Arama

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 39

Güncelleme: 20 Ocak 2015 Gösterim: 601.870 Cevap: 719
Dark-Line - avatarı
Dark-Line
Ziyaretçi
30 Temmuz 2007       Mesaj #381
Dark-Line - avatarı
Ziyaretçi
Doğru içecekleri ve besinleri seçin

Sponsorlu Bağlantılar

Yaz aylarında artan sıcaklarla birlikte, başta çocuklar ve yaşlılar olmak üzere her yaş grubundaki insanlar, diyabetliler, kalp hastaları beslenmesine mutlaka dikkat etmeli ve bol bol su içmeli.

30 Temmuz 2007 Pazartesi

TAYLAN KÜMELİ

Diyabetlilerin yaz aylarında serinlik katıcı doğru besin ve içecekleri tüketmeleri gerekir. Bunun için şu noktalara dikkat etmeliler.

Su en iyi serinleticidir. Suyun yerini hiçbir meşrubat, gazlı içecek tutamaz. Mutlaka günde 2-2,5 litre su içmeli, tatlandırıcılı da olsa gazlı içecekleri kullanmamalı, taze limon ve tatlandırıcı ile hazırlanmış light limonataları tercih etmelisiniz. Aşırı ısı artışı ile iştahınız azalabilir, öğün atlamak isteyebilirsiniz. Bu kan şekeri dengesi için tehlikeli olacaktır. Her ana öğünde hafif ama dengeli bir mönü, ara öğünlerde ise light kahvaltı tarzı atıştırmalar yapmalısınız. Yaz meyveleri porsiyon kontrolünün zorlaştığı, kan şekerini hızlı yükseltebilen alternatiflerdir. Özellikle karpuz-peynir tarzında öğünlerden kaçınmalısınız. Karpuz masum bir meyve değildir, hem fazla yedirir hem de kalorisiz sanıldığından tuzağa düşürür ve kişilerin beklenmedik kilo artışlarına zemin hazırlar. Hamilelere öneriler
Hamilelikte sık karşılaşılan bir problem olan ödem, yaz aylarıyla birlikte sıcaklık ve terleme sonucu meydana gelen sıvı kaybı ve yetersiz sıvı tüketimi ile daha da artar. Yine emziklilik döneminde süt salınımı için yeterli sıvı tüketilmediği durumlarda bebeğin büyümesi için gerekli süt salınımı gerçekleşemez. Bütün bu faktörler değerlendirildiğinde hamile veya emzikli iseniz bu dönemde günlük 2,5-3 litre su tüketmelisiniz. Ayran, süt, kefir, taze sıkılmış meyve ve sebze suları gibi içeceklerle hem sıvı ihtiyacı karşılanır hem artan vitamin ve mineral ihtiyacına destek sağlanır. Öğün aralarında veya öğünlerle birlikte bu besinlerin tüketimine ağırlık vermelisiniz. Özellikle bu mevsimde tuz tüketimi vücutta su kaybını artırıp ödemlere neden olacağı için tuz tüketiminizi minimum düzeyde tutmalı, baharatlarla yemeklerinizi lezzetlendirmelisiniz. Balık tüketiminize dikkat edin. Balık beyin gelişimi için oldukça önemli olan omega 3 yağ asitlerinin en önemli kaynağıdır. Araştırmalara göre bu olumlu etkinin görülebilmesi için haftalık balık tüketimi 340 gramın altında olmamalı.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Temmuz 2007       Mesaj #382
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
sebzeler

