Üye Ol
Giriş
Hoş geldiniz
Misafir
Son ziyaretiniz:
05:32, 1 Dakika Önce
MsXLabs Üye Girişi
Beni hatırla
Şifremi unuttum?
Giriş Yap
Menü
Ana Sayfa
Forumlar
Soru-Cevap
Tüm Sorular
Cevaplanmışlar
Yeni Soru Sor
Günlükler
Son Mesajlar
Kısayollar
Üye Listesi
Üye Arama
Üye Albümleri
Bugünün Mesajları
Forum BB Kodları
Your browser can not hear *giggles*...
Your browser can not hear *giggles*...
Sayfaya Git...
Pazartesi, 31 Mart 2025 - 05:32
Arama
MaviKaranlık Forum
Kitap Severler / E-book (ebook) / E-kitap (ekitap)
-
Tek Mesaj #218
bekirr
VIP
VIP Üye
10 Eylül 2012
Mesaj
#218
VIP
VIP Üye
ABDÜLHAMİT VE MASONLAR
Yazarı hakkında Bilgi;
Orhan KOLOGLU
1929'da Kadınhan (Konya)'da doğdu. Galatasaray Lisesi'ni bitirdi. İstanbul Üniversitesi Yüksek Gazetecilik Enstitüsü'nden mezun oldu.
Strasbourg Üniversitesi'nde doktora yaptı. 1947'de gazeteciliğe başladı. Çeşitli gazetelerde muhabir, yazar ve yazı işleri müdürü olarak çalıştı.
1964'de Basın Ataşesi oldu, Roma, Karaçi, Paris, Londra, Beyrut bürolarında çalıştı. Milliyet'in Almanya baskısını başlattı. 1974 ve 1978-79'da
Basın Yayın Genel Müdürü oldu. 1978'den itibaren değişik-üniversitelerin Tarih ve İletişim fakültelerinde ders verdi. Libya Al Fateh Üniversitesi'nde Doçent olarak çalıştı. Tarih ve Sosyal bilim konularında yayınlanmış elli iki kitabı var. Gazeteciler Cemiyeti (iki defa), Sedat Simavi, Yunus Nadi,
Afet İnan Sosyal Araştırma ödüllerini kazandı.
Yayınlanmış Eserlerinden Bazıları:
Le Turc Dans la Press e Française 1470-1815
Müthiş Türkler
İslam' da Başlık
Muzakkarat al Dubbat al Etrak Havle Maareke Libya
Mazlum Milletler Devrimleri ve Türk Devrimi
Takvimi Vekayi
Basımevi ve Basının Gecikme Sebepleri ve Sonuçları
Abdülhamit Gerçeği
Islamic Public Opinion During the Libyan War 1911-12
Abdülhamit Masanlar
İttihatçılar ve Masanlar
Türkiye' de Basın
Bedevi-Lavrens-Arap- Türk
Gazi' nin Çağında İslam Dünyası
Türk Çağdaşlaması
Kim Bu Mustafa Kemal?
Halka Doğru Bilim (Bilim Gazeteciliği)
Avupa' nın Kıskacında Abdülhamit
Reklamcılığımızın İlk Yüzyılı 1840-1940
1918: Aydınlarımızın Bunalım Yılı
ABDÜLHAMİT VE MASONLAR
Abdülhamit'e masonlukla ilişkisinde yapmadığı ve söylemediği şeylerle ilgili yanlış yakıştırmalar yapılıyordu.Bu kurumun kökünü kazımayı planladığı iddia
ediliyordu.Fakat araştırmalar sonucunda aksine ''Barış içinde bir arada yaşama '' fikrini benimsediği ve bu yönde çalışmalarının olduğu saptanmıştır.
Masonluk ilke olarak örgütlü bir kuruluştu,örgütle vardı.Bir kişi kendi isteğiyle ve bir örgüte bağlı olmadan müslüman yada komünist olabiliyor,fakat bir
örgüt tarafından onaylanmadan mason olamıyordu.Masonluğa tekris adı verilen bir törenle kabul ediliyordu.Bu kitap temel olarak masonluğun dünyada ve
Osmanlı topraklarında yayılışını ve Abdülhamit'e masonlukla ilgili yapılan yanlış yakıştırmaları açığa çıkarmak amacıyla yazılmıştır.
Abdülhamit’in ilk 33 yıllık Yaşamına Damgalayan Olaylar
Ülkede köklü bir değişimin gerekliliğini savunan ve ilk girişimleri yapan Sultan II.Mahmut’tur,fakat gerçekleştirmeden 1839 yılında ölmüştür.yerine tahta
geçen oğlu Abdülmecit babası gibi değişim konusunda kararlı olmuş ve Tanzimat-ı Hayriye2yi ilan etmiştir.Böylece de ülkede çağdaşlaşma dönemi başlamıştır.
