Arama

Sessiz Film Yıldızları

Güncelleme: 21 Şubat 2009 Gösterim: 22.605 Cevap: 4
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Nisan 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Buster Keaton


Sponsorlu Bağlantılar
busterKeaton stoneFace



Buster Keaton (aslında Joseph Francis Keaton), 4 Ekim 1895'te Kansas'ta Joseph Frank Keaton VI adıyla doğdu, 1 Şubat 1966 öldü. Anne ve babası vodvil komedyenleriydi. Buster adı ise aile dostları ve iş arkadaşları Harry Houdini tarafından verilmişti. Daha üç yaşındayken, ailesiyle birlikte Üç Keaton adı altında gösterilere çıkıyordu. İlk kez 1917 yazında, beraber iki bobinlik on beş kısa film daha çekeceği komedyen-yönetmen Fattie Arbuckle'ın filmi The Butcher Boyda rol aldı. 1920 yılında askerden döndükten sonra ilk uzun metrajlı filmini çekti ve birden yıldız oldu. Bir yıl içinde, kendi yapım şirketinde kendi yazdığı, yönettiği ve oynadığı filmler çekiyordu. 1928'de MGM stüdyosuna geçmek zorunda kalınca filmlerinin ışıltısı kayboldu. 1932 yılında boşandı, alkolik oldu ve 1935'te bir kliniğe yatırıldı. 1952'de eski evinde sakladığı bazı filmleri bulununca yeniden hatırlandı ve filmlerine akademik bir ilgi gösterilmeye başlandı ve ardından kendisine özel bir Oscar ödülü verildi. 1966 yılında, yüzden fazla film çektikten sonra kanserden öldü. Hiçbir filminde değişmeyen ifadesiz yüzü ile Büyük Taştan Surat lakabını kazanmıştı.


Önemli Filmleri
  • 1920 One Week
  • 1922 The Playhouse
  • 1923 Our Hospitality
  • 1924 Sherlock Junior
  • 1924 The Navigator
  • 1925 Go West
  • 1927 The General
  • 1928 The Cameraman
  • 1930 Free and Easy
  • 1931 Parlor, Bedroom and Bath
  • 1943 Forever and A Day
  • 1950 In the Good Old Summertime / Yeni Sevdalılar
  • 1950 Sunset Boulevard / Sunset Bulvarı
  • 1952 Limelight / Sahne Işıkları
  • 1953 It's A Mad, Mad, Mad World / Çılgın Dünya
  • 1966 A Funny Thing Happened on the Way to the Forum / Aptallar Şehri

Son düzenleyen MeLL; 21 Şubat 2009 01:16 Sebep: Resim linki kırık! Materyal eklendi.
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
30 Nisan 2006       Mesaj #2
arwen - avatarı
Ziyaretçi
GRETA GARBO
greta garbo face and hands

Sponsorlu Bağlantılar
BİYOGRAFİ

Sinema henüz hikayelerini çıt çıkarmadan anlatırken ve Amerikan sineması tüm dünyayı ele geçirmemişken de yıldızlar vardı. Elbette bugünün yıldızları kadar kaprisli ve pahalı değillerdi ama çok daha yetenekli ve özveriliydiler.


