Arama

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 49

Güncelleme: 20 Ocak 2015 Gösterim: 601.870 Cevap: 719
firstlady - avatarı
firstlady
Ziyaretçi
6 Şubat 2008       Mesaj #481
firstlady - avatarı
Ziyaretçi
Siroz Nedir??

Sponsorlu Bağlantılar
karaciğerin kronik (süregen) bir hastalığıdır. Çeşitli nedenlerden kaynaklanabilir,ama hücre temelindeki oluşum süreci hep aynıdır. Sirozda yineleyen hücre ölümü, halka biçiminde bağdoku artışı ve yumrular biçiminde doku yenilenmesi görülür. Belirtileri ise (Vena porta) toplardamar sisteminde portal kan basıncı yükselmesi ve ilerleyici karaciğer yetmezliğidir.


Karaciğer sirozunun kalıtsal yatkınlık dışındaki en önemli nedenleri, geçirilmiş viral hepatit hastalığı ve alkolizmdir. Bir takım siroz olgusunda ise hastanın öyküsünde alkolizme ya da sarılığa rastlanmaz. Kriptogenetik (nedeni bilinmeyen) siroz adı verilen bu olguların bazısında hastanın sanlıksız bir viral hepatit geçirmiş olabileceği düşünülür. (Ömeğin karaciğer iltihabı sonrasında gelişen siroza özgü büyük yumrıılar görülebilir.) Karaciğerde demir birikmesi (hemokromatoz) ve kronik konjestif kalp yetmezliği de siroza neden olabilir.
Karaciğer sirozu birçok nedene bağlı olabilirse de oluşum süreci değişmez. Bir dış etken yapısal bir işlev azalmasının ya da henüz tam aydınlatılmamış olan kalıtsal bir yatkınlığın bulunduğu karaciğerde (belki de antikor yapısındaki) bir mekanizmayı harekete geçirir. Daha sonra kendi kendine işlemeyi sürdürebilen bu mekanizma sirozu başlatan bir tetik gibi işlev görür. Bir başka bir deyişle karaciğer, hastalığın nedeni kendi hücreleriymiş gibi davranmaya başlar. Karaciğer hücresine zarar veren herhangi bir etken karşısında bağdoku yalnızca ölen hücrelerin yerini almakla kalmaz; karaciğer hücreleri de işlevsel bir lobcuk oluşturacak katmanlar biçiminde yenilenmez. Tam tersine, karaciğer dokusunun araları aşırı bağdokuyla dolar ve bunun sonucunda lobcuğu parçalara ayıran yalancı lobcuklar oluşur. Böylece hücre yenilenmesi amaçsız ve yaygın bir yangı oluşumuna dönüşür. Aşırı çoğalan bağdoku daha sonra büzülerek yakınındaki hücre ve damarları sıkıştınr ve organda oksijen yetersizliğine neden olur. Karaciğer sirozunda görülen sinüzoit ağ (ince damar işlevi gören boncuklar) azalması hastalığın ileri evrelerinde şiddetlenerek dolaşımı durdurabilir. Böylece başka hücrelerin de ölmesiyle tamamlanan döngü, bir kez daha başlayıp yayılmaya hazır hale gelir. Bazı uzmanlann iyi huylu bir tümör hastalığı olarak nitelemesine yol açacak kadar aşırı bir üreme gösteren siroz hücreleri organdaki besleyici maddeleri tüketir. Asalak gibi öteki karaciğer hücrelerinden beslenen siroz hücreleri artık hastalığın ve hücre ölümünün nedeni olmuştur.
Sirozun en az bilinen yanı aşın bağdoku üretimidir. Bu olay zehirlenme ya da bağışıklık tepkisine bağlı olarak retiküloendotelyal sistem etkinliğinin artmasından kaynaklanabilir. Herhangi bir nedenle zedelenen ya da ölen karaciğer hücresi bağışıklık sistemi tarafından "yabancı" olarak tanınır ve sistemin antikor oluşturarak yanıt vermesine yol açar (kandaki belirgin gammaglobulin artışı buna bağlıdır). Karaciğer hücrelerindeki antijen-antikor tepkisi hücre ölümüyle sonuçlanır ve böylece retiküloendotelyal sistemin uyarılmasıyla aşırı miktarda üretilen bağdoku karaciğer hücrelerinin yerini alır.
Viral hepatit, alkol gibi bir dış etkenin neden yalnızca bazı insanlarda karaciğer hücrelerini vücuda "yabancı" kıldığı sorusuna henüz doyurucu bir yanıt getirilememiştir. Ama yanıtın allerji ya da immun (özbağışıklık) süreçlerinde olmadığı söylenebilir.

SİROZLU KARACİĞERİN DURUMU

Yukarıda sözü edilen siroz tiplerinin (alkolik, doku ölümü sonrası, safra sistemi kökenli) her birine özgü belirli anatomik ve patolojik değişildikler vardır. Ama bazı temel özellilder bunlann hepsinde, özellikle de karaciğer kökenli siroz olgulannda görülür. Alkole bağlı sirozda karaciğer önce büyür, hastalığın son evresindeyse küçülür. Yüzeyi ince pürtüklü yapıdadır. Doku ölümü sonrasında gelişen sirozda ise karaciğer büyüyebilir ya da büyümeyebilir; yüzeyi her zaman düzensiz ve kaba pürtüklüdür.
Biyopsiyle alınan ömeğin mikroskopla incelenmesi tipik siroz bulgularını ortaya koyar. Karaciğer tam bir yapısal düzensizlik içindedir. Sağlıklı organdaki düzenli karaciğer lobcukları artık tümüyle ya da hemen hemen yok olmuştur. Asıl işlevi karaciğerin destek sistemini oluşturmak olan bağdoku bölmeleri (septum) tam bir dağınıklık içinde her yana doğru gelişmiştir. Damarlar daha da düzensizdir. Her yerde eşmerkezli olarak yerleşmiş hücre kümeleıi görülür. Bunlar sağlıklı lobculdara benzemekle birlikte merkezlerinde bir toplardamar yoktur ve dağılımlan düzensizdir. Yumru biçimindeki bu oluşumlara yalancı lobcuk denir.
Gerek bağdoku oluşumu, gerekse yalancı lobcuk oluşumu yıkıma uğrayan karaciğer hücrelerinin yeni hücre üretme ve çoğalma yoluyla giriştiği onarım çabasını temsil eder. Ama yeni hücre üretimi aşırı miktardadır ve dağılımı düzensizdir.

