Ziyaretçi
Walt Disney
asıl adı WALTER ELİAS DİSNEY
Sponsorlu Bağlantılar
ABD’li sinema ve televizyon yapımcısı.
Canlandırma sinemasının öncülerinden biri ve Miki Fare (Mickey Mouse), Vakvak Amca (Donald Duck) gibi çizgi film kahramanlarının yaratıcısı olarak ünlüdür. 1955’te Los Angeles yakınlarında açılan dev eğlence parkı Disneyland’i tasarlayıp yapımını gerçekleştirmiş, daha sonra da Florida’da Orlando kenti yakınlarında Walt Disney World (Walt Disney Dünyası) adlı aynı tip bir parkın yapımını başlatmıştır.
Çocukluğu ve gençliği
Gezici marangozluk, çiftçilik ve inşaat müteahhitliği yapmış Elias Disney ile bir devlet okulunda öğretmen olan Flora Call’un dördüncü oğuluydu. Küçüklüğünde ailesi Missouri’de, Marceline yakınlarında bir çiftliğe taşındı. Okula burada başlayan Disney’in çizgi çizmeye, mumboya ve suluboya resme olan hevesi ve yeteneği kısa sürede ortaya çıktı.
Sık sık iş değiştiren babası bir süre sonra çiftçiliği bıraktı ve aile Missouri’deki Kansas kentine taşındı. Burada bir gazetenin dağıtım işini alan baba Disney, yağmur çamur demeden abone evlerini dolaşırken, çocuklarını da kendisine yardım etmeye zorluyordu. Disney sonraları, yaşamındaki pek çok alışkanlık ve saplantının, dağıtım işinde babasıyla birlikte çalıştığı bu zorlu ve rahatsız dönemden kaynaklandığını söyleyecektir. Kansas kentinde geçen yıllarda mektupla karikatür dersleri aldı ve Kansas Sanat Enstitüsü ve Tasarım Okulu’nda derslere girdi.
Ailesi 1917’de Chicago’ya döndü ve Disney, McKinley High School’a girdi. Burada bir yandan okul gazetesi için fotoğraf çekip çizim yapıyor, bir yandan da, ileride bir gazetede karikatürcü olarak iş bulabilmek umuduyla karikatür çizme alıştırmaları yapıyordu. Ama I. Dünya Savaşı’nın çıkmasıyla çalışmaları kesintiye uğradı. Savaşa katıldı ve Amerikan Kızılhaç Örgütü’nde kamyon sürücüsü olarak Almanya ve Fransa’da görev yaptı.
1919’da Kansas kentine döndü. İş buldukça çeşitli stüdyolarda teknik ressam olarak çalıştı, resim çiniledi. Bu stüdyolardan birinde genç sanatçı Ub Iwerks’le tanıştı. Onunla, yaşamı boyunca ortağı ve en yakın danışmanı olan ağabeyi Roy’dan sonra meslek yaşamının en şanslı çalışma arkadaşlığını kurdu.
İlk çizgi filmleri
Durumlarından hoşnut olmayan Disney ve Iwerks, kendilerine küçük bir stüdyo kurdular. Elden düşme bir kamera bularak canlandırma tekniğiyle yöredeki sinemalarda gösterilen ve günümüzün televizyon reklam filmlerine benzeyen bir iki dakika uzunluğunda reklam filmleri yapmaya başladılar. Ayrıca “Laugh-O- Grams” adını verdikleri, kısa öykülerden oluşan bir dizi çizgi filmle “Alice in Cartoonland” (Alice Çizgi Film Diyarında) adlı, yedişer dakikalık çizgi filmlerden oluşan bir masal dizisi gerçekleştirdiler. New Yorklu bir film dağıtımcısının kendilerini dolandırmasıyla parasız kalan ve umutsuzluğa kapılan Disney, Los Angeles’a, ağabeyi Roy’un yanma gitti.
İwerks’ü de birlikte çalışmaya ikna eden Disney, “Alice” dizisine yeniden başladı. Birlikte, Talihli Tavşan Oswald (Oswald the Rabbit) tipini yarattılar ve film başına 1.500 dolardan bir dağıtım anlaşması yaptılar. Bu, küçük girişimleri için umutlu bir başlangıç oldu. 1927’de, sinemada sesli filmlere geçilmesinden kısa bir süre önce Disney ve Iwerks, neşeli, enerjik ve haylaz bir fare olan ve Miki adını verdikleri yeni kahramanları üzerinde çalışıyorlardı. Aynı yıl ilk sesli film yapıldığında Miki Fare’li iki kısa film tasarlamışlardı. Canlandırma filmindeki ses olanaklarını farkeden Disney, bu iki sessiz filmi bir yana bırakıp hızla, ses ve müzikle donatılmış üçüncü bir Miki Fare filmi yaptı. 1928’de gösterime giren Steamboat Willie (İstimbot Willie) adlı bu film büyük yankı uyandırdı.
