Arama

Osmanlı Padişahları - Sultan İkinci Mahmud

Güncelleme: 15 Ocak 2017 Gösterim: 41.885 Cevap: 9
kompetankedi - avatarı
kompetankedi
VIP Bir Dünyalı
17 Şubat 2007       Mesaj #1
kompetankedi - avatarı
VIP Bir Dünyalı

Mahmud II

Ad:  Sultan_Mahmud.JPG
Gösterim: 1812
Boyut:  49.1 KB

(d. 20 Temmuz 1785, İstanbul - ö. 1 Temmuz 1839, İstanbul),
Sponsorlu Bağlantılar
1808-39 arasında Osmanlı padişahı..

Çağdaşlaşma yolunda giriştiği reformlarla, savaşlardan yenilgi ve toprak kayıplarıyla çıkan Osmanlı Devleti’nin güçlenmesine katkıda bulunmuş, Tanzimat döneminin hazırlayıcısı olmuştur.

Gençliği ve yetişmesi.


I. Abdülhamid’in Nakşıdil Sultan’dan dünyaya gelen oğludur. Küçük yaşta babasını yitirdi ve amcasının oğlu Padişah III. Selim tarafından yetiştirildi. Sarayda iyi bir eğitim gördü; edebiyat, müzik, Arapça ve hat öğrendi. III. Selim’in Batı’yı örnek alan reform girişimlerini izleme olanağını buldu. 1807’de bu yenilik hareketlerine karşı Kabakçı Mustafa Ayaklanması çıktı ve III. Selim tahttan indirilerek yerine Mahmud’un ağabeyi IV. Mustafa getirildi. Olayın hemen ardından Rusçuk (bugün Ruse, Bulgaristan) âyanından Alemdar Mustafa Paşa, III. Selim’i yeniden tahta çıkarmak için askerleriyle İstanbul’a girdi. IV. Mustafa bunu önlemek için III. Selim’i öldürttüyse de, Alemdar Mustafa Paşa IV. Mustafa’yı tahttan indirerek yerine reform yanlısı Mahmud’u geçirdi (28 Temmuz 1808).

Padişahlığının ilk yılları.


Alemdar Mustafa Paşa’yı sadrazamlığa getiren II. Mahmud, ilk iş olarak Kabakçı Mustafa’nın yandaşlarını ortadan kaldırdı. Ardından Rumeli ve Anadolu’daki âyanla Sened-i İttifak olarak bilinen anlaşmayı imzaladı (29 Eylül 1808). Buna göre âyan, padişahın emirlerini kesin olarak yerine getirecek, güvenliğin sağlanmasında ona yardımcı olacak, III. Selim’in başlattığı reformlar sürdürülecekti. Askeri alandaki reformların bir gereği olarak, III. Selim’in Nizam-ı Cedid birliklerine benzeyen Sekban-ı Cedid birlikleri kuruldu ve Batı yöntemleriyle eğitilmeye başladı. Yeniçeri Ocağı’nda da reform yapıldı. Esame kâğıtlarının (bak. esame defteri) alım satımı yasaklandı; askerlikle ilişiği olmayanların esameleri de, yan bedelleri ödenerek ellerinden alındı. Bu uygulamadan zarar gören yeniçeriler Kasım 1808’de ayaklandılar, reformların baş sorumlusu olarak gördükleri Alemdar Mustafa Paşa’yı öldürdüler ve sarayı kuşattılar. II. Mahmud bu arada yeniçerilerin yeniden tahta çıkarmak istedikleri IV. Mustafa’yı boğdurttu. Yeniçerilere Sekban-ı Cedid’i kaldırdığını ve Yeniçeri Ocağı’na ilişmeyeceğini bildirerek ayaklanmaya son vermelerini sağladı. Tarihe Alemdar Olayı olarak geçen bu ayaklanmadan sonra yenilik hareketleri uzun bir süre kesintiye uğradı ve II. Mahmud ancak yıllar sonra yeniden otoritesini kurup yenilik hareketlerine girişebildi.

II. Mahmud’un iç sorunlarla uğraştığı sırada Balkanlar’da Sırp, Hicaz’da Vehhabi ayaklanmaları ile III. Selim’in Rusya ve İngiltere’ye açmış olduğu savaşlar sürüyordu. Bu arada, daha önce Osmanlı Devleti’ nin dostu görünen Fransa, Tilsit Antlaşmasını (1807) imzalayarak, Osmanlılardan Eflâk ve Boğdan^ı isteyen Rusya’ya yakınlaşmıştı. 1809’da Kale-i Sultaniye Antlaşmasını yaparak İngilizlerle savaşa son veren II. Mahmud, Rusya ile savaşı sürdürdü. Rus orduları Besarabya, Boğdan, Eflâk ve Dobruca’yı işgal etti. II. Mahmud bu savaşa son veren Bükreş Antlaşması’m (28 Mayıs 1812) imzalayarak Rusya’nın Besarabya’yı ilhakını ve Sırbistan’a özerklik verilmesini kabul etti. 1813’te de Mısır valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın başlattığı askeri harekâtla Vehhabi ayaklanmasını kesin olarak bastırdı.

Merkeziyetçiliği güçlendirme politikası izleyen II. Mahmud, eyaletlerde çıkan bütün ayaklanmaları kanlı biçimde bastırarak Rumeli, Anadolu ve Irak’ta devlet denetimini sağladı. Âyanın yerel otoritesine son vererek eyaletlerin merkezî yönetime bağlılıklarını sağlamak için beylerbeylerini birer memur durumuna getirdi. Ama merkezî örgütlenmede yapmak istediği reformlarda sürekli olarak yeniçerilerin ve Yeniçeri Ocağı’na dayanarak yönetimde etkili olan Halet Efendi’nin engellemeleri ile karşılaşıyordu. 1820’de Halet Efendi’nin etkisiyle Tepedelenli Ali Paşa’yı asi ilan etti ve uzun bir mücadele sonunda öldürttü. II. Mahmud’un Ali Paşa ile uğraşması, 1821’de Mora’da ayaklanan Rumların işini kolaylaştırdı ve 1822’de Yunanistan bağımsızlığını ilan etti. Halet Efendi’nin Mora Ayaklanmasındaki rolünü fark eden II. Mahmud onu, Fener Rum patriği Gregorios’u ve birkaç metropoliti öldürttü. Bu olay, başta İngiltere olmak üzere bazı Avrupa devletlerinin sert tepkilerine ve Osmanlı Devleti’ne karşı tavır almalarına yol açtı.

Yeniçeri Ocağı'nin kaldırılması.


II. Mahmud, Mora Ayaklanmasını bastırmak için Kavalalı Mehmed Ali Paşa’dan yardım istedi. Mehmed Ali Paşa 1824’te oğlu İbrahim Paşa komutasında Mora’ya asker çıkardı. Dış sorunlar bütün ağırlığıyla sürerken II. Mahmud ulemanın, devlet adamlarının ve bazı ocak ağalarının da desteğini alarak, Yeniçeri Ocağı’nı kaldırmak için harekete geçti. Ayaklanan yeniçerileri kanlı biçimde bastırarak Haziran 1826’da ocağı kaldırdı (bak. Vaka-i Hayriye) ve yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye adı altında yeni bir ordu kurdu. 7 Ekim 1826’da Akkerman Antlaşmasını imzalayarak Sırbistan’la Eflâk ve Boğdan üzerindeki Rus isteklerini kabul etti. Bu arada İbrahim Paşa’nın Mora’daki askeri harekâtı sürüyordu. İbrahim Paşa’nın buradaki baskılarına son verilmesini isteyen Rusya ve İngiltere, Mora’da Osmanlı Devleti’ne vergi ödeyecek özerk bir devlet kurulmasını öngören bir protokol imzaladılar (4 Nisan 1827). Bu protokole daha sonra Fransa da katıldı ve üç devlet 6 Temmuz 1827’de Londra Antlaşmasını imzalayarak Yunanistan’a tam destek verdiler. Ardından Akdeniz’deki filolarını Mora’ya göndererek Navarin’de Osmanlı Mısır donanmasını yaktılar (20 Ekim 1827). II. Mahmud da bu ülkelere karşı cihad ilan etti. Osmanlılara savaş açan Rusya Anapa, Ahıska, Kars ve Erzurum’u işgal etti, sonra da Edirne’yi ele geçirdi (1829). 1828-29 Osmanlı Rus Savaşı olarak bilinen bu savaşa son veren Edirne Antlaşmasıyla (14 Eylül 1829) II. Mahmud, Tuna ağzındaki adalarla Kafkasya’nın Karadeniz kıyı şeridini Rusya’ya bırakmayı, Çanakkale ve İstanbul boğazlarını Rus gemilerine açmayı ve Yunanistan’ın bağımsızlığını kabul etti.

Mehmed Ali Paşa ile mücadelesi.


Fransa, Osmanh Devleti’nin içine düştüğü durumdan yararlanarak 1830’da Cezayir’i işgal etti. Aynı yılın başlannda II. Mahmud, Mehmed Ali Paşa’yı Suriye ve Adana valiliğine getirmeyi kabul etmişti. Mehmed Ali Paşa, Yunanlılara karşı savaştaki hizmetleri karşılığında kendisine verilmesi vaat edilen bu valilikleri istedi (1831). II. Mahmud’un bunu reddetmesi üzerine, Mehmed Ali Paşa’nm oğlu İbrahim Paşa komutasındaki kuvvetler Suriye’ye saldırarak Şam ve Halep’i ele geçirdi, Konya’ya kadar ilerleyerek orada Osmanlı ordusunu bozguna uğrattı (1832) ve İstanbul üzerine yürümeye başladı. II. Mahmud İngilizlerden yardım istedi. Ama İngiltere, Fransızların Mısır’ı desteklemesi nedeniyle Osmanlılara yardım etmeyi reddetti. II. Mahmud bunun üzerine Rusya’ya başvurdu. Rusya donanmasını İstanbul Boğazına gönderdi. Gelişmelerden kaygılanan Ingiltere ve Fransa’nın araya girmesi üzerine imzalanan Kütahya Antlaşmasıyla (14 Mayıs 1833) II. Mahmud Suriye, Filistin ve Adana’yı Mısır’a bıraktı. Ardından Rusya ile, Edime Antlaşmasının koşullarının da yeniden onaylandığı Hünkâr İskelesi Antlaşması’m (8 Temmuz 1833) imzaladı. Bu tarihten sonra daha çok iç sorunlar ve reformlarla ilgilenen II. Mahmud, Mehmed Ali Paşa’ya karşı İngiltere’ nin desteğini sağlayabilmek için Baltalimanı Antlaşmasıyla (16 Ağustos 1838) İngiliz tüccarlara ayrıcalıklar tanıdı. Mehmed Ali Paşa’yla hesaplaşmaya kararlı olan II. Mahmud, ordusunu Suriye’deki Mısırlıların üzerine gönderdi, ama 24 Haziran 1839’da Nizip’te ağır bir yenilgiye uğradı. Bundan birkaç gün sonra da öldü.

