Arama

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 35

Güncelleme: 20 Ocak 2015 Gösterim: 601.862 Cevap: 719
vain - avatarı
vain
Ziyaretçi
29 Nisan 2007       Mesaj #341
vain - avatarı
Ziyaretçi
SAĞLIKLI OLMAK İÇİN 30 İPUCU İngiliz doktorlar yeni yılda daha sağlıklı olmak isteyenler için 30 öneri getiriyor. The Independent gazetesinde yayınlanan sağlık ipuçları listesinde günde bir diş sarımsak yemek, sık sık balık tüketmek, kansere karşı koruması için selenyum almak, daha fazla su içmek gibi öneriler yer alıyor. İşte sağlıklı bir yıl için yapmanız gerekenler:
1-Her gün bir diş sarımsak yiyin.: Sarımsak vücuttaki hastalık sebebi olabilecek kimyasalların seviyesini yüzde 48 azaltırken, beynin yaşlanmasını önlüyor, kolesterolü düşürüyor.
Sponsorlu Bağlantılar
2-Egzersizi ihmal etmeyin: Günde bir kilometre yürüyüş ya da haftada üç kez hafif egzersiz kalp hastalığı riskini düşürüyor.
3-Kepekli ürünler kanserden korur: Haftada dört kez kepek içeren ekmek, makarna ya da kabuklu pirinç tüketmek kanser riskini yüzde 40 azaltıyor.
4-Sebze-meyveyi eksik etmeyin: Sebze-meyve, özellikle de domates, kırmızı üzüm, brokkoli yiyenlerde kalp krizi, kanser ve şeker hastalığı riski düşüyor.
5-Ayaküstü yemekten vazgeçin: Hamburger, patates kızartması vs. gibi yiyecekleri tüketmeden önce kalp hastalıklarının üçte birinin bu yiyecekler yüzünden ortaya çıktığını hatırlayın ve fast food'dan vazgeçin.
6-Bel ağrısına çalışma iyi gelir: Araştırmalar bel ağrısı çekenlerin yatmak yerine normal aktivitelerine devam ettiğinde daha çabuk iyileştiğini gösteriyor. Fazla zorlamamak koşuluyla hareket etmek belinize yatmaktan daha iyi geliyor.
7-Sofrada balık olsun: Düzenli olarak balık yemek kalp riskini azaltıyor, ayrıca balıkta bulunan yağlar bağışıklık sisteminizi güçlendiriyor.
8-Tuzu azaltın: "Fazla tuz felce ve kalp hastalıklarına davetiye çıkarır" diyen uzmanlar günde 5 gramdan fazla tuz tüketilmesini sakıncalı buluyor.
9-Biraz şarap kanserden korur: Günde bir-iki kadeh şarap, kanser riskini azaltırken, vücudu gripten koruyor ayrıca yaşlılıkta bunamaya engel oluyor.
10-Kahvenin faydaları: Araştırmalar günde iki fincan kahvenin kolon kanser riskini yüzde 25, safra kesesinde taş riskini yüze 45 azalttığını gösteriyor. Ancak kahvenin çok fazla tüketilmesi yüksek tansiyona neden olabiliyor.
11-Çaya devam: Uzmanlar, bol bol çay içenlerin kalp krizinden ölme riskinin yarı yarıya azaldığını belirtiyor.
12-Tok diyetler faydasız: "Haftada üç kilo" vermeyi vaat eden diyetlerden uzak durun. Kilo vermek istiyorsanız bunu hafta hafta değil uzun vadede yapmaya çalışın.
13-Aşırı kiloya dikkat: Yeni bir araştırmaya göre, kilolu insanların aldıkları her yeni kilo ömürlerini 20 hafta kısaltıyor. Fazla kiloları vermek kalp, kanser, eklem iltihabı hastalıklarından koruyor.
14-Selenyuma ihtiyacınız var: Kansere karşı doğal bir koruyucu olan selenyum fındık, fıstık, balık, tahıl gibi ürünlerde bol miktarda bulunuyor. Her gün selenyum alanlarda kanser riski yüzde 37 azalıyor.
15-Kolestrolü düşürün: Egzersiz yapmak ve yağı, tuzu azaltmak kolesterolü düşürüyor, bu da kalp krizi ve felçten korunmanızı sağlıyor.
16-Mucize ilaç aspirin: Ağrı kesici olarak aldığımız aspirin bizi kalp hastalığı, felç ve kanserden koruyor.
17-Düzenli seks bağışıklığı güçlendirir: Uzmanlara göre haftada dört kez seks yapmak, vücudu gripten koruyan Iga maddesini artırıyor. Ayrıca bu kişiler on yıl daha genç görünüyor.
18-Rahatlamayı öğrenin: Sosyalleşerek, hobi edinerek rahatlamak ruh sağlığına iyi geliyor. Ayrıca haftada üç kez rahatlatıcı egzersiz yapmak stres ve depresyonu önlüyor.
19- Sigaraya hayır: Sigarayı bırakmak artık daha kolay, nikotin bantları ve sakızları, akupunktur vs. gibi yöntemleri deneyebilirsiniz. Eğer tamamen bırakamıyorsanız azaltmak da sizin için yararlı olacaktır.
20-Ağız kokusunun çaresi var: Uzmanlar ağız kokusuna yol açan hastalıkları önlemek için günde iki kez fırçalama, gargara kullanmanın yanı sıra havuç gibi lifli yiyecekler yemeyi ve çok fazla kahve içmemeyi öneriyor.
21-Sağlık için şarkı söyleyin: Doktorlar şarkı söylemenin ruh ve beden sağlığına iyi geldiğini belirtiyor. Şarkı söylemek rahatlatıyor, nefes egzersizi yerine geçiyor, depresyona iyi geliyor hatta ömrü uzatıyor.
22-Sağlıklı sinüsler için mırıldanın: Mırıldanarak şarkı söylemek de sinüsleri açıyor, sinüziti önlüyor.
23-Uykusuz kalmayın: Uyku bağışıklık sisteminin iyi çalışmasında etkili oluyor. Yetersiz uyku konsantrasyon eksikliğine yol açıyor.
24-Her gün vitamin alın: Içeriğinde folik asitin de bulunduğu vitamin tabletleri sizi kanser ve kalp hastalıklarından koruyor.
25-Cildinizi nemlendirin: Cildiniz için yazın, güneşten koruyucu kremleri, kışın da çatlama ve kırışıklardan korumak için nemlendiriciyi ihmal etmeyin.
26-Elma dişlere iyi gelir: Böğürtlen bakterilerin dişe yapışmalarını engelleyerek diş eti hastalığı riskini azaltırken, elma, portakal, havuç, ıspanak gibi lifli yiyecekler de dişleri güçlendiriyor.
27-Eş seçerken dikkat: Uzmanlar kronik rahatsızlıkların kadın-erkek ilişkilerinde iki tarafı da etkilediğine dikkat çekiyor ve kronik hasta bir kişinin eşinin de hasta olması riskinin altı kat artığını söylüyor.
28-Su içmeyi ihmal etmeyin: Günde beş bardak su içen kişilerde kolon kanseri riski yüzde 50 azalıyor.
29-Dostların sağlığa yararı: Doktorlar, dostlarla ilişkilerin hafızayı geliştirdiğine dikkat çekiyor.
30- En sağlıklı meslek grubu pazarlama: Ingiltere' de satış elemanları en sağlıklı meslek grubunu oluşturuyor. Bu gruptakiler meslekle ilgili hastalıklara çok az yakalanıyor.

