Olympia
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Tablo, ilk kez 1865 yılında Paris Salonu'nda, sanatçının bir diğer çalışması olan Askerler Tarafından Hor Görülen İsa ile birlikte sergilendiğinde büyük bir skandala sebep oldu. Eserde, hayat kadını olduğu izlenimi uyandıran çıplak beyaz bir kadın, üzerinde yastıklar olan bir yatağa uzanmış halde betimlenmişti. Kadına elinde bir buket çiçek tutan siyahi bir hizmetçi ve kara bir kedi eşlik ediyordu. Manet, klasik tabloların aksine hiçbir gönderme içermeyen gerçek bir çıplak çizmişti. Dönemin izleyicileri ve eleştirmenleri, bir tanrıça yerine hayat kadınının konu edildiği, keskin ana hatlara ve tezat içeren sert renklere sahip resimle karşılaşınca çok şaşırdılar. Olympia'nın izleyenlere utanmazca bakması, ışığın kadının soluk tenini okşaması ve üzerinde yattığı saten çarşaflardan yansıması ilgi çekti. O seneki Paris Salonu hakkında yazılan 85 makalenin 72'si, genç kızların ve hamile kadınların uzak durmaları konusunda uyarıldıkları Olympia hakkındaydı.[6]Salon yönetimi, sergi devam ederken, Manet'nin her iki tablosunu başka bir odaya taşımak ve saldırı ihtimaline karşı koruma altında tutmak zorunda kaldı.
Gelen eleştirilere karşı Charles Baudelaire, Émile Zola, Claude Monet gibi isimlerin savunduğu tablodaki çıplak, Manet'nin favori modeli Victorine Meurent idi. 16. ve 17. yüzyıllarda Yunan ve Romaheykellerinin keşfiyle çıplak kadın tabloları popüler olmuştu. Manet de Olympia'nın kompozisyonunda bu dönemin önemli örneklerinden biri olan Titian'ın Urbino Venüsü'nden etkilendi.Ayrıca,Giorgione'nin Uyuyan Venüs'ü ve Francisco Goya'nın Çıplak Maya'sı ressamın diğer esin kaynaklarıydı.Bu tarihi göndermelere rağmen Manet'nin kadınında bir başkaldırı vardır ve ressam geleneksel eserlerdeki ideal kadın imgesini bozmuştur.
Pablo Picasso, Ernst Ludwig Kirchner, Paul Gauguin, Paul Cézanne, Larry Rivers, Jean Dubuffet, Jean-Michel Basquiat gibi ressamları etkileyen ve onlara esin kaynağı olan Olympia'nın, sanat tarihinin ilk avangart çıplağı olduğu düşünülür. Ayrıca eser, Manet'nin diğer iki tablosu Kırda Öğle Yemeği (1863) ve Folies-Bergère'de Bir Bar (1881) ile birlikte modernizmin simgesi kabul edilir.
Genel bilgi
İçerik
Resmin merkezinde, yatakta uzanmış çıplak beyaz bir kadın vardır. Şık beyaz çarşafların üzerinde çiçek desenleriyle süslenmiş ve altın rengi püskülleri olan bir yatak örtüsü görünür. Çarşafın bir kısmı şiltenin görüneceği şekilde yukarı kalkmıştır. Yastıklar buruşmuştur. Modelin arka tarafında kâğıt kaplanmış bir duvar ya da bir bölme vardır ve bu bölümde kahverengi fon üzerinde çiçekler dikkat çeker. Yeşil bir perde ise asılı şekilde durmaktadır.
Modelin saçında kırmızı bir çiçek takılıdır. Bir madalyonun sarktığı kalın altın bir bileziği, şık küpeleri ve boynunda siyah kurdelesi vardır. Bazı yazarlar saçındaki çiçeğin bir orkide türü olduğunu söyler, fakat bu çiçek aslındaamberdir. Normalde kızıl saçlı olan model Victorine Meurent'nin saç rengi resimde kahverengi olarak betimlenmiştir. Kadının saten, mavi ve altın rengi, orta yükseklikte topuklu terliklerinden biri ayağında, diğeri ise yatağın üstündedir. Terliklerin önü kapalıdır ve terliksiz ayağındaki tırnaklar diğer ayağındaki terlik tarafından kapatıldığından görünmemektedir. Kadın, elleriyle cinsel organını kapatmıştır.
Pembeye yakın beyaz renkte kıyafet giymiş siyahi hizmetçi, elinde bir buket çiçekle kadının arkasında durmaktadır. Buketteki çiçeklerin renkleri mavi, kırmızı ve beyazdır. Siyahi kadının kulağındaki küpe, modelin saçına takılı çiçek ve buketteki çiçek aynı renktedir. Hizmetçi, beyaz kadına bakmaktadır. Kara bir kedi modelin ayaklarının ucunda gerinerek durmaktadır. Hem kedi hem de model izleyiciye bakmaktadır.
Teknik
Baudelaire, çok etkilendiği Edgar Allan Poe'nun Kara Kedi isimli hikâyesini Fransızca'ya 1857 yılında çevirmişti. Manet'nin okuma alışkanlıkları hakkında çok az bilgi olsa da, ressamın arkadaşının bu çevirisini okuduğu düşünülür. Bu yüzden de bu öyküde ima edildiği gibi kendi kedisini "kılık değiştirmiş bir büyücü" olarak çizmiş olabilirdi.
Dönemin en popüler teması kır/köy resimleriydi. Yeterli geliri olmayan, alt sınıf halkı çiziyor olmak ister istemez kapitalizme dokundurmayı gerektiriyordu. Hayat kadınlığı da burjuva toplumu için hassas bir konuydu. Hem cinselliği hem de paranın önemini içerdiğinden, "kapitalizmin doğasındaki menfaatle ilgili tedirgin edici bir duyguyu" kışkırtıyordu. Kır resimleri nasıl alt sınıfın burjuva olma özlemini dile getiriyorsa, Olympia da para özlemini ve sınıf ayrımının yarattığı gerginliği canlandırıyordu.
İsim
Tarihteki en tanınmış Olympia ise Olimpia Maidalchini'dir. Papa X. Innocentius'un dul baldızı ve açıkça bilinen metresi olan Maidalchini, Manet'nin ilgisini çekmiş olabilir. Çünkü sanatçının hayranlık duyduğu Diego Velázquez, 1649 yılında Roma'yı ziyareti sırasında bu kadının portresini çizmişti. Ayrıca Maidalchini, Étienne-Jean Delécluze'nun 1862 yılında yeni baskısı yapılmış, o dönem çok popüler olan romanı La Dona Olympia'nın da kahramanıydı ve ressamın bu roman dolayısıyla kadını tanıma olasılığı da vardı.
Kökenleri
Giorgione'nin Uyuyan Venüs (1510) isimli tablosu da dolaylı olarak Olympia'ya örnek olmuş bir diğer eserdir. Titian'ın Urbino Venüsü'nün kompozisyonunda Giorgione'nin bu tablosunu örnek aldığı bilinmektedir. Bu yüzden Manet'nin Olympia ile klasik atalarından olan bu çalışmayı da andığına inanılır.
”Manet'nin bu mektubunda Goya'nın diğer bir tablosu olan Giyinik Maya'dan bahsedildiği varsayılır. Çünkü ressamın Olympia'sının selefi olan Çıplak Maya sergilenmiyordu ve ancak özel izinle görülebiliyordu.[80] Bir diğer iddiaya göre ise Manet, İspanya'yı ziyareti sırasında Çıplak Maya üzerinde çalıştı.
Çıplak Maya da tıpkı Olympia gibi dönemine göre modern bir eserdir. Goya, bu eseriyle ilk kez tanrıça olmayan sıradan bir çıplağı betimledi ve Manet de Goya'nın başlattığı bu yolda ilerledi. Goya'nın Maya'sı tehlikeli ufak tefek bir kadınken, Manet'nin Olympia'sı Parisli bir hayat kadınıydı. Francisco Goya'nın Caprichos serisinde de Maya kadar çıplak olmasalar da yanlarında hizmetçileri olan genç kadınlar vardır. Örneğin, serinin bir levhasında genç kadın ayaklarının tekini ileriye uzatmış, tıpkı Olympia gibi izleyicinin gözünün içine bakmaktadır. Bu levhadaki arka plan ise Manet'nin Olympia'sını andırır.
Gustave Courbet'nin Olympia'yı ilk gördüğünde iskambil kâğıtlarına benzetmesinin sebebi, Manet üzerindeki Japon sanatının etkisi olarak yorumlandı. O dönemdeki pek çok sanatçı Japon resimlerindeki yassılıktan, parlak renklerden ve cesur hatlardan etkileniyordu. Olympia'daki iki boyutluluk aynı zamanda o dönemin pornografik fotoğraflarını anımsatıyordu. O günlerde fotoğraf çekme furyası vardı ve bu fotoğrafları bazı hayat kadınları kartvizit olarak da kullanıyorlardı. Manet'nin bu çalışmalardan herhangi birinden etkilenip etkilenmediği bilinmemekle birlikte, 1854 yılında Eugène Durie tarafından çekilen Odalık (Odalisque) isimli fotoğraf gibi Olympia'nın kompozisyonuna çok benzeyenleri vardır.
Model
Ressam ve modeli için 1863 yılı özeldi çünkü Meurent, ilk kez o sene hem Kırda Öğle Yemeği hem de Olympia için çıplak poz verdi. Ayrıca, Victorine Meurent'nin poz verdiği her iki kompozisyonda da ilk kez kendisine başka modeller eşlik ediyordu. Bu yeni pozları ile eski pozları arasında fark bulunması, modelin aynılığı konusunda şüphelere yol açtı. Dahası, Kırda Öğle Yemeği'nde genç modelin vücudu kaba, geniş, beyaz, şekilsizken Olympia'da yumuşak, ufak, gergin ve hafif olarak betimlenmişti. Bu yüzden de bu iki tablodaki bedenlerden birinin Victorine Meurent'e ait olmadığına inanılır.
