
Ziyaretçi
halı

yün, pamuk ya da ipek iplikten, çeşitli düğüm teknikleri kullanılarak üretilen yaygı.
Sponsorlu Bağlantılar
İlk olarak Orta ve Batı Asya’da yer yaygısı olarak gelişen halı, çok eskilerden beri çadır, ev, cami ve saray gibi çeşitli mekânlarda döşeme yaygısı olarak kullanılmıştır. Göçebeler kalın dokusundan ötürü halıyı özellikle çadırlarının kapısına ve eyerlerin üstüne örtü yapmışlardır. Doğu evlerinde halıdan pratik yararlarının yanı sıra dekoratif bir öğe olarak yararlanılmıştır; masa, döşek, sedir örtüsü ya da gölgelik olarak kullanılan halı, duvara bile asılmıştır.
Halının kullanım amacı gerek deseninin, gerekse boyutlarının saptanmasında önemli rol oynar. Örneğin Müslümanların özellikle yolculukta yanlarına aldıkları seccadeler öbür halılara göre daha küçük boyda yapılır. Deseninin en önemli öğesi mihraptır. Bunun yanı sıra seccadelerde kandil askısı, su testisi ve başka dinsel öğeler yer alabilir. Türklerde bir odayı döşemek için yapılan dört parçalı halı takımına “deste” adı verilir. Bunlardan ortadakine “meyane”, yanlara konanlara “kenare”, pencere önüne konanlara “serendaz” denir.
Yapım tekniği
Halı, tahta bir tezgâha gerilmiş “çözgü” denen düşey ipliklerin üstüne renkli ilme iplikleri düğümlenerek yapılır, time ipliklerinin, düğümlendikten sonra üstte kalan uçlarına “hav” adı verilir. Bir düğüm sırası tamamlandıktan sonra düğümleri sabitleştirmek için çözgülerin arasından önce bir yandan öbür yana, sonra da tekrar tersine geçirilen yatay ipliğe “atkı” denir. Her atkıdan sonra düğümler “kirkit” adı verilen tarak benzeri ağır bir araçla dövülerek, daha önce atılmış alttaki sıralara doğru sıkıştırılır. Böylece ön yüzdeki havlar çözgü ve atkıları kapatır ve kalın bir dokuma ortaya çıkar. Belirli bir miktar dokunduktan sonra havların sarkan uçlan, ayarlı özel bir makasla kesilerek aynı boya getirilir. Tamamlanan halı, çözgülerin ucu kesilerek tezgâhtan alınır. Bu uçlar, halının iki başındaki püsküller olarak kalır.
Hav ipliği çözgülere birkaç farklı yöntemle düğümlenir. Bunların en eskisi olduğu sanılan Türk ya da Gördes düğümü en çok Anadolu, Kafkas, bazı İran ve Avrupa halılarında kullanılmıştır. İran ya da Sine düğümü ise temelde İran, Hindistan, Çin ve Mısır’da yaygındır. İspanyol düğümü daha çok İspanyol halılarında görülür. Düğümlerin sayısı ne kadar çok olursa, halının kalitesi de o kadar artar. Örneğin bazı Çin halılarındaki düğüm sayısı santimetre karede 3’ten azken, bu sayı bazı Hint halılarında 360’a kadar çıkar. En yüksek düğüm sıklığına Sine düğümüyle ulaşılır.
Tasarlanan bir desenin halıya aktarılmasında değişik yöntemlerden yararlanılır. Bunlardan biri, halıyı dokuyan kişinin deseni doğrudan doğruya akıldan, bir başkası da kâğıda çizilmiş örneğe bakarak aktarmasıdır. Bu ikinci yöntemde halı için hazırlanan örnek, her biri tek bir düğümü gösteren küçük karelere bölünür, sonra bu kareler renklendirilerek desen oluşturulur.
