Arama

Sinema Dünyasından Son Haberler - Sayfa 5

Güncelleme: 12 Ekim 2014 Gösterim: 44.765 Cevap: 96
volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
15 Ocak 2010       Mesaj #41
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Dexter kanser oldu

Sponsorlu Bağlantılar

Dünyada büyük kitlesine sahip dizinin başrol oyuncusu kanserle mücadele ediyor.

"Dexter" adlı dizinin baş rol oyuncusu Michael C. Hall'un kanserle mücadele ettiği bildirildi.

Dizide, geceleri sosyopatları hedef alan seri katile dönüşen bir polisi canlandıran 38 yaşındaki Hall'un tedavi sürecini tamamlamak üzere olduğu ve hastalığın kontrol altına alındığı kaydedildi.

Hall, People dergisi aracılığıyla yaptığı yazılı açıklamada, tedavi edilebilir bir lenf sistemi kanserine yakalandığını açıklamıştı.

dexter2005 3 4441 334

RuffRyders - avatarı
RuffRyders
Kayıtlı Üye
1 Şubat 2010       Mesaj #42
RuffRyders - avatarı
Kayıtlı Üye
Avatar Çalıntı mı?

Sponsorlu Bağlantılar
Rekordan rekora koşan James Cameron imzalı Avatar filminin bir çok bilim kurgu romanından ve resimlerden birebir alıntı içerdiği konuşuluyor...
roger2003309495
Roger Dean'ın resimlerinden bir örnek...
(1 Şubat 2010) Avatar’ın konusunun, Sovyet dönemine ait bilim-kurgu romanına benzerliği ‘çalıntı’ iddialarına neden oldu.

Strugatsky kardeşlerin ‘Noon Universe’ serisinin kahramanları Avatar’dakilere oldukça benziyor. Avatar’ın yönetmeni Cameron ise ‘intihal’ iddialarını reddediyor.

James Cameron’un filmi Avatar, Pandora adlı bir gezegende yaşayan Na’vi ırkını anlatıyor. Yemyeşil Pandora, Strugatsky’lerin kitabında da geçiyor. Film de kitap da 22. yüzyılı konu ediniyor. Cameron’un Na’vi’si ise kitapta Nave olarak geçiyor.

İddialar bununla da bitmiyor. Roger Dean adlı ressamın resimlerinden birebir alıntılar içerdiği düşünülen filmle ilgili en büyük eleştiri, ilham alınmışsa bile bu yazar ve ressamların adından neden bahsedilmediği ve yönetmenin bu iddiaları neden kabul etmediği üzerine.


RuffRyders - avatarı
RuffRyders
Kayıtlı Üye
1 Şubat 2011       Mesaj #43
RuffRyders - avatarı
Kayıtlı Üye
'Şanssız adam' Superman oldu
Zack Snyder'in yöneteceği yeni 'Superman' için aranan oyuncu bulundu. Clark Kent'i İngiliz oyuncu Henry Cavill canlandıracak.

110231supermanbmphlarge
Bryan Singer'ın çektiği 'Superman Dönüyor'un başarısız bulunması üzerine devam filmleri rafa kaldırılan 'Superman'in kısa bir süre önce Christopher Nolan yapımcılığında tekrar beyazperdeye geleceği açıklanmıştı.

Warner Bros.'tan yapılan açıklamaya göre yönetmneliğini Zack Snyder'in yapacağı yeni Superman için aranan isim de bulundu. Çelik Adam'ı İngiliz oyuncu Henry Cavill canlandıracak.

'Tristan + Isolde', 'Stardust' gibi filmlerde ve 'The Tudors'ta yer alan aktör, Empire dergisi tarafından 'Hollywood'un en şanssız ismi' olarak nitelendirilmişti. Kariyeri şansızlıklarla dolu olan Cavill, süper kahraman rollerini kaptırmasıyla biliniyor. 'Alacakaranlık'taki Edward, 'Batman Başlıyor'da Batman, Bond serisinde de James Bond rollerini hep rakiplerine kaptıran Cavill, sonunda efsane bir karaktere can vermiş olacak.

2012'de gösterime girmesi planlanan filmin senaryosunda iki usta ismin imzası var. 'Memento/ Akıl Defteri', 'Prestij/ The Prestige', 'Kara Şövalye/ Dark Knight' ve son olarak da 'Başlangıç/ Inception' ile son yıllara damgasını vuran Chrsitopher Nolan ve 'Gizemli Şehir/ Dark City' ve 'Kara Şövalye' gibi başyapıtların senaristi David S. Goyer. Nolan ile Goyer, Batman'in üçüncü filminde de birlikte çalışacaklar.

Kaynak
Fransız sinemasına çizgi roman dopingi
Tomer Sisley ve Sharon Stone'un başrolleri paylaştığı Largo Winch 2'nin galası, Angoulême Uluslararası Çizgi Roman Festivali'nde yapıldı. Çizgi roman serisi, başarısını perdede de sürdürüyor.