Sponsorlu Bağlantılar






Meyveler

ahududu
Kanı temizler, vücutta biriken zehirli maddelerin atılmasını sağlar. Terletir ve idrar söktürür. Kabızlığı giderir. Vücuda dinçlik verir.
ayva
İshal ve dizanteriyi keser. Mide ve bağırsakları kuvvetlendirir. İnce bağırsak iltihabını giderir. Kanı temizler. Çarpıntıyı dindirir.
badem
Bedeni ve zihni yorgunluğu giderir. Böbrek, mesane ve tenasül yollarındaki iltihapları giderir. Baş ağrısı, karaciğer ve böbrek ağrılarını hafifletir.
badem
Aci bademin uçucu yagi, iyi bir koku ve tat giderici (balik yagina ilave edilir) ve hafif bir dezenfektandir. Badem tohumlari, badem surubu hazirlanmasinda kullanilir. Çocuklar için iyi bir müshildir. Kremlerin terkibine girer. Meyve kabugu halk arasinda bogaz agrilarina karsi kullanilmaktadir.
ceviz
Yaprakları ve kabuklarıyla hazırlanan ilaçlar kanı temizler, kansızlığı giderir. İshal ve dizanteriyi keser. Verem ve şeker hastalığında hem besleyici, hem de tedavi edicidir. Saç ve elleri boyamakta da kullanılır. Bitki bilimcilere göre bol miktarda A, B1, B2, C, E ve K vitaminleri ile Chinon Juglon adlı aktif madde içeren cevizin hem içi, hem ağacının kabukları hem de yaprakları pek çok sağlık sorununa iyi geliyor. Her sabah kahvaltıda bir miktar ceviz içi yenmesinin zekayı geliştirdiğini belirten uzmanlar, yeşil ceviz meyvelerinin kabukları kaynatılarak içildiğinde erkeklerde cinsel gücü artırdığını belirtti. Vücudu besleyip güçlendiren cevizin yararlarından bazıları şöyle sıralanıyor: • Nasırlar üzerine konulan ceviz yağı zamanla bunların yok olmasını sağlar. • Taze dalların kabukları ve meyvelerinin kabukları ile karıştırılıp kaynatılarak elde edilen sıvı mideyi kuvvetlendirir. • Ceviz yapraklarından yapılan çay iştah açar, mideyi kuvvetlendirir, boğaz hastalıklarına iyi gelir. • Bir miktar ceviz yaprağı banyo suyuna karıştırılırsa cilt hastalıklarına iyi gelir. • Ceviz yaprakları pişirilerek çıbanların üzerine sarılırsa iyileşmesini sağlar. • Ceviz yağı yüz lekelerinin üzerine sürülüp masaj yapılırsa lekeler yok olur.
çamfıstığı
Bronşit, verem, akciğer hastalıklarının çabuk iyileşmesine yardımcı olur. Ruhi çöküntüyü giderir. Kalp hastalıklarında da faydalıdır.
çilek
Körpe ve bol sulu çilekler sistemi temizliyor. Cilt sorunları olanlar için de iyi bir meyvedir. Böbrek, idrar yolları ve bağırsak sorunları için de birebirdir. Ayrıca diş etlerini güçlendiriyor, dişlerdeki tartarı önlüyor, ağız kokularını ve boğaz ağrılarını gideriyor. Çilekte yüksek oranda C vitamini bulunduğu gibi, yüksek tansiyon ve kolesterolü düşüren maddeler içeriyor. Çilek C vitamini ihtiyacını karşılar. Ayrıca bol miktarda potasyum içerir ve lifli besinler arasında önemli bir yer tutar. Diyabetli hastalar, çileğe şeker ilave etmemek şaartıyla bu meyveyi bol bol yiyebilirler.
dut
Beyaz dut yaprakları idrar söktürür. Vücutta biriken suyu boşaltır. Aç karnına yenen beyaz dut bağırsak solucanlarını söktürür.
dut meyvası
Fructus Mori nigri Meyvalardan hazırlanan şurup, gargara halinde, ağız ve boğaz hastalıklarına (pamukçuk) karşı kullanılır.
elma
Günde bir elma yemek doktoru evinizden uzak tutar. İki elma yerseniz, kalp ve dolaşım sorunlarına karşı korunmuş olursunuz. Kolesterolü yok eder ve kabızlığı önler. Sindirimi kolaylaştırır. Kokusu rahatlatır ve kan basıncını düşürür. Artrit, romatizma ve gut hastalıklarına karşı da yararlıdır.
enginar
Kandaki üre ve kolesterolü düşürür. İdrar söktürür. Kandaki şeker miktarını ayarlar. Damar sertliği ve kalp hastalıklarını önler. Böbrekteki kumların dökülmesine yardımcı olur. Prostat, meme ve rahim ağzı kanserine karşı iyi gelir. Enginarın içinde bulunan Silymarin maddesinin, hücrelerin hasar görmesini engellediğine işaret eden araştırmacılar, ayrıca Silymarin maddesinin, prostat, meme ve rahim ağzı kanserini önleme konusunda da etkili olduğunu belirtti. Enginarın içinde, fiber, magnezyum, folate ve C vitamini bulunduğu, bu sebzeyi bol miktarda tüketenlerin, bulundukları yaşın daha altında gösterdikler.
fındık
Bedeni ve zihni yorgunluğu giderir. Vücuda kuvvet verir. Nekahat devresinin çabuk geçmesini sağlar.
greyfurt
C vitamini bakımından çok zengindir. Yarım greyfurt günlük C vitamini ihtiyacının yüzde altmışını sağlar. Kolesterol oranını düşüren pektin maddesi bulunur. Kansere karşı koruyucu özellik taşır. İştah açar.
hindistancevizi
İdrar söktürür. Böbreklerdeki kum ve taşların düşürülmesine yardımcı olur. Mide ağrılarını giderir.
hurma
Kalbimizin yeni dostu bulundu: Hurma Bugüne dek kalp ve damar hastalıklarından korunmada elmanın sihirli gücü biliniyordu. İsrailli bilimadamları kalbin gerçek dostunun hurma olduğunu kanıtladı. İsrailli bilim adamları, hurmanın, kalp ve damar hastalıklarından korunmak için önerilen elmadan daha etkili olduğunu açıkladılar. İsrail'de yapılan bir araştırmada, elma ve hurmanın yararları karşılaştırıldı. Hurmanın lif, mineral ve fenol açısından zengin olduğunu söyleyen bilim adamları, elmada daha fazla bakır ve çinko bulunduğunu, buna karşılık hurmada sodyum, potasyum, magnezyum, kalsiyum ve demir miktarlarının elmadan iki kat fazla olduğunu belirttiler. Bilim adamları, düzenli yenilmesi halinde kalp ve damar hastalıkları riskini azaltan bu meyvelerin içindeki yararlı maddelerin daha çok kabuklarında bulunduğunu kaydettiler.
karpuz
Vücuttaki toksinleri temizler ve böbrekteki kumları eriterek sıhhat ve zindelik kazandırır. Ayrıca kemik gelişimine de yardımcı olur.
kavun
Kavun meyve olarak çok yenildiği gibi tohumları (çekirdekleri) de tıbbî olarak kullanılmaktadır. Olgun kavunların çekirdekleri kurutulur. Çekirdekler halk tabâbetinde öksürüğe karşı (çekirdekleri suda, suyu yarıya ininceye kadar kaynatılıp içilmesiyle) kullanılır. Ayrıca kavun, sinirleri yatıştırır, böbreklerdeki kanı temizler, taşların düşürülmesine yardımcı olur. Barsaklarda ülser ya da iltihab olanlarla, şeker hastaları ve yüksek tansiyonu olanlar yememelidir.
kayısı
Çekirdeklerinden yağ elde edilir. Etli meyvesi şeker, organik asitler ve C vitamini ihtivâ etmesi bakımından önemlidir. Çekirdek içinden elde edilen yağ badem yağı yerine, yaprakları derelerde balıkları sersemleterek tutmak için kullanılır.
kestane
Kabuklarının suda kaynatılması ile elde edilen çay, ateş düşürür ve sinirleri yatıştırır. Meyvesi kasları kuvvetlendirir. Kan dolaşımını düzenler. Varis ve basur memelerinin meydana gelmesini önler. Karaciğer yorgunluğu ve şişliğini geçirir. Kansızlığı giderir. Damar sertliği ve yüksek tansiyondan şikayet edenlerle, şeker hastaları yememelidir.
kızılcık
Kızılcık meyvelerinden ezme, marmelat, meyve suyu yapılır. Kabız edici özelliği vardır. Gıdâ olarak istifâde edildiği gibi kabukları ateş düşürücü olarak kullanılır.
kiraz
Aspirin yerine kiraz Kiraz yemek ağrıların dindirilmesinde aspirinden çok daha etkili oluyor. Michigan eyaletinde yaşayanlar, bu yörede çok yetiştiğinden, bol bol kiraz yiyorlar. Kimileri bu meyvenin gut ve mafsal iltihabından kaynaklanan ağrılara birebir olduğunu ileri sürüyor. Michigan Eyalet Üniversitesi'nden Muraleedharan Nair kirazda bulunan ve ''antosiyanin'' olarak bilinen kırmızı renkteki kimyasalların bu etkiyi yaratabileceğine dikkat çekiyor. Nair ve ekibi genelde uygulanana deneylerden yararlanarak söz konusu belişimlerin aspirin ve ibuprofen gibi ağrı kesicilerde bulunan enzimleri içerip içermediğini araştırdı. Ardından kimyasalların serbest radikallerin zararlı etkilerini yok edici özelliklerini inceleyerek bunları vitaminlerle karşılaştırdı. Sonuçta, 20 kirazda 12-25 miligram arasında antosiyanin bulunduğu ve bu maddenin ağrı kesici etkisinin aspirinden on kat daha fazla olduğu görüldü. Kirazda bulunan antosiyanin maddesinin E ve Ca vitaminlerine benzer antioksidan etkiler yarattığına da tanık olundu. Nair'e göre, günde 20 kiraz yemek bir aspirin almakla özdeş etki yaratıyor. Nair kirazdaki antosiyaninin tablete dönüştürülmesine çalışıyor.
kivi
Bir kivide, bir portakalda olan C vitamininin iki katı vardır. Potasyum bakımından da zengindirler. Sindirimi kolaylaştırır ve kabızlığı önler.
muz
Folik asit, potasyum ve B6 vitamini bakımından son derece zengin bir meyvedir. Potasyum krampları önler.
nar
Vücudu kuvvetlendirir. İshali keser. Burun poliplerine faydalıdır. Şerit düşürür. Kalbi kuvvetlendirir. Mide, bağırsak hastalığı olanlar, küçük çocuklar ve hamileler fazla kullanmamalıdır.
portakal
Antioksidantlar ile dolu bir meyve. Kanseri önleyici olarak bilinen bütün maddeleri içeriyor. Ayrıca bol miktarda C vitamini içeriyor. Kilo almaya engel olur. Kandaki kolestorolü düşürür.Vucüdun C vitamini, potasyum, protein, B ve E vitaminleri ile kalp hastalıkları ve antikanserojen maddeler ile kanser riskini azaltıyor, kolestorolü düşürüyor
şeftali
Çiçekleri kabızlığı giderir ve barsak solucanlarını düşürür. Meyvesi hazmı kolaylaştırır.İdrar yollarını temizler. Bol miktarda idrar söktürür. Basur memelerinden doğan şikayetleri giderir. Safra kesesi ve böbrekler için faydalıdır.
vişne
İshali keser. Ateşi düşürür. İdrar söktürür. Vücuda rahatlık verir.
yeralması
Şeker hastaları için faydalıdır. Besleyicidir. Vücudun direncini arttırır. Kabızlığı giderir
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Ağustos 2007       Mesaj #383
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Aspirinden sonra C vitamini şoku

