Arama

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 38

Güncelleme: 20 Ocak 2015 Gösterim: 601.870 Cevap: 719
goksu18 - avatarı
goksu18
Ziyaretçi
22 Temmuz 2007       Mesaj #371
goksu18 - avatarı
Ziyaretçi
Sağlıklı Bir Hayat
Daha keyifli bir hayat için..

Sponsorlu Bağlantılar
Sağlıklı bir yaşam için formda kalmak yetmez, hayata sarılın. Günümüzde pek çok insan, nasıl daha uzun, daha sağlıklı, daha enerjik yaşayabileceğini ve sağlıklı kalabileceğini öğrenmek istiyor.

Osman MÜFTÜOĞLU
Ancak beslenme, egzersiz, stresten korunma, meditasyon, ilaçla tedavi veya ameliyatlar yeterli olmuyor. Hálá bir şey eksik: Hayattan haz almanın önemi!... Robert Ornstein ve David Sobel’in ortak ürünü ‘Healthy Pleasures’ adlı kitaptan alındı bu cümleler. Haklı, etkileyici ve yol gösterici oldukları için.

SADECE formda kalma ve sağlıklı olmaya değil, neşeli ve eğlenceli bir hayata odaklanın. Hayatınıza sağlık ile birlikte mutluluk, yaşama sevinci de katın. Hastalanmak her zaman mümkündür. Sağlık, öyle yüzde yüz kontrol altında tutabileceğiniz, riski azaltıp kendinizi güvenceye alabileceğiniz bir şey değildir. Farklı ve kontrol edemeyeceğiniz çok sayıda bileşeni var. Ve bunların önemlice bir kısmı, ne yazık ki sizin kontrolünüz de değil. Kısacası hastalanmanız, beklenmedik sağlık sorunları ile karşılaşmanız her zaman mümkün. Geleneksel kültürümüzün hastalıkları ‘sağlığın bir zekatı’ gibi görmesi de belki de bununla ilişkili!

KEYİFLİ ŞEYLER
Hayatınıza her fırsatta keyif katın. Yaşamın doğasında zaten var olan hazlardan uzaklaşmayın. Haz duygusunun kötü, hazza kapılmanın tehlikeli olduğuna pek inanmayın. Bir hastanın eline tutuşturulan diyete hüzünle bakarak söyledikleri beni çok etkilemiştir: ‘Hocam, iyi ve keyifli şeylerin ya kanunlarla, ya toplumsal sınırlamalar ya da tıbbi gerekçelerle yasaklandığını doğru galiba!..’

Haz duygusunun en az ilaçlar, diyetler, ameliyatlar kadar hastalıklardan koruyucu ve iyileştirici etkisi olduğunu düşünüyorum. Hayatın tatlarından dengeli ve ölçülü dozlarda ama mutlaka yararlanın. Gezmeye, dinlenmeye, dalga geçip gülmyede, kendinizi şımartıp ödüllendirmeye de hayatınızda yer açın! Sadece bedensel değil, zihinsel egzersizlerin de sağlığa yararlı olduğunu unutmayın. Sadece uykunun değil, mutlu uykusuzlukların, alkolü bir kadeh fazla kaçırıp arkadaşlarla maça takılmanın da size iyi gelebileceğinden kuşku duymayın!..

Hayatınız sizin onu tanımanızı, biraz daha dokunmanızı, mümkünse sımsıkı sarılmanızı istiyor. Bu hayat sizin ve başka bir hayat yok! Onu sımsıkı yakalayın, doya doya kana kana yaşayın. İyi yaşayın, farklı yaşayın, keyifli yaşayın.

Daha keyifli bir hayat için
- Hayatınıza daha çok eğlence katın.
- Esprili, nüktedan bir olmaya çalışın.
- Hafifleyin, fazla yüklerinizi atın.
- Her zaman iyimser, olumlu ve yapıcı olun.
- Dostlarınızı ve ailenizi daha sık arayın.
- Daha çok şaka yapın.
- Gülmekten de ağlamaktan da korkmayın.

