Arama

Dram

Güncelleme: 27 Eylül 2011 Gösterim: 11.877 Cevap: 6
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
16 Ekim 2006       Mesaj #1
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Yaşamın acıklı ve gülünç yönlerini bir arada yansıtan tiyatro türüne dram denir. Komediler yalnız gülünç, trajediler de acıklı olayları canlandırmak için yazılmıştır. Oysaki yaşam, acıları ve sevinçleriyle bir bütündür. 19. yüzyıl'da Fransa'da, yaşamın hem acıklı hem gülünç yönlerini birlikte işleyen dram türü ortaya çıkmıştır.

Sponsorlu Bağlantılar
Dram türünün gelişiminde Shakespeare'in önemli katkıları olmuştur. Shakespeare, klasik tiyatronun zaman ve yer birliği kurallarını yıkmıştır. Ayrıca acıklı ve gülünç olayları sahnede içiçe vererek dramın ilk örneklerini vermiştir. Sanatçının, şiir ile düz yazıyı içiçe kullandığı oyunları, önce Alman romantiklerini, sonra da Fransız romantiklerini etkilemiş, böylece dramın temelleri atılmıştır.

Fransız romantiklerinden Victor Hugo, "Cromwel" adlı eserinin ön sözünde dramın özelliklerini şu sözlerle açıklar: "Dramın özelliği gerçektir. Gerçek, yaratılışta, yaşamda olduğu gibi dramda da karşılaşan iki tipin, yüce ile gülüncün birleşmesinden doğar. Doğada olan herşey sanatta da vardır."

Dramın Özellikleri

* Üç birlik kuralına uyma zorunluluğu yoktur.
* Hem acıklı hem de gülünç olaylar, yaşamda olduğu gibi bir arada bulunabilir.
* Olay, tarihin herhangi bir devrinden ya da günlük yaşamdan alınabilir.
* Kişiler, halkın her kesiminden seçilebilir.
* Acı veren olaylar (ölüm gibi) sahnede oluş halinde gösterilebilir.
* Hem şiirle hem de düzyazı ile yazılabilir.

ReaLin - avatarı
ReaLin
Ziyaretçi
4 Aralık 2006       Mesaj #2
ReaLin - avatarı
Ziyaretçi
Trajediyle komediyi bir araya getiren tiyatro çeşididir. Modern tiyatronun sürekli olarak aristokrat zümrenin yaşayişini veya sadece hayatin gülünç taraflarinin sahneye konmasini yeterli bulmayarak hayati birçok tarafiyla temsil etme arzusundan dogmuştur.
Dram, nesir ve nazım halinde yazılabildiği gibi üç perdeden beş perdeye kadar olabilir. Üç birli kuralını tamamen reddeder. Beşeri temalardan çok toplumcu ve milli konuları işler. En kanlı ve çirkin olayları seyirciye göstermekten çekinmez.
Sponsorlu Bağlantılar
Konuları hayatın acıklı ve ya gülünç,çirkin ve ya güzel hemen her olayından alınabilen dramda kader, ümit, neşe, şüphe, tasa, facia ve komik davranışlar bir arada bulunabilir. Kahramanları arsında her tabakadan halkın yanı sıra üst tabaka kişileri de bulunur. Her türlü mizaca yer verilir. Dram eserleri hakikati göstermek iddiasında olmuşlardır.
Dramın ciddi ve ağırbaşlı yazılmış şekline “piyes”,duygulandırıcı ve fazla heyecan verici olanına “melodram”, bir masalın sahneye getirilmesine de “feeri” denir.
ABIGAIL - avatarı
ABIGAIL
Ziyaretçi
28 Nisan 2007       Mesaj #3
ABIGAIL - avatarı
Ziyaretçi
Dram eski yunancada "Birşey yapma"ya da "yapılan bir şey"anlamında kullanılırdı.Bu sözcüğün eski Yunancadaki başka bir anlamı da oynamaktır.Antik tiyatronun gelişmesinden bu yana,bu sözcük yalnızca "herhangi bir kimsenin bir şey yapması"değil belli bir kimsenin,katılanlara anlamlı bir şey yapmasıdır.
Klasik tanımı ile dram sanatı:Bir ya da birkaç kişinin sahneye uygun bir biçimde yazdığı,yazınsal değeri olan yapıttır.
Dram sanatının ilk klasik temel ilkelerini ortaya koyan Aristoteles,bunu,"yaşamdaki bir olayın ya da hareketin yeniden yaratılması"olarak açıklamıştır.
Dram sanatının 4 temel türü:
Tragedya
Komedya
Fars
Melodram'dır.Trajedi ve komedinin birleştiği oyun dram adını almaz.Trajik ve komik öğeleri bir arada içeren oyunlara TRAJIKOMİK adı verilir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Mart 2008       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Dram yada Drama. Hayatı, acıklı ve bazan güldürücü yönleriyle bir arada işleyen; insana toplum içindeki vazifelerini hatırlatan; ahlaki değerleri ön planda tutan; nesir ve nazım şeklinde sahnede oynanan bir tiyatro türü.


