĞİ
C. BESİNLERLE İLGİLİ HİJYEN KURALLARI
D. MUTFAKLA İLGİLİ HİJYEN KURALLARI
E. ATIKLAR


IV. BESLENME

V. HAREKETLİ YAŞAM
VI. DÜZENLİ YAŞAM VE UYKU
VII. ÇALIŞMA ORTAMI
VIII. GÜNLÜK YAŞAMDA STRESLERLE BAŞA ÇIKMA
IX. ZAMAN YÖNETİMİ
X. SİGARA, ALKOL, MADDE KULLANIMI

1.Bağımlılık Nedir?
2.İradesiz Kişiler mi Bağımlı Olur?
3.Ne Kadar Alkol İçmek Risklidir?
4.Esrar, Bağımlılık Yapar mı?
5.Ecstasy Bağımlılık Yapar mı?
6.Uyuşturucu Bazı Ülkelerde Serbest mi?
7.Ara Sıra Kullanmak Zararlı mıdır?
8.Herkes Uyuşturucu Kullanıyor ve Onlara Bir Şey Olmuyor! (mu?)
9.Arkadaşımın Uyuşturucu Kullanması Beni Etkiler mi?
10.Uyuşturucu Sadece Kullanan Kişiye mi Zarar Verir?
Son düzenleyen Pasakli_Prenses; 22 Aralık 2008 17:39
kamyon - avatarı
kamyon
Kayıtlı Üye
13 Kasım 2006       Mesaj #272
kamyon - avatarı
Kayıtlı Üye
ELMA YEMENİN FAYDALARI

Sponsorlu Bağlantılar
Sağlığa yararları bilinen elmanın ağız kokusuna da çare olduğu ortaya çıktı.

Sağlıklı beslenmede sanılandan daha fazla faydalı olan elmanın, ağız kokusunu da giderdiği bildirildi.

KBB Uzmanı Opr. Şenol Civelek, içerisinde birçok mineral ve vitamin bulunduran ve su içeriği bol olan elmanın ağız kokusunu giderdiğini belirtti. Civelek, yemeklerden sonra yenen elmanın, çoğu zaman diş fırçalamak kadar etki yaptığını, çünkü elma çiğnenirken dişlerin arasının çok iyi şekilde temizlediğini vurguladı.


Her öğünden sonra elma yenmesini tavsiye eden uzmanlar, bağırsak kanserine yakalanma riskini de azaltan elmanın
diğer faydalarını şöyle sıralıyor:

"Zayıflamak için:
Elmada sadece 50 kalori vardır ve içindeki petkinden dolayı doyurucudur. Zayıflamak için mükemmel bir meyvedir. Düşük kalorili olduğu için şişmanlığı önler, kan şekeri düzeyini ve yüksek tansiyonu olumlu bir şekilde etkiler.

Kabızlık için:

Öğle yemeğinden önce yenen bir elma, bağırsakta bakterilerin çoğalıp azalmasını ayarlamada rol oynar ve bu sayede kabızlığı önler.

Bağışıklık için:

Elmadaki C vitamini vücudun savunma sistemini kuvvetlendirir. Bunun sonucu olarak soğuk algınlığı virüsleri vücuda giremezler.

Dişler için:

Yemeklerden sonra yenen elma, çoğu zaman diş fırçalamaktan daha iyi etki yapar. Çünkü elma çiğnenirken dişlerin arası çok iyi bir şekilde temizlenir.

Kolesterol için:

Elmadaki petkin maddesi, zararlı kolesterolü düşürür; atardamarları koruyan faydalı kolesterolü yükseltir.

Kalp için:

Elmadaki etkili maddelere yeni keşfedilen "phenylalanin" maddesi vücutta bulunan ve kalbin çalışmasında destek olan Q enzimini faaliyete geçirir.

Demir eksikliği:

Demir, C vitaminiyle birleştiğinde organizma tarafından mümkün olduğunca iyi şekilde alınır. Elmada her ikisi de vardır."