Son düzenleyen Pasakli_Prenses; 22 Aralık 2008 17:48
vain - avatarı
vain
Ziyaretçi
30 Nisan 2007       Mesaj #342
vain - avatarı
Ziyaretçi
Kırık çıkık mevsimi başladı !
Çocukların özellikle bisiklet, paten ve kaykay yaparken mutlaka koruyucu başlık, dizlik, el bileklik ve dirseklik kullanmaları gerektiğini söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi’nden Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Dr.Gökhan Ulusoy, “Özellikle çocuğun yaşı uygun değilse bu tip faaliyetlerden anne-baba tarafından uzak tutulmalıdır” dedi.
Sponsorlu Bağlantılar

“Çocuklar tehlikeye açık olabilecekleri alanlarda oynamamalı mümkünse onlar için ayrılmış oyun parklarına götürülmeli. Havuz kenarlarında çocuklara koşmamaları, ıslak zeminde kayarak düşmelerin ciddi yaralanmalara yol açabileceği mutlaka söylenmeli” diyen Dr.Gökhan Ulusoy, asfalt ve beton gibi sert zeminler her zaman daha tehlikeli olduğunu söyledi.

KIRIK VE ÇIKIK DURUMUNDA YAPILMASI GEREKENLER
Uygun zeminde ve uygun koruyucu malzemelerin kullanımına rağmen kırık ve çıkıkların oluşabildiğine dikkat çeken Ulusoy, bu nedenle anne-babanın oyun sırasında çocuğunu gözlemesinin ve çocuğuna vereceği eğitim de önemli olduğunu belirtti.

Dr. Ulusoy, “Kırık veya çıkık olduğu zaman o bölgede şiddetli ağrı, fonksiyon kaybı, şişme ve bazen deformasyon olabilir. Böyle bir durumla karşı karşıya kalan anne-babaların yapacağı ilk şey en yakın sağlık kuruluşuna baş vurmaktır. Çocuklarda kırık tedavisi genellikle alçı ile tespit şeklindedir. Kırığın tipine ve yerine göre tedavi şekli değişebilir” dedi.

KIRIK ÇIKIKTA DİKKAT EDİLECEK NOKTALAR

“Alçı uygulamasında sonra da anne- babaların dikkat etmesi gereken önemli noktalar var. Kırığa bağlı çevre dokularda şişlik gelişmesi kaçınılmazdır, şişlik alçının çok fazla bası yapmasına sebep olabilir. O yüzden şişliği azaltmak için ilk 48-72 saat boyunca kırık olan uzvun yastıklarla desteklenerek kalp seviyesi üzerinde tutulması gerekir. Özellikle hasar görmemiş el veya ayak parmakları mutlaka oynatılmalıdır. Alınacak bu basit önlemler şişliğin dolayısıyla ağrının azalmasını sağlayacaktır. Bütün bunlara rağmen ağrının şiddeti artıyorsa, parmaklarda hareket kaybı varsa, yine parmaklarda uyuşma oluyorsa mutlaka vakit kaybetmeden tedavinin yapıldığı merkeze gitmek gerekir” diye konuşan Dr. Ulusoy, zamanında müdahale edilmezse istenmeyen sonuçların ortaya çıkabileceği uyarısını yaptı.

Alçının mutlaka kuru tutulması gerektiğini söyleyen Ulusoy, “Alçı altında kaşınma olabilir, kesinlikle sivri bir çubuk sokarak kaşımaya çalışılmamalıdır aksi takdirde farkına varılamayan yaralar oluşabilir. Alçı aşınıp kırılırsa mutlaka doktorunuza başvurun, alçıyı kendiniz çıkarmaya çalışmayın” dedi.

Genellikle kırık iyileştiği zaman alçıyı çıkarmanın ve çocuğu normal aktivitesine bırakmanın en iyi yöntem olduğunu belirten Dr. Ulusoy, “Çocuklarda kırıkların iyileşme hızı çocuğun yaşı, yaralanmanın mekanizması, kırığın tipi, kırığın yeri gibi faktörlere bağlıdır. Kötü beslenme kırık iyileşmesini geciktirebilse de kuvvetlendirilmiş beslenme kırık iyileşme hızında bir etkisi olup olmadığı gösterilememiştir” diye konuştu.


Yumurta yağ yakıyor
Kahvaltıda yenen yumurta, fazla yağları yakıp kilo verdiriyor.
Yapılan bir araştırma, kahvaltıda yumurta tüketmenin, vücut yağlarının yakılmasında önemli rol oynadığını ortaya koydu. 10 hafta süren araştırma sonrasında kahvaltıda yumurta yiyenlerin, yemeyenlere oranla 2 kat daha fazla yağ kaybettikleri belirlendi. Uzmanlar, "Bol miktarda "Kolin" içeren yumurta, yağsız kas kitlesinin korunmasına ve vücut yağlarının yakılmasına neden olur" dedi.



Antioksidan vitaminlere dikkat

Özellikle kanser hastalığının oluşumunu engellemek için kullanılan ve çok fazla rağbet gören 'antioksidan vitaminler' ölümleri artırıyor. Bursa Çekirge Devlet Hastanesi'nden iç hastalıkları uzmanı ve onkolog Salih İyikesici, "Bu vitaminler birçok genel sağlık uzmanı, diyetisyen ve zayıflama merkezleri tarafından inanılmaz referanslarla tavsiye ediliyor. Peynir ekmek gibi satılan antioksidan vitaminler yerine doğal besinler tercih edilmeli" dedi.