Meurent, Manet'ye son kez ABD'den döndükten sonra 1873 yılında Saint-Lazare Garı isimli tablo için poz verdi. 1870'lerde sık sık Edgar Degas, Pierre Auguste Renoir gibi izlenimcilerin buluşma noktası olan Café de la Nouvelle-Athenes'de görünen model, kendisi de resim yapmaya başladı ve 1876 ile 1885'te Paris Salonu'na kabul edildi. 1880'lerde kendini içkiye veren ve Montmartresokaklarında şarkı söyleyerek para kazanmaya çalışan Meurent, Salon'a son kez 1904 yılında katıldı.
Victorine Meurent, Olympia'da olduğu gibi görünüyordu: Bir model ve Paris'in fakir kısmından bir kız. Meurent'nin Manet'nin vefatının ardından eşi Suzanne Manet'ye bir mektup gönderdiği ve mektupta "Şüphesiz bildiğiniz gibi, kocanızın birçok tablosu, özellikle de unutulmaz eseri Olympia için poz verdim. Bay Manet'nin benimle ilgili endişeleri vardı ve sık sık resimlerini sattığında benim için kenara bir miktar para ayıracağını söylerdi. O zamanlar gençtim ve hiçbir kaygım yoktu. Amerika'ya gittim. Döndüğümde resimlerimin çoğunu satmış olan Bay Manet, bu satıştan elde edilen gelirin bir kısmının bana ait olduğunu söyledi. Kabul etmedim ve gün gelir de eğer modellik yapamayacak olursam, bu sözünü ona hatırlatacağımı söyledim. O gün tahminimden daha erken geldi." diyerek kadından para istediği de bilinmektedir.
Olympia'da kullanılan zenci model ise Manet'nin tabloya hazırlık aşamasında yaptığı La Négresse (1862 - 1863) isimli eserde görünen Laura adındaki kadındır.[96] Baudelaire'in siyahi bir sevgilisi olduğu ve Laura'nın bu sevgili olabileceği de söylenmektedir.
Benzer tablolar
Yapıldığı dönemde Olympia ile benzer ilgiyi çeken eser Rembrandt'ın Banyosunda Betşeba (1654) isimli tablosuydu.Hem Betşeba hem de Olympia ölümlülükleri izleyiciye sunulan sade kadınlardı.Fakat Manet, Rembrandt’ın aksine bu sadeliğe kışkırtıcılık da eklemişti.
Sahip ve onun emrindeki hizmetçisi konusuna ise resim tarihinde, özellikle de klasik, modern ya da İncil’i konu alan çalışmalarda sık sık rastlanıyordu. Joseph Vernet, Jean-Marc Nattier gibi ressamların beyaz çıplak kadın ve onun siyahi hizmetçisi temalı eserleri vardı. On sekizinci yüzyılın ortalarında ise bu konu odalık ve koyu tenli, müzik yapan yardımcısı olarak betimlenmeye başladı. Bu tarzın en tanınmış örneklerini veren isim Jean Auguste Dominique Ingres oldu. Ingres, Manet'ye ilham kaynağı olmadı fakat Manet'nin eğitmeni Thomas Couture'un eserlerinde ressamın cariye temalı çalışmalarının etkisi görülebilir. Olympia'ya en çok benzeyen odalık tablosu ise 1842 Salonu’nda sergilenen Jean Jallabert’e ait olandı. Çünkü bu eserde de zenci bir hizmetçi vardı.
On sekizinci yüzyılın şehvetli konulara düşkün olan ressamı, gerçekçilik akımının öncülerinden olan Gustave Courbet idi. Eserlerindeki çıplak kadınlar, Ingres ve Eugène Delacroix gibi klasik ve romantikressamlarla karşılaştırıldığında idealleştirilmemiş gibi görünseler de, Courbet’nin nü resimler üzerinde çalışırken akademik ölçülerin dışına çıkmamaya özen gösterildiği biliniyordu. Gizli bir çalışma odası için yapılmış Le Sommeil (1866) isimli çalışmasında dahi erotizm kaba fırça darbeleriyle dondurulmuştu. Oysa Manet’nin tablosunda tüm gerçekliği ile çıplak bir kadın görülmekteydi.
Olympia ile aynı dönemde hayat kadınlığını konu edinen başka tablolar da vardı. Örneğin, Jean-Léon Gérôme'un Phryné devant l'Aréopage (1861) isimli çalışmasında ortaya yerleştirilmiş fahişeyi izleyen Parisliler, klasik Yunanlılar gibi çizilmişti.[105]Auguste-Barthélemy Glaize ise La Pourvoyeuse misere (1860) adlı tablosunda çıplak ya da yarı çıplak kadınları bir yolda yürürken betimledi. 1864 yılında, tüccar Paul Durand-Ruel Thomas Couture'a La Courtisane isminde bir tabloyu 25.000 franka ısmarladı.Bu tablo 1873 yılında tamamladı. Tüm bu eserlerin ortak özellikleri ise Olympia'nın aksine hayat kadınlarının idealize edilerek çizilmiş olmasıydı.
Ressamının diğer eserleriyle karşılaştırma
Manet'nin 1874 yılında yaptığı Portrait de Madame Edouard Manet sur un canapé bleu (Mavi Kanepedeki Madem Manet'nin Portresi) isimli tablo zaman zaman Olympia ile karşılaştırılır. Bu iki eserde modeller benzer şekillerde poz vermiş olsalar da çok farklı çizilmişlerdir. Olympia'nın küçük göğüsleri, düz karnı ve ince vücudu vardır. Suzanne Manet ise dışarı bakan ayakları, geniş vücudu, bedeni kadar ağır görünen elleri, kare şeklindeki şapkası ve şapkasının yanlarından sarkan kurdeleleri ile baştan çıkartıcılıktan çok uzaktır. Kaba bir şekilde koltukta uzanmış olan Madam Manet, bir bacağını diğerinin üzerine atamıyor gibidir. Manet'nin bu tabloyu çizerken ne yaptığını çok iyi bildiğine ve Olympia'nın bir parodisini oluşturduğuna inanılır. Beth Archer Brombert'e göre Manet, nasıl Titian'ın tanrıçasını üst sınıf bir hayat kadınına çevirdiyse Olympia'yı da fazla kilolu karısına çevirmişti.
Sanatçının 1877 yılında Paris Salonu'na gönderdiği ama ahlaksız bulunduğu için kabul edilmeyen[66] Nana isimli tablosunun, Olympia'nın devamı olduğu düşünülür.Her ne kadar iki farklı dönemde iki farklı model poz vermiş olsa da tıpkı Francisco Goya'nın Çıplak Maya'nın ardından Giyinik Maya'yı çizmesi gibi Manet de bir ikili oluşturdu. Nana'ya eşlik eden siyahi bir hizmetçi değil, siyah top şapkalı bir erkekti ve kadın tıpkı Olympia gibi eşlikçisi ile değil izleyici ile etkileşim halindeydi. Yatağın ucundaki siyah kedinin yerini bu tabloda duvar kağıdındaki turna almıştır. Salon'a kabul edilmeyince Boulevard des Capucines üzerinde süs eşyaları satan bir dükkânın vitrininde sergilenen Nana'daki model de Olympia gibi seyircinin gözlerinin içine bakıyordu ve kadının flörtçülüğü, şıklık taslaması göze çarpıyordu.Modern dünyada güzelliğin simgesi olabilecek Nana'nın edebi alandaki benzerinin Émile Zola'nın 1870'lerde yazdığı romanlar olduğu düşünülür. Yaklaşık on sene önce çizilmiş Olympia ise Baudelaire'in şiirleriyle eş tutulur.
Hem Nana'da hem de ressamın diğer önemli eserleri arasında yer alan Folies-Bergere'de Bir Bar, Kırda Öğle Yemeği, Saint-Lazare Garı gibi tablolarda yer alan modeller tıpkıOlympia'da olduğu gibi izleyicinin gözlerinin içine bakarlar. İzleyicilerin gözleri modelle kesiştiğinde düşüncelerinin merkezine de bu kadınlar yerleşir.Öte yandan, Baudelaire'e ithaf edilmiş olanİspanyol Kıyafetleri İçindeki Genç Kadın (1862), Jeanne Duval'in Portresi (1862), Mavi Kanepedeki Madem Manet'nin Portresi gibi tablolardaki kadınların pozları ile Olympia'daki modelin pozu benzer olmasına rağmen her birinin izleyicinin üzerinde bıraktığı etki bambaşkaydı.
Manet, bu tabloda kullandığı siyah kediyi 1868 tarihinde yaptığı Atölyede Öğle Yemeği isimli çalışmasında da kullanmıştır.
Paris Salonu'nda sergilenişi
Zengin ve muhafazakâr bir aileden gelen Manet, sanat kariyerinin ancak Salon'da kazanacağı bir popülarite ile gelişebileceğine inanıyor olabilirdi. Bu popülarite de tarihi göndermeler içeren modern bir resimle sağlanabilirdi. Ressamın, geleneksel bir türün çağdaş versiyonunu yaparak halkı kışkırtacağını düşünmüş olma olasılığı da vardır. Fakat, 1863 yılında Reddedilenler Salonu'nda yaşanan Kırda Öğle Yemeğiskandalından sonraManet'nin böyle bir yola girmek istemeyeceği düşünülür. Ressam, bir önceki sene düzenlenen sergide Boğalar Savaşının Öyküsü, İsa Mezarında Meleklerle gibi tehlikesiz tablolar sunmuştu. Antonin Proust ise arkadaşının, tekniğine ve bakış açısına olan özgüveninin artması sonucunda tabloyu seçmelere gönderdiğini açıkladı. Zacharie Astruc, eserden ilham alarak bir şiir yazmıştı. Manet'nin bu şiirden etkilenerek resmi sergilemeye karar verdiği de söylenir. Fakat, Baudelaire ve Stéphane Mallarmé gibi şairlerle dost olan, bu kişilerin tabloları uğruna şiirler yazdığı Manet'nin Kötülük Çiçekleri'ne özenilerek yazılmış bir aşk şiirinden şevke gelmiş olması çok olası değildir.