iwosky - avatarı
iwosky
Ziyaretçi
22 Kasım 2006       Mesaj #273
iwosky - avatarı
Ziyaretçi
BEYAZ CENNET'TE STRESTEN KURTULUN
Pamukkale’nin traverterlerini oluşturan termal su, stres ve dolaşım sistemi hastalıkları baştaolmak üzere onlarca hastalığa ii geliyor.aynı zamanda güzelleştiren ve kilo verdiren Pamukkale termallerini her yıl dünyanın dört bir yanından binlerce kişi ziyaret ediyor.
Dünyayı şaşırtan, büyüleyen Pamukkale Travertenleri'ni besleyen termal suyun yeraltı sularının yeryüzüne yakın kısımlarda soğumasını tamamlamış, magma tarafından ısıtılan kayaçlar ve paleozoik mermerler etkisiyle oluştuğu sanılıyor. MTA'nın yaptığı çalışmalar Pamukkale termallerinde kalsiyum bikarbonat miktarının son derece yüksek olduğunu ortaya koymuştur.
Pamukkale termallerindeki şifalı suyun yanı sıra, travertenlere yaklaşık 5 kilometre uzaklıktaki Karahayıt kasabasında bulunan kırmızı renkli su da yüzyıllardır insanlara şifa dağıtıyor. Buradaki suyun kırmızı akmasının nedeni olarak içindeki demir miktannın fazla olması gösteriliyor. Karahayıt'ta 100 e yakın tesis sağlık turizmine hizmet veriyor. 3 bin 500 yatak kapasitesine sahip olan tesisler çoğunlukla ev pansiyonculuğu şeklinde işletiliyor.
Bölgedeki en önemli termal sağlık tesisi Colossae Termal Otel'dir. 224 oda, 6 süiti ve sağlık programlarıyla komple bir termal tesis özelliği gösteren Colossae, şifalı suyu en güzel şekilde hastaların veya tatilcilerin hizmetine sunuyor.
Pamukkale ve Karahayıt'taki termal kaynaklar, "stres düşmanı" olarak tanınıyor. Uzmanlar, termal suyun içerdiği mineral ve elementler sayesinde insanları rahatlatıcı özellik gösterdiği belirtiyor. Uzmanlar, zihin yorgunluğunun strese, stresin de bağışıklık sisteminin zayıf düşmesine ve organ fonksiyonlarının bozulmasına neden olduğunu söylüyor. Termal suyun ise, vücudu rahatlatarak stresi yok ettiği belirtiliyor. Termal tesislerde uygulanan 3-4 ve 7 günlük programlarla uzmanlar eşliğinde stresten kurtulmak mümkün.
Pamukkale termalleri bunun dışında dolaşım sistemi hastalıkları, kalp damar hastalıkları, hemoroid, astım, gut, uyuz gibi deri hastalıkları, akut eklem ağrıları, damar sertliği, tansiyon gibi şikayetleri ortadan kaldırıyor. Termal su içildiğinde spazmlı midelere iyi geliyor. İdrar yolları sorunlarını giderir. Böbreklerdeki kum ve taşları düşürür. Damar iltihapları ve reyno hastalığının tedavisinde de Pamukkale termalleri öneriliyor.
"Beyaz Cennet’’ aynı zamanda "doğal güzellik merkezi" durumundadır. Buradaki şifalı suyun cildi canlandırdığı ve yaşlanmayı geciktirdiği biliniyor. Ayrıca, gözenekleri açarak pürüzsüz bir tenle birlikte güzellik de sağlıyor.
Bunun yanı sıra, Pamukkale termalleri, "obezite" olarak adlandırılan şişmanlık hastalığına yakalananlara da tavsiye ediliyor.
NIK_MIK_YOK - avatarı
NIK_MIK_YOK
Ziyaretçi
22 Kasım 2006       Mesaj #274
NIK_MIK_YOK - avatarı
Ziyaretçi
Harvard Tıp Fakültesi ve Amerikan Beslenme Bilimi Derneği araştırdı, Newsweek açıkladı. İşte 'Hangi rahatsızlıkta, hangi yaşta, hangi vitamin, ne kadar kullanılmalı?' sorularının yanıtları

avitamin



Newsweek dergisi, son sayısının kapağını beslenme şeklinin sağlık üzerindeki etkilerine ayırdı. Harvard Tıp Fakültesi ve Amerikan Beslenme Bilimi Derneği'nin hazırladığı dosyada, vücudu sayısız hastalığa karşı koruyan vitaminlerin hangi besinlerde olduğu, ne dozda alınması gerektiği incelendi. İşte o sonuçlar:

B6 VİTAMİNİ
Neye yarar?: Damarlara zarar veren 'homocysteine' isimli kimyasalın seviyesini düşürür.
Dozu: 31-50 yaş: günde 1,3 mg 51+: Günde 1,5-1,7 mg
Kaynaklar: Baklagiller, et, balık, turunçgiller, muz, karpuz.

B12 VİTAMİNİ
Neye yarar?: Sinir hücrelerini korur. Hafızayı güçlendirir. Dozu: 31+: günde 2,4 mg. Kaynak besinler: Et ve süt gibi hayvansal ürünler, güçlendirilmiş tahıllar.

C VİTAMİNİ
Neye yarar?: Katarakt ile meme ve mide gibi bazı kanser türlerine yakalanma riskini azaltır. Dozu: 31+: 75-90 mg
Kaynak besinler: Turunçgiller, brokoli, dolmalık biber, lahana, çilek.

FOLİK ASİT
Neye yarar?: Hamilelikte alınırsa doğumdan gelen kusurları önler, kolon kanseri ve Alzheimer'a karşı koruyucudur. Dozu: 31+: Günde 400 mcg. Hamilelerde: 600 mcg. Kaynak besinler: Ekmek, makarna ve kahvaltılık gevrekler, baklagiller, ıspanak, brokoli ve portakal suyu.

A VİTAMİNİ
Bulgu ve endişeler: Görme yeteneğini korur, katarakt riskini azaltır. Ancak fazlası kemiklere zarar verebilir. Dozu: 31+: erkeklerde 3000 IU (uluslararası birim), kadınlarda 2333 IU Kaynaklar: Havuç, tatlı patates ve mango.