İşte bu yıldızların en ünlülerinden biri Greta Garbo. 18 Eylül 1905 tarihinde İsveç'in Stockholm kentinde Greta Lovisa Gustafson adıyla dünyaya gelen Greta Garbo, küçük bir çocukken tüm dünyayı saran savaşla ve ardından babasının ölümü ile yüzleşmek zorunda kaldı. Babasının ölümünden sonra ailesini düştüğü kötü durum nedeniyle okuldan ayrılmak zorunda kalan Garbo, bir süre farklı işlerde çalışarak hayatını kazanmak için çabaladı.
Bir süre sonra şans yüzüne güldü ve güzeller güzeli Greta Garbo, ünlü bir firmadan modellik teklifi aldı. Modellik yaparak geçinmeye başlayan Garbo bu dönemde sinemaya ilgi duymaya başladı ve İsveç Drama Okulu'na yazıldı. İsveç'te çevirdiği sessiz film "Herr och fru Stockholm" (1920) ile oyunculuk kariyerine başlayan Garbo altı yıl boyunca İsveç'te çalıştıktan sonra 1926'da Amerika'ya transfer oldu.
Aktristin Amerika'da rol aldığı ilk film "Torrent" adlı romantik drama oldu. Bu ilk filmi ile dikkatleri çekmeyi başaran Garbo, kısa sürede Amerika'nın en çok iş yapan kadın oyuncularından biri oldu. Büyülü gözleri, güzelliği ve yeteneği ile dönemin en büyük yıldızlarından biri haline gelen güzel yıldız bu dönemde rol aldığı "Love", "Flesh and the Devil" ve "Divine Woman" gibi filmlerle sinemaya damgasını vurdu.
Bu dönemde rol aldığı romantik filmler Garbo'nun gizemli yüzünün de yardımı ile çok başarılı oldu ve Garbo tarzını bulmuş oldu. Ancak tam bu sırada teknoloji sinemanın akışını değiştiriverdi ve filmler "seslendi"! Bu gelişme bir çok sessiz dönem yıldızının sonu oldu. "Seslenen" filmler gerçek yaşama bir adım daha yaklaşınca sessiz filmlerin abartılı mimikleri ve dolayısıyla abartılı oyuncuları tarihe karıştı.
Ancak bu kaybolan yıldızlar arasında Greta Garbo yoktu. Kendini yenilemekte hiç zorlanmayan Garbo bu geçiş döneminde hızından hiç bir şey kaybetmedi. Hatta Garbo bu dönemde oyunculuğunu geliştirmeyi başardı ve 1930 yılında iki filmi ile Oscar'a aday oldu; "Romance" ve "Anna Christie". O yıl Oscar'ı kazanamadı ama bu yeni dönemde de sinemanın devleri arasında olacağını kanıtlamış oldu.

1931 yılında çektiği "Mata Hari" ile sinema tarihine geçen Garbo, gizi hala çözülememiş Alman ajanı Mata Hari'yi mükemmel biçimde canlandırarak büyük başarı kazandı.
1933 yılında rol aldığı "Queen Christina" ile performansının zirvesine çıkan güzel yıldız bu sinema klasiğinde müthiş bir oyun çıkardı. 1935'de "Anna Karenina" ile bir kez daha dönem filmi çekmeye soyunan Garbo, bu filmle yine çok başarılı oldu ve tarihi karakterleri canlandırmadaki yeteneğini bir kez daha kanıtlamış oldu.
1937'de "Camille" ve 1939'da "Ninotchka" ile Oscar'a aday olan güzel yıldız heykelciği bir türlü kazanamadı. 1941 yılında rol aldığı "Two-Faced Woman" Garbo'nun son önemli filmi oldu.
II Dünya Savaşı'ndan sonra sinemaya yani Hollywood'a dönmek yerine New York'a taşınan Garbo burada hayır kurumları için çalışan bir jet-sosyete güzeli olmayı seçti.
1955 yılında kendisine verilen Onur Ödülü sayesinde dört kez kaçırdığı Oscar heykelciğine kavuşan Garbo 15 Nisan 1990 tarihinde New York'ta hayata gözlerini yumdu.
Son düzenleyen MeLL; 21 Şubat 2009 01:20 Sebep: Materyal eklendi.
eros_sonya - avatarı
eros_sonya
Ziyaretçi
17 Temmuz 2006       Mesaj #3
eros_sonya - avatarı
Ziyaretçi
CHARLIE CHAPLIN
Sessiz Film Yıldızları



