Arama

Böcekler (Insecta) - Tek Mesaj #2

asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
22 Eylül 2008       Mesaj #2
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Yeryüzünde yaşayan bütün hayvan­lar içinde en kalabalık grubu böcekler oluştu­rur. Bu omurgasız hayvanlar Kuzey Kutbu'ndan Antarktika'ya, dağ doruklarından çölle­re, ormanlardan akarsu ve göllere kadar her yere dağılmıştır. Buna karşılık içlerinden pek azının deniz yaşamına uyum sağlamayı başa­rabilmiş olması şaşırtıcıdır.
Bilinen böcek türlerinin sayısı 1 milyonu bulur; bu sayı dünyadaki bütün öbür hayvan türlerinin en azından üç katıdır. Bu canlıların üstelik hızla ürediği düşünülürse, toplam bi­rey sayısı olağanüstü boyutlara ulaşır. Hatta bazı araştırmacılar, böceklerin öbür hayvan­lardan çok daha küçük oldukları halde yeryü­zündeki toplam ağırlıklarının bütün öbür hay­vanları geride bıraktığını öne sürerler. Ama denizlerdeki balıklarla birlikte bütün hayvan­lar hesaba katıldığında herhalde bu sav doğru olamaz.
İnsanlar genellikle örümcek, akrep, tespih-böceği, kırkayak gibi bütün eklembacaklı hayvanlara böcek derler. Oysa böcekler ko­nusunda uzmanlaşmış bir doğa bilimci (entomolog) için böcek sözcüğünün anlamı daha dar ve belirlidir. Bu uzmanların yaptığı sınıflandırmada örümcek ve akrepler ayrı, böcek­ler ayrı bir sınıftır. Tespihböceği de gerçek böceklerle değil ıstakoz, karides, yengeç gibi kabuklu deniz hayvanlarıyla aynı sınıftandır. Kırkayaklar da öbürlerinden ayrı bir sınıf oluşturur. Kısacası böcekler ile bütün bu hayvanların tek ortak noktası hepsinin eklem­bacaklı olmasıdır.
Kelebek, güve, karınca, sinek, çekirge, arı ya da bit gibi değişik gruplar oluştursalar da, bütün böceklerin bazı ortak özellikleri vardır. Bunlardan en önemlisi de bacak sayısının hiçbir zaman altıyı geçmemesidir. Bu özellik böcekleri bütün öbür eklembacaklılardan ayı­ran temel farklardan biridir. Gerçekten de erişkin bir böceğin dört bacağı olabilir; hatta bazılarının hiç bacağı olmayabilir. Ama larva evresindeki geçici bacakları, örneğin kelebek tırtıllarının sonradan kaybolan ek bacaklarını saymazsak, erişkin bir böceğin en çok altı (üç çift) bacağı olabilir. Oysa eklembacaklıların öbür sınıflarında bacak sayısı en az sekizdir.

Böceğin Gövdesi
Gelişmesini tamamlamış bir böceğin gövdesi baş, göğüs ve karın olmak üzere üç bölümden oluşur.



