Arama


Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
2 Aralık 2016       Mesaj #6
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Ad:  edeb.jpg
Gösterim: 726
Boyut:  19.2 KB

Ermeni edebiyatı


Ermenice ortaya konan edebiyat yapıtlarının tümü.

Eldeki kanıtlara göre Ermenistan’da, 5. yüzyılın başlarında Ermeni alfabesinin bulunuşundan önce putperestlik döneminden kalma bir sözlü edebiyat vardı. Ama Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde papazlar coşkuyla dine yöneldiler ve bu sözlü edebiyat örneklerinin çoğunu yok etmek için çaba gösterdiler. Ermeniler, Hıristiyanlığı kabul etmelerinden (y. 300) sonra yaklaşık bir yüzyıl süreyle Kitabı Mukaddes’in ve başka dinsel kitapların Yunanca ve Süryanice metinlerini temel almak zorunda kaldılar. Ama halk bu dilleri anlayamıyordu. Sorunu çözmek amacıyla piskopos Aziz Mesrop Maştotz Ermeni alfabesini geliştirdi ve Aziz Sahak (y. 345-439) ile birlikte bir çevirmenler okulu kurdu. İstanbul ve Edessa’ya (bugün Şanlıurfa) gönderilen bu çevirmenlerin önemli dinsel yapıtların Süryanice ve Yunanca kopyalarını Ermeniceye çevirdikleri söylenir.

Ermeni edebiyatının altın çağı olan 5. yüzyılda ortaya konan yapıtların çoğu, bu tür çevirilerdi. Öte yandan Eğişe’yle Parb’lı öazar’m yazdıkları tarih kitapları gibi özgün yapıtlara da rastlanıyordu. Klasik Ermeni edebiyatının başyapıtı, Eznik Koğbatzi’nin Rafıziliklerin Tekzibi adlı yapıtıdır. Bazı bölümleri Yunanca kaynaklardan alınmış olan bu yapıt, putperestlik döneminden kalma Ermeni boşinançlarına, eski İran inanışındaki dualizme, Yunan felsefesine ve Markioncu heretik görüşlere karşı, öğretiye bağlı Hıristiyan inançlarını savunan bir kitap olduğu gibi, karşı çıktığı düşünceler konusunda da değerli bir bilgi kaynağıdır. Ermeni edebiyatında benzeri olmayan, katıksız klasik bir üslupta yazılan yapıtın ilk baskısı 1762’de İzmir’de yapılmıştır. 6-8. yüzyıllar arasında Aziz İoannes Khrysostomos ve İskenderiyeli Aziz Kyrillos gibi yazarların yapıtlarının çevrilmesine devam edildi. Ayrıca Platon, Aristoteles ve İskenderiyeli Philon gibi Yunan yazarlarının dilbilgisi, ilahiyat ve felsefe alanındaki yapıtlarının, özgün metinlere son derece sadık çevirileri yapıldı.

10. ve 11. yüzyıllarda Ermeni edebiyatı, sanatı ve mimarlığı, 5. yüzyıldan sonraki en gelişkin düzeyine ulaştı. 10. yüzyılın en önemli edebiyatçısı, mistik şiirlerinin ve ilahilerinin yanı sıra Neşideler Neşidesi Üzerine Yorum gibi düzyazı yapıtlarıyla da tanınan ve ilk büyük Ermeni şair sayılan Aziz Krikor Narekatzi (951-1001) idi. Aynı yüzyılda, ama daha erken bir tarihte yazılan Tovma Ardzruni’nin Ardzruni Hanedanının Tarihi adlı yapıtı, bu hanedandan yana bir yaklaşımı yansıtmakla birlikte, Ermenilerin 936’ya kadarki tarihleri konusunda en önemli bilgi kaynağıdır. Daha sonra adı bilinmeyen bir yazar, Ardzruni’nin kaldığı tarihten devam ederek yapıtı 1121’e değin getirdi. Katoğikos (baş patrik) VI. Hovlıannes Draskhanakerdatzi’nin 10. yüzyılda kaleme aldığı Ermenistan Tarihi ise, Arap- Ermeni ilişkileri konusundaki bilgiler açısından değer taşır; yazarın kendisi de anlattığı son olaylarda önemli bir rol oynamıştır. 10. yüzyıl sonları ve 11. yüzyıl başlarında ortaya konan yapıtlar arasında, Piskopos Ukhtanes’in Ermenistan Tarihi ve Gürcülerle Ermenilerin Bölünmesinin Tarihi adlı yapıtları yer alır. Istepannos Asoğik’in güvenilir bilgiler içeren ve ustaca yazılmış Dünya Tarihi adlı yapıtı, 11. yüzyıl başlarında tamamlanmıştır. Aristakes Lastiverdtzi’nin Bagratlılann yıkılışını (1045), Ani kentinin kuşatılmasını ve alınmasını (1064) ve Selçukluların zaferlerini anlatan Ermenistan Tarihi adlı yapıtı ise, yalnız tarih kitabı değil, bir düzyazı ağıt da sayılabilir.