D VİTAMİNİ
Neye yarar?: Kalsiyumla birlikte alındığında kemik kırılmasına karşı korur. Yüksek dozda alındığında kolon, meme ve yumurtalık kanserini önlemeye yardımcı olur.
Dozu: 31-50 yaş: günde 200 IU 51-70 yaş: 400 IU Kaynak besinler: Süt ve tahıl, balık ve margarin.

E VİTAMİNİ
Neye yarar?: Hücrelere zarar veren molekülleri etkisiz hale getirir. Prostat kanserine ve Alzheimer'a karşı korur. Dozu: 31+: Doğal kaynaklardan 22 IU veya 33 IU sentetik E vitamini.
Kaynak besinler: Yeşil yapraklı sebzeler, kabuklu yemişler, bitkisel yağlar ile tahıllar.

K VİTAMİNİ
Neye yarar?: Kan pıhtılaşması için gereklidir, kemikleri korur. Dozu: 31+: Günde 90-120 mcg (mikro gram).
Kaynak besinler: Yeşil yapraklı sebzeler, süt ve süt ürünleri, yumurta, tahıllar ve karaciğer.

KALSİYUM
Bulgu ve endişeler: Kemikler için çok önemlidir. Ancak bazı araştırmalar, çok yüksek dozda alınan kalsiyumla prostat kanseri arasında bağlantı olduğunu gösterdi. Dozu: 31-50 yaş: günde 1000 mg 51+: günde 1200 mg
Kaynak besinler: Süt, peynir, yoğurt, brokoli, lahana ve portakal suyu.

MAGNEZYUM
Neye yarar?: Kalbi korur ve kan basıncını düşürür. Dozu: 31+: Erkeklerde 420 mg, kadınlarda 320 mg.
Kaynak besinler: Yeşil yapraklı sebzeler, fıstık, ceviz, tam tahıllardan yapılan spagetti, tahıllar ve baklagiller.

POTASYUM
Neye yarar?: Hipertansiyon riskini azaltır, kemiklerin mineral yoğunluğunu artırır.
Dozu: 31+: günde 4700 mg Kaynak besinler: Kırmızı ve beyaz et, balık, süt, bamya, muz, domates, dolmalık biber ve portakal.

DEMİR
Neye yarar?: Kandaki oksijen akışını sağlar. Vejetaryenlerin ekstra demire ihtiyacı olabilir. Dozu: 31-50 yaş: Erkeklerde günde 8 mg, kadınlarda 18 mg. Kaynak besinler: Et, tahıllar, yumurta, kabak çekirdeği, kepek ve ıspanak.

SELENYUM
Neye yarar?: Bazı kanser türlerinden korur. Özellikle prostat kanseri riski taşıyan erkeklere faydalıdır. Dozu: 31+: Günde 55 mcg Kaynaklar: Deniz ürünleri ve karaciğer.
Hi-LaL - avatarı
Hi-LaL
Ziyaretçi
27 Kasım 2006       Mesaj #275
Hi-LaL - avatarı
Ziyaretçi
Kan grubunuz 0 ise sakın ekmek yemeyin!

O grubu etobur, A grubu vejetaryen, B grubundakiler her şeyi dengeli olarak yiyebilirler... AB zaten A ile B'nin karışımı. Sağlıklı bir yaşam hedefleyenler için kan grubuna göre diyet birebir...

Bir doktor bulunca bırakmıyorum. Etinden kemiğinden yararlanıncaya kadar soru soruyorum. Maksat size hizmet tabii. Geçen haftaki Pazartesi Sohbeti konuğu Dr. Halil İbrahim Tekin ile, çocuk sahibi olmayı konuşmuştuk. Sohbet bir ara dönüp dolaşıp diyetlere geldi. Tekin, "Etrafta bu kadar zayıflama menüsü, diyet listesi var ama ben sadece bir tanesinin gerçek olduğuna inanıyorum," deyince tabii ki merakım kabardı. Tekin'in "Yüzde 100 başarı, hem kilo verirsiniz hem de sağlıklı yaşama kavuşursunuz," diye anlattığı zayıflama metodunun ismi 'Kan Grubuna Göre Diyet'. Yeni değil ama bilmeyenler için ilginç olacağına inanıyorum. Şimdi gelelim detaylara..

0 Grubu

Sizin için etobur diyebiliriz. Kilo vermek için baklagillerden, tahıllardan ekmekten uzak durmanız lazım. Vücudunuzda iyot azlığı vardır, metabolizmanız düşük hızda çalışıyor olabilir. Bu yüzden de yediklerinizi zor yakarsınız. Ne mi yiyeceksiniz? Bol bol deniz ürünü, kırmızı et, ıspanak, brokoli. Kırmızı et derken abartmayın tabii, bir oturuşta 2 kilo et yemeyin. Günlük et alımı 180 gr civarında olmalı. Sebze ve meyve serbest ama süt ürünlerinden ve yumurtadan uzak durun. Katı yağ yerine sıvı yağı tercih edin.