Dr. İyikesici, antioksidanların günümüzde yoğun olarak görülen akciğer ve gastrointestinal (sindirimle ilgili) kanser hastalıklarının oluşum riskini azalttığı yönündeki kanının, Danimarka'daki Kopenhag Üniversitesi'nin yaptığı bilimsel çalışmayla çürütüldüğünü açıkladı. Şubatta tamamlanan ve 232 bin 606 hasta üzerinde 3.5 yıl süren araştırmada, antioksidanların 'ölümleri artırdığı' sonucunun ortaya çıktığını belirten Dr. İyikesici, "Vatandaşlarımız antioksidan vitaminler almak yerine, özellikle kanserden korunmak ve sağlıklı yaşamak için bol bol taze sebze ve meyve tüketmelidir. Vitamin ihtiyaçlarını bu doğal yolla karşılamaları daha sağlıklı olur" diye konuştu.

Radikal
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:04 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
vain - avatarı
vain
Ziyaretçi
9 Mayıs 2007       Mesaj #343
vain - avatarı
Ziyaretçi
cilt
Sivilcelerden kurtulmanın yolları
ANKARA (İHA) - Çok gözenekli ve iyi temizlenmeyen ciltlerde siyah nokta oluştuğunu belirten uzmanlar, hem görünüm hem de sağlık açısından siyah noktaların oluşumunun engellenebileceğini kaydetti.

İHA muhabirinin derlediği bilgilere göre, gözenekler yağ üretip salgıladıkları için cildi alerjiden ve çevre kirliliğinden koruyor. Eğer gözenekler olmasaydı, yağlar derinin altına iner, yüzde kistler oluşur ve deri altında enfeksiyonlar meydana gelirdi. Ancak çok gözenekli ciltlerde, eğer cilt iyi temizlenmiyorsa siyah nokta oluşuyor.

Uzmanlara göre hem görünüm hem de sağlık açısından siyah noktanın oluşmasını engellemek gerekiyor. Yağlı ciltlerde gözeneklerin daha açık olduğuna dikkati çeken uzmanlar, herhangi bir sağlık problemi yaşayıp tedavi amaçlı ağır ilaçların kullanılmasıyla da cildin yağlanabildiğini kaydetti.

Cildin yağlandığı zaman gözeneklerin açıldığını ifade eden uzmanlar, yapılan araştırmalar sonunda ultraviyole ışınlarının da gözenekleri genişlettiğinin belirlendiğini vurguladılar. İşte uzmanlara göre sivilceyle başa çıkmanın yolları:

"Gözenekleri Daraltmak İçin: Gözeneklerin açılması için ilk etapta gözenekleri kapatmaya çalışmak yerine, yağ ifrazatını durdurmak ya da dengelemek lazım. Yağlı ciltler daima su miktarı az olan ciltlerdir. Su miktarı az olduğu zaman ölü hücrelerin doku yüzeyine çıkıp asitli tabaka ile koruma faktörü oluşturması zorlaşır.

Bu nedenle cildin yüzeyi dış etkenlerden zarar görür. O halde ciltteki su miktarı arttırılmalıdır. Yağ ifrazatının yavaşlatılması, ciltteki su miktarının artırılmasıyla mümkündür. Bunun için de su bazlı ürünler kullanılması ve doğru ürünün kullanılması şarttır.

Cildinize uygun ürünü kullanmak için de bir uzmana danışmanızda fayda var. 35 yaş altı ciltlerde, gözenekler kendiliğinden kapanır.

Dengeli bir cildin gözenekleri kendiliğinden kapanır. 35 yaşın altındaki genç ciltlerde gözeneklerin kapanması kolaydır. Eğer cildin su ve yağ dengesi düzelirse gözenekler ya kendiliğinden, ya bakımla ya da maskeyle kapatılabilir. Ama yaşınız 35'in üzerindeyse deri kalınlaşmış, çizgiler kırık çizgi haline gelmişse, bu gözenekleri kapatmak biraz daha zordur. Gözenekleri kapatmak için mücadele vermek yerine, daha fazla büyümemelerini önlemek daha iyi bir çözümdür.

Gözenekleri Temizleyen Bantlar İşe Yarıyor mu?

Siyah noktaları azaltmak için uygulanan yöntemlerden biri de bantlardır. Siyah noktaları kimi zaman tümüyle ortadan kaldıran bu bantların kullanımı çok kolaydır. Bantları yapıştırmadan önce uygulayacağınız alanı ıslatıyorsunuz, suyla birlikte yapışkan bir özelliğe kavuşan bandı yapıştırıp kuruyunca çıkartıyorsunuz. Ancak siyah noktaları alan bu bantlar, gözenekteki yağları boşaltamıyor. Oksitlenen bölümü alabilen bantların, dokunun içindeki kanalı kapatan yağ kütlesini alması mümkün değil.

Siyah Noktalardan Nasıl Kurtulursunuz?

Siyah noktalar oluştuktan hemen sonra bir uzmana başvurup temizletilerek, uygun ürünle tekrar oluşmamasını sağlamak gerekir. Oluşmaması için de cildi, sabah akşam temizlemek gerekir. Ancak bunu sabunla yapmamak uygundur.

Cildi Nasıl Temizlemeli?

Cildi, türüne göre temizleme sütü ve tonikle temizlemek en doğrusudur. Ardından sürülecek bir nemlendirici kremle bakım tamamlanabilir. Makyaj yapılmasa bile, gündüz çok kirlenen cildi akşam mutlaka temizlemek gerekir.

Siyah Noktalarınızı Siz Temizlemeyin

Yapılan yanlışlardan biri de siyah noktaları bilinçsizce sıkmak. Böylece kılcal damarlarda ve doku altı hücrelerinde tahribat meydana gelebiliyor. En iyisi bir cilt uzmanına gidip siyah noktaları temizletmek".


hasta2
Talasemi, en önemli sağlık problemlerinden biri

GAZİANTEP (İHA) - Gaziantep İl Sağlık Müdürlüğü, Türkiye'nin en önemli sağlık problemlerinden birisinin talasemi hastalığı olduğunu bildirdi.

İl Sağlık Müdürlüğü'nden yapılan yazılı açıklamaya göre, Türkiye'de yaklaşık 5 bin talasemi hastası bulunduğu belirtildi. Talaseminin önlenebilmesi için toplumun eğitilmesi, taşıyıcıların ortaya çıkarılması, uygun genetik danışmanlığın verilmesi ve doğum öncesi tanı uygulanması gerektiği kaydedilen açıklamada, "Talasemi den başka hiç bir hastalık yok ki, yaşam boyu hastaneye bağlı kalsın. Doğumda her bebek gibi sağlıklı, canlı ve gürbüz doğan bu çocuklar, ileriki aylarda solmaya başlar. İlk tanı konduktan sonra yaşam boyu takibe alınan bu çocuklara her 3-4 haftada bir kan vermek gerekir" denildi.

