Arama

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 69

Güncelleme: 20 Ocak 2015 Gösterim: 601.886 Cevap: 719
volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
30 Mart 2010       Mesaj #681
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Sigara içmek IQ'yu düşürüyor!

Sponsorlu Bağlantılar

Günde 1 paket ya da daha fazla sigara içen kişilerin zeka seviyesi içmeyenlere oranla daha düşük çıktı.

İsrail'de bulunan Sheba Sağlık Merkezi'nde 20 bin kişi üzerinde yapılan bir araştırma sigara içen kişiler ve içmeyenlerin IQ ortalamalarını gösterdi. Bir insan ne kadar çok sigara içiyorsa IQ seviyesinin de o kadar düşük olduğunu kanıtlayan araştırmaya göre:

101 - Sigara içmeyenlerin IQ ortalaması
94 - Sigara içenlerin IQ ortalaması
98 - Günde 1-5 sigara içenlerin IQ ortalaması
97 - 18 yaşından sonra başlayanların IQ ortalaması
90 - Günde 1 paket sigara içenlerin IQ ortalaması

(Akşam)

Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 20:01
volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
1 Nisan 2010       Mesaj #682
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
JTI: Domuzdan elde edilmiş hiçbir katkı malzemesi yok

Sponsorlu Bağlantılar

Japan Tobacco International (JTI), dünyada ve Türkiye’de ürettikleri hiçbir tütün ürününün filtre, harman içeriği veya paketleme malzemesinde, domuzdan elde edilmiş hiçbir katkı malzemesi bulunmadığını bildirdi.

JTI’dan, bugün bir günlük gazetede yayınlanan haberin ardından, kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla açıklama yapıldı.

JTI açıklamasında, “JTI olarak, dünyada ve Türkiye’de ürettiğimiz hiçbir tütün ürününün filtre, harman içeriği veya paketleme malzemesinde, domuzdan elde edilmiş hiçbir katkı malzemesi bulunmamaktadır” denildi.

(ekolay)

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
argosuztürk63 - avatarı
argosuztürk63
Ziyaretçi
15 Mayıs 2010       Mesaj #683
argosuztürk63 - avatarı
Ziyaretçi
Amerikan Alerji, Astım ve İmmünoloji Kolejinin bilimsel dergisi "Alerji, Astım ve İmmünoloji Annals"da yayımlanan araştırmada, Kanadalı bilim adamları, hiperaktif bir bağışıklık sisteminin, organizmanın olası zararlı hücrelere karşı kendini koruma ve bu hücreleri yok etme kapasitesini artırabileceğini, bu sayede de kanser veya tümör oluşması riskini azalttığını ortaya koydu.

Mariam El-Zein ve ekibinin yürüttüğü 7 yıl süren araştırmada, 3300 tümörlü erkek hasta ile 500 sağlıklı yetişkinden oluşan bir kontrol grubu gözlem altında tutuldu.

El-Zein, araştırmalarının sonunda astımlı erkeklerin mide kanseri, egzaması olanların ise akciğer kanserine yakalanma risklerinin diğerlerine göre çok daha düşük olduğunu tespit ettiklerini belirterek, "Alerjik koşulların neden kanser riskini azalttığını tam olarak açıklayamıyoruz, ancak bu araştırma umut verici" diye konuştu.