HASTALIĞIN BELİRTİLERİ

Başlangıçta hastamn yakınmaları çok azdır ve belirtiler yalnızca bu hastalığa özgü değildir. İştahsızlık, çabuk yorulma, bulantı, sindirim bozukluklan, barsak işlevlerinde düzensizlik (kabızlık), midede ağırlık duygusu, yağlı besinleri sindirememe, aşırı gaz, ayaklarda ödem (şişlik), hafif ateş gibi bu belirtilerin çoğu sirozdan başka hastalıklarda da görülür. Bunlar aşırı alkol alımı ya da safra yolları hastalıklanyla eşzamanlı olarak ortaya çıkan bir mide-onikiparmakbağırsağı iltihabından da kaynaklanabilir. Ayrıca bu belirtiler kronik hepatit belirtilerine çok benzer. Siroz çeşitli hastalıkların sonunda gelişebildiğinden gerçekte birçok geçiş tablosu vardır ve bazen tanı biyopsiyle bile kesinleştirilemez.
Hastalığın ileri evresine dekompanse siroz adı verilir. Bu dönemde iştahsızlık tam bir iştah kaybına dönüşür. Hasta halsizdir ve sürekli zayıflar, çünkü genellikle dokularda su tutulmaz. Cinsel istek gittikçe azalır ve sonunda cinsel iktidarsızlık ortaya çıkar. Özellikle sabahları ve aç karnına olmak üzere bulantı ve kusma görülür. Bağırsaklarda aşırı gaz birikmesi en ağır ve kesin belirtinin ortaya çıkmak üzere olduğunu gösterir. Hasta geceleri gündüzden daha çok idrar çıkarır ve sonunda en ağır belirti olan assit (karın boşluğunda sıvı birikmesi) ortaya çıkar.

KARINDA SIVI BİRİKMESİ (ASİT)

Hasta bir yandan karnının rahatsızlık verecek biçimde şiştiğini, bir yandan da günlük idrar miktarının azaldığını ve idrar renginin koyulaştığını fark eder. Karın gittikçe gerilir; deri ulaşabileceği en yüksek gerginlik düzeyine ulaşır. Hasta oldukça garip bir görünüm alır. Karındaki şişkinlik ve gerginlikle birlikte solunum güçlüğü ortaya çıkar. Biriken sıvı diyaframa baskı yaparak hareketlerini sınırlar ve solunumu çok güçleştirir. Assit gelişimiyle birlikte kanda albümin düzeyi düşer, aldosteron salgısı artar ve özellikle toplardamar sisteminde kan basıncı yükselir.
Toplardamar sisteminde tansiyonun yükselmesi siroza doğru giden bir karaciğerde olanların incelenmesiyle açıklanabilir.

Vena PORTA TOPLARDAMAR SİSTEMİNDE KAN-BASINCI YÜKSEKLİĞİ (Portal Hipertansiyon)

Yeni oluşan bağdoku ve özellikle de çok miktarda yalancı lobcuk kümelenmesi karaciğer dolaşımının bir bölümünü yıkıma uğratır; bir bölümünde de baskı ve boğulmaya yol açar. Bu durum karaciğer toplardamarlarının lobcuk içi küçük dallarında, yani portal toplardamarların doğduğu yerlerde daha belirgindir. Bu damarların görevi karaciğerden çıkan kanı toplamaktır. Bunların bazısının bile kapanması doğal olarak karaciğer içi kan akışında belirgin zorluğa yol açar ve karaciğerde kan göllenmeye başlar.
Kapiller toplardamarı bağırsaklardan ve dalaktan gelen bütün kanı karaciğere geçiren ana damardır ve taşıdığı kanın karaciğere girmesi de karaciğerde dolaşım koşullarının böyle kötüleşmesi durumunda zorlaşır. Kanın karşısındaki direnç arttıkça, onu yenmek için gereken güç de artar ve böylece portal toplardamar sisteminde kan basıncı yükselir. Yapılan ölçümler portal toplardamarında basıncın normalde 20 cm su basıncından az olması gerekirken, sirozlularda 25-60 cm su basıncına kadar yükseldiğini göstermiştir.
Yan dolaşım gelişmesi - Sirozun çok ağır bir belirtisi de portal toplardamarda kan basıncı yükselmesine bağlı olarak bir yan dolaşımın ortaya çıkmasıdır. Yan dolaşım yemek borusu (özofagus) düzeyindeki toplardamarlarda varis oluşumu biçiminde ortaya çıkar ve hastanın yaşamını tehlikeye soktuğundan ayrıca tedavi edilmesi gerekir.
Portal toplardamarı kanının karaciğere zor akması ve damarda basıncın yükselmesi sonucunda kan daha kolay akabildiği yeni yollara yönelmeye başlar. Buraya kadar kötü bir durum yoktur; tam tersine bu gelişmenin pratik bir yararı da vardır. Vücudun kendiliğinden aldığı bu acil önlemden sonra, karaciğerdeki kan göllenmesi biraz hafifler. Ama bir de komplikasyonu vardır: Kanın bulduğu yeni akış yollarından biri, portal toplardamara akan mide koroner (taç) toplardamarıdır. Kan bu yoldan yemek borusu toplardamarlarına ve daha sonra üst anatoplardamara yönelir.
Yemek borusu toplardamarlarları zayıf damarlardır. Bazen yeni kan kütlesinin oluşturduğu yüksek basıncına dayanamazlar. Duvarları daha da zayıflar ve genellikle bacaklardakilere benzeyen varisler oluşur. Bu varisler yemek borusu boşluğuna doğru büyüdüğünden büyük ve sert bir lokma ya da mukoza örtüsünü sindirerek yıkıma uğratan ülser gibi bir etken varisleıin yırtılmasına neden olur. Sirozun dengelenebildiği (kompanse) evresi bu noktada aşılır ve hastada tehlikeli bir iç kanama başlar. Kanama dursa da sorun bitmez, çünkü vücut artık sirozu düzenleyici etki gösteremez (dekompanse siroz) ve aşırı kansızlık hastada temel bir tedavi sorunu yaratır. Yemek borusu varisleri radyolojik incelemeyle belirlenebilir. Yan dolaşım gelişmesi yemek borusu varisleri dışında basur ve yüzeysel karın toplardamarlarının genişlemesine de yol açabilir.
SİROZLU HASTANIN GÖRÜNÜMÜ
Sirozlu hasta zayıftır ve bacaklarda daha belirgin olan bu zayıflık, assit varsa karındaki şişiik nedeniyle daha da dikkat çekicidir. Derisi toprak renginde, normalden daha koyu, griyle kahverengi arası bir renktedir. Bazen sanlık da gelişir.
Deride sarılık gelişmese bile gözlerde her zaman san bir gölge vardır. Özellikle yanaklar ve burun, alkoliklerdeki gibi kızarmıştır; bu bölgelerde parlak kırmızı renkte noktalar gözlenir. Aynı gelişme avuçlarda ve tabanlarda da görülür. Tipik olmamakla birlikte sık rastlanan bir belirti de yüz, boyun, sırt, göğüs ve kollarda görülen ince damar 'yıldızları'dır; “örümceksi ben” (spider angioma) olarak da bilinen bu oluşumlar yaklaşık 5 mm çapında, bir merkezden yayılan küçük damar genişlemeleridir. Başta koltukaltındakiler olmak üzere genellikde vücut kılları da dökülür. Bütün bu belirtiler iç salgı sistemi kökenli bozukluklara, yani karaciğer işlevlerinin bozulmasıyla ortaya çıkan hormonal dengesizliğe bağlıdır.
TEDAVİ
Siroz ağır bir hastalıktır ve genel kabule göre tedavisinden çok, önlenmesine ağırlık verilmesi gerekir.
Düzenli olarak alınan asırı miktarlarda alkolün çok zararlı olduğu kesindir. Dolayısıyla siroza yakalanma tehlikesine karşı ilk önlem olarak alkol kısıtlanmalıdır. Bir başka önemli siroz nedeni de hepatittir. Hepatitte hekimin iyileşme dönemine ilişkin öğütleri tutulmalı ve karaciğerin tümüyle iyileşmesi için ortam sağlanmalıdır.
Sirozlu hastanın yaşaması hekimin önerilerine uymasına bağlıdır. Alkolden kesinlikle uzak durmalı, artık “az” içmenin yetmediğini; "hiç" içmemek gerektiğini bilmelidir. Beslenmenin temel bir önemi vardır. Karaciğer besinlerle alınan bütün maddelerin metabolizmasmda etkili olan bir organdır. Genel görüşe göre hasta dengeli beslenmeli, günde 100 gr protein (yağsız et, balık, yağsız peynir), 10 gr bitkisel ve kesinlikle kızarmamış yağ ile 300-400 gr karbonhidrat (şeker, ekmek, hamur vb) almalıdır.
Bir başka önemli kural da olabildiğince az tuzlu yemektir. Barsakların düzenli çalışması sağlanmalı, kabızlık önlenmelidir. Kabızlık hem atılması gereken maddelerin barsaktan emilmesiyle karaciğeri aşırı çalışmaya zorlar, hem de sindirim kanalının dışkılama için aşırı zorlanmasına yol açarak yemek borusu varislerinin birinin yırtılmasıyla sonuçlanabilir. Genel önlemler arasında ise hastanın soğuktan, aşırı yorgunluktan ve enfeksiyon hastalığı olanlarla temastan kaçınması yer alır.
Sirozlu hastalarda yemek borusu varislerini ve asiti tedaviye yönelik uygulamalar vardır. Son yıllarda, ilerlemiş siroz olgularında karaciğer nakli ameliyatına da başvurulmaktadır.

