Arama

Amedeo Modigliani

Güncelleme: 16 Ağustos 2009 Gösterim: 17.142 Cevap: 1
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Kasım 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Amedeo Modigliani (1884- 1920)

Sponsorlu Bağlantılar
Modigliani'nin, biri 1909 yılında, diğeri 36 yaşındaki ölümünden kısa bir süre önce, 1920'de çekilmiş iki fotoğrafı vardır. İlk fotoğrafta; dağınık gür saçları, gömleğinin üzerine gevşek bir şekilde bağlanmış fuları, elinde sigarasıyla hayata meydan okuyan, karizmatik bir genç adamla karşı karşıyayızdır; enerjik, bohem, hayat dolu bir insanın izlenimini bırakır üzerimizde. Diğer fotoğrafta ise; bakımsız sakalı, yaşlılara özgü beceriksiz bir özenle bağlanmış kravatıyla hayattan umudunu kesmiş, acı tecrübelerin biçimlendirdiği bir bilgelikle gülümsemeye çalışan yıpranmış birisi vardır; kabullenmiştir, gözlerinde hayat denen oyunu kaybettiğini kabul eden derin ve sönük bir ışıltının ifadesini buluruz.
Bu iki fotoğrafın karşılaştırması, yaklaşık on yıllık bir zaman dilimi içerisinde genç ressamın hayatının hangi şartlar altında geçtiğini hayal edebilmemizi sağlar. Ama buna sonra döneceğiz, şimdi sanat tarihine büyük isimler yetiştirmiş İtalya'nın Toscana bölgesinin doğusunda bir deniz kıyısı kenti olan Livorno'ya doğru bir yolculuğa çıkalım. "Açıkçası Livorno bir güzel sanatlar kenti değildir" der Andre Salmon, Modigliani'nin 1884 yılında doğduğu kenti tanımlarken. Amedeo, babası küçük çaplı bir iş adamı olan ve annesi Fransız soyundan gelen Yahudi bir ailenin dört çocuğunun en küçüğüydü.
Henüz küçük yaşlarda sanata olan tutkusu biçimlenmeye başlamıştır. Ancak, yine bu kadar erken bir dönemde, onu hayatı boyunca yalnız bırakmayacak olan zatülcenp hastalığıyla da tanışmıştır. Henüz 1895 yılında hastalık kendisini belli eder. Ağustos 1897'de tüm enerjisini yoğunlaştırdığı desen kurslarına devam etmiştir. Fakat, sonraki sene tifoya yakalanmış ve akciğer komplikasyonları ortaya çıkmıştır. Aynı yıl, 19.yüzyıl İtalyan resminin önemli isimlerinden birisi olan Livorno'lu Giovanni Fattori'nin (1825- 1908) öğrencisi Michelini'den resim dersleri almaya başlamıştır. 1899 gibi erken bir tarihte, hocası Micheli'nin oğluna ait bir portre ve bir de oto- portre yapmıştır. "Bir sanatçı olarak Livorno'da az çok ün sağlamaya başlamıştı bile. Kentin yerlileri sanatla ilgilenmiyordu, ama iyi portre yapan bir ressam ilgi çekiciydi. Yağlıboya resimlerden az da olsa para kazanabiliyordu. Oturma odalarında kendilerinin, eşlerinin ve çocuklarının portrelerini görmekten mutluluk duyan Livornolu varsıl kişiler, Micheli'nin öğrencisine kendilerini yücelten portreleri bayıla bayıla ısmarlıyorlardı. Modigliani, akademik bir sanatçı değildi gerçi, ama iyi bir benzerlik sağlama yeteneği herkesi şaşırtıyordu."[SALMON, Andre, Modigliani, Düşün, İstanbul-1995, s. 14]