Değerlendirme.


II. Mahmud, Osmanlı Devleti’nde köklü yenilikler gerçekleştiren ilk padişahtır. Onun askerlik alanında yaptığı en büyük yenilik, devletin en eski kurumlarından biri olan Yeniçeri Ocağı’nı kaldırarak yerine doğrudan padişahın denetiminde bulunan yeni bir ordu kurmasıydı. Bu yeni ordunun eğitimi için Batı’dan uzman ve danışmanlar getirttiği gibi, genç Osmanlı subaylarını da eğitim için Avrupa’ ya gönderdi. Eğitime de büyük önem vererek geleneksel öğretim kurumlan olan medreselerin yanında modern öğretim kurumları açtırdı, ilköğretimi zorunlu hale getirdi. Tıp öğrenimi için Avrupa’ya öğrenci gönderdi. İlk modem tıp okulu olan Tıbhane-i Âmire’yi öğretime açtı (14 Mart 1827). Tercüme Odası’nı kurdurarak, özellikle askerlik ve fen alanlanndaki temel kitapları Türkçeye çevirtti. Türkiye’de yayımlanan ilk Türkçe gazete olan Takvim-i Vekâynin çıkanlmasına da öncülük etti. Yönetim alanında da köklü yenilikler getirdi; geleneksel divanı kaldırarak yerine heyet-i vükelayı (bakanlar kurulu) oluşturdu ve çağdaş bir düzende çalışacak ilk nezaretleri (bakanlık) kurdurdu. Batılı anlamda devlet adamları yetiştirmeye özen gösterdi. OsmanlI Devleti’nde ilk nüfus sayımını (yalnızca erkekler) yaptırdı (1830). İlk modern itfaiyeyi ve posta örgütlerini kurdurdu, Avrupa’ya giden Osmanh uyruklular için ilk kez pasaport düzenletti.

Adlî mahlasıyla şiirler yazan II. Mahmud, III. Selim gibi müzikle de ilgilendi ve müziği ondan öğrendi. Hammamizade İsmail .Dede Efendi, Şakir Ağa ve Delalzade İsmail Efendi gibi dönemin ünlü bestecilerini saraya aldı ve korudu. Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasından sonra Muzıka-yı Hümayun’u kurdurarak Batı müziğinin Türkiye’ye girmesine öncülük etti. Tamburi, neyzen ve hanende de olan II. Mahmud’un besteleri arasında “Ebrularının zahmı nihandır ciğerimde” (hicaz aksak divan), “Aldı aklım yine bir nevres-nihal” (acem buselik düyek şarkı), “Gördüm bir âfet-i devran” (ferahfeza yürük aksak şarkı), “Naz etme gel ey gonca-fem” (arazbar düyek şarkı) sayılabilir.

II. Mahmud aynı zamanda usta bir hattattı. Kebecizade Mehmed Vasfi Efendi’den meşk ederek 1807’de icazet aldı. Kebecizade’nin ölümü üzerine Mustafa Rakım’ı kendisine yazı hocası yaptı. Özellikle celi sülüs yazıda çok güzel yapıtlar verdi. Büyük boydaki levhalarının bir bölümü Topkapı Sarayı Müzesi, Türk ve İslam Eserleri Müzesi ve Vakıf Hat Müzesi’nde bulunmaktadır.

Kaynak: Ana Britannica

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Baturalp; 15 Ocak 2017 19:20 Sebep: sayfa düzeni, moderatör ekleri, foruma uygun resim eki
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
26 Kasım 2007       Mesaj #2
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  Sultan İkinci Mahmud.JPG
Gösterim: 1097
Boyut:  31.2 KB

Sultan İkinci Mahmud

, 20 Temmuz 1785 tarihinde İstanbul'da doğdu. Babası Sultan Birinci Abdülhamid, annesi Nakşidil Valide Sultan'dır. Orta boylu, geniş omuzlu, beyaz sakallı, zarif ve sevimli yüzlüydü. Diğer Osmanlı padişahları gibi kuvvetli bir tahsil gördü. Öğrenimi ile Sultan Üçüncü Selim padişahlığı sırasında bizzat meşgul olmuştu.

Sponsorlu Bağlantılar
Cesur, temkinli, sabırlı ve azimli bir kişiliğe sahip olan Sultan İkinci Mahmud, Alemdar Mustafa Olayı sonrasında, 28 Temmuz 1808 tarihinde tahta çıktığında 23 yaşındaydı. Zeki ve bilgili bir insan olan Sultan İkinci Mahmud, Avrupa'daki yenileşme hareketlerini benimsemişti. Adalet işlerine gereken önemi verdi, yeni kanun ve tüzükler hazırlattı ve bu sebeple kendisine "Adli" sanı verildi.

Şiiri, edebiyatı ve bilimi seven, halk arasında dolaşmayı ve onların dertlerini dinlemeyi gerekli gören Sultan İkinci Mahmud, Osmanlı İmparatorluğu'nu gerek sosyal bakımdan, gerekse uygarlık açısından ileri bir ülke yapmaya çalıştı. Sultan İkinci Mahmud yakalandığı verem hastalığından kurtulamayarak, 1 Temmuz 1839 günü dinlenmek için gittiği kardeşi Esma Sultan'ın Çamlıca'daki köşkünde, 54 yaşında vefat etti. Büyük bir cenaze töreni ile halkın gözyaşları arasında Divan Yolu'ndaki türbesine defnedildi.

Erkek Çocukları: Abdülmecid, Abdülaziz, dört tane Ahmed isimli Şehzade, Bayezid, Abdülhamit, Süleyman, Mehmed, Murad, Nizameddin, Mehmed, Abdullah, Osman
Kız Çocukları: Emine Sultan, Hamide Sultan, Hayriye Sultan, Şah Sultan, Saliha Sultan, Ayşe Sultan, Atike Sultan, Fatma Sultan, Münire Sultan, Fatma Sultan, Mihrimah Sultan, Adile Sultan
Son düzenleyen Baturalp; 15 Ocak 2017 19:26
CrasHofCinneT - avatarı
CrasHofCinneT
VIP Pragmatist Çılgın Zat...
10 Ekim 2008       Mesaj #3
CrasHofCinneT - avatarı
VIP Pragmatist Çılgın Zat...

MAHMUD II


(1785-1839).

Osmanlı Devleti' nin 30. padişahı olan II. Mahmud İstanbul'da doğdu. Babası 27. Osmanlı Padişahı I. Abdül-hamid, annesi Nakşıdil Sultan'dır. Babası 1789'da ölünce Mahmud'un çocukluğu ve gençliği amcasının oğlu III. Selim'in padişahlığı döneminde geçti. Mahmud, III. Selim'in yenilik­çi girişimlerini yakından izledi ve destekledi. Erkek çocuğu olmayan III. Selim de çok sevdiği yeğeninin eğitimiyle özel olarak ilgi­lendi, iyi yetişmesi için çalıştı. Ne var ki, III. Selim 1807'de Kabakçı Mustafa Ayaklanması sonucunda tahttan indirildi {bak. selim III). Yerine geçen Mahmud'un ağabeyi IV. Musta­fa ayaklanmacılarla işbirliği yaparak III. Selim' in kurduğu Nizam-ı Cedid ordusunu {bak. nizamıCedİd) dağıtmaya girişti. Bunun üzeri­ne Rumeli'ye kaçan Nizam-ı Cedid yanlıları Rusçuk ayanı Alemdar Mustafa Paşa'nın çev­resinde toplanarak bir güç oluşturdular.

Ad:  Sultan İkinci Mahmud5.JPG
Gösterim: 831
Boyut:  34.2 KB
III. Selim'i yeniden tahta çıkarmak amacıy­la Haziran 1808'de yola çıkan Alemdar Mus­tafa Paşa İstanbul'a gelip Kabakçı Mustafa'yı ve yandaşlarını dağıtınca IV. Mustafa, Top-kapı Sarayı'nda tutulan III. Selim'i öldürttü. Şehzade Mahmud saray ağalarının yardımıyla kaçmayı başardı. Topkapı Sarayı'na gelen Alemdar Mustafa Paşa, III. Selim'in öldürül­müş olduğunu görünce 28 Temmuz 18()8'de IV. Mustafa'yı indirip Mahmud'u tahta çıkar­dı. II. Mahmud da Alemdar Mustafa Paşa'yı sadrazamlığa getirdi.

Alemdar Mustafa Paşa'nın İstanbul'da çok sıkı önlemler alması, II. Mahmud'un da Nizam-ı Cedid'i canlandırmak amacıyla Sek-ban-ı Cedid adını verdiği yeni bir ordu kurma­ya kalkışması yeniçerilerin ayaklanmasına yol açtı. Alemdar Mustafa Paşa'nın 18()8'de ölü­müyle sonuçlanan ayaklanma sırasında II. Mahmud da yeniden tahta çıkarılmasını önle­mek içiri ağabeyi eski Padişah IV. Mustafa'yı öldürttü. Böylece Osmanlı hanedanında baş­ka erkek kalmadığından tahtın tek sahibi oldu. II. Mahmud Yeniçeri Ocağı'na dokun­mayacağına, Sekban-ı Cedid'i de dağıtacağına söz vererek ayaklanmayı yatıştırdı.