Abdülmecit’ten sonra yerine geçen kardeşi Abdülaziz ve onun çocukları da bu ortamda yetiştiklerinden Tanzimat hareketi hep devam eden bir akım olmuş,asla
geriye gitmemiştir.Abdülmecit’in ikinci oğlu olan Abdülhamit 1876-1909 yılları arasında 33 yıl tahtta oturmuştur.Fakat Abdülhamit tahta geçmende önce bazı
siyasal ve toplumsal olaylardan etkilenmiştir.Bunları kısaca şöyle özetleyebiliriz:
--1854-1856 Kırım savaşıyla Osmanlı topraklarının Hıristiyan ordularıyla dolması ve buna karşı islamın halifesi ve sultanın işbirliği yapması,Avrupa’ya bağımlı hale gelme
--Islahat fermanı ve Paris antlaşmasıyla Avrupasız politika oluşturulamayacağı fikri
--1863’de amcasının yanında ağabeyi Murat ile Mısır’a gitmesi ve burada Hidiv ailesiyle yakın ilişkileri
--1867’de Avrupa gezisi yaparak çağdaş uygarlık yaşamını yerinde görmüş olması
--1876’da amcasının tahttan indirilişi ve ağabeyinin geçişiyle kendisinin veliaht olması
Abdülhamit olayları iyi izleyen, kendini koruyan ve eğilimlerini belli etmeyen bir kişiliğe sahipti.Abdülhamit’in masonluğuyla ilgili birçok söylenti ve
iddia olmasına karşın onun en mahrem ve en sevgili mabeyincisi Abdülhamit’in mısır gezisi sırasında mason olduğunu ileri sürmüş,fakat bununla ilgili
herhangi bir belgeye ulaşılamamıştır.
Bireysel Masonluk Döneminde Gayrimüslimler
Kırım savaşı Abdülhamit’i etkilemesinin yanı sıra Osmanlı topraklarında mason localarının da yaygın hale gelişinin başlangıcıdır.Osmanlı topraklarında masonluğa karşı ilk tepki ise papanın çıkardığı aforoz emri olmuştur.Ayrıca Babıali İstanbul’da masonların toplandığı yeri basarak yıkma emri vermiştir.Fakat masonlar haberi erken almış ve orayı terk etmişlerdir.Bu tepkilerin temel nedeni masonluğa dinsiz ve devrimci bir akım gözüyle bakılmasıydı.Bu olaylardan sonra hükümet Osmanlı’nın farmasonluğu ülkeye sokma girişiminden kaçınmasını istemiştir.Bunun nedeni olarak da ülke içinde ki din barışını korumak fikrinin etkili olduğunu iddia edilmektedir.İslam açısından bakıldığında Babıali’de tüm mezhepleri koruyan ve topraklarında din tartışmasını engelleyen bir tutum içinde olduğu görülür.Onlara göre bu sadece Hıristiyanlar arası bir sorundu.
Patrikhane ve Katolik kilisesinin ise masonluğa karşı tutumu çok sert idi.Masonluğu bütün Avrupa hükümetlerine ve dinlerine karşı komplo kurmakla nitelendiriyorlardı.Fransız devriminin şeytani bir sistem önerdiğine inanılıyordu.
Bireysel Masonluk Döneminde Türk ve Müslümanlar
Osmanlı devleti Batı dünyasında ki fikir hareketlerini izlemeyi,doğrudan kendisini hedef almadıkça Hıristiyanlar arası bir hesaplaşma olarak saydığından gereksiz buluyordu.Hatta bu durumu Avrupa’yı parçalayan bir unsur olarak düşünülüyor ve seviniyordu.Fakat Fransız devrimi propagandasını Osmanlının balkanlarda azınlıklarına yöneltince Babıali harekete geçti.Devrim dinsizlik ve fesatlık içeren bir akım olarak yayımlandı.Bu yayımlarda masonluk kelimesi hiç ağza alınmasa da devrimci akımlar kapsamında ele alındı
17820 yılında Berlin’de Musevi,Hıristiyan ve Müslümanları ortak bir dinde birleştirmek amacıyla bir mason locası kurulmuştur.Fakat İslamiyet diğer dinlere bakarak daha hoşgörülü olduğu için ilk bakışta böyle bir yaklaşıma gereksinme duymamıştır.Ayrıca İslamda esas eğilim daima Hazreti Peygamber ve dönemini örnek almaktı ve aksine bir yöneliş dinden çıkma sayılıyordu.Bu nedenlerle Müslümanlar bu yaklaşıma benimsememiştir.
Paris’te eğitim görmüş bir Rum mason raporunda 1842 yılında İstanbul’da hiçbir mason locası bulunmadığını iddia etmiştir.Bunun nedenini de Osmanlı ülkesinde masonluğun İslamı yıkmaya yönelik bir komplo olarak görülmesine bağlamıştır.
Yerel Mason Örgütlemesi Dönemine Geçiş
Kırım savaşıyla başlayan kaynaşma sonucunda Osmanlı topraklarına göç eden Avrupalılara özgürce ibadet yeri yapma izni verilmesi bireysel masonluğun örgütlü masonluğa geçişinde önemli rol oynamıştır.Fakat bu akım Müslümanları konuya dikkatli ve tedirgin yaklaşımları,Hıristiyanlarında kendi dinlerine olan katı bağımlılığı yüzünden sınırlı kalmıştır.