Toplam 3559 çalışmanın yer aldığı Salon'da Olympia, Manet'nin Askerlerin Hor Gördüğü İsa isimli tablosuyla birlikte sergilendi. Titian da ilk kez V. Karl'ın huzuruna davet edildiğinde krala iki resim sunmuştu. Bunlardan birincisi kırbaçlanmış ve dikenlerden bir taç giymiş İsa iken diğeri bir Venüs tablosuydu. Manet de benzer konulardaki iki tabloyu bir arada kendi toplumunun önde gelenlere sunarakRönesans ustalarına saygısını göstermiş olabilir.
Askerlerin Hor Gördüğü İsa ve Olympia, temaları çok farklı tablolardı. Manet'nin, kadın vücudunu betimlemede olduğu kadar erkek vücudunu betimlemede ve modern resim kadar geleneksel resimde de başarılı olduğunu göstermek için böyle bir seçim yaptığına inanılır. Tabloların birinde yatay pozisyonda çıplak bir kadın, diğerinde ise dikey pozisyonda çıplak bir erkek vardı. Biri kutsal bir konuya değinen tarihi bir resimken diğeri dünyevi bir konuya değinen modern bir resimdi. Bu ikili beden, gelenek, modernlik ve cinsellikle ilgili sorgulamalara sebep oldular ve bu duruma batı sanatında daha önce rastlanmamıştı.Olympia'nın bedenini kabul etmiş ve ondan utanmaz hâli, İsa'nın her an incinebilir görüntüsüyle tezat oluşturur. Öte yandan ressam her iki tabloya da izleyicinin bakışlarını dahil etmiştir ve farklı sebeplerle olsa da iki esere de bakan izleyici utanır.
1865 yılında, Paris Salonu'nun gururu ise Jules Breton'un Ot Kurutan Kadınların Molası isimli çalışması oldu. Ressamın Prens Napolyon tarafından III. Napolyon'un kuzenlerinden birine hediye olarak alınan bu eseri hakkında dönemin eleştirmenlerinden Edmond About "Breton'un tablosu, hepimizin gözünde atalarımızın saygınlığını arttırdı." yorumunu yaptı.
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Sponsorlu Bağlantılar
Olympia, Fransız ressam Édouard Manet'nin 1863 yılında tamamladığı tablosudur. Gerçekçilik akımının bir örneği olan eser, şu anda Paris'teki Orsay Müzesi'nde sergilenmektedir.
Olympia, Édouard Manet, 1863, Yağlıboya, 130,5 × 190 cm, Orsay Müzesi, Paris
Tablo, ilk kez 1865 yılında Paris Salonu'nda, sanatçının bir diğer çalışması olan Askerler Tarafından Hor Görülen İsa ile birlikte sergilendiğinde büyük bir skandala sebep oldu. Eserde, hayat kadını olduğu izlenimi uyandıran çıplak beyaz bir kadın, üzerinde yastıklar olan bir yatağa uzanmış halde betimlenmişti. Kadına elinde bir buket çiçek tutan siyahi bir hizmetçi ve kara bir kedi eşlik ediyordu. Manet, klasik tabloların aksine hiçbir gönderme içermeyen gerçek bir çıplak çizmişti. Dönemin izleyicileri ve eleştirmenleri, bir tanrıça yerine hayat kadınının konu edildiği, keskin ana hatlara ve tezat içeren sert renklere sahip resimle karşılaşınca çok şaşırdılar. Olympia'nın izleyenlere utanmazca bakması, ışığın kadının soluk tenini okşaması ve üzerinde yattığı saten çarşaflardan yansıması ilgi çekti. O seneki Paris Salonu hakkında yazılan 85 makalenin 72'si, genç kızların ve hamile kadınların uzak durmaları konusunda uyarıldıkları Olympia hakkındaydı.[6]Salon yönetimi, sergi devam ederken, Manet'nin her iki tablosunu başka bir odaya taşımak ve saldırı ihtimaline karşı koruma altında tutmak zorunda kaldı.
Gelen eleştirilere karşı Charles Baudelaire, Émile Zola, Claude Monet gibi isimlerin savunduğu tablodaki çıplak, Manet'nin favori modeli Victorine Meurent idi. 16. ve 17. yüzyıllarda Yunan ve Romaheykellerinin keşfiyle çıplak kadın tabloları popüler olmuştu. Manet de Olympia'nın kompozisyonunda bu dönemin önemli örneklerinden biri olan Titian'ın Urbino Venüsü'nden etkilendi.Ayrıca,Giorgione'nin Uyuyan Venüs'ü ve Francisco Goya'nın Çıplak Maya'sı ressamın diğer esin kaynaklarıydı.Bu tarihi göndermelere rağmen Manet'nin kadınında bir başkaldırı vardır ve ressam geleneksel eserlerdeki ideal kadın imgesini bozmuştur.
Pablo Picasso, Ernst Ludwig Kirchner, Paul Gauguin, Paul Cézanne, Larry Rivers, Jean Dubuffet, Jean-Michel Basquiat gibi ressamları etkileyen ve onlara esin kaynağı olan Olympia'nın, sanat tarihinin ilk avangart çıplağı olduğu düşünülür. Ayrıca eser, Manet'nin diğer iki tablosu Kırda Öğle Yemeği (1863) ve Folies-Bergère'de Bir Bar (1881) ile birlikte modernizmin simgesi kabul edilir.
Genel bilgi
Çalışmalarıyla İzlenimcilerinüzerinde büyük etkisi olan Édouard Manet'nin Henri Fantin-Latour tarafından yapılan portresi (1867)
Kırda Öğle Yemeği de tıpkı Olympia gibi 1863 tarihinde yapıldı ve bu tablodaki çıplak da Victorine Meurent idi. Eser, Avrupa'nın resim mirasına saygı gösteriyor gibi çizilmiş olmasına rağmen 1863 Paris Salonu'na kabul edilmedi. Sergilendiği Reddedilenler Salonu'nda ise skandala sebep oldu.
1860'lara gelindiğinde Manet'nin ilgi alanı eski ustaların başyapıtlarıydı. Ressamın çocukluk arkadaşı ve daha sonra biyografisini yazacak olan Antonin Proust'un 1890 yılında anlattıklarına göre, ikili bir pazar günü Argenteuil'e giderek Seine Nehri'nin kenarına oturup beyaz filikaları izlemişlerdi. O gün Manet, Proust'a "Öyle görünüyor ki bir çıplak çizmeliyim. Evet, mutlaka bir tane yapacağım." dedi. Ardından önce Kırda Öğle Yemeği'ni, daha sonra ise Olympia'yı yaptı. İlk tablonun düzenlemesi Floransa'dan gelip Venedik'e doğru giderken ikincininki Venedik'ten gelip Floransa'ya doğru gidiyordu.
Ressamın İspanya seyahatinden hemen önce tamamladığı bu tabloda da tıpkı Kırda Öğle Yemeği'nde olduğu gibi figür ve natürmort yan yanaydı. On dokuzuncu yüzyıl Paris'inde burjuvazinin yükselişi ile cinsel bir devrim yaşanıyordu. Manet, çıplak bir Venüs'ün ideal fantezisi yerine çağdaş bir fahişenin tüketilebilir bedenini çizerek modern bir gerçekçilik anlayışı sergiledi. Modelin bakışları, pozu, güzelliği ve vücudu şüphe götürmeyecek kadar gerçekçidir.1865 Paris Salonu'nda sergilenen tablo büyük bir skandala sebep oldu. Nemflerin, satirlerin ya da egzotik odalıkların betimlendiği tablolar ahlakla ilgili hiçbir soruyu akla getirmezken Olympia'nın çıplaklığını cesurca kabul edişi izleyicileri utandırmıştı. Bu skandalın ardından Manet, avangartın lideri oldu.
Olympia'daki çıplak, Manet'nin favori modeli Victorine Meurent idi. Ressam, bu tabloda Meurent'i sıska bir şekilde betimlemişti. Baudelaire bu konuyla ilgili şöyle dedi: "Onu büyüleyici yapan açık saçıklığındaki inceliktir. İncelik şişmanlığa nazaran daha sade olmasına rağmen daha edepsiz." 1860'larda Paris'teki hayat kadınlarının kendilerine imparatorun metresi Marguerite Bellanger'ı örnek aldığı bilinmekteydi ve Bellanger ortalama ölçülerin çok altında incelikte bir kadındı.
Ressamın İspanya seyahatinden hemen önce tamamladığı bu tabloda da tıpkı Kırda Öğle Yemeği'nde olduğu gibi figür ve natürmort yan yanaydı. On dokuzuncu yüzyıl Paris'inde burjuvazinin yükselişi ile cinsel bir devrim yaşanıyordu. Manet, çıplak bir Venüs'ün ideal fantezisi yerine çağdaş bir fahişenin tüketilebilir bedenini çizerek modern bir gerçekçilik anlayışı sergiledi. Modelin bakışları, pozu, güzelliği ve vücudu şüphe götürmeyecek kadar gerçekçidir.1865 Paris Salonu'nda sergilenen tablo büyük bir skandala sebep oldu. Nemflerin, satirlerin ya da egzotik odalıkların betimlendiği tablolar ahlakla ilgili hiçbir soruyu akla getirmezken Olympia'nın çıplaklığını cesurca kabul edişi izleyicileri utandırmıştı. Bu skandalın ardından Manet, avangartın lideri oldu.
