Arama

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 45

Güncelleme: 20 Ocak 2015 Gösterim: 601.857 Cevap: 719
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
18 Kasım 2007       Mesaj #441
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
ŞEKER HASTALARINA KÜÇÜK ÖNERİLER:

Sponsorlu Bağlantılar
Haftada 1 kez sabah akşam şekerinizi ölçün,kayıt tutun ve bu kayıtları kontrol anında doktorunuza gösterin Kilonuzu kontrol altında tutun,ideal kilonuzu koruyun Günlük düzenli yürüyüşler yapın. Öğün atlamayın,diyetisyeninizin veya doktorunuzun yemeyi önermediği hiçbir şeyi yemeyin,ısrarlara kulak asmayın. İçeriğinde fruktoz,sakkaroz veya şeker olan hiçbir ürünü satın almayın,tüketmeyin. Gerektiğnde değişiklik yapabilmek için besin gruplarını iyi öğrenin. Tatlandırıcılarla yaptığınız yiyeceklerle kendinizi ödüllendirin. Halk arasında diyabete iyi geliyor diye önerilen tatlı yiyeceklerden uzak durun.

evo - avatarı
evo
VIP kirlenmek güseldir : )
19 Kasım 2007       Mesaj #442
evo - avatarı
VIP kirlenmek güseldir : )
YEMEKTE KONUŞMAK "GAZ" YAPIYOR

Sponsorlu Bağlantılar

EDİRNE
- Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Yorulmaz, ''Yemeği acele ve hızlı yemek, yemek sırasında çok konuşmak, daha fazla hava yutulmasına yol açar. Bu da kişide gaz sorununa neden olur'' dedi.
Prof. Dr. Yorulmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, çoğunlukla korunması ve çözümü çok zor olmayan bir sorun olan mide bağırsak gazının, herkesin her zaman yaşadığı ve toplumda en sık rastlanan şikayetlerden biri olduğunu söyledi.
Aslında her sağlıklı midenin içinde üst kısmında hava olduğunu ifade eden Prof. Dr. Yorulmaz, gazın, yenen gıdaların sindirilemeyen kısımlarının kalın bağırsaktaki mikroplar tarafından parçalanması sırasında ortaya çıktığını söyledi.
Özellikle fazla yenen ağır bir yemekten sonra görülen ve çok önemsenmeyen gaz sorununun kullanılan bir ilacın yan etkisi ya da şeker hastalığı da içinde olmak üzere pek çok nedeni olabildiğini ifade eden Prof. Dr. Faruk Yorulmaz, "Ayrıca öğün atlama ve diğer öğünde fazla yemek yeme, liften fakir beslenme, gıda alerjisi, sigara ve alkol kullanımı, hareketsiz hayat da gazın oluşmasında rol oynamakta. Kadınların adet dönemleri ve gebelik, mide çıkışını daraltan sorunlar, midenin sarkması, mide fıtığı, midenin fazla genişlemiş olması, sindirim salgılarının yetersizliği, mide barsak enfeksiyonları, bağırsakların gıdalara hassas olması, ülser, reflü gibi hastalıklara bağlı olarak da bu sorun ortaya çıkabilir" diye konuştu.

a.a.

Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:23
Demir YumruK - avatarı
Demir YumruK
Ziyaretçi
19 Kasım 2007       Mesaj #443
Demir YumruK - avatarı
Ziyaretçi
Yetersiz beslenme kısa boylu yapıyor!

Çocuklarda beslenme yetersizliğine bağlı görülen boy kısalığı Türkiyede her 100 çocuktan 12sini etkiliyor. Beslenmenin ilk yıllarındaki kayıpların telafisi yok