A Grubu
Siz vejetaryensiniz. Sindirim sisteminiz son derece duyarlıdır. Bağışıklık sisteminiz iyi çalışır. Genelde sebze ağırlıklı beslenirseniz, hayatınız düzene girer. "Kırmızı et yemeyecek miyiz?" diyenlere cevabı söyleyeyim. Siz et yediğiniz zaman ağırlık hisseder, enerji kaybına uğrarsınız. Sebzeler, tahıllar ve soya proteinleri size enerji sağlar. Herhangi bir et, sizin vücudunuza yağ olarak geri döner. Sütlü besinlerden de uzak durmalısınız. Deniz ürünleri mi? Bakın onlar serbest. Tavuk etini de zaman zaman tüketebilirsiniz.

B Grubu
Beslenmede katı kurallarınız yok. Sindirim sisteminiz dayanıklıdır. En ağır hastalıklara karşı bile dayanıklısınız. Başınızdaki en büyük dert 'Yorgunluk sendromu'dur. Beslenmenizde hayvansal gıdalarla sebzeler arasında bir denge kurmanız gerekiyor. Sık sık ama azar azar yemek yemelisiniz. Aşırı olmamakla beraber, süt ürünleri de tüketebilirsiniz. Sütlü besinlerden yarar sağlayan tek grup sizsiniz. Kilo vermekte de zorlanmıyorsunuz. Zeytinyağından vazgeçmeyin. Yeşil yapraklı sebzeler ve mantar sizin için en iyi besinler.

AB Grubu
Bağışıklık sisteminiz güçlü, sindirim sisteminiz çok duyarlıdır. A ve B gruplarına sakıncalı olan bütün yiyecekler, sizin için de sakıncalıdır. Mide asidiniz yetersiz olduğu için azar azar ve sık sık yemelisiniz. Diğerlerinden farklı olarak kuzu, koyun, hindi eti yiyebilirsiniz. Tavuk yerine hindiyi tercih edin. Sütlü besinler konusunda B Grubu'nu örnek alın. Yoğurt ve yağsız krema sizin için iyi besinlerdir. Ben size kan grubunuza göre nasıl beslenmeniz gerektiğine dair genel bilgileri yazdım. Bu konuda yapılmış çalışma çok. Hatta Kan Grubuna Göre Diyet isimli Türkçe'ye çevrilmiş kitaplar bile var. Hani meraklısına diyorum.. Kitaplarda kendi kan grubunuza göre önerilmiş diyetleri bulabiliyorsunuz.
Internet meraklıları için Kan Grupları --- KanGrubu.com --- sitesini öneririm. Bilgiler eksiksiz!



Yazar: Balçiçek PAMİR
iwosky - avatarı
iwosky
Ziyaretçi
1 Aralık 2006       Mesaj #276
iwosky - avatarı
Ziyaretçi
SAĞLIKLI YAŞAM ÖNERİLERİ

Sağlıklı olmak, insan mutluluğunun öncelik taşıyan bir öğesidir. Sağlık genelliklekendiliğinden var olan bir durum olarak algılanır. Oysa sağlıklı olma uğrunda çaba gösterilmesi gerekir. Hatta bugünkü bilgilerimiz bize bu uğraşın daha doğum öncesi dönemde başlaması gerektiğini göstermektedir. Doğal olarak bu aşamada yapılması gerekenler, anne ve babalara düşmektedir. Olaya nesillerin sağlığı olarak bakıldığında, sağlığın ve sağlıksızlığın nesiller boyunca aktarılabileceği görülür. Anne ve babalar genetik özelliklerinin yanı sıra kendi sağlıklarına gösterdikleri özenle bebeklerine sağlık aktarabileceklerini bilmelidirler.
Sağlıklı bir yaşam için alınması gereken önlemlerin pek çoğu günlük yaşamımızda uygulamamız gereken küçük ve kolay çabalardan oluşur. Nerede olursa olsun günlük yaşamı düzenleyen bazı temel kuralların bilinerek uygulanması, sağlığın korunmasını ve diğer bireylerle paylaştığımız yaşamı kolaylaştırır. Bu kurallardan en önemli bazıları temizlik, sağlıklı beslenme, bedensel ve zihinsel çalışma, düzenli yaşam, sigara, alkol, uyarıcı ve uyuşturucu maddelerden uzak durma, kazalardan korunma, sorunlarla başa çıkmada doğru ve uygun yöntemler kullanmadır.
Çoğunlukla günlük çabalarda hedefin mutluluk olduğu varsayılır. Oysa altta yatan asıl neden güvenlik duygusudur. Çünkü hayatta kalmayı sağlayan en ilkel dürtü korkudur ve güvenlik duygusu korkunun yatıştırılmasıyla ortaya çıkar. Kendimizi güvende hissedebilmemizin ilk koşulu ise bilmektir. Ancak bildiğimiz şeyi, bildiğimiz kadarı ile kontrol edebiliriz. İkinci basamaksa bilginin eyleme dökülmesidir. Bilgimizi davranışımıza yansıtamıyorsak bu bilgi bizim için huzursuzluk kaynağı olmaktan öteye geçemez. Bir sonraki aşama ise paylaşarak çoğaltma, yandaş oluşturmadır. Bunun için bilgimize dayanan doğru bulduğumuz davranışı kurallaştırmaya çalışırız. Toplum içindeki pek çok kural bu yolla oluşmuştur. Zaman içinde altta yatan bilgi evrimleştikçe kurallar da değişecektir.