C vitamini soğuk algınlığı ve gribe yakalanma riskini azaltmıyor.


Tıp dünyası aspirinden sonra şimdi C vitamini karşısında uğradığı hüsranla sarsıldı.

TIP dünyası aspirinden sonra şimdi C vitamini karşısında uğradığı hüsranla sarsıldı. Harvard Üniversitesi bilim adamları günde 100 miligramdan daha fazla alınan aspirinin kalp ve tansiyon riskini yükselttiği tespit etmesinden sonra, Avustralyalı ve Finlandiyalı bilim adamları sanılanın aksine C vitamininin soğuk algınlığı ve gribe yakalanma riskini azaltmadığını tespit ettiler. 11 bin kişi üzerinde yapılan 30 araştırmayı inceleyen uzmanlar, verilerini Medical Journal'da yayınladı. İşte sonuçlar:

Düzenli olarak hap veya portakal suyu şeklinde alınan C Vitamini soğuk algınlığı ya da gribe karşı etkili değil. Sadece yüzde 2 koruma sağlıyor.

Hastalığın başlamasından hemen sonra portakal suyu takviyesi yapmak ya da C vitamini hapları kullanmak iyileşme için etkili değil.

C vitamini kullanmak hasta kalınan süreyi kısaltmıyor! Sadece yıllık grip kalma süresini 15 günden 14 güne indiriyor.

C vitaminin sadece askerler ve sporcular gibi dayanıklılık gerektiren işlerde çalışanları soğuk algınlığına karşı koruyor.

C vitamini yerine ekinezya çayı, parasetamol ve bolca sıvı tüketmek grip ve soğuk algınlığına karşı daha iyi koruyor
Dark-Line - avatarı
Dark-Line
Ziyaretçi
10 Ağustos 2007       Mesaj #384
Dark-Line - avatarı
Ziyaretçi
Bilgisayar hasta ediyor

Bilgisayar kullanıcıları belli bir zamandan sonra bel, boyun, baş ağrısı, ellere kramp girme ve gözlerde yaşarma gibi sorunlarla karşılaşıyor.

10 Ağustos 2007 Cuma

Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Fizik Tedavi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Güler, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bilgisayar kullanıcılarını uzun bir zaman sonra bekleyen tehlikeler bulunduğunu belirterek, zaman içinde bilgisayarın sağlık düşmanı olabileceğini söyledi.

Çok gelişmiş bir araç olmasına karşın bilgisayarın pek çok zaman sağlığa zararlı olduğuna dikkati çeken Güler, şöyle devam etti:

"Bilgisayara veriler klavye ve fare kullanılarak girilir. Çalışma sonuçlarını görmek için sürekli olarak monitöre bakmak gerekir. Üstelik bunları yaparken saatlerce bilgisayar karşısında hareketsiz oturmanız gerekebilir. Böyle olunca bilgisayar kullanırken sağlığınızı korumak için bazı konulara dikkat etmelisiniz. Bazı bilgisayar kullanıcıları yemeği bile unutabilirler. Dünyanın en güzel bilgisayarı sizin olabilir ama doğru şeyleri yapmazsanız en sıradan ve can sıkıcı hastalıklara sahip olabilirsiniz."

Bilgisayar karşısında doğru oturma biçimi

Prof. Dr. Güler, bilgisayar kullanırken ilk olarak oturulan koltuğun doğru seçilmesi gerektiğini vurgulayarak, şunları söyledi:

"Yüksekliği ayarlı, sırt için desteği olan yumuşak minderli ve dayanıklı bir koltuk almalısınız. Sert ve ayarlı olmayan bir koltukta uzun süre oturmak şiddetli bel ve boyun ağrılarına neden olabilir.

Koltuk seçiminden sonra eğer yoksa bir bilgisayar masası almalısınız.

Normal çalışma masaları çoğu zaman bilgisayarlar için kullanışlı değildir. Örneğin bilgisayar monitörünün gözünüzden biraz aşağıda ve tam karşınızda bulunması gereklidir. Ayrıca klavyenin, dik oturduğunuz zaman kollarınız dirsekten 90 derece kıvrıkken ellerinizle aynı hizada ve tam karşınızda olması gereklidir." Bilgisayar kullanırken gereken fare, telefon, printer ve diğer araçların da masa üzerinde kolayca ulaşabilecek yerlerde olması gerektiğini dile getiren Güler, "Bilgisayar kullanırken sık olarak yazı okumanız gerekirse yazıları bir askı ile tam önünüze koyup monitörü biraz yana almalısınız. Monitörünüzün pencereden veya diğer ışık kaynaklarından uzak olması gereklidir. Ayrıca monitörünüzün rezolüsyonunu yazıların kolayca okunacağı bir ayara ve yenileme hızını titreşme olmayacak bir hıza ayarlanması gereklidir" dedi.