Charlie Chaplin

Asıl adı Charles Spencer olan Charlie Chaplin 1889'da Londra'da sirkte oyuncu olarak çalışan bir ailenin ferdi olarak doğdu.1910'dan itibaren ABD'ye yerleşen Charlie
1913'den itibaren önceleri kısa metrajlı filmlerde rol aldı.O dönemde 1917'den itibaren oyuncu.senarist ve yönetmen olarak birçok filme imza attı.1919'da United Artists isimli film şirketini kurarak birçok filmin çekimine öncülük etti.Filmlerinde mim sanatının öğelerini ustaca kullanması,duygusallığı ve sakarca hareketleri onu sinemanın ekol ismi haline getirdi.Şarlo tiplemesi birçok komedyene esin kaynağı oldu.1952'de İsviçre'ye yerleşen Chaplin 1966'da Hong Kong'lu Kontes(A Countess from Hong Kong) filminin yönetmenliğini yapıp sinema dünyasına veda etti.1964'de My Autobiography (Yaşamım) isimli eserinde hayatını anlatan Şarlo 1977'de İsviçre'de hayata veda etti.

Şarlo'nun iz bırakan filmleri Şarlo Asker(Shoulder Arms1918),Yumurcak(The Kid-1921),Şarlo Hacı(The Pilgrim-1922),Altına Hücum(The Gold Rush-1925),Şehir Işıkları
(The City Lights-1930),Şarlo diktatör(The Great Dictator-1940) ve Sahne Işıkları(lamelight-1952)'tir.
Son düzenleyen MeLL; 21 Şubat 2009 13:55
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
18 Temmuz 2006       Mesaj #4
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Hollywood dile geldiğinde...

Sessiz filmlerin hayranlıkla izlendiği bir dönemde, Edison ilk kez sesli film teknolojisini tanıttığında, izleyiciler bunun gelip geçici bir heves olduğunu düşünmüşlerdi.

imperiaflex 0 0 0
Bir grup işadamı 27 Ağustos 1910'da, New Jersey, West Orange'da icatlarını tanıtmak için bir laboratuvarda toplanmışlardı. Göstermek üzere oldukları keşfin, 20. yüzyıl popüler kültürüne tamamen hakim olacağını tahmin etmeleri çok zordu. Amerika'nın en verimli mucidi Thomas Edison, hareketli görüntülere sesi de ekleyen buluşu kamuoyuna açıklıyordu. Artık görüntüyle ses ilk kez bir aradaydı.

Bu konuşma efekti, Hollywood'da çekilen ve tüm dünyanın ilgisini çeken sessiz filmlerle düelloya giriyordu. Sinemaseverler, düzinelerce kısa metrajlı sessiz filme hücum etmişlerdi. Ocak 1909'dan itibaren, film endüstrisi sadece ABD'de, binlerce kişiye hitap eden bir eğlence aracıydı. Her şeye rağmen sessiz filmin bir sınırı vardı.
Dolayısıyla, sesli film çok kısa bir zaman sonra diğerinin yerini aldı ve kitlelerin ilgi odağı haline geldi.

Sesli film teknolojisi üzerinde çalışan Edison, sessiz film endüstrisinde kullanılan fonografı zaten daha önce icat etmişti. Sinema sektörünün ardındaki en önemli itici güç kabul edilen Edison, bu unvanını "bir hapşırığa" borçluydu. Kısa metrajlı siyah-beyaz filminde, çalışanlarından Fred Ott'un hapşırmasını saniye saniye görüntülemişti. İnsan beyni, saniyede 15 kare şeklinde akan hızlı sabit resimleri, hareket halindeymiş gibi algılıyor. İzleyiciler, Edison'un bu şovunu izledikten sonra aniden "çok yaşa" diye bağırmaktan kendilerini alamamışlardı ve salonda bir kahkaha tufanı kopmuştu. Edison sonraki denemesinde bir öpüşmeyi kullanacaktı. "May Irvin ve John C. Rice'ın Öpüşmesi" adlı filmi, ilk erotik sinema örneği kabul ediliyor.