110201lw02hlarge1792650
Kendi alanında dünyanın en geniş katılımlı etkinliği olan Angoulême Uluslararası Çizgi Roman Festivali, bu yılki açılışını dün yaptı. Pazar akşamına kadar devam edecek olan festival kapsamında, sergi, panel, imza günü ve söyleşilerin yanısıra, çizgi romanla bağlantılı özel gösterimler de gerçekleştiriliyor. Çizgi roman yazarı Murat Mıhçıoğlu ntvmsnbc için yazdı:

Çizgi romandan sinemaya yapılan uyarlamalar kulvarında Fransa'dan çıkmış en başarılı proje kabul edilen Largo Winch serisinin ikinci filmi, açılış gününde çarpıcı etkinliklere vesile oldu. Filmin yönetmeni Jérôme Salle, yıldızı Tomer Sisley, çizgi romanın yazarı Jean Van Hamme ve sanatçı Philippe Francq'ın da hazır bulunduğu kapsamlı basın toplantısı, Angoulême'deki en büyük kitap mağazasında gerçekleştirildi.

Yönetmen Sallé, üçüncü ve dördüncü filmler için şimdiden ön çalışmalara girişildiğini ifade etti. Sıcak kanlı, neşeli ve enerjik tavırlarıyla perdedekinden bile çok dikkat çeken Tomer Sisley'e ise, Largo'yla özdeşleşmekten çekinip çekinmediği soruldu. Genç yıldızın cevabı, serinin iddiasının da altını çiziyordu: “Durun bakalım, daha ikinci filmdeyiz. Hele ondört onbeş olsun, tek role saplanmaktan o zaman korkarım...”

Van Hamme'a yöneltilen bir soru ise, Largo Winch'in hem sinema, hem de oyun dünyalarına başarıyla transfer edilmesinin ardından, aynı karakter üzerinden yeni ürünler çıkıp çıkmayacağı şeklindeydi. Toyota'nın Largo Winch markalı özel bir otomobil üretmesinin söz konusu olduğunu belirten Van Hamme, kimi espriyle karışık olarak, yarattığı karakterin kimyasına uygun gördüğü çeşitli ürün fikirleri sıraladı. Bir dönem roman olarak da yazdığı Largo Winch maceralarının neden asıl başarıyı çizgi roman kulvarında kazandığı sorusu üzerine ise, yanında oturmakta olan Francq'ı işaret ederek, “Belli ki onun sayesinde! Philippe'in kattığı görsellik, Largo Winch senaryolarımda kritik bir rol oynuyormuş anlaşılan” şekline yanıt verdi..

Fransız medyasının yoğun ilgi gösterdiği basın toplantısından birkaç saat sonra, Largo Winch 2'nin galası Angoulême CNR sinemalarının iki salonunda eş zamanlı olarak ve yine film ekibinin katılımıyla yapıldı. Fransa genelinde 16 Şubat'ta vizyona girecek yapım hakkında şunları söyleyebiliriz:

Avantür sinemasından beklenen herşeyi izleyiciye sunan film, dünyanın bir “global köy”olduğu gerçeğiyle örtüşen, çok dilli, çok kültürlü ve çok mekanlı bir “macera platformu” üzerine kurulu. “Düşmanı olmayan adamın değeri de yok demektir” şeklinde vecizlerin yanısıra, mizah ve -kimi zaman derinlere inen- bir romantizm de var Largo Winch 2'de.

HOLLYWOOD YILDIZI KATILMIŞ FİLMLER...
Son dönemlerin “Hollywood yıldızı katılmış” Türk yapımlarıyla kıyaslayacak olursak: Sharon Stone'un rolü, oyuncunun kariyerindeki diğer rollerle çok da örtüşmeyen, oyuncu yönetimi açısından daha fazla verim alınabilmiş bir karakter... Bu ayrıntının ötesinde, Largo Winch 2'nin temel farkı, Hollywood filmi “gibi” olmaya çalışmayıp, net bir biçimde Fransız sinema geleneğine eklemlenmesinde: Kavga-dövüş sahnelerinde yaratıcı detaylar var, ancak temponun olduğu kadar “dinginliğin” de hakkını veren, karakterlerin yere sağlam bastığı, ince komplolarla dolu bir gerçeklik söz konusu. Teknoloji kullanımının dozunda kaldığı, sanatsal boşlukların üzerini örtmek için kullanılmadığı bir anlayış hakim. Film, uçaktan düşüş sahnesi başta olmak üzere, yakın tarihli Bond filmlerini geride bırakacak çapta başarılı ayrıntılar da içeriyor.
110201lw031832357
Konsept dahilinde zaten çok sayıda macera bulunması ve Fransa başta olmak üzere seriye Avrupa genelinde yaygın ilgi olması, Largo Winch'in kendine avantür janrında yepyeni bir kulvar açıp orada ilerleyebileceğini gösteriyor.

RuffRyders - avatarı
RuffRyders
Kayıtlı Üye
2 Şubat 2011       Mesaj #44
RuffRyders - avatarı
Kayıtlı Üye
'Kurtlar Vadisi' 'Eyyvah Eyvah 2'yi geçemedi

'Kurtlar Vadisi: Filistin' haftasonunda 676 bin seyirci tarafından izlendi. Geçtiğimiz haftalarda gösterime giren 'Eyyvah Eyvah 2'yi ise ilk 3 günde 801 bin kişi izlemişti.