evo - avatarı
evo
VIP kirlenmek güseldir : )
2 Aralık 2006       Mesaj #277
evo - avatarı
VIP kirlenmek güseldir : )
ŞEKER KAMIŞI SUYU ENERJİ KÜPÜ

ADANA - Adana'da, havaların soğumaya başlamasıyla, ''enerji küpü'' diye satışa sunulan şeker kamışı suyu nar suyundan daha fazla ilgi görüyor.
Adana'da faaliyet gösteren iş yerinin sahibi Ayhan Göde, şeker kamışından elde edilen şekere kota getirilmesinin ardından, ekim alanları daralan şeker kamışı için yeni bir kullanım alanı doğduğunu bildirdi.
Göde, kış mevsiminin girmesiyle birlikte nar suyunun popüler içecek olduğunu ancak bu yıl ilk kez satışa sundukları ve ''enerji deposu'' diye tanıttıkları şeker kamışı suyunun daha fazla ilgi gördüğünü belirtti.
Köylülerin getirdiği şeker kamışının 7-10 çubukluk destesini 20 YTL'ye satın aldığını ifade eden Göde, ''Özel hazırlanmış bir mengenede sıktığımız şeker kamışı suyunun bir bardağını 1,5 YTL'den satıyoruz. İlgi oldukça fazla. Çünkü, saf şeker olduğu için direkt kana karışıyor ve enerji sağlıyor. Artık nar suyu yerine şeker kamışı suyu soruluyor'' dedi
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 18:01
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
4 Aralık 2006       Mesaj #278
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Adet Düzensizliğini Dikkate Alın

Adet dönemleri kısa süren kadınların dikkate alması gereken luteal faz yetmezliği (periyodun ikinci döneminin kısa sürmesi) kısırlık sebebi olabiliyor.

Normalde 28 günde bir adet görmesi gereken bir kadın, 14. günden sonra (yumurtlama günü) 28 günü tamamlamadan tekrar adet görüyorsa luteal faz yetmezliği durumu ile karşı karşıya demektir.

Luteal faz (periyoyodun ikinci dönemi); adet döngüsünde yumurtlama olduktan sonra diğer adetin başlamasına kadar geçen süredir. Adetin ikinci döneminin kısa sürmesi sık görülen, zor farkedilen fakat tedavisi kolay bir durumdur. Rahimin içini döşeyen dokunun doğru zamanda doğru yerde olmaması halidir. Bebeğin rahime yerleşmesi, rahimin içini döşeyen dokunun zamanlaması ile çok ilgili olduğu için yumurtlama zamanından sonraki döneminin kısalığı gebeliğin gerçekleşmesi ve devamlılığını sürdürmesini etkileyebilir.



İdeal bir adet döngüsünde vücut adet kanaması başlamadan birkaç gün önce FSH (Follikül uyarıcı hormon) salgılamaya başlar. Bunun sonucu yumurta taşıyan follikül denilen kistler büyümeye başlar. Follikül yeterli olgunluğa ulaştıktan sonra LH ( Luteinize Hormon) salınımı başlar. Bu hormonla follikül çatlar ve içindeki yumurta tüplere doğru atılır. Çatlamadan sonra follikül yeniden daha yoğun bir sıvı ile dolar. Oluşan korpus luteum adındaki yapı adet döngüsünün ikinci yarısından itibaren progesteron hormonunun salgılanmasından sorumludur. Artmış progesteron seviyeleri rahimin içini döşeyen dokunun kalınlaşmasını ve damarlanmasını artırarak rahimi embriyonun tutunması için uygun hale getirir. Progesteron adet kanamasının erken başlamasını da önler. Normal bir adet döngüsünde korpus luteum ortalama 12 gün süreyle progesteron salgılar.

Luteal Faz Yetmezliği?nde normal adet döngüsü birkaç yönden bozulabilir. Zayıf follikül gelişimi, korpus luteumun erken sonlanması, rahimin içini döşeyen dokunun progesterona uygun yanıt vermemesi luteal faz yetmezliğinin sebepleri arasında olabilir.

Luteal fazda vücut ısısının artışından progesteron sorumludur. Vücut ısısını takip eden hastalar vücut ısısının 12 gün süreyle yüksek kalmadığını farketmektedirler. Ayrıca bir sonraki adet döneminde adet kanamaları yumurtlama olduktan sonraki 12-14 günden daha önce olduğu farkedilebilir.

Luteal Faz Yetmezliğinden şüphelenildiğinde kan progesteron seviyesine yumurtlamadan yedi 7 gün sonra bakılır. Progesteron seviyeleri az olduğunda, tedavi genellikle dışarıdan progesteron takviyesi vermek şeklinde olmaktadır. Bununla birlikte, yetersiz folikül gelişimi de düşük progesteron seviyesine neden olabilir. Adetin ortasında follikülün boyutunu ultrason ile ölçmek ayrıca kan hormon seviyelerine bakmak gerekmektedir. Eğer folikül gelişimi normal ise, luteal fazda porogesteron desteği verilir. Eğer folikül gelişimi yetersiz ise, yumurtalıkları uyarıcı ilaçlar vermek gerekebilir. Bu sayede folikül gelişimi sağlanmakta ve daha kaliteli yumurta oluşabilmektedir.