Bu arada Fransa'da da Lumiere kardeşler, hareketli görüntü tekniğini deniyorlardı. Duvara asılı çarşaf üzerine yansıttıkları, kameraya yaklaşan trenin görüntüsü, izleyicilerin çığlıklar atarak sokağa fırlamasına yol açmıştı. Daha ilk günden itibaren, sinemanın bir tutkuya dönüşeceği belliydi.


Harvey H. Wilcox ile eşi Daeida, 1880'li yıllarda Los Angeles'ın 15 kilometre kuzeybatısında bulunan Cahuenga Vadisi'ne yerleşiyorlar. Sinema dünyasına damgasını vuracak olan Hollywood, adını bu bölgede yaz kış yeşilliğini yitirmeyen palmiye ağaçlarından alıyor. Şans getirdiğine inanılan ve yılbaşlarında evlerin süslendiği palmiyelerden yola çıkan Daeida, yerleştikleri bu topraklara "kutsal ağaç" anlamına gelen Hollywood adını veriyor. Los Angeles'ın genişleyerek bu küçük yerleşimi içine almasından 7 yıl önce, 1903 yılında da kent olarak ilan ediliyor.
Film şirketlerinin Hollywood'u tercih etmelerinin nedeni, tüm yıl boyunca film çekmeye elverişli hava koşullarından ve doğal güzelliklerinden kaynaklanıyor. Diğer etkenlerden biri de, bölgenin, kameralarını izinsiz kullandığı gerekçesiyle film şirketlerini sürekli dava eden Thomas Edison'dan uzakta olması.
İlk Hollywood stüdyosu Nester Corporation, 1911 yılında Sunset Bulvarı'ndaki bir barın içinde kuruldu. Bundan birkaç yıl sonra, şehirde kurulan 20'den fazla küçük stüdyoda, yılda 600'e yakın film çekiliyordu. Ve sinema, canlı dans gösterilerinin, şovların ve tiyatronun yerini almaya başladı.
1920'li ve 1930'lu yıllarda, stüdyolara yer açmak ve film şirketlerine binalar inşa etmek için bölgedeki tüm eski evler yıkıldı. Ve hepimizin bildiği, 1,5 metre yüksekliğindeki harflerden oluşan "Hollywoodland" yazısı Lee Dağı'nda yükseldi. "Land" ibaresi 1940 yılında çıkarıldı. Günümüzde bu dev "Hollywood" yazısı, bölgeye gelen ziyaretçileri karşılıyor.

imperiaflex 0 2 0
Hatta Edison bile, sesli filmin geleceğini parlak görmüyordu. 1910'da West Orange'daki tanıtım toplantısından sonra, "Sesli filmin çok başarılı olacağını düşünmüyorum. İzleyiciler, hareketli görüntüleri öyle izlemeye alışmış durumdalar. Dolayısıyla görüntüye sesin eklenmesi, ilgilerini çekmeyecektir. Tamam, kısa süreli bir yenilik getirdiğimiz kaçınılmaz, ancak film hayranları bir süre sonra sessizlik ya da filme eşlik eden orkestra müziği için haykırmaya başlayacaktır.
Bu projeyle zamanımızı harcadığımızın biz de farkındayız." demişti.

Warner Brothers, sesli film teknolojisinin gücünü gören tek stüdyoydu. Vitafon adını verdikleri sistemle sesi bir diske kaydediyor ve sessiz filmle uyumlu bu cihazı kullanıyorlardı. Böylece, canlı müzik için çağırdıkları müzisyenlere yüksek paralar ödemek derdinden kurtulmuşlardı.
Edison'un sesli film teknolojisini tanıtmasından yaklaşık 20 yıl sonra Warner Bros, sonunda sesli filmini halka tanıttı.

