I. Elizabeth'in tahminen 1575 yılında yapılan portresi
Hükümdarlık süresi: 17 Kasım 1558 - 24 Mart 1603 Taç giyme: 15 Ocak 1559 Önce gelen: I. Mary Sonra gelen: I. James Hanedan: Tudor Hanedanı Baba: VIII. Henry Anne: Anne Boleyn Doğum: 7 Eylül 1533 Ölüm: 24 Mart 1603
...Cenova bankası İspanya Kralıyla, devasa Armada’nın donatılması için gerekli olan paranın tedariki konusunda yüksek bir faiz ve iyi bir kefaletle anlaşmaya varmıştı; tabi bundan hemen haberdar olan (isminin haricinde de halkının annesi olan) eşsiz Elizabeth, bu sadık şehrin tüccarlarına danışması için akıllıve sadık bakanı Walshingham’ı görevlendirdi. Tüccarların hepsi de, İspanyolSarayı’yla yapılan bu anlaşmanın eğer mümkünse iptali hakkında Cenovalıları nüfuz altına almak için adamlarını görevlendireceklerini kararlaştırdı. Ve böyle de oldu; Cenova devleti ve bankası, iki tarafı da olgun bir şekilde hesaba katıp ve haklı olarak gerçek çıkarlarını belirledikten sonra, her iki Hind’in de hakimi olarak övünen krallığı, Londra şehrinin tüccarlarının dostluğunu tercih etti. (Wilson 187-8)
Armada Zaferi’nden yaklaşık bir buçuk asır sonra kaleme alır George Lillo, en önemli eseri olan Londra Taciri’ni. Anlattığı hikayeden çıkarılacak ders gayet basittir: Tüccarın da vatanperveri ve namuslu olanı makbul. Eserinin hemen açılışında, yukarıda aktarılan gelişmeye mest olmuştur namuslu tacirimiz Thorowgood. Sevincinin sebebini işte böyle açıklar sadık çalışanı Trueman’e. Londra Taciri her ne kadar çağının büyüyen ve gelişen orta sınıfına seslense de, örnek olarak gösterilen bir buçuk asır önce yaşamış bir kişidir: İsminin ima ettiği gibi dürüst ve namusludur ama diğer ayırt edici özelliği vatanperver oluşu ve Kraliçe’ye duyduğu sevgi. Modern Batı’nın Kökenleri isimli kitabında ise Theodore K. Rabb, Rönesans hükümdarları bölümünde I. Elizabeth’e de yer ayırmış. Konuya giriş yaparken, Rönesans hükümdarlarının ayırt edeci özelliği olarak şunu söylüyor: Öyle kolay genellemeyapamazsınız. Çünkü neticede şans eseri bir doğumla tahta geçiyorlar. Onları farklı kılan şey, kabiliyetleri, bölgesel ve milli şartlar, ve politikalarına bazen destek bazen ise köstek olabilecek özel durumlar. Egemenlik süresince en önemli olan şey ise, yöneten ve yönetilen arasındaki denge. Ve sonra da ekliyor Rabb: Görüyoruz ki I. Elizabeth’in yetenekleri en az dönemin erkek hükümdarları kadar kişiliğinde yer etmiş. Rabb tarafından çizilen şablona oturtmakta hiç de zorlanmıyoruz I. Elizabeth’i. Elizabeth, sosyal ve siyasi çalkantıların zirveye ulaştığı bir dönemde ülkesine hükmetmesine karşın, bu siyasi ve iktisadi karışıklıklar arasında her an yıkılacakmış hissini veren ülkesine bir çıkar yol göstermeyi de başarıyor. (Mangan, 2)