Arama

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 34

Güncelleme: 20 Ocak 2015 Gösterim: 601.857 Cevap: 719
evo - avatarı
evo
VIP kirlenmek güseldir : )
5 Nisan 2007       Mesaj #331
evo - avatarı
VIP kirlenmek güseldir : )
SINAV STRESİ ÖĞRENCİYİ HASTA EDİYOR

Sponsorlu Bağlantılar
EDİRNE
-Ebru Atar - Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Yorulmaz, sınav dönemlerinde yaşanan aşırı stresin, gençlerde hipertansiyon, kalp ritm bozuklukları ve çarpıntıyla birlikte kalp hastalıklarına yol açabildiğini bildirdi.
Prof. Dr. Yorulmaz, okulla birlikte başlayan sınav stresinin birçok hastalığa neden olabildiğini belirtti. Özellikle liseye hazırlık sınavlarının hormonal olgunlaşmanın başladığı ve henüz dengelerin tam olarak kurulamadığı döneme rastladığını ifade eden Yorulmaz, böylece sınav stresiyle bu dönemin sıkıntılarının üst üste geldiğini kaydetti.
Stres hormonları artışının gençlerin iştahını açtığını belirten Yorulmaz, alınan yüksek kalori ve masa başında hareketsiz kalmanın kilo almayı kolaylaştırdığını söyledi.
Prof. Dr. Yorulmaz, sınav dönemlerinde yaşanan aşırı stresin çocuklarda şeker hastalığına yakalanmayı artırdığını ve aşırı stresin de diyabetli çocuklarda kan şekerini yükselttiğini söyledi.
Sınav stresinin, jinekolojik sorunlara da yol açabildiğini ifade eden Yorulmaz, en sık karşılaşılan sorunun ise adet gecikmesi, adet dışı kanamalar, adetlerin uzaması gibi düzensizlikler olduğunu bildirdi.

a.a.

Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:02
evo - avatarı
evo
VIP kirlenmek güseldir : )
9 Nisan 2007       Mesaj #332
evo - avatarı
VIP kirlenmek güseldir : )
SOĞUK ALGINLIĞINA ŞALGAM

Sponsorlu Bağlantılar
ADANA
- Adana'nın sembolleşen içeceklerinden olan ve vitamin deposu havuçtan elde edilen şalgamın, mevsimsel geçişle birlikte artan soğuk algınlığı ve gribal enfeksiyonlara karşı vücudun direncini artırdığı bildirildi.
Çukurova yöresinde çokça tüketilen şalgama olan talep, özellikle mevsimsel geçiş dönemlerinde fazlasıyla artıyor.
Vitamin deposu olarak bilinen havuçtan, tamamıyla doğal olarak elde edilen şalgamın, yapılan seri üretimler sonucu ülke genelinde tüketimi hızla yaygınlaşırken, vücudu hastalıklara karşı koruyucu etkisinin olması, şeker ve kolesterol yapıcı maddeler bulunmaması da herkesin rahatlıkla içebilmesine olanak sağlıyor.
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Boğaz Burun Hastalıkları Ana Bilim Dalı öğretim Üyesi Doç. Dr. Barlas Aydoğan, mevsimsel geçiş dönemi olan şu günlerde, grip başta olmak üzere soğuk algınlığı hastalıklarının arttığını, şalgamın ise vitamin yönünden zengin olması nedeniyle tüketiminin hastalıklara karşı önleyici olabileceğini söyledi.

a.a.

Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:02
green almond - avatarı
green almond
Ziyaretçi
11 Nisan 2007       Mesaj #333
green almond - avatarı
Ziyaretçi

Çay damar sağlığını koruyor
Geleneksel Türk damak tadında ayrı bir yeri olan çayın damarları koruduğu belirlendi. Berlin Üniversitesi'nde bir grup gönüllü üzerinde yapılan çalışmalarda; çaya süt katılmasının çayın bu önemli koruyucu etkisini ortadan kaldırdığı tespit edildi. Damarlarda olan genişlemenin sütsüz içilen çayda daha fazla olduğunun ve çayın damarları koruyucu etkisinin bir kez daha bilimsel olarak kanıtlandığı ifade edildi. Araştırmacılar şimdi de siyah ve yeşil çay arasında bir fark olup olmadığını inceliyor. Yeşil çayın içinde bulunan 'catechin'in damarları koruyucu etkisi bilimsel olarak daha önce ortaya konulmuştu.