6 Ekim 1927'de "The Jazz Singer" (Caz Şarkıcısı), New Yorklu izleyiciler tarafından hem izlendi hem de dinlendi. Filmin yıldızı Al Johnson'ın söylediği şarkılar diskten çalınıyordu. Ancak, görüntüyle ve oyuncunun dudak hareketleriyle ses o kadar uyumluydu ki, izleyiciler gösteriyi ayakta alkışlayacaktı. Jazz Singer, gerçek bir sesli film örneği değil, sadece sessiz filme uyumlu olarak çalınan 4 şarkı ve konuşmadan ibaret. Ancak, daha sonra Hollywood adıyla anılacak Tinseltown'da yeni bir dönemi başlatması açısından çok önemli bir örnek.

Seyircilerin sesli filme ilgisi gün geçtikçe artıyordu ve Warner Brothers, halktan gelen bu istekli yaklaşımı bir gazeteye tam sayfa verdiği reklamla besliyordu: "Sonunda, resimler de gerçek insanlar gibi konuşabiliyor!" 1928'de, Warner'lar ilk uzun metrajlı sesli filmi gösterime soktular. "The Lights of New York" (New York'un Işıkları), aslında berbat oyunculuk ve hatalarla dolu kötü bir filmdi. Ancak, 23.000 dolara yapılmasına rağmen, 1 milyon dolarlık hasılatla dönemin gişe rekorunu kırdı.

Vitafon sistemi çok uzun sürmedi. Mayıs 1928'de, büyük film stüdyolarının çoğu sesli teknolojiye geçiş yaptı. Warner Bros'un diğerlerinden önce davranması ve ciddi paralar kazanması, Hollywood'un en güçlü şirketi olmasını sağladı. Warner Bros, 3 yılda pastadan en büyük dilimi alan şirket oldu. Stüdyolarında her yıl 100'e yakın film çekildi ve dünya genelinde yüzlerce sinema salonu açtı.

Hollywood, kısa sürede dünyanın merkezine oturdu. 1920'li yılların son dönemlerinde, Los Angeles'ta sinema sektöründe çalışanların sayısı 42.000'i bulmuştu. Yanı sıra, dünya sinema eğlencesinin yüzde 82'lik bölümü Hollywood'un elindeydi. Bu tekele rağmen, Hollywood'un eski tüfekleri ve sessiz film yıldızları, ilk başlarda ses devrimini reddettiler. United Artists Corporation'ın başı Joseph Schenk, Ağustos 1928'de sesli filmin çok uzun sürmeyeceğini belirtti. Charlie Chaplin de, bunun gelip geçici bir heves olduğunu söyleyecekti. Hatta, sesli filme karşı kampanyalar başlatmış ve kendisini estetik saflığa adayan bir sanatçı portresi çizmişti.
Diğer film eleştirmenleri ise daha hoşgörülüydü.

Bir eleştirmen, The Jazz Singer'ın sesli film geleneğinin yaygınlaşacağının göstergesi olduğunu belirtmişti.


Hollywood'un benimsemekte geciktiği bir diğer buluş da, renkli film teknolojisiydi. 1926-1932 arasında 30'dan fazla film renkli çekildi. Ancak bu teknik yıllar sonra yaygınlaşacaktı. Çünkü, 1929 ekonomik buhranı köklü şirketlerin bile pahalı olan renkli filmlerden uzak durmalarına yol açmıştı.
Renkli film çok sınırlı kullanılabiliyordu, çünkü Technicolor piyasada tekel oluşturmuştu. Bu; kırmızı, mavi ve yeşil görüntüleri farklı negatif filmlere kaydeden bir sistemdi ve Technicolor ile çekilecek filmler için özel bir kamera gerekliydi. Sadece kiralanan bu kameranın ücreti çok yüksekti.
Technicolor, renkli filmlerin sayısını bile sınırlandırmıştı. Ayrıca, stüdyoların Technicolor kameramanları ve danışmanlarıyla çalışmasını zorunlu kılmıştı. Firma, filmlere öylesine komik sınırlamalar getiriyordu ki, çoğu ünlü yönetmen, renkli film çekmek yerine siyah-beyazı tercih ediyordu.
Renkli filmler, yıllar boyunca sadece müzikaller ve "The Wizard of Oz" (Oz Büyücüsü-1939) gibi fantastik yapımlarda kullanıldı. Renkli film sayısında gözle görülür artış, 1940 ve 1950'li yıllarda yaşandı. 1960'larda televizyon renklenince, rekabet gücünü artırmak için sinemada da tamamen renkli filmlere geçildi.