II. Mahmud, III. Selim'in başlattığı yenilik hareketlerini sürdürebilmek için güçlü bir yönetim kurmanın gerektiğini anlamıştı. Ama bunu başarması kolay olmadı. İç sorunlar kadar dış sorunlar da atılımlarını zorlaştırdı. Dış sorunların başında savaşlar ve ayaklan­malar geliyordu. 1809'da başlayan Osmanlı-Rus Savaşı ancak 1812'de Fransa İmparatoru I. Napolyon'un Rusya'ya saldırması üzerine imzalanan Bükreş Antlaşması ile sona erdi. 1804'ten beri süren Sırp ayaklanması 1817'de yatıştırılabildi. Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa 1805'te patlak veren Hicaz'daki Vehhabi ayaklanmasını uzun savaşlardan son­ra 1818'de kesin olarak bastırdı. Yunanis­tan'ın Epir bölgesinde başına buyruk bir yönetim kuran Tepedelenli Ali Paşa da 1822'de yenilgiye uğratıldı. 1821'de önce Eflâk'da ardından da Mora'da patlak veren Yunan ayaklanması 1822'de bağımsızlık ila­nıyla sonuçlandı. Osmanlı Devleti'nin elinde­ki ordu ve donanma bu olaylara karşı duracak güçte değildi. II. Mahmud gene Kavalalı Mehmed Ali Paşa'dan yardım isteyerek 1825'te Yunanistan'a karşı harekete geçti. 1827'de Atina ele geçirildi ve bağımsız Yunan Devleti'ne son verildi. Ama bu olaya büyük tepki gösteren İngiltere, Fransa ve Rusya'nın birleşik donanması 20 Ekim 1827'de Mora Yarımadası'nın güneybatı ucundaki Navarin' de demirlemiş olan Osmanlı-Mısır donanma­sını bir baskınla yok ettiler. Ardından 1828'de Rusya, Osmanlı Devleti'ne savaş açtı.

Balkanlar ve Kafkasya'da karadan, Kara­deniz'de de denizden başlayan Rus saldırıları karşısında Osmanlı orduları ve donanması geriledi. Fransa da Yunanistan'ı desteklemek amacıyla Mora'ya asker çıkardı. Osmanlı Devleti 1829'da Yunanistan'ın bağımsızlığını tanıdı. Rus orduları doğuda Erzurum'a, batı­da Edirne'ye kadar ilerleyince Osmanlı Dev­leti barış istemek zorunda kaldı. 15 Eylül 1829'da imzalanan Edirne Antlaşması ile Os­manlı Devleti, Tuna Irmağı'nın kuzeyi ile Kafkasya'daki topraklarının büyük bölümünü Rusya'ya bıraktı. Bu fırsattan yararlanan Fransa da 183()'da Cezayir'i işgal etti. Bundan sonraki en önemli dış sorun 1831'de başlayıp ancak 1841'de sonuçlanan Kavalalı Mehmed Ali Paşa ayaklanması oldu.

II. Mahmud dış sorunlarla uğraşırken içeri­de de önemli olaylar yaşandı. 1808-20 arasın­da ayanların gücünü kırarak merkezi yöneti­mi güçlendiren II. Mahmud'un asıl hedefi Yeniçeri Ocağı'ydı. 100 yılı aşkın bir süreden beri savaşlarda hiçbir başarı gösteremeyen, buna karşılık, bir başıbozuk topluluğu halinde özellikle İstanbul'da sık sık ayaklanan, büyük bölümü askerliği unutup esnaflıkla uğraşan ya da zorbalık yapan yeniçerilerin varlığı artık devlet için büyük bir yük olmuştu. 1826'da ulemanın ve devlet adamlarının da desteğiyle harekete geçen II. Mahmud kısa sürede Yeniçeri Ocağı'nı dağıttı. Osmanlı tarihinde Vaka-i Hayriye (Hayırlı Olay) olarak anılan Yeniçeri Ocağı'nın dağıtılmasından sonra II. Mahmud batılı tarzda yeni bir ordu kurmaya girişti. Asakir-i Mansure-i Muhammediye (Muhammed'in Zafer Kazanmış Askerleri) adı verilen bu ordu kısa zamanda örgütlendi, bazı başarılar da elde etti.

Bundan sonra devlet yönetimindeki deği­şikliklere hız veren II. Mahmud 1829'da devlet memurlarına fes, pantolon, ceket giy­me zorunluluğunu getirdi. Merkez ve taşra örgütlerini düzenledi. Divan-ı Hümayun'un {bak. divan) yetkilerini yeni kurulan nezaret­lere (bakanlıklara) devretti. Danışma kurulla­rı niteliğinde meclisler oluşturdu. Devletin taşra kuruluşunu eyaletler (geniş iller) biçi­minde örgütledi. 1830-31'de ilk nüfus sayımı­nı yaptırarak vergi ve asker kaynağını sapta­maya çalıştı. İtfaiye, posta, karantina gibi hizmetleri ülkeye getirdi. 1831'de devletin resmi gazetesi olarak Takvim-i Vekayi'yi çı­karttı. Eğitim alanında da yeniliklere girişildi. İlköğrenim zorunlu kılındı. 1827'de modern tıp öğrenimini başlatan Tıphane-i Amire açıl­dı. 1834'te yeni ordunun subay gereksinmesi­ni karşılamak amacıyla Mekteb-i Harbiye (bugün Kara Harp Okulu) kuruldu. Batıdaki yenilikleri, gelişmeleri öğrenmek, izlemek için dışarıya öğrenciler, devlet adamları gön­derildi. Ülkeye yabancı uzmanlar çağrıldı. Ekonomi alanında önemli atılımların olmadı­ğı bu dönemde, 1838'de önce İngiltere ile ardından da başka Avrupa devletleriyle imza­lanan serbest ticaret antlaşmalarının getirdiği ayrıcalıklar, geleneksel üretim yapısının geri­lemesine yol açtı.

II. Mahmud bu yenileşme çabalarını sürdü­rürken Mısır'da bağımsız bir yönetim kuran Kavalalı Mehmed Ali Paşa da egemenlik alanını genişletmeye çalışıyordu. 1832-33 yıl­larında ve 1839'da Osmanlı ordularını iki kez yenilgiye uğratan Kavalalı Mehmed Ali Paşa gücünü daha da pekiştirdi (bak. kavalalı Mehmed Al! Paşa). II. Mahmud, bu son yenil­ginin haberi İstanbul'a ulaşmadan öldü.

Osmanlı Devleti'nin batılılaşması yolunda ilk atılımları yapan II. Mahmud'un açtığı yolda, yerine geçen oğlu Abdülmecid daha büyük bir kararlılıkla yürüdü (bak. abdülme­cid; tanzimat).

Kaynak: MsXLabs.org & Temel Britannica
Son düzenleyen Baturalp; 15 Ocak 2017 19:29 Sebep: düzenlendi.
Ölmediğine sevindim, hala acı çekebiliyorsun...
_KleopatrA_ - avatarı
_KleopatrA_
Ziyaretçi
15 Şubat 2010       Mesaj #4
_KleopatrA_ - avatarı
Ziyaretçi

II. MAHMUT DÖNEMİ ISLAHATLARI (1808-1839)



A-)ALENDAR MUSTAFA PAŞA OLAYI (1808)
II.Mahmut kendine Alendar Mustafa Paşa’yı sadrazam seçti.Alendar yönetime egemen oldu ve şu işleri yaptı:
  • Nizam-ı Cedid taraflarını işbaşına getirerek yenilik hareketlarini başlattı.
  • III.Selimin ölümünde etkili olan kişileri cezalandırdı.
  • İstanbul’da asayişi sağladı.
  • Alendar ,Niazam-ı Cedid yerine Sekban-ı Cedid adında bir ocak kurdu.
  • Ulufe alımı ve satımı yasaklandı.
  • Ayanlar(Valiler) ile Sened-i İttifak yaptı.
SENED-İ İTTİFAK:
XIX.yy’ın başında Anadolu ve Rumeli’de ayanlar türemişti(derebeylik).Alendar,sarsılan düzeni yeniden kurmak amacı ile bütün ayanları İstanbul’da topladı.Yapılan görüşmeler sonunda hükümet ile ayanlar arsında Sened-i İttifak imzalandı(1808). Buna göre;
  • Devlet ayanların varlığını kabul etti.
  • Ayanlar devlet otoritesini kabul edecek,verilen emirlere uyacaklardı.
  • Ayanlar yapılan ıslahatlara bağlı kalacaklardı
  • Ayanlar kendi bölgelerindeki halka adaletli davranacaklardı
  • İstanbul’da isyan çıkarsa İstanbul’a gelip isyanı bastıracaklardı.
ÖNEMİ:
  • Bu belge Osmanlı’nın ayanlara söz geçiremeyecek kadar zayıf duruma geldiğini gösterir.
  • Osmanlı tarihinde padişahın yetkileri ilk defa sınırlandırılmıştır.(Padişah kendi otoritesi dışında bir güç olarak ayanları kabul etmiştir.)
NOT:
  • Bu yönü ile İngilizler’in 1215’deki Magna Carta’ya benzemektedir.Ancak Magna Carta krala zorla imzalatılmasına karşın ittifakta böyle bir zorlama yoktur,padişahın iradesiyle imzalanmıştır.
  • Yeniçerilerin isyan etmesi üzerine II. Mahmut Sekban-ı Cedidi kaldırdı,isyan sona erdi.
B-)YÖNETİM ALANINDAKİ YENİLİKLER
II. Mahmut Osmanlı buyruğunda olan herkese tam bir din ve vicdan özgürlüğü vermiştir.Bunu şu sözleri ile belirtmiştir:” Tekban dan(halk),müslümanları camide,hristiyanları kilisede, Musevileri havrada görmek isterim.” Şu yenilikleri yapmıştır:
  • Divan teşkilat kaldırıldı,nazırlık(bakanlık) kuruldu.
  • Tımar sistemi kaldırıldı,devlet memurları maaşa bağlandı.
  • Müsadere üsulu kaldırıldı.(Devletin ölen şahısların malına el koymasıdır.)
  • Devlet memuru yetiştirmek için (mekteb-i maarif) eğitim okulları açıldı.
  • İlk defa genel anlamda nüfus sayımı yapıldı.Sayım askeri amaçlı olduğu için sadece erkekler sayıldı.
  • Askeri işleri düzenlemek amacı ile askeri şura oluşturuldu.
  • Pasta teşkilatı kuruldu.
  • Polis teşkilatının temelleri atıldı.
  • Reyaül-ü Kütlap kaldırıldı.Dış işleri nezareti kuruldu.
  • İlk kez karantina teşkilatı kuruldu.
  • Dar-üş Şura’yı Bab-ı Ali kuruldu.(Devlet memurlarının terfi ve yargı işleridir)
  • İlk yönetim değiştirildi.(Merkezi otoriteyi sağlamak için iller merkeze bağlandı)
NOT:
Bu mahkeme bugünkü danıştayın ilk örgütlenmesidir.