Aynı yağı iki kez kullanmayın
Kızartma yapılan sıvı yağı, birden fazla kez kullanıyorsanız sağlığınızı riske atıyorsunuz demektir! Çukurova Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cahide Yağmur, 'yağda kızartma' yöntemini beslenmede çok fazla önermediklerini, ancak yapılması durumunda da yağın sadece bir kez kullanılması gerektiğini belirtiyor. Kullanılan yağın bekleme süresinde ortaya çıkan toksik maddelerin kanserojen etkiye sahip olabileceğini belirten Prof. Yağmur, şunları kaydediyor: "İkinci kez kullanılan kızartma yağının kimyasal yapısı bozulur. Birden fazla kullanılan yağlardan yiyeceklere geçen kanserojen maddeler, tüketim sırasında aynen vücuda da alınıyor. Yağdaki toksikler, vücutta hücre ve DNA yapısına etki edebilir."
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:03
vain - avatarı
vain
Ziyaretçi
16 Nisan 2007       Mesaj #334
vain - avatarı
Ziyaretçi
Terlemeye Pratik Çözüm" Yarım saatte uygulanabilen yeni yöntem ile terlemeye kesin ve kalıcı çözüm getirilebiliyor.


Almanya’da katıldığı bir konferansta bu soruna kalıcı çözüm için çalışmalarda bulunan Prof. Dr. Erol Kışlaoğlu, sorunu kökten çözecek bir yöntemin artık uygulanabildiğini belirtiyor.

Öğle tatlinde bile yapılıyor!
Prof. Erol Kışlaoğlu, bu tekniğin, lokal anestezi altında yarım saat içinde, hatta bir öğle tatilinde bile kolayca uygulanabilecek bir yöntem olup, esas olarak özel bir liposuction aleti ile koltuk altındaki ter bezlerinin alınmasına dayandığını belirtiyor.
Operasyon lokal anestezi ile yapıldığı için hastanın aynı gün işine dönmesi sağlanıyor. Prof. Erol Kışlaoğlu, koltuk altı bölgesinin kola giden ana damar ve sinirlerin bulunduğu bir bölge olduğu için bu operasyonun mutlaka plastik cerrahi uzmanı ve bu konuda ayrıca eğitim görmüş uzmanlar tarafından yapılması gerektiğinin altını çiziyor.

İşlem liposuction ile karıştırılmamalı
İşlemin, bir liposuction olmadığını ve normal liposuction aletleriyle yapılamayacağını da belirten Prof. Kışlaoğlu, bu işlem için özel olarak tasarlanmış liposuction aletlerinin kullanılması gerektiğini ifade ediyor. Yöntem, uygun şekilde yapıldığı takdirde sonuç kalıcı ve ömür boyu oluyor. Daha önceleri koltuk altı ve vücudun diğer yerlerindeki terlemeleri gidermek için uygulanan yöntemler 6 ayda bir tekrarlanması gerekiyordu. Yöntem, ehliyetsiz kişilerce yapılması halinde damar ve sinirlerin hasar görmesine yol açabiliyor.

Merak edilenler!
Koltuk altındaki ter bezlerini nasıl emiyorsunuz?
İşlem hem emen, hem de kazıyan özel bir liposuction aleti ile yapılıyor.

İşlem anestezi altında mı yapılıyor?
Bu yeni teknik lokal anestezi altında yarım saat içinde, hatta bir öğle tatilinde bile kolayca uygulanabilecek bir yöntemdir. Hasta dilerse genel anestezi ile de uygulanabilir.

Bütün ter bezleri alınıyor mu?
Amaç aşırı terlemeyi engellemek olduğu için tamamını almıyor bir miktar bırakıyoruz.

Operasyondan sonra kişi koltuk altından hiç mi terlemiyor?
Çok az terler, aşırı terleme ortadan kalkar.

Kalıcı bir işlem mi? Tekrarlanması gerekiyor mu?
Kalıcı bir işlemdir. Tekrarı gerekmez, fakat bazı durumlarda ilk operasyon yeterli gelmezse ikinci uygulanır.

Ter bezlerinin alınması ileride soruna yol açmaz mı?
Hiçbir soruna yol açmaz, çünkü tamamı alınmıyor yalnızca aşırı terleme engelleniyor.

Kaç yaşın üstündekilere yapıyorsunuz?
16 yaşından itibaren herkese uygulanabilir.

Kimlere yapılamaz?
Herkese uygulanabilir.
vain - avatarı
vain
Ziyaretçi
17 Nisan 2007       Mesaj #335
vain - avatarı
Ziyaretçi
Kilo vermeye hazır mısınız?

Bu nasıl zayıflarsınız türünden bir haber değil. Sadece sizin zayıflamayı gerçekten isteyip istemediğinizi ortaya koymayı amaçlayan basit bir test. Gerçekle yüzleşmeye hazır mısınız?
Önce aşağıdaki seçenekleri okuyun ve sonra her bir seçenek için kararınızı doğru ya da yanlış olarak yazın. Daha sonra aşağıdaki cevap anahtarına bakarak doğru ve yanlış seçeneklerinizin kaç puana denk geldiğini öğrenin, toplam puanınızı çıkartın ve değerlendirmeye bakınız...
1- Yeme alışkanlığım ve fiziksel aktivite durumum hakkında çok düşündüm. Ve neleri değiştirebileceğimi çok iyi biliyorum.