imperiaflex 0 4 0
Gelinen bu nokta, Hollywood'un sinema endüstrisindeki hakimiyetini de zedeliyordu. Ayrıca sesli film, uluslararası özelliğe sahip filmleri sadece İngilizce bilenlerle sınırlamaya başlamıştı.

Sessiz filmlerin altyazıları, ülkelerin dillerine çevrilebiliyor ve tüm dünyada izlenebiliyordu. Ancak, artık böyle bir olanak yoktu, çünkü dublaj ya da altyazı teknolojisi henüz gelişmemişti.
Hollywood bu sorunları yaşarken, İtalya, Fransa ve İsveç gibi Avrupa sinemasının önde gelen ülkelerinde bu teknolojide büyük aşama kaydedilmişti.

Derken, Hollywood şirketleri, yeni Avrupa sinema endüstrisini destekleme kararı aldı. Hatta, Paramount, Fransa'nın Joinville kentinde büyük bir stüdyo inşa etti. Bu stüdyolarda farklı dillerde başarılı filmler çekildi. Dublaj teknolojisi 1932'de geliştirildiğinde, Joinville sinema sektörünün başkenti haline geldi ve hızla dublaj merkezine dönüştürüldü.

Hollywood sonunda ses sorununu çözdü ve 2. Dünya Savaşı'ndan hayatta kalarak çıkmayı başardı. Ancak, Soğuk Savaş yıllarında yeni tehditlerle karşılaşacaktı. Rossellini, Fellini ve Truffaut gibi Avrupa sinemasının usta yönetmenlerinin çektiği insan merkezli, iç benlik sorgulamalarını içeren sanat kaygılı filmler rekabeti körükledi. Daha sonra da televizyonun yaygınlaşması, sinemanın gözden düşmesine ve salonların bir bir kapatılmasına yol açtı.

imperiaflex 0 5 0
Ancak, sinema bir kez 20. yüzyıla damgasını vurmuştu. Hollywood, televizyon karşısındaki yenilgisine karşılık verebilmek için farklı yöntemlere başvurmaya başladı. Artık beyaz perdeye şiddet ve erotizm hakim olacaktı.

Nebraska Lincoln Üniversitesi profesörlerinden Wheeler Winston Dixon, "Seks ve şiddetin dozajının artırılması beyaz perdeyi kurtardı" diyor ve ekliyor "Bu günümüzde de sürüyor. Seri katillere ve araba kazalarına ilgi, çağdaş izleyicilerin de tutkusu."

Bu filmler dünyayı Amerika'nın gözüyle yansıtıyordu. ABD, gerek 2. Dünya Savaşı'nda gerekse Soğuk Savaş yıllarında Hollywood'u adeta bir propaganda aracı gibi kullandı. Ünlü Watergate Skandalı'na kadar, beyaz, düzgün giyimli, iyi aile babası ve annelerini yansıtan "All American" zihniyeti hakimdi. Dünyanın kurtarıcısı Amerikalılardı. Kötü adamlar hep kendilerine benzeyemeyen zenciler, Latin Amerikalılar, Ruslar ve üçüncü dünya ülkelerinin vatandaşlarıydı. Ancak, Watergate Skandalı sonrasında Hollywood sineması da bir iç sorgulama geçirdi ve nispeten tarafsızlaştı.