İSTANBUL - Tartışmalı yapım 'Kurtlar Vadisi: Filistin' ilk haftasında 676 bin kişi tarafından izlendi. İyi bir açılış yapsa da 'Kurtlar Vadisi'nin yeni serüveni bir rekora imza atamadı!

'Kurtlar Vadisi'nin önceki filmleri 'Kurtlar Vadisi: Gladio' ilk üç günde 270 bin, 'Kurtlar Vadisi: Irak' ise ilk üç günde 1 milyon kişi tarafından izlenmişti.

Geçtiğimiz haftalarda gösterime giren Ata Demirer'in senaryosunu yazdığı ve Demet Akbağ ile başrolünü oynadığı 'Eyyvah Eyvah 2'yi ilk üç günde 801 bin kişi izlemişti. Eyyvah Eyvah 2'nin toplam seyirci sayısı ise bu hafta 3 milyonu buldu.

Haftanın en fazla izlenen 3. filmi 'Tron Efsanesi' olurken, arkasından animasyon 'Ayı Yogi' ve 'Hür Adam: Bediuzzaman Said Nursi' geldi.
İşte haftasonu seyirci rakamları:

1 - Kurtlar Vadisi: Filistin 676.198 (Toplam: 676.198)
2 - Eyyvah Eyvah 2 223.093 (Toplam: 2.948.620)
3 - Tron Efsanesi 61.277 (Toplam: 61.277)
4 - Ayı Yogi 61.002 (Toplam: 141.313)
5 - Hür Adam 34.306 (Toplam: 866.111)
6 - Kutsal Damacana 33.846 (Toplam: 177.917)
7 - Cadılar Zamanı Pinema 18.845 (Toplam: 175.289)
8 - Biutiful 14.759 (Toplam: 14.759)
9 - Aşk Sarhoşu 10.133 (Toplam: 84.495)
10 -Günah Keçisi 7.048 (Toplam: 47.935)

(Rakamlar Boxoffice.com'dan alınmıştır)

Kaynak: Ntvmsnbc
RuffRyders - avatarı
RuffRyders
Kayıtlı Üye
10 Şubat 2011       Mesaj #45
RuffRyders - avatarı
Kayıtlı Üye
'Eyyvah Eyvah 2' hız kesmiyor

'Eyyvah Eyvah 2' 3.5 milyon seyirci sayısına ulaştı ve Türk sinema tarihinin en fazla izlenen filmleri arasında hızla yükselmeye devam ediyor.
110210eyvaheyvahhlarge3
7 Ocak'ta gösterime giren 'Eyyvah Eyvah 2', vizyondaki 5. haftasında da seyircinin yoğun ilgisi ile izlenmeye devam ediyor. 'Eyyvah Eyvah 2'yi şu ana kadar 3.500.000 seyirci izledi.

Hakan Algül’ün yönettiği “Eyyvah Eyvah 2” da, Ata Demirer, Demet Akbağ, Özge Borak, Salih Kalyon, Tanju Tuncel, Meray Ülgen ve Bican Günalan yer alıyor.

Babasını da, babasını bulma macerasında kendisine ablalık eden Firuzan’ı da alıp Geyikli’ye dönen Hüseyin Badem’in artık tek amacı var: Müjgan’a açılmak! Ama seyircinin çok iyi bildiği gibi, Hüseyin bela aramasa da bela gelip onu bulur!

Türk sinemasının en fazla izlenen filmleri listesinde 4.333.116 seyirciyle 'Recep İvedik 2' zirvede yer alıyor.

Kaynak: Ntvmsnbc
RuffRyders - avatarı
RuffRyders
Kayıtlı Üye
12 Şubat 2011       Mesaj #46
RuffRyders - avatarı
Kayıtlı Üye
Türkiye gişede 6. sırada

Türkiye 2010 yılında Avrupa'da en fazla sinema bileti satılan 6. ülke oldu.
110211newyorktabeminare
STRASBOURG - Avrupa Konseyi Görsel ve İşitsel Yayımlar Gözlemevi tarafından bu sabah Strasbourg'da açıklanan verilere göre, geçen yıl Avrupa Konseyi üyesi ülkelerde toplam 1 milyar 196 milyon 600 bin adet sinema bileti satıldı. En fazla sinema bileti satılan ülkeler sırasıyla Fransa (206,5 milyon), İngiltere (169,2 milyon), Rusya (165,5 milyon), Almanya (126,6 milyon), İtalya (123,4 milyon) ve Türkiye (41,1 milyon) oldu. Türkiye'de 2009 yılında 36,9 milyon adet sinema bileti satılmıştı.

Avrupa Konseyi verileri, geçen yıl Türkiye'deki sinema bileti satışlarından elde edilen gelirin ise 380 milyon 200 bin Türk Lirası olduğunu bildirdi. Bu oran 2009 yılında 308,2 milyon Türk lirası olarak kaydedilmişti.