2- Yeme ve fiziksel aktivite şekillerimde geçici değil kalıcı değişiklikler yapmam gerektiğini biliyorum.

3- Çok fazla kilo verirsem kendimi ancak başarılı hissedebilirim.
4- Uzun vadede kilo verirsem daha iyi olacağını biliyorum.
5- Gerçekten kendim istediğim için kilo vermeyi istiyorum. Başkası için değil.
6- Kilo vermek yaşantımdaki diğer sorunları da giderebilecek.
7- Normal fiziksel aktivitemi arttırmayı çok istiyorum.
8- Hata yapmazsam başarılı bir şekilde kilo verebilirim.

9- Beslenme ve fiziksel aktivite planımı organize etmek için her hafta çaba göstermek istiyorum.

10- Kilo vermeye başladıktan sonra kilom uzun süre sabit kalırsa, hedefime ulaşmada yardımcı olan motivasyonumu kaybediyorum.
11- Şu anda yaşamım stresli olsa bile bir kilo verme programına başlamak istiyorum.

Puan ne kadar yüksekse başarı da o kadar garanti

1, 2, 4, 5, 7 ve 9’uncu sorulara verdiğiniz yanıtlara bakın. Eğer doğru demişseniz ‘1’ puan, yanlış demişseniz ‘0’ puan verin. 3, 6, 8, 10 ve 11. sorularda doğru yanıtına ‘0’ puan, yanlış yanıtına ‘1’ puan vererek değerlendirin. Sonra puanlarınızı toplayın. Tabii ki sadece puan vererek değerlendireceğiniz bu test sizin kilo vermeye hazır olup olmadığınızı belirleyemez. Fakat toplam puanınız ne kadar yüksekse başarınız da o kadar yüksek olacaktır.

8 veya üzerinde puan: Şu an muhtemelen kilo vermek için çok önemli sebepleriniz var. Ve başarmanız için gerekli adımları çok iyi biliyorsunuz. Hemen kilolarınızdan kurtulmak için doğru yolları aramaya başlayabilirsiniz.

5 ile 7 puan: Kilo verme sebeplerinizi ve takip edeceğiniz yöntemleri tekrar gözden geçirmenizde fayda var. Skorlara tam puan verinceye kadar kendinizi hazırlayın.

4 puan ve altı:
Şu an kilo vermek için uygun vakit olmayabilir. Başlangıçta başarılı olabilir ancak hedeflerinize ulaşmada gerekli ilerlemeyi sürdüremeyebilirsiniz. Nedenlerinizi ve davranışlarınızı yeniden gözden geçirin.
Bonus: En sağlıklı öneriler
Kilonuzu korumak ve sağlıklı beslenme alışkanlığı edinmek için şu tavsiyelerime kulak verin:
Eksik veya fazla yemeyin.
Öğün atlamamaya özen gösterin.
Yatmadan en az iki saat önce yemek yeme işlemini bitirin.
Yemeklerinizi yavaş yiyin.
Öğün arasında mesafe bırakın.
Haftada en az üç kere orta tempoda yürüyüş yapın.
Meyveleri kabuklu tüketmeye özen gösterin.
Yemeklerinizi hazırlarken fırınlama, haşlama, ızgara veya çok az sıvı yağla teflon tavada pişirin.
Kazanacağınız beslenme alışkanlıklarınızı mutlaka ¤¤bir yaşam şekli halinde devam ettirin.
Canınız tatlı isterse bir kase yoğurt ve bir meyve yerine üç top normal dondurma veya bir küçük kase sütlü tatlı yiyin.
evo - avatarı
evo
VIP kirlenmek güseldir : )
19 Nisan 2007       Mesaj #336
evo - avatarı
VIP kirlenmek güseldir : )
GRİP, KALP KRİZİNİN TETİKLEYİCİSİ OLABİLİR

WASHINGTON - Gribin, ölümle sonuçlanan kalp krizinin tetikleyicisi olabileceği bildirildi.
European Heart Journal'da yayınlanan araştırmaya göre, mevsimsel grip virüsü kalp hastalıklarını artırabiliyor ve grip mevsiminde kalpten ölümlerde artış görülüyor.
Araştırma başkanı Texas-Houston Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Muhammed Mecid, her yıl insanların yüzde 10 ila 20'sinin gribe yakalandığını belirterek, koroner kalp hastalıkları riski olanların aşı yaptırmasının iyi olacağını söyledi.
Mecid, St. Petersburg'da 1993-2000 yılları arasında kalpten ölen insanların otopsi raporlarını inceledi.
Araştırma kapsamındaki 11 bin 892 kişinin kalp krizinden, 23 bin kişinin de kronik kalp hastalıklarından öldüğü, kalp krizinden ölümlerin grip sezonunda üçte bir oranında, kronik kalp hastalığından ölüm riskinin de onda bir oranında arttığı saptandı.
Mecid, "Bu araştırma, gribin kalp krizlerinin önemli bir tetikleyicisi olduğunu gösteriyor" dedi.