Avrupa sinemasıysa, gerçekçi üslubuyla hep Hollywood'un karşısında oldu. Her şeye rağmen dünyanın en ünlü yıldızları, en yüksek bütçeli yapımları Hollywood'dan çıktı. Dolayısıyla, sanatsal açıdan Hollywood'dan çok üstün olmasına rağmen, Avrupa sineması hep onun gölgesinde kaldı. İster Avrupa ister Amerika, sinema, 20. yüzyılın en güçlü aracıydı.

Önümüzdeki yıllarda Hollywood yine sıkıntılarla karşılaşacak. Çünkü, yeni kuşak, DVD'lere, video oyunlarına daha yatkın...
MeLL - avatarı
MeLL
Ziyaretçi
21 Şubat 2009       Mesaj #5
MeLL - avatarı
Ziyaretçi
GLORIA SWANSON

Gloria Swanson, 27 Mayıs 1897- 4 Nisan 1983 yılları arasında yaşamış ABD li oyuncu. Asıl adı Gloria May Josephine Swanson' dur. 1950 tarihli Sunset Bulvarı filmindeki Norma Desmond rolü ile tanınır.


Gloria Swanson

Gloria Swanson, "Gloria May Josephine Svensson" adıyla 27 Mayıs 1899'de Chicago, Illinois 'ta doğdu. Okulunu bitirdikten sonra bir mağazada satış elemanı olarak çalışmaya başlayan Swanson, aslında gösteri dünyasına girmeyi hedeflememişti. 1915 yılında, henüz 16 yaşındayken teyzesi ile birlikte filmlerin nasıl çekildiğini görmek için gittiği Chicago'daki film stüdyolarında keşfedildi ve ilerleyen yıllarda Amerika'nın en ünlü sessiz film yıldızlarından biri haline geldi.
"The Fable of Elvira and Farina and the Meal Ticket" filmi ile sinemaya giriş yapmış oldu. İlk olarak "Sweedie Goes To College" filmi ile dikkat çekti. 1919 yılına kadar Keystone Studios ila çalışan Swanson 1919'da Cecil B. DeMille ile kontrat imzaladı. Cecil B.DeMille onu tipik bir Mack Sennet komedyeninden canlı, kışkırtıcı bir aktriste dönüştürdü. Hayatı boyunca yedi evlilik yapacak olan Gloria Swanson, ilk kocası olan Wallace Beery ile evlendikten sonra film dünyasının merkezi sayılan Los Angeles ' e taşındı. "Shifting Sannds", "Don't Change Your Husband" gibi filmlerle yükselişini sürdürdü. 1920'lerin ortalarına gelindiğinde Hollywood'un en çok kazanan kadın oyuncusu olmuştu. Sesli filme geçildiği sırada 30 yaşında olan Gloria Swanson, pek çok sessiz film oyuncusunu sahnelerden silen bu devrime ayak uydurmayı başardı. En büyük rakiplerinden biri olan Pola Negri tuhaf aksanının da etkisiyle sesli filmlere uyum sağlayamadığından Hollyowod'dan ayrılmıştı. 1929 'da "Sadie Thompson" filmindeki rolüyle En iyi kadın oyuncu oscarını aldı. Ertesi yıl ise The Trespasser 'deki rolüyle yine aynı ödülü alacaktı. 1930'lar boyunca kabuğuna çekilen aktrist, bu süre boyunca sadece dört film yaptı. 1934'te "Music In The Air" filminden sonra 1942'deki "Father Takes A Wife" filmine kadar sahnelerde görünmedi. Bu filmi yine uzun bir aradan sonra 1950 yılında Billy Wilder yönetmenliğinde çekilen, başrolü William Holden ile paylaştığı ünlü Sunset Bulvarı filmi izledi. Gloria Swanson, bu filmdeki yıldızı sönmüş sessiz film oyuncusu Norma Desmond rolüyle En İyi Kadın Oyuncu seçilerek 3. kez Oscar aldı. Bu film 16 Haziran 1996'da Amerikan Film Enstitüsü tarafından yüzyılın en iyi 100 filmi içinde 12. sırada gösterilmiştir. Gloria Swanson 1950'de çektiği birkaç filmden sonra yavaş yavaş film dünyasından uzaklaşmaya başlamış ve 1960'lar boyunca daha çok televizyon projelerinde yer almıştır. Beyaz perdede son görünüşü 1975 tarihli "Airport 1975" filmi ile olmuştur.
Gloria Swanson, 4 Nisan 1983 yılında 86 yaşındayken New York' ta hayatını kaybetti.