Bilek, diz ve dirsek kireçlemesi

Prof. Dr. Güler, parmak, el bileği ve dirseğin bilgisayar kullanırken yaptığı küçük ve tekrarlayıcı hareketlerin özellikle el bileği hizasında bozukluklara neden olabileceğini kaydederek, "Bu hastalık da el bileği içinden geçen sinir ve tendon denilen kasların kemiğe yapıştığı dokular zedelenip sıkışır. Bu durumda elde uyuşukluk ve ağrı, başparmak hareketlerinde ve el sıkma gücünde azalma ortaya çıkar, el becerisi bozulur. Bu rahatsızlığın tedavisi için bir ortopedi uzmanına danışmalısınız" diye konuştu.

Göz bozuklukları

Uzun süre bilgisayar karşısında çalışmanın gözlerde de bazı rahatsızlıklara neden olabildiğine işaret eden Prof. Dr. Güler, şunları kaydetti:

"Böyle durumlarda en sıklıkla göz çevresi ve başta ağrı, gözlerde yorgunluk hissi, yanma, batma ve kızarıklık görülebilir. Yakınmalar daha çok günde 4-6 saatten fazla bilgisayar karşısında çalışan, özellikle gözlerinde miyop veya astigmatizm kusurları olan kişilerde sık görülür.

Bilgisayarla çalışmanın gözlerde kalıcı bir etkiye neden olmadığı bilinmektedir. Fakat gündelik yaşamda pek sorun oluşturmayan astigmatizm gibi kusurlar bilgisayar karşısında rahatsızlıklara neden olabilir.

Yanma, batma, kızarıklık, sulanma gibi yakınmalar monitöre bakarak çalışan kişilerde göz kırpma sayısındaki belirgin azalmaya bağlı olabilir." Ekranın gözlerden 50-70 santimetre uzakta ve göz hizasından biraz aşağıda bulunmasının yorgunluk yakınmalarının azalmasını sağlayabileceğini ifade eden Güler, "Gözle ilgili yakınmaların azaltılabilmesi için öncelikle iyi bir göz muayenesi yapılmalıdır.

Ayrıca çalışma sırasında sık ara vermek ve aralarda örneğin pencereden uzak nesnelere bakmak göz sağlığı açısından önemlidir" dedi.

Bel, baş ve boyun ağrıları

Tıp Fakültesi Fizik Tedavi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Güler, bel, baş ve boyun ağrıları, omuz ve boyun tutulması, boyun ve belde disk zorlanmaları, sırt bölgesinde şekil bozuklukları, eğilmeler, osteoporoz gibi bölgelerde ağrıların oldukça sık görülen rahatsızlıklar olduğunu belirterek, şunları söyledi:

"Hatta iş güç kaybına ve sağlık hizmeti alma açısından şirketlere ve devletlere oldukça büyük yük getirmektedir. Bunların bilgisayar kullanımı ile ilgili olarak sıklıkla uzun süre hareketsiz kalma, stres, uygun olmayan duruş biçimi gibi nedenlerle ortaya çıkarlar. Kas, kemik, sinir ve damarların aşırı gerilme ve uygun olmayan duruş biçimlerine bağlı olarak şekil bozuklukları bu tip hastalıkları yaratabilir. Bu rahatsızlıklar olduğu zaman ihmal etmeden öncelikle bir ortopedi uzmanına muayene olmalısınız."

Bilgisayar kullanırken yapmanız gerekenler

Prof. Dr. Güler, bilgisayar kullanılırken, bazı hareketlere dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayarak, "Bilgisayar karşısında dik olarak oturun. Yazı yazarken klavyedeki tuşlara fazla güçlü olmayan bir biçimde dokunun. Fareyi yumuşak bir biçimde tutun. Kollarınızı ve parmaklarınızı yazma işlemi yapmadığınız zaman dinlendirin. Uzun süreler çalışmayın ve sık sık aralar verin. Çalışma sürenizi planlayın. Her gün belli sürelerle çalışın ve ara verin" diye konuştu.

Uzun süre aynı pozisyonda oturulmaması gerektiğini dile getiren Güler, şunları söyledi:

"Oturduğunuz sandalyenin arkası belinizi destekleyecek şekilde olmalı, bilgisayarınız göz hizasında olmalı, bileğinizi olabildiğince düz bir şekilde tutun. Ayağa kalkın ve sağ elinizle sol omzunuzu sol elinizle sağ omuzunuzu kavrayın. Başınızı kolunuzun aksi yönünde çevirebildiğiniz kadar hareket ettirin. Başlangıçta kendinizi zorlamayın. Gün geçtikçe ve boyun kaslarınız güçlendikçe zaten hareket mesafesi artacaktır.

Boynunuzu beşer kez sağa sola öne ve arkaya doğru hareket ettirin. Her iki omuz, dirsek ve el bileği eklemlerini ve parmakları 2-3 saat arayla hareket ettiriniz, açıp kapatın. Oturduğunuz yerden kalkarak ayakta durunuz ve dizlerinizi kırmadan parmaklarınız yere değecek şekilde öne eğilin. Ayrıca sağa sola ve arkaya belden eğilmeye çalışın. Oturduğunuz yerde derin nefes alıp verin. Bu hem gerginliğinizi azaltır, hem de kaslarınızı gevşetir."



Stresi yen, felci önle

Yapılan bir araştırmaya göre, gün içinde yaşanan stresle başa çıkabilenler, kalp ve damar hastalıklarına yakalanma ve felç geçirme riskini yüzde 25 düşürüyor.

10 Ağustos 2007 Cuma

İngiltere'deki Cambridge Üniversitesi'nce yapılan bir araştırma günlük hayatın stresiyle başa çıkabilenlerin kalp damar hastalıklarına yakalanma ve dolayısıyla felç geçirme riskini yüzde 25 oranında azalttığını ortaya koydu.

20 bin üzerindeki kişide yapılan ve 7 yıl süren araştırmada, 100 bin şiddetli stres yaratan olay tespit edilirken izlenen kişilerden 452'sinin inme geçirdiği saptandı.

Oran dörtte bire indi

Araştırmacılar böylelikle karşılaştıkları stresle başa çıkabilenlerin felç geçirme riskini dörtte bire indirdiğini belirledi. Stresi yenmeyi başaranların yeni durumlara uyum sağlama yeteneğinin üstün olduğu sonucuna varıldı.

Dr. Paul Surtees, "Bulgularımız stresli koşullara daha çabuk uyum sağlayanların felç geçirme riskinin daha düşük olduğunu ortaya koydu" dedi. Stres ile felç arasındaki ilişkinin karmaşık olduğunu vurgulayan Dr. Surtees, her şeye rağmen aradaki ilişkiyi destekleyen vakalara dikkat çekti.