Ayşegül Aydoğan AtakanTüm dünyada bir taraftan obezite salgını ve bu salgının çocuklar üzerindeki ürkütücü etkilerinden bahsedilirken bir taraftan da beslenme yetersizliği sorunu çocukların önemli bir kısmını etkiliyor. Türkiye dahil pek çok ülkede görülen beslenme yetersizliğinin en önemli sonuçlarından biri ise boy kısalığı. Ülkemizde kronik beslenme yetersizliğine bağlı olarak görülen boy kısalığının her 100 çocuktan 12sini etkilediği tahmin ediliyor. Türkiyede yılda yaklaşık 1.5 milyon bebeğin dünyaya geldiği düşünülürse bu yüzdenin önemi de ortaya çıkıyor. Kıbrısta 7 - 11 Kasım tarihleri arasında düzenlenen 51. Türkiye Milli Pediatri Kongresinde de gündeme gelen beslenme yetersizliği ve yol açtığı sorunlar, konunun uzmanları tarafından masaya yatırıldı. İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Büyüme ve Gelişme ve Pediatrik Endokrinoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Feyza Darendeliler, konuyla ilgili sorularımızı yanıtladı. Çocuklarda boy kısalığına neden olan faktörler arasında beslenmesinin rolü nedir? Boy kısalığının çeşitli nedenleri var. Bu nedenler arasında da beslenme bozukluğu önemli bir yer tutuyor. Beslenme bozukluğu akut yani kısa süreli olabilir ama bu Türkiyede daha az görülüyor. Ama kronik yani uzun süreli beslenme bozukluğu ülkemizde hâlâ sık görülen bir sorun. Beslenme yetersizliğine bağlı boy kısalığı ne oranda görülüyor?
Son verilere göre kronik beslenme bozukluğuna bağlı olan boy kısalığının görülme oranı beş yaş sınırına bakıldığında yüzde 12 civarında. Yani 100 çocuktan 12sinin boyu kısa. Bu çocuklar büyük bir olasılıkla, hayatlarının ilk 1.5 yılında kötü beslenme sonucu büyümesi geri kalmış olan çocuklar. Daha sonra normal büyüme kaydetseler bile maalesef o kaybettikleri boyu yerine koyamıyorlar, telafi edemiyorlar. Dolayısıyla da kısa boylu kalıyor. Bu çocukların ilk 1.5 yılda yeterince anne sütü alamaması da sorunu artırıyor mu? Kronik beslenme bozukluğu gelişmekte olan ülkelerin bir sorunu. Dolayısıyla da ilk bir yılda anne sütünü yeterince almamak ya da anne sütünü yeterince almasına rağmen anne sütünü kestikten sonra ek gıdaları bulamama veya doğru ek gıdaları alamama veya miktarının az olması nedeniyle sorun ortaya çıkıyor. Esas neden, anne sütünden sonraki o geçiş dönemindeki gerekli besin maddelerini alamamaktır. Kronik beslenme yetersizliği Türkiyede hangi bölgelerde daha sık karşınıza çıkıyor?Dünya Sağlık Örgütünün tanımlamalarına göre kronik beslenme yetersizliğinin en önemli göstergesi beş yaşındaki boy kısalığıdır.
Tabii dünyada olduğu gibi Türkiyede de bölgesel farklılıklar var. Kesinlikle oranlar batıda çok daha düşük doğuda da daha yüksek. Batıda yüzde beş olan oranlar doğuda yüzde 30ları buluyor. Türkiye öne çıkan faktörler neler? Devam eden bir beslenme bozukluğu varsa ki bu illa ki kalori ya da protein eksikliği nedeniyle olmak zorunda değil. Çinko, demir, iyot eksikliği de olabilir. Tabii bütün bunlarda değişik belirtilere yol açıyor. Mesela ülkemiz, iyot eksikliğinin sık görüldüğü bir bölge. Artık tuzlar iyotlanıyor dolayısıyla iyot eksikliğinin nispeten azalıyor olması lazım. Ancak bunun tam önlenmiş olması söz konusu değil şu anda. Çocuklarda iyot, demir ve çinko eksikliğinin sonuçları nelerdir? İyot eksikliği guatr yapar. Ayrıca da gelişme bozukluğu yapabilir. Beyin gelişimi için iyot gereklidir. Yine çocuk yeterli demir almazsa genel performansını olumsuz etkiler, halsizlik, yorgunluk yapar. Çinko eksikliği de yine boy kısalığı nedenlerinden biridir. Ayrıca sık enfeksiyon geçirmenin nedenlerindendir. Beslenme yetersizliği yine çocukların okul başarısını da düşürebilir. Buna karşın yanlış beslenerek sürekli kilo alan bir grup da var...
Maalesef. Dünyada bir tarafta beslenme bozukluğu varken bir taraftan obezite sorunu görülüyor. Türkiyede de çok çeşitli yapılan okul çalışmalarında fazla tartılı oranı yani şişmanlığın bir alt düzeyi, yüzde 25 dolaylarında. Şişmanlık oranı ise okul çocuklarında yüzde 3 - 4 oranlarında görülüyor. Şişmanlık açısından fazla tartılılar da risk altında. Çocukluk çağı obezitesi erişkin çağdaki obezitenin en önemli nedenlerinden bir tanesi. Yani çocukken obezseniz büyük olasılıkla erişkin dönemde de obez oluyorsunuz. Bu nedenle çocukların fazla tartılı çıkması bile çok önemli. Türkiye açısından hangisi ön planda? Beslenme bozukluğu mu yoksa şişmanlık mı? Bölgelere ve ailelere göre her ikisi de önemli bir sorun. Batı bölgelerinde şişmanlık ön plandayken doğu bölgelerinde beslenme bozukluğu daha önemli diyebiliriz. Yılda 11 milyon çocuk ölüyorKongrede paylaşılan verilere göre tüm dünyada yılda 11 milyon çocuk ölüyor. Bunda beslenme yetersizliği ya da bozukluklarının önemli bir payı var. Çocuk ölümlerinin tamamını önlemenin mümkün olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Alev Hasanoğlu, ''Ama beslenme bozukluklarına yönelik politikalar üretmek, anne sütünü teşvik etmek ve aşılamanın yaygınlaştırılmasını sağlamak gerekiyor'' dedi.

Hangi saatte ne içmeli?

Sağlıklı beslenmede nasıl ki öğünler belli saatlerde yeniyorsa sıvı alımının da doğru saatleri var.Vücudunuzun taleplerine gerektiği şekilde yanıt verebilmek için hangi saatte ne içeceğinizi bilmelisiniz.

