Yazımızın Devamı...
Padişah dikkatle dinledi, dinledi... Dinlerken düşündü. Vezirlerin ekseriyeti Şehzade Ahmed'i tercih ediyorlardı. Korkud'u isteyen hemen hemen iç yoktu. Asker ekseriyeti ise tercihini çoktan Selim'den yana yapmıştı. Karar kendisine kalıyordu. Selim'i mi tercih etseydi? O durumda kılıca boyun eğmiş olacaktı. Ahmed'i tercih etse, sonu belirsiz bir kavga uzayıp gidecekti. Zira Selim'in böyle bir tercihi tanımayacağı ve kararı kılıcıyla kaldırmaya kalkışacağı muhakkaktı. Üstelik sağlığında kimseye tahtı bırakmayacağına dair söz de vermişti. Vicdanı bu sözünü tutması gerektiğini fısıldıyor, fakat vezirler aksini söylüyorlardı.
"Feragat mukarrer ise Ahmed Han lehine feragat ediniz. Ondan ziyade padişahlığa elyak yoktur."
Elini sakalından çekti. Vezirlerini, paşalarını tek tek süzdü. Selim'i seçse, direnecekleri muhakkaktı. Hayatı bıyunca yaşadığı yalnızlığı ömrünün son demlerinde ve en şiddetli, soluk soluğa yaşamak zorunda kalacaktı. Zaten ne kadar ömrü kalmıştı ki?... Hastaydı. Yaşlıydı... Sadrazam Ali Paşanın şahadeti ve Şehzade Şehenşah'ın vefatı, felakat karabasanı gibi ihtiyarlığının üzerine çökmüş, Selim'in kılıcı buna tuz biber ekmişti. Bir an önce kararını vermeli, bu ağır yükten kurtulmalıydı.
"Hükme bilakayduşart itaat olunacak mı?" diye sordu.
Devam Edecek....