Kelimenin aslı Tiyatro, çeşitli tiyatro gösterilerinin izleyici önünde oynandığı yere denir. Tiyatro sözcüğü Yunanca’da “seyirlik yeri” anlamına gelen teatron’dan türetilmiş, dilimize İtalyanca’daki teatro sözcüğünden geçmiştir. Tiyatro, hayatta gelip geçmiş veya olabilecek ya da tümüyle imgesel olayların belli yerlerde, yetenekli kişilerce (artistlerce) seyirciler önünde canlandırılması sanatıdır.

Yunanca “drama” tabirinden gelmekte olup, sözlükte “rol yapmak, işlemek, hareket, etkilemek, temsil etmek” gibi manalara gelmektedir. Günümüzde, her çeşit tiyatro eserine ve bunların sahnede oynanmasına “dram” denir. Bu kısa tariften anlaşılacağı üzere, dramlar nazım veya nesir halinde olabilir. Dramlar, belli hayat dilimlerini ve belli karakter ve düşünüşleri aksiyonlar adı verilen, sıra sıra ve birbirine bağlı hadiselerden ve bu hadiselerin belirli bir sonuca yönelen diyaloglarından faydalanılarak yazılır. Bu yazılı eserler tiyatro sanatçıları tarafından sahnede oynanır. Edebiyat tarihçilerine göre, diğer edebi nevideki eserler henüz teşekkül etmeden, dram mahiyetindeki eserler eski çağlardan beri mevcuttu. Eski çağlarda yaşayan bazı kavimler, bir hikayeyi, yahut acıklı, sevindirici hadiseleri, güzellikleri, kahramanlıkları nazım veya nesir halinde dile getirmek için en tesirli vasıta olarak dramı seçmişlerdir.

Tiyatro tarihi araştırmacılarına göre, ilk dramlar rahiplerle savaşçıların bir sahnede söyledikleri şarkılar şeklinde ortaya çıkarak din ve ahlak esaslarını işlemiştir. Daha sonraki devirlerde ise bir sanat dalı haline gelerek günümüzde tiyatro oyunu dediğimiz şekle bürünmüştür.

Yunan dili. 3000 yıllık bir geçmişi olan Hint-Avrupa dil ailesine ait bir dildir. Antik Yunanca Klasik Yunan uygarlığının dili olarak kullanılmıştır. Modern Yunanca Antik Yunancadan oldukça farklı olmakla beraber köken olarak ona dayanır. Yunanca, Yunan alfabesi kullanılarak yazılır. Modern Yunanca dünyada, çoğu Yunanistan'da yaşayan yaklaşık 12 milyon kişinin anadilidir.

Eski Mısır ve Yunanlılarda görülen ilk dramlar, önceleri büyük bir meydanda, genellikle uzun bir perdede oynanırdı. Hadiseler ise bir koro tarafından yorumlanırdı. Sözden ziyade hareketler ağır basıyordu. Sözler vaaz şeklinde, yahut nasihat verircesine söylenirdi. Korolar halkın büyük tanıdığı kimselere karşı olan duygularını dile getirirdi. Asırlar geçtikçe dramın bu yapısı değişti. Korolar önemini kaybetti. On yedinci yüzyılda tiyatro eserlerinin yalnız prolog (ön söz) ve epilog (son söz) kısımlarında bırakılmıştı. Modern dramlarda ise hemen hemen büsbütün ortadan kalkmıştır.

Mısırın ilk devirleri(4 binyıl-M.Ö.16. yy)

Mısır, eski dünyanın ilk siyasi birliğidir. Bu erken doğuşta raslantı dan çok olağanüstü şartların oluşturduğu bir yazgı vardır. Bu ülkenin siyasi, etnik manevi dayanıklılığı, sürekliliği bu oluşumu belgeler. Mısır imparatorlğuu, Asyanın büyük imparatorluklarından da, Roma İmparatorluğu’ndan da uzun ömürlü olmuştur.