Gayrimüslimlerde Örgütlü Masonluğun Gelişmesi
Fransız Doğu Birliği locasından Schinas’ın raporu örgütlü masonluk dönemiyle birlikte dil sorununun da Osmanlı’da ön plana çıktığını gösterir.Bu nedenle Türk ve Müslümanları da localara çekmek için Türkçe kullanılmış,buda aydınlar arasında ulusçuluğu pekiştirmiştir.Fakat locaların ayakta kalmasını sağlayan asıl etken ulusçuluğun pekişmesi değil Büyük üstatların saygıdeğerlik dereceleri olmuştur.
Ayrıca azınlıklar arasında da aynı dili konuşanların loca kurmak istemeleri ulusçu akıma zemin hazırlamıştır.Tam bu sırada kurulan Ermenilerin ser locası buna güzel bir örnektir.Sırf Ermenilerin kabul edildiği ve dil olarak salt Ermeniceyi kullanan bir loca olarak açılmıştır.Fakat Ermeniler ‘’bünyelerinde yeterince kendi radikal gizli örgütleri bulunduğundan’’ masonluğa çok ilgi göstermemişlerdir.
Yine benzeri bir loca olan Rumlara ait İ.Proodos locası üye sayısını arttırmak amacıyla kapısını Türkler ve Musevilere açmış ve kısa sürede üye sayısını 15’den 89’a çıkartmıştır.Bunun asıl amacı olarak da Türkler ve Rumlar arası kaynaşmayı sağlayarak yeni Bizans Devletinin kurulması olarak değerlendirilmiştir.
Türk Müslümanlarda Örgütlü Masonluğun Gelişmesi
Osmanlıda örgütlü masonluğun belirdiği ilk yıllarda olumlu bir yaklaşım söz konusuydu.Çünkü İslam diğer dinler kadar katı ve sert tutumlu değildi,bu nedenle de masonluğa hoşgörüyle yaklaşılıyordu.bazı kesimlerde masonluğa tarikat olarak bile bakılıyordu,hatta masonlukla Bektaşiliği yakın sayan görüşler ileri sürülüyordu.Bektaşilik gibi tarikatların gizli olması ve tasavvufun felsefe yapmaya izin veren yapısı nedeniyle masonluğun yayılmasına ortam hazırladığı düşünülüyordu.İslamın masonluğa bakış açısında dini,politik ve benzeri öğelerden çok sosyal ve toplumsal öğe ağır basmıştır.Bu nedenle de İslam dünyasında Katolik ve ortodoks kiliselerinde yapıldığı gibi yasaklanmaya yada aforoza gidilmemiştir.
AÇIK ÇALIŞMA DÖNEMİ
Babıali’nin Masonluğu Evcilleştirme Girişimleri
İlk bakışta Osmanlı masonluğu nadiren siyasal bir rol oynamıştı.Fakat toplumda yaygınlaşmaya başlamasından 15 yıl sonra siyasal rol kazanmaya başladı.Farmasonluk kurumu; kurulu sosyal düzene karşı çıkıyor,fakat siyasal düzenle çatışmıyorlardı.Dini gerginlikleri ve mezhebi anlaşmazlıkları kendi yöntemleriyle ahlaki açıdan aşmayı tasarlıyorlardı.Devletin iktidara sahip olmasını önemsemeden ve sırlarını açıklamadan,toplumda ahlakı,tekellerine almayı ve kendi sosyal kurumları lehine şekillendirmeyi planlıyorlardı.Bu sırda ancak bütün burjuvalar birleşince gerçekleşebilirdi.
Tanzimatçı ve Yeni Osmanlı kadrolarında da benzeri davranışlara rastlanıyordu. Müslüman masonlar her seferinde siyaset yapmadıklarını ve kurulu düzeni değiştirmeye çalışmadıklarını söylüyor ve her yaptıklarının İslam'a uygunluğunu vurguluyorlardı.
Tanzimat İslami batı uygarlığıyla bağdaştırma çabasındaydı.Bu yüzdende düşünce ve uygulamalarda önceliği batılı öğelere veriyor,bunun sonucu olarak ta Tanzimat yöneticilerini ‘’gavur’’ olarak suçluyorlardı.
1877 temmuzunda İstanbul Hasköy’de bir mason mabedi için temeller atılmıştı.Fakat Yahudilerin en yoğun olduğu bu bölgede böyle bir açılış yapılmasına rağmen ne Babıali Yahudi cemaati herhangi bir tepki göstermemişti.bunun nedeni olarak da Yahudilerin 7-8 yılda epeyce yol kat etmeleri düşünülüyordu.