Talasemi taşıyıcısı olan bireylerin genellikle sağlam görünümde oldukları ve hiç bir şikayetlerinin bulunmadığı ifade edilen açıklamada, şu görüşlere yer verildi:
"Talasemi hastalığının en ciddi bulgusu ağır bir kansızlık tablosudur ve hastaların hayat boyu sık sık kan almaları gerekmektedir. Akdeniz ülkeleri, devletlerinin ve Dünya Sağlık Örgütü'nün desteği ile Talasemi Kontrol Programları uygulayarak hastalıkla aktif olarak mücadele etmektedirler. Talasemi Kontrol Programı; hasta bakımı, toplumun hastalık hakkında bilgilendirilmesi, taşıyıcı taramaları, genetik danışma ve doğum öncesi tanı yönteminden oluşmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre başarılı olan ülkelerde devletin sağlık otoriteleri olaya sahip çıkmış ve gönüllü sağlık çalışanları ile beraber mücadele etmişlerdir."

Talasemi'nin Akdeniz bölgesinde ve göçlerle yayılarak dünyanın bir çok ülkesinde görülen kalıtsal kan hastalığı olduğu dile getirilen açıklamada, hastalıkla ilgili şu bilgilere yer verildi:

"Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, tüm dünyada 266 milyon hemoglobinopati taşıyıcısının bulunduğu vurgulanmaktadır. Talasemi, Türkiye'de de en önemli sağlık problemlerinden birisidir. Talasemi için taşıyıcı sıklığı yaklaşık olarak yüzde 2,1 (1.400.000 taşıyıcı birey) ve yaklaşık olarak 5 bin hasta bireyin bulunduğu bilinmektedir. Gaziantep İlinde de bu oranın oldukça yüksek olduğu tahmin edilmektedir. İlimizde bu amaçla Kalıtsal Kan Hastalıkları Tanı Merkezi kurulmuştur. Bu merkez sağlıklı nesiller yetişmesi için atılmış en önemli adımlardan biridir. Merkezde hem yeni evlenecek bütün çiftlere hem de taşıyıcı olduklarından şüphelenilen herkese yapılacak basit bir kan testiyle hasta bir çocuk dünyaya gelme olasılığı belirlenmektedir. Eğer böyle bir olasılık varsa hem kişiler bu hastalıkla ilgili bilgilendirilecek hem de onlara bu olasılıktan korunmak için gereken yol gösterilmektedir."
Son düzenleyen vain; 9 Mayıs 2007 13:40 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
evo - avatarı
evo
VIP kirlenmek güseldir : )
11 Mayıs 2007       Mesaj #344
evo - avatarı
VIP kirlenmek güseldir : )
ASPİRİN BAĞIRSAK KANSERİ RİSKİNİ AZALTIYOR


LONDRA
- İngiliz bilim adamları, uzun süreli aspirin kullanımının bağırsak kanserini önleyebildiğini tespit etti.
Oxford üniversitesi bilim adamları, sonuçlarını tıp dergisi The Lancet'de yayımladıkları araştırmalarında, beş yıl süreyle günde 300 miligramlık doz aspirin kullanımının, bu süreyi takip eden 15 yılda bağırsak kanserine yakalanma ihtimalini yüzde 74 oranında azalttığını gördü.
Mide rahatsızlıkları ve hatta mide kanamasına kadar varan yan etkilerinden dolayı uzun süreli aspirin kullanımının ancak bağırsak kanserine yakalanma riski yüksek olan kişilere tavsiye edilebileceğini belirten bilim adamları, araştırmalarını 7500 kişi üzerinde yaptı.
1970'li ve 80'li yıllarda başlayan araştırmaya katılanlara, günlük 300, 500, 1200 miligramlık doz olarak aspirin ve bir gruba placebo verildi. Araştırmaya katılanlara aspirin beş ve yedi yıl süreyle kullandırıldı. Daha sonra katılımcıların sağlık durumu 20 yıl süreyle izlendi.

a.a.
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:04
DrAm3vLH - avatarı
DrAm3vLH
Ziyaretçi
11 Mayıs 2007       Mesaj #345
DrAm3vLH - avatarı
Ziyaretçi
SPOR SAKATLANMALAR
Kas yorgunluğu nedir?
Antrenmansız sporculara da ağır ve alışmamış kas kasılmalarından 1-2 gün sonra ortaya çıkar.Aynı zamanda ağır sportif yarışmalardan sonra da sporcularda görülen akut (kısa süreli) kas ağrılarıdır. Söz konusu kaslar her hareket denemesi sırasında ve dokununca ağrılı, bazen şiş ve serttir. Sporcular arasında hamlık olarak adlandırılır.Kas yorgunluğu ile ilgili çeşitli hipotezler ortaya sürülmüştür.
Bunlardan bazılar şunlardır:
SPORUN FAYDALARI
Egzersizin ilk etaptaki yararı günlük yaşantı kondisyonunu arttırmasıdır. Bu kondisyonun
artması sonuçta, insan vücudunun daha az
yorularak iş yapmasını sağlar. Bu günlük
zorlanmaları kısaca örneklersek,
merdiven çıkma...

TEDAVİ
SAKATLANMA

Kas Ezilmesi
Sert bir cisim ya da sakatlanmaya yol açabilecek
bir baskının kasta bölgesel olarak bir doku bütünlüğü
bozukluğu yaratması
Önlem... .

BAHANEYİ BIRAKIN SPOR YAPIN


MİNERAL
VİTAMİN VE MİNERALLER

Kas sakatlanmalarının çogu magnezyum ve potasyum eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Sporcunun kendini bu tur sakatlanmalardan korumak için mutlaka takviye vitamin ve mineral alınmalıdır.

Önlem..
Motivasyon

Motivasyon nedir?
Sportif yüksek performansın elde edilmesi için sporcunun uzun ve yoğun antrenmanlara katlanması, ulaşılmış olduğu performansı değişik hava koşulları altında, rakip ve seyirci etkisine rağmen sergileyebilmesi onun motivasyonu ile ilgilidir.


Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:07
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
14 Mayıs 2007       Mesaj #346
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Çay Neye İyi Geliyor


Çay, ülkemiz başta olmak üzere, birçok Doğu ülkesinde sudan sonra en fazla tüketilen içecektir.

cay
Aşağıda sıralayacağımız genel faydalar, daha çok yeşil çayla alâkalı olup oksidasyon neticesi değer kaybına uğramış olan siyah çayda da mevcuttur.