- Sevdiklerinize yaklaşın, sık sık sarılın.
- Daha sık tatil yapın, kendinizi şımartın.
- Nefret,düşmanlık ve korkudan uzak kalın.
- Daha çok hoşgörün, daha sık bağışlayın.
- Yeni hobiler kazanın.
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
22 Temmuz 2007       Mesaj #372
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi

Ülsere çare bulundu
Sponsorlu Bağlantılar
Türk bilim adamları ülserin nedenini ve çaresini buldu. Büyük buluş Alman dergisinde yayınlandı.
13.07.2007


Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyelerinden Doç. Dr. Halis Süleyman ve 5 kişilik öğretim üyesi ekibi, 'Nimesülidin anti ülser etki mekanizmasında alfa 2 adrenerjik reseptörlerinin indirekt rolü' çalışmasıyla, midedeki ülser hastalığının ortaya çıkış nedenini buldu. Doç. Dr. Süleyman, "Vücuttaki adrenalin ve kortizon arasındaki dengenin bozulmasının ülsere neden olduğunu ortaya koyduk. Hastalığın tedavisi artık çok kolay olacak" dedi.

15 yıllık çalışma
Yaklaşık 15 yıldır ülser hastalığının nedenini araştıran Doç. Dr. Halis Süleyman, Farmakoloji Bölümünde görevli Prof. Dr. Fatma Göçer, Doç. Dr. Sait Keleş, Yrd. Doç. Dr Zekai Halıcı, Yrd. Doç. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu ve Araştırma görevlisi Eczacı Elif Çadırcı ile önemli bir buluşa imza attı. Son üç yıldır ‘Nimesülidin anti ülser etki mekanizmasında alfa 2 adrenerjik reseptörlerinin indirekt rolü’ başlıklı çalışma yaptıklarını anlatan Doç. Dr. Süleyman, ülser hastalığının, böbreküstü bezlerinin salgıladığı kortizon ve adrenalin arasındaki dengenin bozulmasından kaynaklandığını bilimsel olarak ortaya koyduklarını söyledi..

'Rahatlıkla tedavi edilebilecek'
Ülser hastalığının birçok nedeni olduğunu ancak tedavinin kesin sonuç vermediğini anlatan Doç. Dr. Süleyman şunları söyledi:

"Yaptığımız çalışmayla ülsere böbrek üstü bezlerinin salgıladığı iki hormon arasındaki dengenin bozulmasının neden olduğunu ortaya koyduk. Kortizon ve adrenalin hormonların antiülser özellikler taşıdığını da belirledik. Şimdiye kadar tam tedavisi yapılamayan ülserin kalıcı tedavisi için iki hormon arasındaki dengenin sağlanmasının önemini ortaya çıkardık. Artık iki hormon arasındaki dengeyi sağlayarak, ülser çok rahatlıkla tedavi edilebilecek."

Alman tıp dergisinde yayınlandı
Laboratuvar ortamında ve fareler üzerinde yaptıkları çalışmayla ilgili makalenin, Almanya’nın ünlü tıp bilim dergisi Naunyn-Schmiedeberg’s Archives Pharmacology Dergisi’nde de yayınlandığını dile getiren Doç. Dr. Süleyman, makalenin yayımlanmasını N, yaptıkları çalışmanın önemini gösterdiğini kaydetti.

Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:12
_PaPiLLoN_ - avatarı
_PaPiLLoN_
Ziyaretçi
24 Temmuz 2007       Mesaj #373
_PaPiLLoN_ - avatarı
Ziyaretçi
Sebze ve meyvede ilk 10

Eğer brokoli yemeyi seviyorsanız, bir numaralı yiyeceği seçmiş sayılırsınız. En popüler 10 sebze arasında en çok fitokimyasal (vücudu kronik hastalıklara karşı koruduğu için alınması gereken madde) brokolide bulunuyor.
Sıralamada brokoliyi takip eden sebzeler şunlardır; ıspanak, soğan, kırmızı biber, havuç, lahana, patates, marul, kereviz ve salatalık. Kırmızı biber içerdiği antioksidan miktarıyla brokoliyi geride bırakır.
Aynı araştırmacılar en popüler 10 meyveyi de değerlendirdiler. Buna göre en fazla fitokimyasal ve antioksidan yaban mersininde bulunur. Onu; elma, kırmızı üzüm, çilek, şeftali, limon, armut, muz, portakal, greyfurt ve ananas takip eder.

