zaman
isim (-ma:nı) Arapça zaman
1 . Bir iş veya oluşun içinde geçtiği, geçeceği veya geçmekte olduğu süre, vakit: "Zaman geçtikçe hafifleyecek yerde, daha ziyade ağırlaşan bir vicdan azabı duyarım."- Ö. Seyfettin.
2 . Bu sürenin belirli bir parçası, vakit: "Efendiler, az söylemek çok yapmak zamanı gelmiştir."- A. İlhan.
3 . Belirlenmiş olan an.
4 . Çağ, mevsim.
5 . Bir işe ayrılmış veya bir iş için alışılmış saatler: "Eski müdür zamanında hayli şımarmış olan bu miskin ve ukalâ herifi sepetledi."- H. Taner.
6 . Dönem, devir.
7 . Bir süre ile ilgili durum ve şartlar: "Sigarasını efkârlı olduğu zamanlar yaptığı gibi sık nefeslerle çabuk çabuk içiyordu."- H. Taner.
8 . gramer Fiillerin belirttikleri geçmiş zaman, şimdiki zaman, gelecek zaman, geniş zaman kavramı.
9 . jeoloji Yer kabuğunun geçirdiği gelişimde belirlenen ve fosillere göre dörde ayrılan geniş evrelerden her biri.
10 . astronomi Güneş ve yıldızların öğlene göre açısal uzaklığına karşılık bir ölçü.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
zaman almak
zamana uymak
zaman bırakmak
zamanı avlamak
zamanı dolmak
zamanı geçirmek
(bir şeyin) zamanı geçmek
zaman ile yarışmak
zaman kazanmak
zaman kollamak
zaman öldürmek
zaman tanımak
zaman vermek
Birleşik Sözler
zaman aşımı
zaman ayarlı
zaman belirteci
zaman bilimi
zaman bilimsel
zaman birimi
zaman dizini
zaman eki
zaman tüneli
zaman zaman
zaman zarfı
aynı zamanda
çift zamanı
hikâye birleşik zamanı
iftar zamanı
ikindi zamanı
rivayet birleşik zamanı
yıldız zamanı
vaktizamanında