beyazelif - avatarı
beyazelif
Ziyaretçi
12 Şubat 2008       Mesaj #482
beyazelif - avatarı
Ziyaretçi
Alkol vücuttaki B vitaminini yok ediyor. Kaybedileni yerine koymak için takviye ürün kullanmak gerekiyor.

Sponsorlu Bağlantılar
Uzmanlar alkol tüketiminden sonra kaybedilen B vitaminlerini aksatmadan yerine koymak gerektiğini söylüyor.

Beslenme önemli
B vitaminleri vücutta depolanmıyor ve günlük olarak alınıyor, metabolizma ihtiyacı kadarını kullanıyor, gerisini ise sindirim yoluyla atıyor. Alkolün B vitaminlerini yok ettiğini söyleyen İstanbul Özel Hizmet Hastanesi İç Hastalıkları Bölümü’nden Uzm. Dr. Bedia Sander, alkol tüketiminden sonra kaybedilen B vitaminlerini yerine koyabilmek için hem bu vitaminden zengin beslenmek, hem de takviye ürün kullanmak gerektiğini söylüyor.

Bulgur, yulaf, çavdar, kepek ekmeği, tam buğday ekmeği, bamya, yer fıstığı ve dolmalık fıstığın B1 vitamininden zengin besinler olduğunu belirten Dr. Bedia Sander şu bilgileri veriyor:

Bu besinleri tüketin!
B6 vitamininden zengin besinler; pul biber, sivri biber, kereviz yaprakları, ceviz, dereotu, keten tohumu, tahin, tam buğday ekmeğidir. B2 vitamininden zengin besinler ise süt, tavuk karaciğeri, dereotu ve pul biberdir. Sığır eti, balık, kuzu böbreği ve yüreği, beyaz peynir, yumurta sarısı B12 vitamininden zengin besinleri oluşturur.

Alkolü meyveyle tüketin
Alkolle beraber meyve ve sebze tüketilmesi oluşabilecek bazı sorunları önleyebilir. Örneğin; alkolle birlikte limon suyu içinde havuç ve salatalık dilimleri ya da taze soyulmuş meyve tüketilebilir. Alkol tüketiminde aşırıya kaçılmaması ve alkolün sigara ile birlikte tüketilmemesi de önem taşır. Çünkü sigaranın olumsuz etkisi alkolle birleşince daha da artar.

Baş ağrısı ve kırgınlığı önlemek için...
Vücut susuz kaldığı için alkol alımından sonra baş ağrısı ve kırgınlık hissi gelişebilir. Beyin susuz kaldığında baş ağrısına, vücut susuz kaldığında ise halsizliğe neden olur. Bu şikayetleri önlemenin en iyi yolu; içki içtikten sonra yatmadan önce 3 bardak su içmek ve yine yatmadan önce sulu meyve yemek. Bu basit tedbirler, alkolün ertesi gün vereceği rahatsızlığı önler.

Diyabet hastaları alkolü tok karnına tüketmeli
Alkol insülinin etkisini arttırır. Diyabetlilerde hipoglisemi çok ciddi sorunlara yol açar, hatta öldürücü olabilir. Bu nedenle diyabet hastaları alkolü hiçbir zaman açken tüketilmemelidir. Açken alkol tüketilirse karbonhidrat hızlıca absorbe olur ve hipoglisemi (şeker düşmesi) gelişebilir. Alkol tüketiminden sonra en az 4 saate kadar hipoglisemi riski devam eder.

İnsülin kullanmayan diyabetliler diyette yerine hangi yiyeceklerden ne miktarda azaltma yapacaklarını bilerek bir miktar alkol alabilirler. Bütün alkollü içkiler enerji içerir. Ancak daha az enerji veren beyaz şarap, kırmızı şarap gibi içkilerin tercih edilmesi daha doğru olur. Alkolden gelen kalori total enerji alımının yüzde 10’unu aşmamalıdır.

NTV-MSNBC
Demir YumruK - avatarı
Demir YumruK
Ziyaretçi
13 Şubat 2008       Mesaj #483
Demir YumruK - avatarı
Ziyaretçi
Hızlı atıştırmayın!

Çok hızlı yemek yemek vücudunuzun aşırı yemek yemeye karşı geliştirdiği koruma mekanizmasını bozabilir. Yemek yemenizi yavaşlatmak için size çok basit iki ipucu vereceğim.

