Arama

Otto Dix

Güncelleme: 24 Ekim 2011 Gösterim: 11.194 Cevap: 1
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Ocak 2007       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Otto Dix (1891- 1969)

Sponsorlu Bağlantılar
Otto Dix, bir demiryolu işçisinin oğlu olarak 1891 yılında, Dresden yakınında dünyaya gelmiştir.
Bu cümle, biyografik nitelikli herhangi bir yazıda yer alması beklenen olağan bilgileri içermektedir. Ancak, bu basmakalıp cümle ve bu olağan bilgiler, tanıtılan kişi hakkında okuyucuya son derece önemli ipuçları sunar.
Örneğin; Otto Dix'in doğum tarihi ve yerinden yola çıkarak, onun hangi koşullar altında yetişmiş olduğunu tanımlayabiliriz. Fin de Siecle olarak adlandırılan 19.yüzyıl sonu ve 20.yüzyıl başları, Avrupa uygarlığının siyasi, ekonomik, kültürel, bilimsel ve teknolojik evriminin sonuçlarının netleşmeye başladığı bir dönemdi. Bu dönem, özellikle de kentlerde yaşanıyordu. Gökdelenler, sokak lambaları, tramvay, arabalar, sinema, vitrinlerinde sanayinin sunduğu yeni ürünler bulunan mağazalar ve şık bay ve bayanların dolaştığı kaldırımlarıyla Avrupa kenti, Avrupa uygarlığının yüzyıllar süren oluşum sürecinin zirvesiydi.
Avrupalı birey, içinde bulunduğu uygarlığın bu zaferinin keyfi ile adeta bir esrime içerisine girmişti. Ancak zafer ne derece gerçekti? Madalyonun öbür yüzünde; endüstri devrimi ve sanayileşmeyle birlikte kentlerde giderek içiçe giren yeni toplumsal sınıflar, yeni üretim- tüketim ilişkileri, yeni beğeni ve davranış biçimleriyle giderek çarpıcı bir görünüm kazanan başka bir manzara vardı. Sefalet içerisindeki işçi mahalleleri ve burada yaşayan insanlar başka bir kent gerçeğidir. Kaldırımlarda şık giyimli bayanlarla, fakir insanlar karşı karşıya gelmektedir. Bu içiçelik, toplumsal sınıflaşmanın dramını tüm gerçekliğiyle su yüzeyine çıkarmaktadır.
Babası bir işçi olan Otto Dix, işte bu karşıtlıkların yaşandığı bir dönem ve coğrafyada, hem içinde bulunduğu uygarlığın bir parçası hem de yaşanan çarpıklık ve eşitsizliklerin derin bir gözlemcisi olarak yetişmiştir. Anne ve babasını tasvir eden 1921 tarihli bir resminde Dix, oldukça mütevazı giyimleri, emektar elleri ve ufka yönelmiş yorgun gözleriyle, bu iki yaşlı insanın kentin yükünü çeken sınıfa ait olduklarını açıkça vurgulamaktadır.
Otto Dix, 1905- 1909 yılları arasında bir süre bir dekoratörün yanında çırak olarak çalışmış ve sanat kariyerinin ilk adımlarını atmıştır. 1909 yılında Dresden'deki sanat okuluna kayıt olmuş ve buradaki eğitimini 1914 yılına kadar sürdürmüştür. Erken çalışmaları, izlenimci ve geç izlenimci bir tarzı benimsemiş olduğunu ortaya koymaktadır. Bu dönemde onu en çok etkileyen olay, Dresden'de 1913 yılında açılan Van Gogh sergisidir. Bu serginin ardından, genç Dix'in resimlerinde Van Gogh'un etkileri hissedilir. Alman rönesans ressamı Grünewald'ın Çarmıha Gerilme'sine açık çağrışımlar yapan 1912 tarihli Pieta'sında hissedilen dışavurumcu eğilimler, Van Gogh etkileriyle iyice belirginleşmiştir.
Bu dönemde ayrıca, hayatı boyunca değişmeyen bir konu olan oto- portrelerinin ilk örneklerini vermiştir. 1914 tarihli Asker Olarak Oto-portre, sanat anlayışına yeni bir yön verecek fütürist dünya görüşüne olan ilgisini yansıtır.
Tüm geçmişi; kültürü ve sanatıyla yok etmekten yana olan İtalyan fütüristleri, yeni dünyanın gerçeklerine uygun yeni bir sanatın peşinde koşuyor ve eski Yunan'ın Zafer Tanrıçası heykeli yerine, içinde bulundukları çağın otomobilini yüceltiyorlardı. Geçmişin yok edilmesi ve yeni bir düzenin kurulması için SAVAŞ zorunluydu. Dix, savaşa gönüllü olarak katılmıştır:
