Arama

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 61

Güncelleme: 20 Ocak 2015 Gösterim: 601.879 Cevap: 719
HerHangiBiri - avatarı
HerHangiBiri
Ziyaretçi
27 Aralık 2008       Mesaj #601
HerHangiBiri - avatarı
Ziyaretçi
Yorgunlukla başa çıkmanın püf noktaları


Sponsorlu Bağlantılar
tiredness


Eğer doktorların sürekli olarak tavsiye ettiği şekilde dinlenemiyor, uyuyamıyor fakat tüm bunlara rağmen çalışmak zorundaysanız size yardımı dokunacak bu ipuçlarını mutlaka okuyun.

DUYULARINIZI KULLANIN: Koku duyusu. Güçlü kokular –iyi ya da kötü- duyularınızı harekete geçirerek üzerinizde bir sarsma etkisi gösterir. Uyanık kalmaya ihtiyacınız olduğu ve yorgunlukla savaştığınız zamanlarda nane yağı koklamayı deneyin. Araştırmalar gösteriyor ki nane koklamak yorgunluk hissini yüzde 15 azaltmaya yardım ederken uyanık kalmanızı da sağlıyor.

KARBONHİDRATLAR: Yorgun hissettiğiniz anlarda makarna gibi karbonhidrat zengini yemeklere hücum edin. Karbonhidratlı yiyecekler kandaki şekerin yavaşça salınımını sağlar Bu olay yani kandaki enerjinin kademeli olarak salınımı, kendinizi yorgun hissettiğiniz zamanlarda bile gücünüzün yüksek tutulmasına yardımcı oluyor. Kıymalı makarna, risotto ve fırınlanmış patates bu iş için ideal olan yiyeceklerin başında geliyor.

ŞEKERLEME YAPIN: Ofiste küçük bir şekerleme yapmayı ummak çok da gerçekçi değil. Ama eğer elinize böyle bir fırsat geçerse bunu mümkün olduğunca hızlı bir şekilde değerlendirin. 5 dakikadan 15 dakikaya kadar süren kısa uykular yorgunlukla başa çıkmakta size büyük bir avantaj sağlar. Fakat dikkatli olmanızda yarar var çünkü 15 dakikadan fazla süren şekerlemeler sizi mayıştırarak daha da yorgun hissetmenize neden olacaktır.

KAFEİN TAKVİYESİ: Sert bir fincan kahve uyanıklılığınızı 20 dakika içerisinde arttırır. Fakat lıkırdayan şeyler bütün gün boyunca telaş yaşamanıza neden olabilir ve gece uykuya dalmanızı olumsuz etkiler. Araştırmalar sadece kahve çekirdeklerinin koklanmasının bile uyanık kalmayı desteklediğini gösteriyor. Yani aşırı doza kaçmadan da kafeinin avantajlarından yararlanabilirsiniz.

GERÇEKÇİ OLUN: İs yerinizde çok fazla gevşeyip rahat hareket edemezsiniz fakat kabul edin ki yorgun hissetmeye başladığınızda hafızanız da zayıflamaya başlayacaktır. Siz yoruldukça yavaşlamaya başlayan hafızanıza güvenmek yerine bir liste yapın ve biraz hız kesin. Böylece işinize daha fazla yoğunlaşmış ve hata yapmaktan uzaklaşmış olursunuz.

EGZERSİZ: Yürüyüş, koşu ya da jimnastik daha fazla yorgun hissetmenize neden olabilir. Fakat kısa tutulan egzersizler, tempolu kısa bir yürüyüş gibi, dolaşımınızı arttıracak ve yorgun beyin hücrelerinizin daha fazla oksijen almasını sağlayacaktır.

BİR BARDAK SU: Gün boyunca sürekli su içmeye özen gösterin. Sadece çok az susamış olmak bile enerji seviyenizin düşmesine neden olur.

GÖZLERİNİZİ KAPATIN: Avuçlarınızı çukurlaştırarak ellerinizi kapalı gözlerinizin üzerinde 2 dakika boyunca bekletin. Bu hareket gözlerinize ışık gelmesini engelleyerek gözlerinizin dinlenmesine ve yenilenmesine yardımcı olur. Ayrıca göz damlaları da uykusuzluktan dolayı acıyan gözleri yağlandırmaya yardım eder.


HerHangiBiri - avatarı
HerHangiBiri
Ziyaretçi
28 Aralık 2008       Mesaj #602
HerHangiBiri - avatarı
Ziyaretçi
Ellerinizi Yıkarken Yüzüğünüzü Çıkarın

Sponsorlu Bağlantılar

Kış aylarının gelmesiyle birlikte cilt sorunları da artıyor. Özel Gaziosmanpaşa Hastanesi'nden Dermatoloji Uzmanı Dr. Şerafettin Saraçoğlu, sıcak ve soğuk değişiminin ani olarak yaşandığı kış döneminde cildin yıprandığını söyledi ve ekledi:

Egzama hızlı yayılır!

