Ziyaretçi
Hajime Sorayama
MsXLabs.org
1947 yılında Japonya'da doğdu. Bir marangozun oğluydu. Öğrenimini Tokyo Chuo sanat okulunda tamamladı. Bir yandan da reklam ajansları için çizimler yapıyordu. Robot teması üzerine bir çok çizim yaptı. Airbrush tekniğini çok iyi kullanan Sorayama, John Kacere gibi ressamların da içinde bulunduğu 'hyper-realism' akımı içinde değerlendirilebilir.
Neredeyse dikkatli bakılmadıkça fotoğraftan ayırt edilemeyen çizimleri ağırlıklı olarak kadın vücüdu üzerine yoğunlaşır. Ek olarak bu kadın teması genel olarak biraz da fetişik iç çamaşırlarıyla süslenir. Sorayama'nın detayların gerçekliğine düşkünlüğü mükemmel vücut hatlarının yanısıra iç çamaşırlarının dantel bölümünlerindeki ince çalışması ile kendini gösterir.MsXLabs.org
Sponsorlu Bağlantılar
1947 yılında Japonya'da doğdu. Bir marangozun oğluydu. Öğrenimini Tokyo Chuo sanat okulunda tamamladı. Bir yandan da reklam ajansları için çizimler yapıyordu. Robot teması üzerine bir çok çizim yaptı. Airbrush tekniğini çok iyi kullanan Sorayama, John Kacere gibi ressamların da içinde bulunduğu 'hyper-realism' akımı içinde değerlendirilebilir.
Hajime Sorayama Röportajı 07.05.2001
İkibinli yılların pin-up tarzını o icat etti: Aykırı, çıplak ve hiperteknolojik... Çalışmaları, anavatanı dahil çok yerde sansürlenen 54 yaşındaki Japon sanatçı Hajime Sorayama'nın ismine yabancı olanlar bile, hayalgücüne aşina... Marco Giovannini'nin Panorama dergisi için Hajime Sorayama ile yaptığı röportajı aşağıda bulacaksınız.
Nisan ayında Los Angeles'ın Tamara Bane sanat gelerisinde yeni bir sergisi açıldı Hajime Sorayama'nın. 18 Yaşından küçüklerin sergiyi gezmesi yasak.
Bir marangozun oğlu olarak dünyaya gelen Hajime Sorayama, genç yaşta reklam sektörü için çizimler yapmaya başladı. Onu "sakıncalı" bir sanatçı kategorisine sokan erotik fantazilerinin ilk örnekleri ise, müstehcen bir fanzin olan Pink Journal'da yayınlandı. Vaktiyle Esquire ve Playboy için yapmış olduğu erotik ilüstrasyonlarla şöhrete kavuşan Perulu Alberto Vargas'ın tarzına en çok yaklaşan çağdaş sanatçı olarak Sorayama gösteriliyor.
Bu Japon hayal işçisinin erotik fantazileri, her ay Penthouse'da yer almakta. Gelecekten ödünç alınmış görünen, yarı insan - yarı makine, fakat bütünüyle tahrik edici dişiler... En tanınmış çalışmalarına konu olan kadın robotların ardından, şimdi de jinoidleri (dişi androidler) ile ciddi bir ticari başarı yakalamış durumda Sorayama: Tişört, takvim ve heykelcikler yok satıyor... Hollywood, aralarında Space Trucker ve Spawn'ın da bulunduğu çeşitli filmlerde Sorayama'dan tasarımcı olarak yararlandı. Orijinal çizimleri onbinlerce dolar ediyor. Fakat o kendini yine de sistemin dışında, asi biri olarak görüyor; üzerindeki tişört ve pantolona dikkat çekrerek soruyor: Zengin bir adam olsan böyle giyinir miydin?
Robot kadınlarınız nasıl doğdu?
Metali hep sevdim. İlk çizimlerime uçaklar ve gemiler konu olmuştu.
Peki ya jinoidler?
Robot kadınlardan başka alanlara başarılı bir geçiş yaptım jinoidlerle. İnsan cildi ve metal arasındaki kontrast erotizmi kışkırtıyor. Bunun ötesinde, biyoteknolojiden ve geleceğin endüstri ürünlerinden fetiş unsurlar olarak yararlanıyorum. Geleceğe dönük olarak düşünüyorum: Sinir sistemiyle entegre olmuş yaşayan giysileri resmediyorum. İnsan bedenini en iyi yansıtan sanatçılar, Leonardo Da Vinci ve fotoğraf sanatçısı Helmut Newton'dur bence.