Eskiçağ dramlarında uzun uzadıya giden sözler modern dramlarda kısalmıştır. Shakespeare’den itibaren tartışmalı konuşmalar diyalog haline gelmiştir. Rönesans dönemi dram yazarları eski Yunan dramlarını yanlış anlayarak bir aksiyonun 4-5 perdeye bölünmesini benimsemişler ise de, on sekizinci yüzyılda bu sayı 4’e, daha sonra 3’e indirilmiş, nihayet modern tiyatroda iki veya bir perde içinde sahnelere bölmek gibi bir metod benimsenmiştir. Dramlar, ilk devirlerde trajediydi. Trajedilerin konuları ciddi olur, sonuçları mesut yahut acıklı olabilirdi. Eskiçağın putperest insanlarının, tapındıkları tanrılarla veya ileri gelen kahramanlarıyla olan münasebetlerini dile getiriyordu.

Dramların diğer bir çeşidi de komedidir. Daha ziyade insanı güldürecek veya düşündürecek biçimde hazırlanmış tiyatro eserleridir. Bugün bazı parçaları hala oynanmakta olan eski Yunan dramları Herodot’a göre eski Mısır dramlarından kaynaklanmaktadır. Yunan dramlarının bilinen en eskileri M.Ö. 6. yüzyılda yaşayan Thespis’in eserleridir. Daha sonra Aiskhylos, Sophokles, Euripides gelmektedir. Bu dramlar eski Yunan’ın bozuk devlet, din ve toplum yapısını olanca çıplaklığıyla ortaya koyar. Daha sonra gelen Aristophanes, önde gelen hicivciler arasında yer alır. Roma tiyatrosu, eski Yunan tiyatrosundan kaynaklanmaktadır. Seviyesi Yunan tiyatrosundan daha düşük ve kalitesizdir. En iyi komedi yazarları Plautus’tur (M.Ö. 254-184). Ondan sonra gelen Trentius’un komedileri daha edebidir. Romalıların önde gelen trajedi yazarı ise Seneca’dır (M.Ö. 65-4).

Ortaçağ boyunca dramlar durgunluk gösterir. Daha ziyade Hıristiyanlıkla ilgili konuları halka empoze etmekte bir vasıta olarak kullanılıyordu. Bu nevi dramlar özellikle Fransa, İngiltere, İtalya, Almanya ve İspanya’da gelişti. Rönesansın büyük ölçüde tesiri altında kalan İngiliz tiyatrosunda ortaya çıkan ilk komedi Ralp Roisten Doisten adlı bir okul komedisiydi. Daha sonra, klasik tiyatronun üç birlik (konu, zaman, mekan) kuralını hiçe sayan Ünlü Shakespeare’le parlayan İngiliz tiyatrosu bütün dünyada ün yaptı. Mesela, Hamlet, Kral Lear ve daha başka eserleri günümüzde de oynanmakta ve bu oyunları sahnelemek büyük başarı sayılmaktadır. Marlove, Flechten, Massingen, Ford ve Webster İngiliz tiyatrosunun önde gelen temsilcileridir. İspanyol Lope de Vega da ün yapmıştır. Shakespeare’in çağdaşıdır. 1500 eserinden 300’ü günümüze ulaşmıştır.

Yine bir İspanyol olan Calderon de la Baron ile adı geçen Lope de Vega tam iki asır boyunca İspanyol tiyatrosuna hakim oldular. Bu dönemde Fransa’da klasik Yunan dramı geleneklerinden etkilenen neoklasiklerden Corneille, Racine ve Moliere dram sanatının bütün nevilerinde kalıcı eserler bıraktılar. Dünya çapında tanınıp takdir gördüler. Almanya’da ise Sacks ve Lessing gibi ünlü tiyatro yazarları dram sanatını temellendirdiler.

On sekizinci yüzyılda klasik manadaki dramlara karşı ilk tepki Almanya’da ortaya çıkarak, romantik dramlar yazıldı. Bunların başında Geothe (1749-1832) dünyaca tanındı. Faust, Egmont gibi eserleri çok takdir gördü. Geothe’nin çağdaşı olan Schiller’in romantik piyesleri Almanya dışında Geothe’ninkinden daha fazla tutuldu. Fransa’ya da sıçrayan romantizm akımı Victor Hugo ile bu ülkedeki tesirlerini sürdürdü. Böylece Fransız tiyatrosu klasik gelenekten koptu.