Örneğin, Japonya'nın Kobe kentinde 1995'te meydana gelen depremden sonraki 3 ay içinde, bölge halkında görülen felç vakaları yüzde 90 oranında arttı.

Dr. Surtees, stresle uygun şekilde mücadele edenlerin iyi bir hayat tarzına sahip olma eğiliminde olduklarına da dikkat çekti. Buna göre stresi yenenler daha çok spor yapıp alkol ve sigaradan uzak duruyor.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Ağustos 2007       Mesaj #385
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
AÇLIK VE TOKLUK

Açlık konusunda tecrübeli kişiler sayılabilecek hint fakirleri (ve benzeri kişiler), 2-3 günlük açlıktan sonra açlık duygusunun ortadan kalktığını ve bunun yerine iyilik halinin ve öfori (mutluluk, neşe, çoşku hali) durumunun geliştiğini belirtmektedirler.

Açlığın 4 aşaması vardır:

Aşama 1:

Açlık merkezi beyinin hipotalamus adı verilen bölümünde yer almaktadır. Barsak ve mide duvarında bulunan hassas sensörler hipotalamus ile irtibatı sağlarlar. Bu sensörler mide ve barsaklardaki yiyeceklerin meydana getirdiği dolgunluğunun miktarı hakkındaki bilgileri sinirler aracılığı ile hipotalamusa iletirler.

Diğer biyokimyasal sensörler de glukoz, amino asit ve yağ asitleri gibi çeşitli maddelerin kandaki düzeylerini kontrol ederler. Bu kontrole ilişkin bilgiler de hipotalamusa iletilir.

Kandaki glukoz (şeker) düzeyi düştüğünde, hipotalamus beyne uyarı göndererek yiyecek aranmasına yönelik davranışların başlatılmasına çalışır.

Aşama 2:

Eğer vücut gönderilen uyarılara rağmen yiyecek alımını başlatmazsa, hipotalamus uyarıların şiddetini yoğunlaştırır.

Aşama 3:

Hipotalamusun ürettiği şiddetli uyarılar da işe yaramazsa; hipotalamus taktik değiştirir ve depolanmış halde bulunan yağ asitlerinin yakılmasına başlanır; yani rezervleri tüketmeye başlar.

Aşama 4:

Eğer bu aşamaya ulaşılırsa hipotalamus açlıkla ilgili uyarıları iptal eder.

Belirli Yiyeceklere Karşı İştah Duyma

Vücut genelde spesifik olmayan açlık duymakla birlikte belirli yiyeceklere karşı iştah artışı da gözlenebilir. Örneğin:

Noradrenalin, insülin ve nöropeptid-Y isimli maddeler ekmek ve şehriye türü yiyeceklere karşı iştahı arttırır.

Galanin maddesi, yağlı yiyeceklere karşı iştahı arttırır. Kandaki serotonin miktarı artarken karbonhidratlı yiyeceklere karşı istek azalır ve et gibi proteinden zengin besinlere karşı iştah artış gösterir. Bol proteinli bir yemekten sonra kan serotonin seviyesi düşer. Bir sonraki istek bol karbonhidratlı yiyeceklerdir.

Doyma - Tokluk

Tokluk hissi yavaş yavaş gelir. İlk sinyaller mide ve barsakların duvarlarından gelir ve bu organların yiyecekle dolduğunu ve gerildiğini beyine bildirir.

Tokluk hissi sadece yenilen yemeğin miktarına bağlı değildir; aynı zamanda yiyeceğin türü ile de ilişkilidir. Örneğin bir litre su açlık duygusunu gidermez.

Tokluk merkezi de hipotalamusta bulunur, bu bölge kandaki besin maddelerinin kontrolünü de sağlar.
Noradrenalin ve kolesistokinin yeterli miktarda enerji depolanmasının kontrolü ile ilgili bilgilerden sorumludur. Serotonin gibi diğer maddeler hareketleri duygularla düzenlerler (iştah gibi).

Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:14
Dark-Line - avatarı
Dark-Line
Ziyaretçi
11 Ağustos 2007       Mesaj #386
Dark-Line - avatarı
Ziyaretçi
Buzdolabınızdaki tuzaklara dikkat!


Kalıcı olarak zayıflamak mı istiyorsunuz? O zaman buzdolabını derinlemesine elden geçirmenin zamanı geldi demektir!

8 Ağustos 2007 Çarşamba

Kilo vermek, alışveriş arabasına elinize aldığınız anda başlar. Satın aldığımız ve ardından buzdolabına yerleştirdiğimiz gıdalar bizleri ya zayıflatır ya da kilo aldırır. Eğer tereyağı, mayonez ve kaymaklı yoğurtları buzdolabına koyarsanız, bu kalori bombalarına sık sık eliniz gider. Peki, buzdolabı nasıl şişmanlatır ve nasıl yeniden zayıflatabilir? İşte size en çok kilo aldırıcılar. En iyisi hemen bugün buzdolabınızı elden geçirmeye başlayın. Fiziğinize iyi gelenler içeri!Yağsız süt: Yağsız sütte de bol miktarda kalsiyum bulunur ve 100 gramında sadece 1 gram yağ vardır. Domates püresi ve hardal: İşte size tereyağı ve mayoneze karşılık düşük kalorili alternatifler. Üstelik lezzetli de Yağsız peynirler: Bir diliminde sadece 81 kalori bulunur. Otlar: Yemeklerinize lezzet katarken ek bir kalori getirmezler. Meyve: Mükemmel bir ara öğün veya kahvaltıdır. Ayrıca renkli meyveler daha çok yemeniz için iştahınızı kabartır Yağsız yoğurt: Taze ve lezzetlidir. 1 kase yoğurdun içinde 57 kalori bulunur. Balık ve yağsız et: Tavuk göğsü hafiftir, 100 gramında 150 kalori vardır. Tonbalığının 100 gramında 121, alabalığın 1 adedinde 168 kalori vardır. Sebze: En iyisi en büyük raflardan birisine yerleştirin. Çünkü sebzede neredeyse hiç kalori yoktur ama buna karşılık vitamin açısından zengin ve sağlıklıdır. Kalori bombaları dışarı!Yağlı peynir çeşitleri: Özellikle bazı peynir çeşitlerinde yağ oranı yüzde yetmişlere kadar çıkabiliyor. Kola ve limonata: Bu tür içecekler tatlı oldukları yani bol miktarda şeker içerdikleri için kalori tehlikesi ortaya çıkar. Bir bardakta neredeyse 20 gram şeker bulunur. Sucuk, salam, sosis: Çok yağlıdırlar. 1 dilim salamın içinde 108 kalori bulunur. Tereyağı ve margarin: Saf yağ tedarikçileridir ve özellikle sabah kahvaltısında ekmeğin üstüne bol miktarda sürmekten kendimizi alamayız.
Kaymaklı yoğurtlar: Az yağlı olsalar bile kaymaktan dolayı kalorilidirler. Bu nedenle kaymaksız olanları tercih edin. Ketçap: Bu tatlı sırrın içinde şeker var ve sadece 20 gramında bile 22 kalori var! Mezeler: Kalori bombalarıdır! 2 yemek kaşığı size 182 kalori anlamına gelir, bunun 18 gramı saf yağdır.
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:14
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Ağustos 2007       Mesaj #387
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
SAĞLIKLI BESLENMENİN 10 ALTIN KURALI


