Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Şubat 2013       Mesaj #44
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Antalya yöresinde kullanılan halk çalgıları çok çeşitli olup, yöre müziğinin zenginliğinin ve yöre insanının ürkekliğinin bir göstergesi niteliğindedir.
Bölgede kullanılan karakteristik sazlar sipsi, parmak curası, kabak kemane ve bağlamadır. Anadolu'nun hemen her yerinde görülen dilli ve dilsiz çoban kavalı Antalya'da da vardır. Yine Anadolu'da kapalı mekan dışındaki müziğin vazgeçilmez sazı zurnada görülür. Yayla (dağlık) bölgelerde kartalın kanat kemiğinden yapılan çığırtma isimli dilsiz kaval mevcuttur. Kapalı mekanlarda ritim aracı olarak darbuka, tef (def), zillimaşa, kaşık gibi sazlar; açık havada da vazgeçilmez biçimde zurnaya eşlik eden davul kullanılır. Ayrıca çift davul ve çift zurna orijinal bir armonik uyum yaratır.

Sipsi
Halk çalgılarımızın üfleme ile (nefesli) çalınan en küçük boylu çalgılarından birisi olup, Batı Akdeniz Bölgesinde özellikle teke yöresi; denilen Burdur, Isparta, Denizli, Muğla, Afyon ve Antalya'nın özellikle Korkuteli Elmalı dolaylarında en fazla da Burdur'da ve yaygın olarak kullanıldığı bilinmektedir. Özellikle Dirmil'de (Altınyayla), Acıpayam'da ve Çameli dolaylarında asker sevkıyatına düğünlere giden çalgılar açık havada zurna eşliğinde davul çalarken, kapalı yerlerdeki eğlencelerde ise sesinin zurna kadar rahatsız edici olmaması nedeniyle sipsiyi tercih ederler. Dolayısıyla da sipsi kapalı yer ve eğlentilerinin baş sazı olarak kabul görür.
Genellikle sazlıklarda yetişen su kamışı da denilen kargıdan yapılan sipsi, gövde ve ağızlık olmak üzere iki parçadan oluşur. Sesin çıkmasını sağlayan ve ağza alınan kısmına ağızlık, ağızlığın takıldığı ses perdelerinin bulunduğu kısma da "gövde" (gödlek)denilmektedir. Ağızlık yaklaşık 4-5 cm, gövde ise 15-25 cm. arasında değişmektedir. Ayrıca çam dallarının filizlerinden, söğüt dallarından, içi boş ot ve çavdarlardan ve kartalın kanat kemiğinden yapılan sipsilere de rastlanılmaktadır.
Kutsal bir sırrın sesi olarak kabul edilen sipsi hakkında anlatılan halk hikayesi oldukça ilginçtir" Hz. Ali bir gün çobanlardan birisine çok önemli bir sır verir ve bu sırrı kimseye anlatmamasını, söylememesini ister. Fakat çoban verilen bu önemli sırrı birilerine anlatma ihtiyacını duyarak bir gün sazlıkların, kargıların,kamışların bulunduğu bir çukura girip kendisine anlatılan bu sırrı burada anlatı verir. Çobanın bu anlattığı sırları orada bulunan sazlıklar, kargılar, kamışlar kulaklarını açıp dinlerler. İşte bu denli oynak ve tiz sesli güzel ezgiler günümüzde sipsiden nağme olarak çıkan bu sırlardır".
Sipsinin Ses Perdeleri Ve Ses Genişliği
Yöresinde önde beş, arkada bir olmak üzere toplam altı perdesi bulunmaktadır. Ancak radyolarımızda günümüzde kullanılan sipsilerin ses aralığı genişletilmiş, perde sayısı yediye çıkarılmıştır. Bazı yöre parçalarının çalınması için ek fa diyez perdesine ihtiyaç
duyulmuştur. Bunun için radyolarda yedi ses perdeli sipsilerde kullanılmaktadır. Sipsinin ses genişliği 1,5 oktavdır. Yarım sesleri çıkarmak için perde bulunmadığından bu sesler nefes yardımıyla çıkarılır. Sipsiye ses olarak benzeyen çalgıların başında tulum gelmektedir. Bilindiği gibi tulum Doğu Karadeniz bölgesi halk çalgılarımızdandır ve çoğu zaman sipsi sesi ile ayırt etmekte güçlük çekilir.
Sipsinin Akort Durumu
Sipsinin kendine özgü ve çok ilginç bir akortlama sistemi vardır. Ağızlığın gövdeye geçen kısmındaki açılmış olan kapağın üzerine iplik dolanır. Böylece aşağı yukarı oynatmak suretiyle istenilen akort elde edilmiş olur. Yine ağızlığın üzerine açılan kanalın içine saç kılı geçirilerek, ayarlanmış akordun değişmemesi sağlanır