Sadrazam Ali Paşa’nın ölümünden sonra Doğu Birliği Locasının Büyük Üstatlığına getirilen Bordeano Avrupa çıkarlarının aksine kapitülasyonların kaldırılmasını,bütün insanların eşitliğini ve özgürlüğünü savunmuştu.ali Paşa’da kendi döneminde ülkenin ve toplumun çıkarlarına zarar vermedikleri ve aksine ittihad-ı Anasırı (Osmanlı ulusunu oluşturma) destekledikleri sürece masonlara hoşgörüyle bakmıştır.Bu düşüncede işin içine siyasetin karıştığını ve masonluğun evcilleştirilmeye çalışıldığının bir göstergesiydi.
Osmanlı Veliaht’ının Masonluğa Talip olması
Abdülmecit’in ölümünden sonra büyük oğlu Murat ve kardeşi Abdülaziz arasında taht kavgası başlamış,1861 yılında Abdülaziz tahta geçmişti.Abdülaziz 1863’te yeğenlerini de yanına alarak (Murat,Abdülhamit,Mehmet Reşat) Mısır’a gitmiştir.Burada Hidiv ailesiyle olan yakınlıkları dikkat çekmiştir.
Abdülaziz tahta geçtikten sonra,daha çok kendi oğullarını öz planda tutuyor,yeğenlerini önemli görevlere getirmiyordu.Özellikle Murat resmi görevlere verilmiyor ve her açıdan kontrol altında tutuluyordu.Sürekli kaçamaklar yapıyor,ölçüsüz para harcıyor ve borçlanıyordu.Bu davranışları göstermesinde Skaliyeri’nin katkısı büyüktü.Murat 20 ekim 1872’de Proodos locasında Büyük üstat Skaliyeri tarafından tekris edildi ve mason oldu.Murat’ın mason olduğu öğrenilmedi ama çevresindekilerin masonlarla ilişkide oldukları öğrenildi ve bunun sonucunda ilk anti-mason yayın belirdi.
İlk Anti-Mason Yayının Belirmesi
İlk anti-mason kitabın hangisi olduğu tam olarak bilinmemekle beraber Habname ve Lahika isimli kitaplar bu noktada önemlidir.Habname Pertev Paşa’ya ait 24 sayfalık bir kitaptır.Kitabında törenleri çok ürkütücü ve korkunç tasvirlerle anlatılmıştır.Habname’de Pertev Paşa kendi görüşlerini serbestçe anlatırken masonların cevaplarını da açıkça belirtmiştir.Bu durum kitapçığa bir ölçüde tarafsızlık kazandırır.lahika isimli kitap ise doğrudan farmasonluk ismini kullanır ve bu kurumu eleştirir.Bu kitapta amaç cemiyetin batıl olduğunu kanıtlamaktır.Kitap farmasonluğun kuruluş amacının hükümdar devirmek olduğunu iddia eder.Masonların fikirleri batıldır,yalandır.Üyelerin çoğu cahil ve dünyadan habersizdir.Bu tür yayınlarla masonluk konusunda bir panik havası oluşturulmaya çalışılmıştır.Fakat bir yandan da üst düzey Türk ve Müslümanların terkisine ara verilmediği de görülür.Buda gösteriyor ki yapılan anti-mason kampanya büyük bir etki yaratmamıştır.
Asgari Müştereklerde Buluşma Çabası
Abdülaziz Murat tarafından zehirlenip öldürüldükten sonra tahta kendisi geçmiştir.Bu durum çevrede bir mason komplosu olarak değerlendirilmiştir.3 aylık tahtta oturmasından sonra hastalanmıştır.Murat’ın hasta olduğu anlaşılınca da sırada tahta mason olmayan Abdülhamit yerine mason olan Kemalettin’in vekalet gösterilmesi bu inancı pekiştirmiştir.
Sonuç olarak Abdülhamit Murat’ın hastalığının ardından tahta geçmiştir.Sultanlığının ikinci ayında Stramboul isimli bir gazetede masonlukla ilgili bir yazı yayımlanmıştır.Bu yazıyla yeni tahta geçen sultana üç hatırlatma yapılmıştır.Birincisi masonluk islamla bağdaşamaz değildir,ikincisi masonluk ulus ve din açısından karmaşık bir yapıya sahip olan Osmanlı toplumunda birleştirici bir rol oynayabilir.üçüncüsü de Hükümdar kulübünün üyesi olmak isteyen bir kimse masonluğu dikkatten uzak tutamaz.
Abdülhamit masonluk bir eğlence ve hayır cemiyeti olarak kaldığı sürece dokunmamış,daha çok gizli,siyasi ve ihtilalci cemiyetlerle uğraşmıştır.