Romantik dramın başlıca özellikleri:

1. Üç birlik (konu, zaman, mekan) kuralına uymaz.

2. Olaylar tarihten ve günlük hayattan alınabilir.

3. Acıklı ve güldürücü olaylar, hayatta görüldüğü gibi bir arada yaşanır.

4. Kişiler her sınıf insandan seçilebilir.

5. Her türlü çirkin olay (cinayet, zehirleme vb.) sahnede gösterilebilir.

6.Yerli yaşayış tarzına önem verilir.

7. Nazım ve nesir şeklinde yazılabilir.

8. Perde sayısı sınırlı değildir.

Romantizm akımı yanında realizm de yine bu devirde klasik tiyatronun karşısına dikilerek modern tiyatroya zemin hazırladı. Bu akımın temsilcisi Henrik Ibsen’dir (1828-1926). Rusya’da Gogol ile Çehov, Fransa’da Becque ile Porte-Riche, Almanya’da Haugtman, İngiltere’de Robertson, Goges ve Bernard Shaw, Amerika’da Howard, Herve ve Balasco hep bu akımdan etkilendiler. Modern anlamda tiyatro geleneğini kurdular.
Son düzenleyen Daisy-BT; 27 Haziran 2011 23:39 Sebep: Sayfa düzeni.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
18 Nisan 2010       Mesaj #5
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
DRAM SANATI

Dram sanatının ilk klasik temel ilkelerini ortaya koyan Aristoteles, bunu “yaşamdaki bir olayın ya da hareketin yeniden yaratılması” olarak açıklamıştır. Başka deyişle, dram sanatı yaşamın kendi değil, ama yaşamdaki gerçekliğin yansılanmasıdır; gerçekliğin olduğu gibi aktarıldığı değil, gerçekliğin belli bir kimsenin yaratış özellikleri ile yansılanmasıdır. Ayrıca, dram sanatını öbür sanat yaratılarından ayıran özellik, yansılanma işleminde yaşamın kişiler yoluyla sahne üzerinden canlandırılmasıdır. Şiir sözcüklerle, resim çizgi ve renklerle, müzik uyumlu seslerle yansılar. Oysa dram sanatında yaşamın yansılanması canlandırma yoluyla olur. bu canlandırmada, oyuncu yalnızca insan görünümünde değil, hayvan, bitki, nesne, böcek gibi görünümlerle de seyirci önüne çıkar. Ancak bunların tümünde odak noktası insan ve insanlığı ilgilendiren şeylerdir. Dram sanatının başka bir asıl ilkesini yine Aristoteles vermiştir. Aksiyon. Aksiyon’un olmadığı yerde, dram sanatı da yoktur. Bir konunun ya da kişinin sahne üzerindeki canlandırılışındaki değişiklikleri ve konunun ilerleyişini aksiyon sağlar. Aksiyon, bir nedene dayanarak değişiklik getiren ve etki uyandıran bir düşünce ya da harekettir. Bu fiziksel öğede, dram sanatını öteki sanatlardan ayıran önemli bir özelliktir. Çünkü bu fiziksel öğe canlı kişiler yoluyla var edilir. öyleyse, dram sanatının birbirinden ayrılmayacak temel öğeleri yansılama canlandırma ve aksiyondur. Bunun için, bu üç temel öğenin bulunduğu herhangi bir kısa bölüm, beş dakikalık bir konuşma, bir sözsüz oyun, bir gölge oyunu ya da kukla sinema, opera hatta bir oratorya dram sanatının sınırları içine girer.


DRAM SANATINDA DÖRT TEMEL TÜR

Buna dram sanatında dört temel uzam da diyebiliriz. Nasıl müzikte tiz, orta ve pes uzamlar varsa, tiyatro da vardır. tiz uzumda tragedya vardır; çok titreşimli, heyecanlandırıcı, acıma ve korku duygularına yönelik, gerilimi çok, sürükleyici, düşündürücü ve denetimlidir. Orta uzamda, ince tonda komedya yer alır; orta titreşimli, meraklandırıcı, güldürerek düşündüren, gerilimi yumuşak, sürükleyici, öğretici ve denetimlidir. Orta uzamda, kalın çizgili fars: gevşek titreşimli, eğlendirici, gülünç durumlarla güldüren, gerilimi hafif, sürükleyici, çekici ve denetimsizdir. Pes uzamda ise melodrum yer alır: titreşimi az, patetik, içli, ciddi ve gülünç ögeleri yalın, gerilim kesik kesik olanı duygusal ve denetimsizdir.