Kendinizi bir ressam olarak mı, yoksa bir ilüstratör olarak mı görüyorsunuz?
Bu iki tanımlama arasında niteliksel bir fark yok benim açımdan, sadece yaklaşım farkı var. ben bir hiperrealist olmaya karar vermiştim. Fakat fantaziler üzerine yoğunlaşan bir hiperrealist.
Bunu biraz açar mısınız?
Benim çalışmalarımda desen havası vardır, fakat aslında bir tür kolajdırlar. Farklı mefhum ve materyallerin birleşiminden oluşan asamblajlar da diyebiliriz. Son kitabımın adı da buna işaret ediyor zaten: Genetically Manipulated (Genetik Yapısı Değiştirilmiş).. Yüksek teknoloji ürünü, insan yapımı bir güzelliği tanımlıyor bu isim.
Erotik tasarımlar yapan diğer sanatçılardan hangilerini beğeniyorsunuz?
İnsan bedenini en iyi yansıtan sanatçılar, Leonardo Da Vinci ve fotoğraf sanatçısı Helmut Newton'dur bence. Muzaffer ve baskın çıkan kadın figürleri var onların.
Kendinizi sadist olarak mı, mazoşist olarak mı tanımlarsınız?
İkisiyle de alakam yok, ben sadece fetişistim.
Neyin fetişisti peki?
Metalin, sentetik kıyafetlerin ve sivri uçlu kadın ayakkabılarının... Stüdyomda bu tür malzemenin bir koleksiyonu var.
Size şöhret kazandıran ülke olan Amerika'yı, cinsellik kültürü anlamında hangi tabirle açıklarsınız?
Sadist.
Peki ya Japonya'yı?
Mazoşist. Bastırılmış bir kadın olma arzusu hakimdir Japonya'da. Bir tür travestilik.
Çalışmalarınızdaki kadın tiplemelerinin çoğu beyaz ırktan. Neden böyle?
Çünkü ben İkinci Dünya Savaşı sonrasının Japonya'sında büyüdüm. Biz, yani yenilmiş olanlar, ülkemizde kolonileşen Amerikalıları, yani kazananları görüyorduk hep etrafımızda. Kitaplarımı alan okurlardan elektronik postayla en sık olarak gelen sorulardan biri bu. Etnik özellikler gösteren, aralarında doğulu tiplemelerin de bulunduğu kadınları da resmediyorum aslında...
Peki eşiniz erotik çalışmalarınız hakkında ne diyor?
Hiçbir şey diyemez. Çünkü o da benim modellerimden biriydi.
Sorayama olmasaydınız kim olmak isterdiniz?
Matisse. Nefes alıp veren görüntüleri tuvaline öylesine duyarlılıkla taşımış ki...
İkibinli yılların pin-up tarzını o icat etti: Aykırı, çıplak ve hiperteknolojik... Çalışmaları, anavatanı dahil çok yerde sansürlenen 54 yaşındaki Japon sanatçı Hajime Sorayama'nın ismine yabancı olanlar bile, hayalgücüne aşina... Marco Giovannini'nin Panorama dergisi için Hajime Sorayama ile yaptığı röportajı aşağıda bulacaksınız.
Nisan ayında Los Angeles'ın Tamara Bane sanat gelerisinde yeni bir sergisi açıldı Hajime Sorayama'nın. 18 Yaşından küçüklerin sergiyi gezmesi yasak.
Bir marangozun oğlu olarak dünyaya gelen Hajime Sorayama, genç yaşta reklam sektörü için çizimler yapmaya başladı. Onu "sakıncalı" bir sanatçı kategorisine sokan erotik fantazilerinin ilk örnekleri ise, müstehcen bir fanzin olan Pink Journal'da yayınlandı. Vaktiyle Esquire ve Playboy için yapmış olduğu erotik ilüstrasyonlarla şöhrete kavuşan Perulu Alberto Vargas'ın tarzına en çok yaklaşan çağdaş sanatçı olarak Sorayama gösteriliyor.