SAÇ DÖKÜLMELERİNE KARŞI FOTOTERAPİ

İZMİR - Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Ana Bilim Dalı tarafından uygulanan fototerapi (ışın tedavisi) ile saç dökülmelerinin engellendiği bildirildi.
Dermatoloji Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Can Ceylan, fototerapide iki tür ışın verildiğini, bir grup hastada ultraviyole A adı verilen ışın kullanıldığını belirtti. Bu hastalara Psovaleren denilen ışığa duyarlılığı arttırıcı ilaçlar verildiğini, 2 saat sonra özel kabinlerde tüm vücuda ışın uygulandığını ifade eden Ceylan, şunları kaydetti:
''Bu tedavi haftada 2-3 kez tekrarlanıyor. Aynı yöntem saç dökülmelerinin yanı sıra sedef hastalığında da kullanılabiliyor. Eğer olumlu cevap alınırsa tedaviye belirli bir süre daha devam ediliyor. Ultraviyole B ışınlarında ise hastaya yine özel kabinlerde ağızdan ilaç vermeden direkt ışın uygulanıyor. Işın tüm vücuda verildiği gibi, belirli bir bölgeye lokal olarak da uygulanabiliyor. Bu sayede kıl dibinde saç dökülmelerine neden olan hücreler ortadan kaldırılarak, saçların uyarılması sağlanıyor.''
Saç dökülmelerinin birçok nedeni olabileceğini anlatan Ceylan, bunlar arasında hormonal faktörler, stres, yanlış kozmetik madde kullanımlarının yer aldığına dikkati çekti.