"Cildin yüzeyinde bulunan ve bir yağ karışımı olan sebumun azalması, önce ellerde kuruluğa neden olur. Yüzük takma geleneği nedeniyle, kadınlarda yüzük altında egzamalar çok sık görülür. Müdahale edilmeyen bu rahatsızlıklar, tüm ele yayılabilir." Bu durumun yüzük altında kalan sabun, deterjan ve krem ile birlikte gelişebildiğini belirten Dr. Şerafettin Saraçoğlu, şöyle devam etti: "Egzama hızla yayılan bir cilt rahatsızlığıdır. Bu yüzden elinizi yıkarken veya deterjan gibi maddelerle temasta olduğunuzda, yüzüğünüzü çıkardıktan sonra ellerinizi yıkayıp kurulamalısınız. Egzama başladığında ise bir cilt uzmanına gitmelisiniz."




Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:50
peaceful - avatarı
peaceful
Ziyaretçi
5 Ocak 2009       Mesaj #603
peaceful - avatarı
Ziyaretçi
SADECE SAĞLIKTA DEĞİL GÜZELLİKTE DE ETKİLİ

Hem koruyor hem de güzelleştiriyor
Limon kabuklarının kansere karşı koruyucu etkisi kanıtlandı

C vitamini içerdiği için hastalıklara karşı da koruyor. Limon sadece sağlıkta değil, güzellikte de etkili.

İşte limonun güzelliğe faydaları: Tırnakları parlatıyor: Tırnaklarınızı 10 dakika limon suyunda bekletin. Ellerinizi limon suyuyla ovuşturun.

Sirke, sıcak su karışımı ile fırçalayın. Sonra durulayın.

Lekelerde etkili: Yatmadan önce limon suyu ile ellerinizi ve yüzünüzü iyice ovuşturun. Sabah ılık suyla ellerinizi ve yüzünüzü durulayın. Siyah, kahverengi lekelerin kaybolması için bu işlemi her akşam yapın.

Güçlü saçlar: Dökülen ve cansızlaşan saçlarınızı yeniden canladırmak ve parlaklık kazandırmak için 3/4 fincan zeytin yağı, 1/2 fincan bal ve aşağı yukarı 3 yemek kaşığı limon suyunu karıştırın. Saçlarınızı suyla durulayın, havluyla kurulayın ve daha sonra az bir karışımı tarakla saçlarınıza yedirin. Daha sonra saçlarınızı plastik bone ile sarın 30 dakika bekleyin. Şampuanlayın, durulayın, parlaklığı fark edeceksiniz.

Nefesi tazeliyor: Nefesiniz kötü kokuyorsa ağzınıza birkaç damla limon suyu damlatın ve yutun. Sitrik asit, kötü kokuya neden olan bakterileri öldürecektir.
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:50
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
10 Ocak 2009       Mesaj #604
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Sağlam kalmak için alternatif gıda seçin




Kabuklu yemişlere alerjiniz olabilir, şarap içmiyor ya da çok faydalı bir besin olan balığı ağzınıza koymuyor olabilirsiniz. Onların yerine alternatif gıdalar seçmelisiniz..



Doğru beslenirseniz; yaşlanmanızı ve hastalıklara yakalanma riskini ciddi oranda yavaşlatabilirsiniz. Sorun ne mi? Herkes doğru besleyen bu 'süper' yiyecekleri tüketemiyor! Sert kabuklu yemişlere alerjiniz olabilir, şarap içmiyor ya da içinde balık olan hiçbir şeyi ağzınıza koymuyor olabilirsiniz. Ama bunlar, hiçbir zaman sağlıklı beslenemeyeceğiniz anlamına gelmiyor. İşte, yemediğiniz besinlerin yerine koyabilecekleriniz...

* ŞARAP YERİNE ŞURUP
Abartmadan içeceğiniz şarap veya bira, kalp hastalıklarına yakalanma riskini yüzde 25 azaltır. Peki, alkol kullanmıyorsanız yerine ne tüketebilirsiniz? Kırmızı şaraptaki kalbi koruyan bileşenleri; yaban mersini, kara üzüm şurubu (yüzde 100 kara üzümden yapılmış), elma, soğan, greyfurt, siyah çay, hatta yer fıstığından bile alabilirsiniz. Bu besinlerdeki bileşenler; riskli kan pıhtılaşmalarını önler, serbest radikallerin verdiği zararları, C ve E vitamininden daha iyi engeller. Ritim bozukluklarını önler ve damar duvarlarına zarar veren iltihaplanmaların önüne geçer. Yemeklere balık, bitter çikolata, sarımsak ve sert kabuklu yemişlerden eklerseniz; kalp rahatsızlıklarına yakalanma riskini yüzde 75 azaltırsınız.