Antioksidan olarak çay

Son çalışmalar, çayın C ve E vitamini gibi antioksidanlardan daha büyük bir koruyuculuk vazifesi gördüğünü ortaya çıkarmıştır.
İnsan hayatı için gerekli olan oksijen serbest radikal hâlinde insana zararlı olabilir. Aktif oksijen (elektron kaybettiğinden çevresindeki moleküllerden elektron koparmaya yatkın), vücuttaki herhangi bir maddeyle reaksiyona girerek onun oksitlenmesine sebep olur. Neticede, yağlar kolayca bozunur, DNA'da hasar meydana gelebilir ve hücre membranlarının (zar) yıkımı gerçekleşir. Bütün bunlar, kanserleşmeye öncülük eden hâdiselerdir.

Çay antioksidan tesiriyle, özellikle yağların oksidasyona uğramasını, böylece muhtemel toksin oluşmasını engellemiş olur. Yağlar başta olmak üzere, vücuttaki temel yapı taşlarının bozunması, damar sertliğinin meydana gelmesinde anahtar rol oynar.

Kanserden korunma

Çayın kansere karşı dolaylı koruyucu tesiri antioksidan özelliğinden ileri gelir. Bu hususiyet, kansere sebep olan kimyevî maddelerin çaydaki polifenoller sayesinde tesirsiz hâle getirilmesi veya bloke edilmesi şeklinde açıklanabilir. Polifenollerin önemli bir faydası da, kandaki yağların damarlarda ve kalbde kalıcı tahribat yapmasına mâni olmaktır. Bilhassa mide, ince bağırsak, pankreas ve kolon, ayrıca meme ve akciğer kanserlerinden korunmada yeşil çayın mühim rol oynadığı anlaşılmıştır. Çin Millî Kanser Enstitüsü'nün araştırmalarına göre, yeşil çay içen Çinlilerin yemek borusu kanserine daha az yakalandığı tespit edilmiştir.

Kolesterolü düşürme

Kolesterol, genellikle yetişkinlerde çeşitli hastalıklara sebep olan 'kötü molekül' olarak zikredilir. Oysa kolesterolün 'iyi' ve 'kötü' olmak üzere iki çeşidi vardır. Aslında kolesterolü taşıyan (kargo) moleküllerin büyüklüğüne ve yoğunluğuna bağlı olarak böyle kaba bir tasnif yapılmaktadır. 'İyi' kolesterol; hücrelerin sigortası olarak ve hücre zarının yapılması gibi hayatî faaliyetler için muhakkak gereklidir ve damar tıkama riski daha düşüktür. 'Kötü' kolesterol denince, damara daha rahat girip yapışan ve neticede onun tıkanmasına yol açan kolesterol taşıyıcı molekül anlaşılmalıdır.
Araştırmalarda, gerektiği kadar çay içildiğinde kötü kolesterolün düştüğü bulunmuştur. Çay içenlerin, içmeyenlerden iki kat fazla kolesterollü besin yemesine rağmen, içmeyenlerle aynı kolesterol seviyesine sahip oldukları tespit edilmiştir.

Antibakteriyal ve antiviral tesiri

Çayın ana bileşenlerinden biri olan catechin'ler, diş çürümelerinden HIV'e (insan bağışıklık sisteminin çökmesine sebep olan virüs) kadar birçok hastalığa tesir ederek bunlara yol açan mikroorganizmalara karşı kuvvetli antibakteriyal ve antiviral ajanlardır. Çalışmalar, yeşil çayın koleradan ishale kadar bulaşıcı hastalıkların yayılmasını engellemede de yardımcı rol oynadığını göstermiştir. Ayrıca çay, gribe karşı da tesirli olabilmektedir.

Diğer faydaları

Yüce Yaratıcı Şâfî isminin bir tecellisi olarak bu bitkiye aşağıdaki hususiyetleri vermiştir:

• Ağız kokusunu giderme,
• İhtiva ettiği C vitamini ile nezle ve gribi önleme
• Tip 2 diyabetten koruma,
• Alerjik reaksiyonlarda anahtar reseptörlerin bloklanmasına yardımcı olma,
• Parkinson hastalarına yardımcı olma,
• HIV enfeksiyonunu yavaşlatma,
• Vücut sıvı dengesini ayarlama,
• Stres ve yorgunluğu hafifletme (C vitamini ile),
• Deri hücrelerinin bağışıklık fonksiyonlarını artırma,
• Osteoporozdan koruma,
• DNA hasarını azaltma,
• Yaşlanmayı geciktirmeye vesile olma,
• Kanda pıhtı oluşma riskini azaltma,
• Sahip olduğu B vitamini kompleksleriyle karbonhidrat metabolizmasına yardım etme,
• İhtiva ettiği florid sayesinde diş çürümelerine karşı dişleri koruma.

evo - avatarı
evo
VIP kirlenmek güseldir : )
15 Mayıs 2007       Mesaj #347
evo - avatarı
VIP kirlenmek güseldir : )
BADEM, KALP KRİZİNE VE KANSERE KARŞI KORUYOR

EDİRNE
- Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Yorulmaz, bademin gerçek bir vitamin ve mineral deposu olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Yorulmaz, bademde yeterli miktarda karbonhidrat, doymamış yağ, lif, fosfor, kalsiyum, demir, potasyum, magnezyum, çinko, A, B, C ve E vitamini bulunduğunu bildirdi.
Sinirleri güçlendiren, emziren annelerin sütünü artıran ve bebeklerin gelişimine yardımcı olan bademin, böbrek, idrar yolları ve cinsel organlardaki iltihapları iyileştirdiğini belirten Yorulmaz, ''Badem, kolesterolü düşürür, kan şeker seviyesini ayarlar, cinsel güçsüzlüğe karşı etkilidir, bedensel ve zihinsel yorgunluğu giderir, ağrıları hafifletir'' dedi.
Bademin, hastalıkların iyileşmesini de hızlandırdığını vurgulayan Yorulmaz, şunları kaydetti:
''Badem, kalp krizine ve kansere karşı koruyucudur. Antioksidan e vitaminini yönünden oldukça zengin olan badem bu özelliği ile yaşlılık etkilerinden ve pek çok hastalıktan koruyucudur. Özellikle de çocuklar için sağlık deposudur.''

a.a.
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:07
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
17 Mayıs 2007       Mesaj #348
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Kanseri Yenmek