Konu: Sebze ve meyve
Sağlıklı beslenmek için 10 temel altın kural vardır. Sağlıklı beslenmek için bilinmesi gereken bilgiler sadeleştirilerek bu altın kurallar belirlenmiştir. Haberin devamında sağlıklı beslenmek için altın kuralları bulabilirsiniz.

1. Tüketilen gıdaların çeşitlilik açısından zengin olmas
  • · Tek taraflı beslenme yemekte alınan hazzı ortadan kaldırdığı gibi ayrıca yemeğe karşı olumsuzluk geliştirir. Dengeli ve sağlıklı beslenmenin önemli koşulu tek taraflı beslenmemekten geçer. Değişik gıdaların damak tadını yaşamanın ayrıca bir haz verdiğinizde bilmemiz gerekir.
  • · Tabiatın bize sunmuş olduğu taze ve çok çeşitliliği ; meyve, sebze, ekmek, süt ve süt ürünlerinin örneğinde olduğu gibi tüketmeniz sizi daha dinç ve dinamik kılacaktır.
  • · Meyve ve sebze yemeyi bir alışkanlık haline getiriniz. Ancak her meyveyi ve sebzeyi kendi mevsim ve sezonunda yemek gerekmektedir. Suni şekilde olgunlaştırılan meyve ve konservelerde içinde olması gereken minareli ve vitaminlerden fakir olduğunu bilmemiz gerekmektedir.

2. Almış olduğunuz enerji/kalorinin miktarı önemlidir.
  • · Gereğinden fazla gıda tükettiğinizde vücut onu yağa dönüştürerek depolayacaktır. Vücudunuzda bulunan tüm yağ depolarının temelinde fazlaca alınan gıdalar yatmaktadır.
  • Vücudun gereksiniminden daha az enerji/gıda aldığınızda ise yaş**ınızı sürdürebilmeniz için ilk olarak depo edilmiş olan enerji kaynakları kullanılacaktır. Bu durum ancak gerçek anlamda vücudunuzda yağ depoları varsa anlamlıdır, yoksa bu durum adale erimesini beraberinde getirir.

3. Toplam gıdanın fazla öğün sayısına bölünerek tüketilmesi anlamlıdır.
· Olağanüstü açlık hissini daha iyi kontrol altına almak ve bunu bastırmanız için günde en az 5-6 kez az miktarda öğün almanız sağlıklı olacaktır. Ağzınıza almış olduğunuz lokmaları iyi çiğnemeyi alışkanlık haline getiriniz. Çünkü doyma refleksi midede değil beyinde bulunmaktadır. Ne kadar ağır ve iyi çiğnerseniz almış olduğunuz gıdayı bir o kadar sindirmiş olursunuz. Öğün sayısını arttırdığınız içinde mideniz belli aralıklarla iyi çalıştığında doyma refleksi daha erken ortaya çıkacak ve sizde fazla kilo almaktan kurtulacaksınız.

4. Yeteri kadar protein alınmalıdır.
  • · Kilo başına ortalama olarak 0,9 gr protein almanız gerekmektedir. 60 kg ağırlığında olan bir bayan için bu 54 gr protein demektir. 80 kg olan erkek için ise yaklaşık 72gr protein demektir.
  • · Vücudumuz kendi depolarında protein meydana getirecek kabiliyeti yoktur. Onun için proteinin dışarıdan yiyecek yolu ile alınması önemlidir. Ancak alınan miktarın sınırlı olmasında bir o kadar önemlidir. Toplam enerji kaynağımızın %10 protein ile sağlanması sağlıklı beslenme anlamında anlamlı ve önemlidir.
  • · Sağlıklı beslenme açısından haftada 2 öğün etli yemek protein açısından yeterli olacaktır.
  • · Fazla tüketilen protein hemen yağa dönüşüp depolanacağından fazla yemekten kaçınınız.

5. Tükettiğiniz yağı sınırda tutunuz.
· Gözle görülen yağlardan kendinizi sakınmalısınız. Vb. Kızartma , sos ve sosislerde olduğu gibi. · Ancak gözle görülmeyen gizli yağlar karşısında da daha dikkatli olmalısınız. Alış veriş yaptığınız gıdalarda yağsız olanlara öncelik veriniz,katı yağlardan sakınınız. Peynir ve sucuk türlerinden yağsız olanları tercih ediniz.

6. Her gün taze sebze, meyve ve tahıl ürünleri tüketmeyi alışkanlık haline getiriniz.
  • · Vitamin hapları yerine vitamin ihtiyacını; taze sebze ve meyve tüketerek dengeleyiniz.
  • · Sebze, meyve ve tahıl ürünlerinin içinde ayrıca sağlıklı bir yaş** için ihtiyacınız olan mineraller ve posalar yeterli derecede bulunmaktadır.
7.Maalesef: Tatlılardan uzak durmalısınız.
· Yemek olarak tükettiğiniz şeker fazlası vücudunuzda hemen yağa dönüşmektedir. Ayrıca tatlılar ve rafine şekerler kalitesiz karbonhidratlardır. Bunların gereksiz yere vücudunuzda yağ olarak depolanmasını istemezsiniz herhalde!

8. Gıdalara zarar vermeden yemeklerinizi hazırlayın.
  • · Yemeğin nasıl hazırlandığı ve pişirildiği önemlidir. Yemekleri fazla kaynatmaktan ve kızartmaktan kaçınınız. Bu işlem sebze ve gıdaların içinde bulunan önemli minerallerin, vitaminlerin yıkılmasına neden olur. Sebzeli yemek yaparken doğrama işini yemek hazırladığınız esnada yapınız. Ufak doğramalarda ve ezmelerde kaçınınız. Meyve içinde aynı durum söz konusudur. · Rafine edilmemiş pirinç ve buğday tüketmek önemli ve anlamlıdır. Çünkü bu besinler minarel, vitamin ve posadan zengin gıdalardır.
  • · Hazırlamış olduğunuz yemeklerin tazeliği önemlidir. Yiyebileceğiniz kadar yemek hazırlayınız. Tekrar ısıtılan yemeklerde kalori kaybı olmamakta ancak minarel ve vitaminler açısından değerlendirildiğinde oldukça değersiz olmaktadır.
  • · Buharla pişen yemekler yiyeceğiniz yemeklerin ağırlık türünü oluşturmalıdır. Yemeklerinizin sularını dökmeyiniz,çünkü pek çok vitamin ve minarel çözünmüş olarak yemeğin suyunda bulunur.