1901 yılında akciğer tedavisi için annesiyle Napoli'ye gitmiş ve dönüşte Roma ve Floransa'yı ziyaret etmiştir. Onun yeteneğini farkeden Micheli, kendisini geliştirebilmesi için Floransa'daki güzel sanatlar okuluna gitmesini tavsiye etmiştir. Böylece umut ve heyecan içerisinde, bu sanat şehrinde yaşamanın hayallerini kurmaya başlar. Bu hayaller kısa bir süre sonra, 1902 yılında Floransa'daki Güzel Sanatlar Okulu'na yazılmasıyla gerçeğe dönüşür. Ancak, buradaki eğitimin kendisine çok fazla bir şey veremeyeceğini kısa sürede anlamış ve müzeleri bıkmaksızın gezerek, büyük bir görsel birikim edinmiştir. Biriktirdiği paralarla, Roma ve daha sonra da Venedik'e gider. 1903 yılında, Venedik Güzel Sanatlar Okulu'na kayıt olur.
İtalya'nın geçmiş sanat birikimini inceleyerek ve eğitimini gördükleriyle zenginleştirerek geçen günlerin ardından, 1906 kışında sanatın başkenti Paris'e doğru yola çıkar. "Modigliani'nin Paris'e ilk gelişi 1906 yılındadır. Sanat dünyasının çok duyduğu, ama pek az bildiği tüm yenilikleriyle yeni eğilimlerini görüp öğrenmek için, coşku ve meraktan yanıp tutuşuyordu. Etrüsk sanatına dek uzanan geçmişin İtalyan başyapıtlarını inceleyerek kendisini yetiştirmişti. Şimdiyse çağdaş sanatın en son gelişmelerini incelemeye can atıyordu." [SALMON, Andre, Modigliani, Düşün, İstanbul-1995, s. 26]
Onun Siena resmine, özellikle de Simone Martini'ye duyduğu ilgi bundan sonra Paris'in yaşayan modern sanatıyla harmanlanacaktır. Paris'e vardığında sadece 22 yaşındaydı ve Montmartre'da rue Caulaincourt'da, Picasso'nun mavi dönem resimlerini ve ünlü Avignon'lu Kızlar'ı ürettiği Bateau Lavoir'e yakın bir stüdyo kiraladı. Kısa sürede Picasso, Salmon, Jacob, Utrillo gibi isimlerle tanıştı. 1907 sonbaharında, onun 1909'da ünlü heykelci Brancusi'yle karşılaşmasını sağlayacak olan koleksiyoner Paul Alexandre ile tanıştı.
1908 yılında Lautrec ve fovistlerin etkilerini taşıyan altı resmiyle Bağımsızlar Salonu'na katıldı. Picasso'nun mavi döneminin etkilerinin hissedildiği Yahudi adlı resmi de bunlar arasındadır. Brancusi ile tanıştığı 1909 yılında resmettiği Viyolonselci onun sanatındaki değişimi ortaya koymaktadır. 1910'daki Bağımsızlar Salonu'nda sergilediği bu resim, onun ince, yalın hatlarla betimlediği tipik portrelerinin müjdecisidir.
Çalışmalarını giderek yoğunlaştırır, taş heykeller çalışmaya başlar (1912 Sonbahar Salonu'nda sekiz taş heykeli yer almıştır) ve aynı dönemde yoğun bir entelektüel ve duygusal ilişki içerisine girdiği Rus kadın şair Anna Achmatova ile tanışır. Achmatova anılarında Modigliani'nin yağmurlu günlerde çok büyük eski, siyah bir şemsiye ile yürüyüş yaptığını ve bazen o şemsiyenin altında birlikte Lüksemburg bahçelerindeki bir bankın üzerinde, yağmur altında saatlerce oturup Verlaine'dan şiirler okuduklarını aktarır [CORTENOVA, Giorgio; Modigliani, Giunti, Firenze- 1994, s.24] .
Verlaine'in bazı mısraları, Modigliani ile ilgili bu anıyla çok hoş bir şekilde örtüşmektedir:
Yağmur yağıyor yüreğime
Kentin üzerine yağar gibi;
Şu bitkinlik neyin nesi
İşlemekte yüreğime
Verlaine'ın şiirinde anlamlandıramadığı bitkinlik, Modigliani için onu terketmek bilmeyen hastalığıdır ve Brancusi'yle tanıştığı 1909 yılından itibaren yoğunlaştığı heykel çalışmalarını, sağlığına dokunduğu için kesmek zorunda kalır. Modigliani şiiri özellikle seviyordu. Onun sanatındaki şiirsellik, belki de bu şekilde açıklanabilir. Heykellerinde ve resimlerinde yalın, ince- uzun formlarla beliren çizgisel üslup şiirsel bir nitelik taşımaktadır.