* BALIK YERİNE CEVİZ
Haftada üç kez ızgara balık tüketmek, vücudunuza 'atardamarlarınızın içinde çalışan', bağışıklık sisteminizi geliştiren ve beyninizi yenileyen Omega-3 asidinin girmesini sağlar. Trigliserit ve kan basıncını düşürür, kalpteki ritim bozukluklarını düzeltir. İşlenmemiş somon ve yayın balığı Omega- 3'ler açısından zengin balıklardır. Peki balık yerine ne tüketebiliriz? İşe ceviz 30 gramı 2.5 gram Omega-3 içerir), zenginleştirilmiş yumurta ve portakal suyu gibi kalbe yararlı ve DHA açısından zengin besinler yiyerek başlayabilirsiniz. Ama bunlar yeterli olmayacağı için balık yağı tabletleri kullanabilirsiniz.

* ÇEREZ YERİNE ZEYTİN
Sert kabuklu yemişler küçük ama güçlü yiyeceklerdir. Liflidirler, protein ve iyi yağ karışımı içerdikleri için (özellikle de ceviz) diyabet riskini azaltır, kan basıncını düşürür ve kronik iltihaplanmaların önüne geçerler. Günde 30 gram sert kabuklu yemiş yemek, kalp hastalıklarına yakalanma riskini yüzde 40 oranında azaltır. Peki, çerez yerine ne tüketebiliriz? Eğer bu yemişlere alerjiniz varsa içerdikleri yağları; avokado, kanola yağı, zeytinyağı, zeytin, hatta bitter çikolatadan alabilirsiniz. Ama eğer bu yemişlerin içerdikleri kalorilere de alerjiniz varsa, onlara ikinci bir şans tanıyın ve her gün küçük bir avuç kuru yemiş tüketin. İnsanı tok tutan 15 gram kabuklu çerez sadece 100 kalori içerir! sp


Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 19:50
Sivoy - avatarı
Sivoy
Ziyaretçi
2 Şubat 2009       Mesaj #605
Sivoy - avatarı
Ziyaretçi
Evde SPA keyfi

Hem rahatlamak hem de tüm stresten arınmak için bu ay kendine zaman ayır, mumlar, tütsüler, sıcak su ve dinlendirici bir müzikle evde SPA keyfine bak!

Biraz gevşemek, bütün sıkıntıları bir yana atmak ve tabii ki güzelleşmek için kendine bir gün belirlemen yeterli. Nasıl mı yapacaksın? Öncelikle cep telefonunu kapatmalısın. Önümüzdeki birkaç saat yalnızca sana ait çünkü, başka kimselerle konuşmak yok! Sonra sırasıyla adımları izle!
Doğal peeling
SPA'nın ilk adımı, hem kan dolaşımını uyarmak hem de ölü hücrelerinden kurtulmak olmalı. Bunun yolu da, basit bir peeling uygulamasından geçiyor. Nasıl mı? Banyoda vücudunu, kuru haldeyken bir kese ya da doğal kıllardan yapılmış bir fırça yardımıyla ayaklarından yukarıya doğru dairesel hareketlerle fırçalaman yeterli. Sonra da doğruca suya!
Gevşe, gevşe, gevşe
SPA merkezlerinde uygulanan aromatik yağlarla masaj, buhar banyosu, cilt bakımı hangimizi baştan çıkartmaz ki? Böylesine birkaç saatlik keyifle, bir de bakmışsınız hayat tozpembe oluvermiş! Peki, sanıyor musun ki bu mutluluğu yaşamak için biriktirdiğin tüm harçlıklarını bu işe yatırman gerek? Elbette hayır. Aynı keyfi bizzat evde de yapabileceğini sakın unutma. SPA'nın en önemli adımı, bol köpüklü bir banyo. Tüm yorgunluğunu alır, dinlendirir ve sana enerji verir. İçinde yarım saat kalman yeterli olacak banyo suyunun çok sıcak olmamasına özen göster; vücut ısısında olması gereken banyo suyu, kan dolaşımını da hızlandırır. Banyo suyuna, köpüğün yanı sıra güzel kokulu yağlar da eklersen, keyfini çifte katlamış olursun. Bu konuda sana özellikle tavsiyemiz, lavanta, papatya, yasemin, portakal çiçeği, gül yağları... Fakat dikkatli ol, birçok mağazada elma, kayısı, portakal yağı adıyla satılan yağlar esans içerdiğinden banyoda kullanılmamalı. Ayrıca vücuduna enerji vermesi için küvete bir miktar deniz tuzu da koyabilirsin. Banyodan çıktıktan sonra bornoza sarınıp bir süre dinlenmeyi ihmal etme. Arkasından ise bir bardak maden suyu ya da kant (bir bardak ılık su ve biraz limon karışımı) içerek toksinlerden de kurtulabilirsin. Vücudunu nemlendirmeyi de sakın unutma!
Yüzün ne alemde
Vücudun tamam, sıra geldi yüzüne… Unutma ki, her türlü kire maruz kalan yüzünün de, canlanmaya, parıldamaya ihtiyacı var. Bunun için yüzündeki kirden ve en önemlisi de ölü hücrelerden kurtulman gerek. Nasıl yapman gerektiğine gelince... Merak etme, bu, çok zamanını almayacak! Bir kaba su koyup iyice kaynat. İçine birkaç damla banyoda kullandığın aromaterapik yağlardan ilave et. Kafanın üzerine bir örtü örtüp yüzünü 2-3 dakika kadar suyun buharına tut. Yalnız çok yakınlaşmamaya dikkat et ki, yüzün sıcak buharla yanmasın! Böylece gözeneklerin iyice açılmış olacak. Daha sonra cildini sıkılaştırmak ve temizlemek için pamuğa döktüğün tonikle yüzünü bir güzel sil. Son olarak da nemlendiricini sür.
Olayı zenginleştir
Küvetin çevresinde yakacağın kokulu mumlar ve tütsüler, fona yerleştireceğin Sarah Brightman, Joan Baez ve Loreena McKennitt albümleri gibi rahatlatıcı müzikler, doğal banyo ürünleri ve suya atacağın gül yaprakları ile bu keyfi daha da zenginleştirebilirsin. Uzakdoğu felsefesine göre mum, mekanın aurasına iyi geliyor ve şans getiriyor. Aromaterapik mumlar, stres gideriyor, canlandırıyor ve rahatlatıyor da...
SPA'ya gitmek istersen
SPA konusunda profesyonel bir merkeze gitmeyi tercih edersen, işte sana Heygirl'ün önerileri...
Kum Day Spa:0 212 202 96 99
Taylife Spa: 0 212 291 16 14
Richmond/Nua Wellness Spa: 0 264 582 21 07
Camene Spa&Wellness Center: 0 212 313 50 49
The Marmara Bodrum Spa: 0 252 313 81 30
Sculpture Therapy Center: 0 212 291 20 91
Club Arora for Women: 0 216 651 51 12
Sivoy - avatarı
Sivoy
Ziyaretçi
13 Şubat 2009       Mesaj #606
Sivoy - avatarı
Ziyaretçi
Kahvenin bilinmeyen yönleri