9. Su: Yaşamak için önemlidir.
Soluduğumuz hava kadar hayati önem taşır.
  • · Günde en az 2,5- 3 litre su içmeyi alışkanlık haline getiriniz. Sabah kalktığınızda ilk yapmanız gereken görevlerinizin başında iki bardak su içmek olmalıdır.
  • · Yemeklerden yarım saat önce su içiniz, yemek esnasında ve yemekten hemen sonra su içmeyiniz. Yemekten en erken yarım saat sonra su içmeniz önemlidir.
  • · Sıcak havalarda ve terlediğiniz durumda sıvı alınımını kaybettiğiniz ölçüde takviye ediniz. Dönem saunaya veya hamama giderek terlemek sağlıklıdır. Ancak terleyecekseniz bol su içmeyi ihmal etmeyiniz.
  • · Su olarak asıl burada belirtilmesi gereken ve söz konusu olan sıvıdır. Buna dahil olanlar ise; su- ayran- soda-taze meyve ve sebze sularıdır. Suni tatlandırılmış limonata ve nektar suları pek sağlıklı değildir.
  • · Aşırı alkol tüketimi boş kalorin olduğundan sağlıksızdır. Alkol tüketmemeniz gerekmektedir. Almış olduğunuz alkol su olarak kabul edilmez.
  • · Sağlıklı ve dengeli beslenme anlamında günde en fazla 25 gr saf alkol almak dolaşım sisteminin sağlıklı çalışmasını sağlar. Bu bir bardak şaraba, 300 ml biraya ve bir kadeh viskiye tekabül etmektedir.

10. Spor ve Egzersiz.
  • · Günlük egzersiz yapmak çok önemli ve sağlıklıdır. Ağır yemeklerden sonra en az 20 dakika yürümek sağlıklı bir sindirim ve dolaşım için önemlidir.
  • · Sağlıklı beslenme açısından yüzme- yürüyüş- bisiklet sürmek iyidir. Diğer spor türlerini yapma imkanlarınız mevcut ise onlarında yapmanız gerekir. Ancak aşırı efor ve kondisyon gerektiren spor türlerinden jimnastik yaparak ısınmadan aktif spor yapmayınız. Isınma hareketleri yapmayı bir alışkanlık haline getiriniz.
  • · Ormanda , temiz havada yürümeyi ve güneşlenmeyi sürekli kılınız.
  • · Sigara kullanmaktan uzak durunuz.



Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:17
Dark-Line - avatarı
Dark-Line
Ziyaretçi
14 Ağustos 2007       Mesaj #388
Dark-Line - avatarı
Ziyaretçi
Yılan sokması

Yılan zehiri çok çabuk ve şiddetli tesir gösteren zehirlerdendir. Ancak, bu zehirler ağızdan alındıkları zaman zehirlemezler. Zehirli yılanların çoğu büyük başlıdır. Bazılarının başları da üç köşelidir. Uzun kıvrık dilleri ve çatallı dişleri vardır.
Soktukları zaman; dişlerinin dibinde bulunan bezden salgıladıkları zehiri, dişin içindeki kanal vasıtasıyla, soktukları yere aktarırlar. Orada ağrı, şişme ve kızarma görülür. Bazı kimselerde de yılan zehirinin çeşidine göre, kusma, baygınlık, titreme, nefes darlığı, uyuklama veya kısmi felç görülür.
Yılan sokan kimseye zehir bütün vücuda yayılmadan önce aşağıdaki işlemi yapmak gerekir.
Sokulan yer kol veya bacakta ise; yaranın üst tarafına sıkı bir bağ yapılır. Sonra alkole bandırılmış veya ateşte kızartılmış bıçak, çakı veya jiletle yara kanatılır. Arkasından, ağzın etrafına ve dudaklara zeytinyağı sürülür.
Sokulan yer emilip, tükürülür. Aynı işlem 3-4 kere tekrarlanır. Sonra madeni bir şey ateşte kızdırılıp, sokulan yer dağlanır. Ayrıca aşağıdaki reçetelerden biri veya bir kaçı uygulanır. Zehirlenme belirtileri varsa vakit kaybetmeden hastaneye götürmek gerekir.

Ergenlik sivilceleri

Ergenlik yaşındakilerin yüz, omuz, sırt ve karınlarında görülürler. Siyah noktalar, beyaz benekler, kırmızı veya mor lekeler halindedirler.
İçleri cerahat dolu bu sivilcelere; akne de denir. nedeni; yağ bezlerinin tıkanmış olmasıdır.
Ergenlik sivilceleri kendiliğinden kaybolur. Sıkmamak, oynamamak gerekir.
Tedavinin ilk şartı sabırdır. Yüzü günde 3-4 kere kükürtlü sabunla yıkamakta fayda vardır. Bu arada baharatlı yiyecekleri ve çikolatayı terketmek gerekir.
BsM - avatarı
BsM
Ziyaretçi
14 Ağustos 2007       Mesaj #389
BsM - avatarı
Ziyaretçi
Yapılan araştırmalara göre mutsuz ve depresif insanların daha hızlı kilo aldıkları ve bunları geri vermekte epey güçlük çektiklerini ortaya koydu. Özellikle çocuklar risk altında!

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler

Sevgisizlik

İnsanlarda meydana gelen fazla yağ, yani şişmanlık genetik, çevresel ve psikolojik faktörlerin dışında aile bireylerinin yanlış tutumlarından da kaynaklanmaktadır. Şişmanlık eğilimi bulunan insanların aileleri incelendiğinde aile bireylerin birinin veya ikisinin birden sevgiden veya içtenlikten mahrum olarak büyüdükleri, sevginin karşılığı olarak da yiyeceğe yöneldikleri görülmüştür.

Çocuğa dikkat

Bu tür ailelerde annelerin genellikle yetişme çağlarında sosyal veya ekonomik zorluk çekmiş kişiler olduğu gözlenmiştir. Bu tür aile bireyleri, dengesiz beslenmiş çocuklarıyla özdeşleşerek, kendilerinin gelişme çağındaki ekonomik veya psikolojik eksikliği telafi yoluna gitmektedirler. Tabii çocuğun gelişme çağında, aile bireylerinin çalışmasından dolayı çocuklarla ilgilenen aile büyüklerinin sevgi ve ilgiyi yemek yedirme gibi görmeleri, çocuğun şişmanlama eğilimini artırmaktadır.