a.a.
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:03
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
19 Nisan 2007       Mesaj #337
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
SELÜLİTLE İLGİLİ SORULAR ve CEVAPLAR SELÜLİTTEN NASIL KORUNULUR?
· Kilonuzu koruyun. Günde 1500 kalori alın.
· Çok hareket edin, örneğin jogging yapın, bisiklete binin, yüzün, jimnastik yapın.
· Ayrıca vitamin ve mineral alın. A ve E vitaminleri deriyi düzgünleştirir, magnezyum metabolizmayı harekete geçirir, fosfor ve silisyum dokuları kuvvetlendirir.
· Vücudun fazla suyunu atması için beyaz ve kırmızı turp, maydanoz, kereviz, çilek ve pilav yiyin.
· Tuz, şeker, alkol, sigara, koyu çay, kahve, çikolata, kızartma ve undan uzak durun.
· Derinin kanla beslenmesini teşvik edin. Örneğin masaj eldiveni ile kendi kendinize yapacağınız masajla, bir sıcak, bir soğuk duşu sorunlu yerlere tutun. Saunanın da yararı vardır.
SELÜLİT BİR HASTALIK MIDIR?
Evet, selülit bir hastalıktır. Tıptaki adı Hidrolipodistrofidir.
SELÜLİT TEŞHİSİNİ KENDİMİZ KOYABİLİR MİYİZ?
Evet. Cilt iki parmak arasında kıstırıldığında, cildin dış tabakasında girinti ve çıkıntılar meydana gelir ki tıpta buna portakal kabuğu görünümü denir.
SELÜLİT KADINLARDA HANGİ BÖLGELERE YERLEŞİR?
Uyluğun üst kısmı, dizin ve bileğin iç kısımları, kaba et ve baldırların arkası ve üst bacaklara genelde süvari pantolonu şeklinde yerleşir.
SELÜLİT REJİMLE GEÇER Mİ?
Hayır, selülit tüm zayıflama rejimlerine karşı dirençlidir. Özel bir tedavi gerektirir, kendi kendine geçmez.
SELÜLİT NELERDEN OLUŞUR?
Selülit üç elemandan oluşur: 1-Dayanıklı hale gelmiş bölmeli bir konjonktif doku. 2-Su molekülleri ve tuz molekülleri. 3-Konjonktif doku içine hapsolmuş yağ hücreleri birikintileri. Bu bölgesel yağ birikimi, cildin hareketliliğinin azalması ve kalınlığının artmasıyla kendini gösterir. Elle dokunulduğunda cilt pütürlü, sertleşmiş ve muntazam olmayan bir görüntü verir.
SELÜLİT AĞRILI MIDIR?
Evet, selülit ağrılı olabilir. Ağrının şiddeti selülitin sinir liflerinin üzerine yapmış olduğu basınç derecesiyle orantılıdır.
ZAYIF KADINLARDA SELÜLİT OLUR MU?
Evet, selülit zayıf hatta sıska kadınlarda bile görülebilir.
SELÜLİTİN NEDENLERİ NEDİR?
1-Hormonal nedenler: Hiper folikülin, yani kadınlarda yumurtalardan salgılanan folikülin hormonunun artışı. Bu hormon, dokularda su tutma özelliği nedeniyle selülite zemin hazırlar.
2-Soya çekim: Anne selülitli ise çocuğunda da selülit görülebilir.
3-Dolaşım bozukluğu (damar yetmezliği): Selülit ve damar yetmezliği birbirine paralel gider. Yani selülit damar yollarında oluşur ve damarları sarar, sıkar. Bu durum kan dolaşımını daha da zorlaştırır ve varisler meydana gelir. Bu da damar yetmezliği, selülit, varis, daha ileri derecede damar yetmezliği olarak gittikçe ciddi boyutlara varır.
SELÜLİTİN OLUŞMASINDA DİĞER NEDENLER NELERDİR?
Kabızlık, hipotiroid, doğum kontrol hapı kullanımı, karaciğerin kötü fonksiyonu ve sinirsel düzensizlik.
KAÇ AŞAMADA GELİŞİR?
Selülit üç aşamada gelişir. Birinci aşaması dolaşım bozukluğudur, damarlardan çıkan su dokulara dolar. Dokular acılı ve duyarlıdırlar. Ödemli denilen bu devrede başarılı bir şekilde tedavi yapılabilir. Bu devrede tedavi yöntemi mezoterapidir. İkinci aşamada, ödem daha da fazlalaşır. Bu aşamada selüliti buradan atmak oldukça güç olmasına karşın, tıpta mezoterapi ile başarılı bir tedavi mümkündür. Üçüncü aşamada, bu dokularda biriken yağ, su ve tuz molekülleri organizma tarafından kullanılamaz ve selülit yerleşir.
SELÜLİTTE NASIL BİR BESLENME REJİMİ UYGULANMALIDIR?
Rejim, su açısından zengin, tuz açısından zayıf olmalıdır. Selülit tedavisinde tuzu asgari düzeye indirmek gerekir. Balık, kabuklu deniz ürünleri, kümes hayvanı ve yumurta yenilerek protein açısından zengin bir beslenme uygulanır. Proteinlerin ödemi önleyici ve iştah artırıcı bir rolü vardır. Şekerlemeler, hamur işleri, bakliyat kaldırılmalı, alkolden uzak durulmalıdır. Zira alkol kanda yağa dönüşür ve vücutta birikir.
SELÜLİT HANGİ YÖNTEMLERLE TEŞHİS EDİLİR?
Termografi, ekografi ve manyetik rezonans.
SELÜLİTTE UYGULANAN MEZOTERAPİ YÖNTEMLERİNDE HEDEFLENEN AMAÇ NEDİR?
Tedavinin asıl amacı selüliti oluşturan süreci tersine çevirmek ve yağ hücreleri düzeyinde lipolizi tekrar harekete geçirmektir. Yani, birikimi ortadan kaldırmak, lenf ve kan dolaşımını rahatlatmak, lipoliz mekanizmasını tekrar harekete geçirmektir.