1909 yılında, Montmartre'dan Montparnasse'a taşınır. Kısa bir süre sonra onu diğerleri; Picasso, Matisse, Soutine, Chagall, Vlaminck, Van Dongen gibi isimler izler. Bunlar, yüzyılın başlarındaki Paris okulunun en önemli ressamlarıdır. Modigliani'nin sanatı da bu çevreden beslenmiştir: bir yanda doğmakta olan kübizm, öte yanda fovist- ekspresyonist resim. 1913 tarihli Ayakta Karyatid resmi ise, onun eserlerinde dönemin pek çok sanatçısı için söz konusu olan ilkel sanatın etkilerini yansıtır. İtalyan ustalarına erken dönemlerden itibaren duyduğu ilgiyi ve Etrüsk sanatının etkilerini de unutmamak gerekir. Dönemin efsane isimlerinden olan ve sanatı tüm diğer avant- garde çağdaşlarını büyüleyen Cezanne'ın etkisi Modigliani'nin sanatının biçimlenmesi açısından son derece önemlidir.
Tüm bu etkileri, yepyeni bir üslup ve ifade gücüyle sunan Modigliani'nin resimleri; portre ve nü konuları üzerine yoğunlaşmıştır. Sınırlı ve çoğu zaman tanımlanmamış bir arka planın önünde, uzun hatlarıyla düşey bir etki bırakan deforme edilmiş figürler yer alır. 1918 tarihli Küçük Marie, onun portrelerinin karakteristik bir örneğidir. 1914 yılında tanıştığı ve iki yıl boyunca fırtınalı bir aşk yaşadığı İngiliz kadın şair ve yazar Beatrice Hastings (1915), ünlü şair Jean Cocteau (1916), ressam arkadaşları Raymond (1915), Max Jacob (1916), Chaim Soutine (1915), resimleriyle ilgilenen ünlü sanat taciri Paul Guillaume (1916) ve 1917 tanıştığı, ona bir çocuk veren sevgilisi Jeanne Hebuterne'un portreleri dikkat çekici örneklerdir.
Ele aldığı diğer bir konu ise nü'dür. Uyumlu renk geçişleri, uzun hatlı figür anlayışı, onun Kollarını Açmış Bir Şekilde Uzanan Nü (1917) adlı resminde izlenebilir. 1917 yılından itibaren seri halde nü resimleri yapmaya başlamıştır. Bu dönemde 3- 30 Aralık 1917 tarihleri arasında Galerie Berthe Weill'de ilk kişisel sergisi düzenlenir.
Bunlar Birinci Dünya Savaşı yıllarıdır: "Modigliani savaşa gitmedi. Sağlık denetiminde çürüğe çıkarıldı. Ciğerleri bozuk bir genç adamın gösterdiği özel ilgiye kulak asmadılar ve asker olamadı." [SALMON, Andre, Modigliani, Düşün, İstanbul-1995, s. 119] Hastalığı yetmezmiş gibi Modigliani; bohem hayatının, fırtınalı aşklarının, tutkuyla kapandığı resim ve heykel çalışmalarının bir parçası olan bağımlılıklarını sürdürüyordu. Alkol ve uyuşturucu kullanması onun ömrünü hızla tüketiyordu. Yokluklarla geçen yıllar, kaçınılmaz sonu hızlandırıyordu ve 1918 yılında birkaç arkadaşıyla güney Fransa'ya yaptığı seyahat bile bunu engelleyemezdi. Paris'e döndükten sonra, son çalışması olan Mario'nun Portresi'ni (1919) resmetti ve 1920 yılında bir yoksullar hastanesinde hayata veda etti.
Amedeo Modigliani, 20.yüzyılın başında Paris'te eşine az rastlanır bir sanat ortamının içerisinde kendisi gibi sanat tarihinin önemli isimleriyle birlikte resim yapmıştır. Kısa ömrünü kendisini tamamen adadığı mesleğinin ürünleriyle taçlandırmıştır.