C-)KÜLTÜREL ALANDAKİ YENİLİKLER
  • Medreselerin yanı sıra pek çok Avrupa tarzı okul açıldı.
  • İlk öğretim mecbur hale getirildi.
  • Avrupa’yı yakından tanımak amacı ile ilk defa Avrupa’ya öğrenci gönderildi.
  • Avrupa tarzında müzik serbest bırakıldı.
  • Takvim-i Vakayı adında ilk gazete çıkarıldı.
  • Kılık kıyafette ilk değişikliğe gidildi.II.Mahmut devlet dairelerine resmini astırdı.
  • Yurt dışına çıkışta pasaport uygulaması başlatıldı.
  • Enderun kaldırıldı,yerine devlet memurları yetiştirilen okullar kuruldu.
NOT:
Böylece eğitim alanında ikilik ortaya çıktı.Kültür çatışmaları oluştu.

D-)ASKERİ ALANDAKİ GELİŞMELER
  • Sekban-ı Cedid ocağı kuruldu.
  • 1825’te Eşkinci ocağı kuruldu.(Yeniçeri ocağına bağlı olarak)
  • Yeniçeri ocağı kaldırıldı.(Vaka-i Hayriye.1826)
SONUÇLARI:
  • Islahat süreci hızlandı.
  • Padişahlar yeniden yönetime egemen oldu.
  • Yeniçeri ocağının yerine Asakiri Mansure-i Muhammediye adı verilen Avrupa tarzında yeni bir ordu kuruldu.
EKONOMİK ALANDAKİ YENİLİKLER:
  • Yerli malların kullanılmasına teşvik edildi.
  • Osmanlı tüccarlarının Avrupa mallarıyla rekabet edebilmesini sağlamak amacı ile gümrük kolaylıkları getirildi.
  • 1838’te İngiltere Baha Limanı antlaşması ile çok geniş yetkiler kazandı.
NOT:
  • II. Mahmut’un yapmış olduğu yenilikler Atatürk’ün yapmış olduğu yenilikler arasında büyük benzerlik vardır.
  • Çeşitli baskılardan dolayı başarılı olunamamıştır.
Son düzenleyen Baturalp; 15 Ocak 2017 21:14
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
21 Haziran 2010       Mesaj #5
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

II. Mahmut Dönemi Yenilikleri:

Ad:  Tugra_Mahmuds_II.Gif
Gösterim: 625
Boyut:  28.2 KB

(1808-1839)

A ) Orduda Yenilikler :
  • Sekban-ı Cedid ordusu kuruldu. Ayaklandıkları için kapatıldı.
  • Eşkinci adında talimli bir sınıfı meydana getirildi.
  • 1826da Yeniçeri Ocağını kaldırdı (Vaka-i Hayriye)
  • Asak-ari Mansuri Muham-madiye adında ordu kurdu.
  • Bölük, tabur, olay gibi birliklere ayrıldı.
  • Harp okulu ve tıp okulu açıldı.
B) Hükümet Kurumlarında Yenilikler :
  • Divan örgütünü kaldırdı.
  • Padişah, sadrazam ve şeyhülislamın elinde toplanmış yetkileri nazırlar (Bakanlar) arasında böldü.
  • Sadrazamlık: baş vekalete (başbakan)
  • Saderet Ket Hüdalığı: dahiliye nezaretine (iç işleri )
  • Reisülküttap'ta hariciye nezare­tine çevrildi. ( dış işleri)
  • Maliye Efkaf nazırlıkları kuruldu.
  • Memurlar hariciye ve dahiliye olmak üzere 2 kışıma ayrıldı.
  • Memurların tayin ve terfileri için esaslar konuldu ve maaş bağlandı.
  • Memurlar arasında hediye, rüşvet alınıp verilmesi yasaklandı.
  • Devlet içindeki işlerin yenilik hareketlerinin teklif şekli hükümlere bağlandı. Bunun içinde Meclis Komisyonları kuruldu.
  • Din bakımından ayrıcalık tanınmadığı belirlendi (Müslü­man, Hıristiyan ve Museviler eşit olacaktı.)
C) Memleket Yönetiminde Yenilikler:
  • Merkeziyetçilik yaratıldı.
  • Eyaletlerde yarı bağımsız hale gelmiş olan "ayanlara" karşı harekete geçildi, (ittifak senedine rağmen bunlar merkezi dinlemeyip istedikleri gibi hareket ediyorlardı. Ayanların konaklarıhapishaneleri, mahkemeleri ve kalabalık tarafları vardı. Devletin zayıf olmasındanfaydalanarak ayaklanma çıkarıyorlardı.) II. Mahmut ayanlığı kaldırdı.
  • Eski büyük iller bölünerek yerine yenileri kuruldu. Başlarına merkezden valiler atandı. Bunlar yönetim işlerine ve yeni düzende asker yetiştirme işleriyle uğraştılar.
  • Anadolu ve Rumeli'de erkek sayısını bilmek için "ilk Defa Nüfus Sayımı" yapıldı. (1831 )
  • Vergi esasları yeniden düzenlendi.
  • Posta örgütü kuruldu.
  • Karantina servisleri açıldı.
D ) Eğitim Alanında Yenilikler :
  • Yeni okullar açıldı.
  • Yüksek okullara öğrenci yetiştirmek için rüştiye okulları
    açıldı.
  • Rüştiye okullarının üstünde Mekteb-i Ulumi Edebiye Okulu
    açıldı.
  • Devlet memurları yetiştirmek için Mekteb-i Marifiye okulu açıldı
  • Tıbbiyede eğitim dili Fransızca olarak verildi.
  • Takvim-i Vakayı adlı ilk resmi gazete çıkartıldı.
  • Avrupa'ya ilk defa öğrenci gönderildi.
E) Ekonomik Alanda Yenilikler
  • Osmanlı İmparatorluğu'nun pazarları Avrupa malları ile dolmuştu.
  • Parası Avrupa'ya aktarılıyordu. Türk ve Reaya tüccarlarının kapitülasyonlardan faydalanan Avrupalı tüccarlarla rekabet edebilmesi için gümrük vergisinden muaf tuttu.
  • Silah ve cephane fabrikaları kurdu.
  • İstanbul'da bir çuha fabrikası kurdurdu.
  • Polis örgütünün temelini attı.
Son düzenleyen Baturalp; 15 Ocak 2017 19:30
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
27 Eylül 2010       Mesaj #6
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın

II. Mahmut Islahatlara Hız Veriyor


Askeri Islahatta Yeniçeri Engeli Ortadan Kalkıyor

Yeniçeri ocağının kaldırılması (Vaka-i Hayriye) ile birlikte yeni bir ordunun kurulması kendiliğinden gündeme geldi. Yeni ordunun yeni bir ismi vardı. Muhammet'in Eğitimli Muzaffer Askerleri. Bu birlik yeniçerilerin yerini alan bir kuruluştur. Diğer ocaklar devam ediyordu. Yeni ordu iki tertip halinde görev yapacak, İstanbul'un asayişi ve itfaiyesiyle meşgul olacaklardı. 1828'de tulumbacı teşkilatı kuruldu. 1845'de Zaptiye Müşirliği kuruldu. Bu gelişmeyle birlikte asayiş işleri askeri örgütten ayrılmış oldu.

Ad:  Sultan İkinci Mahmud6.JPG
Gösterim: 778
Boyut:  16.2 KB
Ordu yapılanmasında değişikliğe gidildi. Bölüm ve rütbe adları değiştirildi. Mahmut sarayı korumakla görevli bostancı ocağını da Muallem Bostaniyan-ı Hassa ocağına dönüştürdü. Bir süvari alayı oluşturuldu. Eğitiminde yabancı subaylar görevlendiril-di. Topçu, top arabacı, lağımcı ve humbaracı ocakları eskisi gibi devam etti. Cebeci ocağı dağıtılıp yerine yeni bir cephane ocağı kuruldu. Görünüşte devam eden ancak amaçlarından uzaklaşmış tımar sistemi, 1831'de kaldırıldı. Hazine dirliklere el koyup, iltizama verdi. İşe yarar sipahilerden dört süvari taburu oluşturuldu. Gerisine emekli maaşı bağlandı. Donanmada maaşlar arttırıldı. Mühendishane-i Bahr-i Hümayun genişletildi. Program çağdaşlaştırıldı. Tersaneye çeki düzen verildi, Rum denizcilerin yerine Karadenizli ve Suriyeli denizcilerin gelmesi için tedbirler alındı.

Askeri Islahat İstenilen Sonuçları Vermiyor Çünkü....
Yeniçeriliğin ortadan kaldırılması ve yeni ordunun kurulmasıyla olumlu sonuçlar hemen alınmadı. Rus savaşındaki ve Mısır harbindeki ağır yenilgilerin en önemli sebebi orduda ve donanmadaki uzman kadronun yani subay kadrosunun yetersizliğiydi. Bir subay kadrosunun oluşması beklenmeden kurulmuş bütün birliklere ister istemez oradan buradan subaylar bulundu. Subay yetiştirmek için Nizam-ı Cedid'den subaylardan sarayda bir Enderun-u Hümayun Ağavatı Ocağı kuruldu fakat istenilen sonuç alınamayınca 1830'da bu uygulamadan vazgeçildi. 1831'de subay yetiştirmek için seçilmiş erlerden sübyan bölükleri oluşturuldu. Bundan sonraki aşamada ise Harbiye kurulacaktı. Oysa ki Mısırdaki M. Ali ordusunu kurmadan önce bir Fransız subay sayesinde yönetiminde 500 subay yetiştirmiş, kendisi de bir er gibi çalışarak askerlik sanatını öğrenmiştir. Sağlam bir yol tutan M. Ali bu nedenle de Osmanlılara karşı başarılı olmuştur.