Olympia'daki çıplak, Manet'nin favori modeli Victorine Meurent idi. Ressam, bu tabloda Meurent'i sıska bir şekilde betimlemişti. Baudelaire bu konuyla ilgili şöyle dedi: "Onu büyüleyici yapan açık saçıklığındaki inceliktir. İncelik şişmanlığa nazaran daha sade olmasına rağmen daha edepsiz." 1860'larda Paris'teki hayat kadınlarının kendilerine imparatorun metresi Marguerite Bellanger'ı örnek aldığı bilinmekteydi ve Bellanger ortalama ölçülerin çok altında incelikte bir kadındı.
Resmin merkezinde, yatakta uzanmış çıplak beyaz bir kadın vardır. Şık beyaz çarşafların üzerinde çiçek desenleriyle süslenmiş ve altın rengi püskülleri olan bir yatak örtüsü görünür. Çarşafın bir kısmı şiltenin görüneceği şekilde yukarı kalkmıştır. Yastıklar buruşmuştur. Modelin arka tarafında kâğıt kaplanmış bir duvar ya da bir bölme vardır ve bu bölümde kahverengi fon üzerinde çiçekler dikkat çeker. Yeşil bir perde ise asılı şekilde durmaktadır.
Modelin saçında kırmızı bir çiçek takılıdır. Bir madalyonun sarktığı kalın altın bir bileziği, şık küpeleri ve boynunda siyah kurdelesi vardır. Bazı yazarlar saçındaki çiçeğin bir orkide türü olduğunu söyler, fakat bu çiçek aslındaamberdir. Normalde kızıl saçlı olan model Victorine Meurent'nin saç rengi resimde kahverengi olarak betimlenmiştir. Kadının saten, mavi ve altın rengi, orta yükseklikte topuklu terliklerinden biri ayağında, diğeri ise yatağın üstündedir. Terliklerin önü kapalıdır ve terliksiz ayağındaki tırnaklar diğer ayağındaki terlik tarafından kapatıldığından görünmemektedir. Kadın, elleriyle cinsel organını kapatmıştır.
Pembeye yakın beyaz renkte kıyafet giymiş siyahi hizmetçi, elinde bir buket çiçekle kadının arkasında durmaktadır. Buketteki çiçeklerin renkleri mavi, kırmızı ve beyazdır. Siyahi kadının kulağındaki küpe, modelin saçına takılı çiçek ve buketteki çiçek aynı renktedir. Hizmetçi, beyaz kadına bakmaktadır. Kara bir kedi modelin ayaklarının ucunda gerinerek durmaktadır. Hem kedi hem de model izleyiciye bakmaktadır.
Teknik
Stavros S. Niarchos koleksiyonunda yer alan, Manet'nin Olympia'ya hazırlık için yaptığı suluboya çalışması
Tabloya ilk bakıldığında sadece iki renk tonu varmış gibi görünüyordu. Bu açık ve kapalı tonlar ise birbirlerine saldırır gibiydiler. Ressam, beyaz çarşaflar üzerinde uzanmış açık tenli bir kadın çizerek siyah arka plan üzerinde geniş solgun bir leke oluşturmuştu. Figürlerdeki detaylar ise kaybolmuş gibiydi. Örneğin, modelin dudakları iki pembe çizgi, gözleri ise birkaç siyah fırça darbesi ile şekillendirilmişti. Yakından incelendiğinde her şey basitleştirilmiş gibi görünürken, bütüne bakıldığında buketin tazeliği ilgi çekiyor, kadının gözlerindeki ifade ve yüzünün basitliği ayırt edilebiliyordu. Manet, büyük kütleler oluşturarak ve ışığı geniş alanlarda kullanarak doğal görünen bir tablo çizmeyi başarmıştı.
Manet'nin siyahi bir zenci ve kedi kullanmasının sebebi de bu renge ihtiyaç duyuyor olmasıydı.Olympia'nın çıplaklığı koyu fon üzerinde daha da belirginleşmektedir. Ressamın Olympia'da tonsal zıtlığa ulaşabilmek için ilk fikri, kadının yanına küçük bir Etiyopyalı köle yerleştirmekti.
Olympia'da, tıpkı Kırda Öğle Yemeği'nde olduğu gibi, figürler ve natürmort yan yanaydı. Paul Cézanne da tablodaki bukete odaklanmıştı. Ona göre bu buket natürmortu Manet'nin sanatının en saf haliydi. Ressam, tablolarında merkezdeki figürlerini önde çizmeyi ve tablonun dışına baktırtmayı tercih ederdi. Ayrıca, tüm figürlerini ya donmuş bir ifadeyle ya da izleyicinin gözlerinin içine bakarken çizerdi. Bu tabloda da Olympia izleyenlere "Beni seyrederken sizi seyrediyorum" der gibidir. Üç boyutlu yanılsamalara alışmış 1865 Salonu ziyaretçileri için, bu çok ağır bir durumdu. Gustave Courbet ise eserin iki boyutluluğu hakkında "Bir iskambil destesinden alınmış maça kızı banyodan henüz çıkmış gibi" yorumunu yaptı. Manet'nin tahmini, çalışmasının ileriki dönemlerde daha iyi anlaşılacağı yönündeydi. "Şu andan bir sonraki yüzyılda yaşayacak olanların görsel organları bizimkine göre çok daha gelişmiş olacak. Bizden daha iyi görecekler." diyerek bu konudaki fikrini açıkladı.
Manet'nin 1860'larda çizdiği tabloların çoğu gerçek boyutludur. Olympia boyut olarak Kırda Öğle Yemeği'nden daha küçüktür. Fakat, model Victorine Meurent 1,58 ya da 1,61 metreden daha kısaysa bu çalışma da gerçek boyutlu olabilir.
Manet'nin siyahi bir zenci ve kedi kullanmasının sebebi de bu renge ihtiyaç duyuyor olmasıydı.Olympia'nın çıplaklığı koyu fon üzerinde daha da belirginleşmektedir. Ressamın Olympia'da tonsal zıtlığa ulaşabilmek için ilk fikri, kadının yanına küçük bir Etiyopyalı köle yerleştirmekti.
Olympia'da, tıpkı Kırda Öğle Yemeği'nde olduğu gibi, figürler ve natürmort yan yanaydı. Paul Cézanne da tablodaki bukete odaklanmıştı. Ona göre bu buket natürmortu Manet'nin sanatının en saf haliydi. Ressam, tablolarında merkezdeki figürlerini önde çizmeyi ve tablonun dışına baktırtmayı tercih ederdi. Ayrıca, tüm figürlerini ya donmuş bir ifadeyle ya da izleyicinin gözlerinin içine bakarken çizerdi. Bu tabloda da Olympia izleyenlere "Beni seyrederken sizi seyrediyorum" der gibidir. Üç boyutlu yanılsamalara alışmış 1865 Salonu ziyaretçileri için, bu çok ağır bir durumdu. Gustave Courbet ise eserin iki boyutluluğu hakkında "Bir iskambil destesinden alınmış maça kızı banyodan henüz çıkmış gibi" yorumunu yaptı. Manet'nin tahmini, çalışmasının ileriki dönemlerde daha iyi anlaşılacağı yönündeydi. "Şu andan bir sonraki yüzyılda yaşayacak olanların görsel organları bizimkine göre çok daha gelişmiş olacak. Bizden daha iyi görecekler." diyerek bu konudaki fikrini açıkladı.
Manet'nin 1860'larda çizdiği tabloların çoğu gerçek boyutludur. Olympia boyut olarak Kırda Öğle Yemeği'nden daha küçüktür. Fakat, model Victorine Meurent 1,58 ya da 1,61 metreden daha kısaysa bu çalışma da gerçek boyutlu olabilir.
İkonografi
Manet'nin Olympia için yaptığı hazırlık çizimlerinden bir örnek
Manet, tablosundaki kadına tanrıça veya orman perisi gibi kimlikler yüklemeyerek resim sanatının geleneksel yapısına karşı gelmişti. Eserde, ticaretin önemli olduğu bir dünyada modern bir sokak kadını betimlenmişti. Hiçbir mitolojik gönderme içermeyen bu kadın, gerçek, doğal ve çıplaklığının farkında görünüyordu. Kadının bakışlarında meydan okuma vardı ve "Sunduğum kadarını (vücudumu) satın alabilirsiniz, fakat sadece ben vermeyi kabul edersem, çünkü kendimin tek sahibi benim" der gibiydi. Yatağın görüntüsündeki zenginlik, iyi giyimli uşak ve abartılı buket, kadının toplumdaki yeri hakkında ipucu veriyordu.
Olympia, sokaklarda fahişelik yapmıyordu, mekân kendisine aitti ve hizmetçi ile kedi onu tanıyordu. Hem aksesuarlar hem de hizmetçi geneleve değil, gösterişli bir burjuva evine ait gibidir. On dokuzuncu yüzyılda Paris'te zina yapılan evler, dışarıdan saygın görünmesi ve müşteri ile kadın bu evi paylaşıyormuş hissi vermesi için burjuva evleri gibi döşenirdi ve bu ev de onlardan biri olabilirdi. Olympia'nın odası burjuvazi zevkliliği ile genelevin adı çıkmışlığının arasına sıkışmış gibiydi.
Model gözlerini tablonun dışına dikerek izleyicilere izlendiğinin farkında olduğunu söylermişcesine uzanır. Çıplağın, tüm dikkatini kendisine yöneltmiş olan hizmetçiye değil de seyirciye bakıyor olması, tablonun bir hikâyesi olduğunun kanıtı gibidir. Kedinin de dışarıya bakması ve hizmetçinin bir çiçek buketi getirmiş olması, izleyiciyi müşteri pozisyonuna düşürür. Hizmetçi "Bu çiçekler yeni geldi. Bunları nereye koyayım?" diyormuş gibi bakar. Çiçeği kendisinin göndermediğini bilmekte olan izleyicide, ortamda bir başka izleyici daha olduğu duygusu uyanır. Bu diğer kişi bir sevgili, müşteri ya da hayran olabilir. Bu durumda bu randevunun asla söylenemeyeceği birileri vardır: bir eş, nişanlı, anne ya da büyük anne gibi.