TRAGEDYA

Aristotales, tragedyayı şöyle tanımlar: (....) tragedya ahlak yönünden ciddi olan, kendi içinde bütünlük gösteren ve belli bir ölçü içine sığdırılmış, belli bir aksiyonun yeniden yaratılmasıdır. Sanat yönünden güzelleştirilmiş bir dili vardır; kapsadığı her bölümde farklı araçlar kullanır; anlatımla değil aksiyonla gelişir. Tragedyanın görevi uyandırdığı acıma ve korku duygularıyla ruhu tutkulardan arınmaktadır.” Tragedya, bir kahramanın kendi çevresindeki koşullarla savaşıp yenik düşmesini anlatan bir oyun türüdür. Kahramanın yenildiği şey her zaman ondan daha büyük onun yaşamından daha anlamlı olan bir şeydir. Tragedya insanı derinlemesine ele alır ve daha önce de belirttiğim gibi tiz bir gerilim içinde, çığlık gibi yaşamı yansılar; insanın çevresiyle çatışmasını gösterirken ona kendi gerçeklerini de öğretir. Tragedyanın sonunda maddi ya da manevi bir yok oluş yer alır.



KOMEDYA

Cicero, de Re Rublika’da komedyayı şöyle betimler. “Komedya güncel yaşamın yansıması, törelerin görünüşü, gerçeğin aynasıdır!” komedya, genelde kişiyi bir aksiyon içinde gösteren ve bu aksiyou gülünç durumlar ve konuşmalarla geliştiren bir dramatik biçimdir. Komedyalar, tragedyanın seyirci üzerindeki gerilimini biraz olsun dağıtmak için yazılmaya başlandı. Başlarda yazılanlar seyirciyi gevşetmek için yazılmış konu dışı gülünç sahnelerden oluşuyordu. Komedyanın öğretici yanı ağır basar. İnsanların yanlış ve gülünç yanlarını eleştirdiği için seyirciyi yumuşak bir yolda etkiler. İnsanların zayıf yanlarını güldürerek gösterdiğinden eleştiriler seyirciye sevimli gelir. Hele seyirciyi, kendiyle değil de başkasıyla karşılaştırmaya itmesi yönünden, eleştirilerin seyirci tarafından kabulünü kolaylaştırır.


Komedyanın Belli Başlı Türleri

1- Ciddi Komedya

Ciddi komedya bir tezle karşımıza çıkar, ama bu tartışarak değil, oyundaki kişiler arasındaki ilişkilerle, konuşmalarla, seyirciyi düşündürerek ortaya koyar. Böyle bir komedyada genellikle “mutlu son” ile bitmez; mutsuz da değildir. seyirciyi düşündürecek bir aşama da bırakır; seyirci, bundan sonra ne olmalı, nasıl davranmalı, ne yapmalı, sorunlarının yanıtını ararken tiyatrodan çıkar. Bu tür komedyalar da sorun, kişilerin karakter özelliklerinden kaynaklanır ve belli ilişkiler ve karşılaşmalar ile ateşlenir, sürpriz bir haberin, bir mektubun ya da bir kişinin gelmesiyle patlama noktasına gelir.

Bu tür komedyalarda amaç güldürmekten çok, gülümseterek düşündürmektir.


2- Kahramanlık Komedyası

Biraz tragedyayı andırır, özellikle romantik tragedyaya benzer. Bu benzerlik tek bir kahramanın ötekileri peşine takıp sürüklemesinde belirir. Bu oyun kişisi hem aksiyonu geliştiren tek kahramanı, hem de serüvenlerin merkezinde olan kişidir. Kahraman abartılmış idealleştirilmiş bir oyun kişisidir. Sanki insanüstü bir varlıktır. Üzüntüsü bile gösterişli ve abartılıdır. Ancak gerçek anlamda da trajik bir figür değildir. Komik durumlara düşmesine karşın, bunu kendine güldürmeden atlatmasını bilir. Belaları esprili bir biçimde kahramanca savuşturur. Burada acı çeken, ama seyircinin acıma duygularını sömürmeyen, gerçekdışı, romantik bir kahraman vardır.


