Forever QueeN
Seksenli yıllara damgasını vuran ağırlıklı pop müzik anlayışının tesadüf müdür bilinmez doksanlı yılların başlangıcı ile yerini yeniden rock müziğe bıraktığı görülmekte.1991 yılında Queen Innuendo albümünü yayınladığı zaman grubun yetmişli yıllardaki gerçek kimliğine döndüğü ve hatta o zamana kadar ki en iyi albümünü çıkardığı dile getirilmekte.Açıkçası bu albüm de grubun en iyi albümlerinden biri olmakla beraber grubun en verimli ve kendilerini kanıtlama imkanı sağlayan ilk dönem albümlerinin hepsinin ardından geliyor kanımca.Fakat bu albüm içinde yer alan parçaların sözleri derinlemesine incelendiğinde insanları hayatın zorluklarından uzaklaştırma işlevi gören alışılagelmiş bir Queen albümünden çok daha farklı anlamlar içermekteydi.
1989 yılında yayınlanan The Miracle albümüyle yaşlanmış ama yerinde durmayan, kıpır kıpır görüntüsünden bir şey kaybetmemiş bir Mercury vardı halihazırda.Ama Queen’i Queen yapan olgulardan canlı performansları içerecek bir dünya turu haberi ise gelmiyordu.Mercury’nin geçirdiği hastalık ile ilgili haberler söylenti boyutundan çıkmıştı.İlk etapta Innuendo sıngle’ı ardından albüm kısa sürede bir numara olmuş, grup dışardan bakıldığında son dönemlerinden daha farklı, daha iyi ama kimsenin de sürpriz olarak değerlendirmediği çok iyi bir işe imzasını atmıştı.Fakat Innuendo ve The Show Must Go On başta albümdeki hemen her parçanın Mercury’nin bir nevi vedası anlamına geldiğini görebilmek çok da zor değildi.24 Kasım dünyadaki milyonlarca Queen fanı için 1991 yılından sonra boğazların düğümlendiği, gözlerin dolduğu ve en önemlisi rock müziğin yetim kaldığı bu günlerde özlemin doruk noktasına ulaştığı günler olacaktı.Mercury ise Don’t Try Suicide, It’s A Hard Life, Keep Passing Open The Windows ve elbette Friends Will Be Friends ve Who Wants To Live Forever ile yansıttığı hayata ve ölüme dair düşüncelerinde AIDS hastalığın kendisini esir aldığı bir dönemdeki sağlam duruşu ile ne kadar samimi olduğunu kanıtlıyordu.Olması gerektiği gibi dürüstçe davranıp ölmeden birkaç ay önce These Are The Days Of Our Lives ile gözlerimizin içine baka baka veda ederken milyon dolarlar da kazansa bir müzisyenin kariyerini en iyi nasıl noktalaması gerektiğini gösteriyordu.Queen’in diğer üyeleri May,Taylor ve Deacon’a ağlayacakları zaman bırakmayıp, 1992 Nisanında Wembleyde kendi adına kurduğu AIDS’le savaş derneği için bir konser düzenlenmesini vasiyet ederken bir başka insanlık dersi veriyordu.
Queen’in aktif müzik yaşamının sona erdiği 1991 sonrası için yaşları küçük olan ve grubun unutulmaz parçalarının yarattığı dönemlerde hayatta olmayan genç kuşak için bile Queen’e dair hatıraların varlığı övünç kaynağı.Bu bağlamda yazı dizimizin başında yer alan We Are The Champions & We Will Rock You ile sembolize ettiğim ikilem hatırlanmaya değer.Birer klasik haline gelmiş Queen şarkılarının en bilinenleri olan bu iki parçanın bugün itibariyle aradan geçen yirmi sekiz yıla karşın eskimeden hala aynı zevkle dinlenmesi birer mit olmuş bütün Queen parçaları için geçerli. Bu iki şarkı için araç spor müsabakaları iken diğer klasikler içinde bazen sinema bazen tarih bazen de bir insanın en mutlu anı vesile olabilmekte.Bütün bu altı çizilenler Queen’in yıllar sonra bile sadece müziği ve bu müzik anlayışının başlıca simgesi olan unutulmaz parçaları ile akıllara geleceği gerçeğinin birer kanıtı.
Kaynak: Deniz Kaya / Hürriyet