BÜTÜN
belgsz. sıf. (esk. türkç. bütmek, bitmek'den).
1. Eksiksizlik, tamlık belirtir: Bütün gün yağmur yağdı. Bütün parasını harcamış. Bütün kent sise gömüldü. Bütün bir yazı çalışarak geçirdi.
2. Parçalanmamış, eksilmemiş şey için kullanılır; tam: Akşamdan bütün bir ekmek kaldı.
3. (Çoğul bir tamlananla) bir çokluğu oluşturan öğelerden hiçbirinin dışarıda kalmadığını belirtmek için kullanılır: Bütün ağaçlar çiçek açtı. Bütün insanlar ölümlüdür. Bütün mağazalar kapalıydı.
4. (Çoğul bir tamlananla) özetleyici bir açıklamayı vurgular: Onda bir öğretmende bulunması gereken sabır, bilgi sevecenlik gibi bütün nitelikler var. Bütün zor koşullara dayanıklı bir araç.
5. Yoğunluk, şiddet belirtir; olanca: Fırtına bütün hızıyla sürüyor.
6. Teklik belirtir; tek: Bütün sorun, olayın ne zaman olduğunu saptayabilmekte. Bu davranışının bütün nedeni bu mu?
7. Bozuk olmayan para için kullanılır: Bütün on binlik.
8. Bütün bütün, tamamen, tümüyle.
♦ a.
1. Tümü, tamamı ele alınan bölünebilir nesne: Parça bütün ilişkisi.
2. Bütünüyle, tamamen, eksiksiz olarak: Size bütünüyle katılıyorum. Kitap bütünüyle bu konuya ayrılmış.
Kaynak: Büyük Larousse