Arama


BrookLyn - avatarı
BrookLyn
Kayıtlı Üye
24 Ekim 2008       Mesaj #5
BrookLyn - avatarı
Kayıtlı Üye
Macaristan
www.MsXLabs.org

resim013za8
"Maceristanın Başkenti Budapeşte"

Denize kıyısı olmayan bir Orta Avrupa ülkesidir. Batısında Avusturya, kuzeyinde Çekoslovakya, kuzeydoğusunda SSCB, doğusunda Romanya, güneyindeyse Yugoslavya vardır. Tuna Irmağı ülkeyi doğu ve batı olmak üzere ikiye ayırır.

Batı kesiminin ortasında bir dinlence yeri olan balıklarıyla ünlü Balaton Gölü yer alır. Orta Avrupa'nın en büyük gölü olan Balaton Gölü'nün uzunluğu 77 km kadardır, derinliğiyse 11 metreyi geçmez. Gölün kuzeyindeki ormanlık Bakony Dağları, kuzeydoğu yönün­de Tuna Irmağı kıyısındaki Budapeşte kentinin bulunduğu tepeye kadar uzanır. Balaton Gölü'nün güneyindeki yamaçlar çok verimli­dir. Ülkenin kuzeybatı ucu alçak ve batak­lıktır.

Tuna'nın doğusunda kalan bölüm, Karpat Dağları'nın eteklerini oluşturan alçak alanla­rın bulunduğu kuzey sınırı dışında geniş, düz ve açık bir ovadır. Ağır akışlı Tisa Irmağı ile kollarının biriktirdiği alüvyonlardan oluşan bu ova Alföld (Macaristan Ovası) adıyla bilinir. Macaristan'ın iklimi oldukça serttir; kışlar soğuk, yazlar sıcak geçer. Ülkenin doğu bölümünde yağışlar batıya oranla daha azdır. Alföld, bazı yazlar çok sıcak ve kurak günler yaşar.

Alföld'ün güneyinde toprak çok verimlidir. Ancak bazı kesimleri kumlu, bataklık yada tuzludur. Bitki örtüsü, genellikle bozkırlarda olduğu gibi baharda çıkan, kaba otlar ve devedikenleri arasında görülen, süsengiller ve orkide türünden çiçeklerdir. Karpat Dağları'nın eteklerinde ve Bakony Dağları'nda kayın ve meşe ağaçları yetişir. Buralarda ve öteki yüksek ormanlık alanlarda geyik ve yaban domuzları yaşar. Büyük bataklık alanlarda balıkçıl, turna, kaşıkçıkuşu, leylek ve flamin­go görülür.

Halk

Macarlar'ın ataları Volga Irmağı ile Ural Dağları arasındaki ormanlık bölgeden göç ederek önce Don Irmağı kıyılarına, 9. yüzyıl­da da Tuna havzasına yerleşmişlerdir. Macar­ca, Fince ve Estonca ile akraba olan bir FinUgor dilidir. Macarca'da alma (elma), arpa ve balta gibi Türkçe sözcüklerin yanı sıra Rusça, Almanca ve başka dillerden gelme pek çok sözcük de yer alır.
Zengin Macar müziği, kıvrak dans müziği­ni, marşları ve hüzünlü halk türkülerini içerir. Dünyaca tanınmış büyük bestecilerden Franz Liszt ve Belâ Bartök Macar'dır.
Macaristan'da soylu güzel atlar yetiştirilir. Dünya çapında pek çok binici yetiştiren Ma­carlar'ın husar denen hafif süvarileri öbür Avrupa ordularınca örnek alınmıştır. Macar­lar eskrim, futbol, tenis ve buz hokeyini çok sever. Tuna Irmağı ve Balaton Gölü'nde yazın kürek ve yüzme, kışın da kayak, buz pateni ve kızak gibi kış sporları yapılır.
Macaristan'da halkın üçte ikisi Katolik, geri kalanın büyük bölümü ise Protestan'dır.