TANI İÇİN YAPILAN TETKİKLER;
Genellikle, teşhiste kan progesteron seviyesi, luteal faz uzunluğu ve ultrasonografik takip yeterli olabilmekte iken daha uzun süren hastalarda endometrial biopsi gerekebilmektedir.

Normalde endometrial biopsiyi bir sonraki adetten bir iki gün önce almak gerekmektedir. Ayrıca bu adet döneminde hastanın hamile olmadığının tespit edilmesi de gerekmektedir.

İşlem sırasında ufak bir miktarda rahim içindeki doku patolojik inceleme için alınmaktadır. Doku seviyesinde incelendiği için, elde edilen bilgi çok önemlidir. Patalog, adetin o günü ile doku gelişiminin uygun olup olmadığını inceler. Eğer uygun ise, rahimin iç dokusunun siklus ile uyumlu olduğu belirlenir. Eğer iki günden fazla uygunsuzluk varsa, doku uyumlu değil denir.

Luteal faz yetmezliği sık görülen bir durum olup tanı konması oldukça kolaydır. Ayrıca, doğru tedaviye hemen cevap vermektedir. Dolayısıyla, bu işlemde en önemli nokta, gerçek nedenin belirlenmesi ve uygun tedavisinin planlanmasıdır.
evo - avatarı
evo
VIP kirlenmek güseldir : )
5 Aralık 2006       Mesaj #279
evo - avatarı
VIP kirlenmek güseldir : )
"TUZ BAĞIMLILIK YAPIYOR"


KAYSERİ - Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yalçın Tekol, insanların tuzsuz gıda tüketememelerinin nedeninin bu maddeye olan bağımlılıklarından kaynaklandığını söyledi.
Tekol, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Amerikan Psikiyatri Derneği'nin belirlediği bağımlılık yapıcı kriterler ile tuzun özelliklerini karşılaştırarak bu maddenin insanlarda bağımlılık yaptığını ortaya çıkardığını kaydetti.
Tekol, şöyle devam etti:
''Alkol, sigara ve diğer maddeler gibi tuz da bir süre kullanıldığında bağımlılık yapıyor. Üstelik bunun için aşırı tüketime de gerek yok. Yemeklere, ekmeklere katılan miktarlar bile bağımlılık oluşturabiliyor. İnsanların tuzsuz gıda tüketememesinin nedeni de bu maddeye bağımlı olmalarından kaynaklanıyor. Bu nedenle bebekleri ve çocukları tuzdan uzak tutarak bağımlı olmalarının önüne geçmeliyiz. Tuz yiyeceklerin kendine özgü güzel tatlarını da bastırmaktadır.''
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 18:01
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Aralık 2006       Mesaj #280
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
AFFETMEYİ BİLENLER DAHA SAĞLIKLI
Amerikalı bilim adamlarına göre, affetmesini bilen insanlar hem ruhen hem de bedenen daha sağlıklı...


Stanford Üniversitesi nde görevli bilim adamı Frederic Luskin ve ekibi, San Francisco kentinde oturan 259 kişi üzerinde araştırma yaptı. Denekleri 6 kez 1,5 saatlik oturumlara çağıran bilim adamları, bu oturumlarda katılımcıların affetmeyi öğrenmesini sağladılar.

Araştırma çerçevesinde kötü anılarını konuşarak paylaşan denekler,daha sonra kendilerine zarar veren kişileri canlandırarak içlerinden onlarla konuştular.

Kendilerine zarar veren kişileri affeden katılımcıların çoğu, deney sonrasında daha az acı duyduğunu belirterek, stresten kaynaklanan sırt ağrısı, uykusuzluk ve mide ağrısı gibi ruhsal ve fiziksel belirtilerin de önemli ölçüde azaldığını kaydetti.
Deneklerin çoğu, gelecekte meydana gelebilecek benzer olaylarda tekrar affetmeye hazır olduğunu da söyledi. Deney için, fiziksel ya da cinsel şiddete maruz kalanlar değil, hakarete uğrayan kişiler seçildi.


BEL AĞRISI İÇİN 40 ALTIN KURAL

Uzmanların bel sağlığı için uyulmasını istediği 40 tavsiye şöyle:

1- Herhangi bir ağırlık taşımanız gerekirse, yükü vücudunuza asimetrik olarak paylaştırdıktan sonra taşıyın. Cisimleri bir yerden başka bir yere taşırken, belinizin dik pozisyonda olmasına dikkat edin.

2- Ağır bir yükü kaldırmayı denemeyin. Kaldırmak zorundaysanız başkalarından yardım isteyin.

3- Hafif bile olsa bir yerden cismi alırken dizlerinizi kırın ve çömelerek alın, belden eğilmeyin. Yükü belinizle değil, bacaklarınızla kaldırın.

4- Bir eşyayı taşırken gövdenize yakın tutun.