Olympia'nın ressamın en "Baudelairevari" eseri olduğu ve Kötülük Çiçekleri'ndeki şiirleri anımsattığı kabul edilir. Walter Benjamin'in de belirttiği gibi kadının bakışındaki ifade Baudelaire'in mısralarını hatırlatır: "Bize bakan gözler ayna gibi bir boşluk içerir ve uzaktırlar. Kesinlikle bu yüzden bu gözler mesafe haricinde hiçbir şey bilmez. Bu gözler canlandığında vahşi bir hayvan gibi avlanacaktır." Baudelaire, modern üst sınıf hayat kadınlarının sadece kutsal varlıklar olarak çizilmemeleri gerektiğini, maddesel olarak da gösterilmelerinin daha doğru olduğunu söylemişti. Şair, bu açıdan fahişeler ve ressamların yakın olduğunu düşünüyordu. Ressamın vizyonu, dışarıdaki gerçeği anlatabilmesi, bir karakteri ifade edebilmesiydi. Olympia'nın elleri dikkati cinselliğine çeker ama yine de onu kapatmıştır. Ressam da hem gerçeği üretir, hem de onu izleyiciden uzaklaştırır. Bu sebeplerden Olympia Manet'nin alter egosu kabul edilir. Manet'nin tabloya "Manette" olarak seslenmesinin nedeni kızın içinde kendi kişiliğini görmesidir. Olympia'nın taktığı bileziğin ressamın annesine ait olması ve ressamın sakalından bir buklenin de tablo da çizilmesi bu iddiaları güçlendirmektedir.
Olympia, sokaklarda fahişelik yapmıyordu, mekân kendisine aitti ve hizmetçi ile kedi onu tanıyordu. Hem aksesuarlar hem de hizmetçi geneleve değil, gösterişli bir burjuva evine ait gibidir. On dokuzuncu yüzyılda Paris'te zina yapılan evler, dışarıdan saygın görünmesi ve müşteri ile kadın bu evi paylaşıyormuş hissi vermesi için burjuva evleri gibi döşenirdi ve bu ev de onlardan biri olabilirdi. Olympia'nın odası burjuvazi zevkliliği ile genelevin adı çıkmışlığının arasına sıkışmış gibiydi.
Model gözlerini tablonun dışına dikerek izleyicilere izlendiğinin farkında olduğunu söylermişcesine uzanır. Çıplağın, tüm dikkatini kendisine yöneltmiş olan hizmetçiye değil de seyirciye bakıyor olması, tablonun bir hikâyesi olduğunun kanıtı gibidir. Kedinin de dışarıya bakması ve hizmetçinin bir çiçek buketi getirmiş olması, izleyiciyi müşteri pozisyonuna düşürür. Hizmetçi "Bu çiçekler yeni geldi. Bunları nereye koyayım?" diyormuş gibi bakar. Çiçeği kendisinin göndermediğini bilmekte olan izleyicide, ortamda bir başka izleyici daha olduğu duygusu uyanır. Bu diğer kişi bir sevgili, müşteri ya da hayran olabilir. Bu durumda bu randevunun asla söylenemeyeceği birileri vardır: bir eş, nişanlı, anne ya da büyük anne gibi.
Olympia'nın ressamın en "Baudelairevari" eseri olduğu ve Kötülük Çiçekleri'ndeki şiirleri anımsattığı kabul edilir. Walter Benjamin'in de belirttiği gibi kadının bakışındaki ifade Baudelaire'in mısralarını hatırlatır: "Bize bakan gözler ayna gibi bir boşluk içerir ve uzaktırlar. Kesinlikle bu yüzden bu gözler mesafe haricinde hiçbir şey bilmez. Bu gözler canlandığında vahşi bir hayvan gibi avlanacaktır." Baudelaire, modern üst sınıf hayat kadınlarının sadece kutsal varlıklar olarak çizilmemeleri gerektiğini, maddesel olarak da gösterilmelerinin daha doğru olduğunu söylemişti. Şair, bu açıdan fahişeler ve ressamların yakın olduğunu düşünüyordu. Ressamın vizyonu, dışarıdaki gerçeği anlatabilmesi, bir karakteri ifade edebilmesiydi. Olympia'nın elleri dikkati cinselliğine çeker ama yine de onu kapatmıştır. Ressam da hem gerçeği üretir, hem de onu izleyiciden uzaklaştırır. Bu sebeplerden Olympia Manet'nin alter egosu kabul edilir. Manet'nin tabloya "Manette" olarak seslenmesinin nedeni kızın içinde kendi kişiliğini görmesidir. Olympia'nın taktığı bileziğin ressamın annesine ait olması ve ressamın sakalından bir buklenin de tablo da çizilmesi bu iddiaları güçlendirmektedir.
Siyahi kadın da Baudelaire'in şiirlerindeki hayali, egzotik duyarlılığı temsil ediyordu. On dokuzuncu yüzyılın kültürel klişelerinden biri, siyah kadınların beyaz kadınlara göre daha sekse düşkün olduğuydu. Tabloda da iki figür birbirinin izdüşümü gibi görünmektedir ve siyah kadının vücudu ön plandaki beyaz kadının varlığını vurgular. Her ikisi de benzer aşağı sosyal statüye sahip bu kadınların, erkek fantezisine hitap etmek için çizildiği de iddia edilir.Olympia'nın elinin detayı. El dikkati oraya çekmek istermişcesine cinsel organının üstündedir.
Yay gibi gerinmiş durumda olan kedi de tıpkı model gibi izleyicinin gözlerinin içine bakmaktadır.
Paul Cézanne'a göre buket natürmortu Manet'nin sanatının en saf haliydi.
Baudelaire, çok etkilendiği Edgar Allan Poe'nun Kara Kedi isimli hikâyesini Fransızca'ya 1857 yılında çevirmişti. Manet'nin okuma alışkanlıkları hakkında çok az bilgi olsa da, ressamın arkadaşının bu çevirisini okuduğu düşünülür. Bu yüzden de bu öyküde ima edildiği gibi kendi kedisini "kılık değiştirmiş bir büyücü" olarak çizmiş olabilirdi.
Dönemin en popüler teması kır/köy resimleriydi. Yeterli geliri olmayan, alt sınıf halkı çiziyor olmak ister istemez kapitalizme dokundurmayı gerektiriyordu. Hayat kadınlığı da burjuva toplumu için hassas bir konuydu. Hem cinselliği hem de paranın önemini içerdiğinden, "kapitalizmin doğasındaki menfaatle ilgili tedirgin edici bir duyguyu" kışkırtıyordu. Kır resimleri nasıl alt sınıfın burjuva olma özlemini dile getiriyorsa, Olympia da para özlemini ve sınıf ayrımının yarattığı gerginliği canlandırıyordu.
İsim
Tabloya Olympia isminin verilmesinin sebepleriyle ilgili çeşitli iddialar öne sürülmektedir. Manet'nin 1865'e kadar eserine herhangi bir isim vermediği, Paris Salonu'na kabul edildikten sonra arkadaşı Zacharie Astruc'un sergi katalogunda resmin yanına yerleştirilmesi için bir şiir yazdığı ve bu şiirden sonra eserin Olympia olarak adlandırıldığı söylenmektedir. Astruc, sonraki zamanlarda Olympia'nın en önemli savunucularından biri oldu ve bu yüzden pek çok eleştiri aldı. Şairin, tablo için yazdığı ve katalogda yer alan dizeler şöyleydi:
Olympia, Paris Salonu katalogunda, Manet'nin yakın arkadaşı da olan şair ve sanat eleştirmeni Zacharie Astruc tarafından yazılmış bir şiirle tanıtıldı.
“Quand, lasse de songer, Olympia s'eveille,Resmi, Titian'ın Urbino Venüsü'nden esinlenerek yapan Manet'nin çalışmasına tanrıların dağı manasına gelen Olympia ismini verdiği ve böylece de dağı feminenleştirdiği de bir diğer yorumdur. Beatrice Farwell ise on dokuzuncu yüzyılda hayat kadınları için "Olympe" takma adının kullanıldığı söyler.Alexandre Dumas'nın La Marriage d'Olympe isimli romanında da üst sınıflara hizmet eden kibar bir tuzak kurarak genç bir aristokratla evlenir. Gene Dumas'nın Kamelyalı Kadın romanında ise Olympia isminde bir vardır.Manet'nin edebi bir gönderme yapmak adına resme Olympia ismini vermiş olması da bir olasılıktır. Ressam, 1851 yılında izlediği Hoffmann'ın Masalları isimli oyundaki Olympia'yı anımsamış ve tablodaki siyah kediyi de oyundaki kediye bir gönderme olarak çizmiş olabilir.
Le printemps entre au bras du doux messager noir,
C'est l'esclave a la nuit amoureuse pareille,
Qui veut feter le jour, delicieux a voir,
L'auguste, jeune fillle en qui la flamme veille.”
Tarihteki en tanınmış Olympia ise Olimpia Maidalchini'dir. Papa X. Innocentius'un dul baldızı ve açıkça bilinen metresi olan Maidalchini, Manet'nin ilgisini çekmiş olabilir. Çünkü sanatçının hayranlık duyduğu Diego Velázquez, 1649 yılında Roma'yı ziyareti sırasında bu kadının portresini çizmişti. Ayrıca Maidalchini, Étienne-Jean Delécluze'nun 1862 yılında yeni baskısı yapılmış, o dönem çok popüler olan romanı La Dona Olympia'nın da kahramanıydı ve ressamın bu roman dolayısıyla kadını tanıma olasılığı da vardı.