Bacaklar göğüs bölümünden çıkar; kalp, mide gibi iç organlar ise karın bölümün­dedir. Arı ya da kelebekte bu üç bölüm birbirinden kolayca ayırt edilebilir. Ama bö­ceklerin çoğunda göğüs ile karın tek bir parça gibi görünür ve gövdenin altını çevirip bak­madıkça bu iki bölüm arasındaki sınırı belirle­mek güçtür.
Böceğin başının yapısı oldukça karmaşıktır; bu yüzden başın önemli bölümlerini inceleye­bilmek için bir büyüteçle bakmak gerekir. İri bir çekirgede ya da sinekte anten gibi uzanan bir çift duyargayı ve her biri çok sayıda küçük gözden oluşmuş iri bileşik gözleri görebilirsi­niz. Petekgöz denen bu bileşik gözlerden başka böceklerin üç basit ya da yalın gözü daha vardır. Hafifçe parıldayan bu küçük gözler birbirinden uzakta yer alır. Hayvan petekgözlerinin her peteğiyle, baktığı alanın küçük bir bölümünü görür ve bu görüntülerin birleşmesiyle mozaik gibi bir görüntü oluşur. Bu görüntü insandaki gibi ters değil düzdür. Üstelik böcekler renkleri, hatta insan gözü­nün algılayamadığı morötesi (ültraviyole) ışınları da algılayabilirler.
Gözlerin altında çene ve dudaklarla birlikte ağız parçaları yer alır. Böceklerin alt ve üstçeneleri bizimki gibi aşağı-yukarı değil, iki yana doğru hareket eder. Ama bütün böcek­lerin çene ve ağız yapısı yiyeceklerini çiğne­meye değil, çoğununki emmeye uyarlanmış­tır. Örneğin ağustosböcekleri bitki özsularını, sivrisinekler ise insan ve hayvanların kanını emerek beslenir. Hatta bazı böcekler larva evresinden sonra hiçbir şey yemeden yaşadık­ları için, bunların erişkinlerinde ağız bile yoktur. Örneğin karıncaaslanı larva evresin-deyken bol bol beslenir, ama gelişmesini tamamladıktan sonra bilindiği kadarıyla hiç­bir şey yemez.
Erişkin bir böceğin hareketlerini denetle­yen bütün organlar göğsünde toplanmıştır. Göğüs bölümü birbirine eklemlenmiş üç bölütten oluşur; ama bütün böceklerde bu bö-lütlü yapıyı görmek pek kolay değildir. Göğüs bölütlerinin her birinde bir çift bacak bulu­nur. Kanatlar ise hiçbir zaman ön bölüte değil, mutlaka orta ve arka bölütlere bağlan­mıştır. Göğsün içinde bacakları ve kanatlan hareket ettiren güçlü kaslar geniş bir yer kaplar. Böceklerde omurgalılarınki gibi bir iç iskelet olmadığı için, bu kaslar gövdeyi örten dış kabuğun iç yüzeyine bağlanır. Kütikül adı verilen bu gövde örtüsü kitin denen sert bir maddeden yapılmıştır ve hem iç organlan korur, hem de gövdeye biçimini veren bir dış iskelet ödevi görür.
Böceğin gövdesinin içinde bir uçtan öbür uca uzanan iki sinir kordonu hayvanın bütün hareketlerini denetler ve baş bölümünde bir­leşerek küçük bir beyin oluşturur. Kuşkusuz böceklerin de dokunma, görme, işitme, koku ve tat alma duyuları vardır; ama daha gelişmiş canlılar gibi ağrı duyup duymadıkları yanıt­lanması güç bir sorudur.
Böceğin kalbi sırtında, bütün karın bölgesi boyunca uzanan bir boru biçimindedir. Kanı arkadan öne doğru pompalayan bu borunun üzerinde kanın geri dönmesini engelleyen kapakçıklar bulunur. Aynı boru göğüs ve baş bölümünde de devam eder; ama burada kan pompalanmadan aktığı için adı artık kalp değil aorttur. Böceklerde, kalp ve aorttan oluşan bu uzun boru ya da sırt damarı dışında başka hiç damar bulunmadığı için açık kan dolaşımı görülür. Renksiz bir sıvı olan kan, sırt damarının açık ucundan akarak bütün iç organların çevresinde serbestçe dolaşır. Deri­si ince ve yumuşak olan tırtılın kalp atışlarını çıplak gözle bile görebilirsiniz.
Böceklerin gövdesinin içinde dallanarak bütün dokulara ulaşan incecik soluk boruları vardır. Trake denen bu borular gövdenin yanlarında dışarıya açılan ve hayvanın soluk alıp vermesini sağlayan soluk deliklerine bağ­lanır.
Hemen hemen bütün böceklerde eşeyli üreme görülür. Yani dişiler bir erkekle çiftleş-medikçe, yavruların çıkacağı döllenmiş yu­murtaları yumurtlayamaz. Yalnız balardan, yaprakbitleri ve yaprakarıları gibi bazı böcek­ler erkeğin katkısı olmadan da döllenmiş yumurta yumurtlayabilir. Hatta bazı türlerde tekeşeylilik görülür; bu böcekler de döllen­meden üreyebildikleri için, o türün bütün bireyleri dişidir ve aralarında hiç erkek bu­lunmaz.
Böcek henüz larva evresindeyken kanatlan da ancak mikroskopla görülebilecek kadar küçük, katlanmış birer torbacık biçimindedir. Çekirgelerde olduğu gibi dıştan ya da tırtıllar-daki gibi içten göğüs duvarına yapışık olan kanat torbacıkları her deri değişiminde biraz daha büyür. Ama bu torbalann açılarak geliş­miş kanatların ortaya çıkması için böceğin en son deriyi değiştirmesi, örneğin kelebeklerin kozadan çıkması gerekir. Kanatlar zar gibi in­cecik iki katmandan oluşur; bu katmanların arasında da yoğun bir damar ağı vardır.
Böceklerin bir bölümü tümüyle kanatsızdır ya da kanatlar körelmiş, yalnızca kalıntılan kalmıştır. Bazılarında da iki çift yerine yalnız­ca bir çift kanat bulunur. Çoğu kez bunun nedeni kınkanatlılarda olduğu gibi, ön kanat çiftinin sertleşerek arka kanatları koruyan bir kına dönüşmesidir.