Kahve içmek pek çok kişi için büyük bir zevk ve vazgeçilmez bir alışkanlıktır. Ancak, zinde kalmak ve enerjimizi yüksek seviyede tutmak için hemen hemen her gün içtiğimiz kahvenin yararlarının yanında bir o kadarda ciddi zararları olduğunu unutmamak gerek

Kahve içmek pek çok kişi için büyük bir zevk ve vazgeçilmez bir alışkanlıktır. Ancak, zinde kalmak ve enerjimizi yüksek seviyede tutmak için hemen hemen her gün içtiğimiz kahvenin yararlarının yanında bir o kadarda ciddi zararları olduğunu unutmamak gerekir...

Kahvenin Zararları

Yüksek tansiyon: Yapılan araştırmalara göre, düzenli olarak günde 4-5 bardak kahve içenlerin kan basınçları, yani tansiyonları hızla yükseliyor.

Kalp: Aşırı kahve tüketimi kalbin ritmini olumsuz yönde etkiliyor. Kahvenin içerdiği kafein fazla tüketildiğinde, kalpte ritim bozuklukları meydana gelebiliyor. Düzensiz kalp atışları ve kalp çarpıntısına neden olabiliyor. Bu nedenle özellikle kalp hastalarının sınırlı miktarda kahve içmeleri gerekiyor.

Mide: Kahve, ülseri tetikliyor ve midenin asit salgılamasını uyarıyor. Bu nedenle mide hastalarının günde 2 fincandan fazla kahve tüketmemeleri gerekiyor.

Şeker hastalığı: Yapılan araştırmalar, yemek zamanlarında yükselen kan şekeriyle birlikte tüketilen kahvenin şeker hastalığını olumsuz yönde etkilediğini ortaya koyuyortı. Uzmanlar şeker hastalarının da kahveyi sınırlı tüketmesini öneriyor.

Su kaybı: Uzmanların bir kısmı kahvenin vücutta sıvı kaybına neden olduğunu savunurken, bir kısmı da bu kaybın önemsiz derecede az olduğunu savunuyorlar. Fakat yine de ağır basan görüş diğer kafeinli içecekler gibi kahvenin de vücutta su kaybı yarattığı yönünde.

Doğurganlık: Günde üç fincan veya daha fazla kahve içmek, kadının doğurganlık oranını azaltıyor. Çünkü aşırı miktarda kafein tüketimi yumurtlamayı olumsuz etkiliyor. Yapılan araştırmalarda ise her gün düzenli olarak kahve içen erkeklerin içmeyenlere oranla daha güçlü spermleri olduğu kanıtlandı. Kafeinin spermin üzerinde uyarıcı etkisi olduğunu savunan uzmanlar, bunun merkezi sinir sisteminde de aynı etkiyi gösterdiğini iddia ediyorlar.