3- Romantik komedya

Şövalyelik ve serüven komedyasıdır. Bu tür komedyalarda olanak ışı olmayanı ama olabilmesi çok zor olan bir olayın inandırıcı bir biçimde sunulması yer alır. bu tür komedyalarda kılık değiştirmeler, aşklar, dövüş sahneleri vardır; masalların zengin fantezisi ile süslüdür, ancak masallardaki gibi gerçekdışı olayları kapsamaz bu komedyalar. Olaylar gerçektir, durumlar ise olağandışı değildir.

4- Töre ve Karakter Komedyası

Her yönden en yetkin ve bütünlenmiş komedya türüdür. Hareketlerin, durumların, yani dışın komiğini işleyen dolantı komedyasına karşılı, töre ve karakter komedyası insan yaşamıyla ilgili olan konuları psikolojiye yönelerek, onların kişisel yorumlarını yaparak gösterir. Bu tür komedyalar birey ve toplum taşlamasını, zaman zaman da eleştirisini amaçlar.


5- İçli Komedya

İçli komedya, töre ve karakter komedyasından çok farklıdır. Töre ve karakter komedyası ince ve üst düzeyde bir komedyadır. İçli komedya ise çocuksu ve kalın çizgilidir. Bu tür komedyaların çoğunda birbirini seven bir kızla bir oğlan vardır. seyirciyi hem ağlatan, hem güldüren bir özelliği vardır. seyircinin duygularını gıcıklayan bu tür komedya, seyredeni basit, narin bir sorun üzerine çeker.


5- Dolantı Komedyası

“Entrika Komedyası” olarak bilinen bu türde, komik öge, ustalıkla birbirine bağlanmış durumlardan ve hareketlerden sağlanır. Yüzeyde gelişen bu türün ahlaksal ya da psikolojik bir kaygısı yoktur. Aksiyon, çeşitli dolantılarla ilerler. Odak noktası kişilerin üzerinde değil, kişilerin çevirdiği dolaplardadır. Komik ögede bu çevrilend dolaplar yoluyla sağlanır.


7- Hafif Komedya

Komedya türleri içinde en gevşek dokulu ve en boş olanıdır. Tek amacı eğlendirmektir. Ancak forstan bir farkı vardır. o da, oyun kişilerinin daha iyi işlenmiş olmasıdır. Komik öge önce bir yolda verilir, gülmecenin algılanması duyarlık gerektirir.



FARS

Bütün güldürücüler komedya değildir. komedyayı biraz daha spor giydirin hareketlerini biraz daha serbest, abartılı ve gürültülü bir duruma getirin karşınıza fars çıkar. Olay dizisi mantığının gülünçlük sağlamak için zaman zaman bilinçli olarak bozulması da bu türün bir özelliğidir. Fars’ta ön planda olan durumlardır. Kişiler ise yalnızca tiplerdir. Fars tipleri bütün herkesin bildiği genel tiplerdir. Bunların kendine özgü tavırları ya dapsikolojik temelleri yoktur. Çünkü Fars tipleri durumların gülünç olmasına yarayan araçlardır. Seyirci oyun kişilerini değil, durumlardan çıkacak sonucu merak eder. Fars’ta gözlüklü doktorlar, ütüsüz pantolonlu dalgın bilim adamları, geniş omuzlu, çatık kaşlı polisler ve benzeri genel tipler karşımıza çıkar.

Farsta, tipler, durmadan abartılı durumlardan başka olmayacak durumlara atlarlar. Farsın gelişimi içinde bu abartılı ya da olmayacak durumlar seyirciye mantıksız gelmez.