LİPOLİZ NEDİR?
Yağ hücrelerinin boşluğunda depolanan yağların kimyasal olarak parçalanması ve eritilmesi, enerji olarak vücuda verilmesi olayıdır.
KİŞİ SELÜLİTLİ Mİ DOĞAR?
Hayır, kişi selülitli doğmaz. Ne bebek, ne de çocuklarda selülit vardır. Selülit gerçek olarak erişkinlik döneminde ortaya çıkar. Ancak selülitte kalıtımın önemli rolü vardır. Kalıtımın kesin surette etkili olabilmesi için, hem anne hem de babada yağ fazlalığına ilişkin sorunların bulunması gerekir. Bu durumda kişinin, ilk ergenlik belirtilerinden itibaren ve daha sonra da yaşamının değişik evrelerinde, örneğin gebelik ve menopoz gibi hormonal açıdan çok önemli zamanlarda da izlenmesi gerekir.
HAMİLELİK SELÜLİTE UYGUN ORTAMI HAZIRLAR MI?
Vakaların çoğunda hamilelik gerçekten selülitin belirmesine neden olur. Çünkü doğumdan önce ve doğumdan sonra meydana gelen hormonal değişimler, gerçek bir dengesizliğin kaynağıdır. Doğumdan sonra selülit biraz azalsa da bir miktar selülit birikimi kalır.
MENOPOZ DÖNEMİ ŞİŞMANLAMA DÖNEMİ MİDİR?
Menopoz döneminde özellikle kiloda fazlalığa doğru belirli bir eğilim vardır. Ayrıca hormonal dengesizlik, vücudun su tutması ve selülit görülür. Psikolojik açıdan, kadın cinselliğindeki değişim ve buna eklenen çeşitli olaylar kadınlarda depresyona doğru bir eğilim yaratabilir. Kadınlar da kendilerini avutmak için genellikle kontrolsüz ve hatta oburluğa varan bir yeme alışkanlığının içine düşerler ve kilo alırlar.
SPOR SELÜLİTİ TEDAVİ EDER Mİ?
Hayır. Sert sporlar, vücudun belirli bir kısmını çalıştıran ve düzensiz yapılan sporlar hiçbir işe yaramaz. Selülite karşı en etkili sporlar tempolu yürüme ve yüzmedir. Fakat tıbbi olarak, bütün sporlar içinde en iyisi jimnastiktir. Bunun bir avantajı da herkes tarafından istenildiği yerde, istenilen zamanda ve şekilde uygulanabilmesidir.
SELÜLİT ÇOK OLDUĞUNDA TEDAVİSİ DAHA MI ZORDUR?
Hayır. Tedavi daha uzun sürer, ama daha güç değildir. Yöntem her zaman aynıdır. Esas zor olan, hastaya kendini sevmeyi öğretmek, harekete geçirmek ve mücadele bilinci kazandırmaktır.
ERKEKLERDE NİYE SELÜLİT OLMAZ?
Erkeklerde selülit olmamasının en önemli nedeni onlarda başka hormonların, özellikle de yağlı hücre oluşumunda hiçbir etkisi olmayan erkeklik hormonunun bulunmasıdır.
SELÜLİT BÜYÜME ÇAĞINDA TEDAVİ EDİLMELİ MİDİR?
Selülit, genellikle büyüme çağında ortaya çıkar. Psikolojik bir sorundan kaynaklanan bir oburluğun sonucu olmadığı halde 14-15 yaşlarında selülit oluşması, hormonal bir düzensizliğin işaretidir. Genç kızlarda selülit oluştuğunda, düşük kalorili bir rejim izlenebilir, spor ve jimnastik yapılabilir ve çok gerekirse mezoterapi uygulanabilir.
ŞİŞMANLIK İLE SELÜLİT ARASINDA NE FARK VARDIR?
Bu ikisini kesinlikle karıştırmamak gerekir. Eğer kişi şişmansa mutlaka selüliti de vardır. Ama selülit cildin derin dokularını bile etkileyen, temelde hormonal kökenli özel bir bozukluktur. Ve bu bozukluk, son derece zayıf kadınlarda bile görülebilir. Fazla kiloların tüm vücuda yayılmasına karşın selülit, bacak, baldır, kol gibi belirli bölgelerde görülür.
SIK SIK KİLO ALIP VERMEKTEN NİYE KAÇINMALIYIZ?
Bazı kimseler sürekli kendilerini kısıtlamaktansa, çok kötü bir görünüş alıncaya kadar yiyip şişmanlar, sonra da bu kilolarını çok hızlı bir şekilde vermeye çalışırlar. Bu sistemin sakıncaları çok fazladır. Bu tür rejimler organizma için zararlı, metabolizma içinse korkunçtur. Ayrıca sık kilo alıp verme, mekanik faktörler nedeniyle cildin kendini bırakmasına neden olur, deride çatlaklar meydana gelir.
GÜNDE 3 LİTRE SU İÇİLMELİ Mİ?
Toksinleri ve zararlı maddeleri vücuttan atmak için, günde ortalama 1.5 litre su içmek gerekir. Ancak bu, herkes aynı miktarda su içecek demek değildir. Çünkü her insanın gereksinim duyduğu miktar farklıdır. Genel olarak içilecek sıvı miktarı kiloyla da ilişkilidir. 100 kiloluk bir kişi fazla zorlanmadan bir günde 3 litre su içebilir. Oysa 40 kiloluk biri için bu miktar fazla gelebilir. Ayrıca, vücutları su tutan kadınlar, içmeye başlar başlamaz şişkinlik meydana gelir. Bu durumda selülitten önce bu rahatsızlığın tedavisi ele alınmalıdır
vain - avatarı
vain
Ziyaretçi
21 Nisan 2007       Mesaj #338
vain - avatarı
Ziyaretçi
Kalbin 5 düşmanı