Malzeme ve boya
Hah yapımında çoğunlukla sağlam, kolay boyanır ve ele gelir bir malzeme olan koyun yünü kullanılır. Alımlı bir hav elde etmek için çok donuk kalan pamuk ipliği, dayanıklılığı ve düzgün bükülebilmesi nedeniyle ideal bir çözgü malzemesidir. Doğu halılarında pamuk ipliğinden hem atkı, hem de çözgü olarak yararlanılır. Pahalı olması nedeniyle ipek kullanımı sınırlıdır. Ama ipek, değişen ışık altında halıya başka hiçbir malzemenin sağlayamadığı ince renk ayrımları, parıltı ve zenginlik verir. 16-17. yüzyıl İran halılarının en güzel örneklerinden bazısı bütünüyle ipekten dokunmuştur. Avrupa’da düğüm olarak hiçbir zaman kullanılmayan ipek, 15. yüzyıldan sonra duvar halılarının atkılarında yünle karıştırılarak kullanılmaya başlamıştır. Keten ipliği Mısır halılarının, kenevir lifi ise Hint halılarının çözgü ve atkı malzemesidir. Avrupa halılarında her iki malzemeden de yararlanılmıştır. Yaklaşık 1820’lerden beri makine halılarının çözgü ve atkılarında jüt lifi kullanılmaktadır.
Çok eski zamanlardan 19. yüzyıl sonlarına değin halı yapımında yalnızca doğal boyalardan yararlanılmıştır. Bu boyalardan bazısı çivit, sumak, katırtırnağı ve çivitotu gibi bitkilerden, ağaçların kabuk ve yapraklarından, bazısı aşıtaşı gibi minerallerden, bazısı da böceklerden ya da yumuşakça türü hayvanlardan elde edilmiştir. Renkleri sabitleştirmek için şap gibi çeşitli kimyasal maddeler kullanılmıştır. 19. yüzyılda geliştirilen anilinli sentetik 'boyalar ise önce Avrupa’da, yüzyılın ikinci yarısında da Doğu’da yaygınlaşmıştır.
Bezeme
Bir halının yüzeyini, zemin denen bir iç alan ve bunu çevreleyen bir bordür oluşturur. Genişliği halının büyüklüğüne ve iç süslemelerinin zenginliğine bağlı bulunan bordür, bazen iç içe birkaç sıra halinde olur. Halının bezenmesinde kullanılan örgeler geometrik, stilize ve doğalcı olmak üzere üç grupta toplanabilir. Geometrik örgeler meandr, çokgen, haç ve yıldız çeşitleri ve bunların bileşimleridir. Genellikle bordürlerde rastlanan meandr örgesi, eski zamanlardan beri kullanılagelen basit testere dişinden, oldukça karmaşık çengel biçimlerine kadar büyük bir çeşitlilik gösterir. Çokgenler arasında en çok kullanılan türler baklava ve sekizgenlerdir. Gamalı haçın yanı sıra Malta haçına da oldukça sık rastlanır. Geometrik yıldız figürleri genellikle haç ya da sekizgen figürlerinden yola çıkılarak oluşturulmuştur.
Bellibaşlı stilize örgelerin başında, karmaşık kıvnkdallar gelir. Anadolu’dan Hindistan’a kadar olan bölgede oldukça sık rastlanan başka bir stilize örge de palmettir. Bu örge, yaşam gücünün bir simgesi olarak Asurlularda görülen stilize palmiye desenlerinden kaynaklanmıştır. 17. ve 18. yüzyıl Avrupa halılarında da, hepsi palmiye figüründen kaynaklanan kadeh, yelpaze ve yarım palmet örgelerine rastlanır. Köşeli harflerinden dolayı halı işçiliğine çok uygun olan kûfi yazı da, bazen yazı olduğu bile anlaşılmayacak kadar stilize edilerek Doğu halılarının bordürlerinde çok kullanılmıştır.
Halılardaki doğalcı bitki örgeleri arasında sonsuz yaşamı simgeleyen servi ağacı ile yeniden doğuşu simgeleyen çiçek açmış meyve ağaçları başta gelir. Söğüt ağaçları ve yasemin çiçekleri I. Abbas (Büyük) dönemi (1588-1629) vazolu İran halılarının, başta lale olmak üzere çeşitli çiçekler Osmanlı saray halılarının başlıca örgeleridir. Bitkiler dışındaki en yaygın doğalcı örgeler bahçe ve avcılığa ilişkin olanlardır. Ötücükuşlar, yaban hayvanları ve Çin ejderleri bunlar arasındadır. Balık figürleri ise bazen bir havuz ya da derede yüzerken betimlen- miştir.