Masonlarda Bölünme;Murat İçin Savaşanlar,Savaşı Reddedenler
Murat’ın hastalığı döneminde tahttan indirilmesinde hastalığının değil de siyasi tercihlerin rol oynadığı iddia ediliyordu.Bundan dolayı da şüpheler yerine tahta geçecek olan Abdülhamit üzerinde yoğunlaşmıştı,Abdülhamit bu durumdan oldukça tedirgindi ve tahta yerleşmeden önce bu gölgeli durumu aydınlatması gerektiğinin farkındaydı.Murat oldukça hasta olmasına rağmen eski valide sultanı ve Skaliyeri durmadan Murat’ın tamamen iyileştiğini ve tekrar tahta geçeceğinin yayıyorlardı.Söylentilere göre Abdülhamit’i tedirgin eden en önemli şey Murat’ın yazdığı imzalı bir taahhütnameydi.İddiaya göre bu taahhütnamede Murat’ın sağlığına kavuşması halinde Abdülhamit’in tahttan çekilmesi vaadini içeriyordu.Abdülhamit’in bu belgeyi arattırdığı da söylentiler arasındaydı.Ayrıca Abdülhamit Murat’ın masonluğunu kanıtlayıp toplumun gözünden düşürmeye çalışıyordu.
Abdülhamit’in fikri özelliklerinden biride devlet adamından sokaktaki adama kadar herkesin bir fiyatı olduğu inancında olmasıydı.Kişilere biçtiği fiyatı da sadece paraya dayandırmıyor kültür ve sanatı da göz önünde bulunduruyordu.
Murat’ı Tahta Geri Getirmek İçin Bireysel Girişimler
Abdülhamit’in İngiliz elçiliğiyle ilişkisi iyice bozulmuştu.İngiliz elçileri kendilerine ülkelerin içişlerine karışma gücünü buluyorlardı.Her şeyden önce zaten bu neden arada soğukluk yaratıyordu.masonluğu kendi tekellerinde sayan,kendilerininkinden başkasını kusurlu bulan İngilizler için çözüm göreve çok birleştirici ve saygıdeğer birinin getirilmesiyle mümkündü.Bu iş için Galler prensi seçildi.Bu dönemde İngiliz diplomatlar sık sık murat’ın sağlığıyla ilgilenmişlerdi,bunu iyi niyetle yaptıklarını söyleseler de,Abdülhamit bu durumu siyasal nitelikte saymış ve İngiliz elçilerini düşman gözüyle değerlendirmişti.Masonlukla İngilizleri özdeşleştirmiş ve siyasal olaylar çıkabileceğine kanaat getirmişti.Ali Suavi,Skaliyeri ve Nakşibend Murat’ı kaçırmak,iyileştirmek ve tekrar tahta çıkarmak için bu dönem epeyce uğraşanlar arasındaydı.
Savaşa Tek Başına Devam Eden Kararlı Eski Büyük Üstat
Skaliyeri
kaliyeri Büyük üstatlığı kaybettiğinden beri hiçbir yerden destek bulamıyordu ve parasızlıktan sefalete düşmek üzereydi.Sadece Murat’a bağlı olan Nakşibend grubundan destek sağlayabiliyordu.Bu örgütünde çok az sayıda üyesi kalmıştı.Masonluk sıfatını açıkça kullanarak Abdülhamit’e karşı tek başına savaşı sürdüren kimse Skaliyeri olmuştur.Skaliyeri sürekli mason localarını kışkırtarak olay çıkarmaya çalışmıştır.Skaliyeri’nin bu kampanyası artık Abdülhamit’le aralarında kişisel bir çekişmeye dönüşmüştür.Abdülhamit bu durumda boş kalmamış,ajanlarıyla sürekli Skaliyeri’yi rahatsız etmek,işlerini bozmak,elindeki Murat’la ve masonlukla ilgili belgeleri almaya çalışmıştır.Çabalarına masonlarda hiç destek göremeyen ve parasızlıktan sefalete düşen Skaliyeri bir süre sonra Abdülhamit’le anlaşma yoluna gitmiştir.Skaliyeri Murat’la ilgili belgeleri sultana göndermiş,sultanda bunun üzerine Skaliyeri’i ve Nakşibend’i affetmiştir.Böylece Skaliyeri bir köşede unutulmuş ve Atina’da 1891 de ölmüştür.
Abdülhamit’i Ürküten Mısırda ki Çok Kutuplu Masonluk
Mısır’da yapılan eylemlerin başında daha önce İstanbul’dan uzaklaştırılan Cemalettin Afgani vardı.Cemalettin mısır’da mason oldu ve doğu yıldızı locasının üstatlığına atandı.önceleri politikaya bulaşmamam ilkesine bağlı görünürken locanın başına getirilince locayı kendi amaçları doğrultusunda kullanma eğilimine girdi.Ayrıca çevresi tarafından dinsizlikle de suçlanıyordu.Bu durumlar üzerine arkadaşlarıyla birlikte Doğu yıldız locasından çıkartılan Cemalettin Fransız Büyük locasına bağlı yeni bir loca kurdu,bu girişim büyük ilgi gördü ve 300 üye topladı.Bu 300 üye arasında önemli olaylara imza atacak sivil askerlerde yer alıyordu.Beyrut’ta bulunan bir mason grubu da buraya katıldı ve böylece Mısır Milliyetçi Partisi kurulmuş oldu.Bu durum Mısır’ı takip eden Abdülhamit’i endişelendiriyordu.Ayrıca aynı anada Beyrut’ta ki masonlukta da gelişmeler oluyordu.Burada gizli cemiyet kuranların hepsi hıristiyandı ve amaçları Müslümanlarla eşit olmaktı.ancak amaçlarında tam bir fikir birliğine varılamadığı için çok tehlike oluşturmadı.