Nihayet Islahatlar Askeri Alanın Dışına Taşıyor
XIX. yy'a gelinceye kadar kültürlü bir Osmanlı efendisi Arapça ve Farsça öğrenmeye çalışır, batı dillerini küçümserdi ancak batı ile temasların toplum ve devlet haya-tında belirleyici olması nedeniyle Müslümanlar da batı dillerini öğrenmeye başlayacaklardı.

Bugün tıp bayramı olan 14 Mart 1827 gününde tıbhane adlı askeri okul Mısırda açılan tıp okulundan 1 ay sonra açıldı. Tıbhane'de öğretim dili Fransızcaydı dolayısıyla öğretmenler ve kitaplar da Fransız kökenliydi. Mahmut bunun geçici bir durum olmasını istemiş ve bir an önce Türkçe'ye geçilmesi dileğinde bulunmuştur. Ancak Tıbhane'de Türkçe, 1870'de öğretim dili olacaktır.

Yine M. Alinin bir uygulamasına koşut olarak 1826'da ilk kez bir hayli eleştiriye göğüs gerilerek Avrupa'ya 4 öğrenci gönderildi. Sonraki yıllarda tıbhane ve Harbiye'ye öğrenci yetiştirilmek üzere Enderun ağalarından Avrupa'ya gönderilenlerin sayısı 150'yi buldu. M. Ali bu işe 1816'da başladı 1826-1848 yılları arasında 300 civarında öğrenci gönderdi.

Mahmut padişahların yaşam tarzında da esaslı değişiklikler yaptı. Sakalını kısalttı ve Mısır tarzında setre pantolon giymeye, Avrupa hükümdarları gibi doğum günlerini kutlamaya, resimlerini devlet dairelerine astırmaya, elçiliklerde davetlere gitmeye, tebdil-i kıyafet etmeden şehir içi hatta yurt içi inceleme gezilerine çıkmaya başladı. Hükümet toplantılarına katıldı, hükümet adamlarının huzurunda oturmalarına müsaade etti.

1828'de Mansureye Şubara denilen başlık yerine fes giydirilmesi kabul edildi. Eyüp'te feshane kuruldu. Bu arada kıyafet nizamnamesi çıktı. Fes, setre pantolon, ulema dışında siviller için zorunlu hale getirildi (1829). Avrupa tarzında giyim kuşam ve tıraş özellikle padişaha yakın çevrelerde salgın halini aldı. Burada iki noktayı belirtmek gerekir. Birincisi halkın muhtemelen büyük bir bölümü II. Mahmut'u gavur padişah olarak mimledi ama yeniçeriler olmadığı için hoşnutsuzluğunu ortaya çıkaramadı. Diğer nokta ise kıyafetle, sakalla, vs.. ile uğraşmak çok yüzeysel görünse de Rus ve Japon çağdaşlaşma tarihinde de önemli bir yer tutar.

İlk gazete Takvim-i Vekayi çıkmaya başladı (1831). Mısırda 1829'da Vekayi-i Mısırrıye adlı resmi gazete kurulmuştu. Mahmut herhalde bu örneği düşünerek yap-tığı işleri tanıtmak üzere haftalık ve 5000 tirajlı bir gazetenin çıkarılmasını sağladı.

II. Mahmut ıslahatını ıslahatların yoğunluğuna göre dönemlere ayırırsak bu dönemlemede iki olayın etkisini görebiliriz. Birinci dönem yukarıda da anlattığımız gibi, yeniçeri ocağının kaldırılmasıyla hız kazanan ıslahatlar dönemidir. İkinci dönem ise Mısır meselesinin ortaya çıkması ve M. Ali'nin Osmanlı ülkesinden ülkeler koparması sonucu başlar. Mahmut, M. Alinin üstünlüğünü kabul etmek niyetinde değildir. Yapacağı ıslahatların devleti güçlendireceğini ve Mısır meselesinde yardımına muhtaç olduğu Avrupa kamuoyunda Osmanlıyı sevimli göstereceğini bunun da diplomatik ilişkilere yansıyacağını ummaktadır. Şimdi bu amaçlarla başlamış olan ıslahatlar dönemini ele alalım.

Merkezi yönetimdeki yenilikler
Hükümetin örgütlenmesinde çağdaş bir yapılanmaya gidilerek uzmanlaşmış nezaretler (bakanlıklar) kurulmaya başlandı. Sadrazamın durumu da değişti. Padişahın mutlak vekili olmaktan çıktı. Nazırların her biri mühür sahibi oldular. Üstelik bunları padişah atayacaktı. Sadrazamlık başvekillik haline geldi. Nazırlar ve başvekile evkaf nazırı, serasker, kaptan-ı derya ve şeyhülislam katılarak Meclis-i Hass-ı Vükela veya Meclis-i Vükelayı yani bakanlar kurulunu oluşturdular. Bu yapılanma ile sarayın ve padişahın daha güçlü hale geldiğini söyleyebiliriz.

Sarayda toplanacak bir Meclis-i Valay-ı Ahkam-ı Adliye ülkenin temel mevzuatıyla (Tanzimat-ı Hayriye) ve yüksek mahkeme olarak çalışacaktır. Dar-u Şurayı Bab- ı ali, Dar-u Şurayı Askeri askeri mevzuatla uğraşacaktı. Yönetenler yeni bir sisteme bağlandı. Toprağa bağlı gelirler tahsis etmek ya da iş sahiplerinden alınacak paralarla (bahşişle) geçinmelerini beklemek yerine hepsi maaş sahibi kılındılar. Her üç yöneten zümresi için ortak bir rütbe aşama sırası saptandı. Bunlar üzerindeki müsadere baskısı kaldırıldı ve böylece ilmiye dışındaki yönetenlerin de mallarını mirasçılarına devredebilme hakkı doğdu. Yönetenlerin, yöneten statüsünü belgeleyen beratlarının her yıl yenilenmesi usulüne son verilmesi de aynı şekilde kamu görevlilerine güven ve istikrar veren bir tedbir oldu.

Buraya kadar gördüğümüz merkezi yapıdaki ıslahatın genel bir değerlendirmesini yaparsak başlıca şu unsurlara değinebiliriz.

1- Merkezi yapıda çağdaşlaşma amacıyla uzmanlaşmaya önem verilmektedir (Nazırlıkların, meclislerin kurulması).
2- Padişah merkezi yapıda uzmanlaşmayı isterken bir yandan da merkezi daha fazla kendine bağlı kılmaya çalışmakta, otoritesini arttıracak bir değişimi oluşturmaktadır.
3- Merkezde yeniçeri etkisinin ortadan kaldırılması ıslahatların önünü açmış, Mahmut'u o güne değin en ileri giden padişah yapmıştır ancak yeniçeriliğin yerini giderek önemi artan bürokrasi sınıfı almaktadır. Yüzlerce yıldır padişah karşısında boynu kıldan ince olan kalem efendileri kendilerini padişah karşısında daha güçlü kılabilecek haklara kavuşmuşlardır (Maaş sahibi kılınmaları, müsadere usulünün kaldırılması, yöneten statüsünü belgeleyen beratların her yıl yenilenme usulünün kaldırılması).

Taşra yönetimindeki yenilikler
Taşra yönetiminde de özellikle merkezin denetimini gücünü artıracak yenilikler oldu. Arabistan ve Mısır hariç Osmanlı ülkesinde askerlik ve vergilendirme amacına yönelik bir nüfus ve emlak yazımı yapıldı (1831). Mültezimleri aradan çıkarıp vergilerin devletçe doğrudan memurları tarafından toplanması isteniyordu. Pilot bölgelerde uygulamalar yapıldıysa da yaygınlaştırılmadı.Valiler de maaşa bağlanarak vilayetten geçinme usullerine son verildi.

Halkla hükümet arasında aracılık etmek üzere köylerde muhtarlıklar kuruldu. Taşra üzerinde denetimi arttırıcı bir tedbir de posta örgütünün kurulmasıydı. Posta örgütü için posta yolları yapılmaya başlandı. Ülke içindeki seyahatleri denetlemek üzere de yerinden ayrılanların "mürur" tezkeresi adında bir belge almaları şartı getirildi.

Eğitim alanındaki yenilikler
Eğitim alanına gelince gündelik ihtiyaçları ve devletin ihtiyaçlarını karşılayabilecek insana gereksinim vardı. Mahmut İstanbul'a sınırlı olmak üzere ilköğretim zorunluluğu getirdi. Camilerdeki mahalle mekteplerinde Arapça ve Türkçe'yi hiç öğretmeden Kuran okunması öğretilirdi. Bu gündelik ihtiyaçları karşılamak bakımından faydasız bir eğitimdi. Devlet memurlarına Arapça ve Türkçe okutmak üzere Mekteb-i Maarif-i Adliye ve Mekteb-i Ulum-u Edebiye adlı iki okul kuruldu. O güne dek usta-çırak usulü yetişen yani okuma-yazma öğrenen memurlar böylece öğrenimlerinin önemli bir bölümünü bu okullarda yapabileceklerdi.

1833'de Hariciye Nezaretinde bir tercüme odası kuruldu. Zamanla başka devlet dairelerinde de tercüme odaları kuruldu. Bu devletin batıyla yoğunlaşan diplomatik iliş-kilerinin bir sonucuydu ve diplomatik ilişkiler önem kazandıkça, yabancı dil bilmek de önem kazanacak ve Osmanlı daha sonraki yıllarda tercüme odalarından yetişmiş sadrazamlarla tanışacaktır.

