tanıdık bir ses; ölüm
yaralıyor karavana atılmışsa
sokağa çıkıyorsun, sokak gri
evler yeni yamalanmış maviyle
kuledibinde şair nefesli çocuklar
ellerinde gece vardiyalı hüzün
çiçekten sayıyorlar
tutamadıkları kadın ellerini
saat; gün batımına uzak
saat; henüz varılmamış karanfil çıkmazı
dayanıyorlar göğün asansörüne
yaşamaktan sayıyorlar ölümü
ölüm; tanıdık bir ses
biraz tansık, çok olağan
kaldırım taşları düşük
çığırtkan insan seslerinde
tam iki kişi birbirini sevmiş
tam burada, tam ortada
biri çarşıdan almış yüzünün kırmızısını
diğeri öteden beri kesik sarıya
ortanca bir çocuk doğuyor
çocuk, tepeden tırnağa yeşil
adında devrim, adında sonbahar
bir ölü üşümesin
çıkarıp örtüyor ceketini
elinde hüzün, sesinde gitar
yıldızlara şiir okutuyor ki yıldızlar;
en çok onlar özenmişler
bu dünyaya
hicazdan sesleniyor ölüm
ölüm; yarım kalmış
çok sesli nihavent
kaldırıyor alfabeden
tüm ünlüleri
yeni yazılmış şiirlerde
aynı çocuk, aynı kadın, aynı şarkı
kim sussa onda bitiyor öykü
kim sussa fesleğen kokuyor kitaplar
çıkarıyor şair ceketini
yaşamaktan sayıyor ölümü
ölüm; tanıdık bir ses.