Arama

Sağ Nedir? - Tek Mesaj #3

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
14 Eylül 2015       Mesaj #3
Safi - avatarı
SMD MiSiM
SAĞ sıf.
1. Bir insana göre, kalbinin bulunduğu yerin karşı tarafında bulunan bir şey için kullanılır: Sağ kulağı işitmez. Mendili sağ cebinde durur. Yolun sağ taralına yuvarlanmak.
2. Bir yere, bir şeye bakan, bir yol, bir akarsu boyunca ilerleyen bir insana göre, onun sağ tarafında bulunan şeyler için kullanılır: Mektubun sağ üst köşesi. Nehrin sağ yakası
3. Sağ eliyle sol kulağını göstermek, kestirmeden, kolayca yapılabilecek bir işi dolambaçlı yollara başvurarak güç başarılabilir bir biçimde yapmaya girişmek. || Sağ gözünü sol gözünden sakınmak, aşırı ölçüde kıskanç olmak.

—Ask. Sağ kol, cephede karşıya yönelmiş bir birliğin sağda bulunan bölümü. (OsmanlI ordusunun harekâtı Anadolu'da ise Anadolu eyalet askerleri sağ kolda, Rumeli’de ise Rumeli eyalet askerleri sağ kolda bulunurdu.) [Sağ kanal da denir.]

—Kur. tar. Sağ kolağası, osmanlı ordusunda kıdemli yüzbaşı.

—Nümism. Sağ akçe, ayarı tam akçe. (Ayarı bozuk akçeler ise eksik akçe, çürük akçe, züyul akçe, kalp akçe vb. diye tanımlanıyordu.)

—Siyas. bil. Tutucu görüşleri olan, tutuculuğu savunan şey için kullanılır: Sağ bir program. Sağ görüşlü eylemciler. Sağ partiler. || Sağ eğilimli, sağ görüşlere yakınlık duyan kimse.

—Spor. Sağ çıkarma, boksta sağ yumrukla vurulan darbe. (Sağ da denir.) || Sağ kanat, eltopunda (hentbol) hücum alanının sağ ucu ve bu alanı kullanan oyuncu.

♦ a.
1. Bir kimsenin, bir şeyin, bir yüzeyin vb. sağ yanı: Sağa sapmak, sağa geçmek. Sağda durunuz. Evimiz yolun sağında.
2. Sağ yap!, direksiyonu, sağa çevir, sağ tarafa git. || Sağa sola bakmamak, çevrede olup bitenlerle ilgilenmemek; etrafı, ortalığı kollamamak. || Sağdan geri dönmek, sağdan geri etmek, geriye dönmek. || Sağdan soldan, her konudan, konudan konuya atlayarak: Onunla sağdan soldan konuştuk; kulaktan dolma, ondan bundan: Sağdan soldan öğrendikleriyle bilgili geçiniyor. || Sağı solu olmamak, nasıl davranacağı, olumlu mu olumsuz mu hareket edeceği kestirilemeyen biri olmak. || Sağını solunu bilmemek, dikkatsiz, düşüncesiz biçimde davranmak.

—Ask. Sağa dön, sağa çark, yanaşık düzende, birliği sağa döndürmek ya da çark ettirmek için verilen komut. (Bk. ansikl. böl.)

—Fizs. kim. Sağa döndüren, döndürme gücü pozitif olan, yani ışığın polarma düzlemini bir saatin ibreleri yönünde döndüren bileşikler için kullanılır. (Karşt. SOLA" DÖNDÜREN.)

—Siyas. bil. Tutucu görüşleri olan, tutuculuğu savunan kişiler topluluğu. Parlamentolarda, başkanın sağında yer alan ve geleneksel olarak tutucu partilerin üyelerinden oluşan kısım. (Bk. ansikl. böl.) || Aşırı sağ, karşıdevrimci ideolojiye bağlı olan ve marxçılık kadar liberalizmi de reddeden hareketlere verilen ad. (Şiddet kullanmayı meşru sayan bu akımlar, güçlü bir iktidardan yanadırlar. Parlamentoya ve komünizme karşı olmak, aşırı sağın en belirgin iki yönüdür.)

—ANSİKL Ask. "Sağa bak” komutunu alan birlik personeli, esas duruşa geçerek başlarını sağa döndürür ve komutan önlerinden geçene kadar gözleriyle kendisini izler. Komutan önlerinden üç adım uzaklaşınca başlarını sertçe ileri çevirirler. Subay, astsubaylar bu selamlamayı elle yaparlar.