Beslenme uzmanları sebze ve meyveleri araştırırken kanser önleyici beslenme düzeni belirleyebilmek için biyoaktivite endeksini dikkate alarak yiyecek alışverişi yapanların en yararlı meyveleri ve sebzeleri seçebilmelerine yardımcı olurlar.



CyniX - avatarı
CyniX
Ziyaretçi
25 Temmuz 2007       Mesaj #374
CyniX - avatarı
Ziyaretçi
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Görevlisi Uzman Diyetisyen Canan Ulus, şişmanlığın psikolojik sorunlardan diyabet, kısırlıktan kalp rahatsızlıklarına kadar birçok hastalığa sebep olduğunu bildirdi.

Türkiye'de bayanlarda yüzde 27-30, erkeklerde ise yüzde 12-15 arasında görülen şişmanlığın üstesinden diyet ve doktor kontrolü altında gelinebileceğine dikkat çeken Canan Ulus, "Şişmanlık birçok hastalığa neden olduğu gibi kendisi de bir hastalıktır. Özellikle son yıllarda çocuklarda yanlış beslenmeden kaynaklanan şişmanlığa rastlanmaktadır. Bilinçli bir şekilde şişmanlıktan kurtulmanın çareleri aranmalıdır" dedi.

Vücudun yağ dengesinde oluşan bozulmaların neden olduğu şişmanlığın yaşam kalitesini bozduğunu, bunun yanı sıra birlikte görülen hastalıklar nedeniyle erken yaşta ölümlerin söz konusu olduğunu vurgulayan Ulus, "Fiziksel ve estetik görünüm bozukluğu dolayısıyla başarısızlık, ortama uyamama gibi sorunları da beraberinde getirmekte, hatta psikolojik rahatsızlıklara bile neden olabilmektedir" diye konuştu.

Ulus, tip 2 diyabet, hipertansiyon, koroner kalp hastalığı, kalp yetmezliği, felçler, üreme ile ilgili hastalıklar, kanserler, safra kesesi hastalıkları, solunum sistemi hastalıkları, eklem problemleri, ürik asit yüksekliği, reflü hastalığı ve idrar kaçırmanın şişmanlıkla birlikte olabilecek hastalıklar olduğuna değindi.

Tip 2 diyabetiklerin yüzde 80'inin şişman olmasının tesadüf olmadığına işaret eden Ulus, yine ideal kilonun yüzde 20'sinin üzerine çıkıldığında hipertansiyon gelişme riskinin de 8 kat arttığına dikkat çekti. Ulus, "Ayrıca kilo artışı ile birlikte kolon, rectum, prostat kanserlerinde ve bunlardan ölümde de bir paralel artış söz konusudur. Kilolu hanımlarda sık görülen siklus bozuklukları polikistik over sendromu ve kısırlık gibi problemlere de genellikle şişmanlık eşlik etmektedir" şeklinde konuştu.

Tedavi edilmesi zorunlu olan şişmanlıktan kurtulmaya karar veren bireylerin öncelikle dahiliye doktorlarına görülmesi, ardından diyetisyen kontrol ve takibinde diyete başlaması gerektiğini vurgulayan Ulus, diyetisyenin uygun diyetle birlikte hastaya yapması gerekenleri söyleyeceğini vurguladı. Ulus, şişmanlıktan kurtulmada irade ve sabrın önemli olduğunu sözlerine ekledi.
Dark-Line - avatarı
Dark-Line
Ziyaretçi
25 Temmuz 2007       Mesaj #375
Dark-Line - avatarı
Ziyaretçi
EL VE TIRNAK TEMİZLİĞİ VE BAKIMI


Günlük yaşamda en fazla kirlenen organların başında eller gelmektedir. Kirli yüzeylere sürtünen ve dokunan ellerin yıkanmadıkları sürece birer mikrop barınağı olmaya başladığı bilinmelidir. Bu nedenle ellerin düzenli olarak yıkanması gerekmektedir. Olanak bulunan her ortamda eller akar su altında sabunla, el sırtı, avuç içi ve parmak araları köpüklerle kaplanıp 15 saniye ovuşturularak (yavaşça 15’e kadar sayarak bu süre belirlenebilir) yıkanmalı, durulanmalı, başkası tarafından kullanılmamış havlu, kağıt havlu ya da kağıt mendille kurulanmalıdır. Kurulama olanağı yoksa elleri bir yere sürmek yerine havada kendiliğinden kurumasını sağlamak en doğru davranıştır. Tırnakların kesilmiş, varsa ojenin eskimemiş olması el temizliği için ön koşuldur. Su ve sabun bulunmayan yerlerde el temizliği hazır ıslak temizlik mendiliyle yapılabilir.