Hem ordu hem eğitim açısından önemli bir olay Mekteb-i Ulum-u Harbiye'nin açılmasıdır. Ancak burada Osmanlıdaki yüksek eğitim kurumu sayılan okullarla ilgili bir parantez açmak gerekiyor. Harbiye'den başlamak gerekirse dokuz kısımdan oluşan Harbiye'de sınıf usulü yoktu (medresede olduğu gibi). Bitirilmesi gereken kitaplar vardı yani öğrenim süresi öğrenciye kalmış bir işti. İlk sekiz kısımda Türkçe okuma yazma, din bilgisi, askeri mevzuat biraz Arapça öğretiliyordu. Dokuzuncu kısımda matematik, topografya, harita öğretiliyordu. İlk sekiz kısım ilkokul düzeyinde dokuzuncu kısım ortaokul belki kısmen lise düzeyinde sayılabilirdi. Daha önce açılmış tıbhane içinde de aynı sorunlar vardı. Orada da uzun süre hasır üzerinde diz çöken öğrencilere ilkokul tahsili vermek gerekiyordu. Tıbbiye ve harbiye böyle olduktan sonra 18. YY.' de açılan ve çok süslü isimler taşıyan mühendis hanelerin de esas itibariyle derme çatma bir eğitim verdiğini düşünmek çok zor olmasa gerek. Harbiye ilk mezunlarını açılışından ancak 14 yıl sonra 1848'de verebildi.

II. Mahmut dönemini kısaca değerlendirelim.
Islahatçı olarak II. Mahmut'un o güne kadar en ileri gitmiş padişah olduğu şüphesizdir. Yeniçeriliğin kaldırılması bu yöndeki en büyük engeli ortadan kaldırmıştır. Osmanlı devletinin çağa ayak uydurması yönünde çaba göstermesini mümkün kılmıştır. Pek çok alanda yenilikçi adımlar atılmıştır. Bunlar Mahmut'un ıslahatçılığının olumlu yönleridir. Bir de olumsuzluklara bakalım. Islahat yolunda atılan adımların başlangıç adımları olarak kaldığını görüyoruz. Yine söylemek gerekir ki bu ıslahatçılık M. Ali ıslahatlarının bir kopyasıdır ve ona yetişmek, ondan geri kalmamak arzusunun bir ifadesidir. Gerek Mahmut gerekse M. Ali otoriter bir tavır içinde olmuşlar ancak M. Ali kesin çözümlere ulaşırken Mahmut mücadelesi içinde sürüklenip gitmiş ve devletin başına büyük dertler açılmasını engelleyememiş hatta bazen neden olmuştur.

Mahmut'un teslim aldığı devletle, teslim ettiği devlet arasında önemli bir küçülme söz konusudur. Mısırla mücadele uğrunda önce Rusya uyduluğu kabul edilmiş daha sonra ve belki çok daha tehlikeli olarak ülkenin hayati ekonomik faaliyetleri batıya peşkeş çekilmiştir. 1838 Osmanlı-İngiltere ticaret sözleşmesi Osmanlı ülkesini açık pazar haline dönüştürecektir. Tepedelenli'nin yok edilmesi Yunan bağımsızlığını getirirken Mısıra karşı ordunun ve donanmanın iflası yarı sömürge olma durumuna doğru atılmış büyük adımlardır. Oysa III. Selim'in uzlaşmacı ayan siyaseti ya da Sened-i İttifak yönünde bir kurumlaşmanın devlet için daha hayırlı olabileceği düşünülebilir.

MsXLabs.org & OT
Son düzenleyen Baturalp; 15 Ocak 2017 19:42
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
4 Ekim 2010       Mesaj #7
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Ad:  Sultan_Mahmud2.JPG
Gösterim: 770
Boyut:  52.4 KB
Íkinci Mahmud Ístanbul'da dogdu. Diger padisahlar gibi kuvvetli bir tahsil gördü. Tahta çiktiginda 23 yasinda idi. Ücüncü selim'in, ögrenimine bizzat önem vererek yetistirdigi kiymetli bir sahsiyetti. Hattat, bestekâr ve sairdi. (Adlî) mahlasiyla siirler yazmistir. Cesur, temkinlí, sabirli ve azimli bir tabiata sahipti.

Dagilan Nizam-i Cedid askerinin yerine Sekbân-i Cedid askeri teskilâtini kurdu. Cok geçmeden âsiler ayaklaninca, bu ocagi kendiliginden dagitti.

1808'de ayakÍanan âsîler, Alemdar Mustafa Pasa'yi öldürdüler. 1812'de Ruslarla Bükres Antlasmasi yapildi.

1813 senesinde, Mekke ve Medine'de mukaddes yerlere hakaretlerde bulunan Vehhabiler temizlendiler. Osmanli Ímparatorlugu yikilincaya kadar bir daha huzursuzluk çikaramayacak hale getirildiler.

1821'de Yunan Íhtilâli oldu. Binlerce sivil halk öldürüldü.

1826'da Yunan ihtilãli bastirildi. Yeniçeri Ocagi, Seyhülislâmin fetvasi, ulemâ sinifi, asker ve halkin ayaklanmasi ile tamamen ortadan kaldirildi. Bu olaya tarihçiler Vak'ay-I Hayriye diye isim verdiler. 1827'de Rus savasi yeniden basladi. 1829'da Edirne Anlasmasi yapildi.

1831 ve 1839'da Misir isyanlari oldu. 1839 senesinin Temmuz ayinda Íkinci Mahmud vefat etti. Hayati boyunca ugrasmis oldugu elîm hadiselerin tesiriyle üzüntüden verem olmus ve bu hastaliktan vefat etmisti. Cenazesi Divanyolundaki türbesine defnedildi. (Allah rahmet eylesin)

Íkinci Mahmud her sahada çok genis çaIismalarda bulundu. Bir çok yeni mektepler açti. Büyük binalar insa ettirdi. Istanbul'daki bütün büyük camilerin tamirini yaptirdi. Unkapani Köprüsü de onun zamaninda yapildi. Mekke-i Mükerreme'de bir medrese yaptirdri ve Mescid-i Aksa'yi da tamir ettirdi.

Sümbülzãde Vehbi ve Keçecizãde lzzet Molla Efendi bu devirde vefat etmislerdir.

Erkek çocukları : Abdülmecid, Abdülaziz, dört adet Ahmed isimli sehzade, Bayezid, Abaülhamid, Süleyman, Mehmed, Murad, Nizameddin, Mehmed, Abdullah, Osman.

Kiz çocuklari : Emine Sultan, Hamide Sultan, Hayriye Sultan, Sah Sultan, Saliha Sultan, Ayse Sultan, Atike Sultan, Fatma Sultan, Münire Sultan, Fatrna Sultan, Mihrimah Sultan, Adile Sultan.

MsXLabs.org & Osmanlı Tarihi
Son düzenleyen Baturalp; 15 Ocak 2017 19:57
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
20 Ağustos 2013       Mesaj #8
Mira - avatarı
VIP VIP Üye

MAHMUT II


(1784 İstanbul - 1839 İstanbul)
MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi

Osmanlı padişahı. I. Abdülhamit'in oğludur. Aslında III. Selim'i yeniden tahta çıkarmak için İstanbul'a gelip Topkapı Sarayı'nı basan Alemdar Mustafa Paşa tarafından, bu olaylar sırasında III. Selim'in ölmesi üzerine tahta geçirildi (1808). Bir süre sonra kendisini tahta çıkarmış olan sadrazam Alemdar Mustafa Paşa'nın yeniçeriler tarafından öldürülmesine göz yumdu. Bundan sonra, tehlikeli olmaya başlamış ve giderek esnafın temsilcileri durumuna gelmiş olan yeniçerilere karşı harekete geçti. 1826 yılında Vak'ayi Hayriye denilen olayla yeniçeri ocağı ortadan kaldırıldı ve arkasından da yeniçerilerle yakın ilişkisi nedeniyle Bektaşî tarikatı yasaklandı.

1826'dan II. Mahmut'un ölümüne kadar (1839) geçen süre ise, bir dizi yeniliğin yapıldığı dönem oldu. Bunların başlıcaları şunlardır: Kaldırılan yeniçeri ordusunun yerine Asakir-i Mensure-i Muhammediye adıyla yeni bir ordu kuruldu. Askerî eğitim alanındaki en önemli yenilik ise, Harbiye ve Askerî Tıbbiye'nin kuruluşudur. Yönetim alanında, Divanıhümayun kaldırıldı ve onun yerine bugünkü kabine sisteminin temelleri atıldı; Meclisi Valayi Ahkâmı Adliye, Darı Şurayı Babıali, Darı Şurayı Askerî gibi, bir kısmı bugün de var olan ve devlet yönetiminde çok önemli yerleri olan kurumlar oluşturuldu. Kişi malına devletçe el konulması (müsadere) geleneği kaldırıldı.

Eğitim ve kültür alanında yapılan yeniliklerin başında ise ilköğretim zorunluluğunun konulması gelir. Bunun yanında "Rüşdiye" adlı altında ortaokullar ve memur yetiştirmek üzere iki okul açıldı. Din kurallarına bağlı olarak eğitim yapan okullar ve medreselerin yanı sıra Batı'nın eğitim ilkelerine uygun olarak açılan bu okullar, bir yandan eğitmede yenileşmeyi getirirken, öte yandan da toplumda kültür ikileşmesi gibi önemli bir sorunu başlatmış oldu. 11 Kasım 1839'da "Takvimi Vekayi" adıyla ilk Türkçe gazete yayımlanmaya başladı. II. Mahmut dönemine dek Avrupa dillerini bilen Osmanlı devlet adamları çok azdı. Başka devletlerle ilişkilerde genellikle Rum çevirmenler kullanılırdı. Bunun zararları görüldüğü için, Avrupa dillerini bilen memur yetiştirmek üzere 1821'de "tercüme odası" açıldı. II. Mahmut devrinde yapılan bir değişiklik de askerler ve diğer devlet memurlarına fes, setre, pantolon giydirilmesidir. Halk ise dilediğini giymekte serbest bırakıldığından halk için bu dönemden sonra "başıbozuk" deyimi kullanılmaya başlandı.