—Siyas. bil. Siyaset alanında "sağ" sözcüğü, ilk kez Fransa'da, dolaylı olarak, Kurucu meclis'in 11 eylül 1789 tarihindeki oturumunda kullanıldı; siyasal anlaşmazlıklar, bu meclisin sözkonusu toplantısında tarafların oturdukları yerlerin ayrılmasıyla biçimsel bir görünüm kazandı; güçlü bir krallık yönetiminden yana olanlar, başkanın sağında yer aldılar Bir süre toplantı salonunun yerbetimsel (topografik) bölümlerini ifade eden "sağ yan" ve “sol yan” deyimleri, çok geçmeden görüş farklılıklarını ifade etmeye başladı.
Duruma göre ağırlık merkezi birçok kez yer değiştirdi, eskilerin yanı sıra yeni sağlar ortaya çıktı ya da eskiden sol sayılan görüşler sağa geçti; örneğin liberalizm ve radikalizm için durum böyle oldu.
Birey-toplum temel karşıtlığı konusunda sağ, hem amaçlar hem de araçlar bakımından, bireye ayrıcalık tanıyan bir görüşü temsil eder. Sağın, geçmişe, kurulu düzene ve otoriteye bağlılık gibi, başka öğeleri de vardır. Bu öğeler, çeşitli sağ akımlar içinde değişik ölçülerde yer alırlar.
"Sağ" kavramı, Fransa’nın sınırlannı aştı ve tüm dünyaya yayıldı. Sağ-sol ayırımının, siyasal sistemlerin çoğunun yaşadığı deneyime uygun düştüğü söylenebilir.

SAĞ sıf.
1. Ölüye karşıt olarak, yaşamayı sürdüren, hayatta olan kimse için kullanılır; diri, canlı: Dedeniz sağ mı? Göçük altındaki işçilerden bazıları sağ, onlara ulaşılmaya çalışılıyor.
2. Sağlıklı, esen: ' Sağ baş yastık istemez" (atasözü).
3. Esk. Doğru, gerçek: “Çürüktür filimiz hiçbir sağ iş yok" (Şehname tercümesi, XVI. yy.). [Bu anlamda bugün birtakım bileşik sözcüklerin yapısında yer alır.]
4. Sağ beğeni -SAĞBEĞENİ. || Sağ duyu -> SAĞDUYU. || Sağ görü - SAĞGÖRÜ. || Sağ ol, sağ olun, hoşa giden, iyi bir davranış ya da söz için “teşekkür ederim” anlamında söylenir. || Sağ olsun, bir kimsenin olumsuz bir yönü ya da davranışı sitem yollu belirtilmek istendiğinde bunun iyi niyetle yapıldığını göstermek için sözün başına getirilir: Sağ olsun, eline geçen parayı hemen harcar. || Sağ olsun, yerinde olsun, "yakınımdır, ona bir kötülük gelme sini istemem, ancak ayrı oturalım” anlamında söylenir. || Sağ para, sağ akçe, eskiden çürük para'ya karşıt olarak ayan tam olan parayı anlatmakta kullanılan deyim. || Sağ salim, bir kimsenin, yaşamını yitirebileceği bir tehlikeden zarar görmeden çıktığını anlatır: Bir kazadan sağ salim kurtulmak. || Sağ yağ — SAĞYAĞ.

—İkt. Sağ para — SAĞLAM PARA.

—Nüfbil. Sağ kalma tabloları, her yaş yılı için, aynı yıl doğan yüz kişiden sağ kalanların oranını gösteren tablolar.

—ANSİKL. Med. huk. Sağ kalan eşin mi- rasçılığı. Miras bırakanın sağ kalan eşi, yasal mirasçıdır. Eşin kadın ya da erkek (karı ya da koca) olması miras hakkı bakımından değişiklik göstermez. Sağ kalan eşin mirasçı olabilmesi için, miras bırakanın ölümünde evlilik bağının ortadan kalkmamış olması gerekir. Boşanmış ya da evlilikleri başka bir nedenle sona ermiş eşler birbirlerine mirasçı olamazlar. Sağ kalan eşin mirastaki payı, birlikte mirasçı olduğu öteki yasal mirasçılara göre değişir. (MİRASÇI.)

Kaynak: Büyük Larousse