Eller ne zaman yıkanmalıdır?
  • yemeklerden önce ve sonra
  • yemek hazırlamadan önce ve sonra
  • diş, ağız, yüz, göz temizliği yapmadan önce
  • tuvalet gereksiniminin giderilmesinden önce ve sonra
  • kirli, tozlu bir işi tamamladıktan sonra
  • dışarıdan eve ve işe geldikten sonra
  • hasta olan bir yakınımızı ziyaretten sonra
Tırnağın etten ayrıldıktan sonraki bölümünün altında kir ve yağ kolayca birikir. Ayrıca burada mikroplar barınabilir, bağırsak parazitlerinin yumurtaları da bulunabilir. Tırnakların düzenli kesilmesi, banyo yaparken de tırnak fırçası ile fırçalanarak temizlenmesi gerekir. Tırnak yemek, bu nedenle de sağlığa zararlı bir alışkanlıktır. El tırnakları yarım ay biçiminde, ayak tırnakları ise düz olarak kesilir. Ayak tırnaklarının yarım ay biçiminde kesilmesi tırnak batmalarına neden olabilir.
DrAm3vLH - avatarı
DrAm3vLH
Ziyaretçi
29 Temmuz 2007       Mesaj #376
DrAm3vLH - avatarı
Ziyaretçi
ŞİŞMANLIK BULAŞICI MI?


Yapılan kapsamlı araştırmada, toplumsal ilişkilerin obezlikte şaşırtıcı biçimde güçlü rol oynadığı belirtilerek, ailesi ya da yakın arkadaşları şişman olanlarda obezlik olasılığının daha fazla olduğu kaydedildi.

Araştırmacılardan California Üniversitesi öğretim üyesi James Fowler, araştırmanın şaşırtıcı sonuçlarından birinin de yüzlerce kilometre uzakta olan arkadaşların bile bir kişinin kilo durumunu etkilemesi olduğunu söyledi.

Araştırmaya göre, bir arkadaşı obez olanın aşırı şişman olma olasılığı yüzde 57, kardeşi obez olanın yüzde 40, eşi obez olanınsa yüzde 37 oranında artıyor. Çok yakın arkadaşlıklarda ise riskin üçe katlandığı belirtildi.

Bu konuda cinsiyetin de önemli bir unsur olduğu belirtilen araştırmada, aynı cinsiyetten arkadaşlıklarda bir kişinin obezlik riskinin, arkadaşlarından biri kilo alıyorsa yüzde 71 arttığı belirtildi. Erkek kardeşler arasında bu risk yüzde 44 olurken, kız kardeşler arasında yüzde 67ye çıkıyor.

NEDEN BULAŞICI?

Obezliğin neden bulaşıcı olduğu sorusuna cevap arayan bilim adamları, birlikte vakit geçiren insanların yeme ve spor yapma alışkanlıklarının birbirine benzemesinin tek başına açıklayıcı olmadığını düşünüyorlar.

Araştırmacılar, obez akrabaları ve arkadaşları olan insanların, kabul edilebilir kilo konusundaki fikirlerinin değişmesinin önemli bir unsur olduğunu belirttiler.

Bununla birlikte bilim adamları, insanlardan araştırma sonuçlarına bakıp obez arkadaşlarıyla ilişkilerini kesmemelerini istediler.

New England Journal of Medicineda yayınlanan ve Milli Yaşlılık Enstitüsü tarafından desteklenen araştırma 12,067 kişi üzerinde yapıldı.