Hamilelik: Kafeinin anne karnındaki bebeğe zararlı olduğu biliniyor. Uzmanlar, hamile kadınların günlük kafein tüketme sınırlarının 300 mg ile sınıtlı kalması gerektiğini belirtiyor.

Kahvenin Faydaları

Kanser: Kahve, yeşil ve siyah çay gibi antioksidanlar içeriyor. Bu da kansere yol açan hücrelerin çoğalmasını engelliyor. Ayrıca, yapılan bir araştırmada, kahvenin ve egzersizin güneş ışınlarının neden olduğu cilt kanserinden koruduğu ortaya çıktı. Araştırmaya göre, fiziksel egzersizle birlikte ölçülü kahve tüketimi, güneşin ultraviyole B (UVB) ışınlarının yol açtığı kanserojen etkileri ortadan kaldırabiliyor.

Safra taşları: Kadın vücudu erkeğe kıyasla iki kat daha fazla safra taşı üretiyor. Günde dört bardak kahve içen kadınların içmeyenlere oranla yüzde 25 daha az safra taşından şikayet ettiği kanıtlandı.

Konsantrasyon: Kahve konsantrasyona yardımcı oluyor. Yapılan araştırmalarda, okul çağındaki çocukların az miktarda kahve ile süt içtiklerinde sabahki derslerinde daha başarılı oldukları görülüyor.

Parkinson: Yapılan bir araştırmada günde bir fincan kahve içen erkeklerin parkinson hastalığı riskinin yüzde 40’a varan oranlarda azaldığı ortaya çıkarıldı. Buna karşın, menopoz sonrası ostrojen terapisi gören kadınlarda kahve tüketimi Parkinson Hastalığı riskini artırıyor..

Karaciğer: Kahve tüketmek özellikle siroz yüzünden oluşan karaciğer kanseri riskinin azaltılmasına yardımcı oluyor. Düzenli kahve içenlerin siroz gibi karaciğer rahatsızlıklarından daha az şikayet ettiği görülüyor.


Ailem
Sivoy - avatarı
Sivoy
Ziyaretçi
19 Şubat 2009       Mesaj #607
Sivoy - avatarı
Ziyaretçi
Fast food beyin sağlığını bozuyor

'Zihin Sağlığı Vakfı'nın araştırmasına göre, yararlı yağların, vitamin ve minerallerin eksik alınması ile fast food tarzı beslenme, 'depresyon, Alzheimer ve şizofreniye' neden oluyor

sag56

İNGİLTERE'DE yapılan bir araştırma, son zamanlarda halkın beslenme tarzındaki değişikliklerin zihin sağlığı üzerinde olumsuz sonuçlara yol açtığını gösterdi. 'Sustain' adlı örgüt ile Zihin Sağlığı Vakfı'nca desteklenen araştırmanın sonuçlarına göre, fast food tarzı beslenme ile yararlı yağların, vitamin ve minerallerin eksikliği 'depresyon, Alzheimer ve şizofreni' ile doğrudan ilişkili. Araştırmacılardan Courtney Van de Weyer, "Vücudu iyi beslemek, zihni de iyi beslemek anlamına geliyor" dedi.

ARAŞTIRMAYA göre, yemlerde kullanılan katkı maddeleri ve tarım ilaçları, hayvan organizmasında değişikliğe yol açıyor. Bu nedenle de insanlar, omega 6 adlı yağ asidini, omega 3'ten çok daha fazla tüketir hale geliyor. Bu dengesizliğe vitamin ve mineral eksikliği de eklenince, depresyon ve hafıza sorunları ortaya çıkıyor. Araştırma raporunda, beslenme tarzında aminoasitlere, özellikle de balık tüketimine daha fazla yer verilmesi gerektiği belirtiliyor.

Beyne faydalı yiyecekler:
Sebzeler (Lifli olanlar)
Tohumlar ve fındık
Meyve
Buğday, kepek
Organik yumurta
Organik olarak yetiştirilen ya da vahşi olarak avlanan balıklar (Özellikle yağlı olanlar)

Beyne zararlı yiyecekler:
Kızartılmış fast food yiyecekler
Rafine edilmiş ve işlenmiş besinler
Alkol
Şeker
Çay ve Kahve
Besinlere konulan bazı ek maddeler
Tarım ilacı içeren besinler

milliyet.sağlık
Sivoy - avatarı
Sivoy
Ziyaretçi
20 Şubat 2009       Mesaj #608
Sivoy - avatarı
Ziyaretçi
"Porselen Inley” ile daha estetik bir ağız

“Inley” klasik dolguya alternatif olarak kullanılan, rutin ağız bakımı dışında farklı bir bakım gerektirmeyen, daha estetik ve daha sağlıklı bir tedavi yöntemi.