Kökenleri
On dokuzuncu yüzyılın ilk yarısında Fransa'da, Venedik Okulu'nun eserleri çok popüler oldu ve dönemin ressamlarını etkiledi. Manet'nin eğitmeni Thomas Couture'un başyapıtı kabul edilen Çöküş Dönemi Romalıları (Les Romains de la décadence) isimli çalışmasında bu etki görülebilir. Édouard Manet'nin de 1856 yılında İtalya'yı ziyaret ettiği ve Rönesans ustalarının tablolarını kopyaladığı bilinmektedir. Sanatçı, İtalya'dan döndükten sonra Louvre Müzesi'ndeki birçok klasik tablonun benzerlerini yaptı.Manet bu çalışmalarında, Couture'un tavsiyesi doğrultusunda eserlerin edebi detayları ile ilgilenmiyor, bunun yerine yapı ve tekniklerini yineliyordu. Olympia'nın kompozisyonu ise ressamın Floransa'daki günleri sırasında Uffizi Galerisi'nde kopyaladığı, Titian tarafından 1538 yılında yapılan Urbino Venüsü isimli tablodan alınmıştır.Manet'nin 1856 tarihli Urbino Venüsü kopyasındaki kadının bakışları ve kafasının duruş şekli, Emile Zola'nın Portresi'nde (1868) arka planda yer alan Olympia'nın duruşunu anımsatır. Ayrıca, bu çalışmadaki kadın, izleyiciye Titian'ın tanrıçasından daha yakın durmaktadır. Urbino Venüsü'nün Ingres, Franz von Lenbach ve William Etty de dahil olmak üzere pek çok ressam tarafından kopyasının yapıldığı bilinmektedir ve Manet'ninki hariç tüm kopyalar aslına uygundur.
Titian'ın klasik temalardaki nütablolarının en ünlü örneklerinden biri olan Urbino Venüsü ileride Urbino Dükü olacak Guidobaldo'nun siparişi üzerine yapıldı.
Urbino Venüsü'nde klasik bir aşk tanrıçası elinde bir demet gül, ayaklarının ucunda küçük bir köpekle beyaz çarşaflı bir yatağa uzanmış izleyiciye bakmaktadır. Arka planda, dışarının göründüğü bir pencere ve sandığa kıyafet yerleştirmekte olan iki hizmetçi vardır. Titian'ın evcilleştirmeyi tercih ettiği Venüs'ünün bakışları çekingendir, eli cinsel organını yumuşakça, kolayca kaldırılabilir şekilde kapatmıştır. Ayağının ucuna yerleştirilmiş olan köpek sadakati, sandık evliliği ve pencereden görünen ağaçlar doğurganlığı temsil eder. Manet ise çıplağını kapalı bir iç mekânda betimlemeyi tercih etmişti ve saklanacak bir şey varmış gibi pencereleri sıkıca örtmüştü. Kadının ayak ucuna köpeğin yerine, yeşil gözleri parlayan siyah bir kedi yerleştirdi. bu tabloda karmaşık duyguları ifade ettiğine inanılır.Hizmetçinin getirdiği çiçekler ise evliliği değil yasak ilişkiyi temsil ediyordu.Olympia'nın eli dikkati oraya çekmek istermişcesine cinsel organının üstündedir. Oysa Venüs, gizlemek istermiş gibi cinsel organına bastırmaktadır. Titian'ın çıplağı ağırkanlılıkla yatmaktayken Manet'nin çıplağı, gergin, dik ve kedinin farkında bir şekilde uzanmıştır.Yumuşak bir şekilde çizilmiş, yuvarlak hatlara sahip tanrıça, sade ince küpeleri ve bileziği haricinde tamamen çıplaktır. İnce, kemikleri görünen Olympia'nın ise saten terlikler, ağır altın bilezik, saçındaki çiçek gibi abartılı süsleri vardır. Venüs, izleyicisine baştan çıkartıcı bir şekilde bakıyor olsa da Olympia'nın yanında oldukça cansız bir kadın gibidir. Olympia ise Titian'ın tanrıçasıyla karşılaştırıldığında bağımsızlığın simgesi gibi görünmektedir. Manet'nin bu tabloyu oluştururken aklında Olympia'nın modern bir Venüs olduğu olduğu düşüncesi vardı.
Manet, Olympia'nın kompozisyonunda ilham aldığı Urbino Venüsü'nün 1856'daki İtalya ziyareti sırasında bir kopyasını yaptı.
Urbino Venüsü, sonraki yıllarda da Uffizi Galerisi'nde sergilenmeye devam etti. Buna rağmen, Olympia ile arasındaki benzerlik 1890’lı yıllara kadar anlaşılamadı. İlk kezGustave Geffroy’un bir "Venedik tablosuna" benzettiği Olympia'nın kompozisyonunun Urbino Venüsü'nden alındığını, 1897 yılında Léonce Bénédite ortaya çıkardı. Ressamın aynı sene çizdiği Kırda Öğle Yemeğitablosunun Raffaello Santi'nin tasarladığı ve Marcantonio Raimondi'nin oyduğu Paris'in Yargısı gravürünün kompozisyonu ile benzerliği dönemin eleştirmenlerince Olympia'ya göre çok daha kolayca görülebilmişti. Bunun sebebi de bu benzerliğin diğerine göre çok daha açık olmasıydı.Titian'a da örnek olmuş Giorgione'ninUyuyan Venüs isimli tablosu.
Giorgione'nin Uyuyan Venüs (1510) isimli tablosu da dolaylı olarak Olympia'ya örnek olmuş bir diğer eserdir. Titian'ın Urbino Venüsü'nün kompozisyonunda Giorgione'nin bu tablosunu örnek aldığı bilinmektedir. Bu yüzden Manet'nin Olympia ile klasik atalarından olan bu çalışmayı da andığına inanılır.
Manet'nin Olympia'yı çizerken etkilendiği bir diğer tablonun İspanyol ressam Francisco Goya'nın Çıplak Maya isimli eseri olduğuna inanılır. Ressamın Çıplak Maya'yı ilk kez görmesine, arkadaşı Charles Baudelaire sebep oldu. Fotoğraf sanatçısı Nadar İspanya'ya gittiğinde, Baudelaire için "Alba Düşesi" olduğu iddia edilen bir modelin poz verdiği çıplak tablonun fotoğraflarını çekti.Manet'nin de bu fotoğrafları gördüğü bilinmektedir. Olympia'nın siyahi bir hizmetçi figürü eklenmiş Çıplak Maya gibi olduğu düşünülür. Édouard Manet, 1870 yılında Madrid'e yaptığı ziyaret sonrasında bir arkadaşına gönderdiği mektupta şunları yazdı:
Francisco Goya'nınCaprichos serisinin bu levhasındaki genç kadın tıpkıOlympia'daki model gibi izleyicinin gözlerinin içine bakmaktadır.
“Beni ustadan sonra etkileyen iki ressam daha var: Çok tuhaf olan El Greco ve başyapıtı akademide sergilenen Goya (Alba Düşesi nasıl büyüleyici bir fantezi).Manuel de Godoy'un koleksiyonu için yapılan, ancak daha sonra İspanyol engizisyonu'nun el koyduğu Francisco Goya'nın Çıplak Maya'sı tarihin en baştan çıkarıcı nülerinden biri kabul edilir. Tablo, Manet'nin esin kaynaklarından biridir.
”Manet'nin bu mektubunda Goya'nın diğer bir tablosu olan Giyinik Maya'dan bahsedildiği varsayılır. Çünkü ressamın Olympia'sının selefi olan Çıplak Maya sergilenmiyordu ve ancak özel izinle görülebiliyordu.[80] Bir diğer iddiaya göre ise Manet, İspanya'yı ziyareti sırasında Çıplak Maya üzerinde çalıştı.
Çıplak Maya da tıpkı Olympia gibi dönemine göre modern bir eserdir. Goya, bu eseriyle ilk kez tanrıça olmayan sıradan bir çıplağı betimledi ve Manet de Goya'nın başlattığı bu yolda ilerledi. Goya'nın Maya'sı tehlikeli ufak tefek bir kadınken, Manet'nin Olympia'sı Parisli bir hayat kadınıydı. Francisco Goya'nın Caprichos serisinde de Maya kadar çıplak olmasalar da yanlarında hizmetçileri olan genç kadınlar vardır. Örneğin, serinin bir levhasında genç kadın ayaklarının tekini ileriye uzatmış, tıpkı Olympia gibi izleyicinin gözünün içine bakmaktadır. Bu levhadaki arka plan ise Manet'nin Olympia'sını andırır.
Gustave Courbet'nin Olympia'yı ilk gördüğünde iskambil kâğıtlarına benzetmesinin sebebi, Manet üzerindeki Japon sanatının etkisi olarak yorumlandı. O dönemdeki pek çok sanatçı Japon resimlerindeki yassılıktan, parlak renklerden ve cesur hatlardan etkileniyordu. Olympia'daki iki boyutluluk aynı zamanda o dönemin pornografik fotoğraflarını anımsatıyordu. O günlerde fotoğraf çekme furyası vardı ve bu fotoğrafları bazı hayat kadınları kartvizit olarak da kullanıyorlardı. Manet'nin bu çalışmalardan herhangi birinden etkilenip etkilenmediği bilinmemekle birlikte, 1854 yılında Eugène Durie tarafından çekilen Odalık (Odalisque) isimli fotoğraf gibi Olympia'nın kompozisyonuna çok benzeyenleri vardır.
Model
Olympia'da çıplak poz veren kadın Manet'nin favori modellerinden Victorine Meurent idi. Ressamın arkadaşlarından Théodore Duret'nin anlattığına göre ikili, Manet'nin babası Auguste Manet'nin çalıştığı Palais de Justice'de tanıştı. Duret, konuyla ilgili olarak "Bir kalabalıkta tesadüf eseri karşılaştılar. Onun özgün ve belirgin görünüşünden çok etkilenmişti." dedi. Meurent,Olympia'dan önce Kırda Öğle Yemeği, Sokak Şarkıcısı, Victorine Meurent İspanyol Kıyafetleri İçinde, Victorine Meurent'nin Portresi gibi tablolar için poz verdi. Ressam çoğunlukla ailesini, yazar arkadaşlarını, diğer ressamları ve Berthe Morisot gibi hem ressam hem aileden olan insanları model olarak kullandığından, Meurent ile bu kadar uzun süre çalışması ilginç bir durumdu.
