Arama

Kathe Kollwitz

Güncelleme: 1 Şubat 2007 Gösterim: 6.284 Cevap: 1
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Ocak 2007       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kathe Kollwitz (1867- 1945)

Sponsorlu Bağlantılar
19.yüzyıl, Avrupa’da hızlı bir sanayileşme ve kentleşme sürecini beraberinde getirmiş ve bunun sonucunda toplum içinde, çoğu zaman ağır koşullar altında ezilen, açlık ve hastalıklarla mücadele eden bir işçi sınıfı doğmuştur. Bu sınıfın yaşam koşulları, kısa sürede sanatın ilgi alanına girmiştir. Daumier ve Courbet’nin toplumsal içerikli resimleri, yazın alanında Zola’nın Meyhane gibi romanlarında karşılığını bulmuştur. Zola, bu kitabın 1 Ocak 1877’de kaleme aldığı giriş kısmında şu ifadelere yer vermektedir:
Ad:  otoportre.jpg
Gösterim: 708
Boyut:  11.5 KB
Otoportre
“Aslında kendimi savunmuyorum. Eserim beni savunacaktır. O, gerçeği söyleyen bir eserdir, halk tabakasını anlatan, yalan söylemeyen ve halkın kokusunu taşıyan ilk romandır. Bu romandan, halk tabakasının baştan başa fena olduğu anlamını çıkarmamak gerekir; çünkü, romandaki kişiler fena insanlar değillerdir; sadece cahildirler ve içinde yaşadıkları çetin çalışma ve sefalet çevresinde bozulmuşlardır.”
Zola, Kollwitz’in etkilendiği isimlerden biridir. Ancak, Kathe Kollwitz’in sanatı, Zola’nın resim dilindeki bir karşılığı olarak görülemez. Çünkü o, politik içeriği ağır basan eserler üretmiş ve bu toplum kesiminin içinde yaşadığı çetin çalışma ve sefalet çevresinde bozulmalarından çok uğradıkları haksızlıkları ifade etmiş, buna tepki göstermiştir.
Kathe Schmidt, 8 Haziran 1867 günü Doğu Prusya’da Konigsberg’de (bugün Rusya’da Kaliningrad) dünyaya gelmiştir. Siyasi açıdan ilerici bir orta sınıf ailede yetişmiştir. Bir duvarcı ustası olan babası, kızının resim yapmasını teşvik etmiş ve Königsberg Akademisi kız öğrencilere kapalı olduğundan, 14 yaşından itibaren onun bazı yerel sanatçılardan özel ders almasını sağlamıştır. Kathe, 1884 yılında Berlin Sanat Okulu’na yazılmış ve ardından Münih’te sürdürdüğü eğitimi 1890 yılında tamamlanmıştır.
Sanatçı bu süreçte, bir yandan teknik anlamda ustalığını geliştirmiş diğer yandan hayatı boyunca yineleyeceği tematik yaklaşımları biçimlendirmiştir. Onun sanatı, işçi sınıfıyla ilgilidir ve dönemin siyasi atmosferinden derinden etkilenmiştir. Bu konuda şu açıklamayı yapmıştır: “Sanatçı çoğunlukla çağının çocuğudur, özellikle ona şekil veren yıllar erken sosyalist döneme denk geliyorsa. Bana şekil veren yıllar bu döneme denk geldi ve ben tamamıyla sosyalist hareketin içinde yetiştim.”
Kollwitz, eğitimini tamamladıktan hemen sonra 1890 yılında, yaratıcı potansiyeline ve demokratik niteliklerine ilgi duyduğu ‘baskı- resim’e yönelmiştir. Bu malzeme ve teknik, onun tüm sanat yaşamı boyunca vazgeçilmez çalışma sahalarından biri olmuştur. ‘Baskı- resim’in çoğaltılabilmesi, sanatın geniş toplum kesimlerine ulaşması fikrini desteklemektedir, ayrıca sanatçı, bu malzemenin Almanya’daki toplumsal akışı betimlemek için daha uygun olduğunu düşünmektedir.
1891 yılında doktor Karl Kollwitz ile evlenmiş ve çift kuzey Berlin’de işçi sınıfın ağırlıkta olduğu bölgede yaşamaya başlamıştır. Kathe Kollwitz’in burada tanık olduğu yoksulluk, acı ve sefalet, onun hayatının erken evrelerinden itibaren biçimlenmekte olan konu ilgisini pekiştirmiştir.