Çocukluk döneminde uygulanacak beslenme programının yetersiz olması da çocuğun gelişimini kötü yönde etkiler. Bu yüzden bilinçli bir beslenme programı uygulanmalıdır. Beslenme programı uygulamaları sırasında ölçü annenin tabağa koyduğu yiyecek olmamalı çocuğun günlük aktivitelerine, yaşına, cinsiyetine göre yemek miktarı ayarlanmalıdır. Küçük yaşlardan itibaren kazanılacak egzersiz alışkanlıkları çocuğun hayatı boyunca doğru beslenmesiyle birlikte daha faal ve kendini daha iyi kontrol eden sağlıklı bir insan olmasını sağlayacaktır.

Fast food

Fast food ürünleri, besleyici değeri daha fazla olan ev yemeklerinden daha ilgi çekici olmaktadır. Çocukların bu tür yiyeceklere karşı ilgileri artarken temel besin maddelerine olan ilgileri azalmaktadır. Böylece sağlıksız bir beslenmeye doğru gidilmektedir. Temel gıda maddelerinin kullanımı bir disiplin içinde çocuklara verildikten sonra tabii ki belirli aralıklarla fast food ürünlerine, çikolatalara doğru ve yeterli beslenme programının içinde yer verilebilir.

Sağlıklı bir vücuda sahip olmanın ve dengeli beslenmenin şartlarından biri de yeterli su alınmasıdır. Çocukluk çağında başlayan ve ileriki yaşlarda da devam eden sıvı ihtiyacını meşrubattan sağlama isteği metabolizma için doğru bir davranış değildir. Çocuklara su içme alışkanlıkları kazandırılmalı, haftada belirlenecek sayıda gazlı veya gazsız meşrubatlara izin verilmelidir. Çocukların meşrubatsız yemek yememeleri çocuğun anlayacağı düzeyde telkinlerle sağlanmalıdır. Amacımız sağlıklı, eğitimli bir nesil yetiştirmekse aile bireylerinin çocuklarına örnek olmaları gerektiği unutulmamalıdır.
Dark-Line - avatarı
Dark-Line
Ziyaretçi
17 Ağustos 2007       Mesaj #390
Dark-Line - avatarı
Ziyaretçi
Klimasız nasıl serinlersiniz?

Klimasız ortamlarda sıcaklara katlanmak herkes için zorlu bir mücadeledir. Sayacağımız öneriler sizi klimasız bir evde bile serin tutmak konusunda işinize yarayabilir..

1. Ev içinde hava dolaşımını sağlamak için vantilatör ve tavan pervanesi kullanın. Sıcak havayı dışarı atmak için kapıları açmak ve vantilatör kullanmak bir "egzoz" sistemi olarak görev yapabilir ev içindeki her şeyi biraz daha serinletebilir. Daha serin olan akşamlarda bütün pencereleri açın ve mümkün olduğu kadar çok hava dolaşımına izin verin. Güneş doğduğunda ise evi mümkün olduğu kadar uzun süre serin tutabilmek için bütün kapı ve pencereleri kapatın; perde ve panjurları da kapattığınızdan emin olun. Akşamları veya geceleri hava tekrar serinlediğinde de camları ve vantilatörleri tekrar devreye sokun.

2. Suyun serinletici gücünden faydalanın. Kovalara su doldurup ayaklarınızı ıslatın. Islak havlu ve bandanalar baş üzerine veya omuzlara konduğunda serinletici bir etki yapar. Serin duşlar alın, soğuk suyla dolu bir şişeden su püskürtmeyi deneyin.

3. Aşağılara inin. Sıcak hava yükselir, bu yüzden üst katlar altlardan daha sıcak olacaktır. Bodrum katı öğlen sıcağından iyi bir kaçış yolu olabilir.

4. Fazla sıcaklık kaynaklarını yok edin. Ampuller gereğinden fazla ısı yayar, tıpkı açık bilgisayarların yaptığı gibi. Ocak kullanmaya gerek kalmaması için taze yiyecekler tüketin.

5. Belli bir miktar suyu vücutta tutmaya dikkat edin, yani hava sıcak değilken tükettiğinizden daha fazla su tüketin. Eğer çok fazla terliyorsanız, elektrolitlerin yerine yenilerini koymak için ya yemeğinizin yanında bol su içmeli ya da elektrolit sağlayıcı özel içecekler içmelisiniz. Susamak dehidrasyonun ilk belirtisidir; bunu engellemek için susamadan önce yeteri kadar su ya da sıvı almalısınız.

6. Alkol ve kafeinden kaçının, bu iki madde de idrar söktürücü görevi yapar ve dehidrasyonu teşvik eder.

7. Ev yapımı bir klima için, açık bir soğutucunun ya da bir kase buzun arkasına konmuş vantilatörün önüne oturun.

8. Sıcak artık dayanılmaz bir hal almışsa, günün en sıcak saatleri boyunca klima sistemi olan halka açık yerlere gidin. Kütüphaneler, alışveriş merkezleri ve sinemalar serinlemek için iyi birer yer olabilir.

9. Metabolik ısıyı artıracak ve vücudun ısınmasına sebep olacak olan büyük porsiyonlu ve fazla proteinli yiyecekler tüketmeyin.

10. Sıcakla ilgili acil durumlar, kramplar, güneş çarpması gibi ısıya bağlı rahatsızlıkların belirtileriyle ilgili bilgi sahibi olun. Acil durumlarda ambulans arayın ve hastayı yardım gelene kadar serin tutmaya çalışın.

11. Son olarak, ev hayvanlarının da hava ısındıkça rahatsız olduklarını unutmayın. Onlara soğuk duş aldırmak vücut ısılarını düşük tutmakta yardımcı olur. Üzerinde yatabilecekleri serin bir havlu veya vantilatörün hemen yanına koyacağınız ıslak bir bez hayvanınızı serinletecektir. Onlara içmeleri için bol soğuk su sağlayın. Bir ev hayvanında sıcak çarpmasının belirtileri nefes nefese kalma, büyük gözler, çok fazla sayla salgılamak, sıcak cilt, seğiren kaslar, kusma ve göz kamaşmasıdır. Eğer hayvanınız bu belirtileri gösteriyorsa veterineri arayın.
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:17

Benzer Konular

7 Mart 2016 / WaRrioR Sağlıklı Yaşam
7 Mart 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2016 / prenses ayşe Cevaplanmış