MELODRAM

Fars ile melodram, ve komedya yanında daha yüzeyde dramatik türlerdir. Fars gülünecek olayları abartırken melodram duygusal olanı abartı. Farsın amacı eğlendirmekse melodramdaki duygulandırmaktır. Melodramın, tarsa benzeyen bir yanı, olay üstüne olayın yığılmasıdır. Melodram, romantik ve ahlaksal ölçüler içinde, çetrefil bir olay dizisiyle ortaya çıkarılmış bir türdür. Melodramın heyecan verici yanı, adalet ve özgürlük düşüncesini vurgulanmasıdır. Oyun kişileri birer kalıptırlar. Dramatik gelişim içinde hiçbir değişikliğe uğramazlar; başta neyseller sonda da öyledirler. İyiler oyunun sonunda da iyidirler ve hatasızdırlar; kötüler ise yine kötü... olay dizisinin gelişimi içinde herkes hak ettiğini alır; iyiler ödülendirilir, kötüler ise cezalandırılır. Oyunun kahramanı idealleştirilmiş, iyiyi temsil eden bir kişidir. Birçok acı, eziyet ve haksızlık onu yıldırmaz. Melodram Kahramanı, o günün kabul edilmiş, standart ahlak ölçüleri dışına asla çıkmaz. Modern melodram, yüzeyde bir gerçekliği kapsar. Aksiyon, dekor ve kişiler gerçekte olabilecek bir olayı sığ ve yüzeyden ele alır.
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
27 Haziran 2011       Mesaj #6
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Dram


Sahnede oynanmak için yazılmış, biçim olarak konuşmaya dayanan ve karşıtların çatışmasıyla gelişen tiyatro türü.

Başlangıçta lirik ve epik yanında üçüncü bir edebiyat türünün adı olarak ve ayrıca İlk Çağ'da bütün tiyatro yapıtları için kullanılmıştır. Sözcük, bir tiyatro türünün adı olarak 18. yüzyılda kullanılmış; bu, yaygınlaşarak günümüze dek gelmiştir. Victor Hugo, "Cromwel" adlı yapıtına yazdığı önsözde dramın ilkelerini açıklamış, İngiliz yazarlarından Shakespeare'in yapıtları dram türünün en iyi örnekleri sayılmıştır. Acıma-gülme, hayranlık-tiksinti, ağlama-gülme gibi karşıtlıklarla gelişen, konusunu tarihten alabileceği gibi, genellikle günlük yaşamdan seçen, her sınıftan insanı sahneye çıkarabilen, sahnelenişte gerçeklik duygusu yaratmayı ilke edinen dram için düzyazı, en etkili anlatım yolu olmuştur.

MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
AndThe_BlackSky - avatarı
AndThe_BlackSky
VIP VIP Üye
27 Eylül 2011       Mesaj #7
AndThe_BlackSky - avatarı
VIP VIP Üye
Vikipedi, özgür ansiklopedi

Dram (Yunanca: δρᾶμα dráma “Hareket”) metinlerde atanan roller için genel bir üst terimdir. Dramatik, epik ve liriğin yanı sıra üçüncü esaslı edebi türdür.

Dramın tanımı

Bazen dram çok geniş bir kavramdır ve tiyatro eserini, opera metnini, bale senaryosunu, radyo tiyatrosunun el yazmasını ya da bir senaryoyu kapsar, bazen de sadece konuşma tiyatrosu ya da “keyif verici” (ya da tam tersi; heyecan verici ya da duygusal) bir çevreleme olarak kullanılır. Dram, önceden yazılmamış, doğaçlama tiyatrodan farklı olan metin tabanlı tiyatrodur. Aristoteles’e göre (“Poetica” adlı eserinde) dramın temel özelliği, olayın diyaloglarla ifade edilmesidir. Bundan dolayı antik destanlardan farklıdır. Modern çağdan beri bilhassa romandan farklıdır. Modern düşünceden sonra dramlar oyuncular tarafından tiyatroda oynanması için yazılmıştır. Diyalog metinlerinin yanında sık sık oyuncular ve 19. yüzyıldan sonra yönetmenler için direktifler içerirler. Okuma dramları, dram’ın özel bir çeşididir. Bunlar özellikle sahneye konulmazlar, aksine bir roman gibi okunurlar.
Dramın işleyişi genelde perdelerdedir; diğer taraftan sahnelerle sunulur. Eğer her perdede çok fazla dekorasyon varsa o zaman resimlerle ek bölümler konulur. Klasik Fransız Dramı (Racine, Corneille) beş perdeden oluşur. Geleneklerine çok fazla bağlı olan İtalyan dramı ise üç perdeyi tercih eder. Bir perdelik oyun tarzı üç-beş bölümlük dram bölümlerinin aralarındaki ara oyunlardan (intermezzo) meydana gelir.