En üstte: Sığırsineklerinin çok iri gözleri ve ısırıcı ağız parçaları vardır.
İkinci: Arısineği yumurtalarını arıların yuvalarına bırakır.
Üçüncü: Bir yarımkanatlının yavrusu attığı son derinin içinden tam gelişmiş bir erişkin halinde çıkıyor.
Dördüncü: Bir avcısinek güçlü ayaklarıyla tuttuğu bir çekirgenin derisini delici çeneleriyle parçalayarak avını yemeye hazırlanıyor.
En altta: Peru'nun yağmur ormanlarından garip görünümlü bir tırtıl (kelebek larvası).

Böceklerde Başkalaşma
Bütün böcekler larva evresinden erişkin duru­ma gelinceye kadar birkaç kez deri değiştirir. Çünkü önceleri çok yumuşak olan ve larvanın büyümesini engellemeyen kitinli kabuk sert­leştikten sonra böceğe dar gelmeye başlar. Böceğin büyüyebilmesi için, gövdesini bir zırh gibi saran bu sert ve dar kabuğu atıp kendisine yeni ve daha geniş bir kabuk yapması gerekir.
Böceklerin bir bölümü yumurtadan çıktığı anda nasılsa, son derisini değiştirdiğinde de aynıdır. Oysa birçoğunda, atılan her kabuğun altından tanınmayacak kadar değişik bir bö­cek çıkar. Yalnız böceklere özgü olmayan, amfibyumlar, derisidikenliler, kabuklular ve yumuşakçalar gibi başka hayvan gruplarında da görülen bu köklü değişiklik sürecine baş­kalaşma (metamorfoz) denir.
Böceklerin geçirdiği başkalaşmanın derece­si sınıflandırmanın da temel dayanak noktala­rından biridir. Nitekim bilim adamları, bü­yüme sırasında geçirdikleri değişikliklere da­yanarak böcekleri üç büyük gruba ayınrlar: Başkalaşmasız, yarıbaşkalaşmalı ve tümbaş-kalaşmalı böcekler.
Başkalaşmasız böcekler az sayıda örneği kapsayan en küçük ve en ilkel gruptur. Bunla­rın larvaları yumurtadan çıktığı anda erişkinin küçük bir kopyası gibidir; ana-babasının bü­tün yapısal özelliklerini taşır, aynı beslenme ve davranış özelliklerini gösterir. Deri değişti­rirken de bu özelliklerini koruduğu için, cin­sel olgunluğa eriştiğinde, yani üreyebilecek duruma geldiğinde yapısında hemen hiçbir değişiklik olmamış, yalnızca boyutları büyü­müştür. Gümüşçün ve yaykuyruk gibi ilkel, kanatsız böcekler bu gruptandır.
Daha kalabalık bir grup olan yarıbaşkalaş­malı böceklerim yavruları da yumurtadan çık­tığında ana-babasına benzer, yalnız kanatları yoktur. Ama bir süre sonra deri değiştirerek nemf evresine girdiğinde sırtında küçük kanat torbacıkları belirir ve her deri değişikliğinde biraz daha gelişerek, son derisini attığı anda uçabilen tam bir erişkin görünümünü alır.