Kanser 200'den fazla türde olan bir hastalık grubu olup, kontrolsüz çoğalan ve yayılan anormal hücreler şeklinde tanımlanır. Kanserin görülme sıklığını iki temel faktör etkiler. Bunlar kalıtımsal faktörler ve çevresel faktörlerdir. Kalıtımsal faktörler, ailemizden aldığımız genetik mikrastır ve değişmesi mümkün değildir. Çevresel faktörler ise, sigara içimi, sağlıksız beslenme, fiziksel aktivite yetersizliği, obezite, belirli bazı enfeksiyona neden olan organizmalar, bazı ilaç tedavileri, güneş ışınları, besinlerin içerisinde bulunan kanser yapıcı maddeler, çalışma alanlarında bulunabilecek kanser yapıcı öğeler ve soluduğumuz havada, içtiğimiz suda ve besinlerimizin temelini oluşturan toprakta bulunabilecek kanser yapıcı ajanlardır. Bu nedenle kanseri bir alın yazısı olarak görmek doğru değildir.Anadolu Sağlık Merkezi'nden Beslenme ve Diyet Uzmanı Çağatay Demir'in verdiği bilgilere göre; kanser oluşumunda beslenmenin çok önemli bir faktör olduğunun anlaşılması üzerine bilim adamları bitkilerde bulunan bir takım maddeler üzerine daha çok çalışmalar yapmıştır. Bu çalışmalar neticesinde "fitokimyasal" terimi ortaya çıkmıştır. Fitokimyasal terimi, bitkisel besinler tarafından üretilen çok çeşitli bileşiklerden ileri gelmektedir. Fito Yunanca'da bitki anlamına gelmektedir, kimyasal ise bitkilerde doğal olarak oluşan kimyasal bileşikleri belirtmektedir. Bu bileşikler meyvelerde, sebzelerde, fasülyede, tahıllarda ve diğer bitkilerde bulunmaktadır. Çok çeşitli fitokimyasal içeren sebze ve meyvelerin tüketimi arttırılarak kanser riskinin yüzde 30 ila yüzde 40 oranında azaltılabileceği bilimadamları tarafından bulunmuştur. Fitokimyasalların çeşitli mekanizmalarla kanser oluşturan hücreleri etkisiz hale getirdiği bilinmektedir. Bütün meyve, sebze ve baklagiller fitokimyasal içerdiği için bu maddeleri vücuda almakta oldukça basittir. Örnek olarak havuç 100'den fazla fitokimyasal içerir. Fitokimyasalları n 8 binden fazla olduğu bilinmekte olup, günümüzde bunların 150 kadarı üzerinde çalışmalar yapılmıştır. İşte kansere karşı savaşta birkaç etkili besin.

Domatesin Gücü

Antikanserojen aktivite gösteren karotenoidlerden biri olan likopen, domateste bulunan vitamin A benzeri bir bileşik olup prostat, meme ve akciğer gibi bazı kanser türlerinde kanser riskini azalttığı yönünde araştırmalar mevcuttur. Likopenin antikansorejen etkiyi antioksidan özelliği ile yerine getirdiği düşünülmektedir. Son yıllarda 47.000 kişi üzerinde yapılan bir çalışmada, domates ve ürünlerini haftada 10 porsiyon ve daha fazlasını tüketenlerde prostat kanser riskinin %35 oranında azaldığı kanıtlanmıştır. 1994 yılında İtalya'da yapılan bir araştırmada yüksek miktarda domates tüketiminin sindirim sistemi kanser riskini düşürdüğü bildirilmiştir. Likopenin en iyi kaynağı domatesten yapılmış ürünlerdir. Likopen, işlenmiş domates ürünlerinin (salça, ketçap, domates çorbası vs.) yağ ile birlikte tüketilmesiyle, vücut tarafından çiğ domatese göre daha iyi kullanılır. Çeşitli araştırmalarla kanıtlanan bu özellik, likopenin yağda eriyen bir besin öğesi olmasından ve domateste Trans formunda bulunan likopenin pişirme veya benzeri işlemler sırasında cis formuna dönmesinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Likopen karpuz, greyfurt ve kayısı gibi kırmızı meyve ve sebzelerde de bulunur.