Halının deseninde yer alan figürler tek başlarına simgesel bir anlam taşıyabilecekleri gibi, resmin tümü de simgesel olabilir. Bunun en güzel örneklerinden biri, bir Sasani sarayının kabul salonu için 6. yüzyılda dokunmuş olan “Hüsrev’in İlkbaharı” adlı halıdır. Günümüze ulaşamayan tümü ipekten dokunmuş bu halıda, bazı kayıtlardan anlaşıldığına göre suyolları, patikalar, dikdörtgen çiçek tarhları, çiçek açmış fundalar ve meyve ağaçlarından oluşan bir bahçe betimlenmekteydi (bahçe desenli halı).
Tarih
Bugün bilinen en eski düğümlü dokuma örnekleri Güney Sibirya’da, Altay Dağlarındaki Pazınk’ta İÖ 5-3. yüzyıllardan kalma bir kurgandan çıkarılmıştır. Burada ele geçen buluntular arasında Gördes düğümüyle yapılmış görkemli bir yün halı (Ermitaj Müzesi, Leningrad) vardır. İran kaynaklı olduğu sanılan halının boyutları yaklaşık 1,9 m x 2 m’dir. Zemini dama tahtası biçiminde karelenmiş, her kareye de yıldıza benzer çiçek prgeleri yerleştirilmiştir. İki geniş bordürden içteki geyik, dıştaki de ath figürleriyle doldurulmuştur.
Bundan sonra bilinen en eski halılar, Doğu Türkistan’da Lop Gölünün batısındaki Loulan’da bulunanlardır (British Museum, Londra ve Yeni Delhi müzeleri). Mavi, kırmızı, yeşil, san ve kahverengi tonlarının görüldüğü IS 3-4. yüzyıllarda yapılmış bu halı parçaları dikey, yatay ve zikzak çizgilerle, baklava ve kanca örgeleriyle bezelidir. Tulufan’da (Turfan) Kuqa’nın batısındaki Kızıl’da ele geçen IS 6. yüzyıla ait bir parçada da (İslam Sanatı Müzesi, Berlin) kırmızı zemin üstünde ejder kuyruğunu andıran siyah konturlu, sarı renkli bir desen vardır. 6. yüzyıldan, 13. yüzyılda üretildikleri bilinen Anadolu Selçuklu halılarına değin halı sanatı hakkında bilgi yoktur. Ama sözü edilen bu Konya halıları ile başlayan çeşitli halı örnekleri kesintisiz biçimde günümüze ulaşır. Bu dönem boyunca yeryüzünde halı üretilen bellibaşlı bölgeler İran, Anadolu, Kafkasya, Türkistan, Mısır, Çin ve Avrupa’dır.
İran halıları
İran’da halı dokuma sanatının en üst noktasına yaklaştığı 15. yüzyıldan önceki dönemlere ilişkin bilgiler oldukça kısıtlıdır. 13. yüzyıldaki Moğol istilasının İran sanatında yol açtığı duraklama, İlhanlIlar döneminde (1256-1353) başlatılan rönesans hareketiyle kısmen giderilmiştir. Ama İran halıcılığındaki asıl gelişme, öbür sanat dallarıyla birlikte, Timur’dan sonra tahta geçen Şahruh (ö. 1447) döneminde olmuştur. Bu dönemdeki üretimin büyük ölçüde saray atölyelerinde ve sarayın desteklediği tezgâhlarda gerçekleştirilmesiyle halılarda bir üslup bütünlüğü ortaya çıkmıştır. Alıcıların titizliği ve sarayın yapımı desteklemesi, en iyi malzemenin ve işçiliğin kullanılabilmesine olanak vermiştir. Yün için özel olarak koyun yetiştirilirken, boya elde edilen bitkiler için de özel bahçeler oluşturulmuştur. Yetenekli tasarımcılarla dokumacılar saraya alınarak ödüllendirilmiştir. Bu koşullar Safevi egemenliği döneminde de (1501/2-1732) sürmüştür.