Alerji uzmanı Jonathan Bernstein de gelecekte, bu ilişkinin ve bağışıklık sisteminin kanser riskini azaltmaktaki rolünün araştırılmaya devam edeceğini umduklarını söyledi. Araştırma İtalyan La Stampa gazetesinde yayımlandı.
argosuztürk63 - avatarı
argosuztürk63
Ziyaretçi
16 Mayıs 2010       Mesaj #684
argosuztürk63 - avatarı
Ziyaretçi
Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi İç Hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Süleyman Türk, kuru yemişin insan sağlığına yararına ilişkin bilimsel yayınların bulunduğunu söyledi. “Kuru yemişin aşırı şekilde değil, ölçütlü tüketilmesi iyi kolesterolü artırır” diyen Türk, özellikle fındık, Antep fıstığı, kabak çekirdeğinin kanda iyi kolesterolün lehine bir artışa neden olduğuna işaret etti. Bunun da kalp krizi ve beyin kanamasının nedeni olan damarlarda kireçlenmeyi azalttığını belirten Türk, şunları söyledi: “Ancak kuru yemişin yararı, kesinlikle aşırı tüketilmesi gerektiği şeklinde değerlendirilmemeli... Aşırı kuru yemiş tüketmek sağlayacağı yarardan çok aşırı kalori alınması gibi bir sakıncaya neden olur. Bu nedenle ölçülü miktarda, günde bir sadece 'bir kaç çeşitten toplam bir avuç' gibi ölçülerde tüketilmelidir. Bunun için de kuru yemiş tüketerek sağlığına katkı sağlamak isteyenler mutlaka kendi doktorları ya da diyetisyenlerle görüşmelidir.” Tüm Kuruyemiş Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜKSİAD) Genel Başkanı Hasan Hüseyin Karapınar da Türklerin kuru yemiş tüketim alışkanlığının yüzyıllara dayandığını, bunun misafirperverlik kültürüyle birlikte topluma yerleştiğini dile getirdi.
“DÜNYA İKİNCİSİYİZ”
Türkiye'nin, tüm kuru yemiş çeşitleri baz alındığında dünyada en fazla kuru yemiş tüketen ikinci ülke olduğunu dile getiren Karapınar, “Bu, bizim kuru yemiş tutkunu bir toplum olduğumuz anlamına geliyor. Yapılan araştırmalar günde 50 gram fındık yiyen bir kişinin ömür boyu kolesterol sorunu yaşamayacağını ortaya koyuyor” dedi. Ayrıca fındık, Antep fıstığı ve yer fıstığı gibi kuru yemiş ürünlerinin, son dönemde adeta moda olan sağlıklı ve uzun yaşam beslenme diyet programlarının vazgeçilmez ürünleri olduğuna değinen Karapınar, şöyle devam etti: “Ülkenin tamamında lokantaların çoğunluğunda kebap ve et yemeklerine rastlarsınız, örneğin Konya'da etli ekmek ve fırın kebabı başı çekiyor... Bu durum, çoğumuzun kesinlikle sağlıklı beslenmediğimizi gösteriyor. Türk toplumu olarak kebap ve hayvansal yağ ağırlıklı beslenmemizin zararlarını, kötü kolesterolün ilacı olan kuru yemişin bir ölçüde absorbe ettiği kesin.” Karapınar, Türkiye'de kuru yemiş tüketme kültürünün yaygın olmasının, ülkemiz insanı için bir şans olduğunu vurgulayarak, “Özellikle Avrupa'da ve gelişmiş ülkelerde 7'den 70'e insanlar sağlıklı kalmak için spor yapıyor. Biz ise toplum olarak hem sağlıklı beslenmiyor hem de spor yapmıyoruz. Bu şartlar altında kalp damar hastalıkları konusunda belki de tek umudumuz kuru yemiş” dedi.
RivaN - avatarı
RivaN
Ziyaretçi
25 Ağustos 2010       Mesaj #685
RivaN - avatarı
Ziyaretçi
4 günde yemek alışkanlığını değiştir

Düşüncelerinizi değiştirerek yemek alışkanlığınızı değiştirebilirsiniz
Yememe konusunda kendinizi zorlamayın
Arkadaşlarınızla birlikte bir restorana gittiniz ve yemeklerinizi yedikten sonra herkes tatlı siparişi vermek istedi. Siz ise fazla kilolarınızı düşünerek bir dilim kekten uzak durmayı tercih ettiniz. Bu şekilde davranarak, hormonlarınızın pompalanmasına ve yemek yeme isteğinizin artıp vücudunuzda yağ depolanmasına sebep olursunuz.

Yapılan bir araştırma, kalori alımı yüzde 50'ye düşürülen bir grup insanın altı ay içinde yemek konusunda takıntılı bir şekilde davranmaya başladığını ortaya çıkardı. Bu insanlar hem aşırı miktarda yemek tüketiyor hem de depresif hareketler sergiliyorlardı. Uzmanlar buradan yola çıkarak, inkar etme yönteminin kilo verme konusunda hiçbir yardımı olmadığını ortaya çıkardı.