Lezzet Dergisi Özellikle bunaltıcı sıcaklarda çok susuyoruz. Susadıkça içiyor, içtikçe susuyoruz. Peki neden susuyoruz? Hiç merak ettiniz mi? Organizma, su rezervleri azalmaya başlayınca beyne sinyal veriyor ve biz susuyoruz. Su, organizmanın işlevini sürdürebilmesi için temel ihtiyaçlarından biri. Vücudumuzun yüzde 60'tan fazlası su. Gerek terleme, gerek böbrekler, gerekse nefes alıp-verme işlevi aracılığıyla vücuttan atılan suyun su içerek geri alınması sağlığımız açısından çok önemli. Aksi durumda susuz kalan organizmada aksaklıklar sözkonusu olabiliyor. Normalde vücudun su kaybı kilonun yüzde 0.2'si kadar olmalı. Örneğin 55 kg ağırlığındaki bir kadının günlük su kaybı, 110 gram olmalıdır. Ancak su kaybı yüzde 0.5 olunca susuzluk ortaya çıkıyor. Bol bol su için Yaz aylarında bol su içmek gerekiyor. Çünkü diğer mevsimlere oranla bu aylarda daha çok terleyerek daha çok sıvı kaybediyoruz. Üstelik sıcak hava vücutta aşırı ısınmaya yol açıyor. Bu durumda vücuttaki su, ciltteki gözenekler vasıtasıyla dışarı çıkınca (terleyince), vücudun iç ve dış ısısı dengeleniyor ve sıcak havaya daha kolay uyum sağlayabiliyoruz. Ancak az su içiyorsanız sağlığınız tehlikede demektir. Bu durumda terleme mekanizması görevini yeterince sürdüremez. Aşırı su zararlı mı? Su içmek yararlı. Ama bunun da bir sınırı var. Eğer günde 3 litreden fazla su içiyorsanız, tokluk ve aşırı şişkinlik sözkonusu olabiliyor. Bu da sağlığınız için gerekli temel maddelerin (makarna, sebze ve balık gibi) alımını engelleyebiliyor. Ayrıca aşırı suya tepki veren hücreler minerallerin böbrekler ve ter yoluyla atılımını hızlandırıp böbreklerin yorulmasına ve mineral eksikliğine yol açıyor. Hele bir de az tuzlu bir diyet uygulanıyorsa bacaklarda kramp ve yorgunluk gibi sorunlar ortaya çıkabiliyor. Değişik sıvılar alın Normal bir beslenme programı ile vücudumuz günde yaklaşık bir litre su alıyor. İdeali ise günde yaklaşık 2.5 litre sudur. Evet, başlıca içeceğimiz su ama sağlığımız için diğer içeceklere de gün içersinde yer vermeliyiz.Çünkü organizmanın sudan başka sıvılara da ihtiyacı var.Ancak her içeceğin bir saati var.Organizmanın gün içersindeki taleplerine en iyi yanıtı verebilecek içeceği içmek kadar ne zaman içmek gerektiğini de bilmekte yarar var.Kısaca susadıkça içmek yeterli değil.Doğru zamanda doğru içeceği seçmek önemli. Saat 08.00 Uyanınca 1 bardak ılık su için. Neden?
Organizma gece boyunca toksin ve artık maddeler üretiyor. Bu maddelerin vücuttan atılımını kolaylaştırmak ve vücudun ısı mekanizmasını gün boyunca dengelemek için sabahın erken saatlerinde sıvı almak çok yararlı. Ne içmelisiniz? Oda ısısında bekletilmiş 1 bardak su içmek böbrek ve bağırsakların işlevini artırarak vücudu toksin ve artıklardan temizliyor. Cilde pürüzsüz bir görünüm kazandırıyor. Dilerseniz su yerine idrar söktürücü ve toksin atıcı özellikler içeren bitkisel çaylar da içebilirsiniz. Saat 08.30 Kahvaltıda 1 fincan kahve için. Neden? Günün ilk öğününde yani kahvaltıda enerji veren bir içeceği tercih edin. Gün ortasına kadar sizi formda tutmalı, zihni uyarmalı ve konsantrasyonu artırmalı. Ne içmelisiniz? Kahve sinir sistemini uyaran maddeler içeriyor. Bu maddeler ani enerji verip, zihni açıyor ve konsantrasyonu artırıyor. Ayrıca metabolizmayı hızlandırıyor. Saat 10.30 Ara öğünde 1 bardak taze meyve suyu için. Neden?
Sabahları saat 10:00 ile 11:00 arasında vücudun su rezervi azalıyor. Kan şekeri düşüyor. Oganizmada yorgunluk ve konsantrasyon azalması başgösteriyor. Bu aşamada deyim yerindeyse vücudun yeniden şarj edilmesi gerekiyor. Organizmayı yeniden tazeleyerek güçlendirecek besleyici bir meyvenin suyu yararlı olur. Ne içmelisiniz? Meyve suyu özellikle sıcak havalarda terle kaybedilen vitamin ve mineral tuzlarının geri alımını sağlıyor. Ayrıca meyvede bulunan şeker sayesinde enerji ile tansiyon iniş ve çıkışları sözkonusu olmuyor. Portakal, greyfurt, vişne, kayısı suyu, muzlu süt veya çilekli süt içebilirsiniz. . Saat 12:00 Güneşten koruyucu bir içecek için. Neden? Hem öğle öğününe tok başlamak, hem terleyerek kaybettiğiniz mineralleri geri almak, hem de cildinizi güneşin zararlı etkilerinden korumak için betakaroten, C ve B vitaminleri ile mineraller içeren bir meyve suyuna ihtiyacınız var. Ne içmelisiniz? Taze domates suyunda tüm bu özellikler mevcut. Domates, mineral özellikle de potasyum kaynağı. Ayrıca serbest radikallere karşı savaşan likopen maddesi içeriyor. Ancak organizmanın likopeni özümsemesi için domates suyuna 1-2 damla zeytinyağı ilave etmenizde yarar var. Saat 14:00 Yemekten sonra hazmı kolaylaştıran bir içeceği seçin. Neden? Sıcak havalarda hazımsızlık sorunları çok yaygın bu nedenle hafif yemekler yenmeli. Öğle öğününde az yeseniz bile aşırı sıcak havaların etkisiyle hazımsızlık probleminden yakınabilirsiniz. Bu durumda mide salgısını artırarak hazmı kolaylaştıran bir içecek içmenizde yarar var. Ne içmelisiniz? 1 fincan çay için. Çay, hem hazmı kolaylaştırıyor, hem de içeriğindeki tein maddesi nedeniyle genelde bu saatlerde başgösteren uyku halini engelleyerek canlılık veriyor. Saat 17:00 Sağlıklı beslenmede nasıl ki öğünler belli saatlerde yeniyorsa sıvı alımının da doğru saatleri var.Vücudunuzun taleplerine gerektiği şekilde yanıt verebilmek için hangi saatte ne içeceğinizi bilmelisiniz. İkindi için besleyici bir meyve suyunu tercih edin. Neden? Öğle öğününü bir küçük tost ya da hafif bir salata ile mi geçirdiniz? Günün bu saatlerinde hafif bir yorgunluk belirtisi ve konsantrasyon azalması sözkonusu olabilir. O halde vücudunuzu canlandıran ve besleyen hafif bir içeceğe ihtiyacınız var demektir. Ne içmelisiniz? Şeker, vitamin ve mineral içeren olgun bir mevsim meyvesi ile hazırlanmış bir meyve suyunu tercih edebilirsiniz. Şeftali, kayısı, vişne, karpuz-kavun, ahududu gibi meyvelerle hazırlanmış meyve suyuna protein ve kalsiyum içerikli bir kahve fincanı süt ilave edin. Böylece akşam öğününe tok olarak başlayabilirsiniz.