Öte yandan, Türkiye, sinema piyasasında ulusal filmlerin en fazla paya sahip olduğu Avrupa ülkesi ünvanını geçen yıl da korudu. Türk yapımı sinema filmlerinin pazar payı geçen yıl yüzde 52,9 olarak kaydedildi. Türkiye'yi bu alanda sırasıyla Fransa (yüzde 35,5), Çek Cumhuriyeti (yüzde 34,8), İtalya (yüzde 32) ve Finlandiya (yüzde 27) izliyor.
Kaynak: Ntvmsnbc
RuffRyders - avatarı
RuffRyders
Kayıtlı Üye
15 Şubat 2011       Mesaj #47
RuffRyders - avatarı
Kayıtlı Üye
'Aşkta bu kadar tesadüf olur'
İkinci haftasında 1 milyon seyirci tarafından izlenen 'Aşk Tesadüfleri Sever'in senaristi Nuran Evren Şit, filmdeki aşkı, tesadüfleri ve hikayedeki Ankara duygusunu anlattı.

110215evrenithlarge9712

İSTANBUL - Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de bir film gösterime girdiğinde ekran yüzü oyunculardır, gayet de normal bir durumdur. Popüler biri yüz ise yönetmen de konuşulabilir, varsa sansasyonel sahneler gündemde kalır. İşin magazinsel kısmı ilgi çektiğinden senaristlerin - olağanüstü bir gelişme olmadığı takdirde - adları bile geçmez çoğunlukla.

Hatta bazı filmlerde senaristin adını jenerikte bile zor görürsünüz. 'Aşk Tesadüfleri Sever' de bu filmlerden. Hiyerarşik bir önem değil, sinemasal bir zorunluluktur aslında: Senaristin adı yönetmenden sonra gelir. Ama 'Aşk Tesadüfleri Sever'de senaristin adını ancak yapımcı, görüntü yönetmeni ve genel koordinatörden sonra görebiliyorsunuz. Bu Türkiye'de sinemaya olan bakışı anlamak için önemli donelerden biri. Ama yine de, o hiyerarşik düzenin arasından Nuran Evren Şit dikkat çekebiliyor.


O isminin kaçıncı sırada yazıldığını önemsemiyor bile. Hatta Ömer Faruk Sorak'la çalışmaktan ve ortaya çıkan filmden o kadar memnun ki, 'Aşk Tesadüfleri Sever'den başka bir şeyden bahsetmedi bile...


'Aşk Tesadüfleri Sever' yönetmen asistanlığından senaristliğe geçiş yapan Şit'in ilk filmi. 'Elveda Rumeli' dizisinin senarist kadrosunda çalışan ve şu anda 'Hanımın Çiftliği'ni yazan Şit, ilk filmini heyecanla anlatıyor ve ortaya çıkan filmden çok memnun. Daha önce Ömer Faruk Sorak'ın reji asistanlığını yapan Şit, ''Onunla çalışmak büyük şans'' diye de ekliyor.


'Aşk Tesadüfleri Sever' ikinci haftasında 1 milyon seyirciye yaklaştı. Ve filmi bir de senaristinden dinleme zamanı:


Öncelikle filmi beğendin mi?

Bu filmin senaryosunda Ömer Faruk Sorak'la çok sıkı iletişimle, ortak bir çalışma yürüttük. Çok tartıştık, o yüzden sete giden senaryo birebir uygulanacak hale gelmişti zaten. Senaryodan çok farklı bir film beklemiyordum, her şeyi beraber yaptığımız için. Fakat yine de sette çok bulunmadığım için birçok şeyi merakla bekledim. Sürprizler de vardı benim için. Senaryoda olmayan, düşünmediğimiz ama daha sonra eklenen bazı şeyler çok güzel oldu. Ortaya çıkan şey kağıt üzerinde olanın kat kat üstünde bir iş oldu.

İlk filmin... Gösterime girdiğine ne hissettin?

13 yaşından beri hayalim, bir filmin jeneriğinde adımı görmekti. 13 yaşında ''ben sinemacı olacağım'' demiştim. Neresinde olursa olsun, sinemanın içerisinde varolma kararını 13 yaşında vermiştim. İlk film için de mükemmel bir iş oldu. Daha iyisi can sağlığı… Çünkü kendimi çok fazla kattığım ve bulduğum bir iş. Sinemasal değeri benim dışımdakilerin yorumudur ama benim yaptığım iş açısından vicdanım rahat.

Projeye ne zaman dahil oldun?

Daha önce Ömer ağabey ile çalışmıştım zaten. Yıllarca reji asistanlığı yapmıştım ona. Ömer Faruk Sorak ve eşi İpek Sorak kendi hayatlarındaki bir tesadüften yola çıkarak bir film yapmaya karar vermişler. İpek bir sinopsis yazmış. Bunu bir senaristle paylaşmak istediklerinde ise, akıllarına ben gelmişim. Hikayeyi okudum, o hikaye üzerine bir şeyler karaladım. Onlar bunu okuyunca benimle çalışmaya karar verdiler. Ankaralı oluşum, aynı kafada olmamız da etkendi. Elimdeki sinopsisten yola çıkarak hikayeyi geliştirmeye, karakterler katmaya, kendimden bir şeyler eklemeye çalışarak senaryoyu yazdım. İpek ve Ömer Abi de bu süreçte işe müdahildiler. Her drafttan sonra, bir sonraki draft için kararları birlikte alarak ilerledik . Sonuç olarak 11 draft yazdım. Zamanla son haline geldi. Güzel bir maceraydı o süreç. Moral bozuklukları, yapamayacağım dediğim zamanlar oldu ama bir yandan bana çok destek oldular. Hiç kolay bir şey değil daha önce sinema filmi yazmamış birine bu işi teslim etmek. Bana güvenmeleri çok önemliydi benim için.