13 Şubat 2008 Çarşamba

Dilara Koçak Hızlı yemek yeme yarışına katılmış gibi davranıyorsanız arkanıza yaslanıp derin bir nefes almanızı tavsiye ederim. Sadece kilolu bireylerin sorunu değil bu durum. İnce olan çoğu kişi de o kadar hızlı yemek yer ki ağızdaki tat memecikleri yemeğin hızla geçişini zorlukla hisseder. Bu da yemekten alınan zevki azaltır. Daha da önemlisi, çok hızlı yemek yemek vücudunuzun aşırı yemek yemeye karşı geliştirdiği koruma mekanizmasını bozabilir. Bedeninizin içsel bir doymuşluk mekanizması bulunur. Yeterince yemek yediğinizde, bu mekanizma ''Yeter artık!'' sinyallerini yolmaya başlar. Her ne kadar mideyi, bağırsaklardaki hormonları, beyindeki kimyasalları ve diğer faktörleri içeren karmaşık bir süreç olsa da bu sürenin yaklaşık olarak 20 dakika sürdüğünü düşünülmektedir. Eğer çok hızlı yemek yerseniz bu mekanizma daha payına düşeni yapamadan çok fazla yemek tüketirsiniz. Bedeninizin içsel kontrol dengesini bozabilirsiniz. Yemek yemenizi yavaşlatmak hızla giden bir yük trenini durdurmak gibidir. Hayatınızda bir sürü öğününüz olmuştur, dolayısıyla hızlı yemek yeme alışkanlığı binlerce kerelik bir tekrarın sonucunda davranış kalıplarınıza yerleşmiş olmalıdır. Sabırlı olun ve aşağıdaki teknikleri, eski teknikler yenileriyle yer değiştirene kadar deneyin.
Yavaşlatacak tekniklerYemek yemenizi yavaşlatacak iki önemli yol vardır. Her ikisi de yemek yerken mola vermenize yardımcı olur ve yiyeceklerden aldığınız zevki artırır. Çatalınızı iki lokma arasında bir kenara koyun. Yiyecekten bir ısırık aldığınızda, çatalınızı masaya koyun. Yemeği tamamen çiğneyin, yutun ve sonra başka bir ısırık için çatalı yeniden alın. Aynı şeyi kaşıkla da yapın ve eğer sandviç gibi parmaklarınızla yenecek bir yiyecek yiyorsanız lokmalarınız arasında sandviçi masaya koyun. Öğünde mola verin. Öğününüz sırasında bir ara verin. Kısa bir ara ile başlayın, belki 30 saniyelik olabilir. Zaman içinde bu süreyi bir, sonra iki ve sonra da üç dakikaya kadar uzatın. Bu ara size yediklerinizi hazmedene kadar zaman verir.
Böylece daha fazla yiyerek devam edip etmeyeceğinize dair bir karar verebilirsiniz. Bu ayrıca daha az yemenize de yardımcı olacaktır. Diyetisyen İtalyan restoranında ne yapar? Ben İtalyan yemeklerine bayılıyorum bu sebeple her gittiğimde farklı bir şey yiyerek hem keyif alıyorum hem de vicdanımı rahatlatıyorum. Diğer bir yöntem ise kalabalık bir grupla gidip herkesi ikna ederek paylaşma yöntemini seçiyorum. Milano'nun ünlü Restaurantı L'Altra Risacca'ya geçtiğimiz hafta gidebildim.
Bu defa da paylaşma yöntemini uyguladık. Başlangıçlarımız şöyleydi; mozerella ile fırınlanmış patlıcan ve kabak, üzerinde iri parçalı domates sos. Diyete çok uygun ve lezzetliydi. Sorrentina usulu ''Angel Midye'' farklı ama güzeldi. Scamorza peyniri ile rokaya sarılmış kabak ve patlıcan ruloları da çok sağlıklıydı. Roka ve parmesan yapraklarıyla dana carpaccio'nun ardından limoncello ile marine edilmiş levrek geldi. Neyse ki ardından Truf mantarlı ev yapımı tagliolini ile siyah mürekkepli risotto, deniz tarağı ve ahtapotla geldi.
Sicilya usulü kılıç balığı Aslında ana yemek yemeye mide ve kalori limiti açısından yer kalmamıştı ama paylaşmak üzere şöyle seçtik; pane edilmiş dana pirzola ile kılıç balığı. Balık geleneksel Sicilya usulü acılı domates sosla sunuldu. Dana pirzola ise marine edilmiş kiraz domates, fesleğen, roka ve fırında taze patatesle geldi. Tatlı yememe konusunda anlaştık ama bu kez de çikolata likörüne yakalandım. Mutlaka denemelisiniz.

Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
13 Şubat 2008       Mesaj #484
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
CİLDİNİZE ÖNEM VERİN

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler Süleyman Demirel Üniversitesi Dermatoloji Ana Bilim Dalından Prof. Dr. Vahide Baysal Akkaya, deri hastalıklarında hava kirliliğinin etkin rol oynadığını belirterek, havanın çok kirli olduğu saatlerde zorunlu olmadıkça dışarı çıkılmaması gerektiğini söyledi.

Akkaya, Isparta'nın hava kirliliği yüksek iller arasında yer aldığına dikkati çekerek, “kış aylarında hava kirliliği ciddi boyutlara ulaşmaktadır. Maalesef Isparta'da da son yıllarda ciddi boyutlarda hava kirliliği oluşmaktadır. Havanın çok kirli olduğu saatlerde zorunlu değilse dışarı çıkmamak deri sağlığı ve genel sağlığımız için yararlıdır” dedi.

Kirli havanın içinde zehirli maddeler bulunduğuna işaret eden Akkaya, cildin de bu havayla direkt temas halinde olduğunu kaydetti. Zehirli maddelerin, ciltle temas ettiğinde canlı hücrelere zarar verdiğini, gözeneklerin zararlı maddelerle dolmasına ve liflerin gerilmesine neden olduğunu anlatan Akkaya, şöyle konuştu:

“Böylece ciltte kırışıklıklar oluşur. Kir, makyaj artıklarıyla birleşir ve serbest radikalar yani zararlı moleküller üretir. Bu da cildin boğulmasına neden olur. Gözenekler kapanır, cildin nefes alması engellenir. Sağlıklı cildin kirli ortamlarda yoğun olarak yıprandığını ve tahriş olduğunu görmekteyiz. Kirli havadan zarar gören ciltlerde, cilt sertleşir, nemini yitirir, kuruluklar meydana gelir, solgunlaşma, zamansız yaşlanma, kaşıntı, tahriş, iltihaplanma, alerjik reaksiyonlar ortaya çıkarır. Tabii tüm bu etmenler çeşitli deri hastalıklarını doğurur.”

KORUNMA ÖNLEMLERİ

Vatandaşlara, havanın kirli olduğu dönemde mümkün olduğunca dışarı çıkmamaya özen göstermeleri uyarısında bulunan Akkaya, sözlerini şöyle tamamladı:

“Hava kirliliğinin dışında kış aylarında deri temizliğine özen göstermek gereklidir. Özellikle akşamları derimizi ılık su ve deri pH'ına uygun asidik (pH, 5.5) veya nötr (pH 7) temizleyiciler kullanarak yıkamak önemlidir. Yüzün ve ellerin çok sık alkali sabunlar (normal banyo ve lavabo sabunları) kullanarak yıkanması kuruluğu artırabilir. Yüz ve eller yıkandıktan sonra mutlaka kurulanmalı ve nemlendirici kremler kullanılmalıdır. Kışın sıvı alımı genellikle azalmaktadır. Derinin nemlendirilmesi için sadece dışardan nemlendiricilerin kullanılması yeterli değildir, bol sıvı alınması da gereklidir. Kış aylarında ihmal edilen bir durum da güneşten koruyucu kullanımıdır. Kış aylarında özellikle karlı havalarda mutlaka güneşten koruyucuların kullanılması gereklidir. Kardan yansıyan güneş ışınları güneş yanıklarına neden olabilir. Güneşten koruyucular dışarıya çıkmadan 20-30 dakika önce güneş görecek tüm bölgelere ince bir tabaka halinde sürülmeli, 3-4 saat aralarla tekrarlanmalıdır.