Akşam öğününde 1 kadeh şarap için. Neden?
Akşam saatlerinde bunaltıcı sıcaklar yerini hafif bir serinliğe bırakıyor, ısı birkaç derece düşüyor ve hafif bir esinti çıkıyor. Bu saatler hafif bir içki almanın tam zamanı. Ne içmelisiniz?
Soğuk bir kadeh şarap akşam öğününün iyi bir eşlikçisi olabilir. İçerdiği şeker sayesinde enerji verirken, damar sistemi üzerinde olumlu etki ederek damarların genişlemesini sağlıyor. Saat 23.00 Bira ile gevşeyin. Neden? Barda veya bir davettesiniz... Ya da tatilde... Hoş bir geceyi hafif bir içki ile renklendirebilirsiniz. Kolay hazmedilen ve gevşetici etkisi olan bir içki olmalı. Ne içmelisiniz? Akşam yemeğinden sonra gittiğiniz eğlence yerinde şaraptan daha az alkollü olan birayı tercih edin. İçeriğindeki şerbetçiotu sayesinde bira hazmı kolaylaştırıyor. Ancak bağırsak gazlarını ve karında şişkinlik yapmasını önlemek için birayı yudum yudum içmeye özen gösterin. Her rahatsızlığın bir içeceği var. Diş ağrısı Ani diş ağrısına yakalandınız. Diş çürüğü ağrısı ya da dişeti iltihabı gibi sorunlarda acil tedavi için birkaç damla konyak veya viski için. Bu içeceklerde alkol oranı yüksektir ve dezenfektan, iltihap giderici ve ağrı kesici özellikler içerirler. Baş ağrısı Düşük tansiyon kaynaklı başağrısını acil olarak tedavi etmek için bir fincan kahve için. Kahve, damarları yapılandırıcı etkisiyle tansiyonu yükselterek ağrıyı dindiriyor. Bu konuda en etkili kahve, yüksek miktarda kafein içeren Amerikan kahvesidir. Hazımsızlık Yemeği abartmış olabilirsiniz. Bu konudaki can simidiniz 1 bardak kolalı içecektir. Bu içecekler, mide sularının salgısını artırarak hazmı kolaylaştırırlar. Kola ayrıca mide bulantısını da geçirir. Kilo sorununuz varsa light içecekleri tercih edin. Güneş yanığı Güneşte fazla kaldınız. Cildiniz acıyor. Enerji verici bir meyve suyu imdadınıza yetişebilir. Bağışıklık sistemini güçlendirerek, cildi güneşin zararlı etkilerinden koruyan bol vitaminli portakal, greyfurt ya da limon suyunu günde birkaç kez için. Uykusuzluk Sıcaktan ya da ortam değişikliğinden kaynaklanan uykusuzluktan yakınıyorsanız yatmadan yarım saat önce 1 kaşık bal ilaveli süt için. Sütte bulunan triptofan adlı aminoasit, gevşetip rahatlatıyor. Bal ise yatıştırıcı etkili serotonin üretimini artırıyor. İshal Yaz aylarının en yaygın hastalıklarından biri ishal. Soğuk ve çiğ besinlerden oluşan beslenme alışkanlığından kaynaklanıyor. Tedavi için; içine birkaç damla limon suyu damlatılmış 1 bardak su için. Yorgunluk Yılın yorgunluğunu bir kaç günlük tatille atmak zordur. İş yoğunluğundan uzakta dinleniyorsunuz ama bir türlü kendinizi toparlayamıyorsunuz. Ani enerji toplamak için bir kadeh şampanya için. Dinginlik veren bu içki ile moraliniz de yükselecektir . Adet sancıları Adet zamanı gelince tatlı yeme isteği başgösteriyor, sinirlilik artıyor ve karın ağrıları ortaya çıkıyor. 1 tatlı kaşığı kakao ilaveli 1 bardak süt içeriğindeki triptofan sayesinde sancıyı dindiriyor. Şişkinlikten yakınıyorsanız laktoz içermeyeni seçin.
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:24
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
25 Kasım 2007       Mesaj #444
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Sağlıklı Yaşam Mesajı
saglikli yasam mesaji 11 o Zonguldak'ta Yeşilay Haftası Nedeniyle Anaokolu Öğrencileri, Büyüklerinin Sigara İçmemesi İçin Yaptığı Mezar Şeklindeki Sigara Maketi ile İlgi Çekti.
Zonguldak'ta Yeşilay Haftası nedeniyle anaokolu öğrencileri, büyüklerinin sigara içmemesi için yaptığı mezar şeklindeki sigara maketi ile ilgi çekti.

Zonguldak'ta Yeşilay Haftası nedeniyle anaokolu öğrencileri, büyüklerinin sigara içmemesi için yaptığı mezar şeklindeki sigara maketi ile ilgi çekti.

Özel Ufuk Gül Kreş ve Anaokulu'nda eğitim gören yaklaşık 20 çocuk, Yeşilay Haftası etkinlikleri kapsamında yaptıkları çalışmaları Gazipaşa Caddesi'nde açtıkları standta sergiledi. ‘Sağlıklı yaşam sağlıklı dünya' mesajı veren çocukların, atık malzemelerden yaptıkları sağlıksız vücut maketi ile mezar şeklindeki sigara maketi ilgi çekti. Anaokulu sorumlusu Fatma Mart, “Çocukular becerileriyle yaratıcı ruhlarını ortaya çıkardı. Bu projeler kötü alışkanlıklar içinde olan insanların umarım ilgisini çeker” dedi.
22.07.2007 03:26[919976]
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:24
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Aralık 2007       Mesaj #445
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Gereğinden çok uyuma veya yeterince uyumama ölüm riskini önemli şekilde artırıyor. 1985-1993 yıllarında 35-55 yaş grubundan 10 bin 308 kişi üzerinde yapılan araştırmada, bu kişiler birkaç yıl süreyle takip edildi. Sonuçlar genellikle altı, yedi veya sekiz saat uyuyan insanların uyku sürelerindeki azalmanın, kalp damar hastalıklarına bağlı ölüm riskinin yüzde 110 oranında artmasına yol açacağını ortaya koydu. Araştırmayı yapanlardan Londra Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Dr. Jane Ferrie, uyku sürelerindeki artışın da ölüm riskini yüzde 110 oranında artırdığını söyledi. Ferrie, yedi veya sekiz saatlik uykunun yetişkin bir insanın sağlığı için ideal olduğunu açıkladı.
A.A.
Demir YumruK - avatarı
Demir YumruK
Ziyaretçi
10 Aralık 2007       Mesaj #446
Demir YumruK - avatarı
Ziyaretçi
Mucize bitki soya

Doğu Asya ovalarından tüm dünyaya yayılan mucizevi bitki soya, içerdiği yüksek kaliteli protein ile çocuklar ve yetişkinler için sağlık dağıtıyor.