Ankaralı olmasan yazabilir miydin?

Kesinlikle olmazdı. Bir kere filmde bir Ankaralılık var. Her sahnede, detayda, giyim tarzlarında, karakterde Ankara duygusu var. İstanbul'da yaşayan Ankaralıların havası var filmde. Ankaralı olmasaydım nasıl olurdu bilmiyorum.

İSTANBUL'A GİDEN ANKARA'YA DÖNER Mİ?

Peki İstanbul’a gidip de Ankara’ya geri dönen gördün mü?
O laf benim anneme söylediğim bir laf aslında. Annem yıllardır benim Ankara’ya dönmemi bekliyor. Üniversite için geldim İstanbul’a ve ozamandan beri burada yaşııyorum ama ne zaman Ankara’ya gitsem annem ''Keşke Ankara’da işe girsen'', ''ben sana eczacılık oku demedim mi?'' gibi şeyler söyler. Filmdekine benzer bir ilişki var annemle aramda.

Ömer Faruk sorak'la çalışmak nasıldı? Popüler bir filmde olmanın endişeleri var mıydı?

Ömer ağabey ile çalışmak çok büyük şans. Bu ülkede şu anda 70-80 film çekiliyorsa bunda pay sahibi olan insanlardan biri. 'Vizontele', 'Gora' gibi filmler gişesiyle çoğu filmin önünü açtı. Ömer ağabey seyircinin nabzını iyi bilen bir yönetmen. Teknik anlamda çok iyi bir yönetmen. İnsan ilişkileri çok güçlü. Ne istediğini bilen biri. Kendine has yöntemleri var. Kısaca onunla çalışmak çok büyük bir avantajdı.

'Senaryoculuğumu gösteremem' gibi bir endişen oldu mu diye sormak istemiştim.

Hiç olmadı. Senaryo sürecini birlikte yaşadık Ömer Faruk Sorak ve İpek Sorak’la. Onlar da yazdıklarımı beğenerek, yapıcı anlamda eleştirerek ve beni sık sık takdir ederek moralimi hep yüksek tuttular. Ömer ağabey filmi kafasında çekmişti zaten. Sete daha gitmeden bitirmişti. Bu korkunç bir güven veriyor. Onun önsezilerine çok güvendim.

110215aktesadflerisever
Filmin yönetmeni Ömer Faruk Sorak ve oyuncular Belçim Bilgin, Mehmet Günsür.
Fazla mütevazı davranıyorsun...
Teşekkür ederim. (Gülüyor)

Senaryonun matematiği iyi işliyor. Nelere dikkat ettin?

Enformatik sahne koymamaya çok dikkat ettik ve sebep sonuç ilişkisine çok çalıştık. Diyaloglardan, karakterlerden, mekanlardan ziyade daha fazla o kurguya kafa patlattım. Hiçbir şey açıkta kalmamalı, çok sıkı bir örgü olmalı… Filmden atılan şeyler de oldu doğal olarak. Birkaçının atılmasına üzüldüm ama DVD’ye koyarlar herhalde…

HERKESİN HAYATINDA TESADÜFLER VAR...

Tesadüf çok kolay klişelere yaslanabilecek bir tema. Bu bakımdan yazarken zorlandın mı?
Biz bu iki insanın hayatında birbirleriyle alakalı olan kısımları alıp film yaptık. Dolayısıyla bu yapısal bir tercihti. 'Bu kadar tesadüf olur mu?' sorusuna şöyle cevap vereyim: Olur (Gülüyor). Çünkü biz zaten o tesadüflerin filmini yaptık. Fazla gelen yeler oldu oraları çıkardık filmden. İnsan sevgilisiyle daha önce karşılaşıp karşılaşmadığını bilemez. Ya da sevgilisi olmayan biriyle yaşayabileceği ihtimalleri görmeden hayatına devam edebilir. Biri seni tepeden kameraya çekip göstermediği sürece bunu bilemezsin.

Aşk, tesadüfler, melodram… Kafanda başka filmler, romanlar var mıydı?

Tabii vardı. Francis Ford Coppola’nın bir röportajını okumuştum. Bir filme başlamadan önce o türle ilgili en az 300 tane film izlermiş. Ondan sonra yazarmış. Buradan anladığım; önce kafanda ne istediğini oluşturmak gerekiyor. Bunun için de daha önce yapılanlara bakmak lazım. Sevdiğin bir şeyden esinlenmekte sakınca yok. Ayrıca daha önce yapılanı yapmamak lazım. Ve motive olmak lazım iyi ya da kötü filmle. O yüzden benim de çok etkilendiğim, esinlediğim filmler var.

Filmdeki ‘kutu’ sahnesinden dolayı eleştirenler oldu. Haklılık payı var mı bu eleştirlerin?