Filmleri
  • Society for Sale (1918)
  • Her Decision (1918)
  • Station Content (1918)
  • You Can't Believe Everything (1918)
  • Everywoman's Husband (1918)
  • Shifting Sands (1918)
  • The Secret Code (1918)
  • Don't Change Your Husband (1919)
  • For Better, for Worse (1919)
  • Male and Female(1919)
  • Why Change Your Wife? (1920)
  • Something to Think About (1920)
  • The Great Moment (1921)
  • The Affairs of Anatol(1921)
  • Under the Lash (1921)
  • Don't Tell Everything (1921)
  • Her Husband's Trademark (1922)
  • Her Gilded Cage (1922)
  • Beyond the Rock (1922)
  • The Impossible Mrs. Bellew (1922)
  • My American Wife (1922)
  • Prodigal Daughters (1923)
  • Bluebeard's Eighth Wife (1923)
  • Hollywood (1923) (Cameo)
  • Zaza (1923)
  • The Humming Bird (1924)
  • A Society Scandal (1924)
  • Manhandled (1924)
  • Her Love Story (1924)
  • Wages of Virtue (1924)
  • Madame Sans-Gêne(1924)
  • The Coast of Folly (1925)
  • Stage Struck (1925)
  • The Untamed Lady (1926)
  • Fine Manners (1926)
  • The Love of Sunya (1927)
  • Sadie Thompson (1928)
  • Queen Kelly (1929)
  • The Trespasser (1929)
  • What a Widow! (1930)
  • Indiscreet (1931)
  • Tonight or Never (1931)
  • Perfect Understanding (1933)
  • Music in the Air (1934)
  • Father Takes a Wife (1941)
  • Sunset Boulevard (1950)
  • Three for Bedroom "C" (1952)
  • Nero's Mistress (1956)
  • Chaplinesque, My Life and Hard Times (1972) (documentary) (narrator)
  • Airport 1975 (1974)

Kısa Filmler
  • The Song of the Soul (1914)
  • At the End of a Perfect Day (1915)
  • The Ambition of the Baron (1915)
  • The Fable of Elvira and Farina and the Meal Ticket (1915)
  • His New Job (1915)
  • Sweedie Goes to College (1915)
  • The Romance of an American Duchess (1915)
  • The Broken Pledge (1915)
  • The Nick of Time Baby (1916)
  • A Dash of Courage (1916)
  • Hearts and Sparks (1916)
  • A Social Cub (1916)
  • The Danger Girl (1916)
  • Haystacks and Steeples (1916)
  • Teddy at the Throttle (1917)
  • Baseball Madness (1917)
  • Dangers of a Bride (1917)
  • Whose Baby? (1917)
  • The Sultan's Wife (1917)
  • The Pullman Bride (1917)
  • Wife or Country (1918)
  • A Trip to Paramountown (1922)
  • Gloria Swanson Dialogue (1925)

Televizyon İçin Çalışmalar
  • Crown Theatre with Gloria Swanson (1954 -1955)
  • Killer Bees (1974 )
  • ABC Television'undaki Dick Cavett Show, Konuk, 1970
  • The Beverly Hillbillies, Konuk, 1966

Benzer Konular

2 Ekim 2015 / mertcan_gfb Forum Oyunları
29 Kasım 2016 / AlCoLiC Forum Oyunları
2 Haziran 2012 / volture Türkiye Cumhuriyeti
2 Mayıs 2007 / Misafir Taslak Konular
9 Eylül 2014 / nötrino Uzay Bilimleri