Arama

İzmir - Tek Mesaj #5

perlina - avatarı
perlina
Ziyaretçi
2 Şubat 2007       Mesaj #5
perlina - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  kordon.jpg
Gösterim: 3605
Boyut:  87.7 KB
Günümüzde

İzmir

olarak kullandığımız isim, Smyrna kelimesinin dönüşmüş biçimidir. Smyrna kelimesinin daha erken biçimlerinin Smira, Lesmira, Zmirra, İsmira, Samorna veya Smurna olduğu da iddia edilmektedir. Smyrna kelimesinin kullanılmasında, kentin kurulduğu yerin yakınında bir kutsal alanın bulunmasının etkili olduğu sanılmaktadır. Bu kutsal alanın, Halkapınar kaynağı ve bu kaynağın oluşturduğu gölcük olduğu iddia edilmektedir. Smyrna / İzmir adının, Ana Tanrıça Kaynağı / Gölcüğü veya en azından Ana Tanrıça / Kutsal Ana anlamlarıyla ilgili olduğu düşünülmektedir. Sözcük büyük olasılıkla Hitit kökenlidir.

İzmir'in kuruluş tarihi ve yeri konusunda bilgiler tartışmalı olmakla birlikte, bugün Bayraklı semtinde yer alan ve Tepekule olarak tanınan ören yerinin, eski İzmir'in kuruluş yeri olduğu kabul görmektedir. Eski İzmir'in kuruluş tarihi ve kurucularının kim olduğu hakkındaki bilgilerimiz bir kaç kategoride toplanabilir.
Bu söylencelerden birisi, İzmir'in ilk kurucularının Amazonlar olduğuna ilişkindir. Bir diğeri ise, efsanevi Frigya kralı Tantalos'un ismi etrafında gelişir. Söylencelerdeki bir başka anlatıda ise, kentin kurucularının Lelegler olduğu dile getirilmektedir.
Bayraklı'da yapılan kazılarda elde edilen buluntular, İzmir'in kuruluşunun İ.Ö. 3000 yıllarına kadar indiğini açıklamakta; yapılan araştırmalar, İzmir'in bir Aiol kenti olduğunu göstermektedir. Bir dönem Hitit İmparatorluğu'nun nüfuz alanı içine girse de (İ.Ö. 2000-1200), Aiol kenti olma özelliğinin İonialıların kenti ele geçirmelerine kadar sürdürdüğü bilinmektedir. İ.Ö. 800 dolaylarında ticari faaliyetlerini İzmir Körfezi'nin son noktasına kadar yaymak isteyen İonialılar sınırlarındaki bu Aiol kentini ele geçirdiler. Deniz ötesi kolonileri aracılığıyla iyi işleyen bir ticaret ağına sahip olan İonialıların İzmir'i ele geçirmeleri, kentin tarihinde hızlı bir dönüşüme neden oldu. Kent, ticaret aracılığıyla kısa sürede zenginleşti ve gelişti.
Kentin zenginliği komşu Lydialıları harekete geçirdi ve İzmirlilerle savaşa girdiler. İÖ. 610-600 yıllarında Lydia orduları, kenti ele geçirmeyi başardı. Lydialılar daha sonra kenti yıkıp tahrip ettiler. Ancak İzmirliler kentlerini yeniden kurmayı başardılar.