Kentler ve Sanayi
Macaristan'ın başkenti, Tuna Irmağı üzerin­deki Budapeşte'dir. Öbür büyük kentler, doğuda Debre­cen ve Miskolc, güneyde Pecs ve Szeged, kuzeybatıda Györ'dür.
Gelişkin bir tarım ülkesi olan Macaristan'daki çiftlikler öbür Doğu Avrupa ülkelerinde­ki çiftliklerden daha verimlidir. Eskiden büyük bir bölümü otlak olan Alföld'de taşkın denetimi ve akaçlama çalışmaları sonucunda büyük ölçüde toprak kazanılmıştır. Günü­müzde büyük oranda ekili olan bu ovada birçok aileye iş sağlayan büyük devlet çiftlik­leri bulunur. Bu bölgede çok yüksek nitelikte buğday, şekerpancarı, patates, sığır besini olarak kullanılan mısır ve meyve yetiştirilir. Ülkenin öbür bölümlerinde de büyük çiftlik­ler ve çok sayıda küçük aile işletmesi vardır. Buralarda tahıl ve kök bitkilerin yanı sıra kavun, paprika (etli kırmızı biber) ve tütün yetiştirilir. Balaton Gölü'nün kuzey kıyısında üzüm bağları vardır. Ama en iyi şaraplar kuzeydoğudaki Tokay tepelerinde bulunan bağlardan elde edilir.

Macar yemeklerinde paprika, çeşitli tat ve koku verici baharat kullanılır. En gözde Macar yemeği, bir et yemeği olan gulaştu. Tütsülenmiş domuz etleri, sarımsaklı salamlar ve haşhaşlı kekler özgün Macar yiyecekleri­dir. Ünlü beyaz Tokay şaraplarının yanı sıra, kuzeydoğudaki Eger'in kırmızı bikaver şarap­ları dünyaca ünlüdür.

Macaristan'da kömür, boksit, demir cevhe­ri, petrol ve doğal gaz vardır. Bununla birlikte demir ve petrol başka ülkelerden de satın alınır. II. Dünya Savaşı'ndan bu yana sanayi­nin gelişmesi için büyük çaba harcanmış ve çok sayıda fabrika kurulmuştur. Bu fabrika­larda makine, traktör, otobüs, televizyon, radyo, dokuma ürünleri, giyecek, kâğıt ve kimyasal maddeler üretilir. Demir ve boksiti işleyen büyük çelik ve alüminyum tesislerin­den başka bir nükleer enerji santralı da vardır.
Budapeşte bir kara ve demiryolu kavşağı­dır. Tuna Irmağı taşımacılık için önemli bir suyoludur. Açık deniz gemileri Tuna yoluyla Budapeşte'ye kadar ulaşabilir. Ülkenin başlı­ca havalimanı da Budapeşte'dedir.

Tarih
9. yüzyıla kadar göçebelikle geçinen Macarlar o tarihte atlarını otlatmaya elverişli, Alföld Ovası'na yerleştiler. Macarlar, yağmalama amacıyla uzun süre Fransa ve Norveç'e akın­lar yaptı. Bizans İmparatorluğu'nun güçlen­mesi ve 955'te Alman Kralı I. Otto'nun karşısında uğradıkları yenilgi bu akınların durmasına neden oldu.
Macarlar 10. yüzyılda Hıristiyan dinini be­nimsedi. Macar Kralı I. Istvân, Macaristan'ı yönetim birimlerine ayırdı. Bu birimlerin yöneticileri bölgelerini kral adına yönetiyor­du. Bunu izleyen yıllarda baş gösteren taht kavgalarına karşın Macaristan, zengin ve iyi yönetilen bir ülke oldu. 1173-96'da başa geçen III. Bela döneminde Avrupa'nın en güçlü devletlerinden biri durumundaydı. 13. yüzyılda başlayan Moğol saldırısı Macaristan'ın nüfusunun yansını yitirmesine yol açtı. Daha sonra uzun süre yabancı hükümdarlann yönetiminde kalan Macaristan 14. yüzyılda Osmanlı akınlarının tehdidi altına girdi. 1396'da Osmanlılara karşı bir Haçlı seferi düzenleyen Macarlar, Niğboluda yenilgiye uğradı. Osmanlılarda çatışmalar 15. yüzyılda da sürdü. Fatih Sultan Mehmed Konstantino-polis'i (İstanbul) aldıktan sonra Avrupa'ya yöneldi. Macarlar Osmanlıları 1456'da Belgrad'da ulusal kahraman Jânos Hunyadi'nin yönetiminde yendiler. Hunyadi'nin oğlu 1458'de I. Mâtyâs adıyla kral oldu. I. Mâtyâs hem babası gibi büyük bir asker, hem de büyük bir bilgindi.

