Saat -ti
TDK, Türk Dil Kurumu
isim Arapça s¥¤at
1 . Bir günlük sürenin yirmi dörtte birine eşit, altmış dakikalık zaman dilimi, zaman parçası:
"Beş altı mil ötedeki karşı kıyıya bir saatte varabilirdik ancak."- A. Erhat.
2 . Vakit, zaman:
"Oyuncular meyus olmayarak gene saati geldiği vakit perdelerini açtılar."- M. Ş. Esendal.
3 . Bir işin yapıldığı belli bir zaman: "Yemek saati."- .
"Kahvaltı saati. Uyku saati. Çalışma saati."- .
4 . Günün hangi anı olduğunu gösteren alet:
"Kolundaki krom saate göz attı."- R. H. Karay.
5 . Sayaç:
"Elektrik saati. Su saati."- .
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
- saat bir (veya iki, üç ...) yönünde
- saat bu saat
- saat gibi
- saat gibi işlemek
- saati çalmak
- saati saatine uymamak
- saat on bir buçuğu çalmak
- saat tutmak
Birleşik Sözler
- saat açısı
- saat ayarı
- saat başı
- saat camı
- saat cebi
- saat çiçeği
- saat dairesi
- saat dilimi
- saat farkı
- saat kulesi
- saati saatine
- alafranga saat
- alaturka saat
- ampersaat
- ana saat
- biyolojik saat
- çalar saat
- elektronik saat
- ezani saat
- guguklu saat
- kilovatsaat
- lümensaat
- o saat
- ölü saat
- vatsaat
- yerel saat
- yeşil saat
- zevalî saat
- akşam saati
- beslenme saati
- bilek saati
- cep saati
- çalışma saati
- çay saati
- duvar saati
- elektrik saati
- eşref saati
- ezan saati
- güneş saati
- iş saati
- kol saati
- konsol saati
- kontrol saati
- kum saati
- masa saati
- mesai saati
- meydan saati
- okuma saati
- park saati
- su saati
- uyku saati
- yaz saati
- yıldız saati
- altın saatler
- indirim saatleri