
Ziyaretçi
Çini ve seramik ile özdeşleşmiş olan İznik M. Ö. IV. yüzyıldan beri bilinir ve gelişimi izlenmiştir. Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde bir zamanlar İznik’te “300 civarında çinicinin çalıştığını belirtmekle birlikte, Batılı araştırmacılar nedense bu sayıyı çok abartılı bulurlar. Son yıllarda, İznik’te de küçük bir bölgede yapılan kazı ve araştırmalar, 30 civarında çini fırını tespitine imkân vermiştir ve biz bu sayının pek abartılmış olduğuna inanmıyoruz”(Altun, 1991: 8). Osmanlı saraylarının ve anıt eserlerinin donanımında İznik’te üretilmiş olan çini ve seramikler kullanılmış ve seramik sanatının en çok geliştiği dönemlerde yurt dışına ihraç edilmiş olan seramikler İznik’te üretilmiştir. Ham madde olarak kullanılmış olan ve silis(erimiş kuartz camı), sudkostik, potas, kireç vb. bileşimlerin öğütülmesi ve eritilmesiyle elde edilen ‘frit’ maddesi genellikle İznik seramiklerinin hammaddesidir; seramik hamurundaki ‘frit’ için gerekli olan kuartz yörenin dere yataklarında bol miktarda bulunmaktadır. Seramik hamurunda kuartz varlığı fırınlanma esnasında istenmeyen çatlamalara karşı bir önlemdir. Kil ve kuartzı bağlayan malzeme ise feldispattır. 1980 li yılların kazı çalışmaları sonuçlarına göre İznik çini ve seramikleri maksimal olarak 1260 ˚C‘ta pişirildikleri açığa kavuşmuştur. Bu pişirme derecesi porselene yakın bir anlam ifade etmektedir.
Kaynaklar çini ve seramik sanatının aslının sırlı tuğla olduğunu ve asıl sırlı çini ve seramiğin kökenlerinin Mısır, Mezopotamya, Asur, Babil’de yapılmaya başladığını yazmaktadır.
“İlk örnekler M. Ö. 4. binde Doğu Akdeniz’de başlar. Mısırlılar Sakkara’daki piramit mezarlarını firuze sırlı tuğlalarla süslemişlerdir. Ancak M.Ö. 13. yüzyılda Mezopotamya’da bu tarz süslemeyi yeniden görürüz. M.Ö. 13-5. yüzyıllar arasında Asurlular ve Babilliler eserlerini renkli sırlı tuğlalarla bezemiştir”(Öney, tarih yok: 13).
Yetkin’in (1986:12) köklü araştırmaları sonucunda E. pottier M. Pézard (Paris, 1926) kaynağına göre “Mezopotamya’da Ur ve Susa’da yapılan kazılarda da çini kullanıldığı anlaşılmıştır”…W.Andrea (London, 1925) kaynağında ise “Çininin doğrudan doğruya mimari inşaatta sırlı tuğla halinde kullanılması Asur’da M. Ö. XII. yüzyılda başlamış ve M. Ö. VI. Yüzyıla kadar devam etmiştir”.
”İç Asya Türkleri’nin inşaatta çini kullandıklarını ve bu nefis çinilerin Orta Asya’da Kâşan şehrinde (Büyük Selçuklular döneminde) imal edildiğini on üçüncü asrın meşhur Yakup Çelebisi nakil ve kaydeder…Çinicilik şarkta doğmuş ve Türklerin elinde harikalar yaratan bir sanat halini almıştır” (Yatman, 1942:10 ).
Tekniklerin çok çeşitlendiği Büyük Selçuklular döneminde, Yavuz Sultan Selim’in (I.Selim) İran seferinden getirmiş olduğu, Çin üretimi seramik ürünlerin Osmanlı seramiği üzerindeki etkisi nedeniyle seramik ‘çini’ adıyla anılmaya başlanmıştır. Osmanlı Dönemi’nden binlerce yıl ön-ceki tarihlerinde Türkler’in; “Orta Asya bozkırlarındaki ilk yurtlarında yeşil renge duydukları hasret çininin firuze yeşilinde ölmezliğe kavuşmuştur denilebilir”…”Selçuklu Türkleri İran’da yerleşip devlet kurduktan sonra gerek mimari ve gerekse diğer sanat kollarında üstün eserler meydana getirmişlerdir”…“Gerek Anadolu gerek İran’da çini tekniği ayni zamanda kullanılmaya başlanmış” olduğu hâlde…” mozaik çininin mimari dekorasyonda inkişafı Anadolu’da birdenbire ve çok süratli olmuştur” (Yetkin, 1986: 12-14).
