Arama

Dinde İhlas Nedir? - Tek Mesaj #2

Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
24 Kasım 2010       Mesaj #2
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

İhlas, halis ve katışıksız yapmak, sami­mi olmak, gösterişi terk etmek gi­bi anlamlara gelir. Terim anlamı ise şudur: "Her türlü ibadet ve iyiliği yal­nız Allah için yapmak, başka hiçbir niyet ve maksat karıştırmamaktır." Ihlas, dini kavramların çok büyük önem ve incelik taşıyanlarından biri­dir. İyilik (hayır) ve ibaretin en mak­bul olanı, ihlas derecesine ulaşmış ola­nıdır. Biz burada ihlası üç maddede özetlemeye çalışacağız.

1- İyilikte ihlas: İyiliği Allah için yapmanın çok büyük ayrıcalığı var­dır. Bir iyilik başka hangi niyet ve maksatla yapılırsa yapılsın Allah için yapılmış olanın seviyesine ve derece­sine ulaşamaz. Bir iyilik insandan in­sana da yapılsa maksat ve niyet yine Allah rızası olmalıdır. Allah için ya­pılan iyilikten pişman olunmaz. Al­lah rızası için iyilik yapılmış biri bu iyiliğe nankörlük etse bunun hiç öne­mi yoktur. İyilikte bulunanın müte­essir olması gerekmez. Çünkü yapı­lan iyilik Allah tarafından değerlen­dirilmiş ve o kişinin sevap hanesine yazılmıştır. Allah nzası dışında bir ni­yette hayır ve yardımda bulunmuş olan biri nankörlük görürse yaptığı iyilik daha dünyada boşa gitmiş de­mektir.

Allah rızası göz önüne alınmadan, gösterişi ön plana alarak, veya ayıp­lanmaktan korkarak işlenen bir hayır, din bakımından bir değer taşımadığı gibi, yerine göre günahı da vardır. Is-lami anlayışa göre iyi şeyler, dünyevi maksat ve menfaatlerden uzak, gös­teriş, şöhret düşünülmeyen, karşılık beklenmeyen, yalnız Hakkın rızasını isteyerek yapılan işlerdir. Kur'an-ı Ke-rim'de ancak bu anlayışa uyarak ya­pılan iyiliğin kabule layık olacağını belirten âyet-i kerimeler gerçekten dikkat çekici. "Yaptığım Allah için yapanlar hariç hiç kimsenin Allah ka­tında sevap verilecek bir nimeti yok­tur." Kur'an, Leyi süresi, 19-20).
"Onlar kendi canlan çekmesine rağmen yemeği yoksula, yetime ve esi­re yedilirler. "Biz size Allah nzası için yemek yediriyoruz, dolayısıyla sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bek­liyoruz. Biz sert ve belalı bir günde Rabbimizden (Onun azabına uğra­maktan) korkarız" derler), tşte bu yüzden Allah onlan o günün fenalı­ğından esirgiyor/[1] "Kur'an, İnsan sû­resi, 8-11).
Bu iki âyet dahi İhlasın önemi, yaptığını Allah için yapmanın şart ol­duğu hakkında çok açık bir fikir ver­mektedir.

2- İbadetlerde ihlas: Bezlere mü'-min olarak emredilmiş ibadetleri sırf Allah için yapmak, başka bir amaç karıştırmamaktır. İbadette İhlasın en yüksek derecesi şudur: Yapılan iba­det ve itaat o derece Allah'a has kılı­nacak, o derece ona tahsis edilecek ki, en küçük başka gaye taşımayacak. Kı­naca cennet ümidi, cehennem korku­sunun bile ihlaslı ibadette rolü olmaya­cak. Din ölçüsüyle cennet ümidi ve ce­hennem korkusuyla ibadet etmenin sakıncası olmadığı halde ideal ibadet bunları bile dışlayıp yalnız Allah'a yö­nelen ibadettir.