12. yüzyıldan sonra Ermeni edebiyatı doğu ve batı edebiyatları olmak üzere ikiye ayrıldı. Her iki edebiyatta da klasik dilden başka, konuşma dilinde de yapıtlar verildi. Memlûklerin (1375) ve Timurlenk’in (1385) istilalarıyla uzun sürecek bir kültürel ve edebi çöküş dönemine girildi.

Bu kültürel çöküşten kurtulmaya 17. yüzyılda başlandı. Tebrizli Arakel’in (1602-70), Sargavak Zakarya’nın (1627-99) ve Eremya Çelebi Kömürciyan’m (1637-95) tarih kitapları, daha çok Anadolu ve İran toprak beylerinin yaptıklarını ve İstanbul’da geçen olayları anlatıyordu. Bu dönemde Ermeni yazarların Batılı bilginlerle ilişkiye girdikleri ve Latince yapıtlardan yararlandıkları da görülüyordu. İsfahan’da yeni kurulan ticaret sömürgesi Yeni Culfa’da 1614’te doğan ve 1674’te Marsilya’da ölen Erivanlı Başpiskopos Oskan, Amsterdam’da 1666-68 arasında ilk Ermenice Kitabı Mukaddes’i bastı. Dindışı edebiyatın örnekleri ise 13. yüzyıldan başlayarak bir dizi halk şairinin yapıtlarında görüldü. Bu şairlerin en tanınmışları arasında Ermeni edebiyatında dünyevi aşk konusunu işleyen ender şairlerden Nahapet Kuçak (16. yy) ile Hovnatan Nağaş (1661- 1722) sayılabilir. Bu tür şiir yazan şairlerin en ünlüsü bir sonraki yüzyılda yetişen ve Sayat-Nova adıyla tanınan Aruthin Sayadyan’dır (1712-95).

18. yüzyılda kültür ve düşünce alanında bir canlanma dönemine girildi. 19. yüzyıl ortalarına gelindiğinde, çağdaş bir Ermeni edebiyatının gelişmesi için gerekli koşulların olgunlaşmış olmasına karşın yazarlar arasında henüz dil konusunda bir anlaşma sağlanamamıştı. Hem Anadolu’daki, hem de Rusya’daki Ermeni yazarlardan eski klasik dilin savunucuları ile çağdaş konuşma dillerini savunanlar arasında, bunlardan hangisinin yeni düşünceleri iletmede daha uygun olacağına ilişkin tartışmalar baş gösterdi. Bu tartışmaların sonunda konuşma dilini savunanlar baskın çıktı. Böylece doğu Ermeni edebiyatında Erivan lehçesi (rusa- hayeren), batı Ermeni edebiyatında ise İstanbul lehçesi (tırkahayeren) kullanılmaya başladı. Ermeni yazarlar Avrupa edebiyatını örnek aldılar ve onun düzeyine ulaşmaya çalıştılar. Batı Ermeni edebiyatında Hagop Baronyan (1842-91) ve Ervand Odian (1869-1926) başarılı yergi romanlarıyla ve tiyatro yapıtlarıyla, Krikor Zohrab da (1861-1915) gerçekçi öyküleriyle tanındı. Tiyatro alanında ise Baronyan, günümüzde de ilgi toplayan Bağdasar Ağpar ve Doğulu Dişçi gibi komedileriyle öne çıktı.

Batı Ermeni edebiyatında fazla gelişmeyen roman türünde, Sovyet Ermenistam’nda güçlü yapıtlar verildi ve bunlar Ermenilerin ahlaksal, toplumsal ve siyasal özlemlerini dile getirmenin bir aracı öldü. “Çağdaş Ermeni edebiyatının kurucusu” olarak tanınan Haçatur Abovyan (1809-48), Ermenistan’ın Yaraları adlı yapıtını 1841’de yazdı. Ermeni romancıların en ünlüsü Hagop Melik-Hagopyan’dı (Raffi) (1835-88). Doğulu Ermeni şairlerden Hovhannes Thumanyan (1869-1923), lirik ve öykülü şiirleriyle tanındı. Başyapıtı sayılan, gelenekselleşmiş şarkılarla dolu Anuş adlı kısa destanı, kısa bir süre sonra operaya uyarlandı. En tanınmış Ermeni oyun yazarı ise, o dönemde Tiflis’ teki Ermeni toplumunu anlatan ve çoğu Tiflis lehçesiyle yazılmış Yaygara, Pepo, Kırık Kalp gibi komedileriyle tanınan Gabriel Sundukyan’dır (1825-1912).

İstanbul’un batı Ermeni edebiyatının en önemli merkezi olma özelliğini hızla yitirmesi, Ermeni edebiyatında yeni bir çöküş döneminin başlamasına yol açtı. Bununla birlikte Paris, Beyrut, Kahire, Boston gibi kentlere dağılan Ermeni yazarlar, yazmayı sürdürdüler. Anadolu’daki Ermenilerin bir bölümü doğuya giderek orada bir ölçüde özerklik elde etti. Ermeni edebiyatı, 1936’da Ermenistan SSC’nin kurulmasından sonra özendirilmekle birlikte, devlet denetimine girdi.

kaynak: Ana Britannica
SİLENTİUM EST AURUM