Hamamböcekleri, çekirgeler, termitler, gün-sinekleri, kızböcekleri, yaprakbitleri, ağus-tosböcekleri ve tahtakuruları bu gruptandır.
Tümbaşkalaşmalı böceklerde, ise yumurta­dan çıkan larva erişkine neredeyse hiç ben­zemez; kanatlan da vücudun dışında değil içinde gelişir. Yaşamlarının ilk evresini tırtıl olarak geçiren kelebek, ipekböceği ve güve­ler, kurtçuk dediğimiz larvalardan gelişen si­nekler, aynca karınca, arı ve yabanarısı gibi zarkanatlılar ile ateşböceği, uğurböceği gibi kınkanatlılar bu grupta yer alır.
Bu böceklerde larva evresi ife erişkinlik arasında, öbür böceklerin hiçbirinde olmayan bir gelişme evresi daha vardır. Böceğin pupa ya da krizalit adıyla bilindiği bu evre bir din­lenme dönemidir; hayvan pupa halindeyken hiç beslenmez, hareket etmez ve örneğin gü­velerde olduğu gibi, çevresine ördüğü koza­dan erişkin bir böcek olarak çıkar.



Böceklerin Sınıflandırılması
Bilimsel adı Insecta olan böcekler sınıfı, ka­natsız böcekler ve kanatlı böcekler olarak iki altsınıfa ayrılır. Kanatsız böcekler altsınıfı yalnızca başkalaşmasız böcekleri, kanatlı bö­cekler ise yarıbaşkalaşmalı ve tümbaşkalaş­malı böcekleri içerir. Bu altsınıflardan her biri takım denen daha küçük gruplara, takımlar familyalara, familyalar cinslere, cinsler de rür'lere ayrılır. Kuşkusuz 1 milyona yakın tü­rün sınıflandırılması hiç kolay değildir. Nite­kim uzmanların hepsi sınıflandırmada aynı özellikleri temel almadıkları ya da türler ara­sında aynı akrabalık ilişkilerini kuramadıkları için, takım düzeyine geldiği anda birbirinden ayrılan değişik sınıflandırmalar vardır. Ama genel olarak bütün böcekler 30 takımda top­lanır. Bunların dördü kanatsızlar, geri kalan­ların hepsi kanatlılar altsınıfındandır. Bu ka­labalık altsınıf da 16 yarıbaşkalaşmalı ve 10 tümbaşkalaşmalı takımı kapsar.
Kanatsız böceklerin en tanınmış iki üyesi, Thysanura takımından gümüşçün ile Collem-bola takımından yaykuyruktur. 1 santimetre­den daha kısa olan gövdesi gümüş gibi parla­yan gümüşçün evlerde bannır. Nişastayla bes­lendiği için duvar kâğıtlarını ve kitap ciltlerini yiyen zararlı bir böcektir. Gene küçük bir böcek olan yaykuyruk da bu adı, gövdesinin altında bir kilit mekanizmasıyla yay gibi kıvrık duran kuyruğundan alır. Bu kilit boşaldığında ser­best kalan kuyruk yere çarpar ve böceği hava­ya savurur.
Kanatlı böceklerin yarıbaşkalaşmalı gru­bundan düzkanatlılar (Orthoptera) takımı çe­kirgeleri ve cırcırböceklerini kapsar. Hamam­böcekleri ile peygamberdeveleri Dictyoptera, değnekçekirgeleri Phasmida takımındandır. Dermaptera takımını oluşturan kulağakaçan­lar, düzgünce katlanmış kanatlarını çok sey­rek kullanırlar. Termitler (Isoptera) tıpkı ka­rıncalar gibi koloni halinde yaşar ve onlara benzeyen davranış biçimleri gösterir ama ka­rıncalarla hiçbir akrabalıkları yoktur İnsanın ve bazı memelilerin asalağı olan emici bitler ile kuşların vücudunda yaşayan ısırıcı bitler Phtiraptera takımını oluşturur. Bunlar kanatlı böcekler arasında sınırlandırıldıkları halde kanatları körelmiştir. Çok zarif görünümlü böcekler olan günsineklerinin (Ephemeropte-ra) ömrü genellikle birkaç saati geçmez. Yiye­ceğe gerek duymayacak kadar az yaşadıkları için ağızları ve sindirim sistemleri körelmiştir. Odonata takımını oluşturan kızböceklerinin ya da yusufçukların dar ve uzun kanatları bazı türlerde göğse kısa bir sapla bağlanır.