10 Aralık 2007 Pazartesi

Lezzet Dergisi Hayvansal gıdalara oranla daha az yağ içerdiğinden kalbi koruyor, kolesterol düşüşünde önemli bir rol oynuyor. Son yıllarda sağlık açısından önemi daha iyi ortaya çıkan mucizevi bitki soya fasulyesi, Asya halkının beslenme alışkanlığında vazgeçilmez bir besin olarak yer alıyor. Yaklaşık 5 bin yıl önce Doğu Asya ovalarında keşfedilen soya, bugün sadece vejetaryen beslenme düzeninde değil, dünya mutfaklarında da önemli bir yere sahip. Büyüklük ve şekline göre uzun, yuvarlak, oval olan soya fasulyesi, hafif esmer ya da sarı renklidir. Mayıs ortasında ekilen soya eylül ya da ekim aylarında toplanır. Soya fasulyesini bu derece önemli kılan, zengin bir protein kaynağı olması, insan vücudunun ihtiyaç duyduğu amino asitler açısından mükemmel bir denge oluşturması. Soya proteini hem çocuklar hem de yetişkinler için önemli bir kaynak. Aynı zamanda inek sütüne karşı alerjisi olanlar için de vazgeçilmez bir protein kaynağı. Kolayca sindirilebilen, kolesterol içermeyen soya ürünleri bu özellikleri nedeniyle diyet yapanlara da öneriliyor. İçerdiği B1 vitamini oranının ete nazaran daha yüksek olması; kalsiyum, demir, çinko, fosfor, magnezyum içermesi gibi nedenlerle uzmanlar sağlıklı bir yaşam ve dengeli beslenme için soya ürünlerinin kullanılmasını öneriyor. Sağlık için soya Düşük yağlı ve soya bazlı beslenen Japonlarda kalp hastalıklarının çok az görülmesi, kalp hastalıkları ve soya ilişkisini gündeme getirdi. Soya çeşitlerinin kan lipid seviyeleri üzerindeki etkisi de araştırıldığında soyanın kolesterol seviyesinin düşüşünde önemli bir rol oynadığı ortaya çıktı. Menopoz konusunda yapılan araştırmalar da, soyanın kemiklerin güçlenmesinde etkili olabileceğini gösteriyor. Erkekler açısından da umut veren gelişmeler oldu; soyanın yapısında bulunan 'genistein' adlı bileşenin, prostat tümör hücrelerinin büyümesini önlediği keşfedildi. Soya ürünleri Soya fasulyesinden doğal olarak yararlanıldığı gibi soya filizi, soya sütü, soya eti, soya yağı, soya unu ve tofu olarak da tüketiliyor. Bunların dışında tempeh, miso, soya kepeği ve soya sosu dünya mutfaklarında kullanılan diğer soya ürünleri.
Soya fasulyesinin kavrulup öğütülmesiyle elde edilen soya unu, yüksek nitelikli protein açısından zengin olmakla birlikte; mükemmel bir demir, kalsiyum ve B vitaminleri kaynağı. Nişastası az olduğundan mayalı ürünlerde toplam unun yüzde 20'si oranında un kullanılmalı. Pişirme ve kızartma sırasında hamurun su tutma özelliğini de artırdığından, elde edilen ürünler daha nemli oluyor. İçeriğindeki yağ, lif ve şeker; ortaya çıkan ürünün iç kısmına yumuşaklık veriyor. Yapısındaki çözünür protein, bol yağda kızartılan ürünlerin yağ çekme oranını azaltıyor. Keklerde soya unu kullanıldığında yumurta ve süt miktarını azaltmak gerekir. Soya unu muhallebi, pasta, kek ve erişte yapımında kullanılabilir. Çin ve Japonya'da taze olarak tüketilen soya sütü yüzlerce yıldan beri uygulanan basit bir teknikle elde ediliyor. Islatılıp pişirilen soya fasulyelerinin öğütülüp bastırılarak sütünün çıkarılması yoluyla günlük olarak hazırlanıyor. Siz de aynı yöntemle soya sütü elde edebilirsiniz ve içecek olarak tüketebileceğiniz gibi milk shake, dondurma ve kremalı çorbalarda kullanabilirsiniz.
Ülkemizde de yaygın olarak kullanılan soya filizi genellikle çiğ olarak tüketiliyor. Soya filizi alırken fasulyesi kopmamış olanları seçin ve kısa sürede tüketin. Son yıllarda özellikle vejetaryenlerin tercih ettiği soya eti, soya ya da tofudan elde edilir. Büyük aktarlarda bulabileceğiniz soya etini, kırmızı ve beyaz ete alternatif olarak tüketebilirsiniz. İdeal bir bitkisel yağ olan soya yağı, hafif tatlı ve kokusuz bir yağdır. Duman verme ısısı (230 derece) yüksek olduğundan yüksek ısılarda kızartma yapmak için uygundur.
Soya loru olarak da bilinen 'tofu', nagari adlı bir maddenin soyayla karıştırılmasıyla elde edilir. Tofu, donmuş yağ açısından fakir olup kolesterol içermez. Genel olarak ne kadar yumuşaksa, yağ oranı da o denli düşüktür. Sodyum kısıtlaması olan diyetler için iyi bir alternatiftir. Vakumlu paketlerde aldığınız tofuyu yemeden önce bir müddet suda bekletin ve 1 hafta içinde tüketin. Diğer soya ürünlerinden tempeh, haşlanmış soya fasulyesi ile pirinç ya da darının karıştırılmasıyla hazırlanır. 24 saat bekletilen karışım aslında geleneksel bir Endonezya yemeğidir. Miso; soya fasulyesi, pirinç ya da arpa, tuz ve bir çeşit bakteri kültüründen oluşur. Miso çorbası Japonya'da özellikle kahvaltı ve öğle yemeklerinde içilir. Son yıllarda çok fazla tükettiğimiz soya sosu ise mayalanma işlemi sonucu elde edilir. Mayalanma 'köji' adı verilen bir bakteri ile başlar. Soya sosundan özellikle tavuk ve kırmızı et yemeklerinde yararlanacağınız gibi bazı sosların yapımında da kullanabilirsiniz. Patates yemekleri ve türlü gibi çeşitlere de farklı bir lezzet katar. 100 gr üründe ortalama protein miktarı (gr)
100 gr üründe ortalama protein miktarı (gr)
Patates 2
Süt 5
Pirinç 8
Ekmek 10
Unlu mamuller 12
Yumurta 12
Et 18
Balık 25
Peynir 25
Soya unu 50 Yarım fincan pişirilmiş
soya fasulyesinin içeriği
Kalori 149
Protein (gr) 14.3
Toplam yağ (gr) 7.7
Doymuş yağ (gr) 1.1
Doymamış yağ (gr) 6.6
Karbonhidrat (gr) 8.5
Ham fiber (gr) 1.8
Kalsiyum (gr) 88.0
Demir (mg) 4.4
Çinko (mg) 1.0
Thiamine (mg) 0.1
Riboflavin (mg) 0.3
Niasin (mg) 0.3
Vitamin B (mg) 0.2
Folacin (mg) 46.2

Besinlerin etiketlerine dikkat!

Etiket üzerinde gördüğünüz ifadelerin yazılabilmesi için yandaki tabloda bildirilen değerleri karşılaması gerekiyor.