Büyük Selçuklular döneminde özellikle bazıları Kâşan kentinde baş-layıp gelişmiş ve Anadolu Türk devrinde çoğalarak gelişimini sürdürmüş olan çeşitli tekniklerin varlığı bilinir.
Araştırmacılar duvar kaplamada kullanılan kare, dikdörtgen, altıgen, üçken levhalar olan türlerine ‘çini’ adını vermişler ve kullanım eşyası olarak üretilenlerini ‘seramik’ olarak adlandırmışlardır. Bütün teknikler için örnek verememekle birlikte, İznik’teki ‘Yeşil Cami’ minaresi Anadolu’da sırlı tuğla ile yapılmış en eski Osmanlı çinisine bir örnektir. Renk ve nüansları oldukça zengindir. Ayrıca Konya’da ‘Kubad-Abad’ Sarayı çinileri lüster (lüstre) tekniğine fevkalade güzel bir örnek teşkil etmektedir.
Selçuklu devrinin firuze sır altına siyah dekorlu tekniği İznik kazılarında bulunmuş ve İznik’te XIV. yüzyıldan başlamak üzere uzun süre günlük kullanım seramiği olarak üretilmiştir. Sır altı tekniğinde sır şeffaf olduğu için sır altında elde edilecek desenler, Selçuklu renk ve desenlerinden ge-lişmiş olarak, koyu mavi, mor, eflatun, firuze, yeşil tonları, kırmızı vb. canlı renklerden meydana gelir. Selçuklular döneminde yapılmış olan tek renkli çini ve seramiklerde genellikle astar kullanılmaz; bu özellik Beylikler ve Erken Osmanlı döneminde de ayni niteliği gösterir. Geç Osmanlı döneminde ise astar, daldırma, püskürtme, fırça ile sürme gibi teknikler kullanılarak uygulanmıştır.
“Selçuklu devrinde çini ve seramik hamuru genellikle sarımsı kül renginde, Beylik ve Erken Osmanlı devrinde kırmızımsı, klasik Osmanlı çağında kirli beyazdır. Bu çinilerde silis oranı yüksektir. Boza kıvamına gelen çini hamuru kalıp atölyelerinde şekillendirilip kurutulur…Selçuklular’da 700-800 ˚C civarında, Osmanlılar devrinde 900-1000 ˚C civarında pişirilir” (Öney, tarih yok: 9).
Sponsorlu Bağlantılar
Çini ve Seramik Sanatının Kökleri
Kaynaklar çini ve seramik sanatının aslının sırlı tuğla olduğunu ve asıl sırlı çini ve seramiğin kökenlerinin Mısır, Mezopotamya, Asur, Babil’de yapılmaya başladığını yazmaktadır.
“İlk örnekler M. Ö. 4. binde Doğu Akdeniz’de başlar. Mısırlılar Sakkara’daki piramit mezarlarını firuze sırlı tuğlalarla süslemişlerdir. Ancak M.Ö. 13. yüzyılda Mezopotamya’da bu tarz süslemeyi yeniden görürüz. M.Ö. 13-5. yüzyıllar arasında Asurlular ve Babilliler eserlerini renkli sırlı tuğlalarla bezemiştir”(Öney, tarih yok: 13).
Yetkin’in (1986:12) köklü araştırmaları sonucunda E. pottier M. Pézard (Paris, 1926) kaynağına göre “Mezopotamya’da Ur ve Susa’da yapılan kazılarda da çini kullanıldığı anlaşılmıştır”…W.Andrea (London, 1925) kaynağında ise “Çininin doğrudan doğruya mimari inşaatta sırlı tuğla halinde kullanılması Asur’da M. Ö. XII. yüzyılda başlamış ve M. Ö. VI. Yüzyıla kadar devam etmiştir”.
”İç Asya Türkleri’nin inşaatta çini kullandıklarını ve bu nefis çinilerin Orta Asya’da Kâşan şehrinde (Büyük Selçuklular döneminde) imal edildiğini on üçüncü asrın meşhur Yakup Çelebisi nakil ve kaydeder…Çinicilik şarkta doğmuş ve Türklerin elinde harikalar yaratan bir sanat halini almıştır” (Yatman, 1942:10 ).