Kendisi de ressam olanVictorine Meurent, Manet'nin sekiz eseri için poz verdi. Meurent'nin Paris'te tanınan bir sima olması Olympia'nın tepki çekmesinin sebeplerinden biriydi.
Manet'nin notlarında Laura olarak andığı 'Olympia'daki siyahi model, ressama biri kendi portresi olmak üzere üç tablo için poz vermişti.
Ressam ve modeli için 1863 yılı özeldi çünkü Meurent, ilk kez o sene hem Kırda Öğle Yemeği hem de Olympia için çıplak poz verdi. Ayrıca, Victorine Meurent'nin poz verdiği her iki kompozisyonda da ilk kez kendisine başka modeller eşlik ediyordu. Bu yeni pozları ile eski pozları arasında fark bulunması, modelin aynılığı konusunda şüphelere yol açtı. Dahası, Kırda Öğle Yemeği'nde genç modelin vücudu kaba, geniş, beyaz, şekilsizken Olympia'da yumuşak, ufak, gergin ve hafif olarak betimlenmişti. Bu yüzden de bu iki tablodaki bedenlerden birinin Victorine Meurent'e ait olmadığına inanılır.
Meurent, Manet'ye son kez ABD'den döndükten sonra 1873 yılında Saint-Lazare Garı isimli tablo için poz verdi. 1870'lerde sık sık Edgar Degas, Pierre Auguste Renoir gibi izlenimcilerin buluşma noktası olan Café de la Nouvelle-Athenes'de görünen model, kendisi de resim yapmaya başladı ve 1876 ile 1885'te Paris Salonu'na kabul edildi. 1880'lerde kendini içkiye veren ve Montmartresokaklarında şarkı söyleyerek para kazanmaya çalışan Meurent, Salon'a son kez 1904 yılında katıldı.
Victorine Meurent, Olympia'da olduğu gibi görünüyordu: Bir model ve Paris'in fakir kısmından bir kız. Meurent'nin Manet'nin vefatının ardından eşi Suzanne Manet'ye bir mektup gönderdiği ve mektupta "Şüphesiz bildiğiniz gibi, kocanızın birçok tablosu, özellikle de unutulmaz eseri Olympia için poz verdim. Bay Manet'nin benimle ilgili endişeleri vardı ve sık sık resimlerini sattığında benim için kenara bir miktar para ayıracağını söylerdi. O zamanlar gençtim ve hiçbir kaygım yoktu. Amerika'ya gittim. Döndüğümde resimlerimin çoğunu satmış olan Bay Manet, bu satıştan elde edilen gelirin bir kısmının bana ait olduğunu söyledi. Kabul etmedim ve gün gelir de eğer modellik yapamayacak olursam, bu sözünü ona hatırlatacağımı söyledim. O gün tahminimden daha erken geldi." diyerek kadından para istediği de bilinmektedir.
Olympia'da kullanılan zenci model ise Manet'nin tabloya hazırlık aşamasında yaptığı La Négresse (1862 - 1863) isimli eserde görünen Laura adındaki kadındır.[96] Baudelaire'in siyahi bir sevgilisi olduğu ve Laura'nın bu sevgili olabileceği de söylenmektedir.
Benzer tablolar
Olympia'nın en çok karşılaştırıldığı eserlerin başında 1863 yılında Paris Salonu’nda sergilendiğinde büyük beğeni kazanan Alexandre Cabanel'in Venüs’ün Doğuşu (La naissance de Vénus) isimli tablosu gelir. Cabanel’in çıplağı Manet’ninkinin aksine idealize edilmiş, pastel renklerde ve pudralanmış gibi görünmektedir. Bu haliyle de parfüm ya da iç çamaşırı reklamlarında rastlanabilecek bir erotizme sahiptir. Fakat, kadının baştan çıkartıcılığı ressamı tarafından tanrıçalığının ardına gizlendi. Oysa Manet, tablosunda hiçbir şeyi örtbas etmeye ya da gizlemeye çalışmamıştı. Alexandre Cabanel'in pürüzsüz ve düzgün çıplağının aksine Manet, çıplaklığını, vahşiliğini ortaya çıkarmış gerçek bir kadın çizmeyi tercih etti.Émile Zola, iki tabloyu karşılaştırarak, eğer Manet de Cabanel gibi çıplağının yüzünü ve göğüslerini pudralasaydı, genç kadının topluma sunulmasının bu kadar tepki alıp almayacağını sorguladı ve Manet'nin tek suçunun diğer ressamlar gibi resim yapmamak olduğunu söyledi.
Alexandre Cabanel'e ait Venüs'ün Doğuşu, Manet'nin kabul edilmediği 1863 Paris Salonu'nda büyük beğeni kazandı. Bu eseri "halka açık bir sergide gösterilebilecek ölçülerde erotik" bulduklarını açıklayan eleştirmenler, Olympia'yı ise 1865'te acımasızca eleştirdiler.
Yapıldığı dönemde Olympia ile benzer ilgiyi çeken eser Rembrandt'ın Banyosunda Betşeba (1654) isimli tablosuydu.Hem Betşeba hem de Olympia ölümlülükleri izleyiciye sunulan sade kadınlardı.Fakat Manet, Rembrandt’ın aksine bu sadeliğe kışkırtıcılık da eklemişti.
Sahip ve onun emrindeki hizmetçisi konusuna ise resim tarihinde, özellikle de klasik, modern ya da İncil’i konu alan çalışmalarda sık sık rastlanıyordu. Joseph Vernet, Jean-Marc Nattier gibi ressamların beyaz çıplak kadın ve onun siyahi hizmetçisi temalı eserleri vardı. On sekizinci yüzyılın ortalarında ise bu konu odalık ve koyu tenli, müzik yapan yardımcısı olarak betimlenmeye başladı. Bu tarzın en tanınmış örneklerini veren isim Jean Auguste Dominique Ingres oldu. Ingres, Manet'ye ilham kaynağı olmadı fakat Manet'nin eğitmeni Thomas Couture'un eserlerinde ressamın cariye temalı çalışmalarının etkisi görülebilir. Olympia'ya en çok benzeyen odalık tablosu ise 1842 Salonu’nda sergilenen Jean Jallabert’e ait olandı. Çünkü bu eserde de zenci bir hizmetçi vardı.
On sekizinci yüzyılın şehvetli konulara düşkün olan ressamı, gerçekçilik akımının öncülerinden olan Gustave Courbet idi. Eserlerindeki çıplak kadınlar, Ingres ve Eugène Delacroix gibi klasik ve romantikressamlarla karşılaştırıldığında idealleştirilmemiş gibi görünseler de, Courbet’nin nü resimler üzerinde çalışırken akademik ölçülerin dışına çıkmamaya özen gösterildiği biliniyordu. Gizli bir çalışma odası için yapılmış Le Sommeil (1866) isimli çalışmasında dahi erotizm kaba fırça darbeleriyle dondurulmuştu. Oysa Manet’nin tablosunda tüm gerçekliği ile çıplak bir kadın görülmekteydi.
Olympia ile aynı dönemde hayat kadınlığını konu edinen başka tablolar da vardı. Örneğin, Jean-Léon Gérôme'un Phryné devant l'Aréopage (1861) isimli çalışmasında ortaya yerleştirilmiş fahişeyi izleyen Parisliler, klasik Yunanlılar gibi çizilmişti.[105]Auguste-Barthélemy Glaize ise La Pourvoyeuse misere (1860) adlı tablosunda çıplak ya da yarı çıplak kadınları bir yolda yürürken betimledi. 1864 yılında, tüccar Paul Durand-Ruel Thomas Couture'a La Courtisane isminde bir tabloyu 25.000 franka ısmarladı.Bu tablo 1873 yılında tamamladı. Tüm bu eserlerin ortak özellikleri ise Olympia'nın aksine hayat kadınlarının idealize edilerek çizilmiş olmasıydı.
Ressamının diğer eserleriyle karşılaştırma
Manet'nin 1860'lardaki en önemli ve ünlü iki tablosu, Kırda Öğle Yemeği ve Olympia olarak kabul edilmektedir.Bu iki eser, cinsel içerikleri ve yenilikçi tarzlarıyla sanat dünyasında skandal yarattı.[ Ressam, her iki tabloda da bilinçli olarak bir öykü ya da düşünce anlatma fikrini reddetti. Ayrıca, sanatçının çizdiği sahnelere şahit olduğu gibi bir kanıt da yoktu. Bu iki tabloda da sanat tarihinin önemli eserlerine göndermeler ve bu eserlerle ilgili ironi vardı. Olympia'da, Titian'ın Urbino Venüsü'nden esinlenilmişti. Kırda Öğle Yemeği'nde ise hem Giorgione hem de Rafael'in etkileri vardı. Manet, her iki çalışmasında da avangart kültürün standart yöntemi olarak eski ustaların başyapıtlarının postmodern bir şekilde yeniden yapılmasını uygulamıştı.
Manet, ilk nü tablosu Peri Kızının Şaşkınlığı'ndaOlympia'nın aksine Rubens veRembrandt gibi Hollandalı ustalardan etkilenmiştir.
Ressamın ilk nü tablosu, 1859 - 1860 yıllarında çizdiği Peri Kızının Şaşkınlığı idi. Bu çalışmada Manet'nin modeli, ileride eşi olacak Suzanne Leenhoff'tu. İki eserdeki çıplakların betimlenişinde farklar vardır. Suzanne vücudunu kibar bir şekilde saklamaya çalışıp utangaç bakışlarla izleyiciye bakar. Yüzünde kişisel hiçbir mimik yoktur ve sadece İncil'den bir hikâyenin betimlenebilmesi için çizilmiş gibidir.Peri Kızının Şaşkınlığı geleneksel tarzda çizilmiş bir tabloyken Manet, Olympia'da geleneklerden kopmuştur.
