HOCA ALİ RIZA
1858 yılında Üsküdar'da Ahmediye Mahallesi'nde dünyaya doğdu. Süvari binbaşısı Mehmet Rüştü Bey'in oğludur. Rüştiyedeki öğrenciliği sırasında resim derslerindeki yeteneği ile dikkat çeken Hoca Ali Rıza, resim derslerini Osman Nuri Paşa, Süleyman Seyyid Bey 'den almıştır. 1884'te teğmen olarak Harbiye'yi bitiren genç ressam, bu yüksek okula resim öğretmeni olarak girmiştir. 1910’da yarbaylıktan emekliye ayrıldı. Darüşşafaka, Kız Sanayii Nefise, Çamlıca, Üsküdar ve Ameli Hayat Kız okullarında resim öğretmenliği yaptı. Doğrudan doğadan çalışarak İstanbul ve yöresini, özellikle Üsküdar’ı işlediği resimleriyle tanındı. Figüre ve portreye pek de yaklaşmayan suluboya ve yağlıboyalarında kaim malzeme yerine parlak ve şeffaf renkleri yeğledi. Tutuculuğa karşı yenilikçi, ulusal bir kimlikle sağlam bir desen ve gözleminde ilk bakışta sezilebileceği resimlerinin imzasız durumunda bile kolaylıkla ayırt edebilmesi nedeniyle geliştirdiği üsluba Ali Rıza Okulu adı verildi. Aşırı fotoğrafımsı nesnelliği yanında duygu, desen ve renk bakımından son derece özgün özellikler taşıyan resim, desen ve kroki çalışmaları İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, Milli Kütüphane ve çeşitli müzelerde yer alır.
1911 yılında sağlık durumunun bozulmasıyla Harbiye’den emekliliğini isteyerek emekliliğe ayrılır. Harbiye’den ayrıldıktan sonra bazı okullarda resim öğretmenliği yaparak geçimini sağlamaya çalışır. Hiçbir zaman rahat bir yaşam süremeyen Hoca Ali Rıza ekonomik sıkıntılar içinde Üsküdar’da kira evlerde yaşar. Emekli olduktan sonra Kız Sanayi Nefise Okulu, Çamlıca Kız Lisesi ve Erkek Sanat Okulu’nda dersler verir. Huzursuzluklar ve sıkıntılarla geçen son yıllarında bile resim yapmaktan kopmayarak Türk resim sanatındaki en önemli eserlerini bu dönemde verir.
Hoca Ali Rıza, ayrıntılara gösterdiği özen ve renk bilgisi ile ilk Türk manzara ressamıdır. Hacim yaratmak için ışık gölgeden yararlanması onun en önemli özelliğidir. Yağlıboya ve suluboyayı da yetkin bir şekilde kullansa da Hoca Ali Rıza’nın asıl ustalığı karakalemdir. Resimlerinde genellikle İstanbul sokaklarını, deniz kıyılarını, fıstık ağaçlarını, yelkenlileri ve kayıkları işler. Hoca Ali Rıza’nın kayalıkları meşhurdur. Bu resimlere imzasını dahi atmasa Hoca Ali Rıza’nın yaptığı işler kayalıklarından kendini belli eder. Onun elinde eskimiş yıkılmak üzere olan evler farklı bir hava bulur ve ölümsüzlüğe kavuşur. Hoca Ali Rıza’nın en çok önem verdiği şey; İstanbul’un gelecekte kaybolup gidecek güzelliklerin resmen de olsa hatırlanmasını sağlamaktır. Resimlerindeki renklere o kadar dikkat eder ki ilerideki yıllarda solmasın diye yağlıboyanın solmayanını kullanır.
Aile büyüklerinin genellikle asker ve bürokrat olmasının yanında çeşitli sanat dallarıyla uğraşmaları, Hoca Ali Rıza’nın da resim sanatını keşfetmesinde önemli rol oynar. Çocukluğunda okul kitaplarına yaptığı resimleri hiçbir zaman atmayarak ömür boyu bu çocukluk hatıralarını saklar. 47 yıllık eğitimcilik hayatı boyunca yetiştirdiği öğrencileri arasında Süheyl Ünver, Pertev Boratav, Sami Yetik, Üsküdarlı Cevat, Dr. Hikmet Hamdi, Osman Asaf, Celal Esat Arseven, Ali Rıza Beyazıt, Sermet Muhtar Alus gibi önemli isimler var. Hoca Ali Rıza, ekonomik sıkıntılar içinde Üsküdar’da kira evlerde yaşar, ama yaptığı resimleri hiçbir zaman satmayan ve satmaya da utanan bir yapıya sahiptir, sadece sevdiklerine resimlerini hediye eder.
“Bu fani dünyadan bir gün göçüp gideceğim. Ama yeniden dünyaya gelmek olanağım olsa, Allah’tan yine ressam olmayı dilerim.” diyecek kadar resme bağlıdır. Sabah günışığının ortaya çıkması ile Üsküdar’daki evinden eşeğine biner, adım adım Üsküdar’ı gezer ve resmederdi. Bu nedenle bir diğer adı da Üsküdarlı Ressam Hoca Ali Rıza’dır. Doğup büyüdüğü Üsküdar, Kız Kulesi, Karacaahmet Mezarlığı, dar sokakları, ahşap evleri, koru ve mahalleleriyle peyzajlarının konusu. Bu nedenle Gebze, Acıbadem, Beykoz, Boğaziçi, Çamlıca ressamın yaşantısında önemli yer tutan çevreler. Çok sevdiği fıstık ve çınar ağaçları, resimlerinde bolca göreceğimiz unsurlar arasında.
Hoca Ali Rıza, ayrıntılara gösterdiği özen ve renk bilgisi ile ilk Türk manzara ressamıdır. Hacim yaratmak için ışık gölgeden yararlanması onun en önemli özelliğidir. Karakalem, suluboya, yağlıboya gibi birçok tarzda yaklaşık beş bin İstanbul peyzajı betimlemiştir. Yağlıboya ve suluboyayı da yetkin bir şekilde kullansa da Hoca Ali Rıza’nın asıl ustalığı karakalemdir. Eserlerinde desen çok kuvvetlidir, renk ikinci derecede göze çarpar. Bunu, karakalem çalışmalarında daha iyi anlayabiliriz.
Dindar yaradılışta olan Hoca Ali Rıza’nın, ressamlığı dışında da çok yönlü bir kişilik. Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’nin üç yıllık başkanı, Eski Silahlar Müzesi’nde kıyafet albümü hazırlayıcısıdır. Tasarım çalışmalarıyla da ilgilenmiştir. Askeri elbise modelleri, porselen tasarımları, tezhip motifleri, hat yazısıyla bazı terkipler, arma, mobilya tasarımı yapmıştır.
Karakalem ile suluboya tekniğindeki yetkinliği ve hızlı çalışma temposuyla, (beş bin gibi bir sayıya ulaşan) çok sayıda İstanbul peyzajı betimleyen, kentin mahallerini, Üsküdar’dan Bebek’e, Arnavutköy’den Burgazada’ya kadar semt yaşantılarını, kahvehaneleri, deniz kıyılarını yorumlayan sanatçı, 20 Mart 1930’da Üsküdar’da öldü. Mezarı Karacaahmet’tedir.
Derlemedir.