Doğal kilo alma ve kilo almadaki diğer faktörlere bakılan araştırmada, bu konudaki en büyük etkinin aynı genleri paylaşmakta değil arkadaşlık ilişkisinde olduğu belirtildi.

Obezlik başta ABD ve diğer Batı ülkelerinde son zamanlarda bir sağlık problemi haline geldi. Dünya çapında 400 bini obez olmak üzere 1,5 milyar şişman yetişkinin olduğu kaydediliyor. Amerikalıların da üçte ikisi obez veya şişman.
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:13
Dark-Line - avatarı
Dark-Line
Ziyaretçi
29 Temmuz 2007       Mesaj #377
Dark-Line - avatarı
Ziyaretçi
Çalışan anneler obeziteye dikkat!


Üst gelir grubuna ait aileler ve anneleri çalışan çocukların obez olma riski artıyor.
27 Temmuz 2007 Cuma

Senem Yazıcı

İngilterede yapılan bir araştırma, üst gelir grubuna ait aileler ve anneleri çalışan çocukların obez olma riskinin yüksek olduğunu ortaya koydu.

Merkezi Londrada bulunan Ulusal Tıbbi Araştırmalar Konseyinin BBCnin internet sitesinde yayınlanan araştırmasına göre, üst gelir grubuna sahip ailede doğan, özellikle de annesi çalışan çocukların, yaşamlarının ilk üç yılında fazla kilolu ya da obez olma riskleri yükseliyor.

Londrada 13 bin bebeğin 0-3 yaş dönemindeki fiziksel aktiviteleri ve beslenmelerinin incelendiği araştırmanın sonuçlarını değerlendiren konsey üyesi Dr. Susan Jebb, araştırmaya katılan çocukların yüzde 23ünün fazla kilolu ya da obez olduğunu, bunların da büyük bölümünü orta ve ortanın üstü gelir gruplarına sahip, anneleri çalışan ailelerin çocukları olduğunu kaydetti.

Araştırmaya göre, yüksek gelir grubuna sahip bir ailenin çocuğunun obez olma riski yüzde 15 daha fazla olarak tespit edilirken, geliri düşük de olsa çalışan annelerin çocuklarında bu oran yüzde 20lerde seyrediyor.

Hazır gıdalardan uzak, ev dışında oynayan sağlıklı çocuklar


Araştırmaya göre, gelir düzeyi düşük ailelerin çocukları daha sağlıklı beslenme ve daha fazla fiziksel aktivitede bulunma olanağı bulurken, yüksek gelir grupları, özellikle de çalışan annelerin çocukları, hazır ve yüksek kalorili gıdalarla beslenmelerinin yanı sıra televizyon ya da bilgisayar karşısında daha fazla zaman geçiriyor, ana öğünlerde de "atıştırmalarda" da daha sağlıklı içeriğe sahip gıdalar tüketiyor.

Bebeklerin ilk üç yıldaki beslenmesinin çok önemli olduğuna dikkati çeken Jebb, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde giderek artan obezitenin önüne geçilebilmesi için çocuklara erken yaşlardan itibaren sağlıklı beslenme düzenleri ve alışkanlıkları kazandırılması gerektiğini kaydetti.

Araştırmada, ayrıca süt izinlerine karşın, çalışan annelerin emzirme sürelerinin doktorların tavsiye ettiği sürenin altında kaldığı, katı gıdalara daha erken başladıkları ifade edildi.
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:13
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Temmuz 2007       Mesaj #378
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Az yiyen uzun yaşıyor

Bilim adamları az yemek yemenin ömrün uzamasına fayda sağladığını ortaya koyan bir gen belirlediler. Araştırma sonuçları, hayvanlarda olumlu sonuç verdiği gözlenen kalori azaltma yönteminin, insanlarda da işe yarayabileceğini gösteriyor.
1930’lu yıllarda yapılan deneyler, günlük kalori alımı azaltılan laboratuvar hayvanlarında kanser, diyabet, ve kalp hastalığı riskinin azaldığını gösteriyordu ama bugüne dek yapılan araştırmalarda, kalori alımını azaltmanın ömrü uzattığına ilişkin yeterli kanıt bulunamamıştı.
Uzmanlara göre, ömrün uzamasının avantajlarından yararlanılabilmesi için, günlük kalori alımının yüzde 60 kadar daha azıyla sınırlanması gerekiyor.
Ancak bulgular, insanların beslenme düzenlerini değiştirmelerine gerek kalmadan az yemenin getirilerinden faydalanmalarını sağlayacak haplar geliştirilmesine de olanak sağlayabilir.
DrAm3vLH - avatarı
DrAm3vLH
Ziyaretçi
29 Temmuz 2007       Mesaj #379
DrAm3vLH - avatarı
Ziyaretçi
PLÖREZİ (AKCİĞER ZARI İLTİHABI): FİBRİNLİ (KURU)