İran’ın kuzeybatı kesimlerinde yaygın olarak dokunan madalyonlu halıların, ortada büyük bir madalyonla, uzun eksende bunun uçlarına bağlanan pandantif ya da hartuçlardan, köşelerde de çeyrek madalyonlardan oluşan bir şeması vardır. İlk olarak İran kitaplarının cilt kapaklarında ortaya çıkan bu şema, kuvvetli bir merkez etkisi yaratması ve çok desenli halı şemasına elverişli olması nedeniyle kısa zamanda yaygınlaşmıştır. Bu tür halılarda madalyonla birlikte üst üste geliştirilebilen asma ve çiçek örgeleri de, yeni hayvan, insan ve kır manzarası betimlemeleriyle birlikte daha önceki sınırlayıcı figürlerin yerini almıştır. Bü dönemde İran’da dokunan bazı halılar, tasarımlan, oranları, renk uyumlan, işçilikleri ve aynntı zenginlikleriyle dünyanın en iyi halılan arasında gösterilir. Bunlann en ünlüsü Azerbaycan’daki Erdebil Camisi için dokunmuş olan Erdebil Halısı’dır (Victoria ve Albert Müzesi, Londra).
İran’ın ipek merkezi olan Kâşan’daki saray tezgâhlannda da üstün nitelikli ipek halılar dokunmuştur. En güzel Kâşan halısı örneklerinden biri, Viyana’daki Avusturya Uygulamalı Sanatlar Müzesi’nde sergilenen ipek halıdır.
Üstündeki çiçekli vazo figürleri nedeniyle “vazolu halı” olarak anılan başka bir tür ise Kirman halısıdır. Kirman halısının deseni çiçekli ve yapraklı dallarla bezenmiş kafeslerden oluşur. Günümüze yalnızca yaklaşık 20 tanesi tam olarak ulaşabilmiş bu halılar, İran üslubunun başka tipik örnekleriyle birlikte Kürt, Kafkas, Hint saray halılan ve Buhara işlemeleri üzerinde de büyük etki yapmıştır.
17. yüzyılda İran’da zenginliğin ve lüks tüketimin belli ölçüde artmasıyla, dokumasına altın ve gümüş iphk karıştırılmış halılar çok tutulmaya başlamıştır. Kaşan’da da dokunan bu halılann en kalitelileri Isfahan’da üretilmiştir. Parlak renkleri ve zengin görünümleriyle Avrupa’daki Rönesans ve barok üsluplanna paralellik gösteren bu halılar, Avrupa pazarlannda da ilgiyle karşılanmıştır. İran’la Polonya’nın yakın ilişki içinde olduğu 17. yüzyıl boyunca, PolonyalI soylular için Kâşan’da çok miktarda altın iplikli halı dokunmuştur. 18. yüzyılda bu tür halı dokumacılığı İran etkisi altında Polonya’da da yaygınlaşmıştır. Bu nedenle, 1878 3. Paris Dünya Sergisi’ne İran’dan getirilen halılardan bazısı Polonya halısı sanılmıştır.
AvrupalIların tipik İran halısı olarak tanıdığı başka bir tür de, adını dokunduğu yerden alan ve şarap kırmızısı bir zeminle altın sansı beneklerin süslediği zümrüt yeşili bir bordürün bileşiminden oluşan Herat halısıdır.
17. yüzyılda İran halı sanatı, desen zenginliği ve renk uyumu bakımından gücünü korumuştur. Bu dönemde II. Abbas’ın (ö. 1666) Rum’daki türbesi için dokunan ipek halılar, İran dokumacılığının son başarısı olarak nitelendirilir. 17. yüzyıl sonlarına gelindiğinde bütün ülkede, özellikle de Batı İran’daki Sultanâbad gibi bazı yörelerde, kentli ve göçebe halk tarafından geleneksel halı üretiminin yaygın olarak sürdürüldüğü izlenir. Madalyonlu Saruk halısı, bütün zeminde gümüş renkli gül deseninin tekrarlandığı Seraband halısı ve tekrarlanan baklava örgeleri içindeki girift gül goncalı ve yapraklı deseniyle (herati) Ferahan halisi) bunlann birkaçıdır. Yüzyıllardır aym yöntemlerle elde edilen boyalar ve klasikleşmiş desenlerle oluşturulan İran halıları, Avrupa’nın durmadan artan talebi karşısında sanatsal niteliğini yitirdiği 19. yüzyıl sonlarına değin standartlannı korudu. 20. yüzyılda ise alman bazı önlemlerle İran halıcılığında belirli oranda bir düzelme sağlanmıştır.
kaynak: Ana Britannica
Son düzenleyen Safi; 12 Mart 2018 22:06