Arama

Ölüm - Tek Mesaj #44

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Mart 2006       Mesaj #44
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ÖLÜM ÜZERİNE NOTLAR


"Kimse doğrudan güneşe ve ölüme bakamaz"
Rochefoucalt


Bugün iyi birşeyler yapın. Mutlu olabilmek için sebep bulabilirseniz mutlu olun. ama yürek dolusu. Dudak kıvrımlarına biriken sahte gülümseyişlerle değil. Yazık ki o hep orada: Mutluluğa gölge düşüren süregen sebep.


"Nereden geldim?" sorusuna verilen kaçamak yanıt içinde barındırdığı bilinmezlikten kaynaklanan korkuyu "Nereye gidiyorum?" da dozunu arttırarak devam ettirir. İlkinde "Leylekler getirdi, sepette bulduk" şeklinde mizaha bürünmüş bilinmezlik, diğerinde "öte yana göçtü" deki ürpertici gerilime bırakır yerini.

Bu tür bir algılayışın altında yatan temel neden varlığın fiziksel son buluşundan sonrasının tam bir bilinmezliğin egemenliği altında olmasındandır.

Bu yüzden büyük bir kumar oynar insan: Ya fiziksel sonlanışın ardından gelen bir başka yaşam varsa diye. O yüzden elindekinin tümünü ölümden sonrası için oynar: Kazanması halinde elde edeceği büyük ödüller vardır. Kaybetmesi halinde ise sadece ortaya koydukları. Böyle müthiş getirisi olduğu varsayılan bir oyun oynanmaya değmez mi?


İki dinginlik noktası var: Doğum ve ölüm. Dinginlik sonu gelmez bir sessizlik ve huzuru çağrıştırıyor. Günün birinde "... çocuk doğar". Emekleyerek tırmanır tepeleri zirveye varmak için. Oysa tepeye vardığında iş işten geçmiştir. Heyecanla, ne olacağını bilmeden, kendini tepenin öte yanında buluverir. aman tanrım ne kadar da mutlanmıştır. Nereden bilsin zavallı ademoğlu kendini ölümün kucağına attığını. Ölümün kara-kuru kollarında sallanır durur. Pis bir koku, kulak tırmalayan bir ses ve iliklerini kemiren beynini deşen kahrolası karanlık.

Çok şeyin yanıtını şimdi biliyordur. Artık leyleklerde yalandır sepette. Zaten bunca zamandır öğrenememişsen zevk anlarının ürünü olduğunu ahmağın birisin sen ve inan başına gelenleri hak ediyorsun demektir. Bir tek gerçek vardır: yürek burkan, yüz ekşiten, dudak büktüren ö.l.ü.m.


Kahkahasını duymak istersiniz. Arasıra kolunuza sürtünmesini, omzunuza çarpmasını istersiniz. Ürpermek, monoton yaşamınıza zevk katmak için. Çünkü o, yaşama renk katan gerilimin kaynağıdır. Ölüm anı, ölüm sonrasının bilinmezliği; kısacası bir gizemdir bizleri ayakta tutan.


Her sürecin sonu, onun amcıdır. Yaşamın ise iki amacı var. Birinci süreç doğumdan biyolojik varoluşun doruğuna kadar olan zaman, diğeri ise ölüme değin geçen zaman. Yaşamın bu iki parçadan oluştuğunu bilenler için, ilk sürecin amacı çoğalma, anlamlandırma ve coşku anlamlarına gelirken; ikinci sürecin amacı, herkes içim ölümdür.


Bu süreçleri kesintiye uğratmak, her anlamda, normalliğin dışına çıkışı ifade eder.

Nefesini ensenizde duyunca vazgeçersiniz, nasıl da yakıcıdır. İpin ucuna bağladığınız taşı elleriniz kendiliğinden çözer. Boynunuzdaki urgan kendiliğinden koğar. Nefes almaz ciğerleriniz ve ne kadar zayıf olsa da vücudunuz taşlaşır birden. Bıçak kemiğe dayansa, eğilir.

Tepenizde bütün iğrençliğiyle sırıtan cellat sizi hala öldürmemişse, tek nedeni sadist benliğini doyuramamış olmasındandır. az sonra etrafınızda bir sis bulutu bırakarak çekip gider.


Mavi olduğundan söz açılan bu küre üzerinde ölümle flört bitmeyecek gibi. Siyah cüppeli ajan hep aklında kalacak.