Kış aylarında özellikle kalorifer ile ısınan evlerde havanın kuruduğunu belirten Prof. Dr. Akkaya, “Evlerde radyatör üzerine ıslak havlu veya su koyarak havanın nemlendirilmesi derinin kurumasını önleyebilir. Bu önlemler sağlıklı deriye sahip olan kişilerin dikkat etmesi gereken durumlardır. Soğuk ile tetiklenen deri hastalığı olan kişilerin hekimleri ile görüşerek dikkat etmeleri gereken durumları ayrıca öğrenmeleri gerekir” dedi.
Demir YumruK - avatarı
Demir YumruK
Ziyaretçi
15 Şubat 2008       Mesaj #485
Demir YumruK - avatarı
Ziyaretçi
Selülite masajla çözüm!

Selülitle mücadelenin yeni yöntemi lipomasaj zamandan ve paradan tasarruf sağlıyor.

15 Şubat 2008 Cuma

Selülit kadınların en büyük kâbuslarından biri. Malum mevsim kış. Ama ''mayo, bikini mevsimi'' hazırlıkları bu aylarda başlıyor. Birçok kadın bu dertten kurtulmak için tedbiri önceden alıyor. Şimdi kadınların selülitleriyle baş ederken destek alacakları yeni bir yöntem var: Lipomasaj. Selüliti yok ederek incelmeye yardım ettiği belirtilen bir yöntem bu. Üstelik selülit tedavisinin süresini yarı yarıya azalttığı, zamandan ve paradan tasarruf sağladığı ifade ediliyor. Cihazın selülitleri nasıl yok ettiğine gelince... LPG markalı cihaz cilt yüzeyini vakumla kavrıyor. Rulmanlar farklı hızlarda ve yönlere doğru çalışarak cilde değişik açılarda ve şekillerde etki ediyor. Selülit bölgelerine daha çok kan akışını başlatarak hücrenin daha çok oksijen ve besin almasını sağlıyor. Bu sayede yağlar sıvılaşıp hücre dışına atılıyor ve cilt altındaki kapsüllerin içerisindeki yağ miktarı azalıyor.
'6-10 seansla sonuç alınıyor' LPG cihazlarının Türkiye distribütörü Medi-Kim'in Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Ustaoğlu ''Lipomasajla 6-10 seans arasında selülitten kurtuluyorsunuz. Eğitimli estetisyenlerin yönlendirmesiyle tedaviye aktif olarak katılıyor. Kaslarını kasarak cihazın yağ hücrelerini daha iyi kavramasına yardımcı oluyor'' diyor. İncelme ve selülit tedavisinin yeni keşfi lipomasaj Türkiye'de Medi-Kim'le çalışan yaklaşık 350 estetik ve güzellik merkezinde kullanılıyor.
Demir YumruK - avatarı
Demir YumruK
Ziyaretçi
16 Şubat 2008       Mesaj #486
Demir YumruK - avatarı
Ziyaretçi
Hareketli yaşa, genç kal!

İngilterede yapılan bir araştırmayla fiziksel aktivitenin, kişilerin genç kalmasında etkili olduğu belirlenerek fiziksel olarak daha aktif olanların ikiz kardeşlerine göre daha genç kaldığı saptandı.

15 Şubat 2008 Cuma

Araştırmacılar ayrıca, hareketsiz yaşamın, yaşlılığa bağlı hastalık ve erken ölüm riskini artırdığının ortaya konduğunu belirterek, düzenli egzersiz ile, yüksek tansiyon, kalp ve damar hastalıkları, kanser, obezite ve osteoporoz gibi pek çok hastalığın da önlenebileceğini belirtti. Archieves of Internal Medicinenın Ocak sayısında yer verilen, 2 bin 400 ikiz kardeşin katıldığı çalışmada katılımcılara yaptıkları egzersiz düzeyi, sigara kullanımı, ve sosyo ekonomik durumlarıyla ilgili sorular yöneltildi. Sağlık durumları iyi olan katılımcıların DNA incelenmesi de yapıldı. Araştırmada, lökosit kromozomlarının sonunda bulunan ve yaşlandıkça kısaldığı için kişinin biyolojik yaşının belirlenmesinde önemli bir gösterge olan telomer zinciri uzunluğu (LTL) ölçüldü. Telomer zinciri uzunluğuyla ilgili verilere, yaş, cinsiyet, vücut kitle indeksi, sigara, sosyo ekonomik durum ve işyerindeki fiziksel aktivite gibi faktörler de eklenince, sonuç olarak, hem erkeklerde hem de kadınlarda fiziksel aktivite düzeyi düşük kişilerin, diğer kişilere göre daha kısa LTLye sahip olduğu belirlendi. Hareketsiz yaşam ölüm riskini artırıyor!Araştırmacılar, bu konuda daha önce yapılan çalışmalarda da, hareketsiz yaşamın yaşlılığa bağlı hastalık ve erken ölüm riskini artırdığının ortaya konduğunu belirterek düzenli egzersizle; yüksek tansiyon, kalp ve damar hastalıkları, kanser, obezite ve osteoporoz gibi pek çok hastalığın önlenebileceğini söylediler. Yapılan çalışmada ayrıca en aktif katılımcıların haftada ortalama 199 dakika egzersiz yaptıkları, en hareketsiz katılımcıların ise haftada 16 dakika egzersiz yaptıkları, bunun yanı sıra LTL ile fiziksel aktivite arasındaki bağlantının, özellikle ikiz kardeşler için yapılan değerlendirmelerle daha da kuvvetlendiği belirtildi.

Tuz yerine maydanoz kullanın

Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesinden (OMÜ) Beslenme ve Diyet Uzmanı Canan Asal Ulus, fazla tuz tüketiminin kemik erimesi yaptığını belirterek, bir kişinin günlük tuz alımının 6 gramı geçmemesi gerektiğini söyledi.