Barış İçinde Bir Arada Yaşama
Çok sınırlı bir grubun dışında masonlar Abdülhamit’e karşı eylemden çekiniyorlardı.Abdülhamit de masonlarla hiç uğraşmıyordu.özellikle mali krizin yaşandığı bu dönemde localar Anadolu’ya yardım kampanyası başlatmışlardı.1882 sonrasında her alanda gerginlik durulmuş,localarda huzur ve gelişme hakimdi.Uslu gibi görünen localar rahatsız edilmiyorlardı.Abdülhamit mason localarına eğlence ve hayır cemiyeti oldukları sürece kesinlikle karışmıyor,fakat politika yaptıkları zaman müdahale ediyordu.Bu yıllar da locaların toplantılarında sultana bağlılık ve saygı mesajları veriliyordu.
Bütün bu faaliyetlerde İtalyan locası ve Üstadı Geraci baş rolü oynuyordu.Geraci daha öncede 1877’de Abdülhamit’in Murat’a asla kötülük yapmayacağı yolunda İtalya’da ki merkeze garanti vermişti.İtalyan locası o dönemde sık sık yardım baloları yapıyor ve oldukça iyi çalışıyordu.Bu balolara Abdülhamit’te para göndererek katkıda bulunuyordu.Burada Abdülhamit’in iddia edildiği derecede mason düşmanı olmadığı anlaşılıyor.
Abdülhamit’in yumuşak politikası sebebiyle on seneden fazla bir süre boyunca masonların Abdülhamit aleyhinde bir kampanyalarına rastlanmamaktadır.Avrupa’da ise tam aksine ortalık kızışmaktaydı.Papa Leo XII,masonluğun kilise ve din için en büyük tehlike olduğunu ilan etmişti.Bu durum Osmanlıyı hiç etkilemedi,hatta Osmanlı topraklarında yeni localar bile açılmaya devam ediyordu,bu da Abdülhamit ve masonlar arasında dostça ilişkiler olduğunu gösteriyordu.
Masonların Sınırlı Katıldığı Anti-Abdülhamit Kampanya
Masonların bu uyumlu çalışmaları bir süre sonra kendi içlerinde tepkiler başlamasıyla sona eriyordu.Sosyal yapıyı değiştirmeye yönelik çabalar sarf eden bir kurum siyasetten uzakta kalamıyordu.1877-1878 Rus savaşını fırsat bilen Ermeniler bağımsız devlet kurmak amacıyla ayaklanmıştı.Başta İngiltere ve Rusya olmak üzere bu ayaklanmada Ermenilere yardımda bulundukları saptanmıştı.
Ayrıca 1880’lerin sonlarında masonluk adına Skaliyeri’nin etkisini kaybettiği bir dönemde Abdülhamit’e tek başına savaş açan ve Murat’ı tahta çıkarmak için kampanya sürdüren bir Fransız belirmişti.İsmi Desjardin’di. Desjardin sürekli Abdülhamit’i karalama kampanyaları yapıyordu.O dönemde Fransız basınında yoğun bir İngiliz düşmanlığı hakimdi.Abdülhamit ermeni olayında en büyük darbeyi İngilizlerden yediğine inanıyordu.Doğuda da her kötülüğün İngilizler ve masonlardan geldiği ve her iki tarafın tam bir işbirliği içinde oldukları köklü bir şekilde yer etmişti.Fransızlarda Murat’ı kurtarmaya çalışanın İngiliz masonluğu olduğu tezini defalarca tekrarlamıştı.
Desjardin konferans verdiği localarda murat’ı övüyor,Abdülhamit’i de suçlayan iddialarda bulunuyordu.
Bir Paris gazetesindeki iddiaya göre bütün bu olaylar sultana karşı bütün Avrupa mason localarının birleşmesi tehlikesini içeriyordu.Amacın Abdülhamit’i devirmek olduğu söyleniyordu.Desjardin her konferansında Abdülhamit’i sert bir dille karalıyordu.Bu yoğun çabalara rağmen doktor ancak bireysel destek sağlayabildi.Fakat bu dönem içerisinde mason locaları tamamen ayrı bir siyasal faaliyet içine girmiş bulunuyordu.
Locaların Politikaya Bulaşması
Abdülhamit bütün saltanatı boyunca ‘’fesat/ihtilal’’ cemiyetlerini soruşturmuştur.Aksi halde kurumları kendi hallerine bırakıyordu.masonluk içinde durum farklı değildi.Abdülhamit siyaset yapmayan bir locayı engellemekten iki nedenden dolayı sakınıyordu.Birincisi kurumlar eğlence ve hayır işinden uzaklaşırlarsa başka alanlara yönelebilirlerdi.İkincisi ise masonların çoğu Avrupalı hükümdarlar gibi saygıdeğer insanlardı.özel yaşamlarına karışmak Avrupa da tepki yaratabilir,sultan aleyhinde zaten var olan propagandayı daha da arttırabilirdi.