10 Aralık 2007 Pazartesi

Dilara Koçak Markette dolaşırken en sevdiğim şeylerden birisi besinlerin etiketlerini okumak ve bir porsiyondaki kalori ve yağ değerini incelemektir. Bazı firmalar bu bilgileri öyle minik yazıyorlar ki maalesef büyüteç ile bile zor okunuyor. Merak ediyorum acaba saklamak istedikleri bir şeyler mi var diye? Yiyecek paketleri üzerindeki bu kutu içinde bir sürü yazı, sayı ve yüzdeler gözünüze mutlaka çarpmıştır. Bunlar ürünün içinde bulunan besin öğeleri hakkında (kaloriden kolesterole kadar) bilgi verir. Peki, besin etiketleri neden önemli? Üzerine yazılması gerekenler zorunlu mu? Dikkat edilmesi gereken noktalar nedir? Kim tarafından ve ne zaman akıl edildi besinlere etiket koymak?
Besinlere etiket yazılması 19. yüzyılda başladı, çünkü o döneme kadar buna gerek duyulmamıştı, o dönemde yaşayan kişiler için sadece besinlerinin lezzetli olması yeterliydi. Fakat 20. yüzyılda, Amerika Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) besinlerin etiketlenmesi konusunda birçok kural ortaya koydu. 1924den beri, FDA kendisi tarafından onaylanmayan sağlık iddialarına ve insanları aldatıcı besin etiketlerine izin vermemektedir. Bunun sonunda, besinlerin net ağırlıkları,isimleri ve besinleri üreten ve dağıtan firmaların isim ve adresleri ayrıca içindekiler kısmı da etiketlerin üstünde yer almaktadır. 1973ten beri vitamin ve mineraller hakkındaki bilgiler de etiketlerde listelenmektedir. Ülkemizde besin etiketleri Türk Gıda Kodeksine göre düzenlenmektedir. Etiket üzerinde gördüğünüz ifadelerin yazılabilmesi için aşağıdaki tabloda bildirilen değerleri karşılaması gerekiyor. Yani bir ürün üzerinde ''kolesterolsüz'' yazıyor ise tabloya göre bu ürünün 100 gramında 0,005 gramdan az kolesterol olması gerekiyor. Ürün üzerinde ''doymuş yağ içermez'' ifadesi varsa satın aldığınız 100 gram katı veya 100 mililitre sıvı gıdada 0,1 gramdan daha az doymuş yağ vardır. Akıllı seçimler yapabilmek için tüm etiket bilgileri gözden geçirilmelidir. İçeriğindeki besin etiket açıklamaları, kalori değerleri, porsiyon miktarı, günlük alım yüzdesi, vitamin ve mineralleri, diğer besin öğeleri ve yağ yüzdesi dikkatlice incelenmelidir. Mc Donalds firmasını kutluyorum Dünyada ilk defa bir fast food zinciri ürünlerine ait kalori yağ ve protein değerlerini ambalaj üzerinde açıkladı. Bu uygulama tüketiciyi doğru bilgilendirmek için önemli bir adım ve sorumluluk. Obeziteyle ilgili neredeyse tüm haberlerde görmeye alışık olduğumuz hamburgerin yaklaşık 250 kalori olduğuna eminim siz de şaşıracaksınız. Çift kaşarlı tosttan daha az yağ ve kalori içeren Mc Donalds hamburgerinin ve merak ettiğiniz diğer tüm ürünlerin kalori ve yağ değerlerini öğrenmeniz artık çok kolay. Bu noktada herkes sorumluluğu kendi üzerine almalı. Günlük aldığınız kaloriyle harcadığınız kalori eşit değilse yediğiniz besinin adı ve çeşidi ne olursa olsun kilo alırsınız. Bu sebeple besinleri ve yediklerinizi daha yakından tanımaya gayret edin. Etiket okuma alışkanlığınızı geliştirin. Üretici firmalara bu konuda soru sormaktan çekinmeyin. Ne yediğinize, ne kadar yediğinize, ne sıklıkta yediğinize, ne kadar kalori harcadığınıza her zaman dikkat edin.
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:25
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
10 Aralık 2007       Mesaj #447
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
DÜZENSİZ UYKU HAYATI TEHDİT EDİYOR

Yapılan bir araştırma, uyku düzenini değiştirmenin tehlikeli olduğunu ortaya koydu.

Londra Üniversitesi Tıp Okulu uzmanlarının çalışmasına göre normal uyku düzeninin dışına çıkarak fazla ya da az uyuyanlarda, erken yaşta ölüm riski yüzde 110 gibi önemli bir oranda artabiliyor.

Buna göre günde 6, 7 ya da 8 saat uyuyanların uyku süreleri kısaldığında ya da uzadığında kalp ve damar hastalıklarına bağlı hastalıklardan ölüm riski artıyor. 35 ve 55 yaşları arasındaki 10 bin 308 gönüllünün katıldığı çalışmada yeterli uyku süresi ise 7 ya da 8 saat olarak belirlendi. Uzmanlar, Günde 7 saat uyumaya kendinizi alıştırdıysanız ne azını ne de fazlasını uyuyun. Düzeninizi koruyun dedi.
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:25
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Aralık 2007       Mesaj #448
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Soğuk algınlığına yeni silah



Eczacıbaşı İlaç Pazarlama'nın, soğuk algınlığında devrim yaratan ürünü Vicks First Defence, bayram tatili öncesinde ve tatil sırasında hasta olup yatağa düşmek istemeyenlerin en büyük silahı olacak.
Soğuk algınlığının gelişimini durdurduğu klinik olarak kanıtlanan Vicks First Defence; hem hastalığın gelişimini önlüyor, hem de belirtileri ortadan kaldırıyor. Reçetesiz bir ürün olan Vicks First Defence, Türkiye'nin 57 ilindeki eczanelerde satışa sunuldu. Soğuk algınlığına karşı etkili bir önlem olan Vicks First Defence, bayram için tatil planları yapanların seyahate çıkarken mutlaka yanlarında bulundurması gereken bir ürün.
Türkiye'ye Eczacıbaşı İlaç Pazarlama tarafından getirilen Vicks First Defence, hastalığın ilk belirtileriyle (boğaz ağrısı, boğazda dolgunluk hissi, hafif burun akıntısı, hapşırma veya genel kırıklık hali) beraber kullanılıyor. Procter & Gamble laboratuarlarında yapılan klinik araştırmalara göre; Vicks First Defence, vücudun soğuk algınlığı virüsüyle savaş gücünü iki kat artırıyor. Hastalığın belirtilerini yüzde 40 azaltırken, hastalık süresini de 2.8 gün kısaltıyor. Böylece gereksiz ilaç kullanımının hem sağlığa, hem de bütçeye getireceği yükten de kurtarıyor.
Vicks First Defence nazal sprey, kullanıldığında içeriğindeki mikro - jel virüslerin vücutta ilk yerleştiği yer olan burun boşluğuna geçerek, ilk aşamada soğuk algınlığına neden olan virüsleri kaplıyor, pH'ı düşürerek etkisiz hale getiriyor ve vücudun defans mekanizmasını harekete geçirerek vücuttan atılmasını sağlıyor.
A.A.
Son düzenleyen Pasakli_Prenses; 22 Aralık 2008 18:08
Demir YumruK - avatarı
Demir YumruK
Ziyaretçi
11 Aralık 2007       Mesaj #449
Demir YumruK - avatarı
Ziyaretçi
Bağışıklık sisteminizi nasıl koruyabilirsiniz?

