Üye Ol
Giriş
Hoş geldiniz
Misafir
Son ziyaretiniz:
19:20, 1 Dakika Önce
MsXLabs Üye Girişi
Beni hatırla
Şifremi unuttum?
Giriş Yap
Menü
Ana Sayfa
Forumlar
Soru-Cevap
Tüm Sorular
Cevaplanmışlar
Yeni Soru Sor
Günlükler
Son Mesajlar
Kısayollar
Üye Listesi
Üye Arama
Üye Albümleri
Bugünün Mesajları
Forum BB Kodları
Your browser can not hear *giggles*...
Your browser can not hear *giggles*...
Sayfaya Git...
Salı, 01 Nisan 2025 - 19:20
Arama
MaviKaranlık Forum
Sogd, Mani, Brahmi, Süryani, Rum, Slav alfabeleri hakkında bilgi verir misiniz?
-
Tek Mesaj #3
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
16 Aralık 2008
Mesaj
#3
Kayıtlı Üye
AYRICA AŞAĞIDAKİ METİNDE HEPSİNE DEĞİNİLMİŞTİR.. İNCELEYİNİZ
2. Türkçenin dünü:
Bu uzunca girişten sonra, artık asıl konumuza başlayabiliriz. Önce, Türkçenin dününü, yani ilk yazılı metinlerinden günümüze gelinceye kadar olan gelişme safhalarını imkanlarımız elverdigi ölçüde ele alalım. Bu konuda ana başlıklarımız şunlar olacaktır.
1.
1. Derilme Devresi
(Köktürk Kaganlıgı; Şaman kültürü; Köktürk yazı dili ve alfabesi.)
2.
1. Dagılma Devresi
(Uygur Devleti; Budist, Maniheist, Brahmi, Zerdüşt, Hıristiyan ve diger inanç sistemleriyle ilgili kültürler; Uygur yazı dilleri; Sogot-Uygur, Mani, Brahmi, Estrangelo, Süryani, Tibet ve diger alfabeler.)
3.
2. Derilme Devresi
(Karahanlı, Selçuklu, Çagatay, Osmanlı gibi Türk İslam devletleri; İslam kültürü; Sözkonusu devletlerin biribirleriyle ilişkili yazı dilleri; Arap alfabesi.)
4.
2. Dagılma Devresi
(Gerileme dönemi Osmanlı, Türkiye Cumhuriyeti, Sovyet Türk Cumhuriyetleri devletleri; degişik sosyal, siyasi kültürler; biribirinden hemen hemen habersiz gelişen yazı dilleri; Arap, Latin, Kiril alfabeleri.)
1. Derilme Devresi:
Orta Asyanın Altay kavimlerinden olan Türklerin diline gelince, elimizde dogrudan Türkçe yazılmış kaynak bulunmayan devreleri ister istemez bir yana bırakarak diyebiliriz ki; 7. yüzyılda, son defa, Kutlug (İlteriş) Kaganın öncülügüyle, daha önce birkaç defa dağıdıklarını bildigimiz, Türk dilli halklar, toplanarak Köktürk Devletini yeniden kurdukları zaman, bunların kendilerine has, Şamanlık diye anılan tek tanrılı bir dinleri vardı. Türkçe, Türklerin, yogun, kültürel ve siyasi ilişkiler içinde bulundukları, başta Çinliler olmak üzere çevre ülkelerde yaşayan kavimlerin konuşmakta oldukları dillerinden etkileniyor ve büyük bir ihtimalle onları da etkiliyordu. Ancak, Bu devrede, Türk dili, Türklerin, tek bir merkez (Ötüken) etrafında toplanmış olmaları, tutarlılıgı tartışmalı da olsa, Köktürk alfabesi dedigimiz ve kullanım tarzından en az bin yıllık bir geçmişi olabilecegini tahmin ettigimiz bir alfabeyle yazılan tek bir yazı dili sergiliyordu.
1. Dagılma Devresi:
8. yüzyılın ortalarına dogru, Uygurlar, Köktürk hakimiyetine son verdiler. Türk dilli halkların önemli bir kesimi, artık göçebeligi ve Ötüken'i terk etmiş, Tarım havzasında şehirler kurarak yerleşik hayata geçmişti. Başta Budhizm (Burkancılık) olmak üzere Mani, Zerdüşt, Hıristiyanlık gibi çeşitli dinler Türkler arasında yayılmaya başlamıştı. Her gelen din, kendi terminolojisini, hatta kendi alfabesini de beraberinde getiriyordu. Köktürk harfleri, hemen hemen unutulmuş, Sogotlardan alınan Uygur alfabesi dedigimiz alfabe başta olmak üzere, Mani, Brahmi, Estrangelo, Süryani, Tibet alfabeleri kullanılarak, çogunlukla çeşitli dini eserler, Türkçeye çevriliyor; bu çevirilerle, Türkçeye, yüzlerce kavramı karşılayan kelime giriyor. Bunların önemli bir kısmına Türkçe karşılıklar bulunmuş olsa bile, dilin sadeliginin kayboldugu açıkça görülüyordu. Alıntılar bazan sözdizimi düzeyine bile ulaşıyordu.