“Inley”in klasik dolguya alternatif olarak kullanılan, rutin ağız bakımı dışında farklı bir bakım gerektirmeyen, daha estetik ve daha sağlıklı bir tedavi yöntemi olduğunu belirten Diş Hekimi Dr. Özkan Çankaya, diş çürükleri, tedavisi ve inley yöntemi hakkında merak edilenleri yanıtlıyor.


Dişler Neden Çürür?
Diş Hekimi Dr. Özkan Çankaya, ağzın normal florasında bulunan bakterilerin, diş yüzeylerinde biriken yiyecek artıkları ile beslenerek asit açığa çıkardıklarını, bu asitlerin, dişlerin mineral dokusunu çözerek diş minesinin bozulmasına ve sonuçta da diş çürüğünün başlamasına neden olduğunu açıklıyor. Diş minesinde ortaya çıkan pürüzlenme, zamanla artarak diş yüzeyinde çukurcuklar oluşturur, diş çürüğünün ilk belirtisi, diş yüzeyinde oluşan tebeşir beyazı bir lekedir. Bu aşamada çürüğün durdurulabilir ve geri döndürülebilir olduğunu belirten Dr. Çankaya, beyaz lekenin, minenin hangi bölgesinde mineral kaybı olduğunu gösterdiğini, bir süre sonra mineral kaybının diş yüzeyinde bir delik açılacak şekilde büyüdüğünü açıklıyor. Kayıp devam ederse diş minesinin altındaki dentin tabakasının da bu durumdan etkileneceğini, bu dokunun mineye nazaran daha yumuşak olması sebebiyle çürümenin, yani diş sert dokusunun yıkımının hızlandığını da sözlerine ekliyor.


Diş Çürüğü Önlenebilir mi?
Diş çürüklerini önlemede, sabah kahvaltısından sonra ve akşam yatmadan önce dişlerin fırçalanması ve her gün düzenli olarak diş ipi kullanılmasının en etkili yöntem olduğunu ifade eden Dr. Çankaya’ya göre; “Yiyecek artıkları en çok dişlerin çiğneme yüzeylerindeki girintilerde ve dişlerin birbirine değdiği ara yüzeylerde biriktiği için diş fırçaları küçük başlı seçilmelidir. Dişlerin iç, dış, çiğneyici yüzeyleri ve dilin üstü fırçalanmalı ve ara yüzeylerde diş ipi kullanılmalıdır.”
Dr. Çankaya, altı ayda bir diş hekimi kontrolünün önemini, “Hem diş çürüklerinin önlenmesinde hem de yeni başlamış çürüklerin erken teşhis edilmesinde en iyi yoldur.” ifadesi ile açıklıyor. Dr. Çankaya, diş hekiminin yapacağı genel flor uygulaması gibi tedavilerin, çürüklerin önlenmesinde çok etkin olduğunu, ayrıca diş hekiminin kişiye uygun diş fırçası, diş macunu ve diş ipi tavsiyelerinde de bulunarak, ağız bakımında eksik kalan konuların giderilmesine yardımcı olacağını açıklıyor. Ayrıca, ana öğünlerde şekerli yiyecekler tüketmemek, yemek aralarında bir şey yememeye gayret etmek de diş çürüklerine karşı alınacak basit önlemlerden.


Kimler Daha Çok Çürük Riski Altındadır?
Dr. Özkan Çankaya’nın açıklamasına göre, çürük riski altında olanlar şöyle sıralanabilir:
• Ağız bakımına yeterli önemi göstermeyenler
• Karbonhidratlı ve şekerli besinleri sıkça tüketenler
• Asitli gıdaları fazla tüketenler
• Genetik olarak diş yapısı çürümeye uygun olanlar
• Tükürüğü asidik yapıda olan kişiler
• Tükürük salgısı az olanlar



DOLGUDAN DAHA UZUN ÖMÜRLÜ, DAHA SAĞLIKLI VE ÇOK DAHA ESTETİK...

Diş Çürükleri Nasıl Tedavi Edilir?
Diş çürükleri tespit edildikten sonra zaman kaybetmeden çürüğün temizlenip tedavisinin yapılması gerektiğini belirten Dr. Çankaya, tedavi edilmeyen çürüklerin, diş ağrılarına, dişeti problemlerine ve komşu dişlerde de çürük oluşmasına yol açabildiğinin altını çiziyor. Dr. Çankaya, diş çürüğü tedavisinin iki şekilde yapılabildiğini, bunlardan birinin hepimizin bildiği dolgu tedavisi, diğerinin ise porselen inley tedavisi olduğunu belirtiyor. Dr. Çankaya, sözlerine şöyle devam ediyor. “Dolgular, kompozit esaslı ve diş renginde olabileceği gibi gümüş renginde amalgam dolgular da söz konusudur. Amalgam dolguları hem cıva içermeleri hem de estetik olmamaları sebebiyle pek tercih etmiyoruz. Kompozit dolgular ise estetiktirler fakat dolgunun sertleştirilmesi esnasında küçük de olsa bir büzülme olduğu için ömürleri porselen inley kadar uzun değildir. Ayrıca kompozit dolgular sigara, çay, kahve, kola, gibi boyar maddelerin kullanımına bağlı olarak renk değiştirebilir.”
fft16 mf184845
Dr. Çankaya, “porselen inley”in, dişlerde ortaya çıkan çürük ve madde kayıplarının daha uzun ömürlü, daha estetik ve sağlıklı bir şekilde tedavi edilebilmesi amacıyla yapılan çalışmalar sonucunda geliştirildiğini açıklıyor.