Halk arasında akciğer zarı sertleşmesi olarak bilinir. Çoğunlukla önemli bir iz bırakmadan iyileşir. Gene de dikkatle izlenmesi gerekir, çünkü olguların önemli bir bölümü akciğer filmleriyle her zaman tanınamayan verem hastalığına bağlıdır.

Nedenleri

Eğer hastalık etkeni verem basili değilse çeşitli olasılıklar söz konusudur. Akciğer zarı iltihabı akciğer ya da bronş iltihabı, apse, bronş genişlemesi ve yıkımı gibi bir başka akciğer hastalığından kaynaklanabilir. Gut ve üremi gibi bir zehirlenme hastalığına bağlı olabilir. Göğüs kafesi yaralanma-lan, romatizma ya da karaciğer, safrakesesi, karın zarı, kalp gibi komşu dokulardaki bir iltihabın akciğer zarına yayılması sonucunda ortaya çıkabilir. İltihap etkenlerinin kan ya da lenf dolaşımı yoluyla akciğer zarına ulaşmasıyla da gelişebilir.

Belirtileri

Dört önemli belirti görülür: Ağn, ateş, Öksürük ve zar sürtünmesi. Bunlar hastalığın yeterince tipik belirtileridir ve hemen her olguda belli ölçüde yinelenir. Bununla birlikte kesin tanı konabilmesi için hepsinin bir arada bulunması gerekmez.

Ağn hastanın dikkatini çeken ilk belirtidir. Gerginlik duygusu verir, batıcıdır ve göğüs duvarının tek bir noktasında duyulur. Bu nokta genellikle kürekkemiğinin ucuna denk düşer. İltihap akciğer tepesini örten zarda yoğunlaşmışsa ağrı özellikle omuza yayılma eğilimindedir. Ağrının önemli bir özelliği de derin soluk almayla, öksürük ve hapşırıkla artmasıdır. Hastalık etkeni o bölgede bazı değişikliklere neden olur. Örneğin akciğer zarını besleyen damarları genişletir. İltihaplı bölgeden damar geçirgenliğini artına maddelerin çıkması sonucunda damarlardan bol miktarda fibrinojen içeren bir sıvı sızar. Fibrinojen bir proteindir. Akciğer zarının İki katmanı arasında biriktiğinde zamanla sertleşerek ağsı ya da partüklü bir fibrin kütlesine dönüşür. Bu arada akciğer zarının katmanlarını döşeyen hücrelerin de dökülmesiyle bunların örttüğü zar alanı açıkta kalır. Akciğer zarının yüzeyi böylece kayganlığını yitirir ve zarın iki katmanı solunum sırasında birbiri üzerinde kolayca kayamaz. Solunum hareketi sırasında zar katmanlarının birbirine sürtünmesi, zarın göğüs duvarım örten yüzeyindeki duyu sinirlerinin uçlarım uyararak ağrıya neden olur. Buna karşılık zarın akciğeri örten bölümünde duyu sinirleri bulunmadığından bu bölge ağrısızdır.

Ateş çok farklı biçimlerde gelişebilir. Genellikle 38°C-39°C ye kadar yükselir; özellikle hastalığın başlangıcında belirgindir ve gün boyu yüksek kalır".

Daha Önemli bir belirti olan öksürük kuru ve inatçıdır. Akciğer zarındaki iltihaptan doğan bir refleks sonucu ortaya çıkar. Son derece rahatsız edicidir, çünkü ağrıyı artırır.