Öte yandan, II. Mahmut dönemi, siyasî alanda başarıdan çok başarısızlıklarla doludur. Bu dönemde Balkanlar'da ve Arap ülkelerinde ulusal ayaklanmalar birbirini izledi. Bunların başında 1804'te başlayan Sırp ayaklanması gelir. Bu ayaklanma 1830'da içişlerinde bağımsız bir Sırp Beyliği'nin kuruluşuyla sonuçlandı. Sırp ayaklanmasını 1821'de Mora'daki Yunan ayaklanması izledi. 1829'da Mora'da bağımsız bir Yunan devleti kuruldu. 1805'te Mehmet Ali Paşa'nın Mısır'a vali olarak atanmasıyla başlayan gelişmeler, Mısır'ın biçimsel olarak Osmanlı Devleti'ne bağlı bir eyalet durumuna gelmesi ve Mehmet Ali Paşa soyunun buradaki egemenliğine boyun eğilmesiyle sonuçlandı. II. Mahmut, saltanatının son günlerinde, Londra Büyükelçisi Mustafa Reşit Paşa'nın ön ayak olmasıyla İngiltere ile Baltalimanı Antlaşması'nı imzaladı.
Osmanlı Padişahları - Sultan İkinci Mahmud

Son düzenleyen Baturalp; 15 Ocak 2017 19:36
Baturalp - avatarı
Baturalp
Ziyaretçi
14 Ocak 2017       Mesaj #9
Baturalp - avatarı
Ziyaretçi

SULTAN İKİNCİ MAHMUD

Ad:  Sultan_Mahmud.JPG
Gösterim: 631
Boyut:  19.3 KB


Babası : Sultan Birinci Abdulhamid
Annesi : Nakşidil Valide Sultan
Doğumu : 20 Temmuz 1785
Ölümü : 01 Temmuz 1839
Saltanatı : 28 Temmuz 1808 - 1839
Osmanlı Padişahları - Sultan İkinci Mahmud


HAYATI


Sultan İkinci Mahmud, 20 Temmuz 1785 tarihinde İstanbul'da doğdu. Babası Sultan Birinci Abdülhamid, annesi Nakşidil Valide Sultan'dır. Orta boylu, geniş omuzlu, beyaz sakallı, zarif ve sevimli yüzlüydü. Diğer Osmanlı padişahları gibi kuvvetli bir tahsil gördü. Öğrenimi ile Sultan Üçüncü Selim padişahlığı sırasında bizzat meşgul olmuştu.

Cesur, temkinli, sabırlı ve azimli bir kişiliğe sahip olan Sultan İkinci Mahmud, Alemdar Mustafa Olayı sonrasında, 28 Temmuz 1808 tarihinde tahta çıktığında 23 yaşındaydı. Zeki ve bilgili bir insan olan Sultan İkinci Mahmud, Avrupa'daki yenileşme hareketlerini benimsemişti. Adalet işlerine gereken önemi verdi, yeni kanun ve tüzükler hazırlattı ve bu sebeple kendisine "Adli" sanı verildi.

Şiiri, edebiyatı ve bilimi seven, halk arasında dolaşmayı ve onların dertlerini dinlemeyi gerekli gören Sultan İkinci Mahmud, Osmanlı İmparatorluğu'nu gerek sosyal bakımdan, gerekse uygarlık açısından ileri bir ülke yapmaya çalıştı. Sultan İkinci Mahmud yakalandığı verem hastalığından kurtulamayarak, 1 Temmuz 1839 günü dinlenmek için gittiği kardeşi Esma Sultan'ın Çamlıca'daki köşkünde, 54 yaşında vefat etti. Büyük bir cenaze töreni ile halkın gözyaşları arasında Divan Yolu'ndaki türbesine defnedildi.

Erkek Çocukları: Abdülmecid, Abdülaziz, dört tane Ahmed isimli Şehzade, Bayezid, Abdülhamit, Süleyman, Mehmed, Murad, Nizameddin, Mehmed, Abdullah, Osman
Kız Çocukları: Emine Sultan, Hamide Sultan, Hayriye Sultan, Şah Sultan, Saliha Sultan, Ayşe Sultan, Atike Sultan, Fatma Sultan, Münire Sultan, Fatma Sultan, Mihrimah Sultan, Adile Sultan

OSMANLI - RUS İLİŞKİLERİ

Ad:  Sultan_Mahmud3.JPG
Gösterim: 455
Boyut:  25.1 KB

Sultan İkinci Mahmud tahta geçtiği zaman Osmanlılar Ruslarla savaş halindeydi. İngiltere ile 1809'da yapılan antlaşma sonucu Ruslarla savaşa devam kararı alındı. Rusların Fransa ile olan sorunları, Osmanlı Devleti ordularının yıllarca süren savaştan yorgun düşmesi yüzünden iki devlet de barış imzalamaya mecbur kaldılar.

28 Eylül 1812 tarihinde imzalanan Bükreş Antlaşması ile Rusya, Eflak ve Boğdan'dan çekilecek, Baserabya bölgesi ise Ruslara bırakılacaktı. Osmanlılar Bosna ve Eflak'dan iki yıl vergi almayacak, Sırplar kendi içlerinde serbest kalacaktı. Tuna nehrinde hem Osmanlı, hem de Rus gemileri serbestçe dolaşabilecekti. Prut ve Tuna nehirlerinin sol sahilleri iki ülke arasında sınır kabul edilecekti.

SIRP İSYANI


Fatih zamanında fethedilen Sırbistan, Osmanlının adaletli ve hoşgörülü yönetiminden çok memnundu. Ancak Rusya ve Avusturya'nın kışkırtmaları, 17.yy'da Osmanlı yönetimindeki otorite zayıflığı, yeniçerilerin halka iyi davranmaması ve Fransız İhtilalinden sonra ortaya çıkan milliyetçilik akımları sonucu Sırp isyanı çıktı. 1804 yılında Kara Yorgi'nin başlattığı Sırp isyanını Rusya desteklemişti. Osmanlı Devleti Rus savaşı ile meşgul olduğu için, Sırp isyanı 1812'den sonra ancak bastırılabildi. Osmanlı ve Rusya arasında imzalanan Bükreş antlaşması ile Sırplara bazı imtiyazlar verildi.

Sırbistan'daki ikinci isyanı Miloş Obronoviç çıkardı. Osmanlı Devleti Miloş'u Sırp Prensi olarak kabul etti. 1828-29 yılları arasında yapılan Edirne antlaşması ile Sırbistan yarı bağımsız hale geldi.

NAVARİN OLAYI

Ad:  Sultan_Mahmud4.JPG
Gösterim: 825
Boyut:  27.1 KB

Çok uluslu bir devlet olan Osmanlı İmparatorluğu'nda, Yunanlılar da Fransız İhtilali'nin etkisi altında kalmışlardı. Rusya ve Avrupa devletlerinin kışkırtmaları ile birlikte, Etnik-i Eterya Cemiyeti'nin çalışmaları sonucu Yunanlılar Osmanlı Devleti'ne karşı harekete geçtiler. Etniki Eterya cemiyetinin amacı Bizans İmparatorluğu'nu yeniden kurmaktı. Rus Çarının yaveri Alexander İpsilanti'nin kurduğu bu cemiyet Yanya Valisi Tepedelenli Ali Paşa'nın varlığından dolayı rahat hareket edemiyorlardı. Tepedelenli Ali Paşa'nın Osmanlı yönetimine karşı isyan etmesini fırsat bilen Yunanlılar ayaklandılar. Eflak'da başlayan bu ayaklanma kısa bir sürede bastırıldı.

İkinci isyan Mora'da çıktı. Kısa sürede genişleyen bu isyanı bastırması için, başarılı olduğu takdirde Mora ve Girit valilikleri vaad edilen Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa görevlendirildi. Kavalalı Mehmed Ali Paşa, oğlu İbrahim Paşa komutasındaki kuvvetli bir ordu ve donanmayı Mora'ya gönderdi ve isyanın bastırılmasını sağladı. Yunan İsyanın bastırılması Avrupa'da büyük üzüntü yarattı.

Ayrıca Mora ve Girit'in Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın eline geçmesi İngitere'nin işine gelmemişti. Zayıf bir Yunan Devleti'nin kurulması İngiltere ve Rusya'nın çıkarlarına daha uygundu.

İngiltere, Rusya ve Fransa aralarında bir antlaşma yaparak Yunanistan'a bağımsızlık verilmesini istediler. Sultan İkinci Mahmud'un bu isteği reddetmesi üzerine Mora'nın Navarin Limanında demirlemiş olan Osmanlı donanması yakıldı.

EDİRNE ANTLAŞMASI


Rusya, Sultan İkinci Mahmud'un Navarin'de Osmanlı donanmasının yakılması ile sonuçlanan olaylardan dolayı savaş tazminatı istemesi üzerine, Osmanlı Devleti'ne karşı savaş açtı.

Sultan İkinci Mahmud bu arada Yeniçeri Ocağı'nı kaldırmış, yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye isimli yeni bir askeri teşkilat kurmuştu. Teşkilatlanmasını henüz tamamlayamamış olan bu ordu Rus kuvvetleri karşısında önemli bir varlık gösteremedi. Eflak ve Boğdan'ı işgal eden Ruslar, Tuna'ya kadar indiler. Balkanları aşan Rusya, batıda Edirne, doğuda ise Erzurum'a kadar ilerledi. Bu gelişmeler üzerine Osmanlı Devleti barış istedi. Ruslarla yapılan Edirne Antlaşması sonunda, Yunanistan'a bağımsızlık verildi. Eflak, Boğdan ve Sırbistan'a imtiyazlar tanındı. Ruslar işgal ettikleri yerleri geri verdiler. Rus ticaret gemilerine boğazlarda geçiş hakkı tanındı. Osmanlı Devleti Rusya'ya savaş tazminatı ödemeyi kabul etti.

KAVALALI İSYANI


Kavalalı Mehmed Ali Paşa Napolyon tarafından işgal edilen Mısır'ı kurtarmak için Mısır giden gönüllülerdendi. Okur yazar değil fakat zeki bir kimseydi. Askeri yeteneklere de sahip olan Kavalalı Mehmed Ali Paşa Kahire'de başı bozuk askerin belli bir disiplin altına alınmasını sağlamış, gösterdiği başarılardan sonra Mısır'a vali olmuştu (1804).

Kavalalı Mehmed Ali Paşa valililiği sırasında önemli hizmetleri bulunan değerli bir devlet adamıydı. Kölemen beylerini ortadan kaldırmıştı. Fransızların desteğiyle kuvvetli bir ordu ve donanma kurmuş, sulama kanalları açarak tarıma önem vermiş ve Mısır'ın kalkınmasını sağlamıştı.