Tekniklerin çok çeşitlendiği Büyük Selçuklular döneminde, Yavuz Sultan Selim’in (I.Selim) İran seferinden getirmiş olduğu, Çin üretimi seramik ürünlerin Osmanlı seramiği üzerindeki etkisi nedeniyle seramik ‘çini’ adıyla anılmaya başlanmıştır. Osmanlı Dönemi’nden binlerce yıl ön-ceki tarihlerinde Türkler’in; “Orta Asya bozkırlarındaki ilk yurtlarında yeşil renge duydukları hasret çininin firuze yeşilinde ölmezliğe kavuşmuştur denilebilir”…”Selçuklu Türkleri İran’da yerleşip devlet kurduktan sonra gerek mimari ve gerekse diğer sanat kollarında üstün eserler meydana getirmişlerdir”…“Gerek Anadolu gerek İran’da çini tekniği ayni zamanda kullanılmaya başlanmış” olduğu hâlde…” mozaik çininin mimari dekorasyonda inkişafı Anadolu’da birdenbire ve çok süratli olmuştur” (Yetkin, 1986: 12-14).
Büyük Selçuklular döneminde özellikle bazıları Kâşan kentinde baş-layıp gelişmiş ve Anadolu Türk devrinde çoğalarak gelişimini sürdürmüş olan çeşitli tekniklerin varlığı bilinir.
- Çin seramiklerinden etkilenmiş beyaz kaplar;
- Desenleri çizilerek yapılmış, sarı, firuze kobalt mavisi, koyu mor gibi renklerle boyanmış, üzerine ince saydam bir sır ile kaplanmış ‘lakabi’ tekniği;
- Desenleri astar üzerine ya da astarsız seramik hamuru üzerine çizilerek yapılan, bir tür kazıma tekniği olan sgrafitto tekniği;
- Levha ya da kapların sırlanıp fırınlandıktan sonra, perdah ya da ‘lüster’ adı verilen madde ile istenen desenlerin uygulandığı, az hararetli, dumanlı bir fırında tekrar fırınlandığı ve madeni bir parlaklık kazandığı ‘Lüster (lüstre) tekniği; Kırmızı seramik hamuru üzerine önce beyaz renkte kalın bir astarla örneklerin yapıldığı, sonra üzerinin sarı, yeşil ya da firuze gibi tek renkli bir sırla sırlanıp fırınlandığı ‘slip’ tekniği; gibi teknikler genellikle sır altı ve sır üstü olarak iki gruba ayrılırlar. Anadolu’da “Kalehisar’da da elde edilen bu tip (şlip tekniği ile elde edilen) seramik, Osmanlı seramik sanatının Selçuklu seramik sanatı ile belirgin bir bağlantısı olarak değerlendirilmelidir”(Altun, 1991:10).

Selçuklu devrinin firuze sır altına siyah dekorlu tekniği İznik kazılarında bulunmuş ve İznik’te XIV. yüzyıldan başlamak üzere uzun süre günlük kullanım seramiği olarak üretilmiştir. Sır altı tekniğinde sır şeffaf olduğu için sır altında elde edilecek desenler, Selçuklu renk ve desenlerinden ge-lişmiş olarak, koyu mavi, mor, eflatun, firuze, yeşil tonları, kırmızı vb. canlı renklerden meydana gelir. Selçuklular döneminde yapılmış olan tek renkli çini ve seramiklerde genellikle astar kullanılmaz; bu özellik Beylikler ve Erken Osmanlı döneminde de ayni niteliği gösterir. Geç Osmanlı döneminde ise astar, daldırma, püskürtme, fırça ile sürme gibi teknikler kullanılarak uygulanmıştır.
“Selçuklu devrinde çini ve seramik hamuru genellikle sarımsı kül renginde, Beylik ve Erken Osmanlı devrinde kırmızımsı, klasik Osmanlı çağında kirli beyazdır. Bu çinilerde silis oranı yüksektir. Boza kıvamına gelen çini hamuru kalıp atölyelerinde şekillendirilip kurutulur…Selçuklular’da 700-800 ˚C civarında, Osmanlılar devrinde 900-1000 ˚C civarında pişirilir” (Öney, tarih yok: 9).
BAKINIZ
El Sanatları - Çanak Çömlek
Seramik Sanatı (Keramik)
Seramik ve Kullanım Alanları
Porselen ve Kullanım Alanları
El Sanatları - Çanak Çömlek
Seramik Sanatı (Keramik)
Seramik ve Kullanım Alanları
Porselen ve Kullanım Alanları
Son düzenleyen Safi; 9 Ocak 2017 04:47