ERGENLİK ÇAĞI, kız ve erkek çocukların, çocukluktan erişkinliğe geçtikleri bir değişme ve gelişme dönemidir. 11-14 yaşları arasında başlayan ergenlik çağı, altı ile on yıl arasında değişir. Bu dönemdeki değişiklikler, kişinin daha sonraki erişkinlik dönemini de belirgin biçimde etkiler.
Ergenlik, çağlar boyunca çeşitli toplumlarda gelişmenin yeni bir evresi olarak benimsendiği için özel "başlangıç" törenleri ile kutlanır ve kutsanır. Museviler'in ve Hıristiyanlar'ın dine kabul törenleri bu tip gösterilere örnek verilebilir. Fiziksel, zihinsel, toplumsal ve ruhsal olmak üzere dört tür ergenlik gelişimi sayılabilir. Gencin değer yargıları ve inançları da bu dönemde belirlenir. Bu gelişme türlerinin tümünün aynı zamanda ve birlikte görülmesine karşın, ilerleme hızları farklıdır.
Örneğin, bir erkek çocuk kendi yaşından iki üç yaş daha büyük görünebilir; oysa düşünce ve davranışları yaşıtları gibidir. Yani fiziksel gelişimi yaşıtlarından öndeyse de başka bakımlardan yaşıtlarıyla birdir. Okumaya düşkün, parlak bir öğrenci olan bir kız çocuğu zihinsel yönden yaşıtlarından öndedir. Buna karşın, çekingen ve sıkılgan olabilir. Hem zihinsel yönden yaşıtlarından önde olması, hem de sıkılganlığı kolaylıkla arkadaş edinmesini engelleyebilir.
Ergenlik çağının başlarında 11 yaşında iki çocuktan biri yaşından küçük görünürken, diğeri gelişkin bir delikanlı izlenimi verebilir. Sağlıklı, cinsiyetleri ve yaşları aynı olan iki ergenin bedensel gelişimleri, ilgi alanları ve uğraşları tümüyle farklı olabilir.
Tüm ergenler için "geçerli" bir gelişme hızı yoktur. Fiziksel gelişme bedenin olgunlaşması olarak ortaya çıkar (bak. cinsellik ve Eşey). Fiziksel değişiklikler, farklı kültürlerde farklı yaşlarda kendisini gösterir. Bedensel olgunlaşma, iklimi sıcak olan güneydeki ülkelerde kuzeye göre daha erkendir. Bedenin gelişmesi kızlarla erkekler arasındaki farklılıkları belirginleştirir. Kızlarda memeler büyür, kalça genişler, bel incelir ve ilk âdet (aybaşı) kanaması başlar. Erkek çocuklarda ise omuzlar genişler, sakal ve bıyıklar çıkmaya başlar. Penisleri uzar ve kalınlaşır, erbezleri büyür.
Cinsel olgunlaşmayla birlikte karşı cinse ilgi de artar. Gençlerin çoğu bu dönemde görünümlerine önem vermeye başlar. Cinsel dürtülerini yönlendirme ve denetleme konusunda deneyimsiz oldukları için danışma ve yardıma gereksinmeleri vardır.
Kol ve bacaklar çok kısa bir zamanda uzar. Kaslar ve sinirler gelişir, fakat bazen birlikte çalışmadıklarından, ergen hareketlerini denetlemekte güçlük çeker. Bu eşgüdüm eksikliği beceriksizlik, sakarlık biçiminde kendini gösterir ve sıkılganlığa yol açar. Zamanla vücut oranları belli bir uyuma ulaşır ve hareketler yumuşar.
Zihinsel gelişme evde, okulda, çalışırken, oynarken kesintisiz sürer. Çocukların ergenlik çağına gelmezden önceki gelişmelerini de göz önünde tutmak gerekir. Ergenlikle birlikte her şeyin daha iyi öğrenileceği ya da düşünüleceği görüşü her zaman geçerli değildir. Bir gencin zihinsel gelişimi yavaş olabildiği gibi, ruhsal ve toplumsal sorunlar yüzünden uyumsuzluk da baş gösterebilir. Genç kızlar ve delikanlılar geçirmekte oldukları değişimi kavrayamazlarsa kaygılar ve bunalımlar ortaya çıkabilir.
Kimi gençler mutlu iken kederli, herşeye boş verirmiş gibi görünürken son derece kırılgan oluverirler. Tüm bunlar kendi kendilerini tanımamaktan, yeni durumlarını yadırgamaktan kaynaklanır. Davranışları ve duyguları "ergenlik" davranışı içinde değerlendirilmelidir. Bu davranış biçimi yakınma, çatışma, eleştiri, kabalık, düşüncesizlik, korkular ve nihayet umutsuzlukla kendini gösterir.
Kızların fiziksel ve ruhsal yönden olgunlaşmaları erkeklerden daha erken yaşta olduğu için, toplumsal gelişimleri de onlardan daha hızlıdır. Küçük yaşlarda arkadaş gruplarında kolayca yer alabilmeleri ve kendilerinden yaşça daha büyük erkeklerle arkadaşlık etmeyi yeğlemeleri bu yüzdendir.
Gençler bir yandan ana babalarının onları küçük birer çocuk gibi yönetmelerini ve sevmelerini isterken, öte yandan bağımsız ve kendine güvenli bir kişi olma özlemi duyarlar. Zamanlarını ailelerinden çok arkadaşlarıyla birlikte geçirmeyi yeğlerler. Neyi nasıl ve ne zaman yapacaklarının başkaları tarafından söylenmesinden hoşlanmazlar. Bir yandan da iyi iş çıkaramamaktan kaygılanır, eleştirilmekten ve gülünç düşmekten korkarlar.