Porselen inley nedir, nasıl uygulanır?
Dr. Özkan Çankaya, inley uygulamasını şöyle anlatıyor: “Dişin kırık, çürük veya eski dolgulu kısmı uzaklaştırıldıktan sonra kalan sağlam bölümün ölçüsü alınır ve hastanın diş rengi de tespit edilerek laboratuara gönderilir. Diş, inleye özel bir geçici dolgu maddesi ile kapatılır. Laboratuar ortamında, hassas bir teknoloji ile hazırlanan çene modeli üzerinde dişin eksik olan yapısı çürümeden önceki doğal biçimine tamamlanacak şekilde tam seramik olarak ifade ettiğimiz preslenebilir porselenden “porselen inley” hazırlanır. Hazırlanan porselen inley, ikinci seansta hastanın dişine doku dostu malzemeler ile yapıştırılır.”
Dr. Çankaya’nın açıklamasına göre, porselen inley, adaptasyon, dayanıklılık ve renk uyumu ile diğer dolgu teknikleri arasında öne çıkıyor. Laboratuarda hazırlanıp, cilalandığı için oldukça parlak bir yüzeye sahip olan inley, çok uzun ömürlü, hatta pek çok durumda ömür boyu kullanılabilen bir tedavi şeklidir. Dr. Çankaya, inley’in, kompozit dolgulara nazaran uygulandıkları dişe ve komşu dişlere çok daha uyumlu olduklarını, bu özelliğin inleyin ağız dışında, laboratuar ortamında hazırlanma özelliğinden kaynaklandığını vurguluyor.
Dr. Çankaya ayrıca, inley’in, kişinin diş fırçalama, diş ipi kullanımı gibi normal ağız bakımı uygulamalarının dışında herhangi başka bir uygulama yaparak farklı bir bakım gerektirmediğini de sözlerine ekliyor.
Inley tedavisinin avantajları nelerdir?
Dr. Özkan Çankaya, dolgu tedavisine farklı bir alternatif oluşturan inley tedavisinin avantajlarını şöyle sıralıyor:
- Porselen inley’in ışık geçirgenliği dişler ile aynı olduğu için gözle ayırt edilemeyecek kadar doğaldırlar.
- Dişle aynı sertlikte olmaları, ısırma kuvvetlerinden kaynaklanan kırılmaları önler ve dişin eskisi kadar sağlıklı olmasını sağlar.
- Porselen inley’in hazırlandığı “güçlendirilmiş preslenebilir seramikler”, mevcut ağız içi restorasyon materyalleri arasında diş ve çevre dokulara en uyumlu malzemedir.
- Laboratuarda hazırlanan porselen inley ile üstün estetiğin yanı sıra komşu dişlerle optimum düzeyde kontak sağlanmaktadır.
- Sertliği dişin mine dokusuna çok yakın olduğu için diğer porselenler gibi dişleri aşındırmaz, kompozit dolgular gibi de aşınmaz.
- Ağız ortamındaki ısı değişimlerinden ve tükürükten etkilenmez, deforme olmaz. Sağlıklı diş dokusunun korunduğu bir tedavi yöntemidir.
- Normal dolgular ağız içindeki ısı, çiğneme kuvveti gibi etkenlerle eskir ve bir süre sonra değiştirilmesi gerekebilir. Inley ise laboratuar ortamında porselenden hazırlandığı için ağız içindeki yıpratıcı etkenlerden etkilenmiyor, kesinlikle aşınmıyor, bozulmuyor ve cilasını kaybetmiyor. Bu nedenle uzun yıllar hatta ömür boyu kullanılabiliyor.



Sağlık Haber
Sivoy - avatarı
Sivoy
Ziyaretçi
21 Şubat 2009       Mesaj #609
Sivoy - avatarı
Ziyaretçi
Domates Çok Faydalı

Bilim adamları, domatesi Alzheimer hastalığına karşı aşı olarak kullanmayı planlıyor.İngiliz Daily Mail gazetesinin internet sitesindeki habere göre, hastalığı önlemek için bağışıklık sistemini güçlendirecek "yenebilen" bir aşı üretilmek üzere domates genetik değişikliğe uğratıldı.Aşı, beyin hücreleri arasındaki hayati bağlantıları tahrip eden zehirli "beta amiloid" proteininin hedef alınmasını sağlıyor. Bu proteinin güçlenmesini engellemenin, hastalığı önleyebileceği veya geciktirebileceği belirtiliyor.