"Bir dönemin bitişini ve birçok sanatçının savaşın sonucunda umduğu, kentsoylu toplumun çöküşünü yaşamak istiyordu."
1915 yılında, Savaş Tanrısı Mars olarak Oto- portre'yi resmeder. Üslup olarak da fütürizmin etkilerini yansıtan bu resmin yansıra, cephede, siperlerde yaşadıklarını, gördüklerini yansıtan çok sayıda dışavurumcu resim yapmıştır. Rus ve Fransız cephelerinde savaşan Otto Dix'in bu resimlerinde, savaşın dehşetinin giderek ağırlık kazanmaya başlaması, onun savaşın ilk yıllarında benimsediği fütürist yaklaşımdan uzaklaşmakta olduğunu açıkça ortaya koymaktadır:
"...savaşın sonunda sadece kötülük ve korkunçluğun başarıya ulaştığını anlayınca yücelmiş coşkusu yok oldu."
[RİCHARD, Lionel; Ekspresyonizm Sanat Ansiklopedisi]
Birinci Dünya Savaşı'nın yarattığı yıkım ve ölümler, Avrupa insanının özgüvenini derinden sarsmıştır. Fin de Siecle ortamında yetişen Dix de, kendisine bu dönemden miras kalan 'Avrupa uygarlığına bağlılık içgüdüsü'nü büyük ölçüde bir yana bırakmış ve dışavurumcu üslubunu eleştirel bir dile dönüştürdüğü resimler üretmeye başlamıştır. Savaştan hemen sonra gerçekleştirdiği ve çoğu 1919- 1920 tarihli bir grup çalışmasında; bu eleştirel dili, kesin bir deformasyonun hakim olduğu figür ve mekan sunumuyla harmanlandığı görülür. Kağıt Oynayanlar (1920), doğrudan savaşa ve savaşın baş kahramanlarına yöneltilmiş bir eleştiridir. Savaşın kendi üzerlerinde yarattığı deformasyona rağmen tehlikeli oyunlarını sürdürmektedirler.
1920 tarihli Kibrit Satıcısı ve Prag Sokağı, kentin ve onu yaratan Avrupa uygarlığının tüm çarpıklıklarını etkileyici bir resim diliyle aktarır. Kaldırımlarda, şık giyimli bayanların etekleri dibinde savaşın sakat ve kör bıraktığı insanlar dilenmektedirler. Savaşın acı sonuçları, Dix'in resimlerinde keskin bir şekilde hicvedilmiştir. Bu dönem resimlerinde, savaşın baş aktörleri olan omzu kalabalıklar sıkça karşımıza çıkmaktadır.
Küçük boyutlu bir çalışma olan Elektrik (1919), kentin artık alışıldık parçalarından birisi olan elektrikli tramvayı tasvir etmektedir. Ancak, bu resimde tramvayın fütüristçe yüceltilmesi değil, derin bir eleştiriyle irdelenmesi söz konusudur. Tramvay sürücüsünün canavarlaşan görünümü, tramvayın mekanik etkisiyle bütünleşmiş, yolcular ise uygarlığın bu demir yığını ürünü içerisinde giderek silikleşmişlerdir.
Çoğu kolaj etkili olan bu resimlerin ardından 1920 yılından itibaren, kent insanını ve onların yaşamlarını konu edindiği resimlere yoğunlaşır. Uzak yerlerin anılarıyla denizciler, yorgun yüzleriyle fahiseler, zenci cazcılar, mesleki aletleriyle birlikte doktorlar, genelevler, barlar ve kimi zaman da Karındeşen Jack hikayesini çağrıştıran cinayetler, bu dönem resimlerinin ayrılmaz parçasıdır. 1921 tarihli Salon I, genelev kadınlarını konu edinen resimlerinden birisidir; 1922 tarihli Güzelliğe Saygı, cebinden Amerikan bayraklı bir mendil sarkan zenci davulcusuyla caz müzik çalınan barlardan birisini gösterir; 1921 tarihli Dr. Hans Koch adlı portre çalışması, bu dönemin en çarpıcı çalışmaları arasında yer alır. Bütün çalışma aletlerinin önünde, elinde enjektörü ile doktor Koch, biraz ürkütücü bir etki bırakmaktadır. Bu resim, aynı zamanda Dix'in yeni bir üslupsal yaklaşıma yöneldiğini ortaya koymaktadır. Çarpıcı bir gerçekçilikle (super- realism) beliren bu anlatım tarzı, Dix'in uzun yıllar boyunca benimsediği bir üslubu işaret eder. Çıplak Model ile Oto-portre (1923), bu üslubun bir diğer örneğidir.
