SOKMAK g. f.
1. Bir şeyi (bir şeye, bir yere) sokmak, onun bir şeyin içine ya da arasına girmesini sağlamak: Anahtarı kilide sokmak. Elini cebine sokmak.
2. Bir kimseyi bir yere sokmak, onun oraya girmesine izin vermek, bunu sağlamak, onu oraya, içeri almak: Buraya yabancıları sokmazlar. Eylemciler; işgal ettikleri binaya polisi sokmadılar.
3. Bir şeyi, bir şeye sokmak, sivri bir şeyi, bir şeye, bir yere batırmak, saplamak: Toprağa kazık sokmak.
4. Bir kimseyi bir işe sokmak, onu işe yerleştirmek, koymak.
5. Bir şeyi, bir yere sokmak, içeri girmesini sağlamak, dışardaki bir şeyi gizlice içeri geçirmek: Ülkeye kaçak mal sokmak.
6. Bir kimseyi, bir topluluğu bir şeye (eylem) sokmak, onları bir eyleme sürüklemek: Ülkeyi savaşa sokmak. Beni, bu mücadeleye o soktu.
7. Bir kimseyi, bir topluluğu bir duruma, bir yola sokmak, onu içinden çıkamayacağı, ayrılamayacağı bir duruma getirmek: İzlenen politika, ülkeyi bir çıkmaza sokuyor.
8. Bir kimseyi (bedenin bir yerini) sokmak, bir böcek, zehirli bir hayvan sözkonusuysa, iğnesini, dişini batırıp zehrini akıtmak, kanını emmek: Elimi sivrisinek, arı, yılan soktu.
9. Bir şeyi bir şeye sokmak, o şeyle ilgisi olan ya da olmayan bir şeyi eklemek, yerleştirmek: Konuşmasına, bu bölümü neden soktu anlayamadım. Oyunu uyarlarken, araya özgün metinde olmayan espriler sokmuş.
10. Bir yarışçıyı, bir arabayı, atı vb. bir yarışmaya sokmak, onların yarışa katılmasını sağlamak: Atını yarışmaya sokmak. Bazı ülkeler ekiplerini olimpiyatlara sokmuyor.
11. Bir şeyi bir şey haline sokmak, ona belirtilen biçimi vermek, onu belirtilen biçime getirmek: Küçük odayı çalışma odası haline soktu
12. Bir bilgiyi, bir düşünceyi bir kimsenin kafasına, aklına sokmak, aklına girmesini sağlamak; bir kimseye bağlanacağı bir düşünce vermek.
13. Bir kimseyi sokmak, ona, onu kıracak, incitecek sözler söylemek.
♦ sokulmak edilg. f.
1. Bir şeyin içine ya da arasına girmesi yerleştirilmesi sağlanmak.
2. Bir yere alınmak, kabul edilmek: On sekiz yaşından küçükler buraya sokulmaz.
3. Dışardan gizlice içeri geçirilmek: Yasadışı yollardan ülkeye sokulan uyuşturucular
4. Bir eyleme, güç bir duruma sürüklenmek: Bir oldubittiyle savaşa itan ülke.
5.
Bir duruma getirilmek: Bir.a bi'kaç ayda bir kütüphane haline sokuldu.
♦ sokuşmak işt. f. Başkalarıyla birlikte dar bir yere girmeye çalışmak.
♦ sokturmak ettirg t. Bir şeyi
; bir kimseyi bir yere sokturmak,
o şeyin, o kimsenin bir yere girmesini, oraya sokulmasını sağlamak; buna izin vermek: Sınırdan kaçak mal sokturmak. Seni buraya sokturmayacağım.
Kaynak: Büyük Larousse