4 günde yapılabilecekler: Tehdit altında hissetmek ve yoksun kalma düşüncesi, normalden daha fazla yemek yemenize sebep olur. Bu durumdan kaçınmak için kendinizi sakinleştirmenin bir yolunu bulmanız gerekiyor. Aç olmadığınız bir zaman dilimini seçerek yalnız olabileceğiniz bir yere gidin. 10 dakika boyunca derin derin nefes alın. Nefesinizi verirken, sakinleştirici bir etkiye sahip olan, "Her şey yolunda" cümlesini yüksek sesle söyleyin. Bu egzersizi yaparken kendinizi stres altında hissederseniz, ağzınızda stres hormonlarının sebep olduğu acı bir tat oluşur. Bu egzersiz, diğer kilo verme stratejilerinin temelini oluşturur. İyice rahatlayana kadar bu yöntemi uygulayabilirsiniz.

hamburger

Nasıl hep zayıf kalırsınız?

Yaşadığınız ortam; çok fazla yemek yemeniz ya da sağlıklı beslenmeniz konusunda önemli rol oynar Herhangi bir stres anında çikolataya uzanmanıza sebep olan çevrenizden uzaklaşarak, sizi mutlu edecek bir ortam yaratmaya çalışın.
Bağımlılık konusunda yapılan bir araştırma, kafeste tutulan farelerin morfin katılmış suya bağımlı hale geldiğini ortaya çıkardı. Kafesin dışında kalanlar ise bu sudan uzak durmayı tercih ettiler. Yani, kendinizi ne kadar özgür hissederseniz, kaygılarınızı gidermek için dış kaynaklara o kadar az başvurursunuz.

4 günde yapılabilecekler: Kendinizi tuzağa düşmüş hissettiren insanlar, yerler ve durumların listesini çıkartın. Sonra bunların ortak noktasını bulmaya çalışın. En sonunda, sizi sakinleştiren şeylerin bir listesini çıkartın. Birinci listedekileri eleyin ve ikincidekileri hayatınıza daha çok dahil edin. Bu şekilde sizi hayal kırıklığına uğratan şeylerden uzak durarak sağlıklı bir birey haline gelebilirsiniz.

Ruhunuzu besleyin

Öğünler arasında zararsız abur cuburlardan tükettiğinizde karnınızda oluşan tokluk hissi, öğünleri daha hafif bir şekilde atlatmanızı sağlar.
Cips, çikolata gibi abur cuburları hayatınızdan çıkarmalı ve sizi aynı şekilde mutlu edebilecek hobiler edinmelisiniz. Bir şeyler yemek istediğinizde, aklınıza abur cubur dışında başka şeyler getirerek açlık hissinden uzaklaşabilirsiniz.
Koşu bandında veya açık havada koşabildiğiniz kadar koşun. İyice yorulduktan sonra yoğun bir açlık hissetmeye başlarsınız. Vücudun verdiği bu açlık reaksiyonu, stres hormonlarının artmasına ve beynin tatlı tüketmeniz konusunda sizi teşvik etmesine sebep olur. Böyle bir durumda aşık olduğunuz o ilk anı düşünerek kendinizi iyi hissetmenizi sağlayan hormonların salgılanmasını sağlayın. Beyninize talimat vererek yağdan uzak durmasını tembihleyebilirsiniz.
4 günde yapılabilecekler: Sevgilinizle evi toplamak gibi sizi abur cubur tüketmekten uzak tutacak şeylerin listesini çıkartın. Bunların, sizi zararlı besinler tüketmenin zevkiyle aynı derecede mutlu edeceğinden emin olun. Bu egzersizleri yaptıktan sonra sorunun kaloriyle ilgili olmadığını anlayabilirsiniz. Tavsiyelerimiz sayesinde ideal kilonuza ulaşabileceğinizi göreceksiniz. Ayrıca yemek yeme alışkanlıkları konusunda kendinizi eğiterek incelmenin yanında daha mutlu ve sakin bir insan haline gelmeniz de mümkün.




Kaynak:
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
10 Ekim 2010       Mesaj #686
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Grip aşısı yaptırın


ALMANYA'da grip aşıları yapılmaya başladı. Doktorlar havaların soğumaya başladığı bugünlerde salgınların başlayabileceğine dikkat çekerek grip aşılarının yaptırılmasını tavsiye ettiler.