Hastalığa yol açan şu 5 yaşam tarzı yanlışını ve çevresel şartları da değiştirmeye çalışmalısınız.

16.04.2007 16:18
Koroner kalp hastalığı ile mücadelede kolesterol sorununu çözmek önemlidir, ama sadece bu önlem yetmez!

Yüksek LDL kolesterol, düşük HDL kolesterol ve yüksek trigliserit seviyeleri koroner kalp hastalığı ile mücadelenin sadece bir bölümünü oluşturur. Doğru bir korunma stratejisi oluşturmak istiyorsanız, sadece kolesterol sorununa takılıp kalmamalısınız. Hastalığa yol açan şu 5 yaşam tarzı yanlışını ve çevresel şartları da değiştirmeye çalışmalısınız.

1 YÜKSEK TANSİYON

Hipertansiyon da koroner kalp hastalığı için ciddi bir risk faktörüdür. Bütün aterosklerotik kalp-damar hadiselerinin yüzde 35’nden hipertansiyon sorumludur. Hipertansiyon, kalp krizi riskini iki-üç misli arttırmaktadır. Tansiyon yüksekliği olanlarda kalp-damar hastası olma şansızlığı en az iki kat daha fazladır. Hipertansiyonu olan biri, kalp krizi geçirdiğinde, karşılaşacağı komplikasyonların ağırlığı ve kalp krizinin tekrarlama olasılığı daha fazladır. Eğer, hipertansiyonlu birinde, aynı zamanda şeker hastalığı, kilo fazlalığı, ürik asit yüksekliği gibi sorunlar varsa, kalp hastalığı riski daha da fazlalaşmaktadır. Kısacası, hipertansiyon sorununun önemi, koroner kalp hastalığına yakalanmada da, bu hastalığı kontrol altında tutmada da ön plana çıkmaktadır. Eğer, hipertansiyon probleminizi halledemezseniz, kalp-damar hastalığı riskinizi ortadan kaldıramazsınız.

2 SİGARA ÖLDÜRÜYOR

İngiltere’de yapılan yeni bir araştırma, özellikle kadınlarda ikinci el sigara dumanını solumanın kalp krizini tetiklediğini ortaya koydu. Sigara, faydalı kolesterol HDL’yi azaltıyor. Zararlı kolesterol LDL ’nin damar duvarına yapışmasını ve okside olmasını kolaylaştırıyor. Kanın pıhtılaşmasına yol açıyor. Daha da kötüsü sigara, damar içini döşeyen "endotel" tabakasında yırtılmalara, zararlanmalara neden oluyor. Kısacası, sigara damarı tıkayan süreçlerin tümü üzerinde etkili. Bazı bilimsel toplantılarda, sigara içenlere kolesterol yüksekliği ile ilgili tedavilerin yapılmamasını bile önerenler var!

3 BEL ÇEVRESİNE DİKKAT

Kilo fazlalığı, özellikle obezite-şişmanlık sorunu da, koroner risk faktörleri arasındadır. Kilo fazlalığının güvenilir bir ölçüsü olan, beden kitle endeksi arttıkça, koroner hastalığı riski de yükselmektedir. Beden kitle endeksindeki bir birimlik artış bile, koroner kalp hastalığına bağlı ölümlerde yüzde 5’lik bir artışa yol açabiliyor. Özellikle, karın içindeki yağ kitlesi arttıkça, kalp krizi riski yükseliyor. Bel çevresinin kadınlarda 88, erkeklerde 102 cm’den fazla olması, koroner risk faktörü gibi kabul ediliyor (bu değerlerin son zamanlarda kadınlar için 82, erkekler için 90 cm’e kadar düşürüldü).

4 KAN ŞEKERİ YÜKSEKLİĞİ

Kalp-damar hastalığıyla ilgili önemli bir risk faktörü de kan şekeri yüksekliğidir. Üstelik böyle bir risk için kan şekerinizin çok yüksek olması şart değildir. Kan şekeri dengesizliği daha "glukoz tolerans bozukluğu" aşamasında olsa bile (latent diyabet), koroner kalp hastalığı riskini yükseltiyor. Şeker hastalarında, kalp-damar hastalığının sık görüldüğü çok iyi biliniyor. Koroner arter hastalığı, diyabetli erkeklerde iki, kadınlarda dört kat daha yüksek bulunuyor. Bunda kan şekeri artışlarının, kanın pıhtılaşma sistemini arızalandırmasının, karamelizasyon gibi süreçleri hızlandırarak, damar duvarına toksik etki yapmasının ve damar içini döşeyen hücrelerin yapısını bozmasının da etkisi var. İster bilinen bir şeker hastalığınız, isterse glukoz tolerans bozukluğunuz -latent diyabet- olsun, kan şekeri yüksekliğinin en az kolesterol sorunu kadar bir risk faktörü olduğunu unutmayın. Kontrol altına alınmamış bir diyabetin iyi kolesterolü azalttığını, trigliserit seviyesini yükselttiğini de belirtelim. Artan trigliserit seviyelerinin, en zararlı kolesterol parçacıkları olan küçük ve yoğun LDL partiküllerinin sayısını artırdığını da bir kenara not edelim. Diyabet ve kolesterol sorununu birlikte yaşayanlarda, koroner kalp hastalığı riski daha da yükseliyor.