Karoten Zengini Mandalina

Yapılan çeşitli araştırmalar sonucu, mandalinada bulunan ve ona turuncu rengini veren karoten maddesinin sağlık üzerine birçok olumlu etkisi ortaya kondu. Japonya'da yapılan iki farklı çalışmaya göre karoten deposu olan mandalinanın, kansere yakalanma riskinin azalttığı azalttığı bulundu. Mandalinanın bunun yanında karaciğer hastalıkları, damar sertliği ve şeker hastalığı riskini azalttığı, mandalina suyu içen hepatit hastalarının ise karaciğer kanserine yakalanmadıkları tespit edildi.
Brokoli, Karnabahar, Lahana ve Brüksel Lahanası
Bu gruptaki besinlerin yapısı oldukça karmaşık olduğu için, yapılarında bulunan kanser önleyen bileşikler veya bileşik toplulukları tam olarak açıklanamamaktadır. Kanser türleri arasında üçüncü sırada görülme sıklığıyla kolon kanseri ve Amerika'da yaşam boyunca her 6 erkekten birinde görülen prostat kanseri riskini azaltan bu besinler, yüksek oranda C vitamini, beta-karoten, lif, kalsiyum, folik asit ve birçok fitokimyasal madde içerirler. Bu besinlerin yapısında bulunan bileşikler DNA zedelenmesini baskılayan veya bloke Eden enzimleri tetikler, tümör büyüklüğünü ve östrojen benzeri hormonların etkinliğini azaltır.
Geçmiş Yılların İlacı, Sarımsak
Sarımsak yüksek miktarda saponin, fosfor, potasyum, kükürt, çinko, orta miktarda selenyum, A ve C vitaminleri ile AZ miktarda DA kalsiyum, magnezyum, sodyum, demir, manganez ve B kompleks vitaminlerini içerir. Sarımsağa karakteristik kokusunu veren ve biyolojik aktivitesinin çoğunu sağlayan içindeki allisin, allilik sülfitler gibi organik kükürtlü bileşiklerdir. Soğan ve sarımsakta bulunan bu maddeler karsinojenlerin atılımını arttırır ve tümör hücre çoğalmasını baskılayan enzimleri uyarırlar. Ayrıca sarımsağın antibakteriyel olduğu bilinmektedir.
Sarımsağın bir başka bilinen özelliği ise midede bulunan Helikobakter Pilori adlı bakterinin üremesini önleyerek, bu bakterinin midedeki miktarını azaltmaktır. Bu bakteri mide kanseri ile ilişkilendirildiği için, sarımsak dolaylı yoldan mide kanserinden de koruyabileceği konusunda veriler bulunmaktadır. Çin'de geniş bir grupta yürütülen bir çalışmada, soğan ve sarımsak tüketimi ile mide kanseri gelişme riski arasında ters bir ilişki bulunmuştur. Kırk bin menopoza girmiş kadında yapılan bir çalışmada sarımsak tüketiminin kolon kanserine karşı koruyucu olduğu bildirilmiştir. İtalya ve İsviçre'de yapılan araştırmalara göre soğan ve sarımsak tüketen yaşlı yetişkinlerin, barsak, yumurtalık, gırtlak ve böbrek gibi bazı kanser türlerine yakalanma risklerinin en düşük seviyede olduğu bildirilmiştir.
Sarımsaktan en iyi şekilde faydalanmanın yolu, çiğ olarak doğrayıp tüketmektir. Sarımsağa uygulanan pişirme dahil çeşitli işlemler, sarımsağın sağlık için yararlı aktivitesini engellemektedir.
Antioksidan Deposu Üzüm
İnsan vücudunda meydana gelen birtakım olaylar sonucunda serbest radikaller oluşur. Serbest radikaller ise hücre hasarına neden olarak kanser gibi pek çok rahatsızlığın ortaya çıkmasına neden olurlar. Örneğin hücrenin yapısını oluşturan lipitleri etkileyerek, hücre zarını zedeleyebilir ve neticesinde hücrenin yapı ve bütünlüğünde bozulmalar meydana gelebilir. Ayrıca bir nükleik asit olan ve genetik bilgi taşıyan DNA molekülüne zarar vererek genlerde bozulmalara neden olabilirler. Serbest radikallerin bu gibi etkileri başta kanser olmak üzere, kalp damar hastalıkları ve diyabet gibi çok ciddi hastalıkların ortaya çıkmasına neden olur.
Üzüm içerdiği flavonoid bileşenlere bağlı olarak potansiyel antioksidan (serbest radikalleri etkisiz hale getiren) etkinlik gösterir, bu özelliği nedeniyle plazma antioksidan kapasiteyi yükselterek oksidasyona bağlı DNA hasarını ve hücrelere zarar veren bileşenlerin düzeyini azaltır. Yapılan çalışmalar üzümün bu etkisinden dolayı başta kanser olmak üzere bir çok hastalığın oluşumunu önlediğini göstermiştir.
Doğal Östrojen Hormonu Soya
Soya ve soya ürünleri fitoöstrojen kaynakları olup bu besinler insan vucudunda üretilen doğal östrojen hormonu gibi davranır. Bu bileşiklerin östrojenik etkisi zayıf olmakla beraber, insan vücudunda hem östrojenik aktivite yaparlar, hem de doğal östrojen etkilerini baskılayıcı etki gösterirler. Menopoz sonrası kemik erimesinin temel nedeni östrojen eksikliğidir. Özellikle menopoz sonrası kadınlarda fitoöstrojenik etki gösteren soya ürünleri önem taşır.
Fitoöstrojenler özellikle hormon bağımlı olan kanserleri kontrol ve önlenmesinde rol oynarlar. Meme kanseri, testis ve prostat kanseri gibi östrojen ilişkili kanserler fitoöstrojen alımının yüksek olduğu ülkelerde daha düşük oranlarda görülmektedir.
Soyanın kanserden koruyucu etkisinin yanı sıra, kemik erimesi, diyabet, böbrek hastalığı, menopoz semptomları, kolesterol ve kardiyovasküler hastalıklar üzerine olumlu etki gösterdiği birçok çalışma ile desteklenmiştir.
Soyafasülyesi diğer bitkisel kaynaklı besinlere göre daha yüksek protein içermesinden dolayı, doymuş yağlardan zengin et ürünleri yerine tüketilmesi oldukça sağlıklı bir tercihtir. Soya sütü ve tofu da günlük beslenmede yer verilmesi gereken besinlerdir.

Kanser Hücrelerinin Büyümesini Engelleyen Yeşil Çay
Yeşil ve siyah çay, Camellia Sinensis bitkisinin yapraklarından elde edilir. Yeşil çay, siyah çayla aynı bitkiden elde edilmesine rağmen; aralarındaki tek farklılık, işleme tekniğinden kaynaklanır. Siyah çay kurutulurken oksijenle tepkimeye girerken yeşil çayda bu işeleme izin verilemez, dolayısıyla içerisindeki antioksidan maddelerin azalmasına karşı korunmuş olur. Her iki çayda da kafein bulunur, ancak yeşil çaydaki kafein oranı daha düşüktür.
Çinliler sağlık durumlarını geliştirmek için yaklaşık 3.000 yıldır yeşil çay içmekteler. Yeşil çay özellikle Japonya ve Çin gibi Asya bölgelerinde tüketilmekte olup, sağlık üzerine olumlu etkieri ortaya çıktığından beri batı ülkelerinde de popülerlik kazanmıştır.
Çaydaki antioksidan polifenolik bileşikler kanser ve kardiyovasküler hastalıklara karşı koruyucu etkisi olduğu bilinmektedir. Çayda bulunan temel antioksidan madde kateşindir. Bu bileşik, kanser hücrelerinin büyümesi için gerekli olan enzimi bloke ederek kanser hücrelerinin büyümesini önler. Japon kadınlarda günde beş bardak ya da daha çok çay içilmesinin evre I ve II meme kanseri tekrarını azalttığı göstermiştir. Bazı araştırmalar ise yeşil çayın prostat, mide ve yemek borusu kanser riskini azalttığını belgelemiştir.
Kanserden Yüzde 75-80 Oranında Korunmak İçin...
· Günde en az 5 porsiyon çeşitli renkte meyve ve sebze tüketin.
· Sağlıklı kilonuzu sürdürebilmek için kalorisi düşük yiyecek ve içecekler tercih edin.
· İşlenmiş tahıl ürünleri yerine, tam tahıllı ürünleri tercih edin.
· Kırmızı et tüketimini sınırlandırın, işlenmiş et ürünleri (sucuk, salam, sosis, hazır köfte vs.) tüketmeyin.
· Sigara içmeyin.
· Haftada 5 gün en az 30 dakikalık orta derecede fiziksel aktivite yapın.
· Sağlıklı kilonuzu hayatınız boyunca sürdürün
vain - avatarı
vain
Ziyaretçi
23 Mayıs 2007       Mesaj #349
vain - avatarı
Ziyaretçi
İştah kesen yiyecekler .. İştah kesen yiyecekler
Diyet yapmak isteyen ama bir türlü sevdiği yemeklerden vazgeçemeyenler için öneriler...