Dr. Mehmet Üstünipek


Biyografi Konusu: Amedeo Modigliani nereli hayatı kimdir.
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
16 Ağustos 2009       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Amedeo MODIGLIANI (1884-1920)
MsXLabs.org & Temel Britannica
Sponsorlu Bağlantılar
6898600422a97c0f
Hiçbir sanat akımına bağlanmayarak kendine özgü duyarlı bir üslupla yarattığı portreleriyle tanı­nan İtalyan ressam ve heykeltıraş Amedeo Modigliani (d. 12 Temmuz 1884, Livorno, Toskana, İtalya – ö. 24 Ocak 1920, Paris, Fransa), ticaretle uğraşan Yahudi bir aile­nin çocuğu olarak Livorno'da doğdu. Hasta­lıklı bir çocuk olduğu için düzenli bir eğitim görmedi. Buna karşılık, daha küçük yaşlar­dayken anlaşılan resim yeteneğini annesi des­tekledi; Modigliani Roma, Floransa ve Vene­dik'teki sanat akademilerinde kısa bir eğitim gördü.
1906'da Paris'e yerleşen Modigliani, Montmartre'daki sanatçı çevresine girerek orada Paul Cezanne, Henri de Toulouse-Lautrec ve Pablo Picasso gibi pek çok ünlü ressam ve heykeltıraşla tanıştı.
Rumen heykeltıraş Constantin Brancusi' nin etkisiyle geleneksel Afrika heykellerine ilgi duyan Modigliani'nin 1912'de Paris'te açtığı sergide yer alan, ilkel sanata özgü yalın biçimlerle gerçekleştirdiği sekiz tane taş büst çok beğenildi. Daha sonra resme ağırlık veren Modigliani özellikle portreleriyle dikkati çek­ti. Heykelle ilgili deneyimlerinin izlerini taşı­yan bu portrelerde, insan yüzleri bir arka plan önünde adeta heykelsi görünümde yerleştiril­miş, derinliksiz, iki boyutlu kompozisyon­lardır.
I. Dünya Savaşı Modigliani'nin yaşamında gerilimli bir dönem oldu. Pek çok arkadaşı savaşa katılmıştı, yapıtlarını satamıyordu. Aşırı içki, uyuşturucu ve parasızlık yüzünden sağlığı bozulmuştu. Gene de, en iyi resimle­rinden bazılarını bu dönemde yaptı. Bunların içinde sıradan insanların yanı sıra Jean Cocteau (1916), Juan Gris (1913), Chaim Soutine (1916-17) gibi ünlülerin de portreleri vardı. Çizdiği yüzleri ve boyunları sonraları daha da uzatan Modigliani yalın renkler, basit çizgiler kullandı.
Modigliani 1917'de bir çıplak (nü) dizisine başladı. Günümüzde onun en iyi yapıtları olarak değerlendirilen bu tablolar sergilendi­ğinde, polis çıplak resimleri ahlaka aykırı bularak sergiden kaldırttı. Aynı yıl Fransa'nın güneyine yerleşen sanatçı iki yıl sonra verem­den öldü.
Modigliani yaşamı boyunca, Paris'teki sa­natçı çevresi dışında çok az tanındı. Ama 1922'de Paris'te bir galeri onun tablolarını sergiledikten sonra ün kazandı.

Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!

Benzer Konular

16 Ekim 2015 / virtuecat Bilim ww
20 Ocak 2016 / nötrino Tiyatro ww