Bilim adamları, aşıyı geliştirmek için "beta amiloid" proteinin ardındaki geni domatesin genetik koduyla birleştirdi. Böylece ortaya çıkan domates üç hafta boyunca haftada bir kez olmak üzere farelere yedirildi.

Farelerden alınan kan örneklerine bakıldığında, domatesin bağışıklık sistemini, hastalıkla savaşacak antikorları açığa çıkaracak şekilde harekete geçirdiği görüldü.

Kore Biyobilim ve Biyolteknoloji Araştırma Enstitüsünden bilim adamları, bu çalışmanın ardından, bağışıklık sisteminin verdiği cevabı daha fazla güçlendirmek için aşının etkisini artırmaya çalışacak. Domatesin bir aşı olarak hayli kullanışlı olduğunu, çünkü sevilen bir sebze olduğunu belirten bilim adamları, bununla birlikte domates pişirilirse aşı etkisinin ortadan kalkacağını belirtti.

Alzheimer Derneğinden Prof. Clive Ballard, bu araştırmanın bitkilerden aşı elde etmenin mümkün olduğunu gösterdiğini söyledi. Mevcut ilaçlar hastalığı tamamıyla iyileştiremiyor, sadece ilerlemesini yavaşlatıyor.
11.07.2008

Kaynak : Milliyet
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
22 Şubat 2009       Mesaj #610
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Kötü anıları silen ilaç

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler

Hollanda'nın Amsterdam Üniversitesinden bilim adamları, insan hafızasındaki acı ve korku veren, kötü anıları silen bir ilaç geliştirdiğini açıkladı.

İngiltere'de yayımlanan Daily Mail gazetesinin haberine göre, bilim adamları, geliştirdikleri ilacın özellikle kötü olayların ardından ortaya
çıkabilen “travma sonrası stres bozukluğu”nun tedavisinde olumlu etki yaratabileceğini düşünüyor.

Hollandalı bilim adamları, kötü anıların genellikle kalp hastalarında kullanılan “beta bloke edici” ilaçlarla silinebildiğini öne sürüyor.
Hayvanlar üzerinde yapılan denemelerde, ilacın beyindeki kötü anıların canlanma mekanizmasına müdahale edebildiği görüldü. İlaç daha sonra 60 kadın ve erkek denek üzerinde denenirken, bu kişilere gösterilen fotoğraflarla önce hafızalarında rahatsızlık verici anılar oluşturuldu, sonra da bu anıların aynı fotoğraflar gösterilerek canlandırılmasına çalışıldı.

Deneklerin bir bölümüne ilacın kullandırıldığını, diğer gruba ise placebo verildiğini belirten uzmanlar, ilacı kullanan grubun korku uyandıran fotoğraflar karşısında az tepki verdiğini, diğer grubun tepkilerinin ise daha güçlü olduğunu belirtti.

Bir gün sonra ilaç kullandırılan deneklerin ilacın etkisinden çıkmalarından sonra aynı teste tekrar tabi tutuldukları, yine ilacı kullanan grubun, placebo kullanana göre çok daha zayıf tepki verdiği tespit edildi.

Bilim adamları, bu testler sonucunda ilacın kötü ve ürkütücü anıları silmekte etkili olduğu sonucuna vardı. Bilim adamlarına göre ilaç kötü anının yeniden canlanmasını önlüyor ve beynin bu anıyı tekrarlamasının önüne geçiyor.

İngiliz uzmanlar ise ilacın İngiltere'de büyük bir etik tartışmasına yol açacağına işaret ediyor. Uzmanlara göre, pek çok kesim, insanı insan yapanın yaşadığı acılar olduğunu ileri sürerek, ilaca etik açıdan karşı çıkacak.

Uzmanlar, ilacın ayrıca, insanların hatalarından ders alma imkanını da ellerinden alacağına işaret ediyor ve bunun da zararlı psikolojik etkilerini hatırlatıyor.

St. George's Üniversitesi Tıp Etiği Bölümü öğretim üyelerinden Dr. Daniel Sokol, “Kötü anıları hafızadan kazımak bir siğili ya da et benini yok etmeye benzemez. Bu, insanı anılarından kopararak, kişiliğini değiştirir. Bazı durumlarda faydası dokunabilir, ama genelde anıları silmenin şahıslar, toplum ve insanlık üzerindeki yıkıcı etkilerinin iyi hesaplanması gerekir” dedi.

Benzer Konular

7 Mart 2016 / WaRrioR Sağlıklı Yaşam
7 Mart 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2016 / prenses ayşe Cevaplanmış