Akciğer zan sürtünmesi hastalığın ana belirtisidir. Sürtünme sesinin şiddeti akciğer zarı katmanlarında iltihabın yaygınlığına bağlı olarak değişir. Oğuşturulan taze kösele sesine, karda yürürken çıkan sese ya da birbirine sürtülen saç

tellerinin çıkardığı sese benzeyen bu ses, artık pürtüklü bir yapısı olan akciğer zarı katmanlarının birbirine sürtünmesinden doğar. Derin soluma sırasında ve soluk vermekten çok soluk alırken duyulur. Sesin zamanla hafifleyerek kaybolması fibrin birikintilerinin ortadan kalktığını, akciğer zarının iki katmanının birleştiğini ya da akciğer zarı boşluğunda sıvı (eksüda) birikmesiyle katmanların sürtünemeyecek kadar birbirinden uzaklaştığım düşündürür. Son olasılık, fibrinli akciğer zan iltihabından sulu akciğer zan iltihabına geçildiğini gösterir.

Kuru (fibrinli) akciğer zarı iltihabının belirtileri özellikle vereme bağlı olgularda çok hafif olabilir. Başlangıçta gözden kaçabilir ve akciğere yayılarak çok daha ağır duruma gelebilir. Bu nedenle belirtiler hafif de olsa, inatçı ve yineleyici özellikteyse hastanın röntgen filmi çekilmeli ve çeşitli incelemeler yapılmalıdır.
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:13
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Temmuz 2007       Mesaj #380
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
BÖCEK SOKMALARI


Yaz aylarında, böcek sokmalarının arttığını bildiren uzmanlar, özellikle zehirli böcek, yılan ve sineklere karşı dikkatli olunması tavsiyesinde bulunuyor. Böcek sokmaları ve ısırmaları; alerjik reaksiyonlara ve nadir olarak enfeksiyonlara neden olabileceği için göz ardı edilmemesi gerekiyor.

Yaz aylarında daha çok sivrisinek ve arı sokmalarıyla karşılaşılsa da açık mekanlarda daha çok vakit geçirildiği için akrep, kene, örümcek vs. gibi canlıların da sokmalarıyla karşılaşılabiliyor. Sema Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Serpil Özyılmaz, sivrisineklerin çok yoğun olduğu bölgelerde sinek kovucu ilaçlar kullanılmasını öneriyor.

Korunma yöntemleri

• Otların üzerinde açık ayakkabı ve çıplak ayakla yürümeyin.

• Pikniğe, çocuk bahçesine veya ağaçlık alanlara giderken parlak renkli, kol ve bacağı açıkta bırakan giyecekler giymeyin.

• Ağzı açık kalmış teneke kutulardan ve şişelerden içecek içmeyin.

• Ev ve arabaların camları kapalı tutun.

• Çöp tenekelerinin ağzını kapalı tutun.

• Ev dışında yenilen yiyeceklerin paketleri kapatılmalı, uzun süre ağzı açık bırakılmamalı.

• Çok yoğun ve çiçekli kokular sürmeyin.

• Arı görüldüğünde panik yapmayın.

Dr. Serpil Özyılmaz böcek sokmalarında uygulanması gerekenleri şöyle sıraladı;

• Isırılan bölgeye soğuk uygulayın

• Ağrı varsa ağrı kesici ilaç alınabilir

• Yara yerini temizleyin ve temiz tutun

• Isırılan bölgede şişlik, kızarıklık ve sıcaklık olursa bir sağlık kuruluşuna başvurun.

Arı sokmaları hakkında bilgi veren Dr. Serpil Özyılmaz; arı sokmasında da, buz uygulamasının yararlı olduğunu belirtti. Ancak, arı sokmasına karşı bazı kişilerin alerjisi olabilir. Mide bulantısı, kusma, nefes almada zorluk çekme, gözlerin etrafında, dudaklarda veya boğazda şişlik bunun belirtileridir, hatta bilinç kaybı görülebilir. Arı sokmasına karşı aşırı duyarlılığı olan kişiler, doktorunun verdiği ilaçları mutlaka yanında bulundurmalıdır, dedi.
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:13

Benzer Konular

7 Mart 2016 / WaRrioR Sağlıklı Yaşam
7 Mart 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2016 / prenses ayşe Cevaplanmış