Kocasının doktor olması ve onun mesleğinin Kathe Kollwitz’in gözlerinin önüne serdiği çarpıcı yaşam gerçekleri de, ailenin yaşam alanını çevreleyen koşulların dramatik yansımaları olmuştur. Bu koşullarda Kollwitz, sanatında güçlü bir şekilde yansıyacak olan toplumsal bilinci geliştirmiştir. “Bundan kısa süre sonra, işçilerin fakirliği ve acılarıyla karşılaştım, ve yine sanatımı onların hizmetine adamayı görev hissettim.”
1892 yılında sanatçının büyük oğlu Hans, 1896’da ise Peter doğmuştur. Bu yıllar, sanatçının annelik kavramıyla yüzleştiği bir dönem olmalıdır. Kollwitz, eserlerinde sık sık bu kavramı ele almış bir sanatçıdır.
1893- 1897 arasında Gerhart Hauptmann’ın Dokumacılar adlı oyununda yola çıkan ve bakır levha üzerine asit oyma ile gerçekleştirdiği 6 ‘baskı- resim’den oluşan Dokumacıların İsyanı serisini gerçekleştirmiştir. Hauptman’ın oyunu Berlin’de ilk olarak 28 Şubat 1893’de gösterilmiştir. Silezyalı dokumacıların 1844’teki isyanlarının gaddarca bastırılması felaketini konu edinmektedir. Ayaklanmada dokumacılar fabrika sahibinin evine doğru yürümektedirler, Kollwitz’in mücadele sahnelerinde kadın ve çocuk figürler ön plana çıkmakta ve böylece kadının toplumsal mücadelede oynadığı önemli rol vurgulanmaktadır. İsyan, erken dönem çalışmalarının başlıca konuları arasında yer almaktadır.
Ancak bu konular kimi zaman eserlerinin tepki görmesine yol açmıştır. Örneğin, konularını yıkıcı bulan Kaieser Wilhelm, Kollwitz’in Berlin Salon Sergisi’nde altın madalya almasını engellemiştir. Yine de bu yıllar Kollwitz’in sanat kariyerinin ilk zirvesini işaret etmektedir. Bu yıllar aynı zamanda hayatı boyunca vazgeçmediği konulardan biri olan kendi portrelerini gerçekleştirmeye başladığı dönemdir. Otoportreler sanatçının kendisiyle yüzleşme ihtiyacının biçimlendirdiği bir konu zenginliği olarak, Kollwitz’in sanatında ayrıcalıklı bir yere sahip olmuştur.
1898- 1903 yıllarında Berlin Kadın Sanatçılar Okulu’nda dersler vermiştir. Böylece eğitici kimliği ile ön plana çıkmaya başlamıştır, ki bu kimlik ilerileyen yıllarda önem kazanarak sürmüştür. 1902- 1908 yılları arasında Köylü Savaşı serisini gerçekleştirmiştir. Almanya’da 16.yüzyıl başında köylülerin üzerindeki bunaltıcı baskının ardından gerçekleşen ayaklanma ve zulüm konusunu ifade eden Köylü Savaşı, sanatçıyı 7 resimlik bir seri üretmeye teşvik etmiştir. Kollwitz, toplumu sanatı aracılığıyla etkilemeye çalışmıştır ve Alman halkını ilgilendiren tarihi olaylara dayalı seriler üretmekle, yaşadığı zaman dilimine sembolik göndermeler yapmış olmaktadır.
1900’lerin başları sanatçının yurtdışı deneyimlerinin de yoğun olduğu bir dönemdir. 1894 yılında Paris’i ziyaret etmiş, Rodin ve Steinlen ile tanışmıştır. 1907’de ise Floransa’da bir yıl geçirmiştir.
Bu arada, haftalık Simplicissimus Gazetesi için 1908- 11 arasında bazı çizimler gerçekleştirmiş ve bunlarda kendi tanımıyla “kent hayatının söylenmiş ve söylenmemiş trajedilerini” resimlemiştir.
Kollwitz, 1910 yılında ilk heykel denemelerini gerçekleştirmeye başlamıştır. Bronz ve taş malzeme ile çalıştığı heykellerinde, resimlerinde ele aldığı konuları sürdürmüştür. 1914 yılı, gerek dünya tarihi gerekse Kollwitz’in kişisel tarihinde acılarla dolu bir süreci ifade etmektedir. Tüm dünyayı etkisi altına alan Birinci Dünya Savaşı’na gönüllü olarak katılan küçük oğlu Peter, savaşta yaşamını kaybetmiştir. Bu gelişme sanatçıyı şok etmiş ve derinden etkilemiştir. Bundan sonra, sanatında daima var olan ölüm temasını saplantılı bir uğraşı ile tekrar tekrar ele almıştır. Eserleri ölümün kendisini, ölüm sürecini ya da geride kalanların acısı göstermektedir.
