Arama

Peru ve Peru Tarihi - Tek Mesaj #5

Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
1 Temmuz 2012       Mesaj #5
Mira - avatarı
VIP VIP Üye
Peru
MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi

Güney Amerika'da, Pasifik kıyısına açılan devlet. Ekvador, Kolombiya, Brezilya, Bolivya ve Şili ile sınırlanır. Yüzölçümü 1.285.216 km2, nüfusu 22.916.000 (1997) (karışık olan nüfusu oluşturan etnik gruplar: yerliler %47, melezler %32, beyazlar %12, nispeten yeni gelen göçmenler %10; bu son grubun 700.000'i Çinli, 300.000'iyse Japon'dur); başkenti ve en kalabalık merkezi Lima ve Limanı Callao, öteki önemli kentleri Arequipa, Trujillo ve Cuzco, resmî dili İspanyolca ve çeşitli yerli lehçeleri, dini Katolik'tir (%95). Peru, fizikî koşulları bakımından çok farklı iki coğrafî bölgeden oluşur:
1) Ülkenin merkezî kesiminde yüksek platolar ve And Dağları. Bu platolar, bazı yerlerinde 4.000 m.ye kadar yükselir (puna ya da pampa), çevresinde, dorukları 5.000-6.000 m.yi aşan dağlar yer alır (en yükseği Huascaran, 6.768 m.). Plato derin vadilerle parçalanmıştır. Peru'nun en kalabalık bölgesi burasıdır.

2) Andların doğusunda "Peru Amazonyası", ülkenin en geniş, fakat tenha bölgesidir. Amazon'un başlıca kolları tarafından sulanır (Ucayali, Maranson, Napo vb.). Sıcak, nemli, tropikal bir iklim altındadır. Lima'da yıllık ortalama yağış 40 mm.den ibarettir, sıcaklık ise, önünden geçen soğuk Humboldt Akıntısı nedeniyle fazla yüksek değildir. Fakat Andların yüksek doruklarını örten karlarla beslenen akarsular bol su sağlar. Peru, çeşitli toprak ürünleri yetiştiren ve yeraltı kaynaklarıyla da zengin olan bir ülkedir.
Başlıca toprak ürünleri, pirinç, pamuk, şekerkamışı, patates, tahıl, yerfıstığı ve kahvedir. Hayvancılık ve özellikle balıkçılık çok önemlidir. Dünyada en çok balık avlanan ülkelerden biridir. Üretim bazı yıllar 10 milyon tonu geçer ve ihracatta ilk sırayı alır. Yeraltı kaynaklarıysa şunlardır: Kömür, petrol, altın, gümüş, çinko, bakır, demir cevheri ve kıyı önündeki kurak adalardan sağlanan guano gübresi. Fakat bu derece çeşitli maden kaynaklarına karşın endüstri gelişmemiştir. Peru'nun, Güney Amerika tarihinde önemli bir yeri vardır. 12. yüzyılda parlak bir uygarlığın temsilcisi olan İnka Devleti burada kurulmuş, egemenliklerini giderek genişletmiş ve 5° kuzey paralelinden 37° güney paraleline kadar, Güney Amerika'nın büyük bir kısmını yönetimi altına almıştı. Bu güçlü imparatorluk, 16. yüzyılın ilk yarısında tanınmış İspanyol konkistadoru Francisco Pizarro tarafından ele geçirilmiş ve İspanya kolonisi hâline getirilmiştir. Ülkenin kuruluşu, 1569-1581 arasında kral vekili olan F. de Toledo tarafından tamamlandı. Nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan yerliler, geleneksel ve dinî inanışlarını uzun süre muhafaza ettiler ve İspanyollara karşı zaman zaman başarısız ayaklanmalara giriştiler. Sonuçta İspanya her şeye egemen oldu. İspanyollar buraya yeni bitki türleri getirdiler (zeytin, üzüm, buğday); cıva ve gümüş madenlerini işlettiler. 1551'de Lima Üniversitesi kuruldu. Potosi bölgesi gümüş madenleri sayesinde Peru zengin bir ülke hâline geldi (özellikle 1610-1630 arasında). Fakat daha sonraki yıllarda, gümüş yataklarının tükenmesiyle Peru zayıfladı ve parçalandı. 1718'de Venezuela, Kolombiya ve Ekvador "Yeni Granada"; 1776'da, Arjantin, Uruguay ve Paraguay "La Plata" adıyla ayrı birer yönetim bölgesi oluşturdular.

1778'de de Şili ayrıldı. Peru, Jose de San Martin ve Simon Bolivar'ın 1821-1824 ayaklanmasından sonra bağımsız yeni bir devlet oldu. I. Dünya Savaşı ertesinde ABD etkisine giren Peru'da, 1919-1930 arasında cumhurbaşkanlığı yapan Bernardo Leguia ulusal ve halkçı bir politika izlemeye çalıştı. 1929 ekonomik bunalımından büyük çapta etkilenen Peru'da, 1948 yılındaki askerî darbeyle yeni bir siyasî dönem başladı. Birbirini izleyen demokrasi denemeleri ve askerî darbelerden sonra, 1980 Haziranı'nda yapılan seçimler sonucu, 1968 askerî darbesiyle görevden alınmış olan Fernando Belaunde Terry yeniden cumhurbaşkanı seçildi. 1970 yıllarında başlayan ekonomik bunalım Belaunde döneminde de sürdü; enflasyon olağanüstü boyutlara ulaştı. Öte yandan Maocu eğilimli Sendero Luminoso ile Tupac Amaru Devrimci Hareketi'nin gerilla eylemleri, kaynakları daha da zorlayarak ekonomiyi çöküş noktasına getirdi. Bu ortamda 1985'te başkan seçilen Alan Garcia Perez, ilk iş olarak dış borç ödemelerini ihracat gelirlerinin %10'uyla sınırlama yoluna gitti. IMF buna tepki olarak kredileri kıstı. Derinleşen malî bunalım karşısında 1987'de bankalar devletleştirildi. 1988'de bunalım tekrar başgösterdi. Sık sık hükümet değişti. Bu hükümet değişiklikleri toplumsal ve ekonomik güçlüklerin üstesinden gelmeyi sağlayacak önemli politika değişikleri getirmedi. Sorunların çözülememesi Başkan Alan Garcia'nın yaygın halk desteğini yitirmesine yol açtı. 11 Haziran 1990'da yapılan devlet başkanlığı seçimlerini Japon asıllı "merkez sol" bir politikadan yana olduğunu açıklayan Alberto Fujimori kazandı. Fujimori, Maocular'a ve ekonomik bunalıma karşı daha iyi mücadele edebilmek amacıyla parlamentoyu feshetti ve anayasal güvenceleri askıya aldı (1992). 1993'te ve referandum yoluyla yeni bir anayasa kabul edildi. 1995'te yeniden seçilen Fujimori'nin politası, uluslararası alanda eleştirilere yol açmaktadır.