3- Hafif bile olsa bir yerden cismi alırken dizlerinizi kırın ve çömelerek alın, belden eğilmeyin. Yükü belinizle değil, bacaklarınızla kaldırın.

4- Bir eşyayı taşırken gövdenize yakın tutun. Taşınacak eşya vücudunuza ne kadar yakın olursa, omurganıza binen yük o kadar azalacaktır.

5- İki kişiyseniz ve bir eşyayı iki ucundan tutarak taşımanız gerekiyorsa, birbirinize haber vermeksizin eşyanın ucunu sakın bırakmayın.

6- Ağır bir yükü belinizden daha yükseğe kaldırmayın. Hele bu yükü başınızdan yukarı kaldırmayı denemeniz tam bir felaket olabilir.

7- Ayaktayken belinizi sağa veya sola doğru rotasyon yaptırıp eğilerek yerden bir şey almayın.

8- Yük elinizdeyken dönmeniz gerekiyorsa, belinizle değil ayaklarınızın yerini değiştirerek dönün.

9- Ağır bir cismi bir yerden bir yere çekerek ve ya iterek tek başınıza götürmeyin.

10- Sandalye ve ya koltukta otururken dik pozisyonda olmaya gayret edin ve bunu alışkanlık haline getirin. Bu esnada diz eklemlerinizin kalça eklemlerinden daha yüksekte bulunmasında, ayak tabanlarının yere temas ederken düz konumda olmasında ve yere rahatça basmasında yarar var.

11- Yumuşak, alçak ve derin koltuklarda oturmayın. Stabil olmayan bozuk koltukların ve yumuşak iskemlelerin belinizi tehdit ettiğini unutmayın.

12- Sandalyede otururken ayaklarınızın altına bir basamak çekerseniz daha rahat ederseniz.

13- Abdest alırken, dişlerinizi fırçalarken ya da elinizi, yüzünüzü yıkarken lavaboya doğru eğilmeyin.

14- Her gün en az 15 dakika yürüyün. Yürüme mesafesini giderek arttırın.

15- Bir defa bel rahatsızlığı geçirmiş ve iyileşmişseniz, uzman doktorunuzun önerdiği egzersizleri aksatmadan yapın, çünkü düzenli egzersiz yapanlarda ağrının tekrarlaması daha seyrek görülür.

16- Sağlıklı olsanız bile her gün kaslarınızı güçlendirici egzersizler yapın.

17- Egzersizleri altında sunta ve ya tahta bulunan halı ya da battaniye gibi sert bir zemin üzerinde yapın.

18- Spor veya egzersiz yaparken ani ve zorlayıcı hareketlerden kaçının. Spora başlamadan önce mutlaka ısınma hareketleri yapın.

19- Egzersiz sonrasında şiddetli ve 15 dakikadan fazla süren bir rahatsızlık ortaya çıkarsa mutlaka bir uzman doktora danışın.

20- Günlük yaşamınızda ani hareketlerden sakının.

21- Her gün beyaz peynir ya da bir kase yoğur yemeyi veya bir bardak az yağlı süt içmeyi alışkanlık haline getirin. Güneş ışınlarından yararlanın.

22- Vücut ağırlığınızı sürekli kontrol altında tutun. Alınan her fazla kilonun vücudunuz ve beliniz için ilave bir yük olduğunu unutmayın.

23- Uzman bir hekime danışmadan bel korsesi kullanmayın. Çelik balenli korselerin uzun vadede bel ve karın adalelerini zayıf bırakacağını unutmayın.

24- Kesin teşhis konulup bel ağrınızın nedeni anlaşılmadan, belinizi asla çektirmeyin. Bunun bazen felce kadar giden sonuçlara yol açtığını unutmayın.

25- Üzüntü ve stresin bel sağlığınızı da olumsuz yönde etkilediğini bilerek, ruh sağlığınıza özen gösterin. Ailevi, sosyal veya iş hayatınızla ilgili problemlerinizi çözmek için gerekirse ilgili doktor ve şahıslardan yardım isteyerek köklü bir çözüme gidin.

26- Yüksek topuklu veya topuksuz ayakkabı giymeyin. Ayakkabılarınızın topuklarının yüksekliği normal, ökçeleri yumuşak olsun.

27- Sandalye ya da koltukta otururken, bir cismi hafif dahi olsa öne doğru eğilerek yerden almayın.

28- Daha önce bel rahatsızlığı geçirdiyseniz, güreş, boks, judo, futbol, basketbol gibi mücadele gerektiren ve halter, jimnastik, golf, tenis gibi zorlayıcı sporlardan uzak durun. Bunların yerine yürüme yada yüzme gibi sporları tercih edin.

29- Raflardan kitap veya herhangi bir eşyayı alırken önce ayağınızın altına yükseltici bir şey koyun ve eşyanın hizasına yükseldikten sonra onu alın.

30- Otomobil kullanırken koltuğunuz sert olsun, arkaya dayandığınızda koltuk belinizi desteklesin. Uzun yola çıkarken belinizi ince bir yastıkla destekleyin.