Bu Japon hayal işçisinin erotik fantazileri, her ay Penthouse'da yer almakta. Gelecekten ödünç alınmış görünen, yarı insan - yarı makine, fakat bütünüyle tahrik edici dişiler... En tanınmış çalışmalarına konu olan kadın robotların ardından, şimdi de jinoidleri (dişi androidler) ile ciddi bir ticari başarı yakalamış durumda Sorayama: Tişört, takvim ve heykelcikler yok satıyor... Hollywood, aralarında Space Trucker ve Spawn'ın da bulunduğu çeşitli filmlerde Sorayama'dan tasarımcı olarak yararlandı. Orijinal çizimleri onbinlerce dolar ediyor. Fakat o kendini yine de sistemin dışında, asi biri olarak görüyor; üzerindeki tişört ve pantolona dikkat çekrerek soruyor: Zengin bir adam olsan böyle giyinir miydin?
Robot kadınlarınız nasıl doğdu?
Metali hep sevdim. İlk çizimlerime uçaklar ve gemiler konu olmuştu.
Peki ya jinoidler?
Robot kadınlardan başka alanlara başarılı bir geçiş yaptım jinoidlerle. İnsan cildi ve metal arasındaki kontrast erotizmi kışkırtıyor. Bunun ötesinde, biyoteknolojiden ve geleceğin endüstri ürünlerinden fetiş unsurlar olarak yararlanıyorum. Geleceğe dönük olarak düşünüyorum: Sinir sistemiyle entegre olmuş yaşayan giysileri resmediyorum. İnsan bedenini en iyi yansıtan sanatçılar, Leonardo Da Vinci ve fotoğraf sanatçısı Helmut Newton'dur bence.
Kendinizi bir ressam olarak mı, yoksa bir ilüstratör olarak mı görüyorsunuz?
Bu iki tanımlama arasında niteliksel bir fark yok benim açımdan, sadece yaklaşım farkı var. ben bir hiperrealist olmaya karar vermiştim. Fakat fantaziler üzerine yoğunlaşan bir hiperrealist.
Bunu biraz açar mısınız?
Benim çalışmalarımda desen havası vardır, fakat aslında bir tür kolajdırlar. Farklı mefhum ve materyallerin birleşiminden oluşan asamblajlar da diyebiliriz. Son kitabımın adı da buna işaret ediyor zaten: Genetically Manipulated (Genetik Yapısı Değiştirilmiş).. Yüksek teknoloji ürünü, insan yapımı bir güzelliği tanımlıyor bu isim.
Erotik tasarımlar yapan diğer sanatçılardan hangilerini beğeniyorsunuz?
İnsan bedenini en iyi yansıtan sanatçılar, Leonardo Da Vinci ve fotoğraf sanatçısı Helmut Newton'dur bence. Muzaffer ve baskın çıkan kadın figürleri var onların.
Kendinizi sadist olarak mı, mazoşist olarak mı tanımlarsınız?
İkisiyle de alakam yok, ben sadece fetişistim.
Neyin fetişisti peki?
Metalin, sentetik kıyafetlerin ve sivri uçlu kadın ayakkabılarının... Stüdyomda bu tür malzemenin bir koleksiyonu var.
Size şöhret kazandıran ülke olan Amerika'yı, cinsellik kültürü anlamında hangi tabirle açıklarsınız?
Sadist.
Peki ya Japonya'yı?
Mazoşist. Bastırılmış bir kadın olma arzusu hakimdir Japonya'da. Bir tür travestilik.
Çalışmalarınızdaki kadın tiplemelerinin çoğu beyaz ırktan. Neden böyle?
Çünkü ben İkinci Dünya Savaşı sonrasının Japonya'sında büyüdüm. Biz, yani yenilmiş olanlar, ülkemizde kolonileşen Amerikalıları, yani kazananları görüyorduk hep etrafımızda. Kitaplarımı alan okurlardan elektronik postayla en sık olarak gelen sorulardan biri bu. Etnik özellikler gösteren, aralarında doğulu tiplemelerin de bulunduğu kadınları da resmediyorum aslında...
Peki eşiniz erotik çalışmalarınız hakkında ne diyor?
Hiçbir şey diyemez. Çünkü o da benim modellerimden biriydi.
Sorayama olmasaydınız kim olmak isterdiniz?
Matisse. Nefes alıp veren görüntüleri tuvaline öylesine duyarlılıkla taşımış ki...
Kaynak: çizgiroman.gen.tr
Son düzenleyen Mira; 14 Haziran 2015 21:17
Sebep: Düzenlendi.
Biyografi Konusu: Hajime Sorayama nereli hayatı kimdir.