14 Şubat 2008 Perşembe

Ulus, Yemeklerin lezzetini artırmak için tuz yerine maydanoz, nane, kekik, dere otu ve fesleğen gibi bitkilerle baharatlar kullanılabilir'' dedi. Fazla tuz tükeminin idrarda kalsiyum atılımını artırarak kemiklerde kalsiyum kaybına neden olduğunu vurgulayan OMÜ Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Beslenme ve Diyet Uzmanı Canan Asal Ulus, fazla tuz tüketiminin kemik erimesi yaptığını kaydetti. Tuzun yüksek tansiyon, kalp krizi ve felç riskini tetiklediğini söyleyen Ulus, şöyle konuştu: Aşırı tuz aynı zamanda mide kanserine neden olur. Fazla tuz tüketimi, kemik erimesini (osteoporoz) ve kemiklerin kırılma riskini artırır. Özellikle çocukların erişkinlere oranla daha az tuz tüketmeleri gerekmektedir. Çünkü çok tuzlu beslenen çocuklar, daha az tuz tüketenlere göre daha yüksek tansiyona sahip olur.'' Aileleri fast food beslenmeye karşı da uyaran Ulus, özellikle çocukların fast foodlardan uzak tutulması gerektiğini vurgulayarak, Çünkü fast foodtaki tuz oranı diğer besinlere oranla çok yüksek. Çocukken yüksek tansiyonu olanların erişkin yaşamlarında da hipertansiyon riski altındadır. Bir kişinin günlük tuz alımı 6 gramı geçmemeli. Yemeklerin lezzetini artırmak için tuz yerine maydanoz, nane, kekik, dere otu ve fesleğen gibi bitkilerle baharatlar kullanılabilir'' diye konuştu.
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:29
Demir YumruK - avatarı
Demir YumruK
Ziyaretçi
17 Şubat 2008       Mesaj #487
Demir YumruK - avatarı
Ziyaretçi
Kırmızı etten kaçan kansızlık çekiyor!

Kansızlığın nedeni kırmızı et yememek olabilir.Kansızlık doktorunuz tarafından bilinmeli ve dikkatlice incelenmelidir.

14 Şubat 2008 Perşembe

Dr. Hasan İnsel İç hastalıkları uzmanı Dr. Üstün Çeliklerle öğle yemeğinde sohbet ediyoruz. Muayenelerinin yanında, uzun yıllardır İntermedde şirket ve şahıs check uplarını yapar Dr. Üstün hocamız. ''Son yıllarda kişiler kırmızı etten o kadar korkar oldu ki orta yaşlı kişilerde, demir eksikliği anemilerini bayağı sık görür olduk'' dedi. ''Bu demir eksikliği anemileri kırmızı et yememekten mi, yoksa bir yerlerden gizli bir kanama mı oluyor diye insan bayağı şüpheye düşüyor'' diye devam etti. Dr. Üstün Çelikler, sizin için anlattı demir eksikliği anemisini.
Normalde yetişkin bir kişide kansızlık görürsek, ilk olarak ''Acaba gizli bir kanama mı var?'' diye şüpheleniriz. Mide, bağırsak, mesane ve benzeri organlardan olabilecek kronik kanamalar hafif derecede olduklarından bulgu vermezler, ama kansızlığa neden olurlar. Bu tip bir anemi bizim için çok önemlidir ve herhangi bir tümörün bu gizli kanamaya sebep olup olmadığı araştırılmalıdır. En önemli demir kaynağı Kırmızı et bizim en önemli demir kaynağımız olduğundan, kırmızı et yemeyip, bunun yerine başka önlemler de almayınca ortaya kansızlık yani anemi çıkabiliyor. Tabii normal bir kişinin herhangi bir eksikliği yoksa, durup dururken demir takviyesi almasına gerek yoktur, hatta zararı bile olabilir. Çeşitli sebeplere ve hastalıklara bağlı anemiler vardır. Burada anlatılan demir eksikliğine bağlı anemilerdir. Demir eksikliği en sık rastlanan kansızlık nedenlerinden biridir; erişkinlerde demir eksikliğinin, hemen hemen tek nedeni kan kaybıdır. Yeterince demir içermeyen beslenme, büyümekte olduklarından daha fazla demire ihtiyaçları olan bebekler ve küçük çocuklarda eksikliğe neden olabilir. Demir eksikliğinin nedenleri Erkekler ve menopoz sonrası dönemdeki kadınlarda demir eksikliği, genellikle mide bağırsak kanalında kanamadan kuşkulandırır. Üreme çağındaki kadınlarda aylık adet kanaması da demir eksikliğine neden olabilir. İşte son zamanlarda gördüğümüz demir eksikliği anemileri, orta yaşlılarda ve özellikle adet kanaması olan hanımlar grubunda görülmekte. Kırmızı etten aşırı bir kaçma nedeniyle, vücut kırmızı etten alması gereken demiri alamıyor ve bu başka bir yoldan yerine konmadığı için, eksikliğe bağlı anemi gelişiyor. Besinlerle normal demir alımı genellikle kronik kanama sonucu meydana gelen demir kaybını yerine koymaya yetmez. Vücuttaki demir deposu çok küçüktür. Bunun sonucunda demirin eklerle yerine konması gerekir. En iyi demir kaynağı kırmızı ettir. Bitkisel lifler, fosfatlar, kepek ve mide asidini bağlayan ilaçlar demire bağlanarak, demirin emilimini azaltır. C vitamini demir emilimini artıran tek besin elementidir. Vücutta besinlerden günde 1 - 2 miligram demir emilir, bu da kabaca vücuttaki normal günlük kayba eşittir. Önemli demir kaynağımız olan kırmızı etten kaçınılıyorsa, bu miktar daha da düşeceğinden anemi görülebilir. Son zamanlarda, haftada iki üç sefer kırmızı et yiyin diye önerdiğimde, ''Doktor bey ben ağzıma kırmızı et sürmüyorum, hem kolesterol, hem de biliyorsunuz hayvani yağlar'' diye reaksiyon verenler var. Ancak doktorunuzun veya diyetisyeninizin önerilerini almadan sizin için önemli olacak besinlerde kesinti yapmak, sağlığınızda istenmeyen sonuçlara neden olabilir.
Yerine koyma tedavileri Anemi tanısı koymak için kan testleri kullanılır. Demir eksikliği olup olmadığına bakılır. Kandaki demir ve türevleri düzeyleri ölçülebilir. Bazen tanı koymak için daha ileri testlerin yapılması gerekir. Demir eksikliğinin en sık görülen nedeni aşırı kanama olduğundan, ilk adım kanamayı durdurmaktır. Örneğin aşırı adet kanamasını kontrol altına almak, kanayan bir ülseri onarmak, kolondaki bir polipi veya tümörü çıkarmak, böbreklerden veya mesaneden kanamayı tedavi etmek gibi tedaviler uygulanır.
Demir eksikliği anemisinin demir ekleriyle düzeltilmesi genellikle kanama durduktan sonra bile 3 - 6 hafta sürer. Kansızlığın önemli belirtileri Anemi devam edip kan değerleri ciddi düşmeler gösterince yorgunluk, nefes darlığı, egzersiz yapamama gibi belirtilere yol açar. Dilde tahriş görüntüsü, ağzın kenarlarında çatlaklar ve tırnakların kaşığa benzeyecek şekilde deforme olması gibi, demir eksikliğinin kendi belirtileri ortaya çıkabilir.
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:30
Demir YumruK - avatarı
Demir YumruK
Ziyaretçi
18 Şubat 2008       Mesaj #488
Demir YumruK - avatarı
Ziyaretçi
Diyet hakkında 30 ipucu!
Türk mutfağı ve yaşam şekli ile bizim alışkanlıklarımıza göre en uygun 30 öneri.