5 TEMBELLİK VE ÖFKE

Hareketsiz bir yaşam tarzını ısrarla sürdürenlerde, yoğun kaygı ve üzüntüyü abartıp büyütenlerde, ağır depresyon sorunu yaşayanlarda da, kalp-damar hastalığı riski artıyor. Ayrıca, yoğun endişe, korku, düşmanlık, hiddet ve öfke gibi kötü "ruhsal örgütlenmelerin" de bu riski yükselttiğini hatırlatalım. Bu riskleri ayrı bir yazıda tartışacağız ama yukarıda okuduklarınız, kolesterol sorunu ile mücadelenin, kalp-damar hastalıklarından korunmada sadece bir başlıktan ibaret olduğunu size yeteri kadar anlatmış olmalıdır.

Bir kez daha tekrarlayalım: benim kolesterol sorunum yok diyerek ya da kolesterol sorununuzu ilaçla düzenleyerek yan gelip yatmamalısınız. Kolesterol sorununu çözmek ayrı şey, kalp-damar hastalığı riskini sıfırlamak ayrı şeydir. Kalbinizi koruma işini şansa bırakmayın.
vain - avatarı
vain
Ziyaretçi
26 Nisan 2007       Mesaj #339
vain - avatarı
Ziyaretçi
Ne Kadar Tuz Yenilmeli ? Az tuz, az risk
Günde 3 gram tuz tüketmek kalp krizi riskini yüzde 23, erken ölüm riskini de yüzde 20 azaltıyor.

21.04.2007 09:52
Dünyanın en saygın tıp dergileri arasında gösterilen British Medical Journal, Harvard Üniversitesi’nin bugüne kadar tuzun zararları konusunda yaptığı en geniş kapsamlı araştırmayı yayınladı. 12 yıl boyunca 4 bin kişi incelendiği araştırma sonucunda tuzun aslında vücuda hiçbir faydası olmadığı ve kalp rahatsızlıklarını tetiklediği belirlendi. Günlük tuz alım miktarını 9’dan 6 grama düşüren kişilerin kalp krizi geçirme riski yüzde 23 azaldı. Orta yaşlıların, yaşıtlarına göre erken ölüm riski ise tam yüzde 20 oranında düştü. Tüketilen tuzun dörtte üçünün zaten alınan gıdaların içinde bulunduğunu, günlük 6 gram tuz tüketiminin yeterli olduğunu vurgulandı.

NE KADAR TUZ YENİLMELİ

Aşırı tuz tüketiminin kalp hastalıkları, felç, yüksek tansiyon, kemik erimesi, astım ve böbrek taşı gibi hastalıklara yol açtığı için Dünya Sağlık Örgütü tuza karşı mücadele başlatmıştı. Yaşlara göre alınması gereken en fazla tuz mikarı şöyle:

1-3 yaş: 2 gram 4-6 yaş: 3 gram

7-10 yaş: 5 gram 11+: 6 gram
__________________
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Nisan 2007       Mesaj #340
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Almanya’da yapılan bir araştırma, fazla kilolu insanların normal kilolu insanlara göre daha az bir süre uyuduklarını ortaya koydu. Alman Focus dergisinin internet sayfasında yayınlanan araştırma sonuçlarına göre, fazla kilolu insanlar normal kilolu insanlara göre günde 16 dakika daha az uyuyor.

Bilim adamlarının fazla kilolarla yetersiz uyku arasında bağlantı kurduğu ifade edilen haberde, yetersiz uykunun fazla kiloya yol açma olasılığının yüksek olduğu belirtildi.

ABD’de geçen yıl 1800 kişi üzerinde yapılan diğer bir araştırmada da, günde 4 saatten az uyuyan insanların fazla kilo alma risklerinin yüksek olduğunun tespit edildiği kaydedildi.

Uzmanlar, uykusuzluktan dolayı fazla kilo alınmasının, uykusuz kalan insanların televizyon karşısında hareketsiz bir şekilde yemek yemesinden kaynaklanabileceğini belirtiyorlar.

Benzer Konular

7 Mart 2016 / WaRrioR Sağlıklı Yaşam
7 Mart 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2016 / prenses ayşe Cevaplanmış