2. Derilme Devresi:
10. yüzyıldan itibaren, Türkler arasında, İslamiyet, hızla yayılmaya başladı. Batıdan, Hıristiyanlık ve Zerdüştlük gibi İran üzerinden gelen İslamiyet, bugün de sürmekte olan, Türklerin Batıya yönelişini, başlatmış oluyordu. İslamiyetin ilk terminolojisi, Türklerden önce İslamiyeti kabul etmiş olan Farslardan alındı. Daha sonra, Araplarla tanışıldı. İslamiyetin kabulüyle Türk edebiyatının dili Farsçanın; biliminin dili Arapçanın etkisine girdi. Bu iki dilden yapılan alıntılar da zaman zaman Türkçenin sözdizimini etkileyecek düzeye ulaşmıştır. 10. yüzyıldan beri kullanılmakta olan Arap harfleri, 20. yüzyıla kadar, Türk dünyasının ortak alfabesini oluşturdu. Anadolunun fethiyle, Türkçeye, başta Rumca olmak üzere, Anadoludaki toplulukların dillerinden de kelimeler girmeye başladı. Özellikle deniz ve deniz ürünleriyle ilgili kelimeler Rumcadan alındı. Osmanlı devleti, İmparatorluga dönüşünce, Osmanlıların ulaştıgı her yerden, yeni kavramları karşılamak üzere, yeni kelimeler, Türkçeye akmaya başladı. Osmanlı donanması, İtalyancadan; diplomasisi, Fransızcadan birçok kelimenin, Türkçeye girmesine, kapıları açtı. 20. yüzyıla gelindiginde, tesbiti güç bir kelime hazinesi ve içinden çıkılmaz sözdizimiyle, Osmanlı Türkçesi, bütün Türk dünyasında agırlıgını koymuş bulunuyordu. İstanbul'da basılan bir kitap, Üsküp'te, Kahire'de, Semerkant'ta, Belh'de müşteri buluyordu.
2. Dagılma Devresi:
20. yüzyılın başlarında, 1. Dünya Savaşı, Osmanlı İmparatorlugunun sonunu noktaladı. Türk Dünyası dagılmış; Türkiye Cumhuriyeti dışında kalan Türkler; ya uzak ülkelerde, hakları korunamaz azınlık durumuna düşmüş; Yugoslavyada, Macaristanda, Kıbrısta oldugu gibi; ya da Türkiye Cumhuriyetinin varlıgını kendisi için bir tehlike olarak gören komşu ülkelerde, baskı altına alınmıştı; Sovyetlerde, Yunanistanda, Bulgaristanda, Suriye, İrak ve İranda oldugu gibi. Artık, her Türk toplulugu, kendi kaderiyle başbaşaydı. Tek bagımsız Türk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti dışındaki Türklere, kendi dillerinde egitim ve ögretim yapma hakkı bile, onları geri bırakacak şartlardan birisi olarak veriliyordu. Bulundukları ülkelerin standart dilinde ögretim görmeleri sınırlanıyor. Biribirleriyle temasta bulunup üst düzeyde egitim ve ögretim kurumları kurmaları, biribirlerine kitap, dergi, gazete, ögrenci ve ögretim üyesi göndermeleri yasaklanıyor; özellikle o güne kadar yazı dili olarak gelişmemiş mahalli dilleri, bir lütufmuş gibi, yazı dili haline getirilerek önlerine konuluyor; onları kabile düzeyine indirmek için, insan hakları adı altında, mümkün olan herşey yapılıyordu. Böylece, dünyaya açılmaları, özellikle Türkiye Cumhuriyetiyle ilişkiye girmeleri, sözde, etnik kimliklerini koruma bahanesiyle önleniyordu. Her biri degişik anlayışlarla düzenlenmiş Arap, Latin ve Kiril harfli alfabelerle basılmış yayınlar, bir topluluktan digerine kazara ulaşsa bile, okunması özel bir bilgi gerektirdigi için, bir işe yaramıyordu. Özellikle, biz, Sovyet Türk Cumhuriyetlerindeki yazarları, İngilizce, Fransızca, Almanca gibi Batı dillerinden; onlar da, bizim yazarlarımızı, Rusçadan, bulabildigimiz kadarıyla okuyabiliyorduk.
BEĞEN
Paylaş
Paylaş
Quo vadis?
Cevapla
Kapat
Saat: 19:20
Hoş Geldiniz Ziyaretçi
Ücretsiz
üye olarak sohbete ve
forumlarımıza katılabilirsiniz.
Üye olmak için lütfen
tıklayınız
.
Son Mesajlar
Yenile
Ã…ÂÂÂÂÂu Anda DinlediÃâ€ÂŸiniz Ã…ÂÂÂÂÂarkÃâ€Â±
WaRrioR
-
20:50
Forum OyunlarÃâ€Â±
Uydurmasyon Kampanyalar YaratÃâ€Â±n
WaRrioR
-
22:01
Forum OyunlarÃâ€Â±
Uykusuzlar Buraya, Gece Sohbetimiz
WaRrioR
-
23:18
Forum OyunlarÃâ€Â±
SÃâ€Â±kÃâ€Â±ldÃâ€Â±m, ne yapabilirim?
Dilhun
-
22:24
CevaplanmÃâ€Â±ş
SÃâ€Â±kÃâ€Â±ldÃâ€Â±m
WaRrioR
-
22:08
Forum OyunlarÃâ€Â±