18 Şubat 2008 Pazartesi
Dilara Koçak

Sağlık ile ilgili haberler içinde en çok ilgi çeken konunun ''zayıflama ve diyet '' olduğunu söylersem abartmış olmam diye düşünüyorum. Bu durum sadece Türkiye için değil obeziteyle mücadele eden birçok Avrupa ülkesi ve Amerika için de geçerli. Bu konuda her ülkenin beslenme ve diyet uzmanları ile ilgili dernekler bir çok çalışma yapıyorlar. Uluslararası araştırmalar ve sonuçlar ortak platformlar ile paylaşılıyor. Bugün size bunlardan birini hazırladım. Bu liste, Amerikan Diyetisyenler Derneğinin önde gelen uzmanları tarafından birçok kişinin ortak problemi ve başarısı göz önünde bulundurularak hazırlanmış 100 maddelik bir listeydi. Ama ben sizin için inceleyip Türk mutfağı ve yaşam şekli ile bizim alışkanlıklarımıza göre en uygun 30 öneri haline getirdim. 1.Her öğün en azından iki porsiyon meyve ya da sebze yiyin, hedefiniz 5-9 prosiyona çıkmak olsun.
2.Yemek porsiyonlarınızı kesinlikle büyütmeyin, tabii giysi bedeninizin de büyümesini istemiyorsanız. Ufak tabaklarda yemeyi deneyin.
3.Yemek yeme zamanınızı belirleyin, bu konuda düşüncesizlik etmeyin, geçiştirmeyin, ertelemeyin.
4.Güne büyük bir kahvaltıyla başlayın. Bu, gün boyunca daha az kalori tüketmenize yardımcı olur. Kahvaltıyı atlamayın.
5.Öğlen ve akşam yemeklerinde tabağınızdaki yiyeceklerin yarısının sebze olmasına dikkat edin veya salata ekleyin.
6.Dışarıda yemek yerken eğer tatlı sipariş edecekseniz mutlaka biriyle paylaşın.
7.Ne yediğinizi görün. Bir sandviç paketi ya da torbanın içinden yemektense yiyecekleri bir tabağa koyun ve her lokmanın tadına varın, geçiştirmeyin.
8.Önce tabağınızdaki düşük kalorili yiyecekleri yiyin, yedikçe daha yüksek kalorili olanlara geçin. Salata, sebze ve çorba ile başlamak iyi seçimdir.
9.Tam yağlı süt yerine yüzde 1 yağlı süte geçin tadını beğenmezseniz yüzde 50 yağlı sütle kademeli geçiş yapın.
10.Çiğnediğiniz yiyeceklerden kalori almayı tercih edin. Meyve suyu yerine taze meyve yiyin, daha uzun süre tok tutar ve kan şekerinizi hızlı yükseltmez.
11.Bir yiyecek günlüğü tutun. Gerçekten şaşırtıcı biçimde çok işe yarıyor kendinizin polisi olun.
12.Çinlilerin dediği gibi: ''Mideniz yüzde 80 dolana kadar yiyin.'' Veya Türk atasözü ''az yiyen melek çok yiyen helak olur'' sözünü hatırlayın.
13.Mayonez yerine hardal kullanın veya diyet ketçap tercih edin. Yoğurtla kendiniz soslar yaratın.
14.Daha fazla çorba için. Kremasız olanları hem doyurucudur, hem de daha düşük kalorilidir.
15.Oturarak yemek yiyin, ayakta atıştırmayın.
16.Meyve suyundan vazgeçemiyorsanız daha az kalori almak için sulandırın, maden suyu ekleyin.
17.Alkol tüketiminizi hafta sonları ile sınırlandırın, düşük alkollü içkileri tercih edin.
18.Sebzeden gerçekten nefret mi ediyorsunuz? Rahatlayın. Eğer meyve ve salata seviyorsanız, bunları yiyin; onlar da sebzeler kadar sağlıklıdır.
19.Akşam evde sebze yapmaya vaktiniz yoksa en sevdiğiniz yedi donmuş sebze çeşidini alın. Herhangi bir kombinasyon oluşturun, mikrodalgaya koyun ve en sevdiğiniz düşük yağlı sos ile tatlandırın.
20.Kendi kendinizi motive edin ve içinizden şöyle tekrar edin: ''Bu iştah kabarmaları ile başa çıkacağım. Eğer dikkatimi başka bir yöne verirsem 10 dakika içinde iştahım ortadan kalkacaktır.''
21.Kendinize yapacağınız en büyük kötülük öğün atlamak. Sağlıklı beslenen çoğu kişi gündüzleri diyet, geceleri ise yemek ziyafeti yapar ve sabah pişman olur.
22.Yağlı yiyecekler ile arkadaşlık etmeyin çok kısa zamanda kolaylıkla 600 kalori değerinde tuzlu fıstık veya cips tüketebilisiniz.
23.Kuruyemiş sağlıklıdır ama kaseler dolusu yediğiniz zaman değil. Tane tane tüketin.
24.Tatlı yemek istediğinizde yağsız süt, donmuş meyveyle kendinize sağlıklı ve lezzetli içecekler hazırlayabilirsiniz.
25.Fast food tüketmek istediğinizde en küçük boy burger (mayonezli değil, ketçap ve hardal ile) tercih edin ve kalorisiz bir içecek alın. Eve gelince de bir elma ya da küçük boy bir muz tüketin.
26.Eve gelince arkadaşınıza hızlı bir şeyler hazırlamak isterseniz yarı pişirilmiş donmuş tavuğu mikrodalgada pişirmek ve üzerine parmesan peyniri serpilmiş donmuş brokoli iyi bir çözüm olabilir.
27.Sebzelerle çırpılmış ve yapışmaz tavada pişirilmiş yumurta da akşam yemeği için iyi seçimdir. Kolesterolünüz varsa 1 sarı 2-3 adet yumurta beyazı kullanın.
28.Hızlı ve doyurucu bir ara öğün için doğranmış meyvelerden salata yapın ve üzerine yoğurt ekleyin.
29.Herhangi bir partiye gitmeden önce kendinize küçük bir öğün hazırlayın, çok aç gitmeyin.
30.Alışverişe başlamadan önce alışveriş merkezinde üç tur atın.