Daha önce Ömer ağabey de anlattı ama bir kez de ben söyleyeyim. Benim de çocukken sakladığım bir kutu vardı, hala da saklıyorum. Ama kutu silindir değil. Kutunun yuvarlanması için silindir olması gerekiyordu. Ama sırf bu yüzden filme haksızlık edilmesine sebep oldu o kutu. İki çocuk ve bir kutu gördüğümüz her şey ‘Jeux D'enfants/ Cesaretin Var mı Aşka?’ değil. Türkiye’de bir film çıkmadan bir açığını yakalayım düşüncesi var. Büyük bir haksızlık bu. Başka bir kutu olsaydı ‘Amelie’ye benzeteceklerdi. Herkesin böyle nostaljik kutuları olmuştur. O sebeple yazdığımız bir şeydi.

Belçim ve Mehmet arasındaki uyum konusunda herkes hemfikir gibi...
110215aktesadflerisever
Filme yönelik eleştirilerden birinin sebebi bu kutu...
Yazım sürecinde duvarımda Belçim’in ve Mehmet’in fotoğrafları asılıydı. Onlara bakarak yazdım. Onlarla devamlı iletişim halindeydim. Özellikle Belçim’le sık sık görüştük. Onun enerjisi de bana ilham verdi. İkisi de çok iyiydiler. Aralarındaki kimya da müthişti bence.

Aynı zamanda 'Hanımın Çiftliği' dizisinin iki senaristinden birisin. Dizi ile film yazmak arasında onlarca fark vardır. Senin açından bu farklar neler?

Dizide oynamak, yazmak hep küçümsenir ama asla böyle değil. Milyonlarca insanın izlediği bir şey. Senin o dizilerde yazdığın her söz binlerce insana ulaşıyor. O yüzden dizi yazanların kalitesi çok önemli. Dizi yazmanın şöyle bir avantajı var. Bir şey yazıyorsun ve iki hafta sonra izliyorsun ve o çok ilham veriyor sana. Oynanmış halini görmek çok motive ediyor. İzleyiciden tepki alıyorsun, olumlu ya da olumsuz. O sizi yönlendirebiliyor. Filmde ise yönetmene teslim ettikten sonra işiniz bitiyor. Düzeltmeniz gereken bir şey varsa artık çok geç! Onun verdiği bir stres var tabii. Sinema filminde de 100 sayfa yazıyorsun, dizide de 100 sayfa yazıyorsun. Filmi 1,5 senede yazdık, diziyi her hafta yazıyoruz. Orada sürekli zamana karşı bir yarış var. Senaryo dili olarak da çok farklı… Lütfi Akad benim hocam olmuştu bir dönem ve şöyle bir sözü var: ''İnsanlar gözüyle izlesinler filmi, kulağıyla değil. Diyaloglarla götürmeyin'' derdi. Dizide bunun tam tersi geçerli. İzleyicinin arkası dönükken de izlemesi lazım. Böyle birçok fark var.

Son olarak Türk sinemasında net bir ayrım var: Popüler sinema-sanat sineması. Bu ayrımda sizin filminiz nereye düşüyor?

İkisinin ortası galiba. O orta yolu bulmak gerekiyor çünkü. 80 film büyük bir rakam ama hala filmler arasında uçurum var. O yüzden popüler filmlerin kalitesinin artması gerekiyor. Pahalı bir iş sinema ama çok güzel filmler, iyi senaryolar, düşük bütçeler yüzünden yeterli salonda vizyona giremiyor. Ya da popüler seyirci kaygısı taşımadan sadece festivaller için film yapılıyor. O filmleri biraz daha popüler yapacak yollar bulunabilir. Daha fazla seyirciye ulaşması için o filmlerin öncelikle yapımcılara sıcak gelmesi gerekiyor. Çok yetenekli, çok donanımlı insanlar var sektörde, çok güzel hikayeler var ama filmlerde bunun karşılığını göremiyoruz. Bunun birçok nedeni vardır elbette. Çağan Irmak mesela bunu çok güzel yapıyor. Filmleri hem çok izleniyor hem de güzel filmler yapıyor.

Yeni bir proje var mı?

Kendi aklımda olan bir hikayeyi hayata geçirmek istiyorum. Ama önce biraz dinlenmek istiyorum. Diziden dolayı çok yoruldum özellikle…

Kaynak: Ntvmsnbc
RuffRyders - avatarı
RuffRyders
Kayıtlı Üye
21 Şubat 2011       Mesaj #48
RuffRyders - avatarı
Kayıtlı Üye
'Altın Ayı' İranlı yönetmene
61. Berlin Film Festivali'nde 'Altın Ayı' ödülünü, İranlı yönetmen Asghar Farhadi'nin ''Jodaeiye Nader az Simen'' adlı filmi kazandı.

110219iranynetmenhaberh
BERLİN - Almanya'nın başkenti Berlin'de düzenlenen 61. Berlin Film Festivali'nde (Berlinale), ödüller sahiplerini buldu.

En iyi film için verilen ''Altın Ayı'' ödülünü, İranlı yönetmen Asghar Farhadi'nin ''Jodaeiye Nader az Simen'' adlı filmi kazandı.


''Gümüş Ayı'' ödüllerinde de en iyi rejisör dalında, ''Schlafkrankheit'' adlı filmin yönetmeni Ulrich Köhler, ''En iyi senaryo'' dalında ''The Forgiveness of Blood'' adlı film ödüle layık görülürken, ''En iyi kadın oyuncu'' ve ''En iyi erkek oyuncu'' dallarında da ödüller ''Jodaeiye Nader az Simen'' filminin oyuncularına verildi.