2782581 230x230

Doktor Özkan Seymen, Federal Sağlık Bakanlığı'nın bu yıl ilk kez hamileleri de risk grubuna dahil ederek grip aşısı tavsiyesinde bulunduğunu belirtti. Grip ve gribin tetiklediği diğer hastalıklardan Almanya'da yılda 15 bin kişinin yaşamını yitirdiğine dikkat çeken doktor Seymen şunları söyledi: “Herkese ama özellikle şeker, kalp, bronşit gibi kronik hastalıkları olanlara aşı yaptırmalarını tavsiye ediyorum. Grip kronik hastalıkların daha ağır seyretmesine ve ölümlere neden olabiliyor. Almanya'daki Türkler grip aşısına beklediğimiz ilgiyi göstermiyorlar. Aşının bağışıklık sistemini zayıflattığı yönünde yanlış inanışlar var. Bu, kesinlikle doğru değil. Grip salgınları kapıda. Herkesi aşı olmaya bekliyoruz. Aşılar ücretsiz yapılıyor.”
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 20:01
RuffRyders - avatarı
RuffRyders
Kayıtlı Üye
31 Ocak 2011       Mesaj #687
RuffRyders - avatarı
Kayıtlı Üye
Sigara dumanı kadınlara daha zararlı

Araştırmalar, sigara dumanına maruz kalan kadınlarda kalp gevşeme fonksiyonunun erkeklere göre daha çok bozulduğunu ortaya koydu.
KAYSERİ - Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Tıp Fakültesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı tarafından yapılan ve sonuçları uluslararası dergilerde yayımlanan iki ayrı araştırma, sigara dumanına maruz kalan kadınlarda kalp gevşeme fonksiyonunun erkeklere göre daha çok bozulduğunu, kalp basınçlarının ve kalp atışlarının da arttığını gösterdi.

Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Abdurrahman Oğuzhan, sigaranın başta akciğer kanseri olmak üzere birçok kanser türünden, kalp krizinden ve kalp damar hastalıklarından sorumlu olduğunu söyledi.

Araştırmalarda sigara dumanına maruz kalan kişilerde kanın pıhtılaşmasını sağlayan homosistein ve fibrojen adlı maddelerin seviyesinin arttığının görüldüğünü ifade eden Oğuzhan, pasif sigara içiciliğinin de kalp-damar hastalığı için bir risk faktörü olduğunun artık kabul edildiğini anlattı.

Oğuzhan, sigara dumanına maruz kalmanın koroner arter hastalığı ölüm riskini yüzde 25-30 oranında artırdığını belirterek, ''Önlenebilir ölüm nedenleri arasında birinci sırada aktif sigara içimi, ikinci sırada alkol kullanımı, üçüncü sırada da pasif sigara içimi geliyor. Annesi babası yanında sigara içilen bebeklerin büyüdüklerinde bronşite yakalanma ihtimali de diğer çocuklara oranla aha fazladır'' dedi.

PASİF İÇİCİLERİN KALBİ TEHLİKEDE
Prof. Dr. Abdurrahman Oğuzhan, aktif sigara içiciliğinin zararlarının yapılan birçok araştırma ile ortaya konulduğunu ve bu konuda tereddüt olmadığını ifade ederek, pasif içiciliğin zararları hakkında ise çalışmaların sürdüğünü anlattı. Kendilerinin de bu konuda 2 ayrı araştırma yaptıkları ve bu araştırmaların sonuçlarının ABD'deki 2 farklı dergide yayımlandığını belirterek, şöyle devam etti:

''İlk araştırmamızda, sigara içmeyen sağlıklı 30 kadın ve 30 erkeği, bir odada 30 dakika pasif sigara dumanına maruz bıraktık. Daha sonra kalplerinin gevşeme özelliğine baktık. Çünkü kalbin bir kasılma, bir de gevşeme fonksiyonu var. Kalbin kasılması için önce gevşemesi lazım, içine kan dolması lazım. 30 dakika gibi kısa bir sürede odadaki tüm bireylerin kalbinin gevşeme fonksiyonunun bozulduğunu gördük. Bu bozulma bayanlarda daha belirgindi. Aynı yöntemle bu defa kadınlardan oluşan 30 kişilik grubu ayrıca değerlendirdik. Önceki kan basınçları ile sigara dumanına maruz kaldıktan sonraki kan basınçlarına baktık. İkisini karşılaştırdığımız zaman anlamlı olarak hem kalp hızlarının hem de kan basınçlarının yükseldiğini gördük. Bunu anlamak için de karbosihemoglobin (sigara dumanında bulunan karbonmonoksit ile kanda oksijen taşıyan hemoglobinin birleşerek oluşturduğu toksik) seviyelerine baktık. Sigara dumanına maruz kaldıktan sonra bu kişilerde karboksihemoglobin seviyeleri arttı. Bu da kadınların pasif sigara dumanından, erkeklere oranla daha fazla etkilendiklerini gösteriyor.''