Disney ertesi yıl, The Skeleton Dance fiskelet Dansı) filmiyle “Silly Symphonies” (Sersem Senfoniler) adlı yeni bir diziye başladı. Bu filmde mezardan çıkan bir iskelet Saint-Saens’ın Danse macabre’ı (iÖlüm Dansı) eşliğinde kaba ve gürültülü biçimde dans ediyordu. Büyük bir başarıyla başlayan dizi, karmaşık çizim ve teknik çalışmalarının maliyetleri yükseltmesiyle tehlikeye girdi.
Miki Fare ve kız arkadaşı Mini ise (Minnie) giderek daha büyük ilgi görüyordu. Konuşan, yetenekli, insan özellikleri taşıyan küçük yaratıklar halkın hoşuna gitmişti. (Disney Miki’yi kendisi seslendiriyordu.) Bu yoğun ilgi, Plüto (Pluto) ve Gufi (Goofy) adlı köpekler Vakvak Amca gibi başka hayvan tiplerinin yaratılmasına yol açtı. Disney 1933’te The Three Little Pigs (Üç Küçük Domuz) adlı kısa filmi yaptı. Bu film Büyük Bunalım’ın tam ortasında ülkede fırtınalar yarattı. Öfkeli, esip savuran, tehditkâr kurda karşı sıkı bir biçimde çalışıp ısrarla kendi tuğla evini yapan küçük bir domuzu anlatan masalı ele alışıyla, ekonomik çöküntü karşısında gereksinme duyulan dayanma gücüne katkısı oldu. Filmin şarkıları da çekilen sıkıntıları neşeli bir üslupla alaya alıyordu. 1930’ların başlarında, ekonomik sıkıntının en yoğun olduğu günlerde Disney, kendisini ve filmlerini bütün dünyaya sevdirmeyi başardı ve Büyük Bunalım’a karşın para kazanmaya başladı.
Disney, canlandırma alanına ardı ardına getirdiği yenilikler ve yaptığı katkılarla 1930’lar boyunca gelişmesini sürdürdü. Yaratıcı gençlerden oluşan bir kadro kurmuş, başına Iwerks’ü getirmişti. “Silly Symphonies” dizisinden Flowers and Trees’le (1932; Çiçekler ve Ağaçlar) ilk renkli filmini yaptı. Zaman zaman, The Grasshopper and the Ants (1934; Çekirge ile Karıncalar) ve The Tortoise and the Hare (1935; Kaplumbağa ile Tavşan) gibi filmlerde öteki hayvan kahramanları da kullanıyordu. Roy, Miki Fare ve Vakvak Amca filmlerinin yanında koşullu olarak çeşitli eşya ve oyuncak satışını gerçekleştirerek şirkete büyük kârlar sağladı.
Uzun metrajlı çizgi filmleri
Disney, bulunduğu yerle yetinen biri değildi. Uzun sütedir kısa filmlere ek olarak uzun metrajlı canlandırma filmleri yapmayı da düşünüyordu. 1935’te klasik masal uyarlaması Snow White and the Seven Dwarfs (1937; Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler) üzerine çalışmaya başladı. Bu tasarı stüdyodaki yaratıcı ve teknik yetenekler arasında büyük bir düzenleme ve eşgüdüm çalışması gerektiriyordu. Disney’in, bu tür bir işin gerektirdiği eşsiz bir yeteneği vardı. Zaten filmlerinin yapımının bütün aşamalarıyla etkin biçimde ilgilenir, ama işin sanatsal yanıyla uğraşmaktan çok, eşgüdümü sağlar ve son karar organı işlevi görürdü. Pamuk Prenses eğlenceli ve duygusal bir aşk öyküsü olarak eleştirmenlerle izleyicilerin övgüsünü topladı. Pamuk Prenses, Prens ve Kötü Kraliçe tiplerinde insan figürlerinin canlandırılması ve Yedi Cüceler’de karikatür insan figürlerinin yaratılmasıyla Disney, kısa filmlerin içerik ve tekniğinden uzaklaşıyor, böylece sinemasının niteliğinde önemli bir geçişi gerçekleştiriyordu. İnsan özellikleri kattığı küçük hayvanlarıyla bir süre daha kısa filmler yapmayı sürdürürken, bir yandan da uzun metrajlı çeşitli eğlence filmleri çekmeye başladı.
Pamuk Prensesti üç yıl sonra Pinocchio (1940; Pinokyo) ve uçabilen bir filin öyküsü olan Dumbo (1941; Uçan Fil Dumbo) gibi öteki uzun metrajlı çocuk klasikleri izledi. Disney bu arada bütünüyle olağandışı ve ilginç bir film yaptı. Çok bölümlü ve stilize Fantasia (1940; Fantazya) filminde çizgi figürler ve renkli desenler, J. S. Bach, Stravinski, Paul Dukas, Çaykovski, Beethoven, Mussorgski, Schubert gibi bestecilerin müzikleriyle hareket ediyordu.