Eski İzmir'in çöküşü, Anadolu'da Pers istilasının sonuçlarındandır. Pers ordularının saldırısı sonucu, İ.Ö. 545 yılında İzmir tahrip edildi. Bu tahribattan sonra, Bayraklı'daki yerleşim alanında bir daha kent düzeninde bir yerleşim oluşamadı. İzmir'in bu ilk döneminden geriye kalan en önemli miras, kentin kendisidir. Bayraklı'da bulunan ören yeri, yapılan kazılarla her geçen gün biraz daha açığa çıkartılmaktadır. Bugüne kadar yapılan çalışmalarda kentin ızgara planlı, (birbirini dik kesen sokaklarla örülü bir yapıda) olduğu anlaşılmıştır.
İzmir'in yeniden kurulması, Büyük İskender olarak anılan Makedonyalı Alexandros'a bağlanır. Büyük İskender İran seferinin başlarında, İ.Ö. 334 yılında Pers İmparatorluğu'nun Anadolu'daki ordusunu yendikten sonra, ordularıyla Efes üzerine ilerlemişti. Bu harekat sırasında İzmir yöresine geldiğinde, söylenceye göre şimdiki Kadifekale (Pagos Dağı) civarında gördüğü bir rüya üzerine yeni İzmir'in Pagos Dağı'nda kurulmasını ister.
Yeni kent, Kadifekale yamaçlarından, denize doğru uzanıyordu. Kentin varlığı yine deniz ticaretiyle yakından ilgiliydi. Çünkü kentin konumlandığı alan, Kadifekale'nin bulunduğu yer ile küçük bir koydan oluşan doğal liman arasında bulunuyordu. Kent esas olarak bu doğal limanın var ettiği bir yerleşim olacak ve geleceği bu limanın canlılığına göre şekillenecektir.
İzmir, İ.Ö. III. yüzyıl başlarında Efeslilerin tavsiyesi üzerine on üçüncü üye olarak Ion kentleri arasındaki birliğe kabul edildi. Daha sonra Bergama Krallığına bağlanan İzmir, İ.Ö. 133'de Bergama kralı III. Attalos'un vasiyeti gereğince, Roma İmparatorluğu'na katılınca, diğer Ion kentleriyle birlikte Roma topraklarının bir parçası oldu. İzmir'in Roma döneminde giderek önem kazandığı ve ticaret kenti olma özelliğini geliştirmeye başladığı görülmektedir.
Roma İmparatorluğu İ.S. 395 yılında ikiye ayrıldı. Bu bölünmede Anadolu, dolayısıyla İzmir, Doğu Roma toprakları içinde yer aldı. İ.S.476 yılında Batı Roma'nın yıkılmasıyla birlikte Doğu Roma, bölgenin hakimi oldu. İzmir, önemli bir ticaret kenti olarak varlığını sürdürdü.

608 yılındaki Sasaniler'in saldırılarını, 637 yılından başlayarak bir süre devam edecek olan Arap akınları izledi. 665 yılındaki Emevi seferinde, İzmir Arapların eline geçti.
İzmir, XI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren tarihinde yaşadığı önemli dönüşüm evrelerinden birisine daha girdi. Kentteki Doğu Roma egemenliği tartışmalı hale geldi. Bu dönemde Doğu Roma İmparatorluğu ile bölgeye ulaşan Türkler arasında İzmir'in birkaç kez el değiştirdiği bilinmektedir.
1071 yılında Büyük Selçuklu Ordusu'nun Doğu Roma Ordusu karşısında kazandığı zafer, Anadolu tarihi açısından bir dönüm noktası olmuştur. Nitekim 1071'den kısa bir süre sonra 1076 yılında, İzmir önlerinde Türk kuvvetleri görülmeye başlamıştır. Aynı yıl, İzmir kısa bir zaman sürecek olan Türk egemenliğini de tanıyacaktır. Bu dönemi, büyük Türk denizcisi Çaka Bey'in 1095 yılına kadar devam edecek olan egemenlik yılları izler. İzmir'deki bu ilk dönem Türk egemenliği, yaklaşık yirmi yıl sürer. Bu olaydan sonra ilk haçlı seferini (1096) izleyen günlerde, Doğu Roma kuvvetleri kenti ele geçirirler. Türklerin kısa bir dönem yönettikleri İzmir, yeniden bir Doğu Roma kenti haline gelir ve 1317 yılına kadar kentin bu konumu değişmeden kalır.
XIV. yüzyılda İzmir, Doğu Roma yönetiminde olmakla birlikte, 1261 Nif antlaşmasıyla İzmir'de yerleşim hakkını elde eden Cenevizliler ve Venedikliler, kentte ticari açıdan etkin bir konuma yükselmişlerdir.

