Müfide Kadri
(1890 - 1912)
Türkiye’nin ilk kadın ressamlarından Müfide Kadri
(d. 1890 Çamlıca, İstanbul - ö. 1912 İstanbul),
Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde yaşamış ve 22 yaşında amansız bir hastalığa yakalanarak hayata veda etmiştir. Mihri Müşfik Hanım ile birlikte ilk Türk kadın ressamları arasında yer alan Müfide Kadri, çok yönlü, yetenekli kadın sanatçılarımızdan biriydi.
Doğumundan hemen sonra annesinin ölümü ve küçük yaşta babasını da kaybetmesi üzerine; çocukları olmayan, çevresinde yardımsever, dürüst ve saygınlığı olan Kadri Bey evlatlık edindi. Okula gönderilmedi. Eğitim ve öğretimini eve gelen özel hocalardan aldı. Yalnız resim değil; güzel sanatların tümüne karşı yeteneği keşfedildi. On yaşında resme başladı ve Osman Hamdi Bey’den özel ders aldı. Resim ile müziği birlikte yürüten; piyano, keman ve ud gibi enstrümanları çalabilen Müfide Kadri yoğun bir çalışma temposu içinde gençliğini değerlendirdi. Yetenek ile çalışma azmi birleşince dikkatleri üzerine çekenn sanatçı genç yaşta şimdiki adıyla İstanbul Kız Lisesi olan dönemin Dersaadet İnas İdadisi’nde resim ve müzik öğretmeni olarak çalıştı. Bir sergide yer almak üzere Münih’e gönderilen resimleri ona altın madalya kazandırdı. Bu madalya onu motive etti ve resme dört elle sarıldı. Resim yapmadığı zamanlarında ise müzikle değerlendirip serbest zamanlarında beste yaptı. O dönemde popüler olan Fransızcayı da konuşan Müfide Kadri resim, müzik ve edebiyat bilgisi sayesinde birikimini çeşitli eğitim kurumlarında dersler vererek değerlendirdi. Portre ve figür alanında daha çok eser üreten; ilk kadın ressamlarımızdan biri olan ve Taha Toros’a göre "İlk Kadın Resim Öğretmeni” olarak vurgulanan sanatçının, ilk önce Nümune Mektepleri’ne sonra da Süleymaniye’deki Nümune-i İnas adlı kız okulunun öğretmenliğine atandığı, İnas Rüşdiyesi ile İnas İdadisi’nde resim, nakış ve musiki öğretmenliği yaptığı belirtilir.
Nüzhet İslimyeli’ye göre “çok küçük yaşlarda başarıya ulaşmış ve 1911 de İstanbul Opera Cemiyeti Salonu’nda sergilenen üç yağlıboya ve bir pastel resmi geniş ilgi görmüş” olan Müfide Kadri, yakalandığı hastalıktan (verem) kurtulamayarak 1912 yılında İstanbul’da öldü.
Ölümünden sonra babası tarafından kırk kadar eseri sergilenip satılmak üzere Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’ne verildi. 1912’de sergilenen eserlerden elde edilen gelir cemiyete bağışlandı.
Resim sergilerine katılan Müfide Kadri, Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’ne üye olan ilk kadın ressamlardan biridir aynı zamanda. İlk yapıtlarındaki romantizmi zamanla aşmış ve resim tekniğini geliştirmiştir. “Kırda Kadınlar” tablosu, onun sağlam desen bilgisini ve yeteneğini kanıtlar. Pembenin eğemenliğinin eşliğinde gün batımının hüznü hakimdir. Yalnız bu hüzün melankolik bir hüzün değildir. Tabloyu özenle gözlemlediğimizde, tablodaki kadınların vakur ve mutlu bir şekilde müzik dinlediğini görürüz. Aşırı duygusallığa kapılmadan pembenin renklerini belli bir duyarlık içinde kullanmıştır. Ancak tablonun genel görünümüne göz atıldığında, belli belirsiz acemiliklerin hemen göze çarptığı da bir gerçek.
Müfide Kadri’nin tablosu tam dengeli değil. Gözümüzü bir figürün üzerinden ötekine kaydırdıkça, resim sağ aşağıya doğru meylediyor ve hiç kuşkusuz bu tabloya bir devinim kazandırıyor. Pek çok sanat kuramcısı bu yüzden, resimler kaskatı donup kalmasın diye, hep hafif bir dengesizlik öneriyorlar. Ki, birçok büyük ustanın yapıtlarını örnek gösteriyorlar. Leonardo Da Vinci’nin “Mona Lisa”sı buna en büyük örnektir. Müfide Kadri’nin bu tekniği kimden kaptığı konusunda net bir bilgi yok ama, Müfide Kadri’nin tablosundaki bu eğilimin, öteki tablolarında da var olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz.
Derlemedir