Ermeni locası özgür Ermenistan için çalışanların oyununa geliyordu.Her kurumun içinde ajanları olan Abdülhamit’in de siyasete böylesine bulaşan bir gruba hoşgörüyle bakması beklenemezdi.
1896 yılına ait bir muhtırada ‘’Beyrut ve Suriye’’ de farmason cemiyeti adıyla bazı cemiyetler kurulduğu ve doğrudan devlet aleyhinde bulundukları belirtilerek araştırma yapılması isteniyordu.
Ayrıca Kahire’de ki Beyrutlu mason grubundan iki kişi zamanın en önemli gazetesi olan ve işgalci İngiliz yönetimine tam destek veren Al Mukattam gazetesini kurmuşlardı.Bütün bu oluşumlar Kahire’de ki Beyrutlu masonların İngiliz politikasının aracı haline geldiklerini kanıtlıyor ve Abdülhamit’in karşı eylemelere hak kazandırıyordu.
Jurnalcilerin Hedefi; Anarşistler ve Fesat Cemiyetler
Abdülhamit bir çok locaya hafiyelerini sızdırmıştı. Daha tahta çıktığı ünden itibaren hep bunalımlar ve kendisini devirmeye yönelik komplolar kuşkusu içinde yaşamıştı.33 yıllık saltanatı boyunca 1880’e kadar oldukça liberal olmuş,fakat ondan sonraki dönemde giderek katılaşmıştır.Giderek artan bu katılaşma 1895’lerde Ermenilerin İstanbul içinde terörist eylemlere girişmesiyle zirveye ulaşmıştır.
Abdülhamit’in gizli polis sistemi iyi kadrolardan oluşmuyordu.herkese rastgele jurnal verebiliyor ve bunlar Yıldız’a ulaşıyordu.görevleri de sadece toplantıları bildirmekti.
Osmanlı hanedanında masonluğun bitmesi Murat’ın ölümüyle gerçekleşmiş oluyordu.Murat 28 Ağustos 1905’te 65 yaşında öldü,ölümü iç ve dış mason çevrelerinde ve Avrupa kamuoyunda fazla yankı bulmadı,çünkü Murat çoktan unutulmuştu.Murat’tan az sonrada şehzade Kemalettin’in ölümüyle masonluk macerası sona ermiş oluyordu..
MASONLUK İSLAMLA NASIL BAĞDAŞTIRILIR?
İslam kendini diğer dinlerden üstün,tek tanrılı dinlerin sonuncusu ve insanlığa gönderilmiş en mükemmel şey olarak tanımlıyordu.Bu nedenle de yabancı akımlarla bir arada anılması kabul edilemez olarak görülüyordu.Fakat buna rağmen dini bütün bir çok Müslüman da masonluğu kabul etmiş ve bu durumun imanlarını zedeleyeceğinden en ufak şüphe duymamışlardı.
Kur'an tek ve kesin bir metne bağlanmış olmakla birlikte hadislerin değerlendirilmesinde farklılıklar ortaya çıkıyordu.İslamiyet ortaya çıktığında daha eski toplumlarda yaygınlık göstermişti.Bu toplumlara kendi çizgisini kabul ettirdiği gibi onlardan da bazı şeyler almak zorunda kalmıştı.Bu suretle de Hz. Muhammet’in vefatından sonra İslam dünyasının yapısını yönlendiren ayrılıkların temelleri atılmış oluyordu.kent yaşamı kurallarının zorunlu kıldığı bu oluşum ''Klasik İslam '' olarak adlandırılıyordu.
İslam da felsefe ile uğraşmak dinsizlik sayılıyordu.Çözüm ise felsefeyi dfin damgası altında ele almaktı.Bununla birlikte tasavvuf ve ona bağlı tarikatlar İslam toplumunun içinde yayılmaya başlamıştı.
Bu tür değişimleri sağlayan en önemli etken ulema,din bilginleriydi.Ayrıca karizmatik bir lider çıkmaması ve Katolik kilisesinde olduğu gibi merkeze bağlı bir örgüt bulunmaması gibi nedenler de bölgelerde ulemanın birbirinden bağımsız olmalarını sağlamıştı.bunun bir sonucu olarak ta tüm İslami etkileyecek çözümlerden çok yerel gereksinimleri hedefleyen formüller bulunması yöntemi esas alınmıştı.İslam dünyasında oluşan tarikatların 400'e yaklaşması bunun en güzel kanıtıdır.Böylece de islamda islam damgası vurmak koşuluyla yabancı saydığı akımlarla uzlaşma yöntemi yerleşmiş oluyordu.
Masonluk o dönemde ''ahlaki, yardımsever insanlar arasında din-ırk-ulus farkı gözetmeden dayanışma ve eşitlik arama niteliğine sahip insanları bir araya getirme amacı güden bir kurum olarak tanımlanıyordu.Dinler arasında bir tercih bulunmamakla birlikte,bir dini inancın bulunması gerekiyordu.
önceki yıllarda islam da ulemalar asıl rolü oynamışken,19 yy.da ağırlık Avrupa eğitimi almış kişilerdeydi. Avrupa'da yaygınlaşan değişimlere ve yeni dünyaya uyum sağlama önerisi doğrudan siyasi güçten gelmişti.Osmanlı sultanları ve Tanzimatçı paşalar başı çekmiş fakat ''gavur'' olarak nitelendirilmişti. Osmanlı'da aydınlanma hareketi Avrupa’dakinin aksine direkt yönetim tarafından başlatılmış, entelektüel kadroları yönetimdekiler, yani mutlakiyetçi aydın kadrolar oluşturmuştu.Bu durumda yönetim izin verdiği kadar açık tartışma ortamı oluşturulabiliyordu.Ayrıca dinsel düşüncenin yerine aklı koymayı öneren bir sistem getirilmiş,dine bağlılık ön planda tutuluyordu. Doğuda ise farmasonlara halk tarafından dinsiz ve toplum düzenini karıştıracak kimseler olarak bakılıyordu.
İmanından şüphe edilmeyecek bir müslüman olan Abdülkadir 1864 yılında hac dönüşünde mason olmuştu.Verdiği demeçlerde masonluğu islamla uzlaştıma çabasında olduğu görülüyordu.Fakat bazı müslüman düşünerlerde masonluğun islamı bölmek,müslümanlar arasında fesat yaratmak için kurulmuş bir kurum olduğunu iddia ediyorlardı.
Bir ingiliz raporuna göre İslamın müslümanlar arasında kardeşlik ve karşılıklı yardımlaşmayı zaten emrettiğini bu nedenlede farmasonluğu gereksiz saydıklarını söylüyordu.Masonluk bu yüüzden Osmanlı topraklarında çok yayılmamıştı.Bu nedenledirki Masonluğun doğuya yönelik mesajlarında batının temelini oluşturan özgürlük kelimesi yerine kardeşlik kelimesi ön planda tutuluyordu.
Bazı araştırıcılara görede masonluğun Türkiye'de yayılmasında tarikatlerden Bektaşiliğin özel bir rolü bulunduğunu vurgulanıyordu.Batı düşüncesinin müslüman toplumuna girebilmesi için gizli cemiyetler ve tartışma özgürlüğü bulunan bir ortam gerekliydi. Bunu da Bektaşilik sağlamıştı.Masonlukta Bektaşiliğin hazırladığı bu zemin üzerine yerleşmişti.
Müslümanlar Ve Osmanlı gayrimüslimleri azı düşünce ve amaçlarla localara girmişti. Bunlar kısaca:
--Özgürlüklerini ve insan haklarını pekiştirmek amacıyla girenler:Masonluk politik baskılar sebebiyle açıkça söylenemeyen birçok düşünceye tartışma ortamı sağlıyordu.Bu grupta Mustafa Reşit Paşa,Namık kemal,Şinasi,Fuat Paşa gibi isimler sayılabilir.
--Salt siyasal amaçla katılanlar: Bizansı canlandırmak amaçlı Rumlar, bağımsız devlet kurmak amaçlı Ermeniler,taht savaşını kaybetmemek için savaşan Murat bu grupta sayılabilir. Bu grup masonluğu dış güçlerin desteğini sağlamak ve siyasal hedefleri gerçekleştirmek için istemişlerdi.
--Dost çevresi bulmak ve hayır işleri yapmak: Bu grupta başta Avrupa'ya görevle giden veya kaçan Müslümanlar sayılabilir.Gayrimüslimler arasında ise özellikle kendi cemaatlerinden olan fakirlere yardım için masonluğa yönelme çok görülmüştür.
--Çıkar amaçlı katılanlar: Birçok tüccarda çevre edinmek ve kendi çıkar hesapları nedeniyle masonluğa katılmışlardır.
BEĞEN
Paylaş
Paylaş
Cevapla
Kapat
Saat: 05:32
Hoş Geldiniz Ziyaretçi
Ücretsiz
üye olarak sohbete ve
forumlarımıza katılabilirsiniz.
Üye olmak için lütfen
tıklayınız
.
Son Mesajlar
Yenile
Ã…ÂÂÂu Anda DinlediÃâ€ÂŸiniz Ã…ÂÂÂarkÃâ€Â±
WaRrioR
-
20:50
Forum OyunlarÃâ€Â±
Uydurmasyon Kampanyalar YaratÃâ€Â±n
WaRrioR
-
22:01
Forum OyunlarÃâ€Â±
Uykusuzlar Buraya, Gece Sohbetimiz
WaRrioR
-
23:18
Forum OyunlarÃâ€Â±
SÃâ€Â±kÃâ€Â±ldÃâ€Â±m, ne yapabilirim?
Dilhun
-
22:24
CevaplanmÃâ€Â±ÅŸ
SÃâ€Â±kÃâ€Â±ldÃâ€Â±m
WaRrioR
-
22:08
Forum OyunlarÃâ€Â±