Eşkanatlılar (Homoptera) ile yarımkanatlılar (Hemiptera) çoğu kez birlikte sınıflandırı­lacak kadar birbirine benzeyen iki takımdır. Her iki takımın bütün üyelerinde ısırıcı ağız parçaları,' bitkilerden özsu emmeye yarayan bir hortuma ya da gagaya dönüşmüştür. Nite­kim ağustosböcekleri, şeytantükürükleri (sal-yalıbitler), yaprakbitleri ve kabuklubitler yalnızca bitki özsularıyla beslenen birer eşka-natlıdır. Dolayısıyla, "bit" adını taşıyan üye­lerinin de gerçek bitlerle bir akrabalığı yok­tur. Eşkanatlılar bitki sağlığı açısından büyük önem taşır. Çünkü bu böceklerin çoğu yalnız­ca bitki özsularını emerek ürüne zarar ver­mekle kalmaz, daha ağır sonuçlar doğuran birçok bitki hastalığını da taşır. Yarımkanatlılar da bitki özsuları ve kan emerek beslendik­leri için bitki, hayvan ve insan sağlığına çok zararlı olan hortumlu böcekleri içerir. Örne­ğin yatak tahtakuruları insan kanı emerek, sü­ne ve kımıl gibi ağaç tahtakuruları ise tarım bitkilerinin özsuyunu emerek beslenir. Bu ta­kımda, karada yaşayan tarım zararlılarının yanı sıra, suda yüzen çok ilginç böcekler de vardır. Su tahtakuruları denen bu grubun bazı üyeleri, uzun arka bacaklarıyla "kürek çeke­rek" suların derinliklerinde sırtüstü ya da ka-rınüstü yüzerler. Hatta tuzlu suda yaşamaya uyarlanmış tek böcek cinsi de bu takımda yer alır.
Kanatlı böceklerin tümbaşkalaşmalı grubu en yakından tanıdığımız böcekleri ve çok ka­labalık takımları içerir. Örneğin kınkanatlılar (Coleoptera) yaklaşık 250 bin türüyle en kala­balık böcek takımıdır. Uğurböceği, ateşböceği, bokböceği ve karafatma birer kınkanatlı­dır. Bu büyük takımı, karıncaları arıları ve yabanarılarını içeren zarkanatlılar (Hyme-noptera) ile güveleri, ipekböceklerini ve kele­bekleri içeren pulkanatlılar (Lepidoptera) iz­ler. Bu böceklerin iki çift kanadı genellikle çok güzel renkli, incecik yassı pullarla süslü­dür. Karasinek, sığırsineği, atsineği, tatarcık ve sivrisinek gibi iki kanatlı böceklerin çoğu çiftkanatlılar (Diptera) takımını, pireler de Siphonaptera takımını oluşturur.
Bugün yaşayan böceklerin çoğu küçük hay­vanlardır. Oysa bundan milyonlarca yıl önce yaşayan bazı kızböcekleri kanatlarını açtıkla­rında genişliği bir uçtan öbür uca 76 santimet­reyi buluyordu. Fosillerinden anlaşıldığına göre bu böcekler bugün yaşayan herhangi bir türün en az üç katı büyüklüğündeydi. Bugün­kü hamamböcekleri, kelebekler, güveler, ka­rıncalar, yabanarıları ve sinekler de ataları kadar iri değildir. Ama Afrika'da 12 cm uzun­luğunda, yani küçük bir fareden biraz daha büyük dev kınkanatlılar yaşar