Dramın tarihi

Avrupa dramı MÖ 5. Yüzyılda Atina’da şu anki Yunan Antiklerinde oluşmuştur. Aeskilos, Sophokles, Euripides trajedinin en önemli şairlerindendir. Aristoteles ileriki yüzyıllarda dramın türlerini, trajedi ve sonradan yazılmaya başlanan komedi olarak ikiye ayırmıştır. Aristoteles’in, seyircinin trajedi yoluyla korku ve acıma duyarak arınması (Katharsis) teorisi Avrupa dram tarihinin bir ana fikri niteliğindedir.
Ortaçağın dini oyunları ne trajedidir ne de komedidir. Ancak Rönesans’la beraber antik dramın tekrar canlandırılarak (Lat. re-nascere; yeniden doğ(ur)mak) geliştirilmesine başlanmıştır. Uzun süreler nazım şeklinde dramlar en baskın türdü. Yeniçağla beraber konuşma oyunlarındaki özgür düzyazı çok baskın olmuştur. Bir drama konuşulursa, açık bir şekilde anlaşılmaz. Opera 1600’lü yıllara kadar klasik Yunan dramının yeni bir tarzı olarak anlaşılmıştır.
1600’lü yıllarda İspanyol ve İngiliz dramları (Lope de Vega, Shakespeare) hala Ortaçağ geleneksel tiyatrosunun teorik arka planları olmayan yapılarıyken, Fransız klasiği antik dramı anımsatıyordu ve örneğin; Aristoteles’in üç birlik ilkesi (eylem/dramın birliği; zaman ve mekân birliği ve karakterlerin birliği; yani zamanda, olayda ve şahıslarda birlik) olarak bilinen kesin kuralları vardı. O zamandan bu yana dram teorilerinin çok önemli toplumsal işlevi vardır. Bunlar ya normlar ortaya koyarlar ya da olan normlar karşısında mücadele eder.
18. yüzyıldan beri gösteri, güldürü, trajik komedi, acıklı komedi, orta sınıf trajedisi gibi semboller kullanımda üst üste binmiş anlamlar taşırlar. 19. yüzyıldan itibaren duygusal ya da sürükleyici özelliği olan melodram, dram kavramını artık daha dar bir anlama indirgemiştir.
Bazen dram diğer tiyatro çeşitlerinden ayrılır. Johann Wolfgang Goethe dramın sınırlarını trajediden şöyle ayırır: “Modern dram ‘isteklere’, eski trajedi ‘zorunluluklara’ dayalıdır.” Gustav Freytag ise, tiyatro oyunlar konusunda şu ayrımı yapar: “Daha düşük düzeyde duran bir tür.”
20. yüzyıl tiyatro teorisinde sosyal dram, analitik dram ya da dramda açık ve kapalı şekil gibi bölümlemeler ortaya çıkmıştır. Bu yıllarda teknolojinin gelişmesi sayesinde radyofonik oyun ve film dramı gibi dramatiğin yeni çeşitleri ortaya konmuştur. Bir psikodramdaki rol dağılımı esasen bir dramatik metin değil, daha ziyade bir terapi yöntemi anlamına gelmektedir. Son yüzyılda birçok tiyatro çeşidi dram metini olmadan oluşturulmuştur. Bunlar “Postdramatik Tiyatro” adı altında özetlenmiştir. Karşıt olarak internetteki (Chat) rol dağılımı ve oyunu çeşitleri doğaçlama ve yazılı olarak kararlaştırılan diyaloglar arasındaki farkı yumuşatmıştır.

Özellikleri
  • Konusu günlük hayattan veya tarihin herhangi bir devrinden seçilebilir.
  • Hem acıklı hem komik olaylar aynı oyunda iç içe bulunur.
  • Kahramanlar hem soylulardan hem sıradan insanlar arasından seçilir
  • Üçbirlik kuralına uyma zorunluluğu yoktur.
  • Her tür olay seyircinin karşısında gerçekleştirilebilir.
  • Şiir, düzyazı karışık halde bulunur.
Ünlü dram yazarları

İngiliz yazar Shakespeare dramın ilk ürünlerini vermiştir. Ancak bu türün özelliklerini Victor Hugo belirlemiştir. Schiller, Goethe diğer ünlü dram yazarlarıdır.
Türk edebiyatı'nda Batılı anlamda sahne Tiyatro'su Tanzimat'tan sonra görülür. Bundan önce halk arasında yüzyıllardır sürmüş seyirlik oyunlar vardı. Ortaoyunu, meddah, Karagöz ile Hacivat bunların başlıcalarıdır.

Benzer Konular

28 Haziran 2009 / TiYaTrO AşIqI Soru-Cevap