Kavalalı Mehmed Ali Paşa, Mora isyanı sırasında Mora ve Girit valiliklerinin kendisine verilmesi şartıyla Sultan İkinci Mahmud'a yardım etmişti. Mora isyanını bastıran Kavalalı Mehmed Ali Paşa, Osmanlı Rus savaşlarında Osmanlı Devleti'nin yardım istemesine rağmen kuvvet göndermedi. Mora valiliği yerine Suriye valiliğini isteyen Kavalalı Mehmed Ali Paşa, bu isteğinin reddedilmesi üzerine Suriye'yi işgal etti. Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın oğlu olan İbrahim Paşa, isyan sırasında Suriye'yi aldı. Torosları geçen İbrahim Paşa Adana ve Konya'da Osmanlı kuvvetlerini yenilgiye uğrattı.

Bu başarılardan sonra Mehmet Ali Paşa kuvvetlerini İstanbul'a kadar durdurabilecek herhangi bir güç kalmamıştı. Sultan İkinci Mahmud Ruslardan yardım istedi. Rus donanmasının İstanbul'a gelmesinden tedirgin olan İngilizler ve Fransızlar, Mısır ile Osmanlı Devleti arasında bir barış antlaşması imzalanmasını sağladılar. Osmanlı Devleti ile Mısır valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa arasında imzalanan Kütahya antlaşmasına göre, Kavalalı Mehmed Ali Paşa'ya Mora ve Girit valiliklerinin yanı sıra Suriye valiliği, Oğlu İbrahim Paşa'ya da Cidde valiliğine olarak Adana Valiliği de verildi.

Mısır'da güçlü bir yönetimin bulunması İngilizlerin işine gelmemişti. Çünkü Mehmet Ali Paşa İngilizlerin bu bölgede ticaret yapmalarını engelliyordu. Bu sorunun o bölgede tekrar Osmanlı Devleti'nin hakim olmasıyla çözüleceğine inanan İngiltere, Sultan İkinci Mahmud'u Kavalalı Mehmed Ali Paşa'ya karşı kışkırttı. Nizip'te Osmanlı ordusu ile yapılan savaşta Osmanlı ordusu bir kez daha yenildi. Kaptan-ı Derya Ahmet Paşa Osmanlı donanmasını Kavalalı Mehmed Ali Paşa'ya teslim etti (1839). Artık Osmanlı Devleti'nin, kendi valisine karşı yaptığı savaşlar sonunda ne ordusu, ne donanması kalmıştı. Bu gelişmelerin yaşandığı günlerde Sultan İkinci Mahmud öldü, yerine oğlu Abdülmecid Osmanlı padişahı oldu.

BOĞAZLAR


Sultan İkinci Mahmud Mehmed Ali Paşa isyanı sırasında boğazlara gelen Ruslarla, Hünkar İskelesi Antlaşmasını imzaladı (1833). İmzalan bu antlaşma ile aşağıdaki maddeler kabul edildi;
1- Hem Osmanlı Devleti, hem de Rusya herhangi bir savaşa girdiğinde birbirlerine yardım edeceklerdi.

2- Osmanlı Devleti, savaş tehlikesi ile karşı karşıya kaldığı zaman Rusya, Osmanlı Devleti'ne kuvvet gönderecekti.

3- Rusya'ya karşı bir saldırı olduğu zaman, Osmanlı Devleti Çanakkale ve İstanbul Boğazlarını kapatarak diğer ülke donanmalarının Karadeniz'e açılmalarına engel olacak ve Rusya bu sayede güneyden deniz yoluyla gelecek saldırılarla uğraşmak zorunda kalmayacaktı.

4- Bu antlaşma sekiz yıl boyunca yürürlükte kalacaktı.
Bu antlaşma Osmanlı Devleti'nin boğazlar üzerindeki egemenlik haklarını kullanarak imzaladığı son antlaşmadır. Ayrıca Ruslar bu antlaşma sayesinde Karadeniz'de güvenliklerini sağlamış oluyorlardı.

ISLAHAT HAREKETLERİ


Sultan Üçüncü Selimin yanında yetişmiş olan Sultan İkinci Mahmud ondan etkilenmiş, padişahlığı döneminde de ıslahatlar yapmanın gerekliliğine inanmıştı. Askeri ve İdari alanda ıslahatlar yapmaya çalışan Sultan İkinci Mahmud, Sekban-ı Cedit adı verilen yeni bir askeri teşkilat kurdu (14 Ekim 1808). Ancak yeniçeriler kendilerine tehlike olabilecek alternatif bir askeri kuvvet istemiyorlardı. Ayaklanarak Sekban-ı Cedit'in kaldırılmasını sağladılar.

Eşkinci adı verilen yeni bir askeri teşkilat kuran Sultan İkinci Mahmud'a karşı yeni bir yeniçeri ayaklanması oldu. Sultan İkinci Mahmud, artık Osmanlı Devleti için kanayan bir yara haline gelen yeniçeri ocaklarını Vaka-i Hayriye adı verilen olayla ortadan kaldırıldı (15 Haziran 1826). Yeniçeri ocağı kaldırıldıktan sonra, onun yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye adı verilen yeni bir askeri teşkilat oluşturuldu.

Yapılan yeniliklerin merkezden uzakta bulunan valiler ve idareciler tarafından da benimsenmesi gerektiğine inan Alemdar Mustafa Paşa, Sultan Mahmud döneminde Ayanlarla Sened-i İttifak'ı imzaladı. Buna göre ayanlar merkeze sadık kalacak ve yenilik hareketlerini destekleyecek, padişahlar da ayanların elde etmiş oldukları hakları tanıyacaktı. Sened-i İttifak ile ayanlar padişahın mutlak otoritesine karşı siyasi bir meşruiyet kazanmış oluyorlardı. Padişah otoritesinin başka herhangi bir güçle ortaklık kabul etmesi mümkün değildi ve Osmanlı idari yapısının hem ruhuna, hem de tabiatına aykırıydı. Bu sebeple zaten ölü doğan Sened-i İttifak çok uzun ömürlü olmadı. Kısa bir süre sonra Sultan İkinci Mahmud, idareyi tamamen eline alarak ayanları bir bir ortadan kaldırarak merkezi otoriteyi güçlendirmeye çalışmıştır.

Sadece askeri alandaki yeniliklerle bir yere varılamayacağını düşünen Sultan İkinci Mahmud, Divan Teşkilatı'nı kaldırarak onun yerine Bakanlıklar (nazırlık) kurdu. 30 Mart 1838'de Sadrazamlık makamına "Başvekalet", Sadrazama "Başvekil" denilmesi kararlaştırıldı. Ölen ya da azledilen devlet memurlarının mallarına el konması anlamına gelen "Müsadere" usulünü kaldırdı. Ayrıca devlete ıslahat hareketlerinde yardımcı olmak, yeni teklifler getirmek, memurların terfi ve yargılanmasıyla uğraşmak üzere Darü'ş Şuray-ı Bab-ı Ali kuruldu.

Sosyal alanda da bazı yenileşme hareketlerine ve ıslahatlara girişen Sultan İkinci Mahmud, 3 Mart 1929'da kıyafet değişikliği hakkında bir ferman yayınlandı. İlk Türk gazetesi Takvim-i Vekayi yayın hayatına başladı (1 Kasım 1831). Medreselerin yanında Avrupalı tarz eğitim veren yeni okullar açıldı ve Avrupa'ya öğrenciler gönderildi.

Posta teşkilatının kurulması ve Karantina uygulaması da yine Sultan İkinci Mahmud döneminde gerçekleştirildi. Avrupalı tüccarlarla rekabet edebilmeleri için Türk tüccarlara gümrük kolaylıkları getirildi. İlk nüfus sayımı yapıldı. Bu sayım sonucunda Anadolu'da 2.500.000'dan fazla, Rumeli'de de 1.500.000 erkek vatandaşın yaşadığı tespit edildi.

Ülke içinde ve dışında yapılacak seyahatlar için, bazı esaslar kabul edildi. Buna göre ülke içinde seyahat yapacak yurttaşlar Mürur Tezkiresi (geçiş belgesi) taşıyacaklar, ülke dışına çıkacak yurttaşlar da Hariciye Nezaretinden (Dış İşleri Bakanlığı) pasaport alacaklardı.

MİMARİ ESERLER


Sultan İkinci Mahmud döneminde, mimari alanda da yeni bir gelişmenin başladığı görülür. İmparatorluğun değişik bölgelerinde birbirinden güzel yapılar inşa edildi. Sultan İkinci Mahmud'un yaptırdığı eserlerden bazıları şunlardır;
  • Rodos Süleymaniye Camii,
  • İzmir Bıyıklıoğlu Mahmud Camii,
  • Nusretiye Camii,
  • İstanbul Kocamustafapaşa Küçük Efendi Camii ve Külliyesi,
  • Taş Kışla,
  • Gülhane Parkı girişindeki Alay Köşkü.
  • Sultan İkinci Mahmud ayrıca, İstanbul'daki bütün büyük camilerin tamirini de yaptırdı.
  • Unkapanı köprüsü yine onun zamanında yapıldı.
  • Mekke-i Mükerreme'de bir medrese yaptırdı ve
  • Mescid-i Aksa'yı tamir ettirdi.
  • Aynı zamanda hattat, bestekar ve şair olan Sultan İkinci Mahmud yazdığı şiirlerde Adli mahlasını kullandı.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Baturalp; 15 Ocak 2017 20:06
Baturalp - avatarı
Baturalp
Ziyaretçi
15 Ocak 2017       Mesaj #10
Baturalp - avatarı
Ziyaretçi
Sultan İkinci Mahmud
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.

Benzer Konular

23 Eylül 2016 / kompetankedi Osmanlı İmparatorluğu
18 Ağustos 2013 / kompetankedi Osmanlı İmparatorluğu
20 Ağustos 2013 / kompetankedi Osmanlı İmparatorluğu
5 Ekim 2010 / kompetankedi Osmanlı İmparatorluğu
3 Temmuz 2015 / kompetankedi Osmanlı İmparatorluğu