Bir başka sorun da çocuklarının büyüdüğünü hâlâ göremeyen ana babalardır; gençlerin kendi yaşamları için karar vermek ve kararlarını yaşama geçirmek isteyeceklerini düşünemezler. Ana baba çocuğa sağlam bir temel hazırlarsa, genç insanın kendi yolunu çizmesi kolaylaşacaktır.
Ergenlik yıllarında duygusal yaşam yoğun ama değişkendir. Genç insan küskün ve kaygılı görünürken, birden canlanıp neşelenebilir. En basit işte güvensiz davranırken çok geçmeden zor ve karmaşık bir işe soyunabilir. Bazı gençler çok utangaçtır; başkalarıyla konuşmak bile onlara çok zor gelir. Bazıları ise gürültücü ve taşkındır; çok fazla konuşurlar. Aslında bu taşkınlık ve şamata içsel korkularını ve tedirginliklerini örtmek içindir.
Gelecek de bir başka kaygı konusudur: Üniversiteye mi girsem, işe mi? Hangi meslek
/. Karrach en uygunu? Sevdiğim bir iş bulabilecek miyim? Ben de evlenip çoluk çocuğa mı karışacağım? Kendimi geliştirmek için ne yapsam?
Bu dönemde plan yapmak her zaman geçerli değildir. Gençlerin çok istedikleri şeylerin gerçekleşmesi her zaman mümkün olmaz. Bu nedenle eğilimlerini, yeteneklerini, ilgilerini, kişiliklerinin güçlü ve zayıf yanlarını olabildiğince öğrenmeleri için çaba göstermek yerinde olur. Bazı okullarda bu amaçla bulunan danışman öğretmenler ve psikologlar gençlerin geleceklerini planlamada onlara yardımcı olmaya çalışırlar.
Aile çevresinin dışındaki bir kimse bir gencin ergenlik dönemi sorunlarını ana babasından daha iyi görebilir. Danışmanın uyarısıyla ana baba çocukları için öngördükleri geleceğin onun kişiliğine ve yeteneklerine uygun düşmeyeceğini kavrarsa, yeni çözümler bulunabilir.
Ergenlik kimi gençlerde uzun, kiminde ise çok kısa olabilir. Son yapılan araştırmalar ergenlik gelişiminin her zaman bunalımlı ve güç bir dönem olmadığını göstermektedir. Psikologlar pek çok gencin ergenlik döneminde ciddi ruhsal bunalımlarla karşılaşmadığını öne sürüyorlar.
ERGENLİK SİVİLCESİ
derideki yağ bezlerinin iltihaplanması sonucunda irin dolu sivilcelerle beliren çok yaygın bir deri hastalığıdır. Tıp dilinde "akne" denen bu tip iltihaplı deri hastalıklarının, çeşitli nedenlere bağlanan 50 kadar değişik tipi vardır; ama en yaygını, ergenlik çağındaki gençlerin dörtte üçünde ve kızlardan çok erkeklerde görülen gençlik aknesi ya da ergenlik sivilcesidir.
Ergenlik çağı, insanın bütün yaşamı boyunca en duyarlı ve en kendine dönük olduğu dönemdir. Fiziksel görünümlerine çok önem verdikleri bu dönemde çıkan ergenlik sivilceleri, gençlerin ergenlik çağına özgü bunalımları ve gerginlikleri göğüslemelerini daha da güçleştirir. Ergenlik çağı denen bu büyüme ve gelişme döneminin başlamasıyla birlikte, vücutta çeşitli hormon salgılarına bağlı birtakım değişiklikler ortaya çıkar. Bazı hormonlar yağ bezlerinin aşırı yağ salgılamasına yol açar. Kıl dibi keseciklerinde biriken bu yağlı madde derideki gözenekleri tıkarsa, toz ve kirlerin de toplanmasıyla deride siyah noktalar belirir. Deri temizliğine özen gösterilmezse bu siyah noktalara mikroplar da yerleşir ve sonunda sivilce dediğimiz, içi irin dolu iltihaplı kabarcıklara dönüşür. Sivilcelerin sıkılarak patlatılması durumu daha da kötüleştirir; mikroplar derinin öbür bölümlerine de yayılır ve sivilce iyileşse bile deride yara izleri kalabilir.
Ergenlik sivilceleri birkaç yıl sürerse de çoğu kez kendi kendine iyileşerek yok olur. 25 yaşını aşmış kişilerde görülmesi pek enderdir. Özellikle yüzde, omuzlarda, göğüste ve sırtta görülen ergenlik sivilcelerini iyileştirmek ve yayılmasını önlemek için çeşitli tedavi yöntemleri geliştirilmiştir.
Deri hastalıkları uzmanlarının hastayı inceledikten sonra duruma uygun olarak önerdikleri başlıca tedavi yöntemleri, sivilcelerin olduğu bölgeye merhem ve sıvı ilaçlar sürmek, yağlı yiyecekleri kısıtlamak, bol su içilmesini önermek ve çok ilerlemiş durumlarda ağızdan antibiyotik tedavisi uygulamaktır. Tetrasiklin hapları ergenlik sivilcelerinin tedavisinde en çok kullanılan antibiyotik türüdür. Doğrudan sivilcelerin üzerine antibiyo-tikli ilaçlar sürmek de ağızdan uygulanan antibiyotik tedavisi kadar etkilidir, ama genellikle daha geç sonuç verir.
Kaynak: Msxlabs & Temel Britannica