Bebekler gibi uyumak için

Yıllardan beri dinlediğimiz 'iyi yatak sert yataktır, 'en iyisi yaylı yatak gibi söylemler uzay teknolojisi ile üretilmiş yataklar karşısında güç durumda.
18 Şubat 2008 Pazartesi


Yıllardan beri dinlediğimiz 'iyi yatak sert yataktır, 'en iyisi yaylı yatak gibi söylemler uzay teknolojisi ile üretilmiş yataklar karşısında güç durumda... Tempo dergisi, son yıllarda büyük atılıma geçen 'uyku endüstrisini işlediği dosyasında, sağlıklı uykunun sırlarını da veriyor
Günde sekiz saatten hesaplarsak, insan ömrünün üçte biri uykuda geçiyor. Peki yatağın hayatımızdaki öneminin farkında mıyız? Dünya Sağlık Örgütünün 2000 yılında yayımladığı veriler gösteriyor ki Türkler, yataklarını ortalama 20 yılda bir değiştiriyor. Amerikan Hastanesi Uyku Bozuklukları Bölüm Şefi Nörofizyolog Dr. Sabri Derman, konu yatağımıza gelince şunları söylüyor: ''Bir çift evlenince ilk önce yatağını alıyor. 15 yıl o yatağın üzerinde yatıyor ama değiştirmek aklına gelmiyor. '' Bütün bu olumsuz tabloya rağmen, Türkiyede artık bir 'uyku endüstrisi gelişiyor. Bu gelişme, 1999da ABDli markaların Türk piyasasına girmesiyle başladı. Böylece yıllardan beri dinlediğimiz 'iyi yatak sert yataktır masalı da yıkılmaya yüz tuttu. Yaylı yataklar, yerini yavaş yavaş uzay teknolojisi ile üretilmiş visko ve kauçuk sütü gibi elastik malzemelere bırakıyor. İthal edilenlerin fiyatı bin 500 ile 12 bin euro arasında ama Türk markalarından, en fazla bin YTLye bu ürünler alınabiliyor.
Karanlık şart
Omurga ve eklemlerle, ciğerleri rahatlatan ürünlerin yanı sıra iyi uyku için gözler ve kulaklar da unutulma-malı. Gözleriniz hassas ise ikisini en fazla 20 YTLye alabileceğiniz uyku gözlüklerinden ve kulak tıkaçlarından edinebilirsiniz. Yatakta teknolojik devrimİyi yatağın sırrı şu cümleyle özetlenebilir: 'Omurga ve eklemlerin doğal pozisyonlarında dinlenmelerini sağlamak, kas ve sinirler üzerinde en az baskıya yol açmak.'' 2007de sadece yatak değil, yorgan ve yastıkla da tüketiciye ulaşan markalar, yatak odalarımızda teknolojik bir devrimi de başlattı. İleri düzeyde teknolojik malzeme kullanılarak üretilen yataklar, 'yaylı yatak efsanesinin de sonunu getirecek gibi görünüyor. Soluduğumuz hava önemliSağlıklı uykunun tek şartı sağlıklı yatak, yorgan, yastık değil. Yatılan yer kadar solunan havanın da büyük önemi var. Kuru hava boğazı kurutuyor, oksijensiz ortam nefes darlığına yol açıyor. Çözüm, önce yatılan yerin havalandırılması. Sonra pek çok markada bulunan hava nemlendiricilerden almak. Fiyatları 40 YTL ile 200 YTL arasında değişiyor ama hepsi aynı işlevi görüyor. Elektrikle çalışıyor ve içindeki suyu buhara dönüştürerek havaya veriyor. Uyku testi... Yeterli süre uyumama rağmen sabahları zor uyanıyorum, kendimi yorgun hissediyorum.
İyi uyumama rağmen gün içinde yorgun oluyorum.
Uyku hijyeni kurallarına iki hafta boyunca uymama rağmen tatmin edici şekilde uyuduğumu düşünmüyorum.
Haftada en az iki gece uykuya dalmakta güçlük çekiyorum.
Akşam saatlerinde veya yatağa girdiğimde bacaklarımda tanımlayamadığım bir huzursuzluk hissediyorum.
Uyurken bacaklarımda ritmik hareketler olduğu söyleniyor.
Horlamamın diğer odalardan bile duyulduğu söylenir.
Gece, nefes alamama hissi ile uyanıyorum.
Uykuda nefesimin durduğu söyleniyor.
Gece, en az bir kez tuvalete gitmek zorunda kalıyorum.
Geceleri baş, boyun veya göğsümde terleme oluyor.
Sabah, ağız kuruluğu ile uyanıyorum.
Sabah, baş ağrısı ile uyanıyorum.
Geceleri, bacaklarıma kramp girebiliyor.
Toplantılarda, okurken veya TV seyrederken uyuyakalabiliyorum.
Uykulu olduğum için eskisi kadar uzun süre otomobil kullanamıyorum.
Gün içinde dayanılmaz uyku atakları yaşıyorum.
Çok sık rüya görüyorum.
Geceleri uykudan bağırarak uyandığım söyleniyor. İyi uykunun sırları Uyku öncesi kendinize rutin program belirleyin (Işığı kısın, hafif bir müzik koyun, bir şeyler okuyun).
Yatmadan önce en az 10 dakika egzersiz ve ılık banyo yapın.
Sigara içmeyi uykudan en az iki saat önce bırakın.
Gün içinde kafein tüketimini azaltın.
Yatmadan en az iki saat önce hava nemlendiricisini çalıştırın. Yatarken kapatın.
Odanızı en az 10 dakika havalandırın.
Oda sıcaklığını 19 dereceyi aşmayacak şekilde ayarlayın.
Sesten etkileniyorsanız, odadaki saatleri kaldırın. Çevredeki gürültülerden etkilenmemek için pamuklu kulak tıkacı kullanın.
Yattığınız odada cep telefonu, radyo, televizyon gibi manyetik alan yaratacak eşyalar bulundurmayın.
Yastığınız boynunuzu destekleyecek, başınızı rahat ettirecek şekilde dizayn edilmiş olmalı.
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:31
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
18 Şubat 2008       Mesaj #489
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Gribe karşı aşısız koruma

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler
BİLİM adamları, organizmanın "doğal anti-virüs sistemi"ni güçlendirerek grip ve diğer ölümcül virüslerle baş edebilmesini sağlayacak bir mekanizma keşfettiler.

Hücrelerde yaratılan bağışıklık, grip ve öldürücü virüslere karşı etkili. Kanada’daki McGill Üniversitesi araştırmacılarının bulduğu yöntem, hücrelerin ilk savunma hattı olan "interferon" proteininin üretiminin uyarılmasıyla harekete geçiyor. Fareler üzerinde denemeler yapan araştırmacılar, interferon proteinini kontrol altında tutan iki geni devre dışı bırakarak sonuca ulaştılar. Bu genleri bloke edilen fareler, çok daha yüksek seviyede interferon salgılayarak, virüslerin çoğalmasını engelleyebildiler.
Demir YumruK - avatarı
Demir YumruK
Ziyaretçi
18 Şubat 2008       Mesaj #490
Demir YumruK - avatarı
Ziyaretçi
Sağlıklı düşünme

Spor yaparken hem beyin hem vücut olarak kendimizi daha iyi hissediyoruz. Hareket sırasında beyin başka düşüncelerden arınıp, vücudun hareketlerine odaklanıyor. Böylece beyin-vücut bir bütün olarak bir ritm içine girmiş oluyor.

Benzer Konular

7 Mart 2016 / WaRrioR Sağlıklı Yaşam
7 Mart 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2016 / prenses ayşe Cevaplanmış