Kış mevsiminde en çok rastlanan grip, alerjik rinit gibi enfeksiyon hastalıklarına karşı sağlığınızı koruyan bağışıklık sisteminizi önceden desteklemeniz korunma açısından hayati önem taşıyor.


Çalıştığınız ortamı günde en az 3 kere havalandırın. Kış aylarında el ve yüz temizliğinin sıklaştırılmasına ve sıkı temastan kaçınılmasına dikkat edin.
İş ve günlük yaşamınıza stres faktörüne engel olmak için mutlaka gün içerisinde kendinize zaman ayırın. Gün içinde zihninizi gündelik sorun ve sorumluluklardan uzaklaştırın.
Vücudunuzun uyku ihtiyacını eksiksiz karşılamaya özen gösterin. Kaliteli bir uyku dilimi için çevresel faktörleri düzenleyin.
Özellikle hasta veya halsiz hissedilen dönemlerde sigara tüketimini azaltın.
Beslenme alkanlıklarınıza dikkat etmek, düzenli olarak el yıkamak, kapalı ortamların havalandırılmasına dikkat etmek, beta glukan içeren destek besinlerle vücut direncinin korunmasına katı sağlamamız mümkün.
Beyaz hücreleri destekleyen beta glukan tamamen doğal bir besin desteği.Balık tunçgiller, ekmek yulaf gibi mayalı ürünler doğal beta glukan kaynakları. Bu dönemlerde bağışıklık sistemini beta glukanla desteklemenin etkin rol oynadığını, hastalık riskini önemli oranda azalttığını belirtiyor.
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:25
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
11 Aralık 2007       Mesaj #450
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Baş dönmesi ve araç tutması

VERTİGO NEDİR?

Bazı insanlar denge problemlerini baş dönmesi olarak nitelendirirler. Çevrenin dönmediği bu denge bozukluğu bazen iç kulağa bağlı bir problemden dolayı ortaya çıkar. Bazı insanlar ise denge sağlamaktaki zorluklarını vertigo kelimesiyle açıklarlar. Bu kelime Latince "dönmek" fiilinden gelmektedir. Bu hastalar sıklıkla kendilerinin veya çevrenin döndüğünü söylerler. Vertigo çoğunlukla iç kulak probleminden kaynaklanır.

HAREKET HASTALIĞI VE DENİZ TUTMASI NEDİR?

Bazı insanlar uçağa bindiklerinde veya arabada bulantı hissederler, hatta bazen kusarlar. Bu duruma taşıt tutması denilir. Bir çok insan bu rahatsızlığı gemiye bindiği zaman çeker bu yüzden aynı olay olmasına rağmen buna deniz tutması denir. Deniz tutması sadece ufak bir rahatsızlıktır. Bunun dışında herhangi bir tıbbi bozukluğun ifadesi değildir. Ancak bazen yolcular bu rahatsızlıktan dolayı çok kısıtlanabilirler. Çok az bir kısmında da bu rahatsızlık yolculuk bitse dahi birkaç gün daha sürmektedir.

DENGE SİSTEMİNİN ANATOMİSİ

Baş dönmesi (Dizzines, vertigo) ve taşıt tutması denge sistemi ile ilgilidir. Uzay araştırmacıları bu duyguya uzaysal oriantasyon demektedirler. Denge sistemi iç kulaktadır ve beyine vücudun uzay içinde nerede olduğunu, pozisyonunun yönü, hangi yönde hareket ettiği ve dönüyor mu yoksa sakin durumda mı olduğunu bildirir. Denge duygunuz sinir sisteminin aşağıda belirtilen bölümleri arasındaki kompleks ilişkilerle sağlanmaktadır.

İç kulak (aynı zamanda labirent adını da almaktadır.) hareketin yönünü yani dönüp dönmediğini, ileri veya geri, bir yandan diğer yana ve yukarı veya aşağıya doğru olduğunu belirler.
Gözler vücudun uzay içindeki yerini (baş aşağı vs.) ve hareketin yönünü belirler.
Eklemlerde ve omurgada bulunan basınç reseptörleri vücudun hangi parçasının aşağıda olduğunu ve neresinin yere değdiğini belirler.
Kaslardaki ve eklemlerdeki algılama reseptörleri vücudun hangi parçasının hareket ettiğini belirler.
Merkezi sinir sistemi (beyin ve omurilik) daha önceki dört sistemden gelen uyarıları işler ve sonuçta koordinasyonu sağlanmış bir algılama ortaya çıkar.
Taşıt tutmasının bulguları ve baş dönmesi, merkezi sinir sistemine diğer dört sistemden birbirine zıt mesajlar geldiğinde ortaya çıkmaktadır. Örnek olarak fırtınalı bir günde uçağa bindiğinizi düşünün ve uçağınız hava akımlarından dolayı sallanmaktadır. Fakat gözleriniz bu hareketi algılamamaktadır. Çünkü bütün gördüğünüz uçağın içidir. Bunun sonucunda beyniniz birbiriyle uyuşmayan mesajlar almaktadır. Sizi bundan dolayı uçak tutabilir. Veya bir arabanın arka koltuğunda oturmuş kitap okuduğunuzu düşünün. İç kulağınız ve deri reseptörleriniz yolculuğun hareketini algılayacaktır. Ancak gözleriniz sadece kitabı görecektir. Bu nedenle sizi taşıt tutabilir. Gerçek bir tıbbi örnek vermek gerekirse bir darbeden dolayı yalnızca bir taraftaki iç kulağınızın hasarlandığını düşünün. Hasarlı iç kulak normal iç kulakla aynı mesajları göndermez. Bu beyine dönme eylemiyle ilgili yanlış bilgi verir. Kişi vertigodan veya dönüyormuş hissinden şikayetçi olabilir. Bazen bulantı da görülür.

HANGİ TIBBİ RAHATSIZLIKLAR BAŞ DÖNMESİNE NEDEN OLUR?