Jüri Büyük Ödülü, ''A Torinoi Lo'' (The Turin Horse) filmi ile Macar yönetmen Bela Tarr'a verilirken, ''If not us, Who'', filminin yönetmeni Andres Veiel de, festivalin kurucusunun adının verildiği Alfred Bauer Ödülünü aldı.
Kaynak: Ntvmsnbc
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
28 Şubat 2011       Mesaj #49
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
'Kral' Oscar'da da konuştu

83. Oscar Ödülleri sahiplerini buldu. 'The King's Speech' En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Erkek Oyuncu ödüllerini alarak geceye damgasını vururken, Natalie Portman da beklendiği gibi En İyi Kadın Oyuncu Oscar'ını kazandı. Törenin tekrarı bu akşam saat 22.30'da NTV'de.

110228oscar3hlarge

LOS ANGELES - Sinema dünyasının en prestijli ödülleri Oscarlar, ABD'nin Los Angeles kentindeki Kodak Tiyatrosu’nda sahiplerini buldu.

Tören her zaman olduğu gibi Kırmızı Halı seremonisi ile başladı. Yıldızların şıklık yarışına girdiği gece sürprizsiz bir şekilde bitti.

Tören sunucular James Franco ve Anne Hathaway'in şovuyla başladı. Ödüllerde ilk sunumu ise Tom Hanks yaptı. Hanks, sanat ve görüntü yönetmeni kategorilerinde kazananları açıkladı.

Tom Hanks'ten sonra sahneye efsanevi oyuncu Kirk Douglas çıktı. Douglas, En İyi Yardımcı Kadın Oscar'ını sunmadan önce Anne Hathaway'e döndü ve ''İnanılmaz güzelsin, benim zamanımda neredeydin sen?'' dedi.

Tom Hooper imzalı 'The King's Speech/ Zoraki Kral' En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Erkek Oyuncu ve En İyi Orijinal Senaryo dallarında Oscar ödülünü kazanarak geceye damgasını vurdu.

Colin Firth 'En İyi Erkek Oyuncu' ödülüne ulaşırken, gecenin en güçlü adaylarından Natalie Portman da En İyi Kadın Oyuncu seçildi.


110228oscar2
En iyi 4 oyuncu

'The King's Speech' ile birlikte en güçlü favori konumunda olan 'The Social Network/ Sosyal Ağ' sadece 'En İyi Uyarlama Senaryo' ve 'En İyi Müzik' dallarında ödüle ulaştı.
En fazla adaylık sahibi filmlerden 'True Grit' sıfır çekerken, Inception aday olduğu teknik dalların hepsinde ödülü kazandı.

En İyi Yardımcı Oyuncu dallarında da sürpriz olmadı. 'The Fighter'daki performanslarıyla Christian Bale ve Melissa Leo ödüle ulaşan isimler oldu.
'Yabancı Film' kategorisinde Biutiful'un kazanması beklenirken ödül 'In a Better World' ile Danimarka'ya gitti.


İşte kategoriler ve kazananlar:
En İyi Film: The King's Speech
OSCAR1
En İyi Yönetmen: Tom Hooper (The King's Speech)
OSCAR2
En İyi Erkek Oyuncu: Colin Firth (The King's Speech)
OSCAR3
En İyi Kadın Oyuncu: Natalie Portman (Black Swan)
OSCAR4
110228oscar4
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Christian Bale (The Fighter)
OSCAR24
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Melissa Leo (The Fighter)
OSCAR23
En İyi Uyarlama Senaryo: Aaron Sorkin (The Social Network)
OSCAR6
En İyi Orijinal Senaryo: David Seidler (The King's Speech)
OSCAR5
En İyi Yabancı Film: In a Better World (Danimarka)
OSCAR8
En İyi Görüntü Yönetimi: Inception - Wally Pfister
OSCAR9
110228oscar8

En İyi Sanat Yönetmeni: Alice in Wonderland - Robert Stromberg, Karen O'Hara

OSCAR10
En İyi Animasyon: Toy Story 3
OSCAR7
En İyi Belgesel: Inside Job
OSCAR16
En İyi Animasyon (Kısa Metraj): The Lost Thing
OSCAR22
En İyi Belgesel (Kısa): Strangers No More
OSCAR17
110228oscar7
En İyi Kısa Film: God of Love
OSCAR21
En İyi Müzik: The Social Network, Trent Reznor ve Atticus Ross
OSCAR15
En İyi Şarkı: Randy Newman, If I Rise - 127 Hours
OSCAR14
En İyi Görsel Efekt: Inception, Paul Franklin, Chris Corbould, Andrew Lockley ve Peter Bebb
OSCAR20
En İyi Kurgu The Social Network - Angus Wall ve Kirk Baxter
110218oscarcolinfirth
OSCAR12
En İyi Ses Miksajı: Inception, Lora Hirschberg, Gary A. Rizzo ve Ed Novick
OSCAR19
En İyi Ses Montajı: Inception, Richard King
OSCAR18
En İyi Makyaj: The Wolfman, Rick Baker ve Dave Elsey
OSCAR13
En İyi Kostüm: Alice in Wonderland, Colleen Atwood
OSCAR11