İç çamaşırlarıyla resmedildiğinden tam bir çıplak kabul edilemeyecek olan Nanaahlaksız bulunarak 1877 Salonu'na kabul edilmedi.Tablo, Olympia'nın tamamlayıcı eş resmi kabul edilir.
Mavi Kanepedeki Madem Manet'nin Portresi (1874) Olympia'nın karikatürü gibidir. Bu tabloda Mona Lisa'ya bıyık çizmekten daha büyük bir parodi olduğu iddia edilir.
Manet'nin 1874 yılında yaptığı Portrait de Madame Edouard Manet sur un canapé bleu (Mavi Kanepedeki Madem Manet'nin Portresi) isimli tablo zaman zaman Olympia ile karşılaştırılır. Bu iki eserde modeller benzer şekillerde poz vermiş olsalar da çok farklı çizilmişlerdir. Olympia'nın küçük göğüsleri, düz karnı ve ince vücudu vardır. Suzanne Manet ise dışarı bakan ayakları, geniş vücudu, bedeni kadar ağır görünen elleri, kare şeklindeki şapkası ve şapkasının yanlarından sarkan kurdeleleri ile baştan çıkartıcılıktan çok uzaktır. Kaba bir şekilde koltukta uzanmış olan Madam Manet, bir bacağını diğerinin üzerine atamıyor gibidir. Manet'nin bu tabloyu çizerken ne yaptığını çok iyi bildiğine ve Olympia'nın bir parodisini oluşturduğuna inanılır. Beth Archer Brombert'e göre Manet, nasıl Titian'ın tanrıçasını üst sınıf bir hayat kadınına çevirdiyse Olympia'yı da fazla kilolu karısına çevirmişti.
Sanatçının 1877 yılında Paris Salonu'na gönderdiği ama ahlaksız bulunduğu için kabul edilmeyen[66] Nana isimli tablosunun, Olympia'nın devamı olduğu düşünülür.Her ne kadar iki farklı dönemde iki farklı model poz vermiş olsa da tıpkı Francisco Goya'nın Çıplak Maya'nın ardından Giyinik Maya'yı çizmesi gibi Manet de bir ikili oluşturdu. Nana'ya eşlik eden siyahi bir hizmetçi değil, siyah top şapkalı bir erkekti ve kadın tıpkı Olympia gibi eşlikçisi ile değil izleyici ile etkileşim halindeydi. Yatağın ucundaki siyah kedinin yerini bu tabloda duvar kağıdındaki turna almıştır. Salon'a kabul edilmeyince Boulevard des Capucines üzerinde süs eşyaları satan bir dükkânın vitrininde sergilenen Nana'daki model de Olympia gibi seyircinin gözlerinin içine bakıyordu ve kadının flörtçülüğü, şıklık taslaması göze çarpıyordu.Modern dünyada güzelliğin simgesi olabilecek Nana'nın edebi alandaki benzerinin Émile Zola'nın 1870'lerde yazdığı romanlar olduğu düşünülür. Yaklaşık on sene önce çizilmiş Olympia ise Baudelaire'in şiirleriyle eş tutulur.
Hem Nana'da hem de ressamın diğer önemli eserleri arasında yer alan Folies-Bergere'de Bir Bar, Kırda Öğle Yemeği, Saint-Lazare Garı gibi tablolarda yer alan modeller tıpkıOlympia'da olduğu gibi izleyicinin gözlerinin içine bakarlar. İzleyicilerin gözleri modelle kesiştiğinde düşüncelerinin merkezine de bu kadınlar yerleşir.Öte yandan, Baudelaire'e ithaf edilmiş olanİspanyol Kıyafetleri İçindeki Genç Kadın (1862), Jeanne Duval'in Portresi (1862), Mavi Kanepedeki Madem Manet'nin Portresi gibi tablolardaki kadınların pozları ile Olympia'daki modelin pozu benzer olmasına rağmen her birinin izleyicinin üzerinde bıraktığı etki bambaşkaydı.
Manet, bu tabloda kullandığı siyah kediyi 1868 tarihinde yaptığı Atölyede Öğle Yemeği isimli çalışmasında da kullanmıştır.
Paris Salonu'nda sergilenişi
Manet, Olympia'yı Kırda Öğle Yemeği ile birlikte 1863 yılında tamamlamasına rağmen bu resimle Paris Salonu'na 1865 yılında başvurdu. Ressamın Olympia ile senelik olarak düzenlenen sergilerin iki tanesine başvurmamasının sebebi merak konusu oldu. Oğlu Leon Leenhoff'un hatıralarına göre sanatçıyı 1865 yılında başvurmaya ikna eden kişi, arkadaşı şair Charles Baudelaire'di. Öte yandan, Manet'nin yaşlılık günlerinde onunla arkadaş olan ressam Jacques-Emile Blanche, sanatçıyı karısı Suzanne'in ikna ettiğini öne sürdü. 1865 yılında ancak dört yaşında olan Blanche'ın güvenilir bir kaynak olmadığı düşünülür. İzin almadan eşinin atölyesine bile giremeyen Suzanne Manet'nin ressam üzerinde sanatsal bir etkisi olduğuna dair de hiçbir kanıt yoktur. Diğer taraftan Manet için Baudelaire'in düşüncelerinin önemi vardı.Manet'nin şaire 1865'te yazdığı iki mektup, Baudelaire'in Salon başvurusunun arkasındaki isim olduğu iddiasını destekler: "Sen bir bilgesin ve ben umutsuzluğa düşmekte haksızdım. Bu mektubu sana tablomun kabul edildiğini söylemek için yazıyorum. Bana ulaşan dedikodulara göre bu sene benim için hiç de kötü bir sene olmayacak."
Manet'nin 1865 Paris Salonu'nda gösterilen diğer eseri Askerler Tarafından Hor Görülen İsa, Olympia'nın hemen altına asılmıştı. Sergi süresince olumlu eleştiriler almasına rağmen Olympia'nın yarattığı skandal sebebiyle gündemde kalamadı.
Zengin ve muhafazakâr bir aileden gelen Manet, sanat kariyerinin ancak Salon'da kazanacağı bir popülarite ile gelişebileceğine inanıyor olabilirdi. Bu popülarite de tarihi göndermeler içeren modern bir resimle sağlanabilirdi. Ressamın, geleneksel bir türün çağdaş versiyonunu yaparak halkı kışkırtacağını düşünmüş olma olasılığı da vardır. Fakat, 1863 yılında Reddedilenler Salonu'nda yaşanan Kırda Öğle Yemeğiskandalından sonraManet'nin böyle bir yola girmek istemeyeceği düşünülür. Ressam, bir önceki sene düzenlenen sergide Boğalar Savaşının Öyküsü, İsa Mezarında Meleklerle gibi tehlikesiz tablolar sunmuştu. Antonin Proust ise arkadaşının, tekniğine ve bakış açısına olan özgüveninin artması sonucunda tabloyu seçmelere gönderdiğini açıkladı. Zacharie Astruc, eserden ilham alarak bir şiir yazmıştı. Manet'nin bu şiirden etkilenerek resmi sergilemeye karar verdiği de söylenir. Fakat, Baudelaire ve Stéphane Mallarmé gibi şairlerle dost olan, bu kişilerin tabloları uğruna şiirler yazdığı Manet'nin Kötülük Çiçekleri'ne özenilerek yazılmış bir aşk şiirinden şevke gelmiş olması çok olası değildir.
Toplam 3559 çalışmanın yer aldığı Salon'da Olympia, Manet'nin Askerlerin Hor Gördüğü İsa isimli tablosuyla birlikte sergilendi. Titian da ilk kez V. Karl'ın huzuruna davet edildiğinde krala iki resim sunmuştu. Bunlardan birincisi kırbaçlanmış ve dikenlerden bir taç giymiş İsa iken diğeri bir Venüs tablosuydu. Manet de benzer konulardaki iki tabloyu bir arada kendi toplumunun önde gelenlere sunarakRönesans ustalarına saygısını göstermiş olabilir.
Askerlerin Hor Gördüğü İsa ve Olympia, temaları çok farklı tablolardı. Manet'nin, kadın vücudunu betimlemede olduğu kadar erkek vücudunu betimlemede ve modern resim kadar geleneksel resimde de başarılı olduğunu göstermek için böyle bir seçim yaptığına inanılır. Tabloların birinde yatay pozisyonda çıplak bir kadın, diğerinde ise dikey pozisyonda çıplak bir erkek vardı. Biri kutsal bir konuya değinen tarihi bir resimken diğeri dünyevi bir konuya değinen modern bir resimdi. Bu ikili beden, gelenek, modernlik ve cinsellikle ilgili sorgulamalara sebep oldular ve bu duruma batı sanatında daha önce rastlanmamıştı.Olympia'nın bedenini kabul etmiş ve ondan utanmaz hâli, İsa'nın her an incinebilir görüntüsüyle tezat oluşturur. Öte yandan ressam her iki tabloya da izleyicinin bakışlarını dahil etmiştir ve farklı sebeplerle olsa da iki esere de bakan izleyici utanır.
1865 yılında, Paris Salonu'nun gururu ise Jules Breton'un Ot Kurutan Kadınların Molası isimli çalışması oldu. Ressamın Prens Napolyon tarafından III. Napolyon'un kuzenlerinden birine hediye olarak alınan bu eseri hakkında dönemin eleştirmenlerinden Edmond About "Breton'un tablosu, hepimizin gözünde atalarımızın saygınlığını arttırdı." yorumunu yaptı.
Biyografi Konusu: Olympia - Édouard Manet nereli hayatı kimdir.