Dolaşım: Dolaşım bozuklukları baş dönmesinin en sık nedenleri arasındadır. Eğer beyniniz yeterince kan almazsa başınız dönmeye başlar. Hemen hemen herkes yatarken aniden ayağa kalktığında birkaç defa hissetmiştir, ancak bazı insanlar sık veya kronik nedenlerden ötürü baş dönmesi şikayetlerinde bulunurlar. Bu arterioskleroz (damar sertliği) dan dolayı olur. Bu rahatsızlık çoğunlukla yüksek tansiyon hastalarında, şeker hastalarında ve kan yağları yüksek olanlarda görülür. Bazen de kalp fonksiyonları yetersiz olanlarda veya kansızlık şikayeti olanlarda rastlanır. Bazı ilaçlar özellikle nikotin ve kafein beyne giden kan akımını azaltır. Dietteki çok miktarda tuz da kan akımının azalmasına neden olur. Bazen dolaşımında strese, sinirlenmeye veya gerginliğe bağlı olarak bazı bozukluklar olabilir. Eğer iç, kulak yeterince kan alamazsa daha özel bir baş dönmesi durumu olan vertigo ortaya çıkar. İç kulak kan dolaşımındaki değişikliklere çok hassastır. Bu yüzden beyin için bahsedilen zayıf kan dolaşımı durumlarının hepsi iç kulak için de geçerlidir.
Yaralanma: Kafatasında meydana gelen, iç kulağı da zedeleyen bir kırık sonrasında aşırı,kısıtlayıcı bir vertigoyla birlikte bulantı ve işitme kaybı gelişir. Baş dönmesi birkaç hafta sürer. Bu süre içinde normal taraf yavaş yavaş karşı tarafın fonksiyonlarını üstlenir.
Enfeksiyon: Virüslerden örneğin soğuk algınlığına neden olanlar iç kulağı ve onun beyinle olan sinir bağlantılarını etkileyebilirler. Bu kötü bir vertigoya neden olurken işitme genellikle etkilenmez. Buna rağmen bakteriler sonucunda oluşan enfeksiyonlarda hem denge hemde işitme fonksiyonlarının bozulmasına neden olur. Baş dönmesinin şiddeti ve iyileşme zamanı kırıklarda olduğu gibidir.
Allerji: Bazı insanlar allerjik oldukları besinlerle veya havadaki parçacıklarla karşılaştıklarında baş dönmesi veya vertigo ile karşılaşabilirler.
Nörolojik hastalıklar: Multipl Skleroz, sifiliz, tümör gibi sinir sistemini etkileyen hastalıklar dengenin bozulmasına neden olur. Bunlar nadir nedenler olmasına rağmen doktorunuz muayene sırasında bunları da düşünecektir.
ARAÇ TUTMASINA KARŞI NE YAPABİLİRİM?

Her zaman vücudunuzun hareketinin iç kulağınız ve gözleriniz tarafından aynı şekilde algılanabileceği bir yerde oturun. Örnek olarak arabanın ön tarafında oturup uzak manzaralara bakabilirsiniz veya geminin güvertesi ne çıkıp ufku izleyebilirsiniz yada uçakta cam kenarında oturup dışarıyı seyredebilirsiniz. Uçak yolculukların da hareketin en az olduğu kanat üstüne denk gelen koltukları tercih edin.
Eğer araba sizi tutuyorsa kitap okumayın yada zıt yöndeki koltuklara oturmayın.
Araç tutması olan bir başka yolcuyla konuşmayın veya onu izlemeyin.
Yolculuktan hemen önce yada yolculuk sırasında keskin kokulardan, baharatlı ve yağlı yiyeceklerden uzak durun. Araştırmalar halk arasında yaygın olarak kullanılan formüllerin etkinliğini bilimsel olarak kanıtlayamamıştır.
Doktorunuz tarafından tavsiye edilen ilaçlardan birini yolculuğunuzdan önce alın. Bu ilaçlardan bazıları reçetesiz olarak da satın alınabilir. Sakinleştirici veya sinir sistemini etkileyen ilaçlar için doktorunuzun reçetesi gerekir. Bazıları hap veya fitil şeklindedir bazıları ise (scopolamine) kulak arkasına yapıştırılabilen bantlar şeklindedir.
Şunu hatırlayın: Baş dönmesi ve araç tutması olaylarının büyük çoğunluğu hafiftir ve kişi bunu kendi kendine tedavi edebilir. Ancak ağır veya giderek daha da ağırlaşan vakalar Kulak Burun Boğaz, denge ve sinir sistemi konusunda uzman bir doktor tarafından takip edilmelidir.

DOKTOR BAŞ DÖNMESİ İÇİN NE YAPAR?

Doktorunuz baş dönmesini tarif etmenizi isteyecektir. Bunun bir göz kararması mı yoksa bir hareket hissi mi olduğunu, ne kadar sürdüğünü, işitme kaybı veya bulantı ve kusma olup olmadığını soracaktır. Hangi durumların baş dönmesi oluşturduğu da sorulabilir. Genel durumunuz, ilaç alıp almadığınız, kafa travması, son zamanlarda geçirilmiş bir enfeksiyon, ve kulağınızla, sinir sisteminizle ilgili birçok soruya cevap vermek durumunda olabilirsiniz. Doktorunuz kulağınızı, burnunuzu ve boğazınızı muayene ettikten sonra sinir sistemiyle ilgili bazı testler yapacaktır. İç kulak hem işitme hem de dengeyle ilgili olduğu için dengedeki bir bozukluk işitmeyi de etkileyecek veya bunun tersi olacaktır. Bu nedenle doktorunuz işitme testi (odiogram) isteyebilir. Bazı durumlarda kafatasınızın röntgenini, tomografisini veya manyetik rezonans ile görüntülenmesini veya iç kulağınızı uyarmak için kullanılan sıcak veya soğuk sudan sonra göz hareketlerinizi izleyecek bir test (elektronistagmografi - ENG) isteyebilir. Bazı durumlarda da kalbinizin değerlendirilmesini veya bazı kan testlerini önerebilir. Her hasta için her test gerekmemektedir. Doktorunuzun kararı hangi testlerin gerekli olduğunu belirleyecektir. Benzer olarak önerilen tedavi de konulan teşhis ile ilişkili olacaktır.

BAŞ DÖNMESİNİ AZALTMAK İÇİN NE YAPABİLİRİM?

Ani pozisyon değişikliklerinden kaçının. Örnek olarak yatar durumdan aniden ayağa kalkmayın veya bir taraftan diğerine ani olarak dönmeyin.
Aşırı kafa hareketlerinden (özellikle yukarı bakmak) veya hızlı baş hareketlerinden kaçının.
Dolaşımı bozacak (nikotin, kafein ve tuz) ürünlerinin kullanımını azaltın.
Baş dönmenize neden olan stresden, sinirlilikden uzak durun ve allerjiniz olan maddelere maruz kalmamaya çalışın.
Baş dönmeniz olduğunda araba kullanmak tehlikeli alet kullanmak veya merdiven tırmanmak gibi zarar verebilecek aktivitelerden uzak durun.

Türk Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Vakfı
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:25

Benzer Konular

7 Mart 2016 / WaRrioR Sağlıklı Yaşam
7 Mart 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2016 / prenses ayşe Cevaplanmış