21.05.2007 18:04
Zayıflamak isteyenlere eşsiz bir liste. İşte iştah kesen yiyecekler...

Karnabaharı ve Brokoli: Hafifçe haşlayıp yoğurtla tatlandırın. Bu karışım lif açısından zengin olduğundan sizi uzun süre tok tutar.

Salatalık: İyice yıkayın ve kabuklarıyla birlikte ince dilimler halinde kesip üzerine bol bol dereotu serpin. Bu sebzenin kalorisi yok denilecek kadar az ve oldukça tok tutucudur.

Mor Erik: Tatlı olarak 250 gr. mor eriği biraz tarçınla haşlayın. Bu meyve früktoz açısından oldukça zengin olmakla birlikte tatlı ihtiyacınızı da karşılayacaktır.

Yeşil Fasülye: Bir porsiyon yeşil fasulyeyi 20 dakika suda haşlayıp sirke, karabiber ve biraz tuzla tatlandırın. İsterseniz yağsız krema da katabilirsiniz.

Ananas: 200 gr. ananası incecik doğrayın ve süzgeçten geçirin. İçine 100 gr. kefir ve taze nane ekleyin. Ananasın içindeki enzimler, protein sindirimini hızlandırdığından oldukça doyurucudur. Ayrıca selülit oluşumunu da engeller.

Yeşil Salata ve Balık: Kendinize yeşil salata, uskumru veya ton balığı, kivi ve portakaldan oluşan bir ziyafet hazırlayın. Balığın içeriğindeki İyot, tiroit bezinin İşlevlerini hızlandırdığından açlık hissi giderilir.

Kuru Erik: Öğünler arasında acıktığınızda kuru erik yiyin. Kuru erik kan şekerinin düşmesini engeller. Ancak fazla abartmayın. Çünkü bir kuru erikte 8 kalori var.

Yumurta: Haftada iki yumurta yiyin. Çünkü yumurtada bol miktarda triptofan var. Bu da neşenizin yerine gelmesini sağlar.

Maydanoz: Enerjisiz kalmak için 1 demet maydanozu blenderden geçirip sebze suyla karıştırın. Bir-iki damla acı biber sosu ekleyin ve bunu bir güzel için. Bu içeceğin içindeki C vitamini ve bitkisel maddeler yağ yıkımını kolaylaştırır.

Elma: Kırmızı elmayı ince dilimler halinde kesip 1 çay kaşığı kıyılmış ceviz ve yarım çay kaşığı yonca balıyla karıştırın. Bu karışımın içeriğindeki değerli lifler hem doyurucu hem de bağırsakları çalıştırıcı etki gösterir.

Kaşar ve Zeytin: Yağsız kaşarı ince ince dilimleyin ve siyah zeytin ile süsleyin. Üzerine 1 yemek kaşığı sirke dökün. Bu, birkaç saat için açlığınızı giderecektir.

Enginar Kökü: Karaciğerlerinizi çalıştırmak için 10 adet enginar kökünü, içine 1 doğranmış soğan, karabiber tanesi ve yarım limon katılmış suda haşlayın. Daha sonra 1 çay kaşığı bal, iki sap kekik ve biraz limon suyunu kaynatın. Enginar köklerini süzün ve hazırlamış olduğunuz karışımın İçinde biraz pişirip çıkarın.

Böğürtlen: Bol bol böğürtlen yiyin. Böğürtlen sizi hem neşelendirir, hem de tok tutar. Kan şekerinizin yükseleceğinden korkmayın. Çünkü böğürtlenin içeriğindeki doğal şekerler kan şekerini hiçbir şekilde etkilemez.

Kahvaltıda Armut: Kahvaltıda armut yiyin. Armudu rendeleyin ve yulafa katın. Bu karışıma biraz da yoğurt ekleyin. Armudun içeriğindeki früktoz uzun süre açlık hissetmemenizi sağlar.

Yulaf Ezmesi: Günü canlı geçirmek için kendinize yulaf ezmesi hazırlayıp içine kuru meyveler katın. Bu, karbonhidrat ihtiyacınızı karşılayacaktır.

Portakal ve Ispanak Yaprağı: Kendinize portakal ve 50 gr. ıspanak yaprağından oluşan bir salata hazırlayın. Salatayı 50 gr. yağsız yoğurt, bir tutam tuz ve karabiberden oluşan bir sosla tatlandırın. Hem enfeksiyonlara karşı korunun hem de midenizi doyurun.

Soda: Meyve suyunun içine katacağınız soda, magnezyum ihtiyacınızı karşılayacak ve açlığınızı giderecektir.

Bezelye: Bezelyenin içeriğinde de bulunan albümin, iştahınızı kapatmak için iyi bir besindir. Bu nedenle sık sık bezelye çorbası için.

__________________
DrAm3vLH - avatarı
DrAm3vLH
Ziyaretçi
23 Mayıs 2007       Mesaj #350
DrAm3vLH - avatarı
Ziyaretçi
ASPİRİN BAĞIRSAK KANSERİNDEN KORUYOR

İngiliz bilim adamları, uzun süreli aspirin kullanımının bağırsak kanserini önleyebildiğini tespit etti.

Oxford üniversitesi bilim adamları, sonuçlarını tıp dergisi The Lancetde yayımladıkları araştırmalarında, beş yıl süreyle günde 300 miligramlık doz aspirin kullanımının, bu süreyi takip eden 15 yılda bağırsak kanserine yakalanma ihtimalini yüzde 74 oranında azalttığını gördü.

Mide rahatsızlıkları ve hatta mide kanamasına kadar varan yan etkilerinden dolayı uzun süreli aspirin kullanımının ancak bağırsak kanserine yakalanma riski yüksek olan kişilere tavsiye edilebileceğini belirten bilim adamları, araştırmalarını 7500 kişi üzerinde yaptı.

1970li ve 80li yıllarda başlayan araştırmaya katılanlara, günlük 300, 500, 1200 miligramlık doz olarak aspirin ve bir gruba placebo verildi. Araştırmaya katılanlara aspirin beş ve yedi yıl süreyle kullandırıldı. Daha sonra katılımcıların sağlık durumu 20 yıl süreyle izlendi.
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:07

Benzer Konular

7 Mart 2016 / WaRrioR Sağlıklı Yaşam
7 Mart 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2016 / prenses ayşe Cevaplanmış