Kırmızı Halı'dan notlar:
*28 yaşındaki Anne Hathaway, 'En Genç Oscar Sunucusu' unvanını ele geçirdi.
*'Winter's Bone' ile En İyi Kadın Oyuncu dalında Oscar'a aday olan 20 yaşındaki Jennifer Lawrence, ilk defa katıldğı törende olmanın çok güzel oluğunu ve çocukluğundan beri bunu hayal ettiğini söyledi. Lawrence gecenin en güzel isimleri arasında gösterildi.
*En genç aday, 14 yaşındaki Hailee Steinfeld 'True Grit'teki performansıyla büyük övgü almıştı. Geceye ailesiyle gelen Steinfeld, geleceğinin parlak olduğunu söyledi ve ''Acelem yok, doğru projelerle yolculuğun tadını çıkaracağım'' dedi.
*Aday olmasa da 'Black Swan'deki rolüyle iyi eleştiriler alan Mila Kunis kıyafetiyle gecenin en seksi aktrisleri arasındaydı. Kunis, rolü için yönetmen Darren Aronofsky ile SKYPE'da anlaştığını da söyledi.

110228oscar5


*En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu adaylarından Amy Adams, favorisinin Melisa Leo olduğunu söyledi. Adams, 'MTV kızı gibi değil Hollywood yıldızı gibi görünüyorsun' yorumlarına da 'kendimi cennette gibi hissediyorum' diye cevap verdi.
*Melissa Leo, ''Kolay karakter oynamak istemez misiniz?'' sorunusna katılmıyorum, ''her kadının iki yüzü var'' diye cevap verdi.
*'The Social Network' filmindeki rolüyle En İyi Erkek Oyuncu dalında aday olan Jesse Eisenberg, ''İlginç bir tecrube ama burada olmak benim için bir onur'' dedi ve Facebook'ta durumuna törende olduğunu yazmadığını söyledi ve ''keşke yazsaydım'' diye espri yaptı.
*Geceye katılan isimlerden Kevin Spacey, Annette Bening'i desteklediğini ve onun muhteşem bir oyuncu olduğunu söyledi.

110228oscar6
*Annette Bening, ise isminin gündeme gelmesiyle ilgili herkese teşekkür etti ve filmdeki rol arkadaşlarına övgülerde bulundu: ''Julianne Moore'un oyunculuğuna aşık oldum. Filmde de ona aşık olmuştum zaten.''
*Mark Wahlberg, 'The Fighter'ın aldığı eleştirler ve gişesi için herkese teşekkür etti ve ''Sadece oyuncu olarak değil prodüktör olarak da onlarla - Christian Bale, Melissa Leo, Amy Adams - çalıştığım için çok şanslıyım'' diye ekledi.
110228jamesfrancooscar
Gecenin sunucularından James Franco kadın kılığında...


*Gecenin favorilerinden Natalie Portman ise şöyle konuştu: ''Gerçekten bu inanılmaz bir an. Filmi bu kadar beğenmesi muhteşem bir şey. Çok zor ve harika bir çalışma süreciydi. Kendimi çok şanslı hissediyorum. Darren ile çalışmak harikaydı.''
*Bir diğer favori Christian Bale ise, ''Bazı filmlerin reklamı yapılmıyor, bazı filmler unutuluyor ama o filmler de aday olanlar kadar saygıyı hak ediyor'' diye konuştu.

oscar tarihinin kazananlarC4B1
oscar tarihinin enleri3
oscar kazanamayan basyapitlar

101229enler2
101229enler3

"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
RuffRyders - avatarı
RuffRyders
Kayıtlı Üye
6 Mart 2011       Mesaj #50
RuffRyders - avatarı
Kayıtlı Üye
3 boyutlu 'Star Wars' filmi geliyor
Serinin ilk bölümü 'The Phantom Menace'in üç boyutlu versiyonunun gösterim tarihi belli oldu.

110304starwars3dhlarge0

LOS ANGELES - Avatar'la beraber üç boyutlu filmler büyük ilgi görmeye başlayınca yapımcı şirketler de hem yeni birçok üç boyutlu filmi yayına soktu, hem de eski popüler filmlerin tekrar üç boyuta çevrilip yayınlanacağı haberleri gelmeye başladı.

20th Century Fox stüdyosu bu furyadan nasibini alan 'Star Wars'un üç boyutlu versiyonu için gösterim tarihini açıkladı.


Serinin ilk filmi 'The Phantom Menace' bundan yaklaşık bir yıl sonra 10 Şubat 2012'de sinemalarda yayınlanacak. Ardından diğer beş film de sırayla üç boyutlu olarak gösterime girmeye devam edecek.


'Star Wars' sinema tarihinin üç boyuta çevrilerek tekrar sinemalarda gösterilmeye başlanan ilk filmi olacak.
Kaynak: Ntvmsnbc

Benzer Konular

2 Şubat 2016 / byseus Sosyal Ağlar
9 Eylül 2008 / kompetankedi Bilgisayar
27 Ekim 2015 / _EKSELANS_ Sosyal Ağlar
28 Ağustos 2013 / _Yağmur_ Arşive Kaldırılan Konular