31- Otomobile bindiğinizde, koltuğunuzu pedallara yakın olacak şekilde ayarlayın. Dizlerinizin, kalçanızın biraz yukarıda durmasını sağlayın. Aksi halde beliniz rahat etmez.

32- Uzun süre araç kullanmayın, kullanmak durumunda kalırsanız sık sık mola vermeyi ve bu esnada biraz yürümeyi tercih edin.

33- Yatağınız sert olsun. es ederken düz konuYattığınız zaman vücudunuz yatağa gömülmesin. Vücudu değişik şekillere sokan, stabil olmayan, yumuşak veya çöküntülü yataklar sağlıklı değildir. Altında sunta ile tahta olan yatakları ve üzerine yatıldığında omurganın fizyolojik kıvrımlarına uyum gösterebilen kaliteli ortopedik yatakları tercih edin.

34- Bilgisayar karşısında saatlerce hareketsiz veya uygun olmayan pozisyonlarda kalmak beli rahatsız eder. Bilgisayarda çalışırken başınız dik, beliniz ve kalçanızın arka kısmı destekli, köprücük kemikleriniz yere paralel durumda olmalı. Gözleriniz, ekranın üst hizasına yakın konumda ve ekranı tam karşıdan görebilecek pozisyonda bulunmalı. Kollarınız rahat, ön kol ve bilekleriniz aynı çizgi üzerinde yere paralel olmalı. Ayaklarınızı da bir destek üzerine koymanız daha iyi olur.

35- Daha önce bel rahatsızlığı izleri altında sunta ve ya tahta bulunan halı ya da battaniye gibi geçirdiyseniz, zıplama hareketi yapmayın ve yüksek bir yerden asla atlamayın.

36- Yürürken veya ayakta dururken vücudunuzun dik bir pozisyonda olmasına özen gösterin. Ağırlığınızı her iki bacağınıza eşit olarak paylaştırın. Ayakta dururken omuz ve kalçanızın aynı hizada olmasına dikkat edin. Doğru duruşta çene içeri çekilmiş, baş dik, sırt ve bel düzdür. Bu duruşta kulaktan yere indirilen dik çizgi, omuz ve kalçanın ortasından, ayak bileğinin önünden geçer. Ayakta dururken sırt kambur, bel çukur, karın öne sarkık, göğüs yassılaşmış ve çene öne çıkmış olursa bu duruş yanlıştır. Böyle bir pozisyon bele rahatsızlık verir ve iç organlar basınç altında kalır.

37- Tarlada, inşaatta, işyerinde, evde çalışırken veya kar kürerken beliniz aniden ağrımaya başladıysa, geri kalan işi bitirmek üzere gayret sarf etmeyip hemen istirahata çekilin. Sert bir zeminde sırt üstü uzanıp, dizlerimizi hafifçe bükerek bacaklarınızı yukarıya doğru toplamış vaziyette 15-30 dakikalık istirahat oldukça rahatlatıcı olur. Eğer bu süre sonunda durumunuzda iyiye gidiş yoksa, mutlaka doktorunuza başvurun. Hastalığınız esnasında istirahat süresinin uzun mu yoksa kısa mı olacağını önceden kestirebilmek çok zordur. Manyetik rezonans görüntüleme metodu uzman doktora bu konuda fikir verir.

38- Bel rahatsızlığı geçirdiyseniz, uçak yolculuğu sırasında ayağınızı rahatça uzatabileceğiniz bir yeri tercih edin. Uzun süreli yolculuklarda koltuğunuzu hafifçe arkaya yatırın ve belinizi ince bir yastıkla destekleyin. Yolculuk esnasında sürekli oturmayın, ara sıra ayağa kalkarak biraz yürüyün. Yolculuk bitiminde valizlerinizi tekerlekli arabaya koyarak taşıyın.

39- İş yerinde devamlı oturarak çalışıyorsanız, bu durumun beliniz için sakıncalı olduğunu bilin ve mutlaka ara sıra kısa da olsa yürüyüşler yapın. Çünkü oturur pozisyondayken belinize binen yük, ayakta olduğunuzdan belirgin şekilde daha fazladır. Yapılan araştırmalarda, günlük mesaisinin büyük bir kısmını oturarak geçirenlerde bel fıtığına yakalanma riskinin, ayaktakilere oranla daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Oturarak çalışırken belinizi ince bir yastıkla desteklemenizde yarar vardır.

40- Tek bir çeşit bel fıtığı olmadığı gibi, tek bir çeşit bel fıtığı tedavisi de yoktures ederken düz konu. Bazı bel fıtığı tedavisi için yalnızca ilaç ve istirahat yeterli olur. Bazıları ise fiziki tedavi ve bazı geleneksel tedavi türleriyle iyileşir. Bazı bel fıtıkları da mutlaka cerrahi girişim gerektirir. Bu nedenle, elindeki tek bir tedavi çeşidiyle tüm bel fıtığı hastalarını iyileştirdiğini söyleyen şahıslara inanmayın, sağlığınızı uzman doktorlara emanet edin".
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 18:02 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi

Benzer Konular

7 Mart 2016 / WaRrioR Sağlıklı Yaşam
7 Mart 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2016 / prenses ayşe Cevaplanmış