Arama

Ölüm - Tek Mesaj #78

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Ocak 2007       Mesaj #78
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Hikâye (İki Arkadaş) Öteden beri, mezarları konuşturmaktan(!) tarifsiz bir keyif alırım. Şöyle ki:

Ne zaman bir arkadaşımla, İstanbul’daki selâtin camilerinden birinin haziresine (mezarlığına) fatiha okumaya gitsek, yan yana duran, değişik tarihlerdeki eski mezarlar hakkında şu minval üzere konuşurum: “Arkadaş, şu mezarda yatan fani, tam beşyüz sene önce vefat etmiş; şu ikinci mezarda yatan fani ise, diğerine nispeten daha yeni ama, o da bizden tam üçyüz sene önce vefat etmiş; bize göre çok uzun zaman geçmiş. Ne garip değil mi, özellikle ikinci mezarda yatan fani de -kim bilir- bir zamanlar arkadaşıyla buraya gelip, birinci mezar hakkında arkadaşına: “Ne kadar eski bir mezar değil mi… İkiyüz sene önce vefat etmiş, çoktan toprak olmuş; baksana zaman ne çabuk geçmiş.”, diyordu. Sanki kendisi ölmeyecekmiş ve mezara girip toprağa karışmayacakmış gibi! ..

İşte bu durumdan hem keyif alır, hem de âhireti düşünerek çok korkardım. Ölüm, nefsime çok uzak gelirdi! Yine böyle bir gündü… Arkadaşımla birlikte, bir selâtin camisinin haziresindeyiz. Ona yine aynı hayallerimden anlatıyordum. Konuşmamı biraz fazla uzatmışım ki, arkadaşım beni: ”Tamam tamam, şimdilik bu kadar yeter, bak bizimkiler geldi; onları dinleyelim istersen.”, diye uyardı! Evet, yine bizimkiler gelmişti! .. Allah onlardan razı olsun; arkadaşımın torunuyla benim ki, her Cuma günü namazdan sonra bize uğrayıp, mezarlarımızın başucunda ruhumuza birer fatiha okuyup giderler!



Bir beyit:

“Üstte mağrur gezinip, düşünmez misin fani,
Önce gelip-gezenler, şimdi nerede hani.”