1925-1927 yıllarında, iki dünya savaşı arası dönemin hareketli kültürel merkezlerinden birisi olan Berlin'de yaşayan Dix, sanatsal üretimine kaynaklık eden kent yaşamını, portreler ve kent yaşamından ilginç sahnelerle aktarmaya devam etmiştir.
1927-1928 yıllarına tarihlenen Metropolis isimli triptik, Dix'in başyapıtlarından birisidir ve iki savaş arası dönemin Berlin'ini tüm çıplaklığıyla yansıtır. Amerikan caz müziği eşliğinde dans eden şık bay ve bayanların bir tür hedonizme varan yaşantıları, resmin yan kanatlarındaki savaş gazilerinin trajik görünümüyle çarpıcı bir şekilde çelişmektedir.
Aynı sıralarda çok sayıda portre üretmeye devam etmiştir. Portre, sanatçının yaşamı boyunca vazgeçemediği bir konu olmuştur.
Bu konuda şunları söylemektedir:
"Ressam mümkünse portresini yaptığı kişiyi tanımamalıdır. Onu tanımak istemiyorum, sadece orada, dışında ne varsa onu görmek istiyorum. İçsel olan kendiliğinden gelecektir. İçsel olan, görünen tarafından yansıtılır... İlk izlenim doğru olandır... İlk izlenimi taze tutmalıyım. Eğer kaybedersem yeniden bulmak zorundayım."
Otto Dix, bu dönemde zaman zaman savaş konulu resimlere de dönmüştür. 1927 tarihli Sokak Çatışması, Goya'nın 3 Mayıs 1808 adlı resmine doğrudan bir göndermedir. 1929-1932 tarihli Savaş bir triptiktir. Resmin orta ve yan kanatlarında; silahlar ve kimyasal gazların etkisiyle bir felaket alanına dönüşmüş yeryüzü kesitiyle karşılaşırız. Savaşın korkunç sonuçları tüm çıplaklığıyla gözler önüne serilmiştir. Ancak Dix, bununla da yetinmemiş, orta bölümün altına eklediği predel kısmında savaşın yer altına yansıyan dramatik etkilerini deşifre etmiştir. Toprağın altında savaşın, bu anlamsız insanlık suçunun kurbanları cansız bir şekilde yatmaktadır.
Bu arada, Almanya'da Nazi rejimi güçlenmektedir. Naziler, iktidara gelmeleriyle birlikte öncü sanata karşı olan tutumlarıyla dikkat çekerler. Otto Dix'in savaş karşıtı resimleri ve tutumu Nazileri ne kadar rahatsız ediyorsa, Nazilerin savaş çığlıkları da Otto Dix'i o kadar rahatsız etmektedir. 1933 tarihli Yedi Ölüm İşareti, Hitler'e ve Nazi rejimine yönelik doğrudan bir eleştiridir. Rejimle bu karşıtlık, kısa bir süre sonra Otto Dix'in resimlerinin 'yoz sanat' olarak sınıflandırılmasına neden olur ve sanatçının resimlerini sergilemesi yasaklanır.
Sanatı üzerindeki bu baskı sonucunda Dix, 1935'de İsviçre'ye yerleşmek zorunda kalmıştır. Tüm gerilimi ve tezatlıklarıyla onu besleyen kent yaşamından uzakta geçen bu dönem, sanatçı için oldukça sıkıntılı olmuştur. Bu dönemden itibaren belirli aralıklarla figürsüz, panoramik manzaralar resmetmeye başlamıştır. Rönesansın Alman ustalarına ve özellikle de Altdorfer'e olan hayranlığını açığa vuran bu resimler, Dix'in sanatındaki değişimin habercisi gibidir.
Savaş sonrasında, çoğu dinsel içerikli olan ve leke değerlerinin ön plana çıktığı dışavurumcu bir üslupla dikkat çeken resimler üretmiştir. Bu resimler, eleştirel yanı belirgin derin bir simgesellik de taşımaktadırlar.
Geç izlenimcilikten fovizme, dışavurumculuktan fütürizm ve dadaya yüzyılın başındaki tüm sanatsal akımlardan, Alman Rönesans resminin ustalarından, yaşamını çevreleyen toplumsal koşullar ve olaylardan derin bir şekilde etkilenen Otto Dix, yaşamı boyunca kendine özgü bir sanatçı kimliği ortaya koymayı başarmış ve çok sayıda baş yapıt üretmiştir. Grosz ve Beckmann ile birlikte Alman 'yeni nesnelciliği'nin en önemli temsilcisi olan sanatçı, 1969 yılında hayata veda ettiğinde geride müzeleri ve özel koleksiyonları zenginleştiren çok sayıda eser bırakmıştır. Eserlerinin önemli bir kısmı da, Nazi rejimi sırasında yoz sanat olarak nitelendirilip imha edilmiştir.