Kaynak: ntvmsnbc
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 20:01
pesimist - avatarı
pesimist
Ziyaretçi
5 Mayıs 2011       Mesaj #688
pesimist - avatarı
Ziyaretçi
CİLT TEMİZLİĞİ

Vücuda ait kişisel temizlik ile pek çok hastalığın önüne geçilmektedir. Birkaç örnek vermek gerekirse; ishalli hastalıklar soğuk algınlıkları cildin mikrobik hastalıkları cildin mantar uyuz ve bitlenme gibi parazitlerle oluşan hastalıkları ve bazı allerjik hastalıklar sayılabilir. Uygun vücut temizliği bir çok deri sorununu ve hastalığını önleyici ve ortadan kaldırıcı bir önlemdir.

Kişisel temizlik alışkanlıklarının önlediği diğer bir sorun vücut kokusudur. Vücut kokusu vücut yüzeyinde bulunan mikropların (bakterilerin) teri parçalamasına bağlı olarak meydana gelmektedir. Koku meydana getiren vücut bölgeleri öncelikle ayaklar kıl köklerinin yoğun olduğu kasık ve koltuk altlarıdır. Her gün banyo yapılamadığı durumlarda koltuk altı önce sabunlu bir bezle sonra su ile iyice silinmeli ve temizlenmelidir. Deri üzerine daha sonra bir deodorant veya ter önleyici uygulanabilir. Deodorantlar kokuyu sadece maskelerler. Bu nedenle temizlik aracı olarak değil geçici bir uygulama olarak değerlendirilmelidirler. Giysilere sinen ter kokusu beden temizliği yapılsa bile aynı giysinin temizlenmeden tekrar kullanılması halinde kalıcı olur. Özellikle sık yıkanmayan kalın kazaklar kullanılırken bu nedenle özen gösterilmelidir. Vücudun terleme oranının artması kokunun da artması anlamına gelecektir. Ancak insan bir süre sonra kendi kokusuna duyarsızlaşır. Yoğun bedensel çalışma vücuttan çıkan ter miktarının artmasına neden olmaktadır. Bedensel etkinliği fazla olmadığı halde bazı bireylerin ter bezi salgısı fazla olabilir. Bu durum ergenlik ve menapoz durumlarında özellikle ortaya çıkabilir.


Kaynak
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 3 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 20:01
pesimist - avatarı
pesimist
Ziyaretçi
10 Mayıs 2011       Mesaj #689
pesimist - avatarı
Ziyaretçi
Sağlığınız için balık tüketin


Uzmanlar, vitamin, mineral ve proteince zengin balığın haftada en az 2 kez tüketilmesini öneriyor. Sezonun açılmasıyla pazarda, markette ya da balık hallerinde bütçeye göre balık bulunabildiğini ifade eden Uludağ Üniversitesi (UÜ) Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Başdiyetisyeni Sevinç Yetişen, hemen her yaşta balığın sağlık açısından büyük önem taşıdığını, özellikle içerdiği yağ asitleriyle beslenmede önemli yer tuttuğunu anlattı.
Balığın, kaliteli protein, A, K ve B vitaminlerinin yanı sıra fosfor ve çinko gibi mineraller bakımından zengin olduğunu vurgulayan Yetişen, kemiklerin gelişimine ve büyümesine katkıda bulunan bu deniz ürünlerinin yağlılarının enerji kaynağı olarak bilindiğini söyledi.
Yetişen, balık yağında bulunan omega-3 yağ asitlerinin birçok hastalık riskine karşı iyi geldiğinin araştırmalarla ortaya konulduğunu dile getirerek, kırmızı et yerine balık tüketenlerde kalp-damar hastalıklarının daha az görüldüğünü vurguladı.
Omega-3 yağ asidinin, kandaki kolesterol, trigliserid ve kan basıncını düşürerek, kalp sağlığını koruyucu etki gösterdiğine işaret eden Yetişen, ayrıca balıktaki yağ asitlerinin vücudun enerji üretimine katkıda bulunarak, yorgunluğu giderdiğini, konsantrasyon yeteneğini artırdığını ifade etti.
Gebelikte balık tüketmek neden önemli?
Yetişen, beyin gelişiminin anne karnında başlamasından dolayı balığın bebek ve anne sağlığı açısından da büyük öneminin olduğuna değinerek, şöyle konuştu:


”Gebelikte özellikle son 3 ayda anneden bebeğe önemli ölçüde omega-3 yağ asitleri aktarıldığından bu dönemde balık, bol miktarda tüketilmelidir. Omega-3, özellikle hamilelik dönemi boyunca ve bebeklik döneminin başlarında, beyin ve sinirlerin uygun şekilde gelişimi için çok önemlidir.
Yapılan araştırmalarda, bol balık yiyen gebelerin erken doğum, düşük ağırlıklı bebek doğurma riskinin azaldığı ve balığın bebeğin görme yetisini geliştirdiği saptanmıştır. Genel ve beyinsel gelişim açısından 7′nci aydan itibaren çocukların da haftada iki gün mutlaka balık tüketmeleri sağlanmalıdır. Balığın cinsine göre omega-3 miktarı farklılık gösterse de somon, uskumru, ton balığı, sardalya hamsi, omega-3 ihtiyacını karşılar.”
Balık seçerken bunlara dikkat edin
Taze balığın gözleri parlak ve lekesiz, solungaç kısımları kırmızımsı pembe, pulları ve yüzgeçlerinin diri olduğunu dile getiren Yetişen, şunları kaydetti:
”Balığın kaslarına basıldığı zaman parmağın bıraktığı izin hemen düzelmesi ve ele alındığında kuyruğunun sert durması gerekir. Balık, dikkatli saklandığı zaman her mevsim tüketilebilir. Kısa sürede tüketilecekse buz içinde veya sıfır derecenin altında bekletilmelidir. Eksi 32 derecede dondurularak, eksi 18 derecede 3-6 ay saklanabilir. Kuru ve serin yerlerde saklanan kurutulmuş, tuzlanmış veya konserve edilmiş balıklar 6-12 ay süreyle tüketilebilir.”


BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
CenneT-ul Meva - avatarı
CenneT-ul Meva
Ziyaretçi
5 Ağustos 2011       Mesaj #690
CenneT-ul Meva - avatarı
Ziyaretçi
Göz Yorgunluğu ve Bilgisayar

İşi bilgisayarla olan ve tam bir iş gününü hareketsiz olarak bilgisayar karşısında geçiren herkesin aklına gelen ilk soru: bu durumun göz yorgunluğuna yol açıp açmayacağı veya gözlerine başka bir etkisinin olup olmayacağıdır.
Bilgisayarla çalışmak gözlerinizi yormaz. Ancak, bilgisayar ekranına uzun süre bakan birçok kişi, gözlerini daha az kırpar. Yapılan araştırmalara göre, bilgisayarla çalışan kişilerin normalde üçte bir daha az göz kırptıkları tesbit edilmiştir. Göz kırpma hareketi nemlenmeyi sağladığından, bilgisayarla çalışmak, gözlerinizin kuru olduğu ve tahriş olduğu hissini verir, bu da gözlerde yorgunluğa ya da yorgunluk hissetmenize neden olur.
Aşağıdaki pratik tavsiyeleri uygulayarak göz yorgunluğunu azaltabilir, sürekli hale getirdiğinizde ise kurtulabilirsiniz:
  • Kısa molalar vererek gözlerinizi dinlendirin;
  • Bir çok kez gözlerinizi kırpın;
  • Başınızı sabit tutarak gözlerinizle sağ ve sol omuzlarınıza bakmaya çalışın;
  • Yine başınızı sabit tutarak gözlerinizle aşağı, yukarı bakma hareketleri ve sağa, sola cevirme hareketlerini yapın;
  • Bilgisayarınızdan, uzaktaki nesnelere bakın ve bu hareketlerle göz yorgunluğunuzu giderin;
  • Uzun sürecek bilgisayar çalışmalarından önce ve çalışırken, yapay göz yaşı kullanın

Benzer Konular

7 Mart 2016 / WaRrioR Sağlıklı Yaşam
7 Mart 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2016 / prenses ayşe Cevaplanmış