3- Dünya işlerinde ihlas: İhlas yal­nız dini ve uhrevi işlerimizde gerekli­dir sanılmasın. Dünya işlerimizde de ihlasa, yani samimi olarak inanrnış-lığa ihtiyaç vardır. Davasına inanma­mış bir adam muvaffak olamaz. Te­şebbüs ettiği bir işe dört elle sarılma­yan kimse sonuca ulaşamaz. İşinde, uğraşında azimli olmak, başaracağı­na inanmak bir ihlastır. Dünya işle­rinde yerine göre çalışmak, alın teri dökmek, yerine göre sabır ve sebat göstermek bir ihlastır. Bunlara kim sahipse dünyada gemisini o yüzdürür. Hedefine o ulaşır. Gayri-müslim bile olsa bu kural geçerlidir. Müslüman dinamizmden yoksunsa, davasına inanmamışsa, amacına ulaşmak için gerekli çaba ve gayreti göstermiyor­sa kısaca ihlası yoksa hedefine vara­maz. İyilik ve ibadette İhlasın tersi riya­dır. Riya, iyilik ve ibadeti Allah için değil de gösteriş için yapmaktır. Ama­cı gösteriş olan hiçbir hayır ve ibade­ti Allah kabul etmez. Riya yapana ri­yakâr veya mürai denir. Riyakârlar dinde ağır tehditlere muhatap kılın­mıştır.

Bir kimse bir işi Allah için yap­makla beraber bunun insanlar tara­fından da bilinmesini, görülmesini is­tiyorsa Allah'a şirk koşmuş, yaptığı hayrın karşılığını Allah yerine kuldan beklemiş olur. Bir iyilik sırf başkala­rı görsün diye ve dünya menfaati uğ­runa yapıldıysa yalnızca günah işlen­miş olur.

Denebilir ki, "İbadet ve iyilikle­rimizi kimse görmesin diye gizli mi ya­pacağız?" Hayır. Maksat gizlilik de­ğil, önemli olan niyettir. Bizim iba­det ve hayrımızı halkın görmesini ar­zu edip etmediğimiz, içimizde bu ni­yetin bulunup bulunmaması önemli­dir. Bazen herkesin ortasında yapılan bir hayır riyadan uzak olabilir. Bazen de kimse görmeden, duymadan yap­tığınız bir hayıra, içimizden onun gö­rülüp bilinmesi arzusu geçirmemiz yü­zünden riya karşılayabilir. Bu konu­da ölçü ve ışık Peygamberimizin "Ameller niyetlere göredir" hadisidir. Demek ki, kimse görmeden yapılmış bir ibadet bir iyilik, niyetin halis ol­maması yüzünden riyadan kurtula­maz. Veya kimse bilmeden bir iyilik yaptın, sonra onu sağda solda konuş­tun, onunla övündün... İşte güzel işe böyle riya bulaştırmış olursun. Biri­ne bir iyilik yaptın, memnun ettin, ama sonradan başına kaktın... O iyi­liği böylece ziyan ettin demektir. Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: "Ey iman edenler! Malını gösteriş için hayra sarfeden, gerçekte Allah'a ve ahiret gününe inanmayan kimseler gi­bi başa kakmak ve eziyet etmek su­retiyle yaptığınız hayırları iptal etme­yin." Büyük islam bilginleri iyilik yapmaktan çok, onu korumanın önemli olduğunu söylemişlerdir.
thlas, anlatılması kolay, uygula­ması zor bir fazilettir, imam Gazâlî bunu belirtmek için "Ömrümüzde Hak'ka yaraşıp iki rekat namaz kıla­madık" demiştir.

Büyük velî Habib A'cemi de, "Hesap gününde Allah Teâlâ bana, 'Bir gün olsun şeytanın vesvesesinden uzak olarak namaz kıldın, oruç tut­tun mu?' diye soracak olsa buna 'evet' demeye gücüm yetmez" diyor.

Son söz Peygamberimizin: "Mu­hakkak Allah Teâlâ yapılan işten, edi­len ibadetten ancak halis olanı, ancak kendi rızası için yapılanı kabul eder."

İHLAS SÛRESİ

Kur'an-ı Kerim'in 112. süresidir. En kısa sürelerdendir. Kur'an'ın Tev-hid akidesini (Allah'ın birliği inancı­nı) formüle eden süresidir. Allah (C.c)'yi en iyi tanıtan sûredir. Bu sû­renin ihlastan başka Tevhid Tefrit, Tecrid, Marifet gibi adları da vardır ve bu isimlerin hepsi Allah'ın varlığı­na, birliğine ilişkin açıklamalarla il­gilidir. Bu süre Kur'an'ın özetini teş­kil eder. Anlamı şöyledir: "De ki: O Allah mutlak bir kesinlikle tektir. Her şey ona muhtaçtır. O hiçbir şeye muh­taç değildir. Doğmadı ve doğurmadı (bir şeyden oluşmadı, varlıkları da parçası halinde kendinden eksilterek yaratmadı). Ona bir eş ve benzer ol­madığı gibi, onun bir zıddı da yok­tur."

[1] A.Turhan Oflazoğlu, IV. Murat, s. 98.



İslam Ansiklopedisi