1521'de Belgrat’ı alan, 1526'da da Mohaç'ta (Mohâcs) Macarları yenen Osmanlılar ülkenin bir bölümünü işgal etti. Ardından, ülke ikiye bölündü. Bir bölümü Habsburg hanedanından bir kralın, öbür bölümüyse Macar asıllı bir kralın egemenliğindeydi. Da­ha sonra ülkenin orta kesiminde üçüncü bir
krallık kuruldu. 1683'te Viyana'yı ikinci kez kuşatan Osmanlı ordusu, Lehistan Kralı Jan Sobiesky'nin yönettiği birleşik Hıristiyan or­duları karşısında geri çekilmek zorunda kaldı. 1699'da imzalanan Karlofça Antlaşması'yla da Osmanlılar Macaristan'ı terk etti.

Böylece Macaristan bütünüyle Habsburg egemenliğine girdi. Habsburglar Almanya, Avusturya ve Bohemya gibi ülkelerin de yöneticisiydi. Ma­caristan'ı ülkenin kendi yasalarına göre yöne­teceklerine söz verdikleri halde sözlerini tut­madılar. Bunun üzerine Macarlar bağımsız­lıklarını kazanmak için önce 1703'te II. Ferenc Râköczi önderliğinde, daha sonra da 1848'de Lajos Kossuth önderliğinde ayaklan­dı ve 1849'da Macaristan'ın bağımsızlığı ilan edildi. Bu ayaklanmayı bastırmak için Habs­burg İmparatoru Franz Joseph, Rus çarından askeri yardım istedi. Ayaklanma şiddetle bastırıldıktan sonra Franz Joseph Macarlara daha fazla söz hakkı verdi. 1867'de Avusturya İmparatorluğu ile imzalanan bir antlaşmayla iki ülke birleşti ve adı Avusturya-Macaristan İmparatorluğu oldu. Ne var ki, Macar yurtse­verleri "ikili monarşi" adı verilen bu yönetime karşıydı. Devletin eğitim ve dil politikalarının Macarlardan yana olduğunu ileri süren Slo­vaklar, Romenler ve Sırplar da bu durumdan hoşnut değildi. Bu toplulukların bir bölümü, Ruslar gibi Slav oldukları için umutlarını Rusya'ya bağlamıştı.

Macaristan I. Dünya Savaşı'nda Avustur­ya'ya bağlı olarak Almanya'nın yanında yer aldı. Savaşta yenilince de ülke topraklarının büyük bir bölümü Romanya, Çekoslovakya, Yugoslavya, Avusturya, Polonya ve İtalya arasında paylaştırıldı. Böylece, 1920'de imza­lanan barış antlaşmasının sonunda, Macaris­tan topraklarının üçte ikisinden ve nüfusunun yarısından fazlasını yitirmiş oldu. 1918'de cumhuriyet ilan edilmiş aynı yıl kurulan Ko­münist Partisi'nin önderi Béla Kun 1919'da yönetimi ele geçirmişti. Ne var ki, son Habs­burg İmparatoru I. Karl'ı yeniden başa geçir­meyi ve yitirilen toprakları geri almayı planla­yan Amiral Miklös Horthy, komünist yöneti­mi devirdi. 1920'de Amiral Horthy, yeni parlamento tarafından kral naibi ve geçici devlet başkanı seçildi. 1921'de I. Kari sürgün­den döndü. Oysa krallığın geri gelmesini istemeyen çevre ülkeler ve çok sayıda Macar, Horthy'nin kral naibi olarak kalmasını yeğli­yordu. Bu durum 1944'e kadar sürdü.

Kaynak: MsXLabs.org & Temel Britannica