Böceklerin Yaşamdaki Yeri
Yeryüzünde bütün canlılara yararı dokunan pek çok böcek vardır; ama daha yakın çevre­mizdeki böcekler ya bizi rahatsız ettikleri ya da yiyeceklerimize ve eşyalarımıza zarar ver­dikleri için böcekleri bu yönleriyle pek tanı­mayız. Doğrudan insana zarar veren böcekle­rin başında sıtma ve sarıhumma hastalığını ta­şıyan sivrisinek, uyku hastalığını taşıyan çeçe sineği, tifüs salgınlarına yol açan bit, vebanın yayılmasında rol oynayan pire ve tatarcık humması, şark çıbanı, kalaazar gibi hastalık­ların taşıyıcısı olan tatarcık gelir. Ayrıca evcil hayvanlara öldürücü hastalıkları bulaştıran ve tarladaki ya da depolardaki ekinlere zarar ve­ren pek çok böcek vardır. Tahtakurusu, ha­mamböceği, karınca ve daha birçokları da hastalık taşımadıkları halde insanın huzurunu kaçıran hayvanlardır.
Bu zararlı ya da yararsız böcekler bir yana, birçok böcek de doğada dengenin sağlanma­sında çok önemli rol oynar. Örneğin çiçektoz­ları erkek çiçekten dişi çiçeğe taşınmadıkça, tohumlu bitkiler hiçbir zaman çoğalamaz. Bu görevi bir yandan rüzgâr, bir yandan da böcekler yerine getirir. Özellikle bal yapmak için çiçeklerin içinde balözü arayan arılar, bazı kınkanatlılar ve si­nekler çiçeklerin tozlaşmasına çok yardımcı olur. Yaşamak için birbirlerine gereksinim duyan böcekler ve çiçekler milyonlarca yıl bo­yunca birlikte evrim geçirmiştir. Örneğin Ma­dagaskar'daki bir orkidenin balözü 30 cm de­rinliğindeki bir borunun dibindedir. Hortumu aynı uzunlukta olan bir güve balözü alırken çiçektozlarını da taşımasaydı bu bitkinin soyu çoktan tükenmişti. Dünyanın en büyük çiçek­lerini açan Malezya'daki Rafflesia arnoldi bit­kisi de çürümüş et gibi koktuğu için leş yiyen böceklerin yardımıyla tozlaşır.
Böcekler aracılığıyla tozlaşan bütün bitkile­rin belki insana doğrudan yararı yoktur; ama hepsi yaşadığımız dünyaya renk verir. Üstelik yalnız bu ilginç tropik bitkiler değil, elma, ar­mut, erik, şeftali, çilek gibi severek yediğimiz birçok meyve de böcekler olmadan kolay ko­lay tozlaşamaz. Çok önemli bir hayvan yemi olan üçgül ise döllenmesini yalnızca arılara borçludur.
Süprüntü sineklerinin larvaları ile uğurbö-cekleri de özellikle yaprakbiti, kabuklubit, tırtıl gibi tarım zararlılarını yiyerek insanlara yardımcı olur. İpek ve bal gibi çok değerli iki ürün ipekböceği ile arının insanlara armağanı­dır. Ayrıca mobilyacılıkta çok kullanılan do­ğal laka boyalar bir kabuklubitin salgısından, boyarmadde olarak kullanılan kırmız da bazı böceklerin ölüsünden elde edilir. Bunlardan başka, dünyanın birçok yerinde tırtıllar, kın­kanatlıların larvaları ve termitler, Arabistan ile Afrika'nın bazı bölgelerinde göçmen çekir­geler insanların en sevdiği yiyeceklerdendir. Doğu Afrika'daki göllerin çevresinde yaşa­yanlar da sürü sineklerinin oluşturduğu oğulla­rı ezip pelte haline getirerek bir tür kek ya­parlar.


Kaynak: MsXLabs.org & Temel Britannica

Son düzenleyen Safi; 8 Kasım 2015 19:49
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....