Ama bu tür iddialı projelerde, müzik eleştirmenleri ve aydınlar Disney’in beğenisini ve sanatsal yeteneklerini sorgulamaya başladılar. Onu ticari açıdan fırsatçılık yaptığı ve sanatsal eğretilemeleri birbirine karıştırdığı gerekçesiyle eleştirdiler. Disney bu suçlamalardan fazla rahatsızlık duymadı. 1940’ta şirketini California’nın Burbank kentindeki yeni bir stüdyoya taşıdı. Ertesi yıl personeli greve gitti. Disney ve Roy bu duruma dayandılar, ama Disney’in, yanında çalışan sanatçılara dostça davrandığı ve cömert olduğu yolundaki imaj sarsıldı.
Başlıca filmleri ve televizyon yapımları
Disney stüdyosu II. Dünya Savaşı sırasında ordu ve federal hükümet için birçok iş yaptı ve bu arada da canlandırmayla gerçek görüntüleri birleştirme yöntemlerini yetkinleştirdi. Disney bu karma tekniklerle pek çok film yaptı. Bunlar arasında The Reluc tant Dragon (1941; Gönülsüz Ejder), Saludos Amigos (1942; Selam Dostlar), The Three Caballeros (1944; Renkli Mucizeler), Make Mine Music (1946; Renkli Besteler) ve Song of the South (1946; Güney’in Şarkısı) sayılabilir.
Disney stüdyoları artık büyük bir işletme haline gelmiş, değişik türde ve çok sayıda eğlence filmi yapmaya başlamıştı. Disney’in “True-Life Adventures” (Gerçek Yaşamdan Serüvenler) adlı çok sevilen dizisinde gerçek doğa filmleri kullanılıyordu; ama bunlar öylesine yanıltıcı biçimde kurgulanmıştı ki, belgesel olmaktan çok, Disney’in fanteziye olan eğilimini sergiliyordu. Bunlar arasında Seal Island (1948; Fok Adası), Beaver Valley (1950; Kunduz Vadisi) ve The Living Desert (1953; Yaşayan Çöl) gibi filmler sayılabilir. Disney ayrıca oyunculu filmler yapmaya da yöneldi. Cinderella (1950; Külkedisi), Alice in Wonderland (1951; Alice Harikalar Diyarında) ve Peter Pan (1953; Peter Pan) gibi uzun metrajlı canlandırma filmleri, The Parent Trap (1961) ve The Absent-Minded Professor (1961; Dalgın Profesör) gibi küçük bütçeli, oyunculu filmler yaptı.
Disney stüdyosu, televizyonun popüler bir eğlence aracı olarak taşıdığı potansiyeli önceden gören ve doğrudan televizyon için film yapan ilk stüdyolardandı. Zorro ve Davy Crockett dizileri çocuklar arasında çok büyük ilgi gördü. Bunlarla bağlantılı olarak rakun postundan yapılma kuyruklu şapka, boynuzdan barutluk ve Zorro pelerini gibi şeylerin satışıyla şirkete ek kârlar sağlandı. Walt Disney’s Wonderful World of Color (Walt Disney’in Harika Dünyası) değişmeyen televizyon yapımlarından biri oldu. Disney, öykülü film yapımcısı olarak mesleğinin doruğuna 1964’te Mary Poppins’le (Gökten inen Melek) ulaştı. Pamela L. Travers’ın bu sevilen çocuk öyküsünün uyarlaması bütün dünyada övgü topladı.
Disneyland
Bu arada Disney daha 1950’lerin başlarında, Los Angeles yakınlarında büyük bir eğlence parkı kurmak üzere planlar yapmaya başlamıştı. 1955’te Disneyland açıldığında, Disney’deki geçmişe ve fanteziye düşkünlüğün parkın tasarımına ve yapımına açıkça yansıdığı görülüyordu. Park kısa sürede dünyanın dört köşesinden gelen turistlerin gezmeden geçemediği yerlerden biri oldu.
Disney öldüğünde Florida’da yapımı süren ikinci park 1971’de açıldı. Bunu Tokyo’daki Disneyland izledi. 1992’de de Euro Disney adıyla Paris’te dördüncü park açıldı.
Değerlendirme
Disney’in yaratıcılığı, enerjisi, düş gücüne dayanan mizahı ve halkın beğenisine uyum sağlama yeteneği, dünyanın her yanındaki “her yaştan çocuklar” için geliştirdiği eğlencelerin esin kaynağı olmuştur. O, toplumun hemen her kesimi için eğlence üreten bir yaratıcı ve ürünlerinin çok usta bir satıcısı olarak elde ettikleri açısından, başarılı bir sanayiciyle karşılaştırılabilir. Ama son yıllarında Disney ve yapıtları konusundaki değerlendirmeler önemli ölçüde değişmiş, bazılarınca onun muhafazakâr siyasal görüşleri kadar beğenisi de eleştirilmiştir. Sosyal bilimciler ve eğitimciler Disney filmlerinin, estetik açıdan kaba yanlarının yanı sıra pek çoğundaki şiddet, vahşet ve sadizm öğelerine de karşı çıkmışlardır. Disneyland de birçoklarınca bir “eğlence süpermarketi” olarak nitelenmiştir.
Son düzenleyen Safi; 9 Mayıs 2017 15:55
Biyografi Konusu: Walt Disney nereli hayatı kimdir.