Savaşa duyduğu nefret, savaş sonrasında fakir ve ezilen insanların yaşamlarını konu edinen çalışmalarla birlikte, Almanya’da savaşın sonuçlarını yansıtan eserleri üretmesini teşvik etmiştir.
Kollwitz, düşüncelerine daha çarpıcı bir ifade kazandırmak çabasıyla 1919’da ağaç baskılar üretmeye başlamış ve böylece kariyerinin en üretken dönemine girmiştir. Bu dönem çalışmaları arasında, 1919- 20 yıllarına tarihlenen ve zalim bir şekilde katledilmesi sanatçıyı derinden etkileyen işçi sınıfı lideri Karl Liebcknecht’e adadığı ağaç baskı bulunmaktadır. Ayrıca, 1923 yılında yine ağaç baskıyla 7 eserden oluşan Savaş serisini üretmiştir. Bunlar bir kadının ve annenin savaşa tepkisini yansıtmaktadırlar.
1917 yılında, Berlin Paul Cassirer’s Galerisi’nde 50. doğum günü anısına düzenlenen serginin ardından, 1919 yılında Prusya Akademisi’ne seçilen ilk kadın olmuş ve 1928’de akademide Grafik Sanatlar Ustalık Sınıfı Başkanlığına getirilmiştir. Sanatçı, 1927 yılında Moskova’yı ziyaret etmiş ve 1932’de Flandr’daki askeri mezarlıkta, ailelere adadığı anne ve baba figürlerinden oluşan heykelleri yapmıştır.
Bu dönem aynı zamanda Almanya’da Nazi iktidarının geldiği yılları kapsamaktadır. 1933’de Hitler’in iktidara gelmesiyle Kollwitz, akademideki görevinden ayrılmak zorunda kalmıştır. Kısa bir süre sonra eserlerini sergilemesi yasaklanmış ve sanatı Nazi rejimi tarafından yoz olarak nitelenmiştir. Ancak bu sırada Kollwitz, 1934- 35 yıllarında son büyük ‘baskı- resim’ serisini üretmiştir. 8 adet taş baskıdan oluşan Ölüm başlıklı seri, adeta yaklaşan savaşın yıkımını haber vermektedir.
Savaş yılları yeni acıları beraberinde getirmiştir. 1940 yılında kocasını kaybetmiş, İkinci Dünya Savaşı’nda torunu ölmüştür. 1943 yılında Naziler tarafından Nordhausen’e yollanmış olan sanatçı, Saksonya prensi Ernst Heinrich’in davetiyle Dresden yakınındaki Moritzburg’a taşınmıştır. Bu sırada Berlin’deki evi bombalanmış ve sanatçı savaşın sona ermesinden kısa bir süre sonra 22 Nisan 1945’de 78 yaşında hayata veda etmiştir.
Kollwitz, sanatının sadece siyasi içerikli olarak algılanmasına karşı çıkmış ve genel insani değerler üzerinde durduğunu belirtmiştir. Sanatçı “hiçbir zaman soğukkanlılıkla değil, adeta hep kanımla çalıştım” demiştir. Onun sanatının herhangi bir siyasi ideolojinin ötesine geçen insani boyutu, 20 .yüzyıl sanatı içinde ayrıcalıklı bir yer edinmesini sağlamıştır:
“Estetik üretimlerinin, sadece güncel sanat ya da ahlaki zorunluluklara temellenen siyasi manifestolar olarak algılanmasını istemedi.Onların; özel durumlar için (broşür, poster, politik amaçlar için sipariş edilmiş çalışmalar) yaratılmış olsalar bile, şimdiye kadar yerine getirilememiş sonsuz barış ve herkes için insancıl yaşam şartları gibi talepleri içeren devamlı değerde nesneler olarak kabul edilmesini istedi.”
- Alıntıdır/lebriz.com -

Biyografi Konusu: Kathe Kollwitz nereli hayatı kimdir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Şubat 2007       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Sponsorlu Bağlantılar
Son düzenleyen Blue Blood; 1 Şubat 2007 23:31

Benzer Konular

9 Kasım 2006 / kompetankedi Edebiyat ww