- Alıntıdır/lebriz.com -

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Biyografi Konusu: Otto Dix nereli hayatı kimdir.
Jumong - avatarı
Jumong
VIP VIP Üye
24 Ekim 2011       Mesaj #2
Jumong - avatarı
VIP VIP Üye
Otto Dix
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Sponsorlu Bağlantılar

Wilhelm Heinrich Otto Dix, (2 Aralık 1891 – 25 Temmuz 1969), Alman ressam ve baskıcı. Weimar Cumhuriyeti'ndeki sosyal hayat hakkında yaptığı sert ve acımasız betimlemelerle tanınan Dix, George Grosz ile birlikte Yeni Nesnellik (Neue Sachlichkeit) akımının öncülerinden biridir.
220px Bundesarchiv Bild 183 45912 00022C Berlin2C Otto Dix Ausstellung
Gençlik günleri ve eğitimi

Otto Dix, Almanya'da şu anda Gera şehrinin bir parçası olan Untermhaus'ta Franz ve Louise Dix'in en büyük çocukları olarak dünyaya geldi. Babası demir döküm işçisi annesi ise gençliğinde şiirler yazan bir terziydi. Dix çocuk yaşlarından itibaren sanatla ilgilenmeye başladı. Ressam olan kuzeni Fritz Amann'ın atölyesinde geçirdiği zamanlar onda da ressam olma isteği uyandırdı. İlkokul öğretmeni de sanatçıyı bu yönde destekledi. 1906 ile 1910 yılları arasında ressam Carl Senff'in çırağı oldu ve ilk manzara resimlerini o senelerde çizdi. 1910 yılında ise Dresden Güzel Sanatlar Akademisi'ne girdi.

Birinci Dünya Savaşı

Birinci Dünya Savaşı başladığında, Dix gönüllü olarak Alman ordusuna katıldı. Dresden'deki sahra topçu sınıfında görev aldı. 1915 kışında erbaş olarak batı yakasının ön saflarına atandı ve Somme Muharebesi'nde yer aldı. Bir çok kez çok ciddi şekilde yaralandı. 1917 yılında birimi doğuya transfer edildi ve Rusya'yla savaştı. Tekrar batıya döndüğünde Alman Kaiserschlacht'ta savaşmaya devam etti. Savaş bittiğinde Alman ordusuna yaptığı katkılardan ötürü madalya aldı. Dix, savaşta gördüklerinden çok etkilendi. İleriki günlerde bu tecrübelerini kabus olarak nitelendirdi. Yaşadığı travmatik deneyimler ileriki yıllardaki çalışmalarını da etkiledi. Örneğin, 1924 yılında, Savaş isimli elli parçadan oluşan bir gravür serisi yaptı.

Savaş sonrası sanat çalışmaları

1918'in sonunda Dix Gera'ya döndü. Bir sonraki sene ise Dresden'e taşınarak Hochschule für Bildende Künste'de çalıştı. 1919'da çalışmalarında dışavurumculuk akımının etkileri görülmeye başlandı. 1920'de George Grosz ile tanıştı, Dada akımından esinlenerek oluşturduğu çalışmaları Berlin'deki ilk Dada Festivali'nde sergilendi. Aynı sene Darmstadt'taki Alman Dışavurumcuları sergisine de katıldı.

1924'ten itibaren zamklı boyayla yapılmış alt resim üzerine ince bir cila kullanarak geliştirdiği fazlasıyla gerçekçi tablolarıyla ilgi çekti. Bu metodu eski ustaların çalışmalarından esinlenerek denemişti. 1923'te çizdiği Siper isimli tablosunda bir çatışmanın ardından organları birbirinden ayrılmış ve çürümüş asker vücudlarını çizdi. Bu eser, Wallraf-Richartz Müzesi tarafından bir perdenin arkasında sergilendi. 1925 yılında Köln belediye başkanı Konrad Adenauer bu tabloyu müzenin koleksiyonundan çıkarttırdı.

Dix, 1925'te Mannheim'de açılan Yeni Nesnellik sergisinin en önemli katılımcılarından biri oldu. Dix haricinde bu sergide George Grosz, Max Beckmann, Heinrich Maria Davringhausen, Karl Hubbuch, Rudolf Schlichter gibi ressamlar da yer aldı. Dix bu eserlerinde tıpkı kendisi gibi eski bir asker olan arkadaşı Grosz gibi çağdaş Alman toplumunu eleştirdi. Genellikle fahişelik, vahşet, yaşlılık ve ölüm gibi hayatın kasvetli yanlarını çizdi.

En çok bilinen eserleri arasında 1928 yılında yaptığı triptik olan Metropolis gelir. Ressam bu çalışması, savaş zamanında finansal zorluklar yaşanmasına rağmen durmak bilmeyen bir cümbüş içinde olmakla suçladığı Alman Weimar Cumhuriyeti'ndeki ahlaksızları aşağılayan bir portredir. Bir diğer ünlü tablosu 1926'da yaptığı Bir Gazetecinin Portre siylvia von Harden'dir. Savaşın çirkin yüzünü göstermek ve modern Alman toplumunun durumlarının farkında olmamasını eleştirmek için ayaksız ve şekilsiz eski askerler de çizdi.
'Bir Gazetecinin Portresi: Sylvia von Harden, Pompidou Merkezi, Paris - 1926 Msn Happy
Otto Dix Sy von Harden
Otto Dix'in Gera'daki evi. Ressamın doğduğu bu ev 1991 yılında müzeye dönüştürüldü.
800px Otto Dix Haus in Gera

İkinci Dünya Savaşı ve Naziler

Naziler Almanya'da güç kazandığında pek çok önemli Alman ressam gibi Dix'in de dejenere sanat yaptığını söylediler ve ressamı Dresden Akademisi'ndeki öğretmenlik görevinden aldılar. Sanatçının Siper ve Savaş Topalları isimli tabloları 1937 yılında Münih'te yapılan Dejenere Sanat sergisinde Naziler tarafından sergilendi. Daha sonra ise yakıldılar. Dix de diğer pek çok ressam gibi Goebbels'in yönetimindeki Kültür Bakanlığı'nın bir parçası olan Güzel Sanat Reich Odası'nda (Reichskammer der bildenden Kuenste) çalışmaya zorlandı. Ressam bu dönemde sadece manzara resimleri yapacağına yemin ettirildi fakat Nazi fikirlerini eleştiren kinayeli tablolar yapmaya devam etti. Bunun üzerine 1939 yılında Adolf Hitler'e karşı bir gruba üye olmaktan tutuklandı ama bir süre sonra serbest bırakıldı.

İkinci Dünya Savaşı'nın sonlarına doğru askere alındı. Fransız askerleri tarafından esir alınan Dix, Şubat 1946'da serbest bırakıldı.

Son yılları ve ölümü

Dix, yaşamının son yıllarını geri döndüğü Dresden'de geçirdi. Savaştan sonraki çalışmaları dini alegoriler veya savaş sonrası acıların betimlemelerini içeriyordu. Ressam 1969 yılında Almanya'nın Singen kentinde vefat etti.
Otto Dix posta pulu, Almanya, 1991. Pulda yer alan resim 1925 tarihli Dansçı Anita Berber'in Portresi isimli çalışmadır.
507px Anita Berber Briefmarke 1991

🌘 🚀

Benzer Konular

1 Ocak 2018 / ThinkerBeLL Bilim ww
5 Ağustos 2012 / [WoL]bL Asker ww
6 Ekim 2015 / Safi Sanat ww
8 Haziran 2012 / Mira Siyaset ww
24 Kasım 2015 / Mira Sinema ww