İzmir, 1317 yılında bir Türkmen Bey'i olan Aydınoğlu Umur Bey'in denetimi altına girer.1344 yılında Papa VI. Clement'in örgütlediği, Venedik, Kıbrıs ve Rodos şövalyelerinin katıldığı bir Haçlı seferinde Liman Kalesi Latinlerin eline geçer ve Pagos Dağı'nın zirvesindeki Kadifekale ise Türklerin egemenliğinde kalır. Böylece kent, uzun bir süre devam edecek olan bu yapısına kavuşmuş olur, yukarıda "Türk İzmir" ve aşağıda "Hıristiyan İzmir" olmak üzere ikiye bölünür.
XV. yüzyılın başında Timur İzmir'e bir sefer düzenleyerek, Rodos şövalyelerinin egemen olduğu Liman Kale'yi ele geçirir ve onu yıktırarak, Türkmen Aydınoğlu Beyliği'nin canlanmasını sağlar ve İzmir'i Umur Bey'in torunu Aydınoğlu Cüneyt Bey'e verir.
1426'da Osmanlılar, Aydınoğlu Beyliği'ne son vererek, Batı Anadolu ve İzmir'i egemenlikleri altına aldılar. Böylece, Osmanlı egemenliğine dek süren İzmir'in yönetsel belirsizliği de sona ermiştir. Osmanlı egemenliğine girdiği dönemde küçük bir kasaba konumunda olan İzmir, Osmanlı Barışıyla birlikte nüfusu artmaya başlayınca, 1528-1529 yıllarında Türkler, tepedeki yerleşim yerlerinden limana doğru yönelerek, Yukarı Kale ile Liman Kalesi arasında kesintisiz bir Türk yerleşim kuşağı oluşturmuşlardır.

İzmir'in ticaret merkezi olarak yükselişinin ardında, Doğu Akdeniz ticaretinde egemen olan Fransa ve Venedik ile rekabete girişen İngilizlerin Yakın Doğu'da yayılma çabalarının etkisi büyüktür. 1610 ile 1630 yılları arasında İngilizler ve Fransızlardan sonra Hollandalılar da İzmir'e gelerek, Batı Anadolu'daki ticareti yeniden biçimlendirmeye başladılar. Böylece İzmir Doğu Akdeniz'in en önemi liman kentlerinden biri haline geldi.
XIX. yüzyıla girilmesiyle, İzmir ve Batı Anadolu'nun tarihsel serüveninde çok önemli dönüşümler yaşanmaya başlamıştır. 1838 yılında Osmanlı Devleti ile İngiltere arasında imzalanan serbest ticaret antlaşmasıyla, İmparatorlukta yabancılara ticaret yapma hakkının tanınmasıyla, Sakız Adası'nda ticaretle uğraşanlar İzmir'e gelip, yerleşmeye başladılar. Böylece İzmir, Batılı devletlerle olan ticari hacmine paralel olarak büyük bir gelişim ve dönüşüm içine girdi. 1850'li yıllardan itibaren hız kazanan bu değişim, I. Dünya Savaşı'nın başladığı 1914 yılına kadar aralıksız devam etmiştir.

I. Dünya Savaşı'nın yitirilmesi, İzmir ve Ege için bir sonun başlangıcı oluyordu. 15 Mayıs 1919'da başta İzmir olmak üzere, tüm Ege Bölgesi Yunan işgali altına giriyor ve bölgede yeni bir yapılanma başlıyordu. I. Dünya Savaşı'nın galip devletleri, işgalle, Osmanlı Devleti'ne Sevr Antlaşması'nı imzalatmayı hedefliyorlardı. Sevr Antlaşması, başta İzmir olmak üzere, Ege Bölgesi'nin Yunanistan'a bağlanmasını öngörüyordu. İzmir'in işgaliyle birlikte, Ege'de işgalci Yunanlılara karşı Türk ulusal direniş hareketi başlar. İzmir'de Gazeteci Hasan Tahsin tarafından atılan ilk kurşun Ulusal Kurtuluş Savaşımızın başlangıcını simgeler.
İzmir'in işgali ve bu işgalden kurtuluşun Türkiye'nin siyasi tarihi açısından çok önemli sonuçları olmuştur. İzmir'in kurtuluşuyla birlikte; monarşik, teokratik ve çokuluslu bir imparatorluktan, ulusal, laik ve çağdaş bir Cumhuriyet'e geçişin kapıları ardına kadar açılmıştır.
9 Eylül 1922'de Türk Ordusu'nun İzmir'e girmesi ile Yunan işgali sona erer. Ancak, İzmir 13 Eylül sabahı tarihinin en büyük felaketlerinden birini yaşamaktan kurtulamaz. Basmane semtinde başlayan yangın, 2.600.000 metrekarelik bir alanda 20.000'den fazla ev ve işyerini yok eder. İzmir, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu sonrası "Zümrüdü Anka" kuşu gibi kendi külleri içinden adeta yeniden doğar.

Şiir gibi bir kent...
“Ben İzmir’im,
Bir aydınlık kent olup Tanrıça bakışlarından.
Bin İzmir’im,
İyot kokusundan arınmış yüreğim.
Ninnilerini dinlemiş çocukken Tanrıların,
Mitoloji benim mayam.
Üç güzellik buudu bende toplanır;
Gök, deniz ve toprak...
Göğüsleri dağlı Amazonlar geçer gözlerimden dört nala
Smyrna daha güzel, daha büyük caddelerimde şimdi...”
DÜNYA şiirinin anavatanı ve Homeros’un yaşadığı kent olan İzmir, yepyeni gelecekler peşinde koşan tüm kavimlere körpe heyecanlar kaynağı olmuştur. Uygarlık ilk kez bu kentin rıhtımlarından kalyonlara yüklenerek denize açılmıştı. Aristo Büyük İskender’e “Smyrna’lı görmezsen eksik kalırsın” demiştir. Bilim, felsefe, şiir, sanat ve kültürün doğup boy attığı bir bölgenin merkeziydi İzmir... Uygarlığın başkenti.... Ege’nin boynundaki Gerdanlık kız.... Mor Hülya...
M.Ö. 800 yıllarında yaşadığı ileri sürülen Frigya Kralı Tantalos, Homeros, Alyattes, Kurüs, Harpagos, Daryüs, Büyük İskender, Antigones ve Liziamos, Bion, Sezar, Sulla, Çiçeron, Oktayvanus, Aristides, Galenus, Polikarp, Atilla, Jan Dukas, Çaka Bey, Aslan Yürekli Rişar, Umur Bey, Venizelos, Kral Konstantin, Hasan Tahsin, Mustafa Kemal Atatürk gibi İzmir’e hayran, tarihin ve mitolojinin kaydettiği tarihin bu dev isimleri, gerektiğinde İzmir için dövüştüler, İzmir’e şiirler yazdılar, İzmir için kalpleri çarptı ve kendi ulusların ve dinlerinin ve önünde bu kente damgalarını vurmak için çırpındılar...

İzmir’in Öyküsü

Ad:  izmir harita.png
Gösterim: 3760
Boyut:  44.2 KB

İlk İzmir’i kuranların M.Ö. 3000’de Tunç Çağını yaşayan ve Bayraklı’da oturan bir halk olduğu, yapılan kazılar sonunda kesinlik kazanmıştır. Ancak çok eski dönemlerde, örneğin Yontma Taş Devri’ne uzanan bazı ilkel yerleşmelerin belirtileri de İzmir civarında kendini göstermektedir. Çok eski ilkel efsanelere göre, Bayraklı’daki yerleşmeden binlerce yıl önce kurulduğu belirtilen kentin, Tanrıların vahşeti (deprem) sonucu göl haline geldiği ileri sürülmektedir. Bu kentin, Yamanlar Dağı’ndaki Karagöl civarında olduğu tahmin edilmektedir. (Dr. Çınar Atay, Tarih içinde İzmir, S.11).
Bu günkü Bayraklı’nın hemen yanında bulunan Tekel Şarap Fabrikası bağlarının içindeki 150 dönüm büyüklüğündeki Tepekule isimli höyük, bundan 5000 yıl önce Lelej denilen en eski İzmir yurttaşları tarafından kurulan bir yerleşim bölgesi idi. M.Ö. 1000’lerde Helen yerleşmesine sahne oldu. Etrafı denizlerle çevrili bu kentçik küçük ve dar bir berzah ile günümüzdeki Bayraklı yerleşmesinin bulunduğu tepeye bağlanıyordu. Tepekule ile Yamanlar arasında küçük yelkenlilerin sığınmasına yarayan bir limancık bulunuyordu. Bu kentin bazı kaynaklarda Navluchon (Liman, Demir Atma Yeri, İstasyon diye isimlendirilmesinin sebebi bundandır.
Bugün Türkiye’nin en önemli üç kentinden biri eski çağların da en önde gelen ticaret, sanat ve kültür merkezlerinden biri olan İzmir tarihi başlıca dört büyük dönem gösterir.
  • Eski İzmir( M.Ö. 3000-300)
  • Helenistik, Roma ve Bizans Dönemi (M.Ö.300-M.S. 1071)
  • Selçuklu ve Osmanlı Dönemi (M.S. 1071- 1923)
  • Cumhuriyetin ilanından günümüze kadar.
İzmir tarihi açısından son derece önemli bir kenttir. Özellikle Antik Çağ İzmir'ini barındıran Smyrna’nın dünya tarihindeki konumunuOrd. Prof. Dr. Ekrem Akurgal şöyle açıklar:

1) Batı uygarlığının en eski ve en büyük edebiyat eseri, yani Homeros’un İlyada’sı Bayraklı’daki antik İzmir’de yaratıldı. (M.Ö. 750- 700) İlyada destanı Aiol ve İon lehçelerinin karışımı olan bir dildedir. İzmir’in kuzeyi Aiol, güneyi ise İon bölgesi idi. İzmirliler’in Aiol ve İon lehçelerinin karışımı olan bir dil konuşuyorlardı. Bu nedenle Homeros’un İzmirli olduğu varsayılmaktadır.

2) Hellas (Eski Yunan) Uygarlığının en eski Athena Tapınağı İzmir’de bulundu. (M.Ö. 640-580)
3) Anadolu’da hala ayakta duran eski Hellen evleri Eski İzmir’de yer almaktadır. (M.Ö.640-580)
4) Batı Uygarlığı’nın en eski ızgara tipi kent planı İzmir’de gün ışığına çıkarıldı.(M.Ö. 640-580)
5) Batı Uygarlığı’nın en eski anıtsal taş çeşmesi (M.Ö. 625-600) Bayraklı’da bulunmaktadır. Bu eser şimdi Eczacıbaşı Holding’in sağladığı olanaklarla restore edilmektedir.
6)Günümüzde gecekondular altında kalan Tantalos Mezarı Anadolu’nun en görkemli mezarlarından biri idi.
7) En eski ve en güzel Hellen sütun başlıkları Eski İzmir’de geliştirildi.
8) Batı Uygarlığı’nın bu gün ayakta kalan en eski ve en güzel kent planı, 100x120 metrekarelik alanda sokakları, ana caddesi, evleri ve tapınağı ile Eski İzmir’de korunmuş ve gün ışığına çıkartılmıştır. Bayraklı bu bakımdan eşsizdir.

Efsanelere göre, MÖ yıllarında Anadolu, büyük Hitit uygarlığının egemenliğine sahne olan kent adını; MÖ 15’nci yüzyılda Doğu Karadeniz’in Themiskyra kenti çevresinden kalkıp gelen ve sağ memeleri kesilmiş, kalkanlı ve mızraklı, sırım gibi vücutlara sahip, adaleli, ve yanık yüzlü bu kadın (tarihin ilk yazıcıları bu kadınlara Amazon adını takmıştır) papazlardan aldı.
Bir başka söylenceye göre ise, bu günkü İzmir yöresinde yaşamış olan Elektid isimli bir kavim, Amazonlarla savaşarak onları yenmiş, Kral These, Amazon önderi Smyrna ile evlenmiş ve kente adını vermiş...
Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal’a göre İzmir (Smyrna) kelimesinin kökü şöyle: İzmir sözü eski İyon lehçesinde Smure, Attika (Atina çevresi) lehçesinde ise Smyrna diye yazılırdı. Bu günkü Hellenler bu kendin adını Simirni biçiminde okumaktadırlar. Ancak söz konusu Smyrna sözcüğü yunanca olmayıp, Ege yöremizdeki bir çok yer adı gibi Eski Anadolu kökenlidir.
Şiir gibi bir kent ile ilgili Tarihçe’yi Necati Cumalı’nın İzmir’in gizemli geçmişini anlattığı “İthaf” isimli nefis şiiriyle noktalamak istiyorum.
Sönmüş yanardağlar, kaleler eteğinde
Yüzyıllardır uyuyan şu bizim İzmir
O aşık kadınları, levent erkekleri nerede
Sahilde yaşayıp göçtüler mi kim bilir?
Sır şimdi gözyaşları, saadet dilekleri
Biz gelen yüzyılların hikayesi sır
Eski İzmir diye ne varsa şunun bunun bildiği
Yaşlıların kırık dökük anlattığıdır...
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen perlina; 5 Kasım 2016 00:30