YALANCI sıt. ve a.
1. Yalan söyleyen, yalan söylemeyi huy edinmiş olan kimse için kullanılır.
2. (Bir kimseyi) yalancı çıkarmak, bir kimsenin yalan söylediğini öne sürmek ya da yalan söylemesine yol açmak: Gelmedin, onlara karşı beni yalancı çıkardın; bir şey sözkonusuysa bir kimsenin yanılmış olduğunu ortaya koymak:
Olaylar seni yalancı çıkardı. || Yalancı çıkmak, bilmeyerek yalan söylemiş olmak ya da verdiği bir sözü yerine getirememek. || Bir kimsenin yalancısı olmak, inanılmayacak bir sözü ya da haberi başkasından işiterek söylemiş olmak: Ben onun yalancısıyım, ister inan, ister inanma.
—Mant. Yalancının çatışkısı ya da paradoksu, yunan sofistlerden kaynaklanan ve onlara göre önerme sahibini içeren olumsuz bir önermenin doğruluğu ile bu içermeden ileri gelen yanlışlık arasındaki çözülmesi olanaksız çelişkiyi ortaya koyan önermeler kümesi. (Bk. ansikt. böl.)
♦ sıt.
1. Gerçek olmayan, gerçeğine benzeyen ya da benzetilmiş olan bir şey için kullanılır; sahte: Yalancı inciler. Bunlar yalancı mücevherler, hiçbir değerleri yok. Gülüşündeki bu yalancı neşeye, bu yalancı mutluluğa kanmam olanaksızdı.
2. Yalancı dünya, her şeyin gelip geçici olduğunu anlatmak için kullanılan kalıp söz. || Yalancı pehlivan, kendini büyük işlerin üstesinden gelebilecek güçteymiş gibi gösterdiği halde hiçbir şey yapamayan kimse. || Yalancı tanık, yalancı şahit, mahkemede gerçeği söylemeyen, gerçeği çarpıtan ya da duruma uygun şeyler söyleyen kimse.
—Ağ. yet. Yalancı göz ya da yalancı sürgün, yaz budamasından ya da uç kırmadan sonra yaprakların koltuğundaki yan tomurcuklardan doğan göz ya da sürgün.
—Mim. ve inş. Yalancı kemer, bir duvar üzerinde takviye amacıyla yapılan ve göz açıklığı bulunmayan kemer.
—Mutf. Yalancı dolma -» DOLMA.
—Ormanc. Yalancı dal, güzel görüntü vermediği gibi meyve de vermeyen ince dal.
—Patol. Yalancı hastalık, başka bir hastalıkla karıştırılabilen, eksik, hafif ya da aldatıcı belirtiler veren hastalığa denir.
—Ansİkl. Mant. Epimenides'e (bazen de Eubulides'e) atfedilen bir sofizm olan yalancının çatışkısı, şu biçimde dile getirilebilir: "Yalan söylediğini söylüyorsun. Eğer bu doğruysa, o zaman yalan söylediğini söylerken de yalan söylüyorsun, öyleyse yalan söylediğin doğru değil. Ama eğer bu doğru değilse, o zaman yalan söylediğini söylerken de yalan söylemiyorsun, öyleyse yalan söylediğin doğru " Bu biraz çocukça görünümüyle yalancının çatışkısı, gene de doğal dillerin büyük özelliklerinden biri